5 Mart 2018

FETO MEDYASI'NIN 15 TEMMUZ ÖNCESİ SUBLİMİNAL MESAJLARI



©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©©
Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

2 Mart 2018

Kumru İlçesi ve Ben - 1 / Bekir AKKAYA


İlçemiz Kumru’nun Göç konusunu ele alacağım bu yazı birkaç bölüm halinde yayınlanacak. Yazımın ilk bölümünde kendimle ilgili bir şeyler karalamak istiyorum.  Daha sonraki bölümlerde ise “göç olup olmadığı” ele alınarak Kumru’da bazı problemlere değinilecek. Emeklilerin Kumru’ya gelerek ev aldıkları ve köylere ev yaptıkları konusu işlenecek. Aydar Yaylaları ile Uzun Gül anlatılarak Kumru İle karşılaştırmalar yapılacak. Kültürel faaliyetlerin eksikliği irdelenip kamu kurumlarında çalışanların Fatsa ve Ünye’ye gidiş- gelişler kaleme alınacak.  Büyük alış-veriş merkezleri konusunun da masaya yatırılacağı yazımızda “Ahşap ve tek katlı evlerin yapılması” konusunda hatırlatmada bulunulacak. Yazımın ilk bölümü olan “Kumru İlçesi ve Ben -1” ile yazımıza başlayalım.
Kumru İlçemizle ilgili kalem oynatmak pek içimden gelmiyor. Yakın zamanlardan bu yana insan ilişkileri seviyesinin derecesinin düşmesi, muhabbetlerin “Çeşme başı muhabbeti” seviyesine  düşürülmesi “,yetişmiş insanların Kumru’da bulunmak istememeleri ve hatta Kumru’nun köylerine yerleşmek istemeleri ve Kumru her gün boşalarak eski canlılığını koruyamaması, ister istemez bizleri de etkilemektedir.  İlçemi ve insanlarını çok seviyor olsam da bu seviyesizlikten ben de nasiplendim. Biliyorum ki,  bir çok insan da bu tür olumsuzluklarla karşı karşıya gelmiştir ya da gelmektedir.
İlginç ve izahı bir o kadar kolay seviye olarak çok düşük derecede bir kumpas yaşadım. Çok basit kişilerin bile hiç düşünmeden yapabilecekleri ve çevirebilecekleri sıradan bir film içerisinde kendimi buldum.  Filim de zaten benim açımdan başlamadan bitti. 
 “Kumru’da infial uyandırdı, Kumru ayağa kalktı” düzmece ifadeler eşliğinde sıralanan yalanlar “balon” oldu patladı. Küfür ve hakaret edenlerin ettikleri her kötü fiil ve yalan suratlarına yapıştı. Her şey alenileşti ve artık biliniyor. Çol çocuğunun bu durumunu öğrenen onlarca aile bizzat yanıma gelerek bizlerden “özür diledi” “af istedi.” Düzmecenin, iftiranın ve kumpasın da bir usulü, bir şekli, bir edep ve ahlakı vardır. Kumpasın derecesini bu derece aşağılara çekmek en azından seviyeli kumpasçılara bir ayıptır.
Bana yapılan çirkinliklerin kimler tarafından yapıldığını bu geçen zaman dilimi
içerisinde ayrıntılı bir şekilde öğrenme fırsatım oldu. Hakkımı helal etmediğimi her vesile ile ifade ediyorum. Asıl benim merak ettiğim,  bu olayın tam göbeğinde olan aktörler değildir. Onlarla benim aramda tüm hukuklar açısından “benden yana bir alacaklı durum oluşmuştur” zaten. Bu dünyada bir hesap ve helalleşme olmasa da öbür dünyada kesinlikle elim yakalarında olacaktır. Ancak, durum açıkça ortada iken bu kirli işe alet olan bilerek ve isteyerek bu kirli işin uzağında, yakınında, içinde ya da dışında bulunanlar ve omuz verenler inandıkları “Allah”a ne diyecekler?  Oyuna geldiniz/getirildiniz de ne oldu? Sizlere hangi yararı sağladı?
 İlahi adaletin gereği “ Yaptıklarınızla yüzleşmeden bu dünyadan da bu Kumru’dan da gidiş yok.” Bak “yaptıklarınızla yüzleşiyorsunuz” işte. 28 Şubatlarda ulusal bazda “Bin yıl sürecek” diyenlerin düştükleri durumlar, benim açımdan yerel bazda sizlerin düştükleri durumlardan farklı değil ve olmayacak. Adaletsizce yaptıklarınız, hak etmeden elde ettikleriniz  ve kimsesizlerden aldıklarınız  sizden ve “cinsinizden ve cibilliyetlerinizden fazlası ile çıkacak.” Bilin ki her zaman ve mekânda bu dünyada sizleri lanetleyen ve sizlere lanet okuyan birileri var. Birinin olmazsa, birilerinin bedduası sizlere sirayet edecektir. Ben bu yönde alenen ve açıkça dua ediyorum.   

Kumru’yu seven ve Kumru’da yaşayan biri olarak bu tür yaşayan ölüleri ve cesetleri gördükçe heyecanımı ve hevesimi yetirsem de muhatabımın bunlar olmadığını ve bunlarla ilgili hiçbir kelama gerek bulunmadığının bilincinde olduğumdan sözüm ve düşüncelerim direk siz değerli mükemmel insanlara, dost ve Kumru sevdalılarınadır. Gidicilere ve daha önceden olmayanlara “eli işte gözü oynaşta” olanlar kesinlikle benim açımdan yok hükmündedir.
Anlık hevesler ve günübirlik beraberlikler bizi tatmin etmez. Allah için doğru bildiğimiz ilkeler ışığında yürür,  istersek te Allah’tan isteriz. Kula kulluk edenlerin ilahları onların olsun. Ekmeği nimet olarak Allah’ın verdiğini bilir, puta tapanlar gibi ne insanı ne de ekmeği putlaştırmaz sonra da ihtiyaç halinde ya da ihtiyaç bitince nimetleştirdiklerimizi  yemez, üzerine de çöreklenmeyiz. Nankörlerin bu dünyada da, ahirette de yeri ve son noktası rezilliktir ve hüsrandır. Kibrin ve gururun abidesi Şeytan bu tür varlıklardan daha namuslu ve edeplidir. Büyük ihtimal insan olamayan insanların geldiği nokta belki Şeytanı bile utandırmaktadır.
            Ben Kumru’nun çocuğu’yum. Soyağacından da halis muhlis Türk ve Müslüman olduğumu ve babamın dediklerini devlet babamın da doğruladığını, kısacası Fizme Karapınar’dan Halil Efendioğullarından Selim Oğlu Ahmet Oğlu Kitapçı Mehmet Hoca’nın  oğluyum.  
Devlet memuru olup ta kesintisiz 30 yıldır kendi memleketinde görev yapan
şanslı insanlardan biriyim. Daha da anlamlısı kendi köyünde ve daha da ötesi Kumru belediye binasında Kumru Öğretmenevi gibi bir yerde 1993 yılından 2010 yılına kadar görev yapmak herkese nasip olmaz. Bütün bunların yanı sıra tüm okullarda görev yapmam Kumru merkezde ve köyüm Fizme Karapınar’da oturmam bana çok büyük faydalar sağlamıştır. Yüzlerce insanlarla tanışmam ve yüzlerce insana bir şekilde hizmette bulunmamın yurdun her yanında karşılaştığım güzel insanların bana karşı muhabbetlerine neden olmaktadır.
İtibarımı zedelemek isteyenler annemin cenazesinde yoktular. Gelmediler/  gelemediler. İtibarımı zedelemek isteyenleri oğlumun düğününe bilinçli davet etmedim. Davet ettiklerimden İştirak etmeyen hiç kalmadı. Cenazeme de düğünüme de katılan tüm insanlardan Allah razı olsun.
 Etkisiz elemanlar her yerde etkisiz. Nasipsizler her yer ve mekânda nasipsiz. Ben şahsen bazı şeyleri yaşadım ve bitti. Hepsi bu. Bundan sonra “Allah’ın sevmediğini yapanlar düşünsün.” “Hak” haktır ve mutlak iadesi , şarttır.
1967 yılında Aşağıdamlalı – Ecelli okulunda başladığım ilkokul serüvenim 2017 yılına kadar sürdü. Yedi yılı çocukluğuma sayarsak ben Kumru’nun 50 yılının her yönünü bilen birisiyim. Devlet memurluğu görevimin de 30 yılını hiçbir yere gitmeden Kumru’da geçirmiş çok şanslı insanlardanım.
Dünden bugüne yazmak istediğim çok şey var. Yazdıklarım ve yayınladıklarım dışında emin olun Kumru’ya dair sadece basılmayı bekleyen 750 sayfalık hazır kitap taslağı elimin altında bulunmaktadır. Basılmasında hiçbir mani olmasa da şimdilik rafa kaldırdım.
Kumruyu seviyorum. Ancak Kumru’dan hiçbir beklentimde yoktur. Annemin ve babamın yattığı bu topraklar benim için çok kıymetlidir. Bu toprağın çocuğuyum. Anneme, babama ve çevreme borcum var. Yıllarca devlet parası ile okumuş birisiyim. Devletime de borcum var. Ve insana hizmet etmek, çevreye faydalı olmak ve güzelleştirmek bir ibadettir. Buna inanıyorum.
Bundan sonraki yazımız (https://www.facebook.com/kumrumanset/)  internet sitesinin “Kumru’da Göç Anketi” haberi ve altında yapılan yorumlara katkı olması açısından kaleme alındı.
 Haydi, hep birlikte “Kumru’da Göç Var mı? Yok mu?” sorusuna cevap aramaya başlayalım. Göç varsa da, yoksa da birlikte düşünmeye değer buluyorum.
Yazımızın devamında buluşmak ümidiyle…
Kumru’dan sevgi ve selamlar.

Bekir AKKAYA /03.03.2018/KUMRU
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

1 Mart 2018

İlçe Dışına Gidiş Geliş, Eğitimi Etkiler mi?/Bekir Akkaya

KUMRU BELGESEL: İlçe Dışına Gidiş Geliş, Eğitimi Etkiler mi?/Bekir...: İşin uzmanı, eğitim ondan sorulur.            Yıllardır öyle düşünmüş olsam da düşündüklerimi işin uzmanından duymak hem sevindirici h...

©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©©
Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

27 Şubat 2018

Şükrü Dizek ve Şevki Yılmaz'a Cevap


Bekir Akkaya Selam ve saygılar..bu nokta da iki cümlede ben etmek istiyorum. oksimorun...İkiz zıttın bir arada kullanılması ya da uygulanması anlamına gelir...İşte Türkiyede de durum böyledir. Meramımı anlatamıyacağım kesin. Ancak söylemek istediğimi de ifade etmeliyim...Halk doğru yanlış İslamı öğrenmek ve günlük hayatta İslamı yaşamak istiyor. İslam üleması da Kuran ve sünnnete göre fetva veriyor. Gerisini anlatsam soruşturma açılır mı? İslamın kural ve kaideleri ile sistemin kural ve kaideleri ister istemez çatışıyor. O zaman bir tarafta islami fetvalar, bir tarafta islami olmayan fetvalar...Ama ikisini de bir arada götürmesi gereken Müslümanlar...O halde güncelllenip güncelenmeme sorun değil sorun olan fetvalarla hayatı uyum içerisine sokup doğumdan ölüme kadar insan hayatını ilgilendiren konularda komünizm, faşizm ya da başka bir düşünce ya da fikri ilke kabul ederek çelişkileri ortadan kaldırmak gerekir. Eğer laiksek eşimle ben bir dinin kural ve fetvalarına göre evlendiysek, bizim biribirimize karşı nasıl davrandığımız kimi niçin ilgilendirsin. Üstelik fetva soranı bağlar...Hani dinle devlet birbirlerinden ayrılmıştı...Son zamanlarda dini kurumlarla dini cemaatlerle ve din adamları ile bir yıpratma kampanyası var ama bu da bana göre pek hayırlı bir durum değil...Kanaatim Müslümanları kendileri ile bitirecekler...Alllah yardımcımız olsunişte burada. Hocaya giden kimse fetvasına cevap alacak. Hocada cevap verecek. Hoca, Kitap ve sünnete göre verecek se durum ortada...Vermeyecek se Kitap ve sünnet yine ortada...O halde ya Kuran ve sünnet hükümleri ya da başka hükümler ve fetvalar...İki derede bir arada kalma hali. Müslümanların yaşam durumları çift yönlü. İkisini bir arada götürmek zorunda. Şimdi üç oldu. Diyanet, hocalar ve sistemin kendi kuralları. Komünizm ya da faşizm. İllada birini yaşayacaksak bir bütünlük içeririsinde hayatın her alanında yaşanır sa o sistem olur. Ötesi biraz ordan biraz burdan olur. Öyle olunca da böyle olur. İkisi bir arada zor olur. Olursa da OKSİMORON olur. Güncelleme ya da reform olur mu? Güncellemekten kasıt günlük hayatın kolaylıkları ve pratikleri ise "1. Kitap 2. Sünnet 3. İcma ve 4. Kıyas her zaman olur ve hep olmuştur da. Fetva soranı bağlar. Fetvayı soranla cevap veren kendileri bir başkalarına zarar ve ziyan vermiyor sa kimse kimsenin inancını sorgulamamalı. Ben eşimle İnandığım din üzerine ve inandığım bir hocaya gidip fetva aldıysam ve eşimle kendi aramızda bu esasları kendi rızamızla kabul ettiysek bundan kime ne? Bir de laiklik dinle devlet birbirinden ayrılması idi. Kim nasıl yaşamak istiyorsa ve nasıl hayat sürmek istiyorsa öyle yaşasın. Bu ülkede hiç diyanete ve hacı hocaya ihtiyaç duymadan aile hayatı yaşayan insanlar da var. Bunlardan da bize ne. İsteyen istediği hocaya da gider aldığı fetvayı da hayatında yaşar. Burada benim anlamadığım bir durum var ama inşallah ileriki günlerde anlarım... Bu cümlenin devamı olarak bu yazıyı bir daha okudum...MOSTAR DERGİSİNDEN... Buyurun: http://www.ilimdunyasi.com/dige.../kurulu-duzenin-ahlaki/...

©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

20 Şubat 2018

Tarikat-Cemaat ve Tüm Sivil Toplum Kuruluşları Kapatılsın(!) Bekir AKKAYA

Tarikat-Cemaat ve Tüm Sivil Toplum Kuruluşları Kapatılsın(!)
Bekir AKKAYA
**
 Bu yazı niçin yazıldı?
“Tarikat ve Cemaatler Kapatılsın!” söylemlerini 15 Temmuz’un başınıza düşmesinden sonra sık sık tekrara başladıysanız derhal bir tedaviye ihtiyacınız var. Bu yazı, tedavi amaçlı “kabul edilmeyecek duaya “amin” diyenlere “duanızın kabul edilmeyeceğini bildirme” yazısıdır.
Yine bu yazı sınırlı ve bir o kadar etkisiz Eğitim Sendikaları türünden memur sendikalarının en azından üyelerinin haklarını hukuksal yönden savunma görevlerini yerine getirmelerini, etkilerinin ve sonuçlarının hiçbir karar da etkisi olmadığını bildikleri halde  kendi boylarını aşan eylemlere girerek en

19 Şubat 2018

Sıra Dışı Mimar Çelik Erengezgin Eserleri İle İlgili Diyor ki

"çok sevdiğiniz makalemin altına kendi isminizi yazıp yayınlayabilirsiniz" diyen biri

Tam Müslümanca Bir Söylem...Yaratılıştaki Özde Olan Fıtratın ve İnsan Denen Varlığın Gelmesi Gereken Yerin  Son Noktası..

14 Şubat 2018

Tarikat-Cemaat, CHP ve Eğitim Bir Sen Kapatılsın mı? (15 Temmuz Gecesi “SOL” Muhteşem Bir Gol Yedi) / Bekir AKKAYA

Tarikat-Cemaat, ve Sivil Toplum Kuruluşları Kapatılsın mı?  
Bekir AKKAYA

    “Tarikat ve Cemaatler Kapatılsın” söylemlerini sık sık tekrar ediyorsanız ve bu söylemi 15 Temmuzun başınıza düşmesinden sonra tekrara başladıysanız derhal bir tedaviye ihtiyacınız var. Bu yazı bir noktada tedavi amaçlı “kabul edilmeyecek duaya “amin”” diyenlere “duanızın kabul edilmeyeceğini” bildirme yazısıdır.
Yine bu yazı üyesi bulunduğum “Eğitim Bir Sendikasının derhal kapatılmasını” talep,  kurucu başkan şair üstadımız Akif İnan’la fatiha eşliğinde iletişim kurma denemesi ve mevcut genel başkan Ali Yalçına’a şikayet yazısıdır.
Ve yine bu yazı 15 Temmuz gecesi Türkiye’de “sol” denilen kesime “göbeğini kaşıyanlar” diye tanımladıklarınca “muhteşem bir “gol” atılmasını irdeleme “sol”un Türkiye’de bırak sınıfta kalmasını yere çakıldığını izah yazısı olarak kaleme alındı.
Haydi birlikte  yazıyı ve yaşayan ölülere  okumaya başlayalım…

TARİKATLAR VE CEMAATLER KAPATILSIN MIŞ!

Son zamanlarda yani 15 Temmuz’dan sonra bu konuda yoğun olarak “ya! Ben tüm bu tür kuruluşlara karşıydım, ben dememiş miydim, tarikatlar kapatılmalıdır. Cemaatler kapatılmalıdır. Zaten bunlar Ak Parti döneminde palazlandı. Bunlar zaten hep böyle filan filan, yani, mesela…”
         Bu düşüncelerin hiç birine katılmıyorum. Bu düşünceler tamamen sakat ve bir o kadar da işi sulandırmaya yönelik olup  bir grup samimi ve dolmuşa binenler haricinde büyük çoğunluğun 15 Temmuz’u gölgeleme ve kendilerinin suç halini bastırmaya yöneliktir. Çünkü “Fetö” denilen hadise esasında bir cemaat ya da tarikat değil bilinçli ve devleti ele geçirme ve ülkeyi işgale yönelik bir terör örgütüdür.
         Geniş ve uzun incelenmesi  gereken bu hususta büyük çoğunluğun en büyük yanılgılarından ve eksik bilgilerden bir tanesi Tarikat ve Cemaatin farkını bilememe durumudur ki bu kendi başına ayıplı bir bilgi bu konularda ne kadar cahil toplum içerisinde yaşadığımızın da bir göstergesidir.
         Koca koca prof. denilen akademisyenler ve yazar denilen köşe yazarları bile bu ayıplı bilgiyi gözlerimizin içine baka baka söylemekte ve yazmaktadırlar. Oysa cemaat ve tarikat tamamen kelime ve kavram noktasında kesinlikle birbirlerinden farklıdır.
         Daha da vahimi cemaat denilince sadece dini kurum ve kuruluşları konuşmak sendika ve dernekleri masaya yatırmak kesinlikle art niyetlidir. Cemaat denilince bunun içerisine tüm sol ya da sağ dernek ve teşkilatlar da girmektedir. Bunların tabelası olup olmaması de çok ta önemli değildir. Hatta partisel bazda Ak parti de, CHP’de bu nokta bir cemaattir ki meraklısı bu konuları konuşurken az da olsa bilgi edinmesi kendilerinin yararına olacaktır. Konuşurken de boş boş laf olsun diye seviyesini ve cahilliğini bir nebze de olsa üzerini örtmesi kendisi açısından iyi olacaktır.
         15 Temmuz’dan sonra bir grup cemaat ve tarikatı aynı zannedip özellikle de İslami bir amacı olan bu tür çalışma içerisinde bulunan cemaat ve tarikatların kapanacağını ve Ak Parti’nin “Fetö”den ders alarak derhal kapatmalarını” söyleyenler ya art niyetlidir ya da tam anlamı ile cahil ve cühela sınıfındandır.

15 TEMMUZ GECESİ SOKAKLARDA KİMLER VARDI?

Ben şahsen şuna şahidim. 15 Temmuz gecesi  sokağa çıkan siyasi kesimden Ak Parti ve MHP belirgin olarak ortada iken kendilerini tarikat mensubu olarak tanımlayanların da sokak ta olduklarına bizzat şahidim. Diğer kesimlerden ben şahsen görmesem de mutlaka katılanlar olmuş olabilir. Ancak bende şöyle bir kanaat çoktan oluştu. Benim gibi safların dışında birkaç kesim bu 15 Temmuz’un olacağını bana göre kesin biliyordu. Son zamanlarda okuduğum çok sayıda “15 Temmuzu irdeleyen kitaplardan” bende böyle bir kanaat oluştu. İnternette 15 Temmuz öncesi “Fetö” uzantılı bazı görüntüler ve reklam şeklinde verilen çalışmalar bunu zaten açıkça ortaya koyuyor. Bu işin başka bir kısmı.

HAKKANİYETLİ  VE ADİL SOLCULARIMIZ ÇOĞALMALI

         Bizde gelenek haline gelmiş darbelere, birikimli ve hakkaniyetli solcular hep karşı olmuşlardır. Bunların Türkiye gibi bir ülkede “dinden” uzak oluşları bazen de dine düşmanlığı açıkça yapmaları Türkiye’de halkta hiçbir karşılığı yoktur ve olmayacaktır da. Zaman zaman “darbelere sulansalar da” solculuğun geleneğine ve özüne bağlı kalma adına yalandan da olsa darbe karşıtı gibi davranmayı sürdürürler. Darbelere gerçekten karşı olan ve gerçekten dürüst ve hakkaniyetli sol kesim yazarları da 15 Temmuz sonrası “Solun ruhuna Fatiha” türünden yazılar kaleme aldılar. Hatta bazı entel solcular ölmüş arkadaşlarına” Bizim yapamadıklarımızı ve Hayal Ettiklerimizi İslamcılar gerçekleştirdi” türünden mektuplar bile kaleme aldı.  Ama o gece daha çok solculuğu “Ak Parti düşmanlığında gören ve daha da ötesi “ solculuktan “Tayyip Düşmanlığı” anlayan daha çok kendilerini CHP’li olarak tanımlayan entel solcular tam anlamıyla sınıfta kaldı. Hatta bende “darbe heveslileri ile birlikte yakalandılar” gibi bir intiba uyandırdılar.

FANATİKLİK KÖR EDİYOR

Nasıl ki 28 Şubat sürecinde bir çok sol ve sağ kesimden ve hatta İslamcı diye nitelenen cemaatlerden bir çokları sırf Erbakan düşmanlığı nedeniyle 28 Şubat darbesini desteklediler ise,  15 Temmuz gecesi de bana göre “Türkiye solu” kesinlikle sınıfta kalmıştır. Hatta ileriki zamanlarda çok daha net ortaya çıkacak ilginç durumlar o gece kesinlikle yaşanmıştır. Bir çok tanınmış sima o gece suçüstü olmuş kesin sonuç alınacağını düşündüklerinden darbeye fiili olarak destek çıkmışlardır.
        
15 TEMMUZ ÜZERİNE YAZILMIŞ KİTAPLAR ÇOK AZ

2016 - 2017 yılında ben şahsen 15 Temmuz üzerine yazılmış kitap sayısını merak ettim. Şimdilik hem yazılanları topluyor ve hem de okumaya çalışıyorum.  Toplam sağ-sol ve İslami kesimden 150 kadar kitap basılmış. Bu çok az bir rakam. Eğer darbelere karşı gibi gösterilen sol kesim “Daha çok Türk ve İslamcı ve Hatta Tarikat mensubu” insanların 15 Temmuz Destansı direnişini yapmış olsalardı ortalığı ayağa kaldırırlar ve binlerce destansı kitaplar üretirlerdi. Sol kesim 15 Temmuzda sınıfta kaldı. Ben şahsen CHP’yi bu sol kesim içerisine katmıyorum bile. Bana göre 15 Temmuz öncesinde ve o gece bana göre CHP Fetö ve o gece kalkışma yapanlara ümit bağladı. Hatta gözlerimizin içerisine baka baka fiili bir durum bile sergilendi havaalanında. CHP artık şunu biliyor. Halkın iradesi kendilerini hiçbir zaman iktidar yapmayacak.

TARİKAT VE CEMAAT NE ANLAMA GELİYOR?

        
Tarikat: Yol, yollar, Tasavvufta, Allah'a ulaşmak için tutulan yol. Bu yol boyunca yapılan yolculuk bir şeyhin öncülüğünde gerçekleşir. Her yolun, kurucusu, öncüsü tarafından belirlenen birtakım kuralları, töreleri vardır. Hicri 6. (M. 12) yüzyıldan başlayarak bugüne kadar gelmiştir.
         Cemaat: 1. isim, Bir imama uyup namaz kılan kişiler. 2. İnsan kalabalığı, topluluk 3. Bir dinden veya bir soydan olanların topluluğu 4. bir inancin bir araya getirdigi insan toplulugudur. İslâm'da ayrıca tasavvuf ve benzeri hareketlerde, belli bir görüş ve inanca sahip gruplar için de kullanılır. Tasavvuf cemaatine tarikat denmektedir. Sosyoloji literatüründe ise cemaat kavramı, cemaatin üyelerinin ortaklaşa paylaştıkları bir şeye (genellikle ortak bir ideolojiye ya da bir kimlik duygusuna) dayanan insanlar topluluğudur.
         Dikkat edilirse kısaca “Tarikat” yol anlamında kullanılırken, “Cemaat” topluluk anlamına gelmektedir ki, tarikatın bir usulü, bir edebi bir şekli bir tarihi geçmişi varken, cemaatin bilinen bir usulü ya da tarihi bir geçmişi mevcut değildir. 
         Halk diliyle Süleyman Hilmi Tunahan’dan  “Süleymancılık” cemati, Saidi Nursi Hazretlerinden “Nurculuk” cemaati oluşturulmuş ama bu her ikisinin tarihi geçmişi daha dün gibi yakındır.
         Bu bilgiler ışığında gerek Süleyman Hilmi Tunahan ve gerekse Said’i Nursi’nin hangi tarikata bağlı olduğu sorulduğunda verilecek cevap her ne olursa olsun Tarikatla Cemaatin farkını da ortaya koyar.
         Bir cami cemaatinde her türden bildiğimiz tarikat mensubu bulunabilirken bir tarikat mensubunun farz ibadetlerinin dışında zikir ve nafile ibadetleri ve usulleri farklı olabilir. Örnek olarak bir Menzil Tarikatı her ne kadar Nakşi Tarikatı olsa da Mahmut Efendi’nin mensup olduğu Nakşi Tarikatı’nın usul ve esasları farklılık araz edebilir. Tarikatların en önemli özelliği cemaatlerin aksine nefisle mücadele ederek “Bütün yapılan her türlü eylemi Allah Rızasına Dayandırma” çabası olarak özetlenebilir. Cemaatlerde bir noktada “modernliğin” getirdiği hırs, haset, yarış, gösteri, slogan, birilerini geçme, üstün olma, hükmetme, kaytarma, iş yapmama, çalım atma, hile ve aldatma, mal ve mülk düşkünlüğü, para ve sermaye “ gibi durumlar üzerine çalışmalar sürdürülürken tarikatlarda ve tasavvufta asıl hadise bunlarla mücadele biçiminde sürdürülür.
         Bu açıklamalar doğrultusunda partileri, sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını ve hatta masonik teşkilatları gizli ve açık örgütleri cemaat olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Ama yeni bir tarikat kurmak ya da kendini şeyh ve derviş ilan etmek mümkün değildir. Var olanlar ise  bir usul ve bir silsileye bağlı olarak hizmetlerini sürdürür.

“CEMAAT VE TARİKATLAR KAPATILSIN” SÖYLEMİ ART NİYETLİ VE MAKSATLI OLUP FETÖ VE ULUSALCI SOLCULARIN SÖYLEMİDİR

         Bütün bu açıklamalardan sonra bir konuya dikkat çekmek istiyorum. 15 Temmuzdan sonra bilinen kesimler bilerek ya da bilmeyerek Tarikat ve cemaatlerin kapatılacağını özellikle konuşuyorlar. Neymiş efendim; “ Fetö” gibi diğer cemaat ve tarikatlar da yakında kapanacakmış. Sıra onlara da gelecekmiş.” Bunu özellikle “Fetöcüler” ya da “Fetöyü anlamayanlar” ve bir kısım solcu ve ulusalcılar özellikle her fırsatta konuşuyor ve yazıyorlar. Benim anladığım kadarıyla bunu bilinçli yapıyorlar. Bunun böyle olmadığını ve kesinlikle de olmayacağını da kesinlikle de biliyorlar. Peki,  neden bunu böyle yaparlar? Benim şahsi kanaatim; kendilerini aklamaya çalışarak yanlarına yandaş arıyorlar. Aslında bu söylediklerine kendileri de inanmıyorlar. Sanki Türkiye’de bu açma - kapama olayı yeni bir şey.
          Doğruluğu yanlışlığı bir yana Erbakan’ın iktidar partisi Refah Partisi kapatılınca Çevik Bir’lere yıkama yağlama yapanlar sanki kendileri değillerdi. Onlarca parti, onlarca dernek, onlarca gazete ve dergi ve daha bir çok şeyler kapatılırken “Fetö Melunu” ve mensupları “gıçları” ile paçavraları gazete ve pislik TV kanallarında “film” çeviriyorlardı. “Asrın davası “ diye lanse ettikleri Ergenekon Terör Örgütü diye salya sümük her gün beynimizin ırzına geçtiklerini unutacak değiliz. Türkiye’de kapama konusunu konuşacak en son kişiler bu “ Fetö”cüler. Bundan sonra onlar hiçbir şey yapmayıp, devletin vereceği kararları bekleyecekler. Masumsalar da buna karar yine yıkmaya çalıştıkları devletin kurumları yargısı karar verecek. Ama hiç birimize 15 Temmuz ve o güne kadar yaptıklarını unutturamayacaklardır. Bu dünyayı değil esas onlar inanıyorlarsa ahireti düşünsünler…
         Tarikat ve Cemaatlerin kapanması gerektiğini söyleyip duran ve “Fetö”yü örnek ve referans göstererek “ Biz dememiş miydik?” türünden demegoji yapanlara gelince bunlara çok gülüyorum. Emin olun onların yerinde olmak istemem. 15 Temmuz gecesi bildiğimiz “sol ve devrimci” kesim hem küçümsedikleri göbeğini kaşıdığını söyledikleri halktan ve hem de kendi söylemlerinden büyük bir gol yediler. Hep “Cumhuriyeti biz kurduk” söyleminin altına saklanarak halka tepeden bakan azınlık karizmayı çizdirmiştir. İlk kez halk sistemine, devletine, hükümetine sahip çıkıp Cumhuriyete yönetim açısından gerçek manada” Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” sözünü hayata geçirmiş ve halk tankın altına girerek rejimin bir parçası olmuştur.
Kesin inandığım bir hüküm “ Hiçbir şey bundan sonra 15 Temmuz öncesi gibi olmayacaktır.” Aksi durum ülkenin batışı toptan 80 milyonun yok oluşu demektir ki bu da mümkün değildir. Halkın sahiplendiği sistemlerde sivil toplum kuruluşları gerçek manada güçlü çalışır. Devlet onları maddi ve manevi hep destekler. Bir şartla “Herkes işini yapacak”

ULUSALCI SOL,  CEMAAT VE TARİKATA NEDEN BU KADAR TAKTI

         Sol ve Ulusal kesimin “tüm dini cemaat ve tarikatlar kapatılsın” söylemleri 15 Temmuz gecesi suçüstü hali ile yakalanmanın ardından güya darbe karşıtı olduklarını söyleme çapası. Daha da ötesi “Göbeğini kaşıyan adamın golünü” hazmedememe. Bu söylemleri söyleyenler hiç sol örgüt ve bilmem nelerden söz etmiyor. Onlar kapansın demiyor. Onların derdi din. Ama bu kez 15 Temmuz’da halk son sözü söyledi ki, onların dedikleri bundan sonra pek fazla olmayacak. İşin doğrusu halk ne derse o olacak.
         Bütün bu yaptıklarını bir nebze unutturmak ve 15 Temmuz’da biz de vardık” söyleminin içerisine girip bol keseden “Tarikat ve Cemaatleri”n kapatılmasına dair güya konuşuyorlar. Sanki Cumhuriyet boyunca CHP’nin kapatmadığı bir şey kalmış gibi bol keseden atıp tutuyorlar. Açma ve kapama konusunu Fetö gibi kesinlikle CHP’de ağzına almamalıdır. Aslında Onlar da kendi söylemlerine inanmıyorlar. İnansalar hiç iktidar olmayan-olamayan kendi partileri CHP’yi kapatarak bir kez olsun söylemlerini uygulasalar belki de yeni kuracakları bir partide iki puan fazla oy alırlar. Nerde?!

AMACI DIŞINA ÇIKAN HER NE OLURSA KAPANMALI DEVLET DÜŞMANLIĞINA KESİNLİKLE FIRSAT VERİLMEMELİDİR

         Bu iki kesimin ya da bu söylemlerde bulunanların hiçbir şekilde bu söylemleri gerçekleşmeyecek. Olan her zaman olduğu ve uygulandığı gibi Amaçlarının dışına çıkan ve hainlik yapan her ne olursa olsun kapısına kilit vurulacak. Kimse kendini devlet yerine koyup hükmetmeyecek. Devletin kurum ve kuruluşlarına yasa dışı ayar çekmeye yeltenmeyecek. Ancak kanunsuz ve devlet düşmanlığı yapan partide olsa, dernek te olsa cemaatte olsa kapısına kilit vurulacak.
         Türkiye artık 15 Temmuz öncesi Türkiye değil. Hangi kesim olursa olsun hala eski alışkanlıklarını bırakmak istemiyenleri halk o gece çoktan çizdi.
         İşte “Furkan Vakfı” ya da “Türk Tabibler Birliği” ne fark eder. Bir çok amaç dışı faaliyet gösteren bu tür teşkilat oda ya da bilmem neyin kapatılmaları gerçekleşecek. Artık amacı dışında çalışan ve hep aracılık ve birilerine taşeronluk yapan sivil toplum kuruluşlarının kapılarına kilit vurulacak. Vurulmalı da.
         Amacına uygun cemaat, tarikat, dernek, teşkilat, sivil toplum kuruluşları ve her türden kurum ve kuruluş hizmetlerine bundan sonra daha titiz ve daha düzgün faaliyetlerini sürdürecek. Ama işini yapmayan başka yollarda yalpalayan ve gözü orda burada olan devlet ve millet düşmanlarına devlet artık fırsat vermeyecek ve göz açtırmayacaktır

EĞİTİME YÖNELİK SENDİKALAR NE İŞ YAPAR?

         2012 yılında ben Kumru İMKB YİBO’da Müdür Başyardımcısı olarak görev yapıyordum. YİBO’ya benim gidiş tarihim 2010 yılı idi. 2010 yılına kadar ise Kumru Öğretmenevi Müdür Vekili olarak görev yapmakta idim.
         Asaleten beni Öğretmenevinde Müdür yapmak için benden beş kez resmi form ve evrak istendiği halde Kumru’da herkes istedikleri okula Müdür olarak atandığı halde beni bir türlü öğretmenevine Müdür olarak görevlendirmediler.
         2010 yılının 15 tatilinde beni öğretmenevinden alarak beni Kumru Mehmet Akif Ersoy İlkokulu’na öğretmen olarak görevlendirdiler.
         Beş ay ilgili okulda öğretmen olarak görev yaptım. Yazın ise Kumru YİBO’da boş olan Müdür Başyardımcılığı’na talip oldum. Puanım yüksek olmasından kaynaklı burada göreve başladım. Öğretmenevinden beni uzaklaştıranlar YİBO’da da gerekli görevlerini itina ile yerine getirdiler(!)(?)…Allah Belalarını Versin…Yüz kez beni telefondan arayarak bana her türlü oyunu oynayanların da Allah Belalarını Versin (Amin)…
         Şimdi sizlerle bir kanaatimi paylaşacağım. Beni Kumru’da Öğretmenevi Müdürü neden yapmadılar?
         Bu sorunun cevabını şimdi anlıyorum…
         Kumru Öğretmenevi Müdür, Müdür Yardımcısı, Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulundan oluşan bir yapı ile çalışmaktadır. Öğretmenevine gazete abonelikleri yönetim kurulu kararıyla alınır. Kararı yönetim kurulu verir.
         “Zaman” denilen gazetenin öğretmenevine abone olunması için birkaç öğretmenin baskısı oldu. Ben de kendilerine “alacak gücümüzün olmadığını, ancak ücretsiz olarak  okumak için bırakabileceklerini” söyledim.
         Uzun konuşmamızdan sonra ilgili öğretmenle bu şekilde anlaştık ve ben durumu yönetime ilettim ve onlar da uygun buldu.
         Aradan altı-yedi ay geçti ve her gün “Zaman Gazetesi” öğretmenevine bırakıldı. Aradan altı –yedi ay geçtikten sonra gazeteyi dağıtan kişi öğretmenevine altı - yedi aylık gazete faturası getirdi.
         Ben de çok sert tepki göstererek ücretsiz dedikleri gazeteye yüklü bir fatura kesmelerine tepki olsun diye faturayı alarak yırtıp ilgiliyi öğretmenevinden kovdum. Daha da öğretmenevine gazeteyi sokmadım. Ve bu
Fetö kesimi beni hem öğretmenevinde ve hem de sokakta bana hep düşman kesildiler. Ve bana her türlü kötülüğü ve kalleşliği yaptılar. Bugün bunları şimdi daha iyi anlıyorum.
         İşte bugün ben, o gün Müdür olarak beni oraya getirilmeme nedenim olarak kesinlikle bunu düşünüyorum. (ALLAH KUMPASÇILARIN BELASINI VERSİN)
         Sonuçta bugün kendileri rezil rüsvay oluyorlar. Allah her daim belalarını versin ve ben hiçbir zaman hakkımı da helal etmiyorum.
2010 yılında ben öğretmenevinden ayrılınca Öğretmen Mehmet Derilmek Öğretmenevi Müdürü oldu. Şu anda Kumru’da öğretmenevi kapalı. Benden iki yıl sonra hiçbir neden olmadığı halde öğretmenevini kapatarak benim şahsen gece gündüz çalışarak Milletvekilimiz Eyüp Fatsa’dan bizzat aldığım para ile yaptığım Öğretmenevi milli eğitim tarafından kullanılıyor. Yatakhane de belediyeye çalışıyor. Oh ne ala öğretmenlerde kahvelerde çoğu da Fatsa’ya gidip geliyor…Alkışlıyorum…Eğitim iyi(!)  Öğretmenevi konusunu ilerde geniş olarak yazacağım.
2010 yılından bir yıl sonra Kumru ilçesi’nde kurucusu olduğum ve Kumru’da Ak Parti kuruluncaya kadar “vebalı” olarak görülen ve Kumru’da ilk üyelerinden biri olduğum (Buradan Nuri Kahraman Ve Muzaffer Günay’a Selamlarımı iletiyorum.)EĞİTİM BİR SENDİKASI’ndan ayrıldım. Söz konusu yazıyı yazdığımda  sendikadan ayrılmıştım. Çünkü o gün “Fetöcülerin” ağzına göre hareket edip bana söz verildiği halde ve hatta beş kez benden evrak alındığı halde beni Müdür yapmayanlar beni öğretmenevinden ayırarak akıllarınca bayram yaptılar. Asıl bayram yapanlar o günler de FETÖCÜLER oldu. Şimdi de oynuyorlardır her halde…Allah’ım ne büyüksün…Ben de sendikamdan o günlerde ayrıldım.
Daha sonra sendika temsilcisi Mehmet Derilmek oldu. YİBO’ya yanıma gelerek benim üye olmamı talep etti ve ben tekrar zannedersem 3 yıl aradan sonra tekrar eski sendikam olan EĞİTİM BİR’ e üye oldum.

YILIN ÖĞRETMENİ OLUŞUM VE TENEKEDEN PLAKET

Gelelim 2016 yılının 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne…
Hani bildiğimiz 650’nin üzerinde Kumru Kaymakamının ismi yer alan ve tüm öğretmenlere ve milli eğitim idarecileri dahil tüm okul idarecilerine ve öğretmenlere verilen teneke plakete…
Ve Kumru Belediyesince 2016 yılında yalandan  “Yılın Öğretmeni İlan Edilip Kumru Milli Eğitim Müdürlüğünce de bu yılın öğretmeni olduğum yalanlanmayan bu nedenle de  Kaymakamca da yılın öğretmeni olduğum için sadece bana plaket verdiği ilan edilmesinin ardından bir torba dolusu küfür ve hakaret…Hem de resmi sitede…Ve ardından sürgün ve Ceza…
Kaymakamın Fetöcü çıkmasından ve benim yalandan yılın öğretmeni ilanından sonra diğer öğretmenlerin  plaketleri attığı ve yakdığı bilgisi bana (YZ) tarafından bilgi olarak sunuldu.  Alanlara ise yine  “VALLAHİ DE ALMADIM, BİLLAHİ DE ALMADIM” deyin diye talimat verilmiş (YZ) ve hatta belediyenin sayfasında bana yaptırılan küfür ve hakaretler talimat verilerek beğeni kampanyası açılmasının ardından daha sonra da yalan ve iftira dolu ifadeler verilmesi ile bana soruşturma açılmıştır.
Düzmece belgeler ile  soruşturma sonucunda “ ilde kurulan Valinin başkanlığında İl Disiplin Kurulu Toplantısında üyesi bulunduğum Akif İnan’ın 1992 yılında kurduğu sendikaya Kumru’da kurulduğu günden bu yana aidat parası ödediğim sendikamın il disiplin kuruluna katılmak zorunda olduğu ve beni üyesi olarak savunma görevi olan Ordu Eğitim Bir İl Disiplin Kurulu Üyesi şu anda Ordu’da bir okula müdür olmuş o gün Ordu Fen Lisesinde Müdür Başyardımcısı olan Öğretmen Aykut Bey’i Eğitim Bir Genel Merkezi Genel Başkanına şikayet ediyorum.
Üyesi olduğum Ordu Eğitim Bir Sendikası İl Disiplin Kurulu Üyesi Aykut Bey Kanunen katılmak zorunda olduğu toplantıya katılmamıştır. Beni savunmak zorunda olduğu halde savunmamıştır. Diğer üyeler üyesi olduğum sendika görevlisi katılmadığından yine Aykut Bey’in ifadesi ile” DOSYAYI İNCELEMEDEN UYARMA CEZASINI” onaylamışlardır. Eğitim Bir Sendikası’nın görevlisi Aykut Bey’in imzasının olduğu yere “TOPLANTIYA KATILMAMIŞTIR” diye imza yerine karara not düşülmüştür.
Şimdi ilginç bir bilgi paylaşacağım. Elimde 2017 yılında basılmış 247 sayfa bir kitap var. Kitabı bastıran ve üyelerine dağıtan EĞİTİM BİR SENDİKASI.
Kitabın Adı : EĞİTİM ÇALIŞANLARI İÇİN HAK ARAMA REHBERİ
Takdim Yazısını Eğitim Bir Sen ve Memur Sen Genel Başkanı ALİ YALÇIN YAZMIŞ.
Önsözü ise: Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın YAYLA yazmış.
Elimde bulunan bu kitabın “DİSİPLİN CEZALARINDA SÜREÇ” ana başlığının 5. Meddesi Disiplin Kurulları Başlığının Altında a) Sendika Temsilcilerinin Disiplin Kurullarına Katılması maddesinde şu satırı birlikte okuyalım.
“ Sayfa: 112” “Hakkında disiplin soruşturması yürüten devlet memurunun üyesi olduğu sendikanın temsilcisi de bu maddede belirtilen disiplin ve yüksek disiplin kurulunda yer alır…
……Bu hükme göre sendika temsilcisinin disiplin ve yüksek disiplin kurulunda bulunmaması hali disiplin cezasının iptal sebebi olmaktadır.”
…..Bu düzenlemenin en büyük faydası, bu disiplin kurullarında bazı hukuka aykırı uygulama ve “sözlü savunma tutanaklarını okutmadan imzalatma” uygulamalarının önüne geçmesi hususunda olacaktır.
….Danıştaya göre sendika temsilcisinin disiplin kurullarına katılmamış olması işlemi sakatlayacaktır….
………………………….
Üyesi olduğum Eğitim Bir Sendikası’nın dağıttı kocaman kitap “HAK ARAMA REHBERİ” kitabında ilgili bölümleri sizlerin dikkatlerine sundum.
Peki bana ceza veridi mi?
Hem de kaymaklısı…
Sayın Başkanım Ali YALÇIN ve bu yazıyı okuyan cümle cemaat ve tarikat…
Şimdi bu sendikayı ne yapacan….KAPATACAKSIN….
İşini yapmayan kendi dağıttıkları kitaba uymayan kanunsuzluk yapan hak hukuk  tanımayan  bu sendikaya ayar vereceksin…
Üyesi bulunduğum sendika görevlisi Aykut Bey şimdi müdür olmuş…O zaman Müdür Başyardımcısıydı.
Bizzat beş kez Orduya yanına gittim ve Kendisine sordum “neden katılmadın” diye bana “ Ak Partililerden, Sendikadan ve Valilikten katılma dediler” dedi. Hem katılsam bile sana bu ceza verilecekti o yüzden de önemsemedim katılmadım. Hatta bir ara “Unuttuğunu” bile söyledi. Tedirgindi.
Büyük ihtimal Ordu Eğitim Birin sendika başkanı olan ve benim iyi ki “Sendikacı Değilim Yazısı” da bu durumda etkili olmuş olabilir. Sonuçta muratlarına erdiler…Rahat rahat kına yakabilirler…Biliyorum ki oralar bunlara da kalmaz…Asıl hadise işin sonu…Gerisi hikaye.
En azından aldığınız aidatlarınızın hakkını verin. Haram olsun. Unutmuş. Ne pişkinlik. Hem de Müslümanlar… Kendisi verilen talimat nedeniyle katılmamış. Kitapçığı da okumamış ya da kanundan haberi yok. Bunlar sendika üyesi ve bizlerin temsilcisi. Sevsinler sizi. Amaçları yükselmek, güya terfi etmek, pastadan pay kapmak, siyasilere yaranmak… Oh ne ala. Ne güzel…”Başlarınız beladan eksik olmasın” emi!
İyi ki katılmamış ve söz dinlemiş ve duyduğuma göre müdür olmuş. Aferim.
Ama kitapta yer alan kanuna göre bana ceza verilemez yazıyor. Peki şimdi ne olacak?
İşte bu tür sendikalar derhal kapatılmalı.

SENDİKA BAŞKANI ALİ YALÇIN BEYE…

Sayın Başkanım Ali Yalçın Bey’e sesleniyorum…
Bana üyeleriniz büyük bir kumpas kurdular…
Üstelik yıllardır benden aidat aldılar…Kanuni hakkımı bile elimden aldılar..
Önce Allah’a ve sonra sizlere şikayet ediyorum…
Umarım bu şekil ve bu davranışlar sizleri FETÖ konumuna düşürmez…
FETÖ’de bu tür tarafgirlikler ve hak yemeler ve zalime omuz vermeler sonucunda bu belalara duçar oldu.
Ben şimdi emekliyim…
Sendikanıza da hiç ihtiyacım yok. Bir kez oldu. Onu da sizlere ve okuyucularıma arz ettim. Öbür dünyada sendikamızı kullanarak hak yiyenlerle hesaplaşacağız. Dünyada mensubu bulunduğum sendikayı ve sizleri Ahirette Cenab-ı Allah bana da soracak. İşte ben o zaman bunları orada da nakledeceğim. Ve hakkımı sonuna kadar alacağım.
Sendikanız görevlileri orduda,  Avukatlarınız Ankara Genel Merkezde.  üyenizi hem idare de hem de mahkeme de savunmamıştır. Ama bal gibi para alıyorlar. İş yapmıyorlar ve bizim gibi üyelerin paraları ile keyif sürüyorlar. Bu yazılar inşallah sizlere ulaşır…
Ankara’da avukatlarınız da bu işe yanaşmamışlar üyenize sahip çıkmamışlar kendilerine sunduğum dosyayı okuma zahmetinde bile bulunmamışlardır.
Hakkım haram olsun.
AKİF İNAN HOCAME FATİHALARLA İRTİBAT ÇABASI

Muhterem Üstadım Akif İnan Hocam Fatihalar gönderiyorum…
Üstadım kurduğun sendika ne durumlarda bir bilseniz…
Müdürlükler, ihaleler, siyasetler, ticaretler…
Bizim gibi garibanlar bizi beğenmeyenlerin dedikleri gibi “göbeklerimizi kaşıyoruz…”
Ama inan bebeklerimiz de büyüyor…Mevki ve makam derdi olanlar dertlerinin peşinde perişan olup belalarını buluyorlar…
Şimdilik bir “REİSİMİZ” var. Yanında bulunduğun Erbakan Hocama Fatiha ve selamlarımı gönderiyorum. İsimleriniz ve davalarınız her gün dünyalaşıyor ve amacından uzaklaşıyor. Dualarımız hep sizlerin öğrettiğiniz dualar usulünce Reisimiz Recep Tayyip Erdoğan’a…Cenab-ı Allah bizlerin ömründen alarak onun ömrüne katsın. O ve çevresinde canlarını ortaya koyarak sizlerin gösterdiği hedefe ilerleme çabası bizleri ümit veriyor. Sayın Devlet Bahçeli de ülkesine sevdalı. 15 Temmuzdan sonra onu da dualarımızdan eksik etmiyoruz. Sizler de oralardan buraları ihmal etmeyin.
         Saydığım iki isim de aramızdan ayrılırsa durumu şahsen ben pek iyi görmüyorum. Dava adamlılığı “Yağma Adamlılığına” dönüşüyor her gün. Ama şuna kesinlikle inanıyorum ki bu tür kendini kaybedenlere devletimiz kesinlikle dur diyecek. Şimdilik içimizdekilerden güçlü ve tehlikeli olanlar dıştaki düşmanlarımız. Allah’ın yardımı ile içteki ve dıştaki vatan, millet ve devlet düşmanlarına kesinlikle diz çöktürülecektir. Devletimize ve milletimize İnanıyor ve güveniyoruz. 
Bundan birkaç yıl önce FETÖ denilen insan müsveddelerinin rüzgarı yollarda bizi sarsıyordu. Bankalar, gazeteler, televizyonlar, dershaneler, üniversiteler daha neler daha neler…
Kafalarına “Fil Süresinde”ki  Ebabil Kuşları kum taneleri yağdırdı…Darmadağın oldular…
Umarım kurduğun sendika da böyle olmaz…
Ayet: “ İçimizdeki beyinsizlerin yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım!”
Akif İnan Hocam, Şimdilik ülke emin ellerde…Sendikayı Genel Başkanımız Ali YALÇIN Bey’e şikayet ettim.
Sonucu mutlaka Fatiha eşliğinde sizlere bildireceğim.
Allah”ım günah yazma,  aklımdan şöyle geçiyor “ ALLAHIN YAZISINI İNSANIN CAZISI BOZAR MI? “ Bozmaz da bir an için bana öyle geliyor işte…
Geçmişte ben bu başlık altında bir yazı kaleme almıştım ama cümlenin açılımında da ilginç benzerlikler var. Her halde çok şey daha göreceğiz…Rabbim herkese sağlık sıhhat versin
Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…(İbrahim Hakkı Hazretleri)
Kumru’dan sevgi ve selamlar…
Allah’a emanet olunuz…
Yazılarım devam edecek…..
Bekir AKKAYA /14 Şubat 2018 /KUMRU


©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©