15 Aralık 2017

Geçmişin Gölgesinde Kumru Hocaları/Ekrem SAYGI

          Çakma yazarların dökümanlarıyla doldu yayınevleri. Amaç bir şeyler üretip yazmak değil,  yazarında, yayınevinin de düşündüğü; maddi çıkar ve gündem de olmak.
          “Peki bunlar nasıl oluyor” diye bilirsiniz.  Yıllarını öğrenimlerine harcamış ve yıllarca dirsek çürütmüş, binlerce kitap okumuş, araştırmalar yapmış kişilerin; bu olaylara eleştirisel bakmayışı, suya sabuna dokunmadan köşelerine çekilişleri, bazı karyer edindiğini zanneden kişilerin, hiç bir şey üretmen, sağdan, soldan topladığı bilgilerle, karyer edinme, maddi çıkar sağlama ve popüler olma pahasına, halka mal olmuş
insanların hayatlarını gündem de tutarak ve kendi yapmış gibi gündem oluşturarak ve bu arada kendi geçmişlerine de anlam katarak önceden yazılmış olanları kopyala yapıştır ve içine de birkaç kendinden cümlecikler katarak, kendileri inanmasalar da; kendileri yazmış ve araştırmış gibi; toplumu inandırmak için var güçleriyle mücadele eden yazarların kitapları; tarihin tozlu raflarında yerini almaktadır. Eksik ve yarı yalanları gelecek nesillere aktarılmaktadır.
                Bütün bu yazılanlar ve çizilenler; bir şiir kitabı ve ya edebiyat dünyasına açılan bir kapı niteliğinde olsa anlarım. Bir şiir, kişinin kendini ifade etese de; her okuyucu bu dizelerin içersinde bir şeylere bağlı kalmadan kendine ait birşeyler bulur. Velev ki roman da öyle… Lakin; toplum tarafından bilinen kişilerin hayatlarını yazarken, anlam üstüne anlam katarak ve kişileri popülerliklerine göre sınıflandırarak bu işi yapaıyorsanız, burada bir yalan, egonun tatmin olması, nefsii arzuların ön plana çıkması  ve hazıra konma vardır…
                 “Geçmişin gölgesinde Ordu-Kumru Hocaları” kitabını incelem ve okuma fırsatım olmadı, çünkü kitaba ulaşamadım. Fakat blog sayfalarından incelediğim kadarı ile en azında tanıtlmış olan, hocaların resimlerine aşina oldum. Hakikaten her biri memlektimiz için ayrı bir değer olan hocaların arasında olması gerekirken; unutulmaya yüz tutmuş ve bu hocalların arkadaşları olan ve aynı eş değerde hatta ve hatta,  itikatı ve kalbi yönüyle bu hocaların bazılarından çok daha fazla olan hocalar bu kitapta yerini alamamıştır. Ben şahsım olarak bunu nedeninin bir hazıra konma bir bedavacılık ve popilizm ve yeterince araştırılmamış olmasından kaynaklandığını görüyorum ve bunun da bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Yazar bu kitabın ortasına kendi babasını yerleştiriken, gündeme gelmemiş ve köylerinde çakılı kalan diğer değerleri neden araştırma yoluna gitmedi ki;?
              Bu hocaların çoğunun doğru veya yanlış anlatımlarla (Allhu alem) geçmişte gelen ilimleriyle, ve ya itikad ve yetiştirdiği insanlarla değer kazanırken; bir çoğu ise bizim dahi bildiğimiz yakın tarihin insanlarıdır. En azından biz de bu dönemleri yaşadığımız için biliyoruz. Bu hocaların çoğu, devletin verdiği maaşla popülerliğini ortaya koymuş ve bunun yanısıra, meslekler edinmiş saat zembereklerini sıkıştıran maddi ve manevi olarak toplumun üst kademelerine oturtulmuş kişiler değil midir. Tamam hocadır anladıkta; bunların üzerine anlam üstüne anlam katmak günah değil midir.
                 Ya unutulan değerler ne demeli… Fizme karapınar mahallesinde yaşamış olan, Halil efendi torunlarından Kitapçı Mehmet Hoca lakbıyla bilinen itikatı ve kendine has ilmiyle sabahlara kadar göz yaşı döken; kendi köyünde  ve çevre köylerde mektep okutma altında yıllarca öğrenci yetiştirmiş bu hocanın, bu kitabın bir köşesinde neden ismi yoktur. Ayrıca aynı köyde otuzbeş sene devletten bir kuruş para almadan, köyünden ayrılmak zorunda kaldığın da namaz kıldırmak için vekil bırakma sorumluk ve bilinci de olup; yıllarca yine öğrenci yetiştirmiş, yine Halil efendi torunlarından Hacı Talip efendi torunu Talip SAYGI hoca bu kitapta neden yerini alamamıştır. Eskiçokdeğirmen köyünde yıllar önce hatta bu caminin inşasını yapan ve devlette maaş almadan hocalık yapan Hacı Talip Efendiyi nere koyacaksınız. Kendi babasını bu kitabın tam ortasına yerleştiren bu yazara diyorum ki, yaptığın eğer popolizm ve popüler olmaksa doğru yapıyorsundur. Lakin aksini düşünüyorsan, hangi makam da olursan ol yanlıştasın.
              Halkın önüne neyi koyarsanız onu alır. Takdir eder veya etmez kişinin bileceği iştir. Eğer var olan bir şeyler üzerinde çalışılıyorsanız eğer, var olanı olduğu gibi aktarmak değil, araştıran kişinin derinden araştırma yaparak var olanın üstüne birşeyler eklemek gerekmez mi?  Popilizmin dışında taşları tam gediğine oturtmak değil midir aslolan. Amaç bu topluma hizmet vermek ve bilgilendirmek ise mesele, değerleri popülerliklerine değil bütün değerleri içine alarak topluma öyle sunmaktır. Bundan gayrısı yanlıştır ve günahtır. Ya da bu toplum sizi,  gelecekte sizin yaptığınız gibi, ya evliya olarak görür, yada yerin dibine batırır. Şunu söylemeliyim ki, eskiden olduğu gibi, öyle ilmihal kitaplarının arasına sıkıştırılmış bir toplum yoktur. Her şeyi sorgulayan, doğru ile yanlışları ayırd edebilen insanlarımız çoğalmaktadır.
         Değerlerden bahsederken, konunun dışında olsa da; şahidi olduğum bir şeyden  bahsetmek istiyorum. Yıllarca önce İlçemize bağlı Konaklı köyüne bir düğün merasimine gitmiştim. Geçmişin ağalarından olan birini kalabalığın tam ortasına oturtmuşlar orda bulunan bir çok insanın ormandan yapraklı dallar keserek, gölgelik yapmaları ve başının üstünde dalların sallanarak onu serinletmelerine şahit olmuştum. Lafı fazla uzatmadan söyleyeim ki;  bu şahsın cenazesi yalnız kaldığı evinde kurtlanmış bir şekilde günlerce sonra bulundu.  Bu sözlerim sakın ola kıyas olarak algılanmasın. Bu ağa da toplumun gözünde zamanında bir değerdi. Dedim ya bu toplumun önüne neyi koyarsanız onu alır…
              Eleştirmen falan değilim. Böyle bir akademik karyerim de yoktur. Lakin gördüğüm ve okuduğum eksiklikleri de göndeme getirmeden edemiyorum. Çünkü aynı dönemleri ve bilinenleri yaşıyoruz. Bu bilinenler arasında eksiklikler ve ve yanlışlar beni rahatsız etmektedir.
                Farklı cümlelerle yazımı birmek istiyorum…
            Bir gün gelecek ve uykunuz kaçacak. O gün; zihniniz ortaya koyduğunuz düşüncelere sürüklendiğinde, bu gün kalbi olarak yaptığınızı zannettiğiniz bütün şeyler zihninizi meşgul edecek eksikliklerle dolu sayfalar ve popolerliğiniz bitecek. Bütün yaptıklarınız maddi çıkar ve toplumun beğenisini kazanmak adına yaptığınız için anlam ve değerini yitirecektir. Zaman bitecek, sevdiğiniz her şey bir hiç olacak ve bir gün herkes gibi sizde öleceksiniz. O gün insan boşlukta boğulan tuhaf ve sözle izah edilemeyen hüzünlü bir gündür…
                Elli veya yüz yıl sonra, bu toplum karşısında, ya sıralamaya çalıştığınız hocalar gibi sıraya konulursunuz, Ya da evliya yaparlar sizi, ya da eleştirilen bir insan olarak kalırsınız.
                  Kitabınızı gözden geçirmek dileği ile….
Ekrem SAYGI / 21.07.2017

©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...