31 Mart 2017

GÜNÜMÜZDEKİ HÂFIZLIK İLE ASR-I SAÂDETTEKİ HÂFIZLIĞIN KARŞILAŞTIRILMASI /Prof. Dr. Bakattin Dartma

GÜNÜMÜZDEKİ HÂFIZLIK İLE ASR-I SAÂDETTEKİ HÂFIZLIĞIN
                                            KARŞILAŞTIRILMASI
                                               Bahattin DARTMA*

GÜNÜMÜZDEKİ HÂFIZLIK İLE ASR-­‐‑I SAÂDETTEKİ HÂFIZLIĞIN
BİR PANORAMASI
Prof. Dr. Bahattin DARTMA1

            Öz:
            Kur’ân, Yüce Allah’ın insanlara göndermiş olduğu en son mesajıdır. Nüzulünden itibaren ti
tizlikle yazılmış ve ezberlenmiştir. Bu şekilde en ufak bir değişikliğe maruz kalmadan aslî hüviyeti ile 
korunmuştur. 
Ancak Kur’ân’ın, ashâp dönemindeki ezberlenme amacıyla günümüzdeki ezberlenme amacı 
arasında çok belirgin farkların olduğu görülmektedir. O dönemde Kur’ân, anlaşılıp uygulanmak için 
hıfzedilirken, günümüzde sadece hıfzedilmekle kalmaktadır. Salt ezberle yetinildiğinde Kur’ân’ın 
yaşanan hayatla kayda değer bir ilgisi kalmamaktadır. 
O halde gerçek anlamda Kur’ân hâfızı olmak için, ashâp döneminde olduğu gibi Kur’ân’ı ez
berledikten sonra onu anlamak ve pratik hayata yansıtmak gerekmektedir.
Anahtar kelimeler: Ashâp, hâfız, hâfızlık, Kur’ân, anlamak, uygulamak, pratik hayat.

***
Abstract:
A Comparison of The Memorisation of The Qur’an at Present Time and in The Period of
Prophet Muhammad 
The Qur'ʹan is the most recent message sent to people by the almighty God. The Qur’an has 
been meticulously written and memorised by rote by the muslim hodjas from its coming. In this way it 
has not been exposed to slight change and the original form of it has been protected.

        * Prof. Dr., Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Tefsir Ana Bilim Dalı,                                                                        bahagani@gmail.com.
                        İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, 29
180

         It is seen that there are significant differences between the aim memorising the Qur’an during 
the period of prophet Muhammed and today’s aim of memorising. While the Qur’an was memorised 
to understand and apply its principles in the period of Muhammed, the current aim is to memorise by 
rote only. Since it is memorised by rote, it does not seem to have a relation with the current and actual 
daily life. 
In that case, to become real reciter of the Qur’an, as happened in the period of Prophet, it is 
necessary to understand and apply the verses of the Qur’an after memorising it. 
Key words: Ashap, reciter, hâfız, hâfiz, understand, Qur’an, apply, practical life.
                                                                          ***
           Giriş:
            Tüm insanlığı en doğru yola iletmek için gönderilmiş2 son ilâhî mesaj
olan Kur’ân, tartışmasız İslâm dininin en temel kaynağıdır. Bu münasebetle
olmalı ki, İslâmî disiplinlerin hemen her dalında araştırma yapanlar ilk önce
Kur’ân’a başvurmaktadırlar. Başka bir ifadeyle Kur’ân, bütün dinî konuların
merkezinde yer almış ve hala bu hususiyetini sürdürmektedir ve bundan sonra
da sürdürecektir. Çünkü Kur’ân’ın verdiği bilgilerin kesin olma özelliği bulun-­‐‑
maktadır. 
Öte yandan Kur’ân’a sadece ilmî referans olarak mürâcaat edilmemiş,
aynı zamanda onun kırâatına ve ezberlenmesine (hıfzedilmesine) de bir hayli
önem atfedilmiştir. Bu cümleden olarak asr-­‐‑ı saâdetten bu güne kadar pek çok
kişi –ki bunların sayısı çok fazladır-­‐‑ Kur’ân’ı baştan sona ezberlemiştir. Ancak
hâfızlığın, asr-­‐‑ı saâdetteki yapılış gaye ve işlevi ile günümüzdeki yapılış gaye
ve işlevi arasında çok büyük farklılıklar bulunmaktadır.
                  İşte bu küçük çaplı etüdümüzde, söz konusu farklılıkları kısaca ortaya
koymaya çalışacağız. Dolayısı ile ülkemizde bu alanda yapılan yanlış bir uygu-­‐‑
lamaya dikkat çekmiş, başka bir ifadeyle önemli bir problemi gündeme getirmiş
olacağız. Ancak asıl konuya geçmeden önce hâfızlığın ne anlama geldiğini
kısaca açıklamak istiyoruz.
               2 İsrâ’ (17), 9. Konuya ilişkin başka âyetler için meselâ bkz., Bakara (2), 97, 185; En‘âm (6), 157; İsrâ’ 
(17), 82; Lokmân (31), 3; Zümer (39), 23; Şûrâ (42), 52; Câsiye (45), 11, 20; Necm (53), 23. 
181
               Dartma, Günümüzdeki Hâfızlık ile Asr-ı Saâdetteki Hâfızlığın Panoraması
“Hâfız”, “korumak, ezberlemek” manasındaki “hıfz” kökünden türemiş
bir sıfat olup terim olarak Kur’ân’ın tamamını ezbere okuyana denmektedir.3

            I. Asr-­‐‑ı Saâdette Hâfızlık
            Resûlullah (sav) kendisine nâzil olan âyet ve sûreleri, vahiy kâtiplerine
titizlikle yazdırmış ve ashâbına tebliğ etmiştir. Ashâp da bu vahiyleri hem
yazmış ve hem de ezberlemiştir (satır ve sadır).4 Bu uygulamanın, nâzil olan
âyet ve sûrelerin zâyic olmaması ve değiştirilmemesi bakımından büyük bir
önemi hâiz olduğu şüphesizdir. İşte bu nedenledir ki Kur’ân, en ufak bir deği-­‐‑
şikliğe uğramadan aslî hüviyetini koruyarak günümüze kadar gelmiştir.
Ancak ashâbın, hâfızlık anlayış ve amacı, günümüzdeki hâfızlık anlayış
ve amacından çok farklı olmuştur. Ashâp Kur’ân’ı, anlamak ve onunla amel
etmek maksadıyla okumuş ve ezberlemiştir. Günümüzde ise Kur’ân, –aşağıda
da anlatılacağı gibi- sadece ezberlenmekle kalmakta, asıl matlup olan an-­‐‑
laşılmasına ve uygulanmasına ise gereken önem verilmemektedir.
Bu itibarla olmalı ki Ebû Ömer Kur’ân hâfızını şöyle tarif etmiştir:
“Kur’ân hâfızı, Kur’ân’ın hükümlerini, helâlini ve harâmını bilen ve
onun içindekilerle amel edendir.”5
                Görüldüğü gibi burada “Kur’ân’ı anlamak ve uygulamak”, hâfızın
tanımında -­‐‑olmazsa olmaz-­‐‑ iki temel unsur olarak yer almıştır.
Abdullah b. ‘Amr da Kur’ân hâfızında şu niteliklerin bulunmasının şart
olduğunu bildirmiştir:
       3 ez-­‐‑Zebîdî, es-­‐‑Seyyid Murtaza Muhammed b. Muhammed el-­‐‑Huseynî, Tâcu’l-­‐‑Arûs min Cevâhiri’l-­‐‑
        Kâmûs, (Tahkik, Abdulkerîm İbrahim el-­‐‑Azbâvî), el-­‐‑Kuveyt, 1403/1983, XX, 218 (H-­‐‑F-­‐‑Z mad.); Boz-
kurt, Nebi, “Hâfız”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 1997, XV, 74.
         4 Bu konulara dair geniş bilgi için bkz., ez-­‐‑Zerkânî, Muhammed Abdulazîm, Menâhilu’l-­‐‑İrfân fî
Ulûmi’l-­‐‑Kur’ân, (Tahkik, Fevvâz Ahmed Zemerlî), 1. baskı, Dâru’l-­‐‑Kütübi’l-­‐‑Arabî, Beyrut, 1995/1415,
I, 197-­‐‑204.
           5 Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed, el-­‐‑Câmi li ‘Ahkâmi’l-­‐‑Kur’ân, Dâru İhyâ’i’t-­‐‑Türâsi’l-­
Arabî, Beyrut, I, 26.
                    İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, 29
182
            “(Kur’ân hâfızının), Kur’ân’ın hükümlerini (ahkâmını) öğrenmesi, Al-­‐‑
lah’ın murâdını ve üzerine farz olanı anlaması, okuduğundan yararlanması,
okuduğuyla amel etmesi gerekmektedir. (Onun), Kur’ân’ın farzlarını ve hü-­‐‑
kümlerini ezberden okuyup da okuduğunu anlamaması ne kötü bir şeydir...”6
“Hâfız”ın bu tanımını ve sahip olması gereken özellikleri destekleyen
hadisler de vardır. Meselâ bir hadîsinde Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Her kim Kur’ân’ı okur, onu ezberler, helâlini helâl ve harâmını harâm
kılarsa, Allah bu Kur’ân sebebiyle onu cennete sokar.”7
İşte bu hadiste gerçek anlamda hâfız olmanın üç şartına yer verilmiştir:
Kur’ân’ı ezberlemek, anlamak ve tatbik etmek.
Her şeyden önce bizzat Kur’ân, kendisinin anlaşılması ve uygulanması
gerektiğini pek çok âyetinde sarâhaten ifade etmiştir:
“Sana bu mübarek Kitâb’ı indirdik ki, âyetlerini düşünsünler ve aklı
olanlar öğüt alsınlar.”8
“İşte bu (Kur’ân) mübârek bir Kitâb’tır. Onu biz indirdik. Ona uyun ve
(Allah’tan) korkun ki size rahmet edilsin!”9
“Biz Kur’ân’dan mü’minlere şifa ve rahmet olan şeyler indiriyoruz...”10
Görüldüğü gibi âyetlerde kısaca Kur’ân’ın indiriliş amacının, üzerinde
düşünülmesi ve ondan öğüt alınması olduğuna önemle vurgu yapılmıştır.
Âyetlerde ayrıca Kur’ân’ın, ihtiva ettiği emir, yasak ve diğer esaslar insan ve
toplum hayatına tam anlamıyla yansıtılırsa ancak o zaman şifa ve rahmet ola-­‐‑
cağı, başka bir ifade ile problemleri çözeceği anlatılmıştır.
6 Kurtubî, el-­‐‑Câmi, I, 21.
7 Tirmizî, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sevrate, Sünenu’t-­‐‑Tirmizî, İstanbul, 1981, Fezâ’ilu’l-­‐‑Kur’ân, 13.
8 Sâd (38), 29.
9 En‘âm (6), 155.
10 İsrâ’ (17), 82. Konuya ilişkin başka âyetler için meselâ bkz., Nahl (16), 44; Kamer (54), 17.
183
Dartma, Günümüzdeki Hâfızlık ile Asr-ı Saâdetteki Hâfızlığın Panoraması
Kur’ân’ın anlaşılması gerektiği hususu hadislerde de üzerinde önemle
durulan bir meseledir. Konuyla ilgili olarak Resûlullah (sav) Ebû Zerr’e hitâben
şöyle demiştir: “Oturup Allah’ın kitâbından bir âyeti anlaman, senin için yüz
rekat (nâfile) namaz kılmandan daha hayırlıdır.”11 Yine Resûlullah (sav), “göz-­‐‑
lerinize ibadetten payını/nasibini veriniz” buyurdu. (Ashâp), “gözlerin nasibi
nedir, Yâ Resûlellah?” dediği zaman o, “Mushafa bakmak, onu derinlemesine
tetkik etmek (âyetleri üzerinde düşünmek) ve inceliklerinden ibret/ders al-­‐‑
maktır” cevabını verdi.12 Bu açıdan şu hadis de oldukça manidardır: “Allah’ın
evlerinden (herhangi) bir evde, Allah’ın Kitâbı’nı okuyan, aralarında mutâla‘a
eden kavme sekînet iner; onları, rahmet bürür, melekler kuşatır ve bu kimseleri
Allah kendi katındakiler arasında zikreder.”13
Resûlullah’ın şu beyanları da Kur’ân’ı hayata geçirmenin ehemmiyetini
ortaya koymaktadırlar:
“Kur’ân’ı öğreniniz, onu okuyunuz, Kur’ân’ı öğrenen, onu okuyan ve
gereğini yapan kişinin misâli (hâli), misk ile doldurulmuş bir dağarcığın (tulu-­‐‑
ğun) misâline (hâline) benzer ki, kokusu her tarafa yayılır. Kur’ân’ı öğrenip de
Kur’ân içinde olduğu halde uyuyup gaflete dalan kişinin misâli ise, misk üzeri-­‐‑
ne (içinde misk varken) ağzı sıkıca bağlanmış dağarcığın misâli gibidir.”14
“Kur’ân’ı okuyan ve hükümleriyle amel edenin anne ve babasına
kıyâmet günü parlaklığı dünyadaki güneşin parlaklığından daha fazla olan bir
taç giydirilir. O halde Kur’ân’ı bizzat uygulayan hakkında ne düşünürsünüz?
(Onun alacağı sevabı siz takdir edin/ne giyeceğini siz düşünüp tahmin edin).”15
11 İbn Mâce, Ebû Abdillah Muhammed b. Yezîd el-­‐‑Kazvînî, Sünenu İbni Mâce, İstanbul, 1992, Mukad-­‐‑
dime, 16.
12 Aynî, Bedruddîn Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed, Umdetu’l-­‐‑Kârî Şerhu Sahîhi’l-­‐‑Buhârî, Tashih,
Abdullah Mahmûd Muhammed Ömer, 1. baskı, Dâru’l-­‐‑Kütübi’l-­‐‑İlmiyye, Beyrut, 2001/1421, XX, 66.
13 Ebû Dâvûd, Süleymân b. el-­‐‑Eş‘as, Sünenu Ebî Dâvûd, İstanbul, 1981, Salât, 349; et-­‐‑Taberânî, Ebû’l-­‐‑
Kâsım Süleyman b. Ahmed, el-­‐‑Mu‘cemu’l-­‐‑Evsat, (Tahkik, Târık b. ‘Ivezullah b. Muhammed -­‐‑ Abdul-­‐‑
muhsin b. İbrahim el-­‐‑Huseynî), Daru’l-­‐‑Haremeyn, Kahire, 1995 m./1415 h., IV, 126 (hadîs no., 3780).
14 İbn Mâce, Mukaddime, 16; Tirmizî, Fezâ’ilu’l-­‐‑Kur’ân, 2.
15 Ahmed b. Hanbel, Müsned, İstanbul, 1982, III, 440; Ebû Dâvûd, Vitr, 14.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, 29
184
Hz. Âişe’nin, Resûlullah’ın ahlakını soranlara, “siz Kur’ân okumuyor
musunuz? Onun ahlakı Kur’ân idi”16 şeklindeki anlamlı cevabı, Hz. Peygaber’in
Kur’ân’ı hayatına yansıttığını göstermektedir.
İşte yukarıda zikredilen hadislerde geçen niteliklere sahip olan hâfızlara
şu müjdeler verilmiştir:
Onlar;
1. Allah’ın dostu ve seçkin kullarıdır:
“Allah’ın insanlardan dostları vardır”. Allah’ın dostları kimlerdir Yâ
Rasûlellah denildi? Resûlullah şöyle buyurdu: “Onlar, Kur’ân ehli olup Allah’ın
yakın ve seçkin kullarıdır.”17
2. Ümmetin en şereflileridir:
“Ümmetimin en şereflileri Kur’ân’ı ezberleyenlerdir (Hameletu’l-­‐‑
Kur’ân’dır)”.18
3. Meleklerle birliktedirler:
“Kur’ân’(ı anlayıp uygulama konuların)da mâhir olan kişi, seçkin ve
kıymetli olan sefere melekleri ile beraberdir”.19
4. Gıpta edilmeye değerdirler:
“Ancak iki kişi gıpta edilmeye değerdir: Birisi, Allah’ın kendisine Kur’ân
ihsan edip de gece-­‐‑gündüz onu okuyarak uygulamaya çalışan; diğeri de Al-­‐‑
lah’ın verdiği malı gece-­‐‑gündüz fakirlere infak eden kimsedir.”20
16 Müslim, Ebû’l-­‐‑Huseyn Müslim b. El-­‐‑Haccâc, Sahîhu Müslim, İstanbul, 1981, Salâtü’l-­‐‑Müsâfirîn, 139.
17 Ahmed b. Hanbel, III, 127; İbn Mâce, Mukaddime, 16; Dârimî, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdir-­‐‑
rahmân b. el-­‐‑Fazl b. Behrâm, Sünenu’d-­‐‑Dârimî, İstanbul, 1981, Fezâ’ilu’l-­‐‑Kur’ân, Fezâilu’l-­‐‑Kur’ân, 1.
18 et-­‐‑Taberânî, Ebû’l-­‐‑Kâsım Süleyman b. Ahmed, el-­‐‑Mucemu’l-­‐‑Kebîr, (Tahkik, Hamdî Abdu’l-­‐‑Mecîd es-­‐‑
Selefî), Neşr., Mektebetü İbn Teymiye, el-­‐‑Kâhire, XII, 125 (hadis no., 12612):
19 Müslim, Salâtü’l-­‐‑Müsâfirîn, 244.
185
Dartma, Günümüzdeki Hâfızlık ile Asr-ı Saâdetteki Hâfızlığın Panoraması
5. Hürmete layıktırlar:
“Yaşlı bir müslümana, (Kur’ân’ın esaslarını uygulamada) aşırı gitmeyen
ve tamamen uzak da olmayan Kur’ân hâfızına ve âdil sultana saygı göstermek,
Allah’a gösterilen saygıdan kaynaklanır”.21
6. Azaptan kurtulurlar:
“Şüphesiz ki Allah, Kur'ʹan’ı hıfzeden/ezberleyen bir kalbe azap et-­‐‑
mez.”22
7. Nihâyet cennete girer ve şefâat hakkına sahip olurlar:
“Kim Kur’ân’ı okur, ezberler, helâlini helâl ve haramını haram kılarsa
Allah o kişiyi, bu Kur’ân sebebiyle cennete sokar ve ailesinden cehenneme
girecekleri kesinleşen on kişiye de şefaatçı yapar”.23
İşte hâfızların bu vb. hadislerde geçen hak ve imtiyazlara sahip olmaları,
Kur’ân’ı anlayıp uygulamaya bağlıdır. Kur’ân’ı sadece ezberlemekle bu tür
ikbal ve kazanımları elde etmek mümkün değildir.
Ashâp da yukarıda konuyla ilgili âyetlerle Resûlullah’ın hadislerini ve
uygulamalarını dikkate almış olmalı ki, Kur’ân’ı hep anlamak, onun emir ve
yasaklarını (hükümlerini) tatbik etmek amacıyla ele almışlardır. Meselâ Abdul-­‐‑
lah b. Mes’ûd bu dönemdeki uygulamayı şöyle nakletmektedir: “Bizden birisi
on âyet öğrenince, o âyetlerin manasını öğrenip onlarla amel etmeden diğer
âyetlere geçmezdi.”24 Ebû Abdirrahmân es-­‐‑Sülemî de aynı tesibitleri şu şekilde
aktarmaktadır: “Biz Resûlullah’tan Kur’ân’dan on âyet öğrenince, onun içeriği-­‐‑
20 Müslim, Salâtu’l-­‐‑Müsâfirîn, 266, 267.
21 Ebû Dâvud, Edeb, 20.
22 Dârimî, Fezâilu’l-­‐‑Kur’ân, 1.
23 Tirmizî, Fezâilu’l-­‐‑Kur’ân, 13; İbn Mâce, Fezâilu’l-­‐‑Kur’ân, 16. Kur’ân’ın şefaatçı olacağına dair ayrıca
bkz., Ahmed b. Hanbel, V, 249; Müslim, Salâtü’l-­‐‑Müsâfirîn, 252.
24 Taberî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Cerîr, Câmi‘u’l-­‐‑Beyân an Te’vîli Âyi’l-­‐‑Kur’ân, (Tahkik, Mahmûd
Muhammed Şâkir), Neşr. Mektebetü İbn Teymiye, 2. baskı, el-­‐‑Kahire, I, 80; el-­‐‑Hâkim en-­‐‑Nîsâbûrî,
Ebû Abdillah, el-­‐‑Müstedrek ale’s-­‐‑Sahîhayn, Dâru’l-­‐‑Marife, Beyrut, I, 557.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, 29
186
ni, (yani) helâlini-­‐‑harâmını, emrini-­‐‑nehyini öğrenmeden başka bir on âyete
geçmezdik.”25 Süleymân Dârânî ise kendi uygulamasını şöyle anlatıyor: “Ben
bir âyet okurum, dört-­‐‑beş gece onu düşünürüm, onu iyice anlamadan başka bir
âyete geçmem.”26 Bunun en tipik misâlini İbn Ömer’in şu rivâyetinde görmek-­‐‑
teyiz: “Ömer b. el-­‐‑Hattâb (ra), Bakara Sûresini on iki senede öğrenmiş, öğren-­‐‑
dikten sonra da bir deve kurban etmiştir.”27 İmâm Mâlik’in rivâyetine göre de
“Abdullah b. Ömer, Bakara Sûresini öğrenmek için üzerinde (tam) sekiz sene
durmuştur.”28 Bu rivâyetlerden anlaşılıyor ki Hz. Ömer ve oğlu Abdullah söz
konusu sûreyi uzun bir zaman zarfında okumuşlar, anlamışlar ve pratik hayat-­‐‑
larına yansıtmışlardır. Yoksa bu kadar uzun bir zaman içinde onu sadece yü-­‐‑
zünden okumak veya ezberlemekle yetinmemişlerdir.
Bütün bu anlatılanlardan, asr-­‐‑ı saâdette ve sahâbe döneminde Kur’ân’ın,
“anlaşılıp uygulanmak” için okunduğu ve ezberlendiği sarâhaten an-­‐‑
laşılmaktadır.
II. Günümüzde Hâfızlık
Yukarıda (giriş kısmının sonunda) da çok kısa olarak değinildiği gibi
bugün ülkemizdeki anlayış ve uygulanış şekliyle “Kur’ân’ı Fâtiha sûresinden Nâs
sûresine kadar ezberleyen” hâfız olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde binlerle
ifade edilebilecek sayıda kişi, baştan sona Kur’ân’ı ezberlemiştir. Halen bazı
resmî veya gayr-­‐‑i resmî kurumlarda hâfızlık çalışmaları bu minval üzere devam
etmektedir. Ancak, hâfızlığın bu şekildeki anlayış ve kabulü ile asr-­‐‑ı saâdetteki
tanımı ve nitelikleri arasında çok büyük farklılıkların olduğu açıkça ortadadır.
Günümüzde Kur’ân’ı, sadece ezberlemekle yetinenlere hâfız denirken, ashâp
döneminde onu ezberleyen, anlayan ve uygulayana ancak hâfız denmiştir. Ne
acı bir gerçektir ki, toplumumuzdaki hâfızların kâhir ekseriyeti Kur’ân’ı anlama
25 Beyhekî, Ebû Bekr Ahmed b. el-­‐‑Huseyn, Şu‘abu’l-­‐‑Îmân, (Tahkik, Ebû Hêcir Muhammed es-­‐‑Sa‘îd b.
Besyûnî Zeğlûl), 1. baskı, Dâru’l-­‐‑Kütübi’l-­‐‑İlmiyye, Beyrut, 1990/1410, II, 331; Kurtubî, el-­‐‑Câmi, I, 39.
26 Ğazâlî, Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed, İhyâ’u Ulûmi’d-­‐‑Dîn, Mektebetü Mısr/Dâru Mısr li’t-­‐‑
Tıbâ‘a, I, 277.
27 Beyhekî, Şu‘abu’l-­‐‑Îmân, II, 331; Kurtubî, el-­‐‑Câmi, I, 40.
28 İmâm Mâlik, el-­‐‑Muvatta, (Tahkik, Dr. Beşşâr ‘Avvâd Ma‘rûf, Mahmûd Muhammed Halîl), 1. baskı,
Beyrût, 1992/1412, Kur’ân, 11.
187
Dartma, Günümüzdeki Hâfızlık ile Asr-ı Saâdetteki Hâfızlığın Panoraması
ve uygulamadan yoksundurlar; dolayısı ile bunlara asr-­‐‑ı saâdetteki bilinen
anlamıyla hâfız demek pek mümkün görünmemektedir. Onların, asr-­‐‑ı saâdette
bilindiği ve kabul edildiği şekliyle hâfızlık payesini almaları için “Kur’ân’ı an-­‐‑
lama ve uygulama” gibi zorlu aşamaları katetmeleri gerekmektedir. Haliyle asr-­‐‑
ı saâdetteki hâfızların elde ettikleri hak ve imtiyazlarla günümüz hâfızlarının
sahip oldukları ikbal ve imkânlar arasında da çok bâriz farkların olduğu gö-­‐‑
rülmektedir. Bu cümleden olarak toplumumuzdaki hâfızların sahip oldukları
hak ve imtiyazları şu şekilde sıralamak mümkündür:
1. Resmî veya gayr-­‐‑ı resmî kurumlarda görev almak. Ülkemizde bu tür
birimlerde görev verilirken hâfızlara öncelik tanınmaktadır.29
2. Resmî veya gayr-­‐‑ı resmî tören veya programlarda -­‐‑ezbere-­‐‑ Kur’ân
okumak (aşır). Bu tür etkinliklere genellikle sesi güzel olan hâfızlara Kur’ân
(aşır) okutmakla başlanmaktadır. Mübarek gün ve gecelerde yapılan program-­‐‑
larda ise hafızlar tarafından daha fazla aşır okunmaktadır.
3. Toplumun itibarını ve beğenisini kazanmak. Başka bir ifadeyle top-­‐‑
lumda saygın bir yere sahip olmak. Halkımızın muhâfazakar kesimi hâfızlara
diğer insanlardan daha fazla değer vermektedirler.
4. Günahlardan sakınmak. Hâfızların önemli bir kısmı, -­‐‑Kur’ân’ı baştan
sona ezberlemiş olmalarının şuûru içinde hareket edip-­‐‑ bazen kendi vicdan-­‐‑
larının sesini dinleyerek ve bazen de toplumun göstereceği tepkiden çekinerek
günah işlemekten kaçınmaktadırlar.
5. Yeri geldikçe çeşitli konulara dair delil getirebilmek. Başka bir ifadeyle
ele alınan veya bahis konusu olan meseleler hakkında –varsa-­‐‑ Kur’ân’dan ilgili
âyet ya da âyetleri okuyabilmek. Ancak üzülerek ifade etmek gerekir ki bu
uygulama, toplumumuzdaki hâfızların –sayısına göre-­‐‑ yok denecek kadar az
29 Burada şunu da hatırlatmak gerekir ki, yapılan bir araştırmaya göre ülkemizde hâfızlık belgesi
alanların önemli bir kısmının dinî hizmetlerde görev almak istemediği ortaya çıkmıştır. (Bkz., Çi-­‐‑
men, Abdullah Emin, Hâfızlık Tarihi ve Türkiye’de Hâfızlık Kurumunun İşlevselliği, İstanbul, 2010, s. 75.)
İşte bu olumsuz durum da işin bir başka ciddi problemini teşkil etmektedir.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, 29
188
bir kesimi tarafından gerçekleştirilmektedir. Zaten bu makalenin yazılmasına
vesile olan asıl sebep de bu talihsiz durumdur.
Türkiye’de hâfızlık yapan kişilerin sadece, yukarıdaki maddelerde belir-­‐‑
tilen dünyevî ikbal ve ayrıcalıklara sahip olmak için hâfızlık yaptıklarını söyle-­‐‑
mek istemiyoruz. Biz burada ülkemizde bu alanda yapılan uygulamaların ve
mevcut durumun bir panoramasını ortaya koymaya çalıştık. Ancak şu kadarını
belirtelim ki, yukarıdaki maddelerde zikredilen hususların uhrevîlik yönü
olmakla birlikte kişisellik ve dünyevîlik yönlerinin de bulunduğu ve hatta bu
son (yani şahsî ve maddî) kısmın biraz daha ağırlıklı olduğunu söylemek
mümkündür. O halde Allah’ın kelamını sadece ezberleme işleminin, Kur’ân’ın
istediği köklü değişim ve dönüşümü gerçekleştiremediği için onu bir bakıma
âtıl ve işlevsiz hale getirdiği söylenebilir. Çünkü üzerinde düşünülüp an-­‐‑
laşılmadan ve de hayata yansıtılmadan salt ezberle Kur’ân, icrâ etmesi gereken
ferdî ve ictimâî hayatı İlâhî İrâdeye göre şekillendirme ve tanzîm etme temel
fonksiyonunu yerine getirememektedir. Yani bir anlamda bu şekildeki
hâfızlıkla Kur’ân, hayattan koparılmış ve tecrîd edilmiş olmaktadır.30
Kur’ân’ı hıfzetmenin, asr-­‐‑ı saâdetteki amacıyla sonraki dönemlerdeki
amacı arasındaki farkı Abdullah b. Mes‘ûd şöyle ifade eder:
“Bize, Kur’ân’ın lafızlarını ezberlemek zor, onunla amel etmek kolay ge-­‐‑
lirdi. Bizden sonrakilere Kur’ân’ı ezberlemek kolay, onunla amel etmek zor
gelecek.”31 “Kur’ân, hükmüyle amel edilmek için nâzil olmuş iken onlar, yalnız
okumasını amel olarak kabul etmişlerdir. Bazı kimseler, Fâtiha’dan başlayarak
hiç yanılmamak şartıyla Kur’ân’ı sonuna kadar okudukları halde hükmüyle
amel etmemektedirler.”32
30 Bkz., Furkân (25), 30.
31 Kurtubî, el-­‐‑Câmi, I, 40.
32 Ğazâlî, İhyâ’, I, 275.
189
Dartma, Günümüzdeki Hâfızlık ile Asr-ı Saâdetteki Hâfızlığın Panoraması
el-­‐‑Hasanu’l-­‐‑Basrî’nin mukâyesesi ise şöyledir:
“Önceleri insanlar Kur’ân’ı Allah’ın bir emri-­‐‑fermanı bilir öyle dav-­‐‑
ranırdı. Gece gündüz onun üzerinde titizlik gösterir, onu gözetir, göz önünde
bulundurur, ona göre amel ederdi. Şimdi siz onun harflerine, harekelerine çok
dikkat ediyorsunuz, ama ilâhî emirlere, içinde neler bulunduğuna hiç dikkat
etmiyorsunuz. Hatta onları anlamıyorsunuz bile.”33
Günümüzde insanların Kur’ân’a karşı -­‐‑tasvîbi mümkün olmayan bu
yanlış-­‐‑ tutumunu Ebû Ümâme el-­‐‑Bâhilî şu sözüyle ortaya koymaktadır:
“Kur’ân’ı okuyunuz! (Duvar vb. yerlerde) asılı olan Mushaflar sizi al-­‐‑
datmasın…”34
Ne hazindir ki bu gün bazı Müslüman ailelerde bu yanlış uygulamayı
görmek mümkündür.
Asr-­‐‑ı saâdetten sonra Müslümanların içine düştükleri bu kısır süreç,
Batılıların bile gözünden kaçmamıştır. Meselâ Mister Marmadok Bikithol bu
konudaki tespitlerini şöyle dile getirmektedir:
“Son zamanlarda Müslümanlar manalardan ziyade elfâza (lafızlara)
ehemmiyet vermeye başladılar. Halbuki Kur’ân-­‐‑ı Kerîm, şeyhülislamların fetva-­‐‑
larını, müctehidlerin ictihâdâtını (ictihatlarını) körü körüne taklit etmeyi iste-­‐‑
mez…”35
Çalışmamızı sonlandırırken şunu da belirtelim ki yukarıda, günümüz
hafızlarının sayısının binlerce olduğunu kaydetmiştik. Şimdi bu hafızların du-­‐‑
rumu, asr-­‐‑ı saadetteki hafızların durumuyla mukayese edilirse sayılarının ne
kadar olacağını tahmin etmek herhalde kolay olacaktır.
33 Kandehlevî, Muhammed Zekeriyyâ’, Fezâ’il-­‐‑i ‘Amâl, (Terceme, Yusuf Karaca), İstanbul, 1997, s. 383.
34 Dârimî, Fezâ’ilu’l-­‐‑Kur’ân, 1; Ğazâlî, İhyâ’, I, 273.
35 Eşref Edip, Kur’ân (Garb Mütefekkirlerine Göre), 2. baskı (tab‘), İstanbul, 1958/1378, s. 45.
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, 29
190
Sonuç:
Yüce Allah’ın insanlara göndermiş olduğu en son ilâhî kitap şüphesiz ki
Kur’ân’dır. Bu nedenle olmalı ki Kur’ân, nâzil olmaya başladığı andan itibaren
özenle yazılmış ve ezberlenmiştir (satır ve sadır). Bu şekilde aslî hüviyetini
koruması sağlanmıştır.
Asr-­‐‑ı saâdette ve ashâp döneminde, günümüzde olduğu gibi Kur’ân’ı
sadece ezberlemekle yetinenlere Kur’ân hâfızı denmemektedir. Onlara göre
Kur’ân hâfızı, onu ezberledikten sonra anlayan ve yaşayan anlamına gelmekte-­‐‑
dir. Kur’ân’ı sadece ezberlemek, hâfız olmanın ilk ve en kolay safhasıdır, ondan
sonra aşılması gereken “anlama ve yaşama” safhaları gelmektedir.
Bu itibarla günümüzdeki hâfızlık uygulaması bir bakıma Kur’ân’ın, ak-­‐‑
tivitesini ve işlevselliğini kaybetmesine sebep olmakta, böylece onun hayatla
bağlantısını kesmektedir. Çünkü anlaşılıp gereği yapılmadığı takdirde
Kur’ân’dan hakkıyla yararlanmak mümkün değildir. O halde bugünkü şekliyle
hâfızlığın önemli bir faydasının olduğunu söylemek çok zor görünmektedir.
Netice itibariyle yine de müsâmahakar davranıp Kur’ân-­‐‑ı Kerîm’i, sade-­‐‑
ce ezberlemekle yetinenlerin bu sacyini meşkûr olarak değerlendirirken, onu
anlayıp üzerinde düşünenleri ve de hayata geçirmeye çalışanları tebrîk ve
takdîr etmek lazımdır.
191
Dartma, Günümüzdeki Hâfızlık ile Asr-ı Saâdetteki Hâfızlığın Panoraması
Kaynaklar:
Ahmed b. Hanbel, Müsned, İstanbul, 1982.
Aynî, Bedruddîn Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed, Umdetu’l-­‐‑Kârî
Şerhu Sahîhi’l-­‐‑Buhârî, Tashih, Abdullah Mahmûd Muhammed Ömer, 1. baskı,
Dâru’l-­‐‑Kütübi’l-­‐‑İlmiyye, Beyrut, 2001/1421.
Beyhekî, Ebû Bekr Ahmed b. el-­‐‑Huseyn, Şu‘abu’l-­‐‑Îmân, (Tahkik, Ebû
Hêcir Muhammed es-­‐‑Sa‘îd b. Besyûnî Zeğlûl), 1. baskı, Dâru’l-­‐‑Kütübi’l-­‐‑İlmiyye,
Beyrut, 1990/1410.
Bozkurt, Nebi, “Hâfız”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 1997.
Çimen, Abdullah Emin, Hâfızlık Tarihi ve Türkiye’de Hâfızlık Kurumunun
İşlevselliği, İstanbul, 2010.
Dârimî, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahmân b. el-­‐‑Fazl b. Behrâm,
Sünenu’d-­‐‑Dârimî, İstanbul, 1981.
Ebû Dâvûd, Süleymân b. el-­‐‑Eş‘as, Sünenu Ebî Dâvûd, İstanbul, 1981.
Eşref Edip, Kur’ân (Garb Mütefekkirlerine Göre), 2. baskı (tab‘), İstanbul,
1958/1378.
Ğazâlî, Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed, İhyâ’u Ulûmi’d-­‐‑Dîn,
Mektebetü Mısr/Dâru Mısr li’t-­‐‑Tıbâ‘a.
el-­‐‑Hâkim en-­‐‑Nîsâbûrî, Ebû Abdillah, el-­‐‑Müstedrek ale’s-­‐‑Sahîhayn, Dâru’l-­‐‑
Marife, Beyrut, I, 557.
İbn Mâce, Ebû Abdillah Muhammed b. Yezîd el-­‐‑Kazvînî, Sünenu İbni
Mâce, İstanbul, 1981.
192
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, 29
İmâm Mâlik, el-­‐‑Muvatta, (Tahkik, Dr. Beşşâr ‘Avvâd Ma‘rûf, Mahmûd
Muhammed Halîl), 1. baskı, Beyrût, 1992/1412.
Kandehlevî, Muhammed Zekeriyyâ’, Fezâ’il-­‐‑i ‘Amâl, (Terceme, Yusuf Ka-­‐‑
raca), İstanbul, 1997.
Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed, el-­‐‑Câmi li ‘Ahkâmi’l-­‐‑
Kur’ân, Dâru İhyâ’i’t-­‐‑Türâsi’l-­‐‑Arabî, Beyrut.
Müslim, Ebû’l-­‐‑Huseyn Müslim b. El-­‐‑Haccâc, Sahîhu Müslim, İstanbul,
1981, Salâtü’l-­‐‑Müsâfirîn, 244.
et-­‐‑Taberânî, Ebû’l-­‐‑Kâsım Süleyman b. Ahmed, el-­‐‑Mu‘cemu’l-­‐‑Evsat, (Tah-­‐‑
kik, Târık b. ‘Ivezullah b. Muhammed -­‐‑ Abdulmuhsin b. İbrahim el-­‐‑Huseynî),
Daru’l-­‐‑Haremeyn, Kahire, 1995/1415.
-­‐‑-­‐‑-­‐‑-­‐‑-­‐‑-­‐‑-­‐‑-­‐‑, Ebû’l-­‐‑Kâsım Süleyman b. Ahmed, el-­‐‑Mucemu’l-­‐‑Kebîr, (Tahkik,
Hamdî Abdu’l-­‐‑Mecîd es-­‐‑Selefî), Neşr., Mektebetü İbn Teymiye, el-­‐‑Kâhire.
Taberî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Cerîr, Câmi‘u’l-­‐‑Beyân an Te’vîli Âyi’l-­‐‑
Kur’ân, (Tahkik, Mahmûd Muhammed Şâkir), Neşr. Mektebetü İbn Teymiye, 2.
baskı, el-­‐‑Kahire.
Tirmizî, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sevrate, Sünenu’t-­‐‑Tirmizî, İstanbul,
1981.
ez-­‐‑Zebîdî, es-­‐‑Seyyid Murtaza Muhammed b. Muhammed el-­‐‑Huseynî,
Tâcu’l-­‐‑Arûs min Cevâhiri’l-­‐‑Kâmûs, (Tahkik, Abdulkerîm İbrahim el-­‐‑Azbâvî), el-­‐‑
Kuveyt, 1403/1983.
ez-­‐‑Zerkânî, Muhammed Abdulazîm, Menâhilu’l-­‐‑İrfân fî Ulûmi’l-­‐‑Kur’ân,
(Tahkik, Fevvâz Ahmed Zemerlî), 1. baskı, Dâru’l-­‐‑Kütübi’l-­‐‑Arabî, Beyrut,
1995/1415.


**********Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dokümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer doküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.Bekir AKKAYA/2000 **********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...