Halil Zeki Tatlıgül Hocamız vefat edeli neredeyse onbeş yıl oluyor. İnsan sanki daha dün imiş gibi hatırlıyor o muhteşem cenaze merasimini. Yağmurlu bir Mayıs gününde şimdiki İslamdağ beldesi insan seline sahne olmuş, Kumru Fatsa yolu kapanmış idi. Ben de hocamızın cenazesine Terme’den gelmiştim. O zamanlar Terme İmam Hatip Lisesi ikinci sınıfta okuyordum. Abdi Hoca’nın cenazesinin ardından böylesine bir mahşerî kalabalığı bu civar belki de Halil Hocamızın cenaze merasiminde görmüş olmalıdır.
Halil Hocamıza karşı bu sevgi selinin arka planında hiç şüphesiz onun yaptığı hizmetler, ortaya koyduğu örnek bir şahsiyet oluşu vardır. Nice insan özel meselelerini bile ona açmaktan, derdini onunla paylaşmaktan geri durmamış, yapacağı önemli atılımlardan önce Hocamıza akıl danışmak veya en azından onun duasını almak istemiştir. Hocamız da gerek ilmiyle gerek insanlığı ile akla gelebilecek hemen her türlü hizmeti insanımıza sunmaktan geri durmamış, bu uğurda gecesini gündüzüne katmıştır. İlim tahsil etmek isteyenler, çocuğuna düğün yapmak isteyenler, hacca, askere, gurbete gidecekler, herhangi bir partiye oy vermek isteyenler, dini bir fetvasını sormak isteyenler, cenazesi, mevlidi olanlar, hakeza kurak dualarında insanımız Halil Hocasını hep yanında görmek istemiştir. Bu açıdan biz, Halil Hocamızı ziyarete gelenlerin oldukça renklilik arzettiğini görürüz. Belediye başkanlarından bürokratlara, okul yöneticilerinden herhangi bir partinin önde gelenine kadar hemen her kesimden insan onun yanına gelip onunla sohbet etmek veya ondan akıl almak istemiştir.
…
Halil Hocamız vefat edeli yaklaşık onbeş yıl oluyor demiştik. Bu zaman zarfında Hoca Efendi ile ilgili dişe dokunur bir çalışma bildiğim kadarıyla henüz ortaya konulabilmiş değildir. Ali Duran Demircioğlu, Hocamızla ilgili bir çalışma yapmış ve çalışmasını Bir Tatlıgül Hoca Vardıadıyla 96 sayfa halinde yayımlamıştı. Bu çalışma hiç şüphesiz takdire layıktır. Ancak Hocamızın hayat hikayesi, onun düşüncelerini, çalışmalarını çok daha belirgin bir şekilde ilmî olarak ortaya konulması kanaatimizce gerekli idi. Aslında böyle bir çalışmayı Hocamıza talebe olmuş zevattan beklemek hakkımızdır. Fakat şimdiye kadar böyle bir çalışma henüz gün yüzüne çıkmadı. Bu düşüncelerle ve tabi vefa duygusu ile geçtiğimiz yaz döneminden itibaren Hocamızın hayat hikayesini araştırmaya koyulmuş bulunuyorum. Öncelikle Hoca Efendi’nin oğulları Abdulfettah Efendi ve Hacı (Abdurrahman) Efendi ile bir söyleşi gerçekleştirmiştim. Özellikle Hocamızın aile hayatındaki tutum ve davranışlarının tespiti için çocuklarını dinlemek en iyi yol olmalıydı. Bu arada Hocamızın tuttuğu notlar, yazdığı şiirler, gönderdiği mektuplar, elde bulunan fotoğrafları, görevi ile ilgili belgeleri de A. Fettah Hocamızdan emaneten almıştım.
İstanbul’a gelince çerçeveyi geniş tuttum. Hocamızı yakından tanıyan biri ile görüştükten sonra karşıma en az iki üç kişi daha çıkıyor ve zincir uzayıp gidiyordu. Diyebilirim ki, haftanın bir gününü bu işe ayırdım. Bayram Karar ağabey bana Hüsnü Okumuş hocanın, Halil Hocamızla yakın arkadaş olduğunu söylemişti. Eminönü Firuz Ağa Camii İmam Hatibi olan Hüsnü Hocamızla bir söyleşi gerçekleştirdim. Halil Hocamızın ilim hayatı, samimiyeti, dostluk anlayışına dair önemli bilgiler aldım kendisinden. Sonra Abdullah Hatipoğlu Hocaya ulaştım. Hatipoğlu Hoca, Halil Hocamızın kıraat hocası. Halil Hocamızın Rize Müftüsü Karaali Hoca ile ilgili anılarını kendisinden dinleme imkanım oldu. Bu arada Hocamızın damatları Salih Dil, Yusuf Özşenel ve Niyazi Yaycıoğlu beyleri de dinleme fırsatı buldum. Yine Hocamızın talebelik arkadaşları Cemal Özdil ile İstanbul Fatsa yolculuğunu birlikte yaptıkları uzun yol şoförü Mustafa Faraşoğlu’ndaki hatıraları da kaydettim. Bir seferinde hacca beraber gittikleri Üsküdar Şeyh Devati Camii emekli imam hatibi Mehmet Aktaş Hocadan Halil Hocamızın hac hatıralarını tespit ettim. Ayrıca Süleymaniye Camii imam hatibi Mehmet Sevinç Hocanın da Halil Hocamıza dair intibalarını dinledim. Bu arada Halil Hocamızın kerimelerinin okuduğu Kur’an Kursunun yöneticisi ve Hocamızın yakın dostu olan Adil Çetin Hocamızdan da önemli bilgiler topladım. Hocamıza talebe olma nimetine ermiş Cahit Gülmez, İsa Erpik, Harun Baktı, Mehmet Kargın, Fahrettin Ergün gibi zevatın hatıralarını dinlemek benim için mühimdi. Hocamızın kayın validesi Emine Duman Hanımefendinin de damatına dair intibaları kayda geçtik. Bütün bunların üstünde daha önemlisi ise Halil Hocamızın Rize Zevandik’ten hocası Mustafa Yıldız Hocamızı dinledim. Mustafa Hocama kendi hayatını da anlattırmıştım ki, hayatının bir kesitinde Halil Hocamız vardı. Fevkalade önemli bilgiler verdi bana Hocamız. Yine Haseki kıraat hocası Talip Akbal Hocamız da arkadaşı Halil Hoca ile ilgili kayda değer bilgiler verdiler. Hocamızın kardeşi Ahmet Tatlıgül’ü Abdulfettah Hocamızın evinde dinlemiştim geçen yaz. Halil Hocamızın talebelik yıllarında izini tozunu nasıl kaybettirerek kendini ilme adayışının ilginç hikayesini bize nakletmişlerdi. Bu arada Mehmet Özbek, Ahmet Hocaoğlu, Ali Peru, Paşa Hoca, Adem Saraç, İbrahim Tatlıgül, Bekir Akkaya gibi zevatın da Halil Hocamıza dair bildiklerini kayda geçmiştim. Yine Güngören Vaizi Ahmet Ali Gencel Hocamızın da verdiği önemli bilgiler vardı. Hacı Fahri İlke ise kursun yapılışı, Halil Hocamızın Çatak’a yerleşmesi ve oradaki hayatına dair değerli bilgiler aktardılar bize. Geçen akşam Bayram Karar ağabeyle Halil Hocamızı konuşmuştuk bizde. Önümdeki liste uzayıp gidiyor. Kimlerle görüşmem gerektiğine baktığımda: Cevat Gülmez, Hikmet Saylan, Recep Eser, Abdullah Tepe, Durmuş Bul, Remzi Kınalı, Mahmut Çatık, Recep Ali Kargın… liste sahiden uzayıp gidiyor. Nasip olursa önümüzdeki yaz döneminde mezkür zevatla görüşmeye çalışacağım.
Bu arada Hocamıza dair pek çok belgeye ulaşma imkanım da oldu. Haseki’de çekilen üç önemli fotoğrafı Talip Akbal Hocamızdan aldık. Haseki’de okuyanların mezuniyet hatıra fotoğrafları tablosu ise ayrı bir vesika. Bir fetva metnini Adem Saraç Hocamız lütfettiler. Fahrettin Ergün ise kızkardeşinin Halil Hocamız tarafından kaydedilen nikah akti metnini verdiler. Ahmet Ali Gencel Hocamız ise Halil Hocamızın kendisine yazdığı ve Almanya’dan ilaç istediği mektupları bize tevdi ettiler. Bunun yanında Halil Hocamızın vaaz ederken kayda alınmış iki adet kaseti de bende bulunuyor. Mehmet Kargın Hocamız ise Halil Hocamızın cenaze merasiminde çekilen VHS video bant kaydını bize verdiler ki, biz bunu CD’ye aktardık. Halil Hocamızın kendi sesinden vaazlarını dinlemek ve cenaze gününün mahşeri kalabalığını, Halil Hocamızın son yolculuğundaki sîmâsını seyretmek için bunlar sahiden güzel imkanlar. Ayrıca Halil Hocamızın Mart 1990 yılında hacda iken (vefatından iki ay önce) gönderdiği mektup ise kıymetli bir belge bizim için. Yine oğlu Abdulfettah Hocamıza gönderdiği pek çok mektup da elimizde şu an. Ayrıca Hocamızın vasiyetnamesi de bizde mahfuz bulunuyor. (Tabi sonraki dönemlerde yazdığı bir vasiyetname Abdullah Tepe Hocamızda imiş.) Yukarıda isimlerini verdiğimiz zevatla yapılan görüşmelerin bant kayıtları yaklaşık onsekize kasete ulaştı ki, (double çekimle) her biri neredeyse yüz dakika üzerinden hesap edilecek olursa binsekizyüz dakikalık konuşma demektir bu. Bütün bunların zaman içinde çözümlenmesi ile sanıyorum uzunca bir metin çıkacak önümüze. Konuşmalar birbirini tamamlar nitelikte olsa da içlerinde ayrıntı kabilinden ve Hocamızın hayatının akışını tamamlayan pek çok kare var. İleride bunları düzgün bir metin haline getirip belgelerle birlikte güzel bir yazı ortaya çıkarmayı planlıyorum. Bu benim için Halil Hocama dair bir vefa borcu.
1 Mayıs 2005 Halil Hocamızın vefatının 15. yılı (sene-i devriyesi). Gönül ister ki, Hocamızın vefat yıldönümünde Hocamıza dair en azından bir mevlit merasimi düzenlense. Onu yakından tanıyanlardan Hocamızın hayat hikayesi dinlense. Hatta ileriki yıllarda sempozyum tertip edilse. Zira biliyoruz ki, Halil Hocamız sadece İslamdağ’ın değil aslında Türkiye’nin hocadır. Bunu edindiğim intibaa nazaran söylemek isterim. Çünkü Halil Hocamız 1980-83 yıllarında Haseki’de okurken kendisini İstanbul’a almak için birbirinden bağımsız dört ayrı çalışma grubu oluşturulmuş. İskender Paşa Camii, [Ali Peru öncülüğünde] Zeytinburnu Konyalı Camii, [Hüsnü Okumuş öncülüğünde] Eminönü Müftülüğü’nde bir cami ile [Cahit Gülmez ve İsa Erpik öncülüğünde] Ünalan Camii’ne görevli olarak gelmesi için muhtelif insanlar ciddi şekilde çabalar ortaya koymuşlar. Ancak Halil Hocamız Çatak’taki talebelerini bırakmak istememiş ki, bu hikaye sahiden çok uzun. İleride inşallah teferruatıyla birlikte verme imkanımız olur. Ayrıca Dr. Tayyar Altıkulaç’ın Halil Hocamızı Kastamonu Eğitim Merkezi’ne hoca olarak alma girişimleri ise başka bir bahs-i diğerdir. Yine Hocamızın Diyanet İşleri Başkanlığı’na Mushafları İnceleme Kurulu’na alınma gayretleri de bir başka hikayedir. Bunun yanında Halil Hocamız Çatak’ta iken Trabzon’an bir ekibin: “Hocam sana bin talebeyi okutman için her türlü imkanı sunuyoruz. Altına son model hizmet için araba. Ne istersen!” teklifiyle gelenleri ise belki çok az insan bilir … Bu arada Hocamızın küçük yaşlarında hacca giderken Ürdün’de (?) yakalanıp nezarete atılışı, 1980’li yıllarda Fatsa’da, Arapça okuttuğu için sorgulanışı, resmi görev alışındaki sıkıntıları, türlü çeşit hastalıkları, siyasetle iç içe hayatı, dur durak bilmeyen ilim meclisleri, ardı arkası kesilmeyen misafirler ve ziyaretçiler, Kumru merkezli olmak üzere Çokdeğirmen, Fizme ve Çatak’a medrese açma projeleri, çocuklarının daha iyi ilim tahsili ve başka sebeplerle İstanbul’a gelmek istemesine rağmen hocası (şeyhi)nin buna izin vermeyişi ve Halil Hocamızın İstanbul’a gitmek için yaptığı istiharelerinde “Samsun’dan öteye geçemiyorum. Her seferinde köprüler yıkılıyor!” sözleri gerçekten ayrı ayrı incelenip ortaya konulması gereken yönleridir. Hakeza Abdi Hoca ile Halil Hocamızın ilişkileri de dikkate değerdir. Abdi Hocamız Halil Hocamızla ilgili olarak Halil Hocamızın babası Çokdeğirmen Köyü Hatibi Ali Hoca’ya: “Ali Efendi, bizden sonra buraların bekçisi bu çocuk olacak” demiş küçük Halil beşikte iken…Küçük Halil ile Abdi Hoca’yı ziyarete giden Ali Hoca, Abdi Hoca’nın huzuruna vardıklarında Abdi Hoca hemen ayağa kalkmış. Yanında oturan insanlar: Hocam, buraya nice insan geliyor, bunlar içinde hatırı sayılır kişiler de var. Siz derste iken onlar için ayağa kalkmıyorsunuz da, Ali Hoca ve yanındaki küçük çocuk için niçin ayağa kalkıyorsunuz, diye kendisine sorulduğunda o: ‘Oğlum, ben bu küçük çocuğun/Halil’in istikbali için hürmeten ayağa kalkıyorum’ demiş. Yine Abdi Hoca, muhtemelen Halil Hoca’yı kastederek: “Bizden sonra bir âlim gelecek ama onun ömrü az olacak” sözünü de buraya kaydedebiliriz.
Evet, söz uzayıp gidiyor. Hocamızı tanıyıp da kendilerinde bilgi ve belge olan herkesten yardım talep ediyorum. İnşallah güzel, hayırlı bir çalışma ortaya çıkar. Ya nasip…
Ahmet Çapku.
26.04.2005. Üsküdar
acapku@yahoo.com
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...