Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

8 Haziran 2008

Ak Partinin Hatası/ Mehmet Gündem

Darbeler yarışıyor…
Ve sonunda bu da oldu.
Yarım kalan darbe tamamlandı.
Üstelik hukukçuların eliyle.
“Kaosa kalkan 411 el” senaryosuna uygun tavır gecikmeden geldi.
“Yüksek” yargıçlar daha önce 367 kararına da imza atmışlardı.


Şimdi ise Meclis'in 411 oyla kabul ettiği anayasa değişikliğini iptal ettiler.

11-2 yani bildiğimiz 9E2H formülüyle CHP'nin isteğine uygun karar aldılar.

Bu formül bize eski çağlardan kalma bir cumhurbaşkanının armağanıdır.

Peki bu gün sayılabilecek kadar az sayıda el neye kalktı?

Kaosa mı, darbeye mi, yasama yetkisinde hak gaspına mı?

Bir kere daha gördük ki, değişime direnen bir “bürokratik iktidar” var bizde.

Siyaset yapılacaksa onu da biz yaparız diyorlar.

Bildiğimiz Tandoğan sendromu.

Hukukçuları ikiye bölen bir karar var elimizde.

Birincisi, yasaklamaktan mutlu, memnun ve mesrur olanlar.

Onlara “yüksek” hukukçular diyebiliriz.

Galiba yükseklerden aşağısı, toplumun içi çok farklı gözüküyor.

İkincisi de siyasallaşan hukuka isyan edenler.

Türkiye hızla her şeyi siyasallaştırıyor.

Bunda elbette tipik CHP zihniyetinin büyük vebali var.

Jakoben, değer tanımaz, özgürlük düşmanı, dini konularda “derin takıntılı”, kendini her durumda iktidarda zanneden, siyasetin kendi eliyle yok eden, toplum düşmanı bir CHP

Dibe vurduğu her fırsatta, başarısızlığını örtbas etmek için, “rejim elden gidiyor” feryadına tutulan ve ardından “darbe” çağrısı yapan CHP nihayet Meclis'i devre dışı bırakmayı başardı.

Sistem CHP'nin talebiyle, yargıçların “siyasi iradeleriyle” yeniden belirsizliğe mahkum oldu.

Siyaset ve hukuk bu çok tartışmalı kararla bağımsız disiplin alanları olmaktan çıktı ve hukuk “derin siyasetin” emrine girdi.

Yaşadığımız durum bir “yargıçlar iktidarıdır”.

Bunu idrak etmekte zorlananlar için “yargı darbesi” de diyebiliriz.

Bize hukuk da lazım, yargıçta.

Ama hangi hukuk ve hangi yargıç?

Elbette pozitif ve evrensel hukuk.

Kirlenmiş “memleket havasından” beslenen ve hukukun özgürlükçü boyutunu kendi eliyle yok edip de toplumunu “kamp” yönetmeliği ile idare etmeye, onu baskı altında tutmaya çalışan bir dizi kanunlar mantığı değil aradığımız.

Hukukçularımız da aradığımız ilk şart; siyaseti yok etmeden, siyasileri hasım görmeden mesleklerini icra etmeleridir. Bütün dayatmalara rağmen ideolojik ve siyasi taraf olmadan “bağımsız” karar verebilmeleridir.

Öyle karar verdiklerinde, verebildiklerinde kimsenin fazla sevilmesine ve kimsenin fazla üzülmesine gerek kalmaz, çünkü “tecelli eden” haktır, adaletin kendisidir.

Fakat bugün, bu ve benzeri kararlarla yüksek yargı, yürürlükteki hukuk mantığı ağır eleştiri konusu olmaktan asla kurtulamaz.

Kitlelerin vicdanı “büyük sorunu” görmekte ve kaynamaktadır.

Siyasete güvenmeyen ve eline fırsat geçtiğinde siyaseti dizayn etmeye çalışan bir yapı var bizde.

Bu yapı içinde ne yazık ki bazı yargı mensupları da var.

Ülkede son dönemlerde her çeşidinden ve her kanattan darbe girişimleri yarıştırılıyor.

Yorgun düşmüş bir Türkiye elimizde.

Kışlada kendini “herkesten daha büyük yurtsever” ilan eden bazı askerler, “gerekirse bilime ara veririz” diyen üniversite mensupları, sivilliği Truva atı gibi kullanıp da darbeye ortam hazırlayan sözde sivil toplum kesimler, elit sermayenin bir bölümü, iktidar hastalığına tutulmuş kendini “devletin sahibi” gören o bürokratlar ve onlara itaat eden çapsız politikacılar, haber ve yorumlarıyla kamuoyunu darbeye ikna etmeye çalışan gazeteciler…

Beğenmediği siyasete ve siyasi iktidara karşı darbeyi “ilk çare” olarak gören bu kesimlerin eseridir; yorgun Türkiye, yorulmuş Türkiye.

Ne yazık ki azı gerçek çoğu suni gündemlerle oluşturulan bu “memleket havası” hukuku da, hukuk adamlarını da, yüksek yargı mensuplarını da etkisi altına alabiliyor.

Bazen rüzgârlar sert esiyor.

Şöyle ki; Anayasanın 14. maddesindeki açık hükme rağmen “yüksek” mahkeme üyeleri “şekille” yetinmeyerek, Anayasa değişikliğini “esastan” incelemiş, eğitim-öğretim eşitliği ile ilgili düzenlemeyi iptal etmiştir.

Buradan çıkan ilk sonuç şudur; memleketin muhtelif duvarlarını süsleyen “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” veciz ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır.

Bu söz “esas” olmaktan ziyade “şekli”dir.

Başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına karşı çıkmak, yani reşit bireyin neyi giyip neyi giymeyeceğine “biz karar veririz” demek asla kabul edilemez bir dayatmadır.

Genç siviller Yüksek mahkemenin karı için “ve cumhuriyetin sonu” demeyi uygun bulmuşlar.

İdeolojik yapılar ne yazık ki egemenliği kendilerinden başka kimseye layık görmüyorlar.

Sandıktan çıkmak, kitlelerin büyük teveccühleriyle iktidara gelmek de bir anlam ifade etmiyor buralarda.

Hem halka hem de siyasi iktidara ait olan “hakların gaspı” yaşanıyor bizde.

9E2H ile bunu bir kere daha yaşadık.

Yöneten ve yönetilen ilişkisi dayatılıyor bize.

Hükmeden bir azınlık yapı ile “güdülen” kalabalıklar ayrımını içselleştirmemiz bekleniyor.

Şimdi “yorgun Türkiye” tablosundan çoğumuz utanç duyuyoruz. Zaman ilerleyip geriye doğru baktığımızda bu “ortak eserimizden” daha derin bir utancı hepimiz duyacağız.

“AKP'yi kapatacaklar mı” sorusu da şimdilik o demokrasinin “utanç duvarına” yazılmaya aday.

Sonuç belli, çünkü süreç “siyasi” olduğunu her haliyle ilan ediyor. Bu kadar siyaset içinde hukuk nasıl kendi olabilir ki.

“Yüksek siyaset” yapanlar kararı vermişler; AKP kapatılacak…

Bakalım AKP yanlışını görecek mi?

AKP'nin yanlışı darbe anayasasından kurtulamayan “yarım hukuka” eksik demokrasiye fazla güvenmesidir.

Tam demokrasiyi, evrensel hukuku, bağımsız yargıyı tesis etmeyen iktidarlar kapatılmayı hak ediyorlar.

İyi de bunda yargıçların suçu ne?

Elbette darbelerin yarıştığı parkura yollarını bir şekilde çıkıyor olması.

Sayın yargıçlar;

Sizden istirhamım, hukukun en üst düzeyde ve her kademede tesisi için bütün varlığınızla çalışınız.

Kişiye ve döneme özel hukuk uygulamalarının ortaya çıkmasına izin vermeyiniz.

Hukuku araç haline getirip de onunla “devleti koruma” gibi bir yanılgıya asla düşmeyiniz.

Hak ve yetkilerinizi kötüye kullanmayınız.

Siz devleti korumayın.

Siz sadece hukuku koruyunuz.

Onu ideolojilerden, iktidar çatışmalarından, siyasi ihtiraslardan korursanız devleti de, toplumu da, toplumsal düzeni de korumuş olursunuz.

Hukuku zayıflatarak hukukun gücünü azaltmayın.

Hukuk skandallarıyla vicdanları hukuka kapalı hale getirmeyin.

İçinizdeki darbe hukuku heveslilerine itibar etmeyin.

Sizlere “devrim muhafızlığı”nı uygun görenlere de göz kırpmayın.

Mesleğine ihanet etmeyenlerin elinde hukuk “her durumda” yaşarsa, hukukun gücü hepimizi korumaya, bir arada tutmaya yeter.

AKP ile ilgili kapatma davasına “siyasi değil hukuki” baktığınız konusunda lütfen bizi, toplumu, dünyayı ikna edin.

Sayın yargıçlar,

Türkiye'ye yapacağınız en büyük hizmet, toplumda hukuka olan yıpranmış güveni tazelemenizdir.

Lütfen bizi hukuka inandırın...

Türkiye hukuk devletinden daha fazla uzaklaşmasın…

Mehmet Gündem / Yeni Şafak

7 Haziran 2008

Başarının Altın Kuralalrı/Sakıp Sabancı

1..Hedefinizi belirleyin
2..Ayran gönüllü olmayın
3..Zikzak yapmayın
4..Güçlük ile başarısızlığı birbirinden ayırın
5..Cepheyi daraltın, dar cepheden hücuma geçin
6..Geçmişe bağlanmayın,ancak ders alın
7..Ustanın yanına çırak olun, işi öğrenin
8..Tek adam olma devrini kapatın
9..Show yapmayın
10..Başarıya ulaşanları inceleyin
11..Kendi çalışacağınız takımı kurun
12..Çekirdek kadroyu kaçırmayın
13..Başarıyı para ile mükafatlandırın
14..Adam yetiştirin ve takımınızı koruyun
15..Masada oturan yönetici olmayın
16..Takım arkadaşlarınıza saygı duyun

Ah Şekerim/ Şiir/ Saadet ÜN

Yoruldum beklemekten ama değdi gelişin;
Ah canım, ah şekerim! Hoş geldin kutlum benim...
Yaşamıma yön verdi ömre düşen gülüşün;
Ah canım, ah şekerim! Hoş geldin tatlım benim…

Sen yokken ayaklarım, neden yürümez derdim,
Şirin uyku gözümü, neden bürümez derdim,
Bahtıma yağan şu kar, hiç mi erimez derdim,
Ah canım, ah şekerim! Hoş geldin tatlım benim…

Bak sayende gözümü, gün yüzüne çevirdim,
Gamdan yana ne varsa, tekmeleyip devirdim,
Kurumuş ot gibiydim, varlığınla göverdim,
Ah canım, ah şekerim! Hoş geldin tatlım benim…

KUMRU HABER ZİYARETCİLERİMDEN BİR RİCAM/BEKİR AKKAYA

Sizden bir ricam olacak... Yurt dişindan birkac arkadasim bir süreligine Turkiye'ye geliyor ve bende kalmak istiyorlar.Benim evde misafir olacagı icin sizin evde kalabilirler mi? Size
sormadan onlara sizin isminizizu ve telefonunu verdim. Eger
ilgilenebilirseniz cok sevinecegim. Bir yesil ve bir beyaz
Mercedes'le geliyorlar. Bu hafta KUMRU HABER misafirleri ve ziyaretcileri olarak saat 20.00 gibi sizde

olacaklar. Tanimana yardimci olur umuduyla fotograflarini ekte
bulabilirsiniz Yardimlarinız icin simdiden tesekkur ederim.Bekir AKKAYA>/KUMRU HABER KUMRU

EN ÇEVRECİ TÜRK/semiha söyler

Türkiye genelinde 19 Mayıs'tan itibaren uygulamaya konulan tütün ürünlerinin zararlarının önlenmesi ve kontrolü kanunu kapsamında, sigara izmaritini ve paketini yere atanlara uygulanan 20 YTL para cezası, vatandaşları ilginç çözüm yolları bulmaya sevk etti. Aydın Valiliğinde otopark görevlisi, 30 yıllık sigara tiryakisi Ali Kılınçer, beline bağladığı boş pet şiseyi kül tablası olarak kullanıyor.

FATSA ŞİİR AKŞAMLARI VE HASAN GENÇAY SANAT GECESİ

Fatsalı Şairler Şiir Yorumcuları ve Aşıklar Topluluğu Başkanı Şair Hasan GENÇAY ilk ŞİİR KİTABI için tanıtım İMZA GÜNÜ ve SANAT GECESİ tertiplendi. Fatsa Efeler Eyvan'ında 05 o6 2008 Perşembe günü saat 17:00 de FATŞAT organizasyonu ile FATSA ŞİİR AKŞAMLARI etkinlikleri kapsamında başlayan İMZA GÜNÜ ve SANAT GECESİ'ne Fatsa Belediye Başkanı Hüseyin ANLAYAN başta olmak üzere bir çok kamu yönetcicisi, Siyasi Partilerin Temsilcileri, Sivil Toplum Kuruluşu yöneticileri, değişik illerden gelen sant dostları, Fatsalı Şairler Dursun Ali AKINET, Avni KAYSAL, Gülay ABU, Ömer ÖZKURT ve Boyabatlı Şair Yazar Yaşar TÜRKMEN, Aybastılı Şair Şiir Yorumcusu Fatma hazinedar GÜRSOY, tiyatro sanatçıları, medya mensupları, şiir yorumcuları, şiirseven Fatsalılar katıldı. Davetliler ile FATŞAT Eş Başkanları Şair Şiir Yorumcusu Gülay ABU ve Ömer ÖZKURT ilgilendiler.


İlesam Üyesi ŞÜŞİYAD Başkanı FATŞAT Onursal Başkanı Hikmet OKUYAR etkinliğe canlı yayınla katılarak tüm katılımcıları kutladı ve ''FATSA ŞİİR AKŞAMLARI ŞİİR ETKİNLİKLERİ bundan böyle Tüm Ordu ve İlçelerinin etkinliği haline gelecek; ''KARAREDİZ'DE ŞİİR RÜZGARI ESECEK'' özdeyişimize önemli katkılar sağlayacak'' dedi. Türkiye genelinde birçok Hasan GENÇAY şiir dostu kısa mesajı atarak etkinliği kutladı Ordu Belediye Başkanı Seyit TORUN'un etkinliklere gönderdiği çiçek alkışlarla karşılandı.

Etkinliklerin sunuculuğunu Şiir Proğramları Sunucusu, Şiir yorumcusu DJ Yasemin COCİ yaptı.Yörenin ses sanatçıları Ordu şarkı ve türküleriyle etkinliklere renk kattılar.

Fatsalı Şair Hasan GENÇAY konuklarıyla tek tek ilgilenip şiir kitabını imzalarken; Şiir yorumcuları Dursun Ali AKINET, Gülay ABU, Fatma Gürsoy HAZİNEDAR,Ömer ÖZKURT, Ahmet YENİ YILDIZ, Zekeriya ERUZUN, Yasemin COCİ hem Ordu şiirleriyle hem de

Hasan GENÇAY şiirleriyle imza gününe sanat gecesine ve FATSA ŞİİR AKŞAMLARI etkinliklerine şiir güzelliğinde ve lezzetinde önemli katkılarda bulundular ve Fatsalılar'a değişik bir organizasyonla sanat coşkusu yaşattılar..Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

iletişim

hasan GENÇAY
TEL 04524235808
FAKS 04524235808
GSM 05335746655

MSN gencayemlak@hotmail.com

Bunun Adı: Soğuk İç Savaş / Engin Ardıç

Bu bir savaştır, adı konulmamış bir "soğuk iç savaş" ... Gerçi kimi zaman az miktarda kan da dökülmektedir ya...
Bu, halkla bürokrasi arasında bir savaştır.
Bu bir sınıf savaşıdır.
Anayasa, hak, hukuk, guguk, laiklik, cumhuriyet, demokrasi falan filan, bu savaşın kılıfıdır, süsüdür.
Ya da isterseniz "maç" diyelim, o da bir "savaş simülasyonudur".
Evet evet, maç diyelim ki devletliler bize daha az bozulsunlar, nemize lazım...
Bir takımdan İsmet, Recep, Cevdet, Memduh, Faruk, Muhsin, Kenan, Deniz gibi yıldız oyuncular geldi geçti... Öbür takımdan Celal, Adnan, Süleyman, Turgut, Recep gibi büyük futbolcular...
Bu maç iki yüz yıla yakındır sürüyor. Eski kadrolarda Reşit, Ali, Fuat, Mithat, Enver, Talat falan da vardı ama siz hatırlamazsınız.
O zamanlar maç İstanbul'da

BİZ HİÇ'İZ...İLHAN TİNCİ/http://www.habernews.com

Siz bu ülkede yaşadığınızın farkında mısınız?
Bu ülkede; başını kuma gönen hangi tür bir yaratık olduğumuzu hiç düşündük mü? Ben düşündüm ve yaratık sınıflarından hiç birisine dahil olmadığımı gördüm.

Bu güne kadar yazdıklarımın ise ne kadar isabetli ve ne kadar yerinde olduğunu gördüm. Ama bunlar benim mutlu olmamı hiç mi hiç sağlayamadı. Bu çerçeveden baktığımda hep söylediklerimin ve yazdıklarımın yanlış olması beni ve bu ülkeyi, yaşadığım şehri mutlu ve geleceğe umutlu bakan bir kriter olarak gösterebilirdi!

Hep şunu söyledim ve belki ömrümün sonuna kadar da yine aynı şeyi söyleyeceğim: Bu ülkeyi ne biz yönetiyoruz, ne de bizim değerlerimizin bir önemi var.

Hep birilerinin zırt deliği olduk.

Dün de böyleydi, bu gün de böyle, yarın da öyle olacak! Çünkü biz, ahmak, bön, münafık, aşağılık, birilerinin cebinde beş para görünce namusumuzu bile hiçe sayabilecek bir sürü haline getirilmişiz.

Hep bu sürünün içinde yer almamak için yıllardır gayret sarfettim. Gayri ne çare…

Yüz yıl önce kaptırdığımız yakamızda,

6 Haziran 2008

Apartmanlar arası balkon köprüsü/Durmuş Sevindik

ZONGULDAK'ın Kilimli Beldesi'nde, 7 katlı binanın 5'İnci katında oturan işadamı 75 yaşındaki Nizamettin Velioğlu, karşı binanın aynı katında oturan kızının evine balkondan balkona köprü yaptırdı. Velioğlu Demircilik'in sahibi Nizamettin Velioğlu, Kilimli Beldesi Güney Mahallesi'nde 1993 yılında yaptırdığı iki apartmanın 5'inci katlarını kendisine ve kızına tahsis etti. A blokun 5'inci katında oturan Nizamettin Velioğlu, B blokun aynı katında oturan evli kızı Gülsüm Kaymakçı'nın evine kestirmeden gidebilmek için 3 yıl önce balkondan balkona köprü yaptırdı. Velioğlu Ailesi ile Kaymakçı Ailesi, merdiven inip çıkmadan, üstü ve yanları kapalı olan köprüden geçerek birbirlerini ziyaret ediyor.
Babası Nizamettin Velioğlu ile birlikte yaşayan 42 yaşındaki Ümit Velioğlu, projenin babasına ait olduğunu belirterek, “Babam kardeşimizle birbirimize daha rahat gidip gelebilmemiz için böyle bir köprü yaptırdı. Çok da güzel oldu. Hem kızkardeşim ve eşi, hem de bizler birbirimizin evine kestirmeden gidip geliyoruz. İki balkon arasındaki köprüyü görenler şaşırıyor. Babamın bu Karadeniz zekası evimize gelen misafirleri de şaşırtıyor doğrusu” diye konuştu. (dha)