Tarikat-Cemaat,
ve Sivil Toplum Kuruluşları Kapatılsın mı?
Bekir
AKKAYA
“Tarikat
ve Cemaatler Kapatılsın” söylemlerini sık sık tekrar ediyorsanız ve bu söylemi
15 Temmuzun başınıza düşmesinden sonra tekrara başladıysanız derhal bir
tedaviye ihtiyacınız var. Bu yazı bir noktada tedavi amaçlı “kabul edilmeyecek
duaya “amin”” diyenlere “duanızın kabul edilmeyeceğini” bildirme yazısıdır.
Yine bu yazı üyesi bulunduğum “Eğitim
Bir Sendikasının derhal kapatılmasını” talep, kurucu başkan şair üstadımız Akif İnan’la
fatiha eşliğinde iletişim kurma denemesi ve mevcut genel başkan Ali Yalçına’a
şikayet yazısıdır.
Ve yine bu yazı 15 Temmuz
gecesi Türkiye’de “sol” denilen kesime “göbeğini kaşıyanlar” diye
tanımladıklarınca “muhteşem bir “gol” atılmasını irdeleme “sol”un Türkiye’de
bırak sınıfta kalmasını yere çakıldığını izah yazısı olarak kaleme alındı.
Haydi birlikte yazıyı ve yaşayan ölülere okumaya başlayalım…
TARİKATLAR
VE CEMAATLER KAPATILSIN MIŞ!
Son zamanlarda yani 15
Temmuz’dan sonra bu konuda yoğun olarak “ya! Ben tüm bu tür kuruluşlara
karşıydım, ben dememiş miydim, tarikatlar kapatılmalıdır. Cemaatler
kapatılmalıdır. Zaten bunlar Ak Parti döneminde palazlandı. Bunlar zaten hep
böyle filan filan, yani, mesela…”
Bu düşüncelerin hiç birine
katılmıyorum. Bu düşünceler tamamen sakat ve bir o kadar da işi sulandırmaya
yönelik olup bir grup samimi ve dolmuşa
binenler haricinde büyük çoğunluğun 15 Temmuz’u gölgeleme ve kendilerinin suç
halini bastırmaya yöneliktir. Çünkü “Fetö” denilen hadise esasında
bir cemaat ya da tarikat değil bilinçli ve devleti ele geçirme ve ülkeyi işgale
yönelik bir terör örgütüdür.
Geniş ve uzun incelenmesi gereken bu hususta büyük çoğunluğun en büyük
yanılgılarından ve eksik bilgilerden bir tanesi Tarikat ve Cemaatin farkını
bilememe durumudur ki bu kendi başına ayıplı bir bilgi bu konularda ne kadar
cahil toplum içerisinde yaşadığımızın da bir göstergesidir.
Koca koca prof. denilen akademisyenler
ve yazar denilen köşe yazarları bile bu ayıplı bilgiyi gözlerimizin içine baka
baka söylemekte ve yazmaktadırlar. Oysa cemaat ve tarikat tamamen kelime ve
kavram noktasında kesinlikle birbirlerinden farklıdır.
Daha da vahimi cemaat denilince sadece dini
kurum ve kuruluşları konuşmak sendika ve dernekleri masaya yatırmak kesinlikle
art niyetlidir. Cemaat denilince bunun içerisine tüm sol ya da sağ
dernek ve teşkilatlar da girmektedir. Bunların tabelası olup olmaması de çok ta
önemli değildir. Hatta partisel bazda Ak parti de, CHP’de bu nokta bir
cemaattir ki meraklısı bu konuları konuşurken az da olsa bilgi edinmesi kendilerinin
yararına olacaktır. Konuşurken de boş boş laf olsun diye seviyesini ve
cahilliğini bir nebze de olsa üzerini örtmesi kendisi açısından iyi olacaktır.
15 Temmuz’dan sonra bir grup cemaat ve
tarikatı aynı zannedip özellikle de İslami bir amacı olan bu tür çalışma
içerisinde bulunan cemaat ve tarikatların kapanacağını ve Ak Parti’nin “Fetö”den
ders alarak derhal kapatmalarını” söyleyenler ya art niyetlidir ya da tam
anlamı ile cahil ve cühela sınıfındandır.
15 TEMMUZ GECESİ
SOKAKLARDA KİMLER VARDI?
Ben şahsen şuna şahidim. 15
Temmuz gecesi sokağa çıkan siyasi
kesimden Ak Parti ve MHP belirgin olarak ortada iken kendilerini tarikat
mensubu olarak tanımlayanların da sokak ta olduklarına bizzat şahidim. Diğer
kesimlerden ben şahsen görmesem de mutlaka katılanlar olmuş olabilir.
Ancak bende şöyle bir kanaat çoktan oluştu. Benim gibi safların dışında birkaç
kesim bu 15 Temmuz’un olacağını bana göre kesin biliyordu. Son
zamanlarda okuduğum çok sayıda “15 Temmuzu irdeleyen kitaplardan” bende böyle
bir kanaat oluştu. İnternette 15 Temmuz öncesi “Fetö” uzantılı bazı görüntüler ve
reklam şeklinde verilen çalışmalar bunu zaten açıkça ortaya koyuyor. Bu işin
başka bir kısmı.
HAKKANİYETLİ VE ADİL SOLCULARIMIZ ÇOĞALMALI
Bizde gelenek haline gelmiş darbelere,
birikimli ve hakkaniyetli solcular hep karşı olmuşlardır. Bunların
Türkiye gibi bir ülkede “dinden” uzak oluşları bazen de dine düşmanlığı açıkça
yapmaları Türkiye’de halkta hiçbir karşılığı yoktur ve olmayacaktır da. Zaman
zaman “darbelere sulansalar da” solculuğun geleneğine ve özüne bağlı kalma
adına yalandan da olsa darbe karşıtı gibi davranmayı sürdürürler. Darbelere
gerçekten karşı olan ve gerçekten dürüst ve hakkaniyetli sol kesim yazarları da
15 Temmuz sonrası “Solun ruhuna Fatiha” türünden yazılar kaleme aldılar. Hatta
bazı entel solcular ölmüş arkadaşlarına” Bizim yapamadıklarımızı ve Hayal
Ettiklerimizi İslamcılar gerçekleştirdi” türünden mektuplar bile kaleme aldı. Ama o gece daha çok solculuğu “Ak Parti
düşmanlığında gören ve daha da ötesi “ solculuktan “Tayyip Düşmanlığı” anlayan
daha çok kendilerini CHP’li olarak tanımlayan entel solcular tam anlamıyla
sınıfta kaldı. Hatta bende “darbe heveslileri ile birlikte yakalandılar” gibi
bir intiba uyandırdılar.
FANATİKLİK KÖR
EDİYOR
Nasıl ki 28 Şubat sürecinde bir
çok sol ve sağ kesimden ve hatta İslamcı diye nitelenen cemaatlerden bir
çokları sırf Erbakan düşmanlığı nedeniyle 28 Şubat darbesini desteklediler ise,
15 Temmuz gecesi de bana göre “Türkiye
solu” kesinlikle sınıfta kalmıştır. Hatta ileriki zamanlarda çok daha net
ortaya çıkacak ilginç durumlar o gece kesinlikle yaşanmıştır. Bir çok tanınmış
sima o gece suçüstü olmuş kesin sonuç alınacağını düşündüklerinden darbeye
fiili olarak destek çıkmışlardır.
15 TEMMUZ ÜZERİNE
YAZILMIŞ KİTAPLAR ÇOK AZ
2016 - 2017 yılında ben şahsen
15 Temmuz üzerine yazılmış kitap sayısını merak ettim. Şimdilik hem yazılanları
topluyor ve hem de okumaya çalışıyorum. Toplam
sağ-sol ve İslami kesimden 150 kadar kitap basılmış. Bu çok az bir
rakam. Eğer darbelere karşı gibi gösterilen sol kesim “Daha çok Türk ve
İslamcı ve Hatta Tarikat mensubu” insanların 15 Temmuz Destansı direnişini
yapmış olsalardı ortalığı ayağa kaldırırlar ve binlerce destansı kitaplar
üretirlerdi. Sol kesim 15 Temmuzda sınıfta kaldı. Ben şahsen CHP’yi
bu sol kesim içerisine katmıyorum bile. Bana göre 15 Temmuz öncesinde ve o gece
bana göre CHP Fetö ve o gece kalkışma yapanlara ümit bağladı. Hatta
gözlerimizin içerisine baka baka fiili bir durum bile sergilendi havaalanında. CHP artık şunu biliyor. Halkın iradesi
kendilerini hiçbir zaman iktidar yapmayacak.
TARİKAT
VE CEMAAT NE ANLAMA GELİYOR?
Tarikat: Yol, yollar, Tasavvufta,
Allah'a ulaşmak için tutulan yol. Bu yol boyunca yapılan yolculuk bir şeyhin
öncülüğünde gerçekleşir. Her yolun, kurucusu, öncüsü tarafından belirlenen
birtakım kuralları, töreleri vardır. Hicri 6. (M. 12) yüzyıldan başlayarak
bugüne kadar gelmiştir.
Cemaat:
1. isim, Bir imama uyup namaz kılan
kişiler. 2. İnsan kalabalığı, topluluk 3. Bir dinden veya bir soydan olanların
topluluğu 4. bir inancin bir araya getirdigi insan toplulugudur. İslâm'da
ayrıca tasavvuf ve benzeri hareketlerde, belli bir görüş ve inanca sahip gruplar
için de kullanılır. Tasavvuf cemaatine tarikat denmektedir. Sosyoloji literatüründe ise cemaat kavramı, cemaatin üyelerinin ortaklaşa paylaştıkları bir şeye
(genellikle ortak bir ideolojiye ya da bir kimlik duygusuna) dayanan insanlar
topluluğudur.
Dikkat
edilirse kısaca “Tarikat” yol anlamında kullanılırken, “Cemaat” topluluk
anlamına gelmektedir ki, tarikatın bir usulü, bir edebi bir şekli bir tarihi
geçmişi varken, cemaatin bilinen bir usulü ya da tarihi bir geçmişi mevcut
değildir.
Halk
diliyle Süleyman Hilmi Tunahan’dan
“Süleymancılık” cemati, Saidi Nursi Hazretlerinden “Nurculuk” cemaati
oluşturulmuş ama bu her ikisinin tarihi geçmişi daha dün gibi yakındır.
Bu
bilgiler ışığında gerek Süleyman Hilmi Tunahan ve gerekse Said’i Nursi’nin
hangi tarikata bağlı olduğu sorulduğunda verilecek cevap her ne olursa olsun
Tarikatla Cemaatin farkını da ortaya koyar.
Bir
cami cemaatinde her türden bildiğimiz tarikat mensubu bulunabilirken bir
tarikat mensubunun farz ibadetlerinin dışında zikir ve nafile ibadetleri ve
usulleri farklı olabilir. Örnek olarak bir Menzil Tarikatı her ne kadar Nakşi
Tarikatı olsa da Mahmut Efendi’nin mensup olduğu Nakşi Tarikatı’nın usul ve
esasları farklılık araz edebilir. Tarikatların en önemli özelliği
cemaatlerin aksine nefisle mücadele ederek “Bütün yapılan her türlü eylemi
Allah Rızasına Dayandırma” çabası olarak özetlenebilir. Cemaatlerde bir noktada
“modernliğin” getirdiği hırs, haset, yarış, gösteri, slogan, birilerini geçme,
üstün olma, hükmetme, kaytarma, iş yapmama, çalım atma, hile ve aldatma, mal ve
mülk düşkünlüğü, para ve sermaye “ gibi durumlar üzerine çalışmalar
sürdürülürken tarikatlarda ve tasavvufta asıl hadise bunlarla mücadele
biçiminde sürdürülür.
Bu
açıklamalar doğrultusunda partileri, sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını ve
hatta masonik teşkilatları gizli ve açık örgütleri cemaat olarak değerlendirmek
yanlış olmaz. Ama yeni bir tarikat kurmak ya da kendini şeyh ve derviş ilan
etmek mümkün değildir. Var olanlar ise
bir usul ve bir silsileye bağlı olarak hizmetlerini sürdürür.
“CEMAAT VE TARİKATLAR KAPATILSIN” SÖYLEMİ ART NİYETLİ VE
MAKSATLI OLUP FETÖ VE ULUSALCI SOLCULARIN SÖYLEMİDİR
Bütün
bu açıklamalardan sonra bir konuya dikkat çekmek istiyorum. 15 Temmuzdan sonra bilinen
kesimler bilerek ya da bilmeyerek Tarikat ve cemaatlerin kapatılacağını
özellikle konuşuyorlar. Neymiş efendim; “ Fetö” gibi diğer cemaat
ve tarikatlar da yakında kapanacakmış. Sıra onlara da gelecekmiş.” Bunu
özellikle “Fetöcüler” ya da “Fetöyü anlamayanlar” ve bir kısım solcu ve ulusalcılar
özellikle her fırsatta konuşuyor ve yazıyorlar. Benim anladığım kadarıyla bunu
bilinçli yapıyorlar. Bunun böyle olmadığını ve kesinlikle de olmayacağını da
kesinlikle de biliyorlar. Peki,
neden bunu böyle yaparlar? Benim şahsi kanaatim; kendilerini aklamaya
çalışarak yanlarına yandaş arıyorlar. Aslında bu söylediklerine kendileri de
inanmıyorlar. Sanki Türkiye’de bu açma - kapama olayı yeni bir şey.
Doğruluğu yanlışlığı bir yana Erbakan’ın iktidar partisi Refah Partisi
kapatılınca Çevik Bir’lere yıkama yağlama yapanlar sanki kendileri değillerdi.
Onlarca parti, onlarca dernek, onlarca gazete ve dergi ve daha bir çok şeyler
kapatılırken “Fetö Melunu” ve mensupları “gıçları” ile paçavraları gazete ve
pislik TV kanallarında “film” çeviriyorlardı. “Asrın davası “ diye lanse
ettikleri Ergenekon Terör Örgütü diye salya sümük her gün beynimizin ırzına
geçtiklerini unutacak değiliz. Türkiye’de kapama konusunu konuşacak en son
kişiler bu “ Fetö”cüler. Bundan sonra onlar hiçbir şey yapmayıp,
devletin vereceği kararları bekleyecekler. Masumsalar da buna karar yine
yıkmaya çalıştıkları devletin kurumları yargısı karar verecek. Ama hiç
birimize 15 Temmuz ve o güne kadar yaptıklarını unutturamayacaklardır.
Bu dünyayı değil esas onlar inanıyorlarsa ahireti düşünsünler…
Tarikat
ve Cemaatlerin kapanması gerektiğini söyleyip duran ve “Fetö”yü örnek ve
referans göstererek “ Biz dememiş miydik?” türünden demegoji yapanlara gelince
bunlara çok gülüyorum. Emin olun onların yerinde olmak istemem. 15
Temmuz gecesi bildiğimiz “sol ve devrimci” kesim hem küçümsedikleri göbeğini
kaşıdığını söyledikleri halktan ve hem de kendi söylemlerinden büyük bir gol
yediler. Hep “Cumhuriyeti biz kurduk” söyleminin altına saklanarak halka
tepeden bakan azınlık karizmayı çizdirmiştir. İlk kez halk sistemine,
devletine, hükümetine sahip çıkıp Cumhuriyete yönetim açısından gerçek manada”
Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” sözünü hayata geçirmiş ve halk tankın
altına girerek rejimin bir parçası olmuştur.
Kesin
inandığım bir hüküm “ Hiçbir şey bundan sonra 15 Temmuz öncesi gibi olmayacaktır.” Aksi
durum ülkenin batışı toptan 80 milyonun yok oluşu demektir ki bu da mümkün
değildir. Halkın sahiplendiği sistemlerde sivil toplum kuruluşları
gerçek manada güçlü çalışır. Devlet onları maddi ve manevi hep destekler. Bir
şartla “Herkes işini yapacak”
ULUSALCI SOL, CEMAAT VE TARİKATA NEDEN BU KADAR TAKTI
Sol
ve Ulusal kesimin “tüm dini cemaat ve tarikatlar kapatılsın” söylemleri 15
Temmuz gecesi suçüstü hali ile yakalanmanın ardından güya darbe karşıtı
olduklarını söyleme çapası. Daha da ötesi “Göbeğini kaşıyan adamın
golünü” hazmedememe. Bu söylemleri söyleyenler hiç sol örgüt ve
bilmem nelerden söz etmiyor. Onlar kapansın demiyor. Onların derdi din.
Ama bu kez 15 Temmuz’da halk son sözü söyledi ki, onların dedikleri bundan
sonra pek fazla olmayacak. İşin doğrusu halk ne derse o olacak.
Bütün
bu yaptıklarını bir nebze unutturmak ve 15 Temmuz’da biz de vardık” söyleminin
içerisine girip bol keseden “Tarikat ve Cemaatleri”n kapatılmasına dair güya
konuşuyorlar. Sanki Cumhuriyet boyunca
CHP’nin kapatmadığı bir şey kalmış gibi bol keseden atıp tutuyorlar. Açma ve kapama konusunu Fetö gibi
kesinlikle CHP’de ağzına almamalıdır. Aslında Onlar da kendi
söylemlerine inanmıyorlar. İnansalar hiç iktidar olmayan-olamayan kendi
partileri CHP’yi kapatarak bir kez olsun söylemlerini uygulasalar belki de yeni
kuracakları bir partide iki puan fazla oy alırlar. Nerde?!
AMACI DIŞINA ÇIKAN HER NE OLURSA KAPANMALI DEVLET
DÜŞMANLIĞINA KESİNLİKLE FIRSAT VERİLMEMELİDİR
Bu
iki kesimin ya da bu söylemlerde bulunanların hiçbir şekilde bu söylemleri
gerçekleşmeyecek. Olan her zaman olduğu ve uygulandığı gibi Amaçlarının
dışına çıkan ve hainlik yapan her ne olursa olsun kapısına kilit vurulacak.
Kimse kendini devlet yerine koyup hükmetmeyecek. Devletin kurum ve
kuruluşlarına yasa dışı ayar çekmeye yeltenmeyecek. Ancak kanunsuz ve devlet
düşmanlığı yapan partide olsa, dernek te olsa cemaatte olsa kapısına kilit
vurulacak.
Türkiye
artık 15 Temmuz öncesi Türkiye değil. Hangi kesim olursa olsun hala eski
alışkanlıklarını bırakmak istemiyenleri halk o gece çoktan çizdi.
İşte
“Furkan Vakfı” ya da “Türk Tabibler Birliği” ne fark eder. Bir çok amaç dışı
faaliyet gösteren bu tür teşkilat oda ya da bilmem neyin kapatılmaları
gerçekleşecek. Artık amacı dışında çalışan ve hep aracılık ve birilerine
taşeronluk yapan sivil toplum kuruluşlarının kapılarına kilit vurulacak.
Vurulmalı da.
Amacına
uygun cemaat, tarikat, dernek, teşkilat, sivil toplum kuruluşları ve her türden
kurum ve kuruluş hizmetlerine bundan sonra daha titiz ve daha düzgün
faaliyetlerini sürdürecek. Ama işini yapmayan başka yollarda yalpalayan ve gözü
orda burada olan devlet ve millet düşmanlarına devlet artık fırsat vermeyecek
ve göz açtırmayacaktır
EĞİTİME YÖNELİK SENDİKALAR NE İŞ YAPAR?
2012
yılında ben Kumru İMKB YİBO’da Müdür Başyardımcısı olarak görev yapıyordum.
YİBO’ya benim gidiş tarihim 2010 yılı idi. 2010 yılına kadar ise Kumru
Öğretmenevi Müdür Vekili olarak görev yapmakta idim.
Asaleten
beni Öğretmenevinde Müdür yapmak için benden
beş kez resmi form ve evrak istendiği halde Kumru’da herkes istedikleri okula
Müdür olarak atandığı halde beni bir türlü öğretmenevine Müdür olarak
görevlendirmediler.
2010
yılının 15 tatilinde beni öğretmenevinden alarak beni Kumru Mehmet Akif Ersoy
İlkokulu’na öğretmen olarak görevlendirdiler.
Beş
ay ilgili okulda öğretmen olarak görev yaptım. Yazın ise Kumru YİBO’da boş olan
Müdür Başyardımcılığı’na talip oldum. Puanım yüksek olmasından kaynaklı burada
göreve başladım. Öğretmenevinden beni uzaklaştıranlar YİBO’da da gerekli görevlerini
itina ile yerine getirdiler(!)(?)…Allah Belalarını Versin…Yüz kez beni
telefondan arayarak bana her türlü oyunu oynayanların da Allah Belalarını
Versin (Amin)…
Şimdi
sizlerle bir kanaatimi paylaşacağım. Beni Kumru’da Öğretmenevi Müdürü neden
yapmadılar?
Bu
sorunun cevabını şimdi anlıyorum…
Kumru
Öğretmenevi Müdür, Müdür Yardımcısı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulundan
oluşan bir yapı ile çalışmaktadır. Öğretmenevine gazete abonelikleri yönetim
kurulu kararıyla alınır. Kararı yönetim kurulu verir.
“Zaman”
denilen gazetenin öğretmenevine abone olunması için birkaç öğretmenin baskısı
oldu. Ben de kendilerine “alacak gücümüzün olmadığını, ancak ücretsiz
olarak okumak için bırakabileceklerini”
söyledim.
Uzun
konuşmamızdan sonra ilgili öğretmenle bu şekilde anlaştık ve ben durumu
yönetime ilettim ve onlar da uygun buldu.
Aradan
altı-yedi ay geçti ve her gün “Zaman Gazetesi” öğretmenevine bırakıldı. Aradan
altı –yedi ay geçtikten sonra gazeteyi dağıtan kişi öğretmenevine altı - yedi
aylık gazete faturası getirdi.
Ben
de çok sert tepki göstererek ücretsiz dedikleri gazeteye yüklü bir
fatura kesmelerine tepki olsun diye faturayı alarak yırtıp ilgiliyi
öğretmenevinden kovdum. Daha da öğretmenevine gazeteyi sokmadım.
Ve
bu
Fetö kesimi beni hem öğretmenevinde ve hem de sokakta bana hep düşman kesildiler.
Ve bana her türlü kötülüğü ve kalleşliği yaptılar. Bugün bunları şimdi daha iyi
anlıyorum.
İşte
bugün ben, o gün Müdür olarak beni oraya getirilmeme nedenim olarak kesinlikle
bunu düşünüyorum. (ALLAH KUMPASÇILARIN BELASINI VERSİN)
Sonuçta
bugün kendileri rezil rüsvay oluyorlar. Allah her daim belalarını versin ve ben
hiçbir zaman hakkımı da helal etmiyorum.
2010
yılında ben öğretmenevinden ayrılınca Öğretmen Mehmet Derilmek Öğretmenevi
Müdürü oldu. Şu anda Kumru’da öğretmenevi kapalı. Benden
iki yıl sonra hiçbir neden olmadığı halde öğretmenevini kapatarak benim şahsen
gece gündüz çalışarak Milletvekilimiz Eyüp Fatsa’dan bizzat aldığım para ile
yaptığım Öğretmenevi milli eğitim tarafından kullanılıyor. Yatakhane de
belediyeye çalışıyor. Oh ne ala öğretmenlerde kahvelerde çoğu da Fatsa’ya gidip
geliyor…Alkışlıyorum…Eğitim iyi(!)
Öğretmenevi konusunu ilerde geniş olarak yazacağım.
2010
yılından bir yıl sonra Kumru ilçesi’nde kurucusu olduğum ve Kumru’da Ak Parti
kuruluncaya kadar “vebalı” olarak görülen ve Kumru’da ilk üyelerinden biri
olduğum (Buradan Nuri Kahraman Ve Muzaffer Günay’a Selamlarımı
iletiyorum.)EĞİTİM BİR SENDİKASI’ndan ayrıldım. Söz konusu yazıyı
yazdığımda sendikadan ayrılmıştım. Çünkü
o gün “Fetöcülerin” ağzına göre
hareket edip bana söz verildiği halde ve hatta beş kez benden evrak alındığı
halde beni Müdür yapmayanlar beni öğretmenevinden ayırarak akıllarınca bayram
yaptılar. Asıl bayram yapanlar o günler de FETÖCÜLER oldu. Şimdi de
oynuyorlardır her halde…Allah’ım ne büyüksün…Ben de sendikamdan o günlerde ayrıldım.
Daha
sonra sendika temsilcisi Mehmet Derilmek oldu. YİBO’ya yanıma gelerek benim üye
olmamı talep etti ve ben tekrar zannedersem 3 yıl aradan sonra tekrar eski
sendikam olan EĞİTİM BİR’ e üye oldum.
YILIN ÖĞRETMENİ OLUŞUM VE TENEKEDEN PLAKET
Gelelim
2016 yılının 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne…
Hani
bildiğimiz 650’nin üzerinde Kumru Kaymakamının ismi yer alan ve tüm
öğretmenlere ve milli eğitim idarecileri dahil tüm okul idarecilerine ve
öğretmenlere verilen teneke plakete…
Ve
Kumru
Belediyesince 2016 yılında yalandan
“Yılın Öğretmeni İlan Edilip Kumru Milli Eğitim Müdürlüğünce de bu yılın
öğretmeni olduğum yalanlanmayan bu nedenle de
Kaymakamca da yılın öğretmeni olduğum için sadece bana plaket verdiği
ilan edilmesinin ardından bir torba dolusu küfür ve hakaret…Hem de resmi
sitede…Ve ardından sürgün ve Ceza…
Kaymakamın
Fetöcü çıkmasından ve benim yalandan yılın öğretmeni ilanından sonra diğer
öğretmenlerin plaketleri attığı ve
yakdığı bilgisi bana (YZ) tarafından bilgi olarak sunuldu. Alanlara ise yine “VALLAHİ DE ALMADIM, BİLLAHİ DE ALMADIM” deyin
diye talimat verilmiş (YZ) ve hatta belediyenin sayfasında bana yaptırılan küfür
ve hakaretler talimat verilerek beğeni kampanyası açılmasının ardından daha
sonra da yalan ve iftira dolu ifadeler verilmesi ile bana soruşturma
açılmıştır.
Düzmece
belgeler ile soruşturma sonucunda “ ilde
kurulan Valinin başkanlığında İl Disiplin Kurulu Toplantısında üyesi bulunduğum
Akif İnan’ın 1992 yılında kurduğu sendikaya Kumru’da kurulduğu günden bu yana
aidat parası ödediğim sendikamın il disiplin kuruluna katılmak zorunda olduğu
ve beni üyesi olarak savunma görevi olan Ordu Eğitim Bir İl Disiplin Kurulu
Üyesi şu anda Ordu’da bir okula müdür olmuş o gün Ordu Fen Lisesinde Müdür
Başyardımcısı olan Öğretmen Aykut Bey’i Eğitim Bir Genel Merkezi Genel
Başkanına şikayet ediyorum.
Üyesi
olduğum Ordu Eğitim Bir Sendikası İl Disiplin Kurulu Üyesi Aykut Bey Kanunen
katılmak zorunda olduğu toplantıya katılmamıştır. Beni savunmak zorunda olduğu
halde savunmamıştır. Diğer üyeler üyesi olduğum sendika görevlisi
katılmadığından yine Aykut Bey’in ifadesi ile” DOSYAYI İNCELEMEDEN UYARMA
CEZASINI” onaylamışlardır. Eğitim Bir Sendikası’nın görevlisi Aykut Bey’in
imzasının olduğu yere “TOPLANTIYA KATILMAMIŞTIR” diye imza yerine karara not
düşülmüştür.
Şimdi
ilginç bir bilgi paylaşacağım. Elimde 2017 yılında basılmış 247 sayfa bir kitap
var. Kitabı bastıran ve üyelerine dağıtan EĞİTİM BİR SENDİKASI.
Kitabın
Adı : EĞİTİM ÇALIŞANLARI İÇİN HAK
ARAMA REHBERİ
Takdim Yazısını Eğitim Bir Sen ve Memur Sen
Genel Başkanı ALİ YALÇIN YAZMIŞ.
Önsözü
ise: Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın YAYLA yazmış.
Elimde
bulunan bu kitabın “DİSİPLİN CEZALARINDA SÜREÇ” ana başlığının 5. Meddesi
Disiplin Kurulları Başlığının Altında a) Sendika Temsilcilerinin Disiplin
Kurullarına Katılması maddesinde şu satırı birlikte okuyalım.
“
Sayfa: 112” “Hakkında disiplin soruşturması yürüten devlet memurunun üyesi
olduğu sendikanın temsilcisi de bu maddede belirtilen disiplin ve yüksek
disiplin kurulunda yer alır…
……Bu hükme göre sendika temsilcisinin disiplin ve yüksek
disiplin kurulunda bulunmaması hali disiplin cezasının iptal sebebi
olmaktadır.”
…..Bu
düzenlemenin en büyük faydası, bu disiplin kurullarında bazı hukuka aykırı
uygulama ve “sözlü savunma tutanaklarını okutmadan imzalatma” uygulamalarının
önüne geçmesi hususunda olacaktır.
….Danıştaya
göre sendika temsilcisinin disiplin kurullarına katılmamış olması işlemi
sakatlayacaktır….
………………………….
Üyesi
olduğum Eğitim Bir Sendikası’nın dağıttı kocaman kitap “HAK ARAMA REHBERİ”
kitabında ilgili bölümleri sizlerin dikkatlerine sundum.
Peki
bana ceza veridi mi?
Hem
de kaymaklısı…
Sayın Başkanım Ali YALÇIN ve bu yazıyı okuyan
cümle cemaat ve tarikat…
Şimdi
bu sendikayı ne yapacan….KAPATACAKSIN….
İşini
yapmayan kendi dağıttıkları kitaba uymayan kanunsuzluk yapan hak hukuk tanımayan
bu sendikaya ayar vereceksin…
Üyesi
bulunduğum sendika görevlisi Aykut Bey şimdi müdür olmuş…O zaman Müdür
Başyardımcısıydı.
Bizzat
beş kez Orduya yanına gittim ve Kendisine sordum “neden katılmadın” diye bana “
Ak Partililerden, Sendikadan ve Valilikten katılma dediler” dedi. Hem katılsam
bile sana bu ceza verilecekti o yüzden de önemsemedim katılmadım. Hatta bir ara
“Unuttuğunu” bile söyledi. Tedirgindi.
Büyük
ihtimal Ordu Eğitim Birin sendika başkanı olan ve benim iyi ki “Sendikacı
Değilim Yazısı” da bu durumda etkili olmuş olabilir. Sonuçta muratlarına
erdiler…Rahat rahat kına yakabilirler…Biliyorum ki oralar bunlara da
kalmaz…Asıl hadise işin sonu…Gerisi hikaye.
En
azından aldığınız aidatlarınızın hakkını verin. Haram olsun. Unutmuş. Ne
pişkinlik. Hem de Müslümanlar… Kendisi
verilen talimat nedeniyle katılmamış. Kitapçığı da okumamış ya da kanundan
haberi yok. Bunlar sendika üyesi ve bizlerin temsilcisi. Sevsinler sizi. Amaçları
yükselmek, güya terfi etmek, pastadan pay kapmak, siyasilere yaranmak… Oh ne
ala. Ne güzel…”Başlarınız beladan eksik olmasın” emi!
İyi
ki katılmamış ve söz dinlemiş ve duyduğuma göre müdür olmuş. Aferim.
Ama
kitapta yer alan kanuna göre bana ceza verilemez yazıyor. Peki şimdi ne olacak?
İşte
bu tür sendikalar derhal kapatılmalı.
SENDİKA BAŞKANI ALİ YALÇIN BEYE…
Sayın
Başkanım Ali Yalçın Bey’e sesleniyorum…
Bana
üyeleriniz büyük bir kumpas kurdular…
Üstelik
yıllardır benden aidat aldılar…Kanuni hakkımı bile elimden aldılar..
Önce
Allah’a ve sonra sizlere şikayet ediyorum…
Umarım
bu şekil ve bu davranışlar sizleri FETÖ konumuna düşürmez…
FETÖ’de
bu tür tarafgirlikler ve hak yemeler ve zalime omuz vermeler sonucunda bu
belalara duçar oldu.
Ben
şimdi emekliyim…
Sendikanıza
da hiç ihtiyacım yok. Bir kez oldu. Onu da sizlere ve okuyucularıma arz ettim.
Öbür dünyada sendikamızı kullanarak hak yiyenlerle hesaplaşacağız. Dünyada
mensubu bulunduğum sendikayı ve sizleri Ahirette Cenab-ı Allah bana da soracak.
İşte ben o zaman bunları orada da nakledeceğim. Ve hakkımı sonuna kadar
alacağım.
Sendikanız
görevlileri orduda, Avukatlarınız Ankara
Genel Merkezde. üyenizi hem idare de hem
de mahkeme de savunmamıştır. Ama bal gibi para alıyorlar. İş yapmıyorlar ve
bizim gibi üyelerin paraları ile keyif sürüyorlar. Bu yazılar inşallah sizlere
ulaşır…
Ankara’da
avukatlarınız da bu işe yanaşmamışlar üyenize sahip çıkmamışlar kendilerine
sunduğum dosyayı okuma zahmetinde bile bulunmamışlardır.
Hakkım
haram olsun.
AKİF İNAN HOCAME FATİHALARLA İRTİBAT ÇABASI
Muhterem
Üstadım Akif İnan Hocam Fatihalar gönderiyorum…
Üstadım
kurduğun sendika ne durumlarda bir bilseniz…
Müdürlükler,
ihaleler, siyasetler, ticaretler…
Bizim
gibi garibanlar bizi beğenmeyenlerin dedikleri gibi “göbeklerimizi kaşıyoruz…”
Ama
inan bebeklerimiz de büyüyor…Mevki ve makam derdi olanlar dertlerinin peşinde
perişan olup belalarını buluyorlar…
Şimdilik
bir “REİSİMİZ” var. Yanında bulunduğun Erbakan Hocama Fatiha ve selamlarımı
gönderiyorum. İsimleriniz ve davalarınız her gün dünyalaşıyor ve amacından
uzaklaşıyor. Dualarımız hep sizlerin öğrettiğiniz dualar usulünce Reisimiz
Recep Tayyip Erdoğan’a…Cenab-ı Allah bizlerin ömründen alarak onun ömrüne
katsın. O ve çevresinde canlarını ortaya koyarak sizlerin gösterdiği hedefe
ilerleme çabası bizleri ümit veriyor. Sayın Devlet Bahçeli de ülkesine sevdalı.
15 Temmuzdan sonra onu da dualarımızdan eksik etmiyoruz. Sizler de oralardan
buraları ihmal etmeyin.
Saydığım iki isim de aramızdan ayrılırsa durumu şahsen ben pek iyi
görmüyorum. Dava adamlılığı “Yağma Adamlılığına” dönüşüyor her gün. Ama şuna
kesinlikle inanıyorum ki bu tür kendini kaybedenlere devletimiz kesinlikle dur
diyecek. Şimdilik içimizdekilerden güçlü ve tehlikeli olanlar dıştaki düşmanlarımız.
Allah’ın yardımı ile içteki ve dıştaki vatan, millet ve devlet düşmanlarına
kesinlikle diz çöktürülecektir. Devletimize ve milletimize İnanıyor ve güveniyoruz.
Bundan
birkaç yıl önce FETÖ denilen insan müsveddelerinin rüzgarı yollarda bizi sarsıyordu.
Bankalar, gazeteler, televizyonlar, dershaneler, üniversiteler daha neler daha
neler…
Kafalarına
“Fil Süresinde”ki Ebabil Kuşları kum
taneleri yağdırdı…Darmadağın oldular…
Umarım
kurduğun sendika da böyle olmaz…
Ayet:
“ İçimizdeki beyinsizlerin yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım!”
Akif
İnan Hocam, Şimdilik ülke emin ellerde…Sendikayı Genel Başkanımız Ali YALÇIN
Bey’e şikayet ettim.
Sonucu
mutlaka Fatiha eşliğinde sizlere bildireceğim.
Allah”ım
günah yazma, aklımdan şöyle geçiyor “
ALLAHIN YAZISINI İNSANIN CAZISI BOZAR MI? “ Bozmaz da bir an için
bana öyle geliyor işte…
Geçmişte
ben bu başlık altında bir yazı kaleme almıştım ama cümlenin açılımında da
ilginç benzerlikler var. Her halde çok şey daha göreceğiz…Rabbim herkese sağlık
sıhhat versin
Mevla
görelim neyler, neylerse güzel eyler…(İbrahim Hakkı Hazretleri)
Kumru’dan
sevgi ve selamlar…
Allah’a
emanet olunuz…
Yazılarım
devam edecek…..
Bekir AKKAYA /14 Şubat 2018 /KUMRU
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©©
Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©