Yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2024

PROJELERİ İLE ÖNE ÇIKAN MEUHTAR ADAYI MEHMET EVİN

Gerek sosyal medyadan ve gerekse Kumru ile ilgili yaptığı haberlerle tanıdığımız Mehmet Evin Kumru Demircili Mahallesi Muhtar Adayı oldu.

Gönüllü olarak Kumru ile ilgili projeler üreterek birçoklarından da sonuç alan Mehmet Evin bu kez Kumru Demircili Mahallesi ile ilgili projelerini seçmelerine bir broşür halinde sundu. “Türkiye 100 Yılı Muhtarlığı” sloganı ile seçim çalışmalarını sürdüren Mehmet Evin muhtar adayları içerisinde projeleri ile öne çıkıyor.

“Hocazade Elektrik” adında iş yeri de bulunan Mehmet Evin çeşitli televizyon ve gazete adına gönüllü muhabirlikte yapıyor.

Kumru’da yapılan tüm hayır işlerinde katkısı bulunan Mehmet Evin’in seçmenlerine dağıttığı broşürde öne çıkan projelerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

1.     Muhtarlar Derneğini  çalışır ve aktif hale getireceğiz.

2.     Kumru Demircili Mahallesi

13 Aralık 2023

Kumru Özel Dervişoğlu Etüt Eğitim Merkezi Üzerine (Mayıs 2002 /ORDU HABER GAZETESİ) /Bekir AKKAYA

            ÖNEMLİ NOT : Bu yazı 2002 yılında adımla ORDU HABER GAZETESİNDE yayınlandı. İyi niyetlerimizi istismar edenleri ALLAH PERİŞAN ETSİN! Ediyor da zaten. Yine ETÜT Merkezi ile ilgili yaptığım haber ve başka bir köşe yazım nedeniyle   DİNCİ diye şikayete de mazruz kaldım. İlginç yıllar yaşadık vesselam. 

Planınız bir yıl için ise pirinç ekin, on yıl için ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları eğitin                                                                       HUANG-ÇE

         Eğitim her şeyin başıdır. Eğiteme önem veren milletler geleceğine ümit olarak bakmakta, geleceğini garanti içersine almaktadırlar.

         Eğitim tüm yatırımların önünde gelen bir unsurdur. Eğitilmemiş insanların elinde büyük yatırımlar bile iflas etmek zorundadır. Hayatımızın her alanı bilmek, bilgilenmek ve bilinenleri doğru şekilde uygulama sonucunda amacına ulaşır. En önemlisi ise çocukların milli ve manevi değerlerine bağlı, bilinçli ve şuurlu olarak yetiştirilmeleridir. Neticede

6 Kasım 2023

Bundan Kelli, İsimsiz Varlıklar Cehenneme Gönderilecektir(!) /Bekir AKKAYA

Bir şeye inanılmıyor olması, o şeyin  yok olmasına neden olmaz.

            Her zaman ifade ettiğim gibi İlke ve duruş noktasında bir tutarlığı bulunmayanlar, rüzgarın önünde bir yaprak gibi rüzgarın yönüne göre ilke ve duruş sergilerler. Rüzgarın adını dahi bilmeden hayatlarının her alanını ilkesiz ve duruşsuz olarak bitirirler.

            Biri çıkar bilerek kendince seviyeli dalga dubara muhabbetiyle “Bekir Hoca herkesi çennete sokacak” ifadesinin ardından “cennet” kelimesini bile “İslam Hususu” kelimesi ile sınırlayarak “bundan kelli” kelimeleri ile muhabbet ortamı hazırlarlar.

            Kelime ve kavramları sokak diliyle ifade etmeye çalışarak “cennet”i, cennet abu mesafesine dünüştürerek “uzay araçları” ifadesini de kullanarak bizim bu yazıları neden yazdığımıza dair çeşitli sanaryoları akla getirirler.

            Öte taraftan bir başkası da işi kendi kibrine ve heyheylerine ve dahi kişiliğine saldırı olarak görüp, gördüğü ve yediği fırçaları düşünerek

23 Ocak 2023

Kaymakamımız Mehmet Sarıcan'a Özel Mektup /Kendilerine Allah Rahmet Eylesin!

Kumru kaymakamı iken Sivas/Kangal Kaymakamlığı’na atanan değerli insan Mehmet Sarıcan’a yazdığım bu özel mektuptan hala mahcupluk duyuyorum. 2000 yılında yazdığım bu mektup Kaymakamımız Mehmet Sarıcan’ın eline ulaşsın diye Kumru PTT Müdürlüğüne iadeli taahhütlü olarak tarafımdan imza karşılığı verilmiş ve PTT’den makbuz aldığımı çok iyi hatırlıyorum.

         Kaymakamımız Mehmet Sarıcan’a gönderdiğim  mektup ulaştığında telefonla bana dönmüş ve iki saat benimle konuşmuş ve yazdıklarımın aslını ve ne olduğunu bana aktarmıştır. Konu ettiğim TAKDİRNAME bana da yazılmış olduğunu söylemiş, kendisinin Kumru’dan ayrılmasından sonra Kumru’daki zikrettiği bazı kişiler tarafından verilmeme ihtimalinden söz etmiştir.

         Daha sonraki yıllarda Kumru Kaymakamımız Mehmet Sarıcan vefat etmiş (Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum) ve o gün

20 Ocak 2023

Hakkımda Hakaret İçerikli Bir Yazı /Şimdi Keyif Alma Zamanı.../DOST DEĞİL'den

İlk olmanın ağır sorumluluklarını hep yaşadım. Üzerime vazife olmadığı halde kuruduğum internet sitesi Kumru'da ilkti. Yazdıklarım ve yorumlarımdan menun olanlar binlerce idi. Ama bazen de hiç memnun olmayıp kendi halimce yaptığımı çok ciddiye alarak sataşanlar da yok değildi. Yaptıklarımı bir devlet meselesine bile dönüştüren zübükler vardı. İşte onlardan biri. Hiç değiştirmeden yayımlıyorum.

“Dost idi ama Şimdi Değil” adında bir isimsizden 04.07.2003 tarihinde hakkımda çok ağır bir eleştiri yazısı. Buyurun okuyun!  

Aslında veda yazısı yazdıktan sonra yazmamam gerek, biliyorum ama Yazılanları ya da sataşmaları okuyunca da yazmaktan kendimi alamıyorum.

Zira neresinden tutsam elimde kalıyor. Önce bazı gözlemlerimden bahsedeyim. İsteniyor ki sırf aynı şeyler söylensin. O zaman yapıcı Eleştiri oluyor. Yok, aleyhte bir

Görmedim, Duymadım Diyememenin Keyfini Yaşadım. İşte Bu Dilekçe Çalıştığım Okul Müdürlüğüne Verilmişti..

Öğrenci velilerinden makbuzsuz Para Toplamak suç olduğu halde hep toplanıldı. Ben toplamadığım gibi başta okul müdürleri olmak üzere toplayanları hep rahatsız etttim. İşte Okul Müdürlüğüne yazdığım bir dilekçe. Aynı dilekçeyi bir üst makamlara da ulaştırdım.         Okulunuzun 2/C sınıfını okutan sınıf öğretmeniyim. 17 yıldan bu yana da öğretmenlik yapmaktayım. Mesleğimi, okulumu ve tüm öğrencilerimi de son derece seviyorum. Onlara yardımcı olmak için de her türlü fedakarlığı yapmaya çalışıyor, kendimi yenilemek, öğrencilerime faydalı olmak için de gece gündüz çalışıyorum.

         1999 öğretim yılının sonunda başlayıp, şu anda bazı öğretmenlerce sürdürülen bireysel sınıf düzenleme ve öğrenci velilerinden toplanan 20-30 milyon arasındaki paralar benim öğrencilerimi psikolojik olarak olumsuz yönden etkilemektedir. Aslında ben de velilerimden gönüllü veya gönülsüz para toplaya bilirim. Ancak bir öğretmenin izinsiz olarak hem de makbuzsuz okul idaresinden, ilçe milli eğitim müdürlüğünden ve kaymakamlıktan habersiz nasıl para toplanabileceğini

Böyle Çapsız Adamlar Güya Kitap Çıkartarak Milleti Soyuyorlar!

Bu yaşıma kadar ne ilginç kişilerle tanıştım. Dijital fotoğraf makinalarının olmadığı, bilgi ve belgelerin bulunamadığı zamanlarda binbir emekle bulduğum buluşturduğum bilgi, belge ve fotoğrafları paylaşma adına bir çok insana ulaştırdım.

Onlardan tek arzuladığım şey "kaynak olarak ismimin zikredilmesi oldu." 

Ancak bu kişi ve kişilikler aldıklarını ya da çaldıklarını kitaba dönüştürerek akıllarınca para kazandırdılar. Hele biri varki o hala aynı hırsızlığını ve arsızlığını sürdürüyor. Benim gibilerden aldıklarını ve arakladıklarını hiç bir kaynak belirtmeden sürekli pazarlıyor.

Geçmiş yazışmalarımı karıştırırken elime aşağıdaki yazı geçti. 2000 yılında ilgili şahsa yazdığım bu mektuptan sonra güya kitap çıkardı ve dağıttı. Bütün yazdıklarım ve aşağıdaki gördüğünüz fotoğrafları kendisine teslim

KUMRU’NUN TARİHİ MÖ. 4500 YILINA KADAR GİDİYOR /ÖZEL HABER

 HABERİMİZ SES GETİRDİ /Bekir AKKAYA Özel Haber

İş  Adamı İsmet ERÇAL,ORDU HABER GAZETESİ’nin Mart-1998 tarihli 8. Sayısında Bekir Akkaya’nın Özel röportajında  “KUMRU’NUN BİR MEDENİYETLER VE HAZİNELER ŞEHRİ OLDUĞUNU, KUMRU’DA  YERLEŞMENİN ÇOK ESKİLERE GİTTİĞİNİ” iddia ediyordu. Bu konuda araştırma yapmak için yetkililerden yardım talep ediyordu. Daha sonra aynı iddiaları başka yayın organlarında da sürdürdü.

Bu iddialar daha sonra Kültür Bakanlığı’nca dikkate alındı. 1999 yılında Ordu Müze Müdürü Sayın M. Yücel KUMANDAŞ  Kumru’ya gelerek İsmet ERÇAL’la görüşme yaptıktan sonra, Dr. Cemalettin YAKTI, Öğretmenevi Müdürü Bekir AKKAYA  ve Kumru Kütüphane Müdür Vekili Osman Kasımoğlu ile

birlikte bir ekip oluşturarak Kumru’nun Akçadere (Küşnefak), Ayvalı (Kömerik), Divani Kayabaşısı, Tekke ve Karaağaç gibi yerleşim birimlerini iki gün gezerek  önemli bulgular tespit ederek ilgililere iletilmek üzere bir rapor hazırlandı.

Nihayet geçtiğimiz ay, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özsait başkanlığında bir bilim adamı ekibi, Kültür Bakanlığından bir temsilci ile Kumru’da ilk kez resmen tarihe ışık tutacak yüzey araştırmaları çalışmalarına başladı. Dr. Cemalettin Yaktı ve Öğretmenevi Müdürü  Bekir AKKAYA ekibe rehberlik ederek 10 gün Kumru’nun köyleri ve yaylaları adım adım tarandı. Ordu Müze Müdürümüz Sayın M. Yücel Kumandaş ve Kütüphane Müdür Vekilimiz Osman Kasımoğlu Çalışmalarda bizzat yer aldı. Kaymakamımız Sayın Mehmet SARICAN çalışmalara her türlü desteği vererek bilimsel çalışmaya maddi ve manevi katkıda bulundu. Ayrıca Sayın Belediye Başkanımız Adil KARAOĞLANOĞLU ekibin çalışmalarına her türlü kolaylığı sağlayarak, yardımlarını hiç esirgemedi.

Araştırmaların sonucunda Kumru ve çevresinde Helenistik ve Roma Çağı dönemlerine ait çok sayıda kalıntılara rastlandı. Ortaçağ ve Tunç Devrine ait yerleşim yerleri tespit edildi. Kumru’nun değişik köylerinde çok sayıda kaya mezarı ve insan eli ile yapılmış mağaralar incelendi ve kayda geçirildi. Birçok Tümülüs keşfedilirken, Yerleşmelerin MÖ. 4500 yıllarına kadar gittiği bilimsel olarak belgelendi. Elde edilen bulgular bir tutanakla Ordu Müze Müdürlüğüne teslim edildi.

                 Bilimsel araştırmaya basının da ilgisi büyüktü. Araştırmaları Türkiye Gazetesi  okuyucularına “KUMRU’DAN TARİH ÇIKTI” başlığı ile duyurdu. Ayrıca gazete Kumru’da yerleşme MÖ. 3-4  bin yıl öncesine kadar gidiyor diye yazdı. Yeni Şafak Gazetesi çalışmaları “ORDUDA ARKEOLOJİK TETKİK” başlığı ile verdi.

Bu arada Kumru Düzoba Yaylası- Kurtalan Mevkiindeki DİLEK TAŞI yerinde incelendi. Taşın bulunduğu alanda yerleşmenin çok eskilere dayandığı ve efsanenin gerçeğe yakın olduğu tespit edildi. Özellikle Efsananin  Fizme ile bağlantısı dikkat çekti. Fizmede yerleşme MÖ. 4500 yıllarına kadar dayandığı bu çalışmada tespit edilmişti.

Bu yılki çalışmalarını tamamlayan bilim adamı ekibi, bu çalışmaların ileriki yıllarda da sürdürüleceğini ifade ettiler.

         Bekir AKKAYA / Ağustos-2000- ORDU HABER GAZETESİ

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

KUMRU’NUN TARİHİ MÖ. 4500 YILINA KADAR GİDİYOR /ÖZEL HABER

 HABERİMİZ SES GETİRDİ /Bekir AKKAYA Özel Haber

İş  Adamı İsmet ERÇAL,ORDU HABER GAZETESİ’nin Mart-1998 tarihli 8. Sayısında Bekir Akkaya’nın Özel röportajında  “KUMRU’NUN BİR MEDENİYETLER VE HAZİNELER ŞEHRİ OLDUĞUNU, KUMRU’DA  YERLEŞMENİN ÇOK ESKİLERE GİTTİĞİNİ” iddia ediyordu. Bu konuda araştırma yapmak için yetkililerden yardım talep ediyordu. Daha sonra aynı iddiaları başka yayın organlarında da sürdürdü.

Bu iddialar daha sonra Kültür Bakanlığı’nca dikkate alındı. 1999 yılında Ordu Müze Müdürü Sayın M. Yücel KUMANDAŞ  Kumru’ya gelerek İsmet ERÇAL’la görüşme yaptıktan sonra, Dr. Cemalettin YAKTI, Öğretmenevi Müdürü Bekir AKKAYA  ve Kumru Kütüphane Müdür Vekili Osman Kasımoğlu ile

İyi ki Patakonya'da değilim/Bekir AKKAYA

İnsanın başına bir sıkıntı gelmeyince bulunduğu şartların kıymetini bilemez. Hastalık gelmeyince sağlığın kıymeti, ihtiyarlık gelmeyince gençliğin kıymetinin bilinmemesi gibi.

         Günümüzde internet denilen bilgi avı ile çok uzaktaki insanlarla tanışma imkanınız da var. Çet denilen bu yolla ben de bir çok kişilerle tanışma fırsatı buluyorum. Birbirlerimizle karşılıklı konuştuğumuzun yanında mesaj alış verişi de yapa biliyoruz. Daha doğrusu her şey paylaşılabiliyor bu yolla. Hatta bu yolla tanışıp evlenenler bile olduğunu duyuyoruz.

         Geçenlerde bu yolla konuşurken Türkçe’yi çok iyi bilen patagonyalı bir vatandaşla tanıştım. Uzun konuşmalarımız sonunda onunla dost olduk. O bana ben ona her konuda merak ettiklerimizi

sorar öğreniriz. Benim konuşmalarımdan çok fazla etkilendi. Bunun üzerine ülkemi sordu. Ben de ona dilimin döndüğü kadar anlattım. Bundan çok etkilendi. En kısa zamanda turist olarak ülkemize geleceğini ifade etti.

Bende kendisine Patagonyayı nasıl bir yerde yaşadığını sordum. Anlattıklarına inanasım gelmedi doğrusu.

         Çet arkadaşımın verdiği bilgiye göre Patagonya, Bermuda Üçgen Şeytanın yakınlarında, Atlantis denilen bölgenin güneyinde bir devletcikmiş. Söylediğine göre bir nevi aşiret yönetimi ile kral ve padişahlığın uzantısı bir sistemle yönetilirmiş. Burada halk yönetenler ve yönetilenler diye ikiye ayrılırmış. İdare edenler bu gücü doğuştan almış olarak dünyaya gelirmiş. Yöneten olmak için soy kütüğünde mutlaka adının geçmesi gerekirmiş. Ben arkadaşıma sen hangi sınıftansın dedim. O da bana yönetilenler sınıfından olduğunu söyledi. Ben daha fazla konuşmayarak konuyu kapattım.

    Bekir AKKAYA /01.01.2000 /Karadeniz Haber Postası Gazetesi

            

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İyi ki Patakonya'da değilim/Bekir AKKAYA

İnsanın başına bir sıkıntı gelmeyince bulunduğu şartların kıymetini bilemez. Hastalık gelmeyince sağlığın kıymeti, ihtiyarlık gelmeyince gençliğin kıymetinin bilinmemesi gibi.

         Günümüzde internet denilen bilgi avı ile çok uzaktaki insanlarla tanışma imkanınız da var. Çet denilen bu yolla ben de bir çok kişilerle tanışma fırsatı buluyorum. Birbirlerimizle karşılıklı konuştuğumuzun yanında mesaj alış verişi de yapa biliyoruz. Daha doğrusu her şey paylaşılabiliyor bu yolla. Hatta bu yolla tanışıp evlenenler bile olduğunu duyuyoruz.

         Geçenlerde bu yolla konuşurken Türkçe’yi çok iyi bilen patagonyalı bir vatandaşla tanıştım. Uzun konuşmalarımız sonunda onunla dost olduk. O bana ben ona her konuda merak ettiklerimizi

İlke mi İlkel mi? /Bekir AKKAYA

İlke kelimesinin lugatlarda bir çok anlamı vardır. Hayat Büyük Türk sözlüğü’nde İlke; temel düşünce, temel bilgi, prensip, olarak açıklanmıştır. Hemen altındaki madde de ise “İlkel” olup bununda anlamı; Bir şeyin ilk haline ait olan, İlk çağlarla alakalı, basit, iptidai’dir. Meydan Larousse’nin 9. cildinde İlke; Yargılamanın dayandığı temel önerme, temel inanç, düşünce, davranış, ahlak kuralları, en önemli hakikatler, açıkça ortaya konmuş olan ve uygulanması gereken kurallar, ahlakın ilkeleri, çelişmezlik olarak açıklanmaktadır.

İlke ve ilkel kelimeleri lugatlarda alt alta yazılsa da bir birlerinden çok farklı kelimelerdir. Bu kelimelerle insan tanımlanırsa ilkeli insan ve ilkel insan olarak ortaya çıkar. Bu durumda bu iki insan birbirlerine çok uzak bir mesafededir.

Mesela ilkel insan ilkeli insan olamaz. Çünkü ilkel insan basit ve iptidai bir varlıktır. Hiçbir konuda ilkesi ve prensipleri yoktur. Anlık hareket eder. O andaki menfaatine hangi şekil uygun geliyorsa öyle davranır. Eğer ilke ve ilkelin ne anlama geldiğini daha

önceden bilmiyorsanız muhatap olduğunuz ilkel insanlardan çekeceğiniz vardır.

İlkeli insana inat ilkel insan hiçbir ahlak kuralı ile uyuşmaz. Hiçbir renkle de sınır tanımaz. Bazen kırmızı, bazen yeşil bazen de alacadır. Çoğu kez de kendi ilkelliğini başkasında görür. Bakış açısı yamuk olduğu için sadece karşısındakini değil, bütün kainatı yamuk görür. İlkel bir şekilde çevresine saldırır. Aciz ve basit ruhlu olduğundan sınır da tanımaz.

İlkel insan, ilkeli insana inat haset, fesat ve kıskançtır. Çevresine atamayacağı hiçbir iftira çeşidi yoktur. Beceriksizliğini, yeteneksizliğini ve zayıflığını  bu yolla örtmeye çalışır. Her şeyi kendine hak görür. Her şeyin en güzeline o layıktır. Bir asalak sürüngen gibi  çarpmaya çalışır, ya çarpar ya da çarpılır.

İlkel insan ilkeli insana inat son derece nankördür. Yer içer, eder de gider. Yüzsüzlük ve ilkesizlik onun için prensip haline gelmiştir.

Zayıf hissettiğine aslan kesilen ilkel insan, güçlü gördüğüne yapamayacağı yalakalık sınır tanımaz. Dün küfrettiğine, bugün sarılabilir. Dün size kötülediğini bugün methü sena edebilir. Bu istikrarsızlıktan da hep yalnız kalır. Yalnızlaştıkça da sağa sola saldırır. Bu saldırılar güçlü birine denk gelinceye kadar devam eder.

Kelime ve kavramlar aslına uygun ve uygun yerde kullanılırsa  anlam ifade eder. Yoksa havada kalır. Hiçbir ilkesi olmayan, hiçbir ahlak kuralı tanımayan birilerinin ilgili kavramları kullanması ilkesizliğinde ötesinde suç işlenildiğinin de belirtisidir. Bu kendi kendini ele vermek, ilkelliğinde belgesi haline gelir.

İlkel insan, İki satır yazı yazar, 30 yerden çalar ve altına adını yazar. Hayatı hep ilkesizliklerle doludur. İlkesizlerle iş birliği içinde kendi kendini tatmin edilmeye çalışır. Çarpmak için tenekecilik yapar çarpılır. Memurluk yapar çarpılır. Onun için çarpmanın ve çarpılmanın sınırı olmaz. Eline geçen her işe bir menfaat temin etmek için yaklaşır. Para hırsından yapamayacağı, satamayacağı hiçbir değer yoktur. Yıllarca ilkesizleri hak etmediklerini verdikleri savunur durur.. Zaten ilkel insan kimi savunursa o da batar. Kendisinin de batması muktedirdir.  . Yaptıklarından bazen kanun önünde, bazen de ilkeli insanlarca yargılanır.

İlkel insan ilkeli insana inat yazdıklarına ve söylediklerine bile sahip çıkamaz. Sıkıştığında parmakla işaret ederek başkalarını güya karalamaya çalışır. Güya kendini kurtarır. 2500 dolar alamadım ya da çarpamadım diye her iftirayı atmaktan çekinmez. Sanki perde arkasını kimse bilmiyor. Gözlerinin yumulu oluşu, ferasetinin eksikliğindendir. Yoksa bu ilkelliğe bir de feraset olsa vay halimize.

Bu yazılar ilkel insanlara bir yol göstermek amacıyla yazılmış olup, ilkelliğin de bir ilkesi olabileceğini hatırlatmak amacıyla kaleme alınmıştır. Biz böyle devam etmek istiyoruz diyorlarsa bizlere tirübünlere çıkıp kahve içip onları seyretmek düşer. Hırslarınız, kinleriniz ve fesatlıklarınız daim olsun.

Birilerine bir hatırlatma; güz gülleri ya da kumru kuşu artık uzaklarda. Baba da Çankaya da değil artık. Daha önceki numaraları şimdi de yaparken biraz dikkat edilmesini, aksi takdirde geçen kabuslu günlerin tekrar yaşanabileceğini hatırlatmak isteriz. Bizden söylemesi... Gerisi sana kalmış...

Bekir AKKAYA / 15.05.2002 /KARADENİZ HABER POSTASI GAZETESİ

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İlke mi İlkel mi? /Bekir AKKAYA

İlke kelimesinin lugatlarda bir çok anlamı vardır. Hayat Büyük Türk sözlüğü’nde İlke; temel düşünce, temel bilgi, prensip, olarak açıklanmıştır. Hemen altındaki madde de ise “İlkel” olup bununda anlamı; Bir şeyin ilk haline ait olan, İlk çağlarla alakalı, basit, iptidai’dir. Meydan Larousse’nin 9. cildinde İlke; Yargılamanın dayandığı temel önerme, temel inanç, düşünce, davranış, ahlak kuralları, en önemli hakikatler, açıkça ortaya konmuş olan ve uygulanması gereken kurallar, ahlakın ilkeleri, çelişmezlik olarak açıklanmaktadır.

İlke ve ilkel kelimeleri lugatlarda alt alta yazılsa da bir birlerinden çok farklı kelimelerdir. Bu kelimelerle insan tanımlanırsa ilkeli insan ve ilkel insan olarak ortaya çıkar. Bu durumda bu iki insan birbirlerine çok uzak bir mesafededir.

Mesela ilkel insan ilkeli insan olamaz. Çünkü ilkel insan basit ve iptidai bir varlıktır. Hiçbir konuda ilkesi ve prensipleri yoktur. Anlık hareket eder. O andaki menfaatine hangi şekil uygun geliyorsa öyle davranır. Eğer ilke ve ilkelin ne anlama geldiğini daha

Güçlü ve Zayıf İnsan / Bekir AKKAYA

Dünya kurulduğundan bu yana, güçlü insan tanımlaması çok değişiklik göstermiştir.  Daha çok vurup kıran, iri yapılı insanlar güçlü olarak tanımlanmıştır. Bunun yanında para ve sermaye sahipleri de hep güçlü olarak gösterilmiştir. Bu gün dahi sermaye güç olarak gösterilse de, korku, endişe ve güvensizliğin bulunduğu yerde güçten söz etmek doğru değildir. Güç gösterisi olarak lanse edilen değerler aslında, yok olma sıkıntısını da beraberine bulundurur. Bu değerlere sahip olanlar ellerindeki güç faktörlerini kaybetme telaşı içersindedirler.

         Günümüzde modern psikoloji, güçlü ve zayıf insanları farklı bir şekilde tanımlar. Bu ise insan bilincinin gelişimi ile doğrudan ilgilidir.  İnsan bilinci Ken Keyes’ göre yedi basamaktır. Her ne kadar insan bilincinin bulunduğu noktalar , kişiye göre değişse de, yapılan her basamak bireyin bulunduğu yeri de çok az yanılma ile belirler. Ken Keyes’e göre, bilinç merkezleri ya da insanların bulunduğu noktalar üç düşük merkez ve dört yüksek bilinç merkezleridir.  Düşük merkezler; 1. Güvenlik Merkezi, 2. Duygu merkezi, 3. Güç merkezi.  Yüksek bilinç merkezleri; 1. Sevgi Merkezi, 2. Bolluk Merkezi, 3. Bilinçli Farkındalık, 4. Kozmik Bilinç merkezleridir.

         Bu basamakları aşağıdan yukarı olarak düşünürsek, altta olan üç merkezdeki kişilerin özellikleri güçsüz oldukları görülür. 

Kumru'yu Sevmek /Bekir AKKAYA

Erıch Fromm “ sevmek vermektir” diyor. Karşılık beklemeden vermek, verebilmek. Almayı herkes gerçekleştirebilir. Vermek öylemi? Sevmek; hissetmek, paylaşmak, dert edinmektir. Verme eylemini gerçekleştiremeyen hiç kimse sevemez de.

         Hakikaten sizler Kumrulu idiniz değil mi? Zannedersem Kumru’yu da çok seviyorsunuzdur. Kumru’da devlet görevlerini yerine getiren ve Kumru’yu çiftlik görenler de Kumru’yu çok seviyorlarmış. Verme, dert edinme eylemi olmayınca sevenlerimiz de çok fazla oluyor.

         Üç beş kuruş para kazanmak için zorunlu olarak gurbet ellere düşmüşlere Allah yardımcı olsun. Bu durumda olanlarımıza tek söz söylemek mümkün değil. Ancak, Bulundukları yerlerde

krallar gibi yaşayıp, Kumru veya Ordulular hayrına hiçbir faydalı işte görünmeyen beylere, beyefendilere çok sözümüz var. Bir menfaat gördüklerinde hemşehriliği de kimselere kaptırmayan Kumru severlere bizim sözümüz.

         Bir dostum “ Kumruyu sevenler üç kısma ayrılır” diyordu. Bunlar, RUHUL KUMRU, VİJDANÜL KUMRU VE CÜZDANÜL KUMRU. 1. Ruhul Kumru; gönülden severek, gerçek manada, hiçbir menfaat gözetmeden Kumrulu olmak. 2. Vijdanül Kumru, Sevmediği halde zorunlu olarak Kumrulu olmak.  3. Cüzdanül Kumru, kendisinin bir çıkarı veya geliri varsa o anda Kumrulu olmak. Normal şartlarda her birimiz bu üç kısımdan biri ile memleketliyiz. Ordulu, Fatsalı veya Ünyeliyiz.

         Asıl olan gönülden Kumrulu olmak. Asıl olan yapma gücü olup ta bir şeyler yapa bilmek. Yoksa lafla peynir gemisi yürümüyor.

         Nihayet yaz ayları geldi. Yolların çamursuz olduğunu bildiğiniz için hiç arayıp sormadığınız hısım akrabalarınızı anmaya başladınız bile. Hiç olmazsa  boyalı iskarpinlerinizle ve mercedeslerinizle mahallemize uğrarsanız, arabamın altı yere değdi diye akıl vermeye kalkışmayın. Bizde biliyoruz bazı işleri. Sizlere karşı suskunluklarımız, bizim nezaketimizdendir.

         Bulundukları yerlerde hiçbir menfaat gözetmeden dernek ve vakıf çalışmalarında fedakarca hizmet edenleri kutluyorum. Gücü yettiğince bir Orduluya kucak açarak yardımcı olanları kutluyorum. Gurbet ellerde, kimsesizlik çekenleri sık sık ziyaret edenleri, onların gönüllerini alanları kutluyorum.

         Sevmek vermektir. Gelin hep birlikte, derneklerimizi kuralım. Kurultaylar düzenleyelim. Memleketimizin problemlerini tartışalım, çözüm bulalım. Çıkarını hesap etmeden yapılan faaliyetlere katkıda bulunalım.

         Ben aslında memleketten havadisler yazayım istiyordum. Kumru – Fatsa arasının köstebek yuvasına döndüğünü, göçmelerle yolun sürekli daraldığını haber olarak yazmak iyi haber değil diye yazmak istemedim. Köy yollarında hiçbir değişikliğin olmadığını, çamurlarla mücadeleye devam ettiğimizi yazamazdım. Sudan bahanelerle komşular ve akrabalar arasında sürekli kavgalar çıktığını öğrenmek kime fayda sağlar.

         Gazetemizin önceki sayısında çıkan yazımız ciddiye alınmış. Oysa o yazı da sadece ünlem eksikti. Kumru’ya gelmeden önce yazıyı bir daha gözden geçirip, yazılanların tersini düşünün. Yoksa hayal kırıklığına uğrarsınız. Bizden söylemesi.

 

                                                                                     02.05.2000

                                                                                     Bekir AKKAYA

            

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Kumru'yu Sevmek /Bekir AKKAYA

Erıch Fromm “ sevmek vermektir” diyor. Karşılık beklemeden vermek, verebilmek. Almayı herkes gerçekleştirebilir. Vermek öylemi? Sevmek; hissetmek, paylaşmak, dert edinmektir. Verme eylemini gerçekleştiremeyen hiç kimse sevemez de.

         Hakikaten sizler Kumrulu idiniz değil mi? Zannedersem Kumru’yu da çok seviyorsunuzdur. Kumru’da devlet görevlerini yerine getiren ve Kumru’yu çiftlik görenler de Kumru’yu çok seviyorlarmış. Verme, dert edinme eylemi olmayınca sevenlerimiz de çok fazla oluyor.

         Üç beş kuruş para kazanmak için zorunlu olarak gurbet ellere düşmüşlere Allah yardımcı olsun. Bu durumda olanlarımıza tek söz söylemek mümkün değil. Ancak, Bulundukları yerlerde

18 Ocak 2023

Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu'nun Tarihçesi

          İLİ :Ordu

         İLÇESİ : Kumru

         OKULUN ADI : Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu

         OKULUN ADRESİ : Karacalı Mahallesi    Kumru / Ordu

         OKULUN EĞİTİM ÖĞRETİME BAŞLADIĞI TARİH : 05 Aralık 1988

         MÜLKİYETİNİN HANGİ KURUMA AİT OLDUĞU: Milli Eğitim Bakanlığı

         OKULUN TARİHÇESİ :

Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu yeni açılan okullarımızdan biridir. 1988 yılında inşaatı bitirilen okul, aynı yıl,  05 Aralık 1988 yılında şu andaki binasında eğitim öğretime başlamıştır. İlçede bulunan iki ilköğretimden birisi olan okul, 1988 – 1989 eğitim öğretim yılında 12 dershanesi bulunmakta idi. İlk açıldığında 12 dershanenin 10 öğretmeni Kumru Atatürk İlköğretim Okulu’ndan gelmişlerdir. Öğretmenlerle birlikte aynı okuldan 464 öğrenci de

gelmiş olup, o yıl bu öğrenci sayısı ile okulda eğitim öğretime devam edilmiştir. 1988-1989 yılı sonu 41 erkek ve 30 kız olmak üzere 71 öğrenci mezun olmuş olup Atatürk İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı iken okul müdürlüğüne  Mustafa Köstek getirilmiştir.

         PANORAMA   :

         Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu, ilçe merkezinde bulunan ilköğretim okulları içersinde, eğitim öğretim kadrosu ile ve donanımı ile ilçemizin en gözde okullarından birisidir.

         Okulun asaleten bir müdürü olmayıp 1 müdür vekili, 1 müdür yardımcısı, 24 öğretmen, 3 vekil öğretmen, 1 kaloriferci ve 2 hizmetlisi bulunmaktadır. Okul sabahçı ve öğlenci olmak üzere ikili öğretim yapmaktadır. Bugün için toplam 823 öğrenci öğrenim görmektedir. Ayrıca bir anasınıfı bulunan okulda, anasınıfı öğrenci sayısı ise 20’dir.

Sürekli gelişim ve değişim içersine olan okul, özellikle son iki yıl içersinde tüm personelle her yönden eğitim seferberliği başlatmıştır. Özellikle okul – öğretmen ve veli iş birliği ile okulun tüm birimleri yenilenmiş, MİLO standartlarına uygun birimler oluşturularak tüm sınıflar, öğrencilerin çoğunluğunun istekleri doğrultusunda boyanmış, veli ile iş birliğine gidilerek sıralar yenilenmiş, her sınıfa dolaplar yapılarak sınıflar düzenlenmiştir.

         Okulda bulunan bilgi teknoloji sınıfı, bilgisayar öğretmeni olmamasına rağmen tüm öğretmenler kendileri para vererek geceleri bilgisayar kursuna gidip gündüzleri de öğrencilerine bilgisayar öğretmişler, çok büyük bir başarı göstermişlerdir. Bu yolla bilgisayar sınıfı en iyi şekilde öğrencilere kullandırılmıştır.

         Özel okullarını aratmayacak şekilde idareci-öğretmen ve veli işbirliği yoluna gidilerek bilhassa son iki yılda öğrencilerin sosyal yönden gelişmelerini sağlamak için sınıflar arası amatör basketbol, voleybol, futbol ve bilek güreşi turnuvaları düzenlenmiştir. 4. sınıflardan başlamak üzere tüm sınıflarda bilgi yarışmaları faaliyetleri yapılmış bu faaliyetler sonucunda  1999-2000 eğitim öğretim yılında ilçede yapılan bilgi yarışmasında okulumuz 1.  ve ildeki bilgi yarışmalarında 3. olmuştur.

         2000-2001 eğitim öğretim yılında öğrencilere yönelik cumartesi ve pazar günü tüm derslerden kurslar açılmıştır. Derslerin bitiminde tüm okul öğretmenleri için okulda bilgisayar ve öğretmenlerin yararlanmaları için tepegöz kursları açılmıştır. Spor salonu düzenlenerek bir konferans salonu haline getirilmiştir.

         Okulda kurulan tiyatro, müzik ve koro çalışmaları hızla devam etmekte olup tiyatro ekibinin tüm ilçelerde eserlerini sergilemeleri planlanmıştır.

         1999-2001 Eğitim Öğretim yılında 7 öğrenci süper liseyi, 3 öğrenci imam - hatip lisesini, 3 öğrenci Denizcilik Meslek Lisesini, 4 Öğrenci Kız Meslek Lisesini, 6 öğrenci Sanat Okullarını, 8 öğrenci Öğretmen liselerine gitmiştir. 60 öğrenci ise klasik liseye kayıt yaptırmıştır.

         Okulun tanıtımı ve etkinliklerin sergilenmesi için bir wep sitesinin kurulma çalışmaları hızla devam etmekte olup bir okul bülteni çıkarılması düşünülmektedir.

         Okulun dış cephesinin boyanması, girişte ışıklı tabela yapılması ve okul çatısının aktarılması için tüm resmi işlemler yapılmıştır. Bu yaz bu eksiklikler de tamamlanacaktır.

         Okulun acil olarak bilgisayar öğretmenine ihtiyacı vardır.

         Ayrıca yardımseverlerden okul kütüphanesi için kitap ihtiyacı temin edilmeye çalışılmaktadır.

         Bu Yazı Bekir Akkaya imzası ile ORDU HABER GAZETESİ’nin Mart 2001 tarihli sayısında yayımlanmıştır….

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu'nun Tarihçesi

          İLİ : Ordu

         İLÇESİ : Kumru

         OKULUN ADI : Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu

         OKULUN ADRESİ : Karacalı Mahallesi    Kumru / Ordu

         OKULUN EĞİTİM ÖĞRETİME BAŞLADIĞI TARİH : 05 Aralık 1988

         MÜLKİYETİNİN HANGİ KURUMA AİT OLDUĞU : Milli Eğitim Bakanlığı

         OKULUN TARİHÇESİ :

Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu yeni açılan okullarımızdan biridir. 1988 yılında inşaatı bitirilen okul, aynı yıl,  05 Aralık 1988 yılında şu andaki binasında eğitim öğretime başlamıştır. İlçede bulunan iki ilköğretimden birisi olan okul, 1988 – 1989 eğitim öğretim yılında 12 dershanesi bulunmakta idi. İlk açıldığında 12 dershanenin 10 öğretmeni Kumru Atatürk İlköğretim Okulu’ndan gelmişlerdir. Öğretmenlerle birlikte aynı okuldan 464 öğrenci de

Kumru'da birşeyler oluyor / Bekir AKKAYA

Siz siz olun Kumru’yu görmeden sakın Azrail’e teslim olmayın. Hakikaten Kumru, güzel, şirin ve tarihi bir ilçe. Bugüne kadar tarihi diyemiyorduk. Ancak son araştırmalar Kumru’da yerleşmenin MÖ. 4500 yılına kadar uzandığını gösterdi.

         Geçen ay Fatsa’da yapılan, Fatsa’nın da aralarında bulunduğu  “FATSA VE ÇEVRE İLÇELER KALKINMA KURULTAYI’n da  7 ilçeden birisi de Kumru idi. Kumru’nun da yetkilileri,  Kumru’nun da problemlerini gözler önüne serdi. Bunun Kumru için güzel bir adım olduğunu düşünüyoruz. Belki de diğer ilçeler Kumru kadar içlerine kapanık değildirler. Bizim gözlemlerimizden şunu söyleye biliriz. Kumrunun ne iş adamı, ne politikacısı, ne de kurum amirleri bu tür toplantılara alışık değil. Kurultaya iştirak eden Kumruluların ifadelerinden biz

bunu çıkardık. En azından neyin nasıl istenildiğini, insanların nasıl bir araya gelebildiklerini  diğer ilçelerden görebilmek bile büyük başarı. Kurultaya katılan diğer ilçelerdeki bayan katılımcılar, bir Kumrulu olarak beni utandırdı. Bizler Kumrulu olarak çok kaderciyiz. Veya birileri tarafından sürekli pasifize ediliyoruz. Bilmem yanılıyor muyum?

         Karadenizliler olarak Yayla şenlikleri kervanına artık Kumrulular da katıldılar. Düz Oba Yayla şenliklerinin bu yıl 9.su  yapıldı. Ericek Yaylası Şenliğinin birincisi. En azından insanların değişik bir mekanda bu tür yerlere gitmeleri çok güzel. İnsanlar moral buluyorlar. Piknik yapıyorlar. Bunları görmezden gelmek mümkün değil. Ancak Bu tür etkinliklerin İlçeye kazandırdığını sormadan da geçemeyiz. Yayla turizmi, ilçemize kalıcı olarak ne kazandırıyor? Hangi kültürü tanıtıyoruz? Kumrulu olarak neyimizle tanıtılmak istiyoruz? Hangi ses sanatcımızı veya hangi insanımızı yetiştirip ilgili şenliklerde tanıtımını yapıyoruz? Şenliklerden sonra yaylalarımızın etkisi yörede var mı, yok mu?

         Kumru’da bu konuda hiçbir çalışma yok. Kırk Pınarlarda baş pehlivan olmuş Sayın Davut Yımaz’ın ismini internet sahifelerinden okumak mümkün ama, Kumru’da tanıtmak sanki mümkün değil. Bireysel olarak üç beş kişi bir şeyler yapmak için bir araya gelse söylenmedik söz bırakılmıyor. Şimalevimiz vardı dayanamadı, Kardelen Gazetemiz vardı ilgisizlikten son buldu.

         Bunun böyle gitmeyeceği son zamanlarda her Kumrulu için anlaşılmaya başlandı. Ve böyle gitmez de. İşte Fatsa’da yapılan kurultay, veya Kumru’da yaşanan son gelişmeler. Kumrulu soruyor artık. Kumrulu iyi ile kötüyü ayırt etmeye başladı artık.  Aslında üç beş hokkabaz iyi numara yapıyor. Bu hokkabazlardan biri giderse belki de Kumrulu kurtulur. Aslında bizde de suç var. Kendi yöremiz insanını basite alıyoruz. Belki de ana düğüm burası. Niçin Kumrulu hep, kendi yetişdirdiklerine tosun olarak bakıyor bir türlü anlamış değilim. Sürekli yabancı hayranlığı, gerçek değerine değer vermeme son derece fazla. Cezasını da maddi ve manevi olarak sürekli çektiği halde. Belki de duygusallıklarımız çok fazla.

         Bundan bazıları hoşlanmayacak ama, yine de biz duyuralım. Kumruda son zamanlarda dernekleşme konuşuluyor. Kumruyu sevenler bir araya gelmenin yollarını arıyorlar. Bazı faaliyetlerde bulunmak istiyorlar. Gün yüzüne çıkmamış veya çıkartılmak istenmeyen değerlerin ortaya çıkması için faaliyet yapmak isteyen çok sayıda Kumrulu var. Sıkıntı bir araya gelememe. Bunu bilen bazı uyanıklar, al gülüm, ver gülümle bizleri uyutuyorlar. Kumrunun yetiştirdiği insan değerini de kültürel değerini de aşağılayarak, psikolojik baskı yaparak yetişkinlerimizi yıpratmaya çalışıyorlar. Ancak görünen bir gerçek var ki, hepsi öyle veya böyle çarpılıyorlar.

         Kumrunun bir tarih hazinesi olduğu bilim adamlarınca artık ispatlandı. Bizim de aralarında bulunduğumuz bir ekip Kumruyu 10 gün adım adım araştırdı. Yerleşmenin tarihi MÖ. 4500 yıllarına kadar gidiyor. Bir çok kaya mezarı tespit edildi. Ayrıca tarihe ışık tutacak yazılı bir taş parçası Ayvalı ‘da bulundu. İncelenmek üzere Ordu Müzesine teslim edildi. Roma, ortaçağ ve Tunç devrine ait çok sayıda yerleşim yeri tespit edildi.   Bu Kumruda yapılan ilk ciddi araştırma. Yetkililer incelemelerin devam edeceğini söylüyorlar. Bu gibi çalışmalar Kumru için çok önem arz ediyor.

         Bana göre işin en ilginç yanı, bu tarihi mezarların ve yerleşim yerlerinin, birileri tarafından biliniyor olması. Anlatılana göre, kendilerini defineci diye adlandıran insanlar gece-gündüz buralarda çalışıyorlarmış. Kaya mezarları kırılmış, tahrip edilmiş. Topraklar beş katlı apartman derinliğinde kazılmış. Bu tür kazı çalışmaları geceleri yapılıyormuş. Bu insanların ellerinde bir harita olduğu söyleniliyor.

         Bu çalışmada bana göre bir başka ilginç yön, insanların tarihi eserlere karşı ve tarihe karşı çok bilinçsiz olmaları. Kendilerini okumuş zannedenlerden büyük bir kısmı bile, bu çalışmaları basite alabiliyor. İnsanlar her şeyde olduğu gibi, bu alanlara da maddi gözle bakıyor. Dolayısıyla para olmayan yerde de pek insan bulunmuyor.

         Kumrunun en şansız yönü yeterince tanıtımının yapılmaması. Bu duruma da bir el atmak gerekiyor. Gönüllü el atanlara fırsat verilmediği gibi, yapılanlar da istismar ediliyor. İstismarcılar, ya kendilerini ön plana çıkarmak için uğraş veriyor, ya da para kazanma yollarını deniyor. Bu tür davranışların sonucu,  olanlar,  Kumruya, sana, bana yani hepimize ve geleceğimize oluyor.  Beceriksizlerin uyanıkları, törenlerle birbirlerini en ufak bir iş için ödüllendiriyor. Bizim zavallı Kumrulu ise olup biten numaraları yutuyor ve hayranlıkla izliyor.

         Birkaç günlüğüne de olsa gezip görmek için seyahata çıktım. İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde Mali Müşavir Mustafa Çaya, Avukat Hakan Çetik, Kuyumcu Ovagim Zeki ve Gazeteci İlhan Tinci ve Gümrük Bakanlığında çalışan Şube Müdürü Abdurrahman Özbek gibi Kumruyu seven binlerce Kumrulu var . Ve onların her birisi Kumrulu sevdalısı.  Kumruya bir şeyler yapmanın çapası içindeler. . Gösterdikleri yakın ilgiden dolayı kendilerine özellikle teşekkür ederim. Bizim gibi düşünenler çok fazla. Yeter ki  var olan gücümüze inanalım.

         Kumrunun fedakar insanlara ihtiyacı var. Oysa kazanmanın da yolu yatırımdan geçer. Bencillik insanın kendini de bir gün gelir bitirir. Eğer bencil ruhlular çoğunlukta olsa, bırakın Kumruyu, dünya da bile yaşanmaz. Mücadele iyi ile kötü arasında hayat var olduğu süre devam edecektir. Pes etmek yok öyle. İnanıyorum ki, doğrular eninde sonunda kazanacaktır.

         Hepinize güzel günler efendim.......................

                                                                                       Bekir AKKAYA         

                                                                                     KUMRU. 03.08.200

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Kumru'da birşeyler oluyor / Bekir AKKAYA

Siz siz olun Kumru’yu görmeden sakın Azrail’e teslim olmayın. Hakikaten Kumru, güzel, şirin ve tarihi bir ilçe. Bugüne kadar tarihi diyemiyorduk. Ancak son araştırmalar Kumru’da yerleşmenin MÖ. 4500 yılına kadar uzandığını gösterdi.

         Geçen ay Fatsa’da yapılan, Fatsa’nın da aralarında bulunduğu  “FATSA VE ÇEVRE İLÇELER KALKINMA KURULTAYI’n da  7 ilçeden birisi de Kumru idi. Kumru’nun da yetkilileri,  Kumru’nun da problemlerini gözler önüne serdi. Bunun Kumru için güzel bir adım olduğunu düşünüyoruz. Belki de diğer ilçeler Kumru kadar içlerine kapanık değildirler. Bizim gözlemlerimizden şunu söyleye biliriz. Kumrunun ne iş adamı, ne politikacısı, ne de kurum amirleri bu tür toplantılara alışık değil. Kurultaya iştirak eden Kumruluların ifadelerinden biz