Edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mart 2024

1968 Yılında İşte Benim Sınıfım (KUMRU FİZME AŞAĞIDAMLALI İLKOKULU)







 Bu fotoğraf Kumru Fizme Aşağıdamlalı İlkokulun’da 1968 yılında çekildi. Fotoğrafı Kerim Üçlü arkadaşım Fizme Facebook internet sayfasında paylaşmış. Kendisine yürekten teşekkür ediyorum.

Fotoğraf karesinde kendimi ve bir çok arkadaşımı bulamadım. O günlerde okulumuzda ek sınıf yapılıyordu ve bizde hemen fotoğraf karesinin arkasında gözüken mescidi sınıf olarak kullanıyorduk. Zaman zaman da sınıflarda bizler değiştiriliyor başka sınıflara veriliyorduk. Zannedersem o günlerden bir günün fotoğrafı.

Arkadaşlarımın tamamıyla birlikte beş yılı tamamladık. Ve bu sınıf benim sınıfım ve arkadaşlarım da benim arkadaşlarım. Bu nedenle o günlerde çektirdiğim bir fotoğrafı fotoğrafın ortasına yerleştirdim. Bu fotoğraf sayesinde tüm o günleri arkadaşlarımla birlikte tekrar yaşadım. Hem hüzünlendim ve hem de çok mutlu oldum. Hüzünlenme nedenim birçok arkadaşım vefat ettiler. Fotoğrafta onları gördüm. Rabbim vefat edenlere rahmet eylesin.

Keşke yaşayanlarımız bir günlüğüne de olsa bir araya gelebilsek ya da birbirilerimizle haberleşebilsek. Fotoğraftan yola çıkarak fotoğraftaki arkadaşlarımı ya da fotoğrafta olmayanları sizlere de hatırlatmak istiyorum. Hemen söylemeliyim ki bazı fotoğrafları tanıyamadım. Fotoğrafta kendimi de tanıyamadım.

Fotoğraf karesindeki öğretmenlerimiz şunlar. Mustafa Aydın (Allah rahmet eylesin), Cevat Köstek, Ahmet Akçay….Fotoğrafta olmayıp hiçbir zaman unutmadığım öğretmenlerimden Naima Öztürk Issı ve Mahmut Kahraman. Tüm öğretmenlerimi saygı ile selamlıyor ellerinden öpüyorum.

Fotoğraf karesinden yola çıkarak arkadaşlarımdan hatırladıklarım ve  beraber beş yılı okuduklarım…

Ben Bekir Akkaya, Zülkarneyin Kısık (Allah rahmet eylesin) Dursun Çaya, İsmet Kaymak, Hikmet Alçın, Mustafa Ağır, Mustafa Azacık, Ahmet Bilgü (Allah rahmet eylesin) , Yunus Çaya (Allah rahmet eylesin), Sabri Araca, Mustafa Ağır, Hamit Kısık, İsmail Hakkı Arş, Hüseyin Arı, Kazim Aşlık (Allah rahmet eylesin), Ali Bilici, Sabri Ağa, Veysel Cezağ, Necati Baba (Allah rahmet eylesin), Abdullah Akar, Adem Ancak, Ali Avuç, Ahmet Bıçak, Harun Avcı ( Allah rahmet eylesin), Mustafa Azacık, Hüseyin Ayık, Sabri Arşın, Şaban Bilgü, Ahmet Yetişek, Abdullah Az, Abdullah Üçlü, Sabri Ağa, Hamit Kısık, Celile Anduz, Ayşe Alacak, Fatma Pekitmek, Gönül Anduz…

İsimlerini hatırladığım ve hatırlayamadığım, fotoğrafta tanıyamadığım tüm arkadaşlarıma kucak dolusu Kumru’dan selam gönderiyorum. İşte telefonum : 0 544 341 2230

Resmi bizlerle paylaşan Kerim Üçlü’ye sonsuz teşekkürlerini sunuyorum.

Bekir Akkaya/ 23 Mart 2024 /KUMRU/İYAD/KUMRU HABER

© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

28 Ocak 2024

Ellik-Orak /Necati Küçük ( Az Efe )

ELLİK - ORAK

Biçerdöver, Biçerbağlar veya Kosa dediğimiz kafesli büyük tırpanlar yaygınlaşmadan önceki yıllarda, arpa, buğday ve yulaf gibi ekinler el orağı ile biçilirmiş.
El orağı ile buğday biçmek için, yere eğildikten sonra sol elle başakların alt kısmından bir demet buğday sapı kavranır, diğer eldeki orak ile buğdayların köklerine yakın bir yerden hızlıca vurup çekilerek buğdaylar biçilirmiş.
Ancak insan eli küçük olduğundan parmakların arası biçilmiş buğday sapları ile çabucak dolar, elde biriken biçilmiş buğday saplarını yerdeki destenin üzerine koymak için sık sık biçmeye ara vermek gerekirmiş. Bu da, daha yavaş çalışmak anlamına geliyormuş. Ayrıca buğdayları kavrarken aralarındaki çakırdikenler insanların parmaklarına batar ve çok acıtırmış.
Hem parmaklara diken batmasını önlemek hem de parmakları biraz daha uzatıp daha işlevsel hale getirerek aynı anda daha fazla buğday biçebilmek için “Ellik” denilen ve çoğu zaman yetenekli insanlar tarafında elde çakı bıçak yardımıyla çitlembik gibi

20 Ocak 2023

İlke mi İlkel mi? /Bekir AKKAYA

İlke kelimesinin lugatlarda bir çok anlamı vardır. Hayat Büyük Türk sözlüğü’nde İlke; temel düşünce, temel bilgi, prensip, olarak açıklanmıştır. Hemen altındaki madde de ise “İlkel” olup bununda anlamı; Bir şeyin ilk haline ait olan, İlk çağlarla alakalı, basit, iptidai’dir. Meydan Larousse’nin 9. cildinde İlke; Yargılamanın dayandığı temel önerme, temel inanç, düşünce, davranış, ahlak kuralları, en önemli hakikatler, açıkça ortaya konmuş olan ve uygulanması gereken kurallar, ahlakın ilkeleri, çelişmezlik olarak açıklanmaktadır.

İlke ve ilkel kelimeleri lugatlarda alt alta yazılsa da bir birlerinden çok farklı kelimelerdir. Bu kelimelerle insan tanımlanırsa ilkeli insan ve ilkel insan olarak ortaya çıkar. Bu durumda bu iki insan birbirlerine çok uzak bir mesafededir.

Mesela ilkel insan ilkeli insan olamaz. Çünkü ilkel insan basit ve iptidai bir varlıktır. Hiçbir konuda ilkesi ve prensipleri yoktur. Anlık hareket eder. O andaki menfaatine hangi şekil uygun geliyorsa öyle davranır. Eğer ilke ve ilkelin ne anlama geldiğini daha

önceden bilmiyorsanız muhatap olduğunuz ilkel insanlardan çekeceğiniz vardır.

İlkeli insana inat ilkel insan hiçbir ahlak kuralı ile uyuşmaz. Hiçbir renkle de sınır tanımaz. Bazen kırmızı, bazen yeşil bazen de alacadır. Çoğu kez de kendi ilkelliğini başkasında görür. Bakış açısı yamuk olduğu için sadece karşısındakini değil, bütün kainatı yamuk görür. İlkel bir şekilde çevresine saldırır. Aciz ve basit ruhlu olduğundan sınır da tanımaz.

İlkel insan, ilkeli insana inat haset, fesat ve kıskançtır. Çevresine atamayacağı hiçbir iftira çeşidi yoktur. Beceriksizliğini, yeteneksizliğini ve zayıflığını  bu yolla örtmeye çalışır. Her şeyi kendine hak görür. Her şeyin en güzeline o layıktır. Bir asalak sürüngen gibi  çarpmaya çalışır, ya çarpar ya da çarpılır.

İlkel insan ilkeli insana inat son derece nankördür. Yer içer, eder de gider. Yüzsüzlük ve ilkesizlik onun için prensip haline gelmiştir.

Zayıf hissettiğine aslan kesilen ilkel insan, güçlü gördüğüne yapamayacağı yalakalık sınır tanımaz. Dün küfrettiğine, bugün sarılabilir. Dün size kötülediğini bugün methü sena edebilir. Bu istikrarsızlıktan da hep yalnız kalır. Yalnızlaştıkça da sağa sola saldırır. Bu saldırılar güçlü birine denk gelinceye kadar devam eder.

Kelime ve kavramlar aslına uygun ve uygun yerde kullanılırsa  anlam ifade eder. Yoksa havada kalır. Hiçbir ilkesi olmayan, hiçbir ahlak kuralı tanımayan birilerinin ilgili kavramları kullanması ilkesizliğinde ötesinde suç işlenildiğinin de belirtisidir. Bu kendi kendini ele vermek, ilkelliğinde belgesi haline gelir.

İlkel insan, İki satır yazı yazar, 30 yerden çalar ve altına adını yazar. Hayatı hep ilkesizliklerle doludur. İlkesizlerle iş birliği içinde kendi kendini tatmin edilmeye çalışır. Çarpmak için tenekecilik yapar çarpılır. Memurluk yapar çarpılır. Onun için çarpmanın ve çarpılmanın sınırı olmaz. Eline geçen her işe bir menfaat temin etmek için yaklaşır. Para hırsından yapamayacağı, satamayacağı hiçbir değer yoktur. Yıllarca ilkesizleri hak etmediklerini verdikleri savunur durur.. Zaten ilkel insan kimi savunursa o da batar. Kendisinin de batması muktedirdir.  . Yaptıklarından bazen kanun önünde, bazen de ilkeli insanlarca yargılanır.

İlkel insan ilkeli insana inat yazdıklarına ve söylediklerine bile sahip çıkamaz. Sıkıştığında parmakla işaret ederek başkalarını güya karalamaya çalışır. Güya kendini kurtarır. 2500 dolar alamadım ya da çarpamadım diye her iftirayı atmaktan çekinmez. Sanki perde arkasını kimse bilmiyor. Gözlerinin yumulu oluşu, ferasetinin eksikliğindendir. Yoksa bu ilkelliğe bir de feraset olsa vay halimize.

Bu yazılar ilkel insanlara bir yol göstermek amacıyla yazılmış olup, ilkelliğin de bir ilkesi olabileceğini hatırlatmak amacıyla kaleme alınmıştır. Biz böyle devam etmek istiyoruz diyorlarsa bizlere tirübünlere çıkıp kahve içip onları seyretmek düşer. Hırslarınız, kinleriniz ve fesatlıklarınız daim olsun.

Birilerine bir hatırlatma; güz gülleri ya da kumru kuşu artık uzaklarda. Baba da Çankaya da değil artık. Daha önceki numaraları şimdi de yaparken biraz dikkat edilmesini, aksi takdirde geçen kabuslu günlerin tekrar yaşanabileceğini hatırlatmak isteriz. Bizden söylemesi... Gerisi sana kalmış...

Bekir AKKAYA / 15.05.2002 /KARADENİZ HABER POSTASI GAZETESİ

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İlke mi İlkel mi? /Bekir AKKAYA

İlke kelimesinin lugatlarda bir çok anlamı vardır. Hayat Büyük Türk sözlüğü’nde İlke; temel düşünce, temel bilgi, prensip, olarak açıklanmıştır. Hemen altındaki madde de ise “İlkel” olup bununda anlamı; Bir şeyin ilk haline ait olan, İlk çağlarla alakalı, basit, iptidai’dir. Meydan Larousse’nin 9. cildinde İlke; Yargılamanın dayandığı temel önerme, temel inanç, düşünce, davranış, ahlak kuralları, en önemli hakikatler, açıkça ortaya konmuş olan ve uygulanması gereken kurallar, ahlakın ilkeleri, çelişmezlik olarak açıklanmaktadır.

İlke ve ilkel kelimeleri lugatlarda alt alta yazılsa da bir birlerinden çok farklı kelimelerdir. Bu kelimelerle insan tanımlanırsa ilkeli insan ve ilkel insan olarak ortaya çıkar. Bu durumda bu iki insan birbirlerine çok uzak bir mesafededir.

Mesela ilkel insan ilkeli insan olamaz. Çünkü ilkel insan basit ve iptidai bir varlıktır. Hiçbir konuda ilkesi ve prensipleri yoktur. Anlık hareket eder. O andaki menfaatine hangi şekil uygun geliyorsa öyle davranır. Eğer ilke ve ilkelin ne anlama geldiğini daha

Güçlü ve Zayıf İnsan / Bekir AKKAYA

Dünya kurulduğundan bu yana, güçlü insan tanımlaması çok değişiklik göstermiştir.  Daha çok vurup kıran, iri yapılı insanlar güçlü olarak tanımlanmıştır. Bunun yanında para ve sermaye sahipleri de hep güçlü olarak gösterilmiştir. Bu gün dahi sermaye güç olarak gösterilse de, korku, endişe ve güvensizliğin bulunduğu yerde güçten söz etmek doğru değildir. Güç gösterisi olarak lanse edilen değerler aslında, yok olma sıkıntısını da beraberine bulundurur. Bu değerlere sahip olanlar ellerindeki güç faktörlerini kaybetme telaşı içersindedirler.

         Günümüzde modern psikoloji, güçlü ve zayıf insanları farklı bir şekilde tanımlar. Bu ise insan bilincinin gelişimi ile doğrudan ilgilidir.  İnsan bilinci Ken Keyes’ göre yedi basamaktır. Her ne kadar insan bilincinin bulunduğu noktalar , kişiye göre değişse de, yapılan her basamak bireyin bulunduğu yeri de çok az yanılma ile belirler. Ken Keyes’e göre, bilinç merkezleri ya da insanların bulunduğu noktalar üç düşük merkez ve dört yüksek bilinç merkezleridir.  Düşük merkezler; 1. Güvenlik Merkezi, 2. Duygu merkezi, 3. Güç merkezi.  Yüksek bilinç merkezleri; 1. Sevgi Merkezi, 2. Bolluk Merkezi, 3. Bilinçli Farkındalık, 4. Kozmik Bilinç merkezleridir.

         Bu basamakları aşağıdan yukarı olarak düşünürsek, altta olan üç merkezdeki kişilerin özellikleri güçsüz oldukları görülür. 

9 Ocak 2023

Yazıları ve Kitapları İle Yetiştiğim Yaşar KAPLAN Vevat Etti. Allah Rahmet Eylesin Mekanı Cennet Olsun'

Yazılarını ve kitaplarını çize çize okuduğum ve bütün çıkardığı dergilerdeki fikirler hala tazeliğini koruyan 28 şubatlarda ve müslümanlar konusunda lafını eğirip çevirmeden söyleyen ve yazan çok değerli İslamcı Düşünür ve yazar Yaşar Kaplan Almanya'da vefat etmiş. Allah rahmet eylesin. Mekanı Cennet Olsun. Rabbim sevenlerine İslam Camiasına sabırlar versin (EL FATİHA)
#yaşarkaplan #islamcıdergiler #demokrasirisalesi









.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Yazıları ve Kitapları İle Yetiştiğim Yaşar KAPLAN Vevat Etti. Allah Rahmet Eylesin Mekanı Cennet Olsun'

Yazılarını ve kitaplarını çize çize okuduğum ve bütün çıkardığı dergilerdeki fikirler hala tazeliğini koruyan 28 şubatlarda ve müslümanlar konusunda lafını eğirip çevirmeden söyleyen ve yazan çok değerli İslamcı Düşünür ve yazar Yaşar Kaplan Almanya'da vefat etmiş. Allah rahmet eylesin. Mekanı Cennet Olsun. Rabbim sevenlerine İslam Camiasına sabırlar versin (EL FATİHA)
#yaşarkaplan #islamcıdergiler #demokrasirisalesi

27 Aralık 2022

2001 yılında Kumru İzlenimleri/Bekir Akkaya

Kumru’da yaşamak çok güzel bir şey. Hele de yaz gelirse gel keyfim gel. Şenlikler, festivaller, sergiler, turnuvalar ve geziler... Elbette bunlar başka yerleşim birimlerinde de yapılmaktadır. Ama Kumru’da bunlar daha bambaşka olur. Çünkü Kumru’nun havası, yaylası ve güzelim soğuk su ve manzarası, her yerde yoktur.

            Kumru’yu yakından bilenler Fizme’yi duymuşlardır. Kumru deyince akla mutlaka Fizme gelir. Çünkü Fizme Kumru’nun en büyük nüfusa ve topraklarına sahip bugün için iki belde belediyesi ve bir köyü bulunan bir yerleşim birimidir. Aslında Fizme bu üç yerleşim biriminin ortak adıdır. Ancak, dün köy olarak bilinen Aşağıdamlalı Köyü ve Kurtuluş Köylerinin bir araya gelmesi ile belde belediyesi

olan ve isim olarak ta Fizme Belediyesi olarak isim alan Fizme, Yukarıdamlalı Beldesi ve Avdulu Köyü topraklarının ortak adıdır.

            Fizme topraklarının tarihi milattan önce 4500 yıllarına kadar gitmektedir. Bugünde bir çok özelliği ile dikkat çekmektedir. Kumru’nun iki belde belediyesi bu topraklara aittir. İlkinin ne zaman olduğu bilinmeyen Kurban ve Ramazan Bayramlarının ilk günü büyük güreşler tertip edilir. Dünden bugüne Kumru’da en fazla okumuş insanları bu topraklarda yetişmiştir. Bir çok efsanesi bulunan Fizme’de davul  ve zurna çalınması yasaktır. Kumru ve Korgan ilçelerinin arasında bulunan Fizme’de Abdi Hoca, Abdullahi Mekki Hazretleri, Tarakçı Hamit Hoca gibi büyük alimler yetiştirmiştir. Abdulllah Özbek gibi profesörler, savcılar, dokturlar, öğretmenler, müftüler, avukatlar ,çok sayıda imamlar ve yurdun her tarafında görev yapan her kesimden değerli insanlar yetiştirmiştir. Şu anda Kumru’da okuma oranı en yüksek olan bir yerdir. Çok eskilerde Fizme-i Üla ve Fizme-i Süfla olarak bilinen Fizme kelimesi “olgun adamlar” manasına gelmektedir.

            Fizme Belediye Başkanı Sayın Ahmet Ağırbaşlı’nın çabaları ile, geçtiğimiz günlerde FİZME BELEDİYESİ 1. CEVİZ HELVASI” şenlikleri yapıldı. On binden fazla kişinin katıldığı şenliklerde büyük güreşler de yapıldı. Ayrıca ceviz helvaları da yarıştı. Dereceye girenlere ödüller verildi. Şenliğe Ordu Millet Vekili Eyüp Fatsa, Kızılay Genel Başkanı Fadıl Ünver, çok sayıda belediye başkanı katıldı. Kıran kırana güreşlerin yapıldığı şenlikler tek kelime ile mükemmeldi. İlk defa Fizme topraklarına gelenlerin “ceviz bahçeleri görme istekleri, Başkan Ahmet Ağırbaşlı tarafından “gelecek yıl “ denilerek bir yıl sonraya ertelendi.

            Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu öğretmenlerinden Zehra Hocaoğlu, Nazan Pehivan ve D.Mehmet Muslu’nun başkanlığında, okul öğrencilerinin oynamış olduğu “PİŞTİ” adlı tiyatro halkın büyük beğenisini kazandı. Öğrenciler aldıkları rolleri gerçekmiş gibi oynadılar.    Yine aynı okulda iş teknik öğretmeni Özgür Özmen’in rehberliğinde öğrencilerin yapmış oldukları iş ve resim sergisi  halkı büyüledi. Yapılan el becerilerinin yanı sıra  Kumru’da kullanılan eski eserlerinde sergilenmesi sergiye bambaşka bir hava kattı. Ayrıca Sosyal Bilgiler Öğretmeni Suat Evin’in rehberlik ettiği öğrencilerin “BİR KİLİM MİSALİ ANADOLUMUZ” köşesi gezenlerin ayrılmak istemedikleri bir bölüm olarak ilgi uyandırdı.  Sergi ile birlikte, okulun öğretmen ve öğrencilerinin çalışmalarını ve Kumru’nun tanıtımını sağlayacak  internet sitesi www.kumrumae.com adresinde hizmete girdi. Görev alan öğretmenleri candan kutluyoruz.. Aslında Kumru ile ilgili bir çok site mevcut. Murat Bütün tarafından kurulan www.kumru.4t.com adresinde Kumru’yu her yönüyle tanımak mümkün. Meraklıların siteyi mutlaka ziyaretlerini tavsiye ederiz.

            Atatürk Pansiyonlu İlköğretim Okulu öğretmenlerinden İş Teknik Öğretmeni Yusuf Kuşkaya ve Resim-İş Öğretmeni Fatma Gül’ün rehberliğinde öğrencilerin yıl boyu yaptıkları el becerileri ve resim sergisi gezenleri büyüledi. Sergi bir hafta açık bulunduruldu. Gezenler tarafından büyük beğeni topladı. Öğretmen ve öğrencileri kutluyoruz.

            Kumru Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü yetişkinleri bir araya getirerek Müzik Öğretmeni Canan Yılmaz’ın yönetiminde “Halk Müziği Korusu” oluşturup  Kumru’da bir ilki gerçekleştirdi. Koruda imamdan öğretmene memurdan amire bir çok yetişkin yer aldı. Yurdun her yerinden solu türkülerin de söylendiği halk müziği korusu bir konser verdi. Davetlilerden büyük alkış aldı. Programın sonunda Kumru Kaymakamı Ali Çalgan “ İlkel toplumlarda gelişmişliğin, güçlülüğün, çağdaşlığın ölçüsünün sülalelerin çokluğu, çocuk sayılarının fazlalığı ve pazuların gelişmişliği olarak bilinir. Oysa bugün gelişmişlikten anlaşılan çocuk fazlalığı değil bu tür faaliyetlerin çoğalmasıdır. İleri olmanın oranı tiyatro salonlarının çokluğu, gazete tirajları ve basılan kitap sayılarıdır. Kumru’da bu tür faaliyetler mutlaka desteklenmeli, yaygınlaştırılmalıdır. Gerçekten heyecanlandığımı, duygulandığımı ifade ederek görev alan arkadaşları candan kutluyorum” dedi. 

            Yine Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu ana sınıf öğrencileri,  öğretmen Aygül Türlek rehberliğinde Sanat Etkinlikleri Dersinde yapmış oldukları el becerilerini aynı salonda sergilediler. Kumru’da ilk kez bu kadar küçük yaşta çocukların yapmış oldukları el işleri resim ve sanatsal çalışmalar çok büyük takdir topladı. Renk renk koca bir salonu dolduran çalışmalar gezenleri hayrete düşürerek büyük takdir topladı.

            Geçenlerde öğrencilerimi Kumru Ericek Yaylası’na götürdüm. Ericek Yaylası gerçekten çok güzel. Her taraf çamlarla kaplı ve yemyeşil. Soğuk suların bulunduğu yayla yaban çileği ve şifalı suyu ile de çok ünlü. 24 Haziranda ikincisi yapılacak olan YABAN ÇİLEĞİ ŞENLİĞİ’ne ERİCEK YAYLASI hazır halde. 1973 yılı Kırkpınar Başpehlivanı Davut Yılamaz’ın da güreşeceği söylenilen güreşlere çok sayıda 70’lik ihtiyarın katılarak güreşeceği söyleniyor. Düzoba Yaylası’nda bulunan “güç taşı”na oturarak güç aldıklarını ifade eden ihtiyarlar geçen yıl kıran kırana muhteşem güreşler yapmışlardı.  Türkiye’nin her yerinden en meşhur güreşçilerin katılması beklenilen şenlikte Sonar Araca ve Aydın Aleybeyoğlu da konser verecek. Kumru Belediye Başkanı Adil Karaoğlanoğlu “her türlü ön çalışmanın bitirildiğini büyük bir katılımın olacağını tahmin ettiklerini, herkesi Kumru’ya davet ettiklerini” bildirdi.

            Siz siz olun yaz tatilinizin bir kısmını mutlaka Kumru’da geçirin. En azında Ericek Yaylası ve Düzoba Yaylası şenliklerine mutlaka katılın.  Hepinize güzel ve sağlıklı günler dilerim...Bekir AKKAYA /11.06.2001 /ORDU HABER GAZETESİ

KUMRU.11.06.2001

   BEKİR AKKAYA

 

            ÖNEMLİ BİR NOT : “ Kumru ile ilgili kitap çalışmamız son noktaya gelmiş bulunmaktadır. Kitapta yer almasını arzu ettiğiniz Kumru ile ilgili bilgi ve belgeleri bekirakkaya@yahoo.com adresine veya 0544 341 22 30  telefona bildirmenizden son derece mutluluk duyarız.” Bekir AKKAYA

                                                                                                          

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

2001 yılında Kumru İzlenimleri/Bekir Akkaya

Kumru’da yaşamak çok güzel bir şey. Hele de yaz gelirse gel keyfim gel. Şenlikler, festivaller, sergiler, turnuvalar ve geziler... Elbette bunlar başka yerleşim birimlerinde de yapılmaktadır. Ama Kumru’da bunlar daha bambaşka olur. Çünkü Kumru’nun havası, yaylası ve güzelim soğuk su ve manzarası, her yerde yoktur.

            Kumru’yu yakından bilenler Fizme’yi duymuşlardır. Kumru deyince akla mutlaka Fizme gelir. Çünkü Fizme Kumru’nun en büyük nüfusa ve topraklarına sahip bugün için iki belde belediyesi ve bir köyü bulunan bir yerleşim birimidir. Aslında Fizme bu üç yerleşim biriminin ortak adıdır. Ancak, dün köy olarak bilinen Aşağıdamlalı Köyü ve Kurtuluş Köylerinin bir araya gelmesi ile belde belediyesi

3 Aralık 2022

Ne Güzel



.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Ne Güzel



.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

23 Temmuz 2022

KURULU DÜZENİN AHLÂKI / Rasim ÖZDENÖREN / MOSTAR DERGİSİ / 47. Sayı

İnsanın içinde yaşadığı her düzen kendi ahlâkını da yedeğinde taşır. Şöyle de söylemek mümkün: Her düzen, kendine hayatiyet bahşeden “ilke” veya “ilkeler”in kendi içinde barındırdığı zihniyete göre bir ahlâkî yapıyı da oluşturur. O düzenin parçası olarak yaşayan kişilerin o ahlâkî yapıyı benimsemeseler bile, bir başlarına değiştirmeleri zor veya imkânsızdır.
Monarşizmin, aristokrasinin, demokrasinin, sosyalizmin ve bunlarla bağlantılı olarak yaşanan iktisadî dizgelerden her birinin gerektirdiği ve kişiyi öyle yaşamaya ve davranmaya

zorladığı bir ahlâkî yapı mevcuttur. Sosyalist dizgede yaşayıp monarşizmin gerektirdiği siyasal davranışı tutturamazsınız; demokratik dizgede yaşayıp anarşizmin isteri olan tutumu dayatamazsınız. Böyle dayatmalara giriştiğiniz anda, içinde yaşadığınız dizgenin, önünde sonunda sizi dışlamasına boyun eğmek zorunda bırakılabilirsiniz.
Şimdi, bütün dünyada yaygınlaşan demokrasinin de insanlardan talep ettiği bazı ahlâkî tutum ve davranış biçimleri mevcuttur: Rekabet, ona bağlı olarak bencillik, ona bağlı olarak bireycillik, ona bağlı olarak açgözlülük, ona bağlı olarak oportünizm (fırsatçılık), ona bağlı olarak ilkesizlik ve ona bağlı olarak kişinin kendini ahlâkî kayıtlardan azâde hissetmesi hâli...  
Kimilerinin sandığı gibi, demokrasi ahlâksızların, ikiyüzlülerin, alçakların, mürailerin, üçkâğıtçıların, dolandırıcıların, sözünde durmayanların, emniyeti suiistimal edenlerin, vurguncuların, soyguncuların, talancıların, beleşçilerin foyasını meydana çıkaran bir rejim değildir. Bilakis bu tür fırsatçılara hayat ortamı açan bir rejimdir. (Tabi akıllı insanlar, bizim bu cümlemize bakarak onun mefhumu muhalifinden bizim despotluğu talep ettiğimizi çıkartmaz!).
İmdi demokratik düzenin gerektirdiği ahlâkî ortam içinde insanın mandepsiye (tuzak) düşmemesi için uyanık olması gerekir. Sadece mandepsiye düşmemek yetmez, mümkünse ve elinden geliyorsa başkalarını mandepsiye bastırmanın ortamını hazırlamak da gerekir. Aksi takdirde kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. İnsanlar, birbirinin iffetinden, tecrübesizliğinden, iyi niyetinden, saflığından (saffetinden) yararlanmanın yolunu arayıp bulur. Çünkü böyle davranmamak enayilik telakki edilir. Bundan da, enayi yerine konulmamak için başkasına enayi muamelesi yapma gerekliliği gibi bir çelişkili sonuç ortaya çıkar.
Bütün bunların üstesinden gelebilmek, yani fırsatçılık yapabilmek, yani başkasını enayi yerine koymak, yani başkasını mandepsiye bastırabilmek için acımasız olmak da gerekiyor; hem acımasız, hem muhteris!
Yazık ki, ihtiras, bizatihi kendi zaafını da bünyesinde taşıyan bir “hâldir”. İhtiras tamahkâr olmayı gerektirir. Tamahınsa gözü kördür: Küpün içindeki hindistancevizine tamah eden maymun onu oradan çıkarmak için elini küpe sokar ama yumruğunu açmayı akıl edemediği için de mandepsiye basmış olur.
Günümüzde bazı insanlar bu muhteris maymunun konumuna düşmüş bulunuyor ama kendi durumunun bilincine sahip değil…
Bazı siyaset erbabı elini hindistancevizi küpüne daldırmış, belki oradaki nevaleyi avuçlamış da bulunmakta, fakat elini küpten dışarıya çıkartmadıkça avucundaki nevaleden sebeplenmesi imkân dışı. Fakat umurunda mı? Çünkü o, ihtirasının ona oynadığı oyunun farkında olmadan çelişkisini sürdürmeyi deniyor. Avucunu açsa nevaleyi düşürecek, nevaleyi yemesi için avucunu açmaması lazım; avucunu açmadığı takdirde de avucunu küpten dışarı çıkartması imkân harici… Böylece o, bilmeden kendi ihtirasının tuzağı içine gömülmüş durmaktadır. Onu içine düşmüş bulunduğu tuzaktan kim çıkartacak dersiniz? Tam da, onu o tuzağa düşüren irade… Fakat artık bu noktada tuzaktan kurtulmak değildir söz konusu olan, esir edilmektir.
Şöyle bir noktaya gelebiliriz sanırım: Toplumsal/siyasal dizge ile o dizgenin üyesi olarak yaşayan birey arasında ahlâkî açıdan bağlılaşım var. Biri ötekinin besleyicisi konumunda bulunur.
Böylelikle İslâm ahlâkını yaşamak isteyen birey öyle bir ortamın içinde yaşama durumunda kalır ki, bu durum, kişiden o İslâmî hayat ortamının hazırlanması talebini getirir. Aynı biçimde, İslâmî ortam da, aynı kişiden Müslümanca ahlâkın gereklerini yerine getirmesi talebinde bulunur.
Sonuç: Küp kurulu düzen ise ve küpün içindeki hindistancevizi de onun ahlâkî telâkki tarzını ifade ediyorsa, oradan kurtulabilmek için elimizi o cevizden kurtarmamız gerekiyor. Cevizin iştahımızı köpürten çekiciliğinden vazgeçmemiz isteniyor. Özgürlük elbette bir bedel ister. Onun bedelini ödemeden özgürlük talebinde bulunmak ve onun gelmesini beklemek hülyadan başka bir kapıya yol açmaz.

BEKİR AKK
AYA ÖZEL ARŞİVİ /SİZ DE GÖNDERİN YAYINLAYALIM... bekirakkaya@yahoo.com----kumruhaber@gmail.com ***Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dökümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer döküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.

KURULU DÜZENİN AHLÂKI / Rasim ÖZDENÖREN / MOSTAR DERGİSİ / 47. Sayı

İnsanın içinde yaşadığı her düzen kendi ahlâkını da yedeğinde taşır. Şöyle de söylemek mümkün: Her düzen, kendine hayatiyet bahşeden “ilke” veya “ilkeler”in kendi içinde barındırdığı zihniyete göre bir ahlâkî yapıyı da oluşturur. O düzenin parçası olarak yaşayan kişilerin o ahlâkî yapıyı benimsemeseler bile, bir başlarına değiştirmeleri zor veya imkânsızdır.
Monarşizmin, aristokrasinin, demokrasinin, sosyalizmin ve bunlarla bağlantılı olarak yaşanan iktisadî dizgelerden her birinin gerektirdiği ve kişiyi öyle yaşamaya ve davranmaya

31 Mayıs 2022

İsmet Erçal'ın "Zaman Tüneli" Şiir Kitabına TAKDİM yazım

İSMET ERÇAL


1966 yılında Ordu'nun, Kumru İlçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Kumru'da tamamlayarak ticaret hayatına atıldı. Halen Erçal A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Kumru'daki Fındık Fabrikası'nın işletmeciliğini yapmaktadır. İl Encümen Azası olarak aktif siyasetin içinde olan İsmet Erçal'ın bu ikinci şiir kitabıdır. Daha önce "Kumru'dan Nağmeler" adında şiir kitabı çıkmıştı.  Evli ve beş çocuk babası olan İsmet Erçal Kumru Kültürüne önemli katkılarda bulunmaya devam ediyor.


********************************************************

İSMET ERÇAL'IN ÖNSÖZ'Ü

 

            Değerli Dostlarım,

            Her esere bir "önsöz" gerekiyormuş. Kısa ve öz olarak eseri ve yazanı tanıtmak amacıyla.

            Bu benim ikinci şiir kitabım. Daha önceden "Kumru'dan Nağmeler"le şiirlerimi paylaşmıştım. Bu kez şiirlerimi "Zamana Yolculuk"ta topladım.

            Şairi ve şiiri alışılmış bir kalıba sokarsanız, kalıp dışı yaşayışı yok saymanız gerekir. Ve her insan bir şair ve yaşanılan her hayat bir şiirdir.

            Yaşamımın büyük çoğunluğu Erçallar Fındık Fabrikasında geçer. Alışılmış isimlendirme ile "patron" diye anılırız.

            İl Encümen Azası olarak günlerimin bir kısmı Ordu'ya gidip gelmekle devam eder. Yani aktif siyasetin içersindeyiz. Kumru kültürüne katkı için Erçallar Kültür Sarayını Kumruluların hizmetine sunmak, Erecekte şenlikler düzenlemek, ara sırada Güç taşına oturup güçlenmek ve şiir yazmak hayatımın bir parçası.

            Paylaşmak ve paylaştıklarını sergilemek ve Kumru Uygur Evinde Sıra Gecelerinde bulunmak ,dostlarla bir araya gelerek şiir okumak ve dinlenmek günün yorgunluğuna  en etkin ilaç. Şiir yazmak ise hayatımızın bir parçası.

            Şiirlerimde önce kendimi sonrada yaşadığım çevreyi sunmaya çalıştım.

            Paylaşma adına yüreğinizde bir kıpırdanma ya da büyükken çocuk olmaya ve zamanı alışılmışın dışında çocuk gibi yaşamaya özen gösteren beni, şiirlerimde görebilirsiniz. Şiirlerimde ne kadar sıradanlık ve çocukluk görüyorsanız işte o benim.

            Sevgi ve Saygılarımla…

                                                                                                                        İsmet ERÇAL

                                                                                                                27.03.2006

                                                                                                                    Kumru

 

******************************

 

BEKİR AKKAYA'DAN "TAKDİM" YAZISI


"C. Sandburg :- "Şiir, karada yaşayan ve havada uçmak isteyen bir deniz hayvanının günlüğüdür."derken. İlhan Berk ise "Ustalık kazanılır; ama çocuk olmak yitirilirse, şiirin büyük damarlarından biri yok olur." İfadesini kullanır.

İnsan gerçekle hayal arasında gidip gelir. Gerçek gönülden, hayal gönülsüzlükten oluşur. Gönüle yaklaşıldıkça özede yakınlık başlar. Öz ise bakidir.

Herkese ölüm kaçınılmazdır. Özde ise ölüm yoktur. Gerçeğin öz olduğunu kabul edenler ölseler de öze dönüşün başı ve yeni bir doğuş olduğunu bilirler. Özde zaten dünyaya doğmakla var olmamıştır. Öz vardır ve ölümsüzdür.

İlerinin ilerisi olduğu gibi, gerinin de gerisi vardır. Bu iki arada en çok dolaşanlar ise şairler ve şair ruhlulardır.

            Öze yaklaşıldıkça sözcükler kendiliğinden oluşur. Şiir özden sızan bal damlaları ya da özün ölümsüzlüğünün dünyaya yansımalarıdır.

            Dünyaya nizam ve intizam ancak şair ve şair ruhluların çoğalması ile mümkündür.

            1992 yılından bu yana tanıdığım İsmet Erçal şiirliğinin yanı sıra gerçek bir gönül adamı ve bir Kumru sevdalısı. Kumruda taşların ve geçmişin efsaneleri ondan sorulur. Eşine ender rastlanan 40'ın üstündeki gösterileri ile dikkatleri Kumru'ya çekmiştir. Şairlerde bulunması gereken en önemli özelliklerinden çocuk ruhluluk bütün ihtişamı ile üzerindedir. Erçal ailesinin haylaz bir çocuğu olarak yerinden çok memnun. İş adamı olması çocukluğuna bir engel teşkil etmediği gibi, siyasetteki aktifliği de bundan etkilenmez.

            Hayatının tamamı şiirdir. Beş çocuk babasıdır ama çocuklarının yanında o altıncısıdır.   Cami yaptırır şiir yazar, Erecek şenliğine öncülük yapar şiir yazar. Erecekte dedeler güreşi onun şiiri olduğu gibi, ninelerin güzellik yarışması da onun dörtlüğüdür. Onun hayaline ulaşılması zor. Yaptığı mimari görüntülerle Uygur Türklerini Kumru'ya taşımıştır. Kumru Uygur Evi ve Kumru Sıra Geceleri onun eseri olduğu gibi, Kumru Müzesi de onun mısralarıdır.

            Eğitime verdiği destekle eğitim camiasının babası, bütün çocukların sevgilisidir o. Erçallar Kültür Sarayı ondan cıvıl cıvıldır.

            Medyanın gözü ondadır, gerçek hayırseverlerin de. Gönlü geniş yüreği yufkadır onun.

            İçinizde bir sıkıntı oluşuyor, ya da gözlerinizden yaş geliyorsa o şairliktendir. Ben şahitlik ediyorum ki, İsmet Erçal bir Kumru sevdalısı, bir gönül adamı ve gerçek manada bu yazıları kaleme alan adamın gönül dostudur.

            Sadece şiir kitaplarında değil, hayatın her alanında şiir yazan İsmet Erçal'ın bu ikinci şiir kitabı. Daha önceki şiir kitabının adı "Kumru'dan Nağmeler"di.

            Sizleri değerli Dostum İsmet Erçal'la baş başa bırakıyor, gönül dostuma şiir gibi hayatında bahtiyarlıklar diliyor, saygılar sunuyorum.

                                                                                                                Bekir AKKAYA

                                                                                                                  Eğitimci-Yazar

                                                                                                                      27.03.2006

 

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İsmet Erçal'ın "Zaman Tüneli" Şiir Kitabına TAKDİM yazım

İSMET ERÇAL


1966 yılında Ordu'nun, Kumru İlçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Kumru'da tamamlayarak ticaret hayatına atıldı. Halen Erçal A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Kumru'daki Fındık Fabrikası'nın işletmeciliğini yapmaktadır. İl Encümen Azası olarak aktif siyasetin içinde olan İsmet Erçal'ın bu ikinci şiir kitabıdır. Daha önce "Kumru'dan Nağmeler" adında şiir kitabı çıkmıştı.  Evli ve

30 Mayıs 2022

Top'name Fettöş / Şiir /Muhammet CENGİZ

HAİN ÇIKTI BUNCA YILIN HOCASI
ŞEYTANA KÜLLAHI TERSTEN GİYDİRDİ
SÖNSÜN! DİYE DİYE SÖNDÜ BACASI
BEDDUALAR EDİP HIRSTAN GİYDİRDİ

SURAT GÜLMEZ, AMMA GÜLEN DEDİLER
HERŞEYİ EN İYİ BİLEN DEDİLER
“SEVİYORUM, VAR MI ÜLEN” DEDİLER
VELİYE DERSHANE, KURSTAN GİYDİRDİ

DECCAL’IN KÜÇÜĞÜ SÜFYAN’I TANI
SOLLADI İBLİSİ, BÜYÜK ŞEYTANI
GÖRÜNCE UFUKTA YAĞLI KAYTANI
TAPUYU UZAYDAN MARS’TAN GİYDİRDİ

NE HAİNLİK ETTİ BU ASLI BOZUK
VERİLEN DEĞERE EMEĞE YAZIK
HALA ARKASINDA BİR ALAY TOZUK
KILIFI VAAZDAN DERSTEN GİYDİRDİ

KIRK YILDIR DEVLETİ UYUTMUŞ HAİN
GİZLİCE YAVŞAĞI BÜYÜTMÜŞ HAİN
ŞAKİRD’E RÜYAYI DAYATMIŞ HAİN
SAİD NURSİ DEYİP, NURS’TAN GİYDİRDİ

HEM YOLDAN SAPTIRDI HEM KENDİ SAPTI
PAPA BOŞUNA MI KARDİNAL YAPTI?
HİMMET DİYE DİYE KAZIĞI ÇAKTI
EDİRNEDEN SOKTU KARS'TAN GİYDİRDİ

GÖRMEKTEN USANDIK BIKTIK BAYDIRDI
HAYIR HASENATTAN HALKI CAYDIRDI
RABBİM ACIDI DA ERKEN AYDIRDI
FAKİRE HİMMETTEN BURSTAN GİYDİRDİ

GAYBİ DER, TUTUŞTU PAÇASI BUNUN
DÖNMEYE YEMEDİ MAÇASI BUNUN
EMİR VERDİ SİYON LOCASI BUNUN
İSRAİL, İRAN'LA FARS’TAN GİYDİRDİ

14 HAZİRAN 2017

MUHAMMET CENGİZ
https://www.facebook.com/muhammed.cengiz.526
****** ©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©©****** ---------------------- - Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ (BEKİR AKKAYA)'ya aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir.-

Top'name Fettöş / Şiir /Muhammet CENGİZ

HAİN ÇIKTI BUNCA YILIN HOCASI
ŞEYTANA KÜLLAHI TERSTEN GİYDİRDİ
SÖNSÜN! DİYE DİYE SÖNDÜ BACASI
BEDDUALAR EDİP HIRSTAN GİYDİRDİ

SURAT GÜLMEZ, AMMA GÜLEN DEDİLER
HERŞEYİ EN İYİ BİLEN DEDİLER
“SEVİYORUM, VAR MI ÜLEN” DEDİLER
VELİYE DERSHANE, KURSTAN GİYDİRDİ

DECCAL’IN KÜÇÜĞÜ SÜFYAN’I TANI
SOLLADI İBLİSİ, BÜYÜK ŞEYTANI
GÖRÜNCE UFUKTA YAĞLI KAYTANI
TAPUYU UZAYDAN MARS’TAN GİYDİRDİ

NE HAİNLİK ETTİ BU ASLI BOZUK
VERİLEN DEĞERE EMEĞE YAZIK
HALA ARKASINDA BİR ALAY TOZUK
KILIFI VAAZDAN DERSTEN GİYDİRDİ

14 Mayıs 2022

"Kitabım Çıkmadı Ama" Sen "Çıktı Diye Haber Yap!" Mesajlarına Örnektir!

KİTABIM ÇIKMADI AMA ÇIKTI DİYE HABER YAP MESAJI VE BENİM CEVABIM
--------------
Geçmiş yıllarda çok sayıda bu türden mesajlar almıştım. Kısa yoldan meşhur olma isteği. Ya da Olmadan OLMA arzusu...

Böyle cevap vermiş olsam da daha sonra ilgilinin istedİği haberi defalarca yaptım...Hatta dergilerde kendisi ile zorlama röportaj bile gerçekleştirdim...

Meşhur olup olmadığını bilmiyorum. O günden bu yana çok zaman geçti. Bu türden yana yakıla etrafımda dolanan bu tipler şimdilerde sorsanız beni tanımazlar...

Şimdi birkaç basamak atlamış olmalarından kaynaklı bu yazıları ve istekleri çoktan unuttular ya da unutturmaya çalışıyorlar...

Hatta bir kaç kişi var ki bayağı sınıf atladılar. Önceleri ellerindeki gargacuk burgacuk yazıları yayınlatmak için abileri idim. Şimdi mi? Ezikliklerini gidermek için koşuyorlar ve koşturuyorlar. Keşke ne olsa da o kadar dolanacaklarına bir ruh doktoruna görünseler kendilerinde olan potansiyeli keşfederek mutlu olacaklar. Allah yardımcıları olsun!
İŞTE SİZE ÇIKMAMIŞ KİTABA HABER YAPMA İSTEĞİ MESAJI VE BENİM CEVABIM...


ae <a@gmail.com>

Ekler

17 Ara 2007 09:31

Alıcı: ben 

Merhaba sayın site yetkilisi,

Ben kumrulu bir şair adayıyım. 2008 yılında ilk şiir kitabım çıkıyor. Kitabın önsözünü ise dünya ve tıp biliminin yakından tanıdığı prof. dr. cüneyt turan yazdı. Kitabımla ilgili dökümanları size gönderiyorum. haberi yayınlarsanız çok sevinirim. teşekkürederim. iyi çalışmalar

A E,

 --

"Ben şair bir adamım hayatsa kiralık bir katil"

...

 Bekir AKKAYA <kumruhaber@gmail.com>

17 Ara 2007 10:14

Alıcı: ae

Sevgili Şair Kardeşim,

Sizinle tanışmadık...Şair olduğunuzu söylüyorsunuz ancak ortada hiç bir şiirin yok. Kitabınız yayınlandığında bizim sitede haber olur...Kitap çıkmadan hayali bir habere imza atmamız bizim site için mümkün değil...Sen benden resmen reklam yapmamı istiyorsun ki buda ancak para ile olan bir şeydir ki, bizim site için reklam parası biraz yüksek olur...Sen en iyisi şiir kitabın çıkınca bize bu yazıyı gönder...Ya da ucuz reklam yapan sitelerimiz var Kumru'da, sizin şairliğiniz belki de onların reklamı için de bir fırsat olur...www.kumru.org denilen site yöneticisi...cevapladı.

BEKİR AKKAYA

...

a e <a@gmail.com>

17 Ara 2007 11:00

Alıcı: ben

ilginize çok teşekkür ederim.

...


.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............