15 Haziran 2014

Kumru'nun İlk Arabası (Fotoğraf ve Bilgi)

Celalettin Dervişoğlu "Babalar Günü nedeniyle 15 Haziran Pazar Günü bu fotoğrafı paylaştı. Ve fotoğrafa şu yazıyı yazdı. Değiştirmeden." sekiz köşe kasketiyle işte o benim babam sene 1958 ordunun yirminci kumrunun ilk arabası babamın ben henüz hayatta yokum ufku açık yenilikçi bir insandı allah ondan razı olsun ilçemize bir çok ilkleri getiren babamdır insana ve insanlığa faydalı olan kişilerin sadakayı cariyesi öldükten sonrada devam edermiş inşallah babamında devam eder diye düşünüyorum mevlam af ve mağfiret eylesin--Celalettin Dervişoğlu/
.................................
BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

İşitmeyeceğim/Bekir AKKAYA

Bakıyorum ama görmüyorum.
                Duyuyorum ama anlayamıyorum.
                Önümüzdeki fotoğraf gerçekten tartışmaya ve konuşulmaya değer.
                Bozuk yırtık.
                Bu kadar kötü bir fotoğraf elbette tartışılır…
                Peki hangi makinayla kim çekti?
                Kimse sormuyor, kimse konuşmuyor…
                Oratadoğudan söz ediyorum.
                İster IŞID ister ışıtma…
                Sanki bunun için uzmanlık gerekli…Ama inadına…
                İnadına çarpıtma. İnadına suçlama…
                Uatanmasalar “TOMALAR” eşliğinde IŞID Bağdata yürüyor diyecekler…Buna yakın konuşuyorlar…

14 Haziran 2014

Kumru İmam Hatip Lisesinden Tarihi Fotoğraflar : Fotoğraflar : Celal Zengince

Kumru İmam Hatip Temeli Atılışı
Fotoğraf: Celal Zengince
Kumru İHL şimdiki okulumuzun temel atma töreni. —Vedat IlkyazMustafa ÇayaAbdurrahman Özbek,Bekir GökYusuf EyilikçiM. Yaşar Yoğurtçu ve Recep Ünce ile birlikte.
Fotoğraf: Celal Zengince

BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

Kumru ve Yöresi Tarihi Kitabı /İsmet Erçal

 SOY AĞACINIZI BİLMİYORSANIZ... BU KİTABI OKUMALISINIZ...

BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

13 Haziran 2014

Kumru İmam Hatip Lisesi Proğramından...

"Siz Olsanız Ne Yapardınız" başlığı ile tepkimi dile getirdiğim Kumru İmam Hatip Lisesi prğramından bir kare...Bu fotoğraf benim salondan çıkarılmamdan sonra çekilmiş...
13.06.2014...

BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

Kumru İmam Hatip Lisesi Proğramın'dan Kareler...Bir nedeni vardı yayınladık....Arşivde Kalsın



11 Haziran 2014

Siz Olsanız Ne Yaparsınız? /Bekir Akkaya

Bugün Kumru İmam Hatip Lisesinin bir proğramına davet edildim. Yoğun işimi de bırakarak aynı mesleğin mensupları olarak bu proğrama katılmanın faydalı olacağını düşünerek Kumru Erçallar Kültür Merkezinde saat 15:00’de başlayacak bu proğramda saatinden önce yerimi aldım. İki sıra arkada sekiz boş sandalyeden birine oturdum. Dört sandalye ötede bacak bacak üstüne atan bir bayan bana dönerek “oradan kalkmamı Kendi arkadaşlarının olduğunu oraya oturacaklarını” ısrarla söyledi. Bunun üzerine kendisine “davetli olduğumu bu nedenle de burada oturduğumu belirttim.” Bayan bunun üzerine “kendisinin Kumru İmam Hatip Lisesinin öğretmeni olduğunu proğramın kendilerinin, öğrencilerin de kendilerinin olduğunu dolayısıyla ön sandalyelerin tamamının Kumru İmam Hatip Lisesi Öğretmenlerine ait olduğunu ve benim oradan kalkmam gerektiğini ifade etti. Bunun üzerine ben ön taraftaki sandalyelere baktım. Hakikaten ön tarafta benimle birlikte gelenlerin haricinde büyük çoğunluğun imam hatip öğretmenlerinin olduğunu gördüm. Dışarıda gelenleri karşılayan okul müdürüne durumu aktararak ilgili bayan öğretmenin saygısızlığına tepki olarak salonu terk ettim. (Daha sonra İlgili bayan ve bilinen tanıdık bir  öğretmen haricinde başta okul müdürü, müdür yardımcısı ve  tanıdığım diğer tüm öğretmen arkadaşlar bana salonda, salon dışında ve daha sonra üzüntülerini ifade ettiler...Buna rağmen ben salondan ayrıldım. )
Ben böyle yaptım…Siz olsanız ne yapardınız?
Ben böyle yaptım…Siz olsanız ne yapardınız? Bekir Akkaya/ 11.06.2014/Kumru
**********
BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

8 Haziran 2014

Gülencilerin Erbakan'a Karşı Çıkışı/Video


FETULLAH GÜLENCİLERİN KÖŞE BUCAK SAKLADIKLARI ERBAKAN VİDEOSU
********
BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

6 Haziran 2014

BEN BİR MÜDÜRÜM /Bekir AKKAYA

Yazıma 1992 yılında Kumru’da yayınlanan Kumru Gazetesindeki köşemde okuyucularımla paylaştığım bir hikaye ile başlamak istiyorum.
                Hikaye şu;
                Gerçekte okuma yazması olmayan “Yasin” süresinin ne olduğunu dahi bilmeyen , Anadolu köylerinden birinde okuması ve üflemesiyle ünlenen bir hoca varmış. Hoca o kadar ünlü hale gelmiş ki ta uzak diyarlarda dahi  halk “ Azizim kim gitse düzelirmiş…Hiç yürüyemeyenler dahi hocanın bir üfürüğü ile yürümeye başlarmış. Çarpılanlar, yamulanlar ve hatta nasipsizlerin dahi önleri açılırmış. Fakirler zenginleşir, amaların gözleri açılırmış.”
                Uzak köylerden yaşlı bir kadıncağız varmış. Birtecükte oğulcağızı varmış. Oğulcağızı çok halsiz ve hastaymış. Hiçbir çaresi kalmayınca mecburen bu hocanın yolunu tutmuş. Biriktirdiği paralarını da yanına alarak ünlü hocaya ulaşmış. Zor bela ünlü hocanın dizinin dibine oturup oğulcağızına okutmaya başlamış.
                Hoca çocuğa sessiz ve derinden okumaya başlamış. Uyuklamasından da okumayı fazlaca uzatmış. Kadın dayanamayıp “hocam nerde kaldı ve ileyhi türcaün” deyi vermiş.
                Hoca kurnaz, hoca tilki, hoca çakal,  akabinde “biraz sabır bire kadın, işte geldi ve ileyhi türcaün” deyip kadının da paralarını alarak numarısını sürdürmeye devam etmiş.
                Sonuçlara baktığımızda yakın zamana kadar ülkemizin tüm alanlarında uygulanan yöntem böyleydi. “Çevir kazı yanmasın, padişah uyanmasın.” Ya da “Bizim oğlan bina okur, döner döner bi da okur.” mantığı. Tam vatandaşın uyanacağı anlaşılınca da “ İşte geldi ve ileyhi türcaun” denilir fırıldaklığa kaldığı yerden devam edilirdi.
                Dikkat edin,  ne kadar karşı oluş varsa arkasında böyle bir mantığın yattığına inanıyorum. Yani fırıldaklık sürsün işler yürüsün. Burada asıl sorgulanması gereken söylem ve eylem değil arkasındaki kötü niyetliler olmalıdır. Söylem ve eylem masum gibi gözükse de asıl maksadın arkasında ne olduğuna bakmakta yarar var.
                Ağaç için,  ya da çocukların okuması için yapılan eyleme değil herkesin ortak değerlerine sığınarak asıl maksatlarını gizleyenlere dikkat çekmektir muradım…
                Bütün engellemelere ve bütün karşı oluşlara rağmen Türkiye’de işlerin düzgün olması için akıllı bir iradenin olduğunu gözüküyor. Bana göre devlet denilen bu güçlü irade ülkemizin selameti için gerçek manada hantallaşmış ve ileriye götürmeyen tüm geçmişin kalıntılarını ve yapısını değiştirmeye yönelik çok ciddi çalışmalar gerçekleştirmektedir.  Karşı oluşlar ve engellemeler bir yana bundan on yıl önce hiç birimiz SGK’ların, hastanelerimizin, Özel İdarenin, köydeslerin ve onlarca kurumlarda yapılan reformları hayal bile edemezdi. Dershaneler kapatılacak,  zorunlu eğitim on iki yıla çıkacak, imam hatiplerin önü sonuna kadar açılacak denilseydi “kim inanırdı.” Ya da andımız kadırılacak, bütün memur ve öğretmenler ve tüm okullarda kendi istedikleri gibi okullarına gidecek, başörtüsü takılacak denilseydi kim inanırdı. Ama bunlar oldu ve her günde oluyor ve olacak.  Bırakın her şeyi şurada iki ay sonra hepimiz yani halk cumhurbaşkanı seçecek…Üf be…Daha ne olsun…Bugünde duydum “asmayalım da besleyelim mi” diyen bizim yerli “sisi” ceza almış…Bana sorarsanız “BESLEMEYELİM”
                Yine çıktık raydan ve asıl konuya girelim…
                Herkesin bir gündemi var. Ülkenin de dünyanın da…
                Benim gibilerin şimdiki gündemi eğitim kurumları yöneticiliği, yani müdür ve müdür yardımcılığı…
                Ufacıktan hatırlatalım. Malum gazetenin biri “28 şubattan beter” manşeti ile çıkmıştı da arkasından “ malum bilinen bir iki tv kanalı “ Dershaneler kapatılıyor, ülke batıyor” diye seferberlik ilan etmişti. Sonrasında hafızanızı yoklayın ve olup bitenleri hatırlayın…
                Bilenler ve hayatı iyi okuyanlar  “işte şimdi dershaneler bitti.  bu küstah tavır,  dershanelerin sonunu getirir” demişlerdi de kimse inanmamıştı.
                Sonrasında epey zaman geçti. 17 Aralıklar da 25 Aralıklar da bundan sonraki süreçler…Dahası 30 Mart yerel seçimleri. Şu altı yedi aylık geçmişte olup bitenleri düşününce  adamın “ne oldu şimdi” diyesi geliyor…
                Benim şahsan sürekli tekrar ettiğim bir cümleyi burada tekrar etmek istiyorum…Bundan sonra hangi durum olursa olsun “GEÇMİŞ ALIŞKANLIKLARINIZI UNUTUN, TÜRKİYE ARTIK ESKİ TÜRKİYE DEĞİL VE OLMAYACAK” Bu cümle tek taraflı değil ve bundan herkes ama herkes kazançlı çıkacak. Ve gerçekten Türkiye’miz şahlanacak.
                İşte devletimizin en önemli bir kurumu olan hükümetimiz tavrını ortaya koyarak “Dershanelerle İlgili Yasa ile birlikte” okul ve kurumlarda var olan yöneticilik anlayaşı ile ilgili bir düzenleme gerçekleştirdi.  Benim şahsımı da ilgilendiren bu düzenleme ile birlikte “Dershaneler Kapatılmasın” diyenlerin kervanına bazı  okul ve kurumlardaki yani Milli Eğitimdeki idareciler de katıldı. Seçimden önce yapılan bu yasal düzenlemeler güya büyük tepki aldı. 30 Mart seçimlerinde hükümet ve dolayısıyla Ak Parti büyük oy kaybına uğrayacağı ifade edildi. Seçimlerde istedikleri olmayınca da umudu yine devletimizin en önemli kurumu olan Anayasa Mahkemesi’ne ümit bağladılar…Geçen hafta da Anayasa Mahkemesi ilgili kanunun “Milli Eğitim mevzuatnda  ve yöneticilerle ilgili kısmının anayasaya uygun olduğunu” ifade ederek yalandan söylemlerin geçersiz olduğunu ilan etti. Söylenecek sözü bu yazıyı okuyanlara bırakıyorum.
                En çok yanıldığımız bir hususun altını burada çizmek istiyorum. Mevcut iktidar devletin anayasal bir kurumudur. Anayasa Mahkemesi de Anayasal bir kurumdur. Muhalefet ve iktidar hatta yasal kurumlar yasalarla kurulmuş devletin birimleridir. Dolayısıyla burada sınır kavgalarında olduğu gibi ya da kişilerin birbirleri ile kavgaları türünden kurumları algılamak mümkün değildir. Kurumlar arasında kavga varmış gibi gözükse de bunu insan ilişkilerine benzetmek son derece yanlıştır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin kararı birey olarak bizim algıladığımız türden olamaz. Ve olmadı da…Ve ben şimdi Başkan Haşim Kılıçtan beklentisi olanlara “ Ne oldu Şimdi” demek istiyorum. Ne yani şimdi Anayasa Mahkemesi Ak Partiye geçmiş mi oldu. Devletin bir kurumudur. Devlet kurumları yine yasalara doğrultusunda kurulur ya da ortadan kaldırılır. Devlet birimleri arasında gerçekten bir uyumsuzluk varsa bu bir kaostur ve burada da devletten söz etmek mümkün değildir.
                Yukarıda söz ettiğim gibi gelelim benim gibi mağdur edebiyatı yapanların durumuna. Baştan söyleyeyim,  sözünü edeceğim ve Anayasa Mahkemesinin itiraz etmediği ve anayasaya uygun gördüğü Milli Eğitim ve Milli Eğitime bağlı okullarda yöneticilik konusuna ki, ben de mağdurlardan sayılırım. Tabi ki yerseniz. Bundan önceki durum hepimizin bildiği gibi idi. Hangi yönetmelik çıksa mutlaka bir itirazı olan olurdu. Müdürlük ve müdür yardımcılığı sınavı yapılır sonuçtan yine kimse memnun olmazdı. Her iktidar yönetmeliği de idareci belirlemeyi de kendine göre yapardı. Ak Parti iktidarına göre sınav yapılmazdı. Milli Eğitim Müdüründen tutun tüm idareciler mevcut iktidarın mensuplarınca belirlenir ve herkeste buna razı olurdu. Kimsenin de “gıkı” çıkmazdı. Ak Parti iktidarı gelince de gerek muhalefet partilerin ve gerekse sendikaların itirazı üzerine artık bu işler sınava dayalı yapılır hale geldi. Yine kimse memnun olmadı. Yüzlerce dava,  yüzlerce dosya.
                İnanın,  bu konuda yapılan bir haberin altına yazılan yüzlerce yorumu okusanız şaşarsınız. Ne büyük bir mesele imiş ki velilerin haberi yok.  Öğrencilerin haberi yok.
                Bu yazıyı yazarken aynı kategori içersinde olmasam “kedi ete yetişemeyince murdar dermiş” denileceğini biliyorum.  Biliniz ki, ben de sözde mağdurlardanım. Yeni durumda müdürlük talebim var mı “Tabi ki her öğretmen gibi benim de olabilir.”
                Önceki mevzuatta olan ve şu anda yeni kanunla netleşen şu müdür, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısının aslının yani gerçeğinin “öğretmen”  olduğu haline.  Anayasa Mahkemesi de yeni kanunu büyük ihtimal bu  yüzden uygun gördü.  Önceki mevzuatlarda da bu yöneticilik görevi ikinci bir görevdir.  Daha doğrusu okullara öğretmen olarak başlarsınız. Göreviniz öğretmenliktir. Malzeme insan ve çocuk. Öğretmenlikle birlikte okulda yapılması gereken işler okulda bir kişi iseniz zorunlu olarak “müdür yetkili “olarak öğretmen, öğretmenin çok olduğu yerlerde  öğretmenin tercihi doğrultusunda “müdür olarak öğretmen” dir. Başka bir özelliği de yoktur. Yani idari işleri de yürüten bir öğretmen olarak aynı zamanda müdür. İşler çoksa tercih eden öğretmenler arasından yardımcılar. Bu işin başka da bir mantığı yoktur. Ve öğretmen her zaman ve mekanda öğretmendir.
                Şu soru sorulabilir. Peki bu durum bu kadar basit bir işse neden bu bağırmalar çağırmalar neden?
                Bu konunun bir çok nedeni var.  Bana göre en önemli neden üniversite tercihlerinde öğrencilerin yeteneklerine uygun bölümlere gidememiş olması.  Daha da açık ifade ile öğretmenliği sevmediği halde mecburen yapma durumu. Öğretmenliği sevenlerin ve bu işi severek yapanların idarecilik gibi bir dertleri yok.  Benim açık yüreklilikle bir itirafım olsun. 14 yıl gibi uzun zaman Kumru gibi bir yerde öğretmenlikle alakası olmayan bir yerde idarecilik yaptım. Bunun asıl nedeni ne olabilir? Demek ki benden iyi bir kahve müdürü olmuş. Samimiyetle söylüyorum. Her türlü oyun oynamayı severim. Şimdi o alışkanlıklarımı bırakmış olsam da öğretmenliğimin en verimli çağlarını öğretmenlikten uzak bir yerde görev yapmak nasıl bir şey? Gerçekten mutluydum ve huzurluydum ve işimi de en iyi yaptığımı düşünüyorum. Yine bir itirafım olsun.  Otuz yıldır yazı, çizi, haber gazete işleri ile meşgul oldum. Beni tanımayan bir çok insan beni gazeteci sanır. Oysa ben bir öğretmenim. Başarılı olmam gereken alan öğretmenlik olduğu halde ben kendimi bu yolla tanıtmışım. Şimdi buna ne demeli.
Öğrencilik yıllarındaki özlem siz hangi mesleğin mensubu olursanız olun bu şekilde açığa çıkar. 800 bin öğretmen camiasında idareci diye görevlendirilen ve daha sonra kendini şantiye müdürüne dönüştüren  çok az sayıda öğretmen idareciliği dert ediniyor işte. Kendini geliştirememe ve öğretmenliğini unutarak farklı bir idareci yapısına girme bu yüzden. Lise yıllarında “müdürlük” gibi makamlardan etkilenen bir kesim istediği üniversiteye gidemeyince zorunlu olarak eğitim fakültesine giderek öğretmen olmuş ve daha sonra da bastırılmış duygularını okulda idarecisi olarak geçirmekle tatmin olma yoluna gitmişlerdir. Ruhları ve karakterleri öğretmen olamadığı için de idarecilikte başarılı gözükseler de okulları eğitim öğretim noktasında felç etmişlerdir. Gerçek manada yöneticilik eğitimi de almadıklarından literatürde olmayan bir idarici tipi olup çıkmışlardır.
Aslında yeni kanun aşağıda belirtmeye çalışacağım hiçbir ölçüye sığmayan davranış bozukluklarına dur deyip okul idarecilerinin öğretmen olduklarını hatırlatan bir kanundur. Çok ta iyi düşünülmüş öğretmenliğin yanında ikinci bir görev olarak donatılmış bir öğretmen idareci ortaya çıkaracaktır. Dört yıllığına görevlendirme son derece faydalıdır. Bütün öğrencilerimiz ve anne babalar bayram yapacak kadar önemlidir. Şu anda önemi çok anlaşılmasa da birkaç yıl içersinde meyvelerini birlikte toplayacağız.
Üstelik yeni yönetmelikte sınavla mınavla müdür olunmayacaktır. Okul aile birliğinin, öğrenci temsilcisin ve öğretmenlerin de onayını alma durumu verimi daha da artıracaktır. Eskisi gibi kimse kimseden üstün olmadığını uygulamalı olarak görecektir. Aşağıda biraz abartılı da olsa yazdığım tipler bu müdürlükten zaten uzak duracaktır.  Kendini “Yahudi vari” üstün görenlerin tercih edecekleri bir müdür bundan sonra pek mümkün değil. Düğmeye basılmış ve uygulama Allahın izniyle başlayacaktır. Gerçekten çocuklara model olduklarının farkında olup, yetişkinlerin bile kaldıramıyacakları modeller kendilerini bundan sonra yenilemelidir.  Bundan böyle eğitimde de geçmişi unutup, yeni Türkiye’nin hedeflerine odaklanmak ve buna göre hazırlanmak ve kendini yetiştirmek en doğru bir yol olacaktır.
                Çoğu olmasa da otuz yıldır birlikte olduklarım bazı okul yöneticilerinden ilginç durumları bu vesile ile sizlerle paylaşmak istiyorum. (Bütün yazdığım cümlelerde kendimi yazdım. Kendimi tanımladım. Yazım önce kendim olmak üzere bir gözlemden ibaret olup, özel olarak hiçbir kimse ile ilişkili değildir. Öğretmenlik bilinci içersinde insan ilişkilerinde en üst düzeyde davranan tüm öğretmen idarecilerin ve öğretmenlerin ellerinden öpüyorum. Bekir AKKAYA)
Benimde dahil olduğum  modellerin bilinen hiçbir  idolleri yoktur.  Modelleri kendi gibi okul idarecileridir.  Kendi kendilerinden beslenirler.  İpe sapa gelmez anlattıklarını kendi okullarında da yapma yoluna giderler. Bazen “İŞID” olurlar, bazen de işitmezler. Sınavla gelmişizdir. Yüzlerce kişiyi elemişizdir. Dolayısıyla müdürüzdür.
Bu idareci sınıfı sınıflara ya girmezler ya da çok girerler. Her ikisi de müdür olduklarındandır.  Yaptıkları tüm işlemler beyinlerinde ta çocuk yıllarında yer edinen büyük adamlara yönelik davranışlardır. Ne usul bilirler ne söz dinlerler.  Her gün sesleri ile birlikte oldukları çocukların anne babalarını aşağılarlar.
                Çocukların sesleri gelmesin diye makam odalarına birkaç tuğla örerler.  Tören konuşmaları bir komutan edasıyladır. Çocuklara “ ilk hedefiniz ak deniz” üslubu ile keskin ve sert sözlerle başlar, devam eder ve biter. 
                Öğretmenlikten uzak algılarıyla,  aldıkları eğitime zıt öğrenciden uzak bir metot sergilerler. Öğretmenlikten çok fazla kendilerine göre maddi ve manevi getirisi vardır. Bunu özellikle oluştururlar. Oluşturdukları bu durumları bulundukları her yer ve mekânlarda sergilemeye çalışırlar. Hocam, bey ifadelerine sert tepki gösterirler. Müdürüm ve amirim sözlerinden büyük keyif alırlar.
                Gerçek ve ilmini almış hiçbir idarecide görmediğiniz davranışlar ve emredici durum en belirgin özellikleridir. Kimsenin olmadığı yerde hakaret ve kaba davranışlar başkalarının yanında kibarlaşırlar. Bilerek ya da bilmeyerek yaptıkları en büyük hata “misafir yanında çalıştıklarını terbiye etme” süsüdür ki bu durum bütün gizledikleri yönlerini açığa çıkarır. Ustaların gözünden bu durum hiç kaçmaz.
                Kıskanç ve hasettirler. Kendilerinden daha birikimli olan öğretmenlere hiç fırsat vermezler. Onları dışlarlar. Okul içinde ve dışında adamlar oluştururlar, öğretmenler arasında iyi ilişkiler olmasına asla fırsat vermemeye çalışırlar.
                Yüze karşı övüyormuş numarasına başvururlar. Kendilerinin hiçbir değere uymayan yönleri konuşulmasın ve açığa çıkmasın diye bu yolla önünü kesmeye çalışırlar. Kendilerinin tilkilikleri açığa çıkma tehlikesi varsa karşıdakilere kaş göz hareketi ile “delidir, aman dikkat edin ve susun” uyarısı yapar gibi o kişiden uzak durmanın bin bir faydalarını anlatırlar. Buna rağmen kendilerinin tehlikeli diye tanıttığı şahısla birlikte olmayı istemeseler de devam ettirmeyi sürdürürler.
                Yalan konuşurlar. Konuştukları yalanlara sizi de ortak ederler. “Hani demiştin ya…Hani görmüştün ya…Birlikteydik…Unutmuşsundur…Üçüncü şahısların yanında bu yalanlarını yalanlamayacağınızı kestirebilirler. Ben yoktum dediğiniz anda da hemen kıvırarak “tamam tamam sen değildin o filandı” diyerek numaralarını her yer ve mekanda sürdürürler. En güzel yönleri ilişkileri uzun soluklu olmaz. Tez anlaşılırlar. Bunu bildiklerinden dostluklarını ilerletemezler. “Yalancının mumu yatsıya kadar” olduğunu bilebilirler.
                Okulda yapılan tüm çalışmalar bu şekilde devam eder.  Toplantılar böyledir, etkinlikler böyle…İnsan ilişkisi ne ise okuldaki tüm işlemler de aynıdır. Hiçbir şey planlı olmaz. Ne başı bellidir ne de sonu. Hepsi göstermelik hepsi de atmasyon. Proje morije yalan üzerine. Ne takvime bağlıdır ne de bir sıraya. Bir günde kitap yazılır, bir günde bina dikilir. Başla ve bitir.
                Eksiklerini inşaat işçiliğinde giderirler. Kimi müteahitliğe soyunur kimi de kömürcülüğe. Kimi pazarlamacı olur kimi de ihaleciye…İş verirler, iş alırlar…Ne kanun ne yönetmelik.
                Okul aile birlikleri göstermeliktir. Veliler bilgilendirilir ama çocuğun başarılı olmamasında en büyük suçlu anne babadır. Arkasından çocuktur. Say say bitmez. Veli gelmiştir ama suçlanarak çıkmıştır. Aklanmak için de “bir miktar para vermek zorundadır. Gıkı çıkmaz. Çünkü suçludur. Çocuğu çok yaramazdır. Bir an önce kurtulma derdindedir. Başkan, başkan yardımcıları bilindik usulle seçilir. İmza için…Hiçbir velinin aklına makbuz almak gelmez. Gelse de isteyemez. 
                Bu anlattıklarımın çok fazlası her alanda mevcuttur. Öğretmenler fedakârca çalışır. Hepsi olmasa da idarecilerin bir kısmı bu şekildedir. 

                Malzememiz insan ve dolayısıyla insan yetiştiriyoruz. 
BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

5 Haziran 2014

Dönemin Başbakanı ifadesinin belgesi ortaya çıktı

Başbakan Erdoğan'ın miting meydanlarından sürekli dile getirdiği "Benim için dönemin Başbakanı diyorlar" ifadeleri belgelendi. 
Erdoğan, 17 Aralık operasyonu için hazırlanan fezlekede kendisi için "Dönemin Başbakanı" denildiğini söylemişti. Cemaat'in yayın organları ise ısrarla bu iddianın yalan olduğuna yönelik haberler yapmıştı. 

AHMET HAKAN O BELGEYİ YAYINLADI

O belge ortaya çıktı. Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, "şüpheli" sıfatıyla savcıya ifade vermeye gittiğini

3 Haziran 2014

KUMRU'LU EĞİTİMCİ ŞAİR VE YAZAR KUMRU'DA KİTAPLARINI İMZALAYACAK

6 HAZİRAN CUMA İMZA GÜNÜ ETKİNLİKLERİMİZ:
SAAT: 09.00-11.00 AŞAĞIDAMLALI ŞEHİT ZEKERİYA YATI ORTAOKULU
SAAT: 11.00-12.00 KUMRU İMAM HATİP LİSESİ
SAAT: 13.00-15.00 KUMRU ERÇALLAR ÇOK PROGRAMLI LİSESİ
(Kumru’daki tüm dostlarımızı bekliyoruz.)

BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

Erbakan Düşünen Adam Dergisinde...

Düşünen Adam Dergisi. 
Merhum Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan, 24 Mart 1961 tarihinde Türk Otomobilinin gerekliliğini anlatıyor.
Kaynak : 
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=780039835363626&set=a.221562514544697.61945.146507528716863&type=1&theater


BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

Ayasofya'da İkiyüzbin kişi sabah namazı kıldı...

Herkese,herşeye rağmen bir gün yeniden açılacaksın Ayasofya! (29 Mayıs 2014 Ayasofya'da 200.000 bin müslüman Sabah Namazıkıldı
Kaynak: 
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=778231002211176&set=a.221562514544697.61945.146507528716863&type=1&theater

BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

Narinim/A.Alper ZOROĞLU


"NARİNİM"
"NARİNİM"
A.Alper ZOROĞLU

Söz: Avni KAYSAL
Müzik: A.Alper ZOROĞLU


Alper Zoroğlu'den Gönderi


BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

26 Mayıs 2014

Ordu Tarla Günleri Gazete Manşetlerinde


BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.