Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.
Şiirlerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şiirlerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ekim 2024

KUMRU'DA BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

KUMRU'DA BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

1. Kumru'da ilk ilk radyo yayınını Kenan Gürgezoğlu yapmıştır. Yine Kenan Gürgezoğlu dünya devletleri ile ilk ilk telsiz görüşmeleri gerçekleştirmiştir
2- Kumru'da ilk TV yayınını Foto Bayramın sahibi Bayram Arınlık KUMRU TV adı ile yapmıştır.
3-Kumru'da ilk gazete 1968 Yılında KUMRUNUN SESİ adıyla Çıkmış Ve bu gazete 1979 yılına kadar Yayınını sürdürmüştür.
4- KUMRU ÇAĞLAYAN GAZETESİ 1972 yılında Çıkmış bir süre sonra kapanmıştır.
5- 1990 yılında KUMRU GAZETESİ çıkmış Ve Uzun süre yayınını sürdürmüştür.
6-- 1998 yıllarında KUMRU KARDELEN GAZETESİ yayın hayatına baŞIamıştır.
8- Daha sonraki yıllarda KUMRU HABER GAZETESİ çıkmıştır. Yayınına devam etmektedir.
9- En son KUMRU HABERCİ Gazetesi çıkmış ve yayınına devam etmektedir.
10. Almanya'da bulunan Fizmeli Mehmet Arşın Orduda ilk köy sitesi olan WWW .FİZME. COM internet sitesini yayın hayatına sokmuş Ve hala yayınını sürdürmektedir.
11- Ben Bekir Akkaya 2000 yılında WWW.KUMRU.ORG sitesi ile "KUMRU HABER internet sayfasınl ilk olarak yayına sokmuştur.
12- Bu konularda Sizin de bildiklerininizi buraya yazıp paylaşabilirsiniz. Bekir Akkaya/2015 Kumrudan sevgi Ve selamlar
#kumruilçesi #bekirakkayaarşivi #bekirakkayayazıları #bekirakkaya
.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

3 Ekim 2024

KALDIRIM MANİLERİ🔥🎶(2015)

Kaldırım parke taştan

Yollar tıkandı araçtan
Kafam vuruldu tampona
Gözlerim doldu yaştan.

Araçlar kaldırımda
Dizin dizin dizilir
Bize her yer ana yol
Kaldırımda durulur.

Kaldırımdan geçtin mi
Otlarını biçtin mi
Kaldırımda boş yer çok
Arabanı park ettin mi

Arabamın farları
Kaldırımı ışıtır
Kaldırımın işgali
Sevdiğimin işidir

12 Eylül 2024

Canım Annem Fatma Akkaya'ya (Şiir)

“Ateş yanarsa, baca da tüter” derdi
“Misafir gelir” diye “kazanı bitirmezdi”
Güzel giyinir, doğal yemekten taviz vermezdi
Mahallenin güzeli, sevgilisiydi Annem.
---------
Bilge idi, dahi idi ve filozoftu
Sözü de çoktu, nüktesi de çoktu
Çocukla çocuk, el öpeni bolluktu
Zarif ve nazik terbiye timsaliydi Annem.
---------
Kızmaz, darılmaz hep affederdi
Hiçbir katkılı madde evimize uğramazdı
Tasavvuf ehli, tevekkül sahibiydi
Derindi, derya idi, mutlu ve huzurluydu Annem
--------
Gelinlere kızlara mutluluk dersi verirdi
Mutluluk kelimesi dilinden düşmezdi
Kin tutmaz, nefret etmez ve hep gülümserdi
Cömert ve hoşgörülü, azla mutlu olurdu Annem
---------

27 Nisan 2024

ÇAKAL/ Bekir AKKAYA


Eziktir, düzenbaz kinci hasetçi,

Rengi tanımlanmaz, tam bir fırsatçı,
Utanmaz, arlanmaz, yüzsüz, yalancı,
Özellikler çakal, görüntü kuldur,
Seviyesi ölçülüyorsa çukurudur.

El ayak hiç durmaz, “vallah” dallama,
Karakteri bozuk, tam bir yalama,
Ezik-büzük ama, çok
kez fırlama,
Uzaktan hoş ama, yakından boştur,
Seviyesi ölçülüyorsa çukurdur.

Gece fırıldaklık, gündüz saklanır,
Emanet işlere, hep yuvalanır,
Bu devran bu sefa sürecek sanır,
Uzaktan hoş ama, yakından boştur,
Seviyesi ölçülüyorsa, çukurdur.

3 Aralık 2022

Ne Güzel



.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Ne Güzel



.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

13 Mayıs 2022

Dağgüvezi (İslamdağ) Kurs Destanı (1973) -Şiir /Bekir AKKAYA

Dağgüvezi Çatağı Kuranı Kerim Kursu benim tam üç yıl kaldığım Kuranı Kerim Kursu. Hocalarımız Halil Tatlıgül (Kumru Çokdeğirmen Köyünden-Allah Rahmet Eylesin), Mehmet Bahar (Fatsa Meşebükü’nden-Allah Rahmet Eylesin) ve Mehmet Boladı (Biz Albay derdik-Fatsa Göküy Köyünden…)
Aşağıdaki destan ya da şiir 02.12.1973 tarihinde benim tarafımdan(Bekir AKKAYA) yazıldı. Çok sayıda hatıramın olduğu kurs için o gün yazdığım bu şiir yüzünden hocalarım tarafından cezalandırıldım. Ayrıca bu şiir yok edildi. Ancak
ben bu şiiri bir kitabın yapraklarını birbirine yapıştırarak arasına saklamayı başardım. Bugün bana göre çok sıradan olan bu şiirin neden yasaklandığını ya da neden cezalandırıldığımı hala bilmiyorum. Bu kez notlarım arasından bu şiiri seçtim…
İşte 1973 yılında yazdığım o şiir.

Kumru’dan çıkınca yüreğim sızlar.
Beni gurbet ellerine attılar.
Kursta beni arkadaşlara kattılar.
Derdimi bir parça anlatacağım.


Kursa gelince doldu yüreğim.
Toprak değilim ki yere gireyim.
Arkadaş yok derdi ben anlatayım.
Böylece günlerim geçiyor baba.

Aylar geçe geçe açılıyorum
Arkadaşlar içine katılıyorum
Canım sıkıldıkça kitap okuyum
Böylece günlerim geçiyor anne.

Adım Bekir Apa dertlerim çoktur.
Böyle kurs dünyada bir daha yoktur.
Kursun olduğu yer çokta soğuktur.
Ağlaya sızlaya geçiyor günler.

Sabah salasında kalkıyor herkes.
Soğuk zaten çoktur es rüzgârım es
Durmuyoruz hiç boş yapıyoruz ders
Dersi yapa yapa geçiyor günler.

Sabah salasında uyanamazsan.
Uyanmadığına pişman olursun.
Hocanın elinde büyük bir dayak.
Kaçmaya saklanmaya bir yer ararsın

Ezan okundu mu kapı kitlenir.
Tezden kalkmayanlar içerde kalır.
Hoca ise eline bir soba alır.
Ağlaya sızlaya namaz kılarsın

Sabah saatinde yemek vaktinde
Bir tabak yemek yenir bir kapta.
Yersin mercimeği başka şey yokta.
Kurdu seçe seçe bıkar kalırsın.

Dersimizi sorarsan dersimiz iyi
Kimimiz Arapça okur kimimiz beyi
Hocamızı sorarsan Fatsa’nın beyi
Arapça okurken hayret kalırsın.

Hafızları sorarsanız pek fazla vardır.
Arapça okuyanlar Sübyanlardandır
Bir Hocamız vardır Gölköyündendir.
Hafızlığını bilsen bülbül sanırsın.

Öğle olur yemek vaktide gelir.
Herkes bir tabağı eline alır.
Yediğimizi görenler, hayvan yer sanır.
Pancar yiye yiye bıkar kalırsın.

Her gün pancar pancar iyi de olsa.
Yiyemediğimiz pancar tabakta kalsa.
Ahcmız bunu hemen de görse
Lafı söylerken bakar kalırsın

Akşam olur yemek vakti de gelir.
Arkadaşlar eline bir tabak alır.
Yine meşhur pancar başa güreşir.
Yiye yiye bunu bıkar kalırsın.

İkinci yemekte incir hoşafı
Yaparsın içinde güzel kurt ağı
Koydurduğun komposto pancar tabağı
Kurdu yiye yiye şifa alırsın.

Sıhhatimiz iyi iyi dersimiz.
İmanımız iyi siyah fesimiz.
Yüz kişiyi bulur bizim sayımız.
Talebeyi görünce şaşar kalırsın.

Yazma Bekir Apa bu kadar yazma.
İyilik görmeyle kötülük yazma…
Sana da verirler güzel bir ceza…
Bunu yazdığına pişman olursun.
02.12.1973
Bekir Apa(Akkaya)
Kuran Kursu Talebesi
Bekir Akkaya’nın Not Defterinde…20.04.2008/Kumru
KAYNAK : WWW.KUMRU.TV

Dağgüvezi (İslamdağ) Kurs Destanı (1973) -Şiir /Bekir AKKAYA

Dağgüvezi Çatağı Kuranı Kerim Kursu benim tam üç yıl kaldığım Kuranı Kerim Kursu. Hocalarımız Halil Tatlıgül (Kumru Çokdeğirmen Köyünden-Allah Rahmet Eylesin), Mehmet Bahar (Fatsa Meşebükü’nden-Allah Rahmet Eylesin) ve Mehmet Boladı (Biz Albay derdik-Fatsa Göküy Köyünden…)
Aşağıdaki destan ya da şiir 02.12.1973 tarihinde benim tarafımdan(Bekir AKKAYA) yazıldı. Çok sayıda hatıramın olduğu kurs için o gün yazdığım bu şiir yüzünden hocalarım tarafından cezalandırıldım. Ayrıca bu şiir yok edildi. Ancak

9 Mayıs 2022

İNŞAAT İŞÇİLİĞİ VE DESTANI/ İmam Hatipli’nin Not Defteri -10 / Bekir AKKAYA

Fındık toplamak yani bizim buralarda amelelik yapmak için ilk işe gidişim 1975 yılında oldu. Giresun-Bulancak’ın bir köyünde 1975 yılında tam bir ay fındık ameleliği yaptım. Gidenlerin çok iyi bildiği çok ilginç ve yorucu bir fındık toplama deneyimi oldu benim için.

Ortaokul ve lise yıllarımda yaz tatilimin büyük bir kısmını çalışmakla değerlendiriyordum. Bu yıldan sonra her yıl fındık mevsiminden sonra çok sayıda Kumru dışında fındık toplamaya

gittim.

Kısa süren fındık ameleliğinden sonra ise büyük şehirlerde daha uzun bir zaman çalışmak için gurbette inşaat işçiliğine gidiyordum. İlk inşaata gidişim ise 1977 yılında Ankara - Demetevler oldu. 1977 yılından sonra her yıl inşaata gitmeye başladım. Bu inşaat işçiliğim okul yıllarım bitip göreve başlayıncaya kadar devam etti.

1977 yılında ilk inşaat deneyimim Ankara’da gerçekleşti. Bir ay süre çalıştığım Ankara’da epey para kazandım ve hayatımın en çok parasını gördüm. Hemen belirteyim, burada benim patronluğumu iki kişi yaptı. Bana bu iki patronumun çok büyük yardımları dokundu. Geçen ay Kumru’da talihsiz mermer düşme sonucu vefat eden Salih Dikili Ağabeyimle yine Duman Köyünden Necati Ağabeyler benim patronlarımdı. Kendilerinden çok hoşgörü ve yardımlar gördüm. İnşaatta çok acemi olduğum halde beni hep korudular.                                                    

  Daha sonraki yıllarda bugüne kadar onlarla hep görüştüm ve onlara her gördüğümde kendilerine teşekkür ettim. Salih Dikili Ağabeyime Allah rahmet etsin dualarımı iletirken Necati Ağabeye de buradan sonsuz selamlarımı iletiyorum.

Yine Duman Köyünden Abdurrahim’i, Musa Ağabeyiyi, İsa Ağabeyi, Vefat Eden Celal Ağabeyi ve oğlu Resulü ve Faruk arkadaşımı bu zamanda tanıdım. Bunlarla hala görüşür o günleri güzellikle anarız. Hatta Demetevler üçüncü Cadde de kaldığımız kovuşta “O güzel Aşkımıza” Türküsü yüzünden Faruk’la kavgamız ve bizi hiç ayırmadan izleyen Abdurrahim muhabetini hiç unutamam. Yine aynı kavgadan sonra gecenin iksinde Salih Ağabeyle Necati Ağabeyin Faruk’u kovuştan uzaklaştırmalarını bugün Farukla birlikte gülerek anlatırız. Benim için bu inşaat çalışması ilginç hatıralar barındırıyor. İlk Ankara’yı karış karış gezişimde yine bu yıl gerçekleşmişti.

Daha sonrada çok sayıda uzak vilayetlere inşaatta çalışmaya gittim. Ancak benim için Ankara – Demetevlerdeki ilk çalışmam gücümün de yetmemesi nedeniyle hayli zor olmuştu. İnşaat işçiliği bana çok zor gelmişti.

Bilenlerin bildiği gibi o yıllarda “Destan” denilen şiirler sokakta bir teyp eşliğinde satılır “anneler-babalar” nağmeleri sokakları doldururdu. Bir ölüm ya da garip olaylar destana dönüştürülür ve sokakta güzel bir makamla okunurdu. Alınan destanlar köylerde özellikle kadınların kalabalık olduğu yerlerde sesli olarak destan satanlar gibi okunurdu. Herkesin evinde onlarca destanı mevcuttu. Destan okumak bir marifet sayılırdı. İyi bir destan okumak için iyi bir ses ve iyi bir makam bilmek gerektirirdi. Öğünmek gibi olmasın ama ben o yıllarda aranan bir destan okuyucusu idim. Gözyaşları içerisinde günde bir destanı 20-30 kez okuduğum olurdu.

İşte bu nedenle olsa gerek, ben her karşılaştığım durumu destan yazarak anlatmaya çalışıyordum. Yazdığım destanlarda o yıllarda bayağı kabul görüyordu. Şu anda elimde o günlerde  25-30 kuruşlarla aldığım destanlar mevcut.

 Şimdi ise sizlere Ankara – Demetevlerde inşaatta çalışırken yazdığım destanı paylaşmak istiyorum. Buyurun birlikte okuyalım…

ANKARA-DEMETEVLERDE İNŞATTA (GALIP İŞİNDE) ÇALIŞTIĞIM ZAMAN YAZMIŞ OLDUĞUM VE BÜTÜN İNŞAAT İŞÇİLERİNİN YAŞANTISINI KENDİ BİR AYLIK İNŞAAT YAŞANTIMDA ANLATAN DESTANIM (1977)

İNŞAAT DESTANI

 

Ben kalıp işçisi dert dile geldi.
Dertlerim birikti işte bu sergi
Her gelen geçenler halimi sordu
İşte anlatıyom dinlemek ister.
 
Sabah saat sekiz aldım keseri
İnşaat işi bu çalışmak ister.
Başka iş çok kolay, zor değil serseri
Her işi önceden denemek ister.
 
Elimde keserim belimde çivi
Üç gün durmak ile özledim evi
Bir kilo geliyor, gömleğin kiri
Boş zaman bulup ta yıkamak ister.
 
Çalışmak zor değil, inşaat zordur.
Kereste çok fazla ismi de boldur.
Bunların en başı meşhur beşondur.
İleri geriye taşımak ister.
 
Kısa tahta ise ismi kılapa
İşçiyim, Bekirim soyadım Apa.
Yüksektir inşaat, en yüksek kata.
Kılapa, beşonu taşımak ister.
 
Burası Ankara Demetevlerdir.
İşçisi kan ağlar keyfte beylerdir.
Sıcak ter döktürür beni ağlatır.
Bu gibi anlarda sabretmek ister.
 
Öğünlük belimde keser elimde
Çivi çakmaktayım tahta önümde
Beşonu, onbeşi hem de yanımda.
Çiviyi çakmaya izan el ister.
 
Kalıp işi Kalıp kelepçek vardır.
Mayası var, kiriş, kanadı kaldır.
Keresteler çoktur hem de ağırdır.
Kaldırmak için de çok kuvvet ister.
 
Paslandım kirlendim, çivi kiri bu,
Şu beyaz bir günde simsiyah oldu.
Yattığım yerler çöplerle doldu.
Odayla samanlığı tanımak ister.
 
Tahtalar ağırdır çakması zordur.
Acemiysen eğer, ikaz da boldur.
Çiviyi çakması acemiye zordur.
Tez öğrenmek için çok dikkat ister.
 
İşçiye namaz yok oldum beynamaz.
Bu böyle giderse namaz kılınmaz.
Saat on ikidir, göz uyku tutmaz.
Çalışmak içinde dinlenmek ister.
 
Yataklar perişan ahırdır sanki.
Çektiklerim bana veriyor sancı.
Her yerimiz yırtık modadır sanki.
Bu modadan kalıpçı kurtulmak ister.
 
Tahtalar çividir batar ayağa.
Keser sapı veya koşun dayağa.
Almıştır eline başlar vurmaya.
Gezer iken yavaş ve dikkat ister.

Sabah er kalkılır, gözler şişmiştir.
Ne ekmek bulunur, ne de yemek pişmiştir.
Yüzler yıkanacak suda bitmiştir.
Az buçuk yüzü de yıkamak ister.
 
Her şey para burda su da paradır.
Su bulunmaz bazen bizi aratır.
Her gün bize tam elli lira harcatır.
Para için çokça çalışmak ister.
 
Ekmek, helva tahta üstünde yenir.
Tek helvaya öğle yemeği denir.
Bilmeyenler bizi keyiftedir sanır.
Bilmek için inşaata çalışmak ister.
 
İşçilerin derdi çok, anlatmakla bitmez.
Yazılsa deftere kalemler yetmez.
İşçiler gariptir, zenginler bakmaz.
Söz çok uzar burda kemeyi ister.
Bekir Apa (Akkaya)/Ankara/Demetevler/26.06.1977

BİR TEŞEKKÜR

BİR AÇIKLAMA

Sizlerle paylaşmaya çalıştığım yazılardan Kur’an-ı Kerimle ilgili üç bölümlük yazıda Peygamberimizin ve eşinin mübarek isimlerinin bazılarında (SAV) ve (Hz.) ifadeleri kullanılmadan yazılmıştır. Bunun nedeni;   yazılar kaynaklarından aynen alınarak kullanılmasından dolayıdır.

Bu konuda bizi uyaran değerli dostum Öğretmen Dursun Kum’a teşekkür ediyorum.

Bekir AKKAYA/ Haziran – 2012/ KUMRU DESTAN GAZETESİ
.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İNŞAAT İŞÇİLİĞİ VE DESTANI/ İmam Hatipli’nin Not Defteri -10 / Bekir AKKAYA

Fındık toplamak yani bizim buralarda amelelik yapmak için ilk işe gidişim 1975 yılında oldu. Giresun-Bulancak’ın bir köyünde 1975 yılında tam bir ay fındık ameleliği yaptım. Gidenlerin çok iyi bildiği çok ilginç ve yorucu bir fındık toplama deneyimi oldu benim için.

Ortaokul ve lise yıllarımda yaz tatilimin büyük bir kısmını çalışmakla değerlendiriyordum. Bu yıldan sonra her yıl fındık mevsiminden sonra çok sayıda Kumru dışında fındık toplamaya

İslam Bekir Akkaya'nın Neresinde/ Şiir / Haşmet UZAR

Hacı bilmez hoca bilmez
Beş vakit namazın kılmaz
Ramazanda orucun tutmaz
İslam hocanın neresinde
 -----------

Saltanatı yok halifesi yok
Kara çarşafı yok sesi yok
Yalan demez fesi yok
İslam hocanın neresinde
 ----------


Bilmez nedir ehli sünnet
Haşır nedir nedir kıyamet
Herkese biraz cennet
İslam hocanın neresinde
 ---------
Avrupalı bezin rakçı sazın
Kısa don giyer kızın
Doğruyu sizde yazın
İslam hocanın neresinde
 ---------
Bir yüzün Türk bir yüzün Arap
Bir içersin zemzem bir içersin şarap
Ne mescit gördün nede mihrap
İslam hocanın neresinde
 ---------
Düşkün sokakta dilenir
Azgın kabararak dolanır
Hocam davetlerde yalanır
İslam hocanın neresinde
 ---------
İyiye iyi demez kötüye kötü
Pisliği örtecek hangi örtü
Analamaktan tüylendi sırtı
İslam hocanın neresinde
 ---------
Küskün durur cünüp dolaşır
Ağzı dili yalana bulaşır
Hangi duası yaratana ulaşır
İslam hocanın neresinde
 ----------
Uzatmayalım gazeli keselim sözü
Sam amcanın dönmüş gözü
Kanla beslenir namussuz özü
İslam dünyanın neresinde
 ----------
Ev demedi hane demedi
Fakir fukara ekmek yemedi
İslam’ın boynunda CONİ kemendi
İslam dünyanın nesrinde
 
Haşmet UZAR /2008 /KUMRU TV İNTERNET SİTESİ
 
Not :  kalıp Gazi METİN’den alınıp düzenlenmiştir

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İslam Bekir Akkaya'nın Neresinde/ Şiir / Haşmet UZAR

Hacı bilmez hoca bilmez
Beş vakit namazın kılmaz
Ramazanda orucun tutmaz
İslam hocanın neresinde
 -----------

Saltanatı yok halifesi yok
Kara çarşafı yok sesi yok
Yalan demez fesi yok
İslam hocanın neresinde
 ----------

7 Mayıs 2022

Canım Annem Fatma Akkaya’ya (Şiir)/Bekir AKKAYA

“Ateş yanarsa, baca da tüter” derdi
“Misafir gelir” diye “kazanı bitirmezdi”
Güzel giyinir, doğal yemekten taviz vermezdi
Mahallenin güzeli, sevgilisiydi Annem.
*****
Bilge idi, dahi idi ve filozoftu
Sözü de çoktu, nüktesi de çoktu
Çocukla çocuk,  el öpeni bolluktu
Zarif ve nazik terbiye timsaliydi Annem.
*****
Kızmaz, darılmaz hep affederdi
Hiçbir katkılı madde evimize uğramazdı
Tasavvuf ehli, tevekkül sahibiydi
Derindi, derya idi, mutlu ve huzurluydu Annem
****
Gelinlere kızlara mutluluk dersi verirdi
Mutluluk kelimesi dilinden düşmezdi
Kin tutmaz, nefret etmez ve hep gülümserdi
Cömert ve hoşgörülü, azla mutlu olurdu Annem
****
İnsan olanda melek tanımı O’na uyardı
Gece gündüz ibadet ve dua ederdi
Ne yakınır, ne “ah” eder, ne de şikâyet ederdi
Şükrün ve sabrın sembolüydü Annem.
****
Hediye alır, geleni de ret etmezdi.
Hiçbir yere de eli boş gitmezdi.
Gelmeyene gider, hiç hesap yapmazdı.
Telaşsız bütün işleri yolunda giderdi Annem.
****
Bütün canlılara “bir ana kuzusu” diye bakardı
Kalp kırmaz, gönül yıkmaz kötü söz kullanmazdı
Bağırmaz, azarlamaz ve yargılamazdı
Bize her yönden kılavuzluk yapandı Annem..

Annem,  hepimizin hocası, evimizin dua kapısıydı.
Rabbim mekânını cennet eylesin.
------
Bu vesile ile tüm annelerin ellerinden öpüyor vefat etmişlere de Fatiha’lar gönderiyorum.
Peygamberimiz : “Cennet annelerin ayağı altındadır” buyurmaktadır.
Yaşarken anne ve babaların bir cennet olduğunun farkında olanlara selam olsun…
--------
NOT: Bu şiir Ordu Araştırma Hastanesi’nde annem Fatma Akkaya’nın vefatından üç gün önce 06.06.2017 tarihinde yoğun bakımın kapısında tarafımdan karalanmıştır.

Bekir AKKAYA /KUMRU MEDYA/ İYAD/ 20.09.2019 /KUMRU
****** ©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©©****** ---------------------- - Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ (BEKİR AKKAYA)'ya aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir.-

Canım Annem Fatma Akkaya’ya (Şiir)/Bekir AKKAYA

“Ateş yanarsa, baca da tüter” derdi
“Misafir gelir” diye “kazanı bitirmezdi”
Güzel giyinir, doğal yemekten taviz vermezdi
Mahallenin güzeli, sevgilisiydi Annem.
*****
Bilge idi, dahi idi ve filozoftu
Sözü de çoktu, nüktesi de çoktu
Çocukla çocuk,  el öpeni bolluktu
Zarif ve nazik terbiye timsaliydi Annem.
*****
Kızmaz, darılmaz hep affederdi
Hiçbir katkılı madde evimize uğramazdı
Tasavvuf ehli, tevekkül sahibiydi
Derindi, derya idi, mutlu ve huzurluydu Annem
****

30 Nisan 2022

Fark Etmez (Şiir) /Bekir Akkaya

Şu dünya bir handır gelir gidilir.

Doğulsa ne olur, ölününce ne.

Bütün çaba hepsi bir kefen için

Birikse ne olur birikmese ne.

********

İlk doğuş nedir ki sonu nolacak

Dünya götürülmez almaz ki kucak.

Bu toprak gününde bizi alacak.

Yüz yaşasak nolur yaşamasak ne.

 ******

Ölüm bu hakikat gerçek ve gerçek.

Zalimde mazlumda burdan geçecek.

Güzelim çiçekler bir bir solacak.

Bizim olsa nolur olunmasa ne.

 ******

Gelmek hakikatse gitmekte öyle.

Hakikatın özü çok derinlerde.

Yaratılış neyse ölümde öyle.

Bilinse ne olur bilinmese ne.

 ******

Kimi fetva verir kimi söz söyler.

Bazen hakikate yanaşır özler.

Yaratan aslını gizlerde gizler.

Açık olsa nolur gizli olsa ne.

 ******

Yazılır çizilir öğrenmek için.

İcatlar en iyi yaşamak için.

İhtişam ve renkler göz zevki için.

Olunsa ne olur olunmasa ne.

 ******

Özün var olması mutlak hakikat.

Ölümden sonrası açılır kanat.

Ne bu dünya gerçek ne biz hakikat.

Yaratan biliyor, biz bilmesek ne.

 ******

Bekirim ben kirin pasın içinde.

Nefsim çok kudurmuş otun içinde.

Ansızın gideriz günün birinde.

Çok bilinsek nolur bilinmesek ne.

***Bekir AKKAYA/Kasım-2008/KUMRU



.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............