23 Mayıs 2013

ALLAH BELALARINI VERSİN /Bekir AKKAYA


Haklı olduğunuz bir konuda çok kez meramınızı birilerine anlatamazsınız. Anlasada ya anlamazdan gelir ya da sizin bilmediğiniz gizli bir ilişki mevcuttur.
            Eğer gerçekten anlamıyorsa bu durumu anlayışla karşılamak karşınızdakine de fazla ısrarlı olmanın gereği yoktur. Ama anladığı halde anlamazdan gelme ya da yüzde yüz haksız olduğu bilinen birini savunma pozisyonuna girme kabul edilir bir durum değildir.
            Siz konuşmasanız da birileri sizi bir mıntıkaya çekmeye çalışır. Ayrıntılı bir şekilde bildiği bir konuyu size sorar ve cevap bekler. Cevap verince de size karşı üçüncü şahsın konuma girer ve taraf olur. Bu durumda siz adamın beklediği alana girmiş olursunuz. Asıl suçlu orada zaten yoktur ama karşınızdaki aniden onun rolünü çoktan üstlenmiştir bile.
            Benim sık sık “Bilge” olarak tanımladığım biri bana birini sordu. Ben de tek cümle “Allah Belasını Versin” dediğimde aldığım cevap “Lanet Okuma”  ifadesi ile karşılık buldu. Ben de buna karşılık daha da şiddetli lanet okumaya başladım. Daha sonra da kendi kendime
 “ “acaba “bilge” doğru mu söylüyor “ diye düşündüm.
            “Bilge”min ikazlarını zaman zaman her kesimden sık sık duyarım. Her ikazın karşılığında da lanetin dozunu artırırım.
            Benim nefretimi ve lanetimi durduramayacaklarını anlayan bu “akiller” bu kez de üçüncü şahıslara beni başka türlü tanımlama gayreti gösterirler.
            Bilerek ve güya masum bir tavır takınarak sinsice benim söylediklerimi acıyormuş tavrı da sergileyerek kendilerinin de içinde bulunduğu
durumu kurtaracak cümleler sergilerler. Haktan yanaymış gibi sıvışmanın yolunu tercih ederler. Deşeledikçe -sorguladıkça kendilerinin çukurda boğulacaklarının farkındadırlar. İtibarsızlaşacaklarını anladıkları an kendi foyalarının ortaya çıkmasından korktuklarından aşağıdaki cümlelere başvurarak asıl konuyu geçiştirmeye çalışırlar.
            “Delidir ne yapsa yeridir.”
            “Şu şu sıkıntıları var ondan öyledir.”
            “Ona da çok görmemek lazım.”
            “Sen iyi değilsin, bu konuyu sonra konuşalım.” Oysa konuyu açan kendisidir.
            Zaman zaman bunda başarılı olsalar da uzun süreçte benim durduğum yere gelerek benden de fazla lanet okumaya başlarlar. Köprüyü geçtikten sonra da tekrar genlerinde var olan karakterlerine geri dönerler.
            Bu süreç hep böyle devam eder.
            Ben şunu bilirim : “Kan eden kandan gider.”
            Masumsanız, sustuğunuzdan,
            Görüyorsanız, görmemeği tercih ettiğinizden.
            Duyuyorsanız, duymamayı yeğlediğinizden.
            Bana ne dediğinizden,
            Haksızlığa dur diyemediğinizden.
            “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasınız “ ifadeniz ve inancınızdan,
            Bir gün mutlaka ve mutlaka ilahi adalet tarafından cezalandırılacaksınız. Hep öyledir ve hep öyle devam edecek. Kâinatın işletim sistemi, siz kusur işlemeseniz dahi intikamını en acı bir şekilde sizlerden alacaktır. Yeri ve zamanı geldiği halde söylemediğiniz her söz ve cümle ,fiil ve davranış sizin önünüze çıkacaktır. Olumlu ise olumlu, olumsuz ise olumsuz olarak. İstemeseniz de.
            Bu girişten sonra “Bela Okuma ya da Okumama”nın mantığını anlamaya çalışalım.
            Konumu ister âlim, ister cahil, ister bilge ister avam olsun “Bela Okuma, Lanet Etme” ifadesini kullananların tamamının bilerek ya da bilmeyerek referans aldıkları düşünce “Başına senin de gelebilir” cümlesinde saklı. Anladığım kadarıyla bu da dini bir yoruma dayanıyor.
            Yıllar önce “Gıybet et, Cennete git” diye bir yazı kaleme almıştım.
            “Lanet okuma” konusunda da aynı düşüncedeyim. Gıybet cennete götürürken, lanet etme de “lanet ettiğinizi cehenneme gönderme yöntemidir.
            İşte araştırdığımız kaynaklardan işin özü:
            Peygamberimiz;  Lanet olsun demek, Allah’ın rahmetinden uzak olsun demektir. Lanet etmek, beddua etmek iyi değildir. Çünkü hadis-i şerifte, (Bir kimse lanet edince, lanet edilen buna müstahak değilse, kendine döner) buyrulmuştur.
        Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bir Müslüman’ın Müslüman kardeşine, kişinin kendi yakınlarına beddua etmeyi yasaklamış ve söyle buyurmuştur:
"Kendi aleyhinize, evlatlarınızın ve mallarınızın aleyhine sakin beddua etmeyiniz.
Ederseniz, duaların kabul olacağı bir saate rastlarsınız da bedduanız kabul olmuş olur."
            Başka bir konuda bir hadis “ Biri birine “kafir” derse doğru söylemiş olur. Eğer o kişi “kafir” ise doğrudur,  eğer değil ise kendisi “ kafir” olur. Yani “kafir” dememek lazım. Elde kesin bir bilgi yoksa.
            Aynen bunu gibi.
            Biri birine lanet ya da bela okursa kötülük ya da olumsuzluk net ve açık olmalıdır. Aksi takdir de bela edenin üzerine gelir. Yani “ilenç” iki kişiden birini vurur. Bu durumda lanet eden yüzde yüz haklı, mağdur, zulme uğrayan biri olmalıdır ki, okuduğu bela karşıya 12’den isabet etsin. Aksi takdir de karşı taraf masumsa kendi okuduğun bela 12’den seni vurur.
            Örnek olsun diye peygamberimiz kimlere lanet etmiştir kısaca bakalım.
            Peygamber efendimiz, genel bir beddua, lanet etmedi. Ancak lanete müstahak olan bazı gruplara lanet etmiştir. Hadis-i şeriflerde (Allah lanet etsin!) denilen zümrelerden bazıları şunlardır:
            (Kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet olsun!) [Hakim]

            (Kadın gibi davranan erkeğe, erkek gibi davranan kadına lanet olsun!) [Buhari]

            (Rüşvet alıp verenlere Allah lanet etsin!) [İbni.Mace]
            (Eshabıma sövenlere Allah lanet etsin!) [Hakim]

            (Zekat vermeyenlere Allah lanet etsin!) [Nesai]
            (Ana-babasına lanet edene Allah lanet etsin!) [Müslim]

            (Lutilere Allah lanet etsin!) [Beyheki]
            (Zalim âmirlere, fasıklara, sünnetimi yıkan bid'atçilere Allah lanet etsin!.) [Deylemi]

            (Altın ve gümüşün kuluna paraya tapana lanet olsun!) [Tirmizi]
            (Halkın işlerini üstlenip de onlara güçlük çıkarana lanet olsun!) [Ebu Avane]

            (Hanımını anasından üstün tutana lanet olsun!) [Şir’a]
            (Sadaka vermeye engel olana lanet olsun.) [İsfehani]

            (Allah’tan ümit kestirip dinden nefret ettirenlere lanet olsun!) [Şir’a]
            (Bid'atler çıkınca âlim ilmini açıklasın! İlmini açıklamayana lanet olsun!) [Deylemi]

            (Vücuduna dövme yapana, yaptırana, faiz alıp verene lanet olsun.) [Buhari]
            (Ana ile evladın, kardeşle kardeşin arasını açana lanet olsun.) [İ.Mace]

            (Kızını fasıkla evlendirene lanet olsun.) [Şir’a]
            (Ölü için ağlayana lanet olsun.) [Ebu Davud]

            Kur’an-ı kerimde, Ebu Leheb için, (Onun eli kurusun) buyuruldu. Ebu Leheb’in oğlu Uteybe, (Tebbet) suresi gelince, Resulullah efendimize hakaret etti. Üzülen Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, buna bir canavar musallat eyle!) dedi. Ebu Leheb’in oğlu Uteybe Şam’a giderken, bir gece arkadaşlarının arasında yatarken, bir aslan gelip arkadaşlarını koklayıp bıraktı. Sıra Uteybe’ye gelince onu parçaladı. Sol eliyle yemek yiyen birine de, (Sağ elin ile ye) buyurdu. (Sağ kolum hareket etmiyor) diye yalan söyledi. Bir Peygamber ile alay eden bu kimse için Resulullah, (Sağ elin artık hareket etmesin) buyurdu.
            Peygamber efendimizin buna benzer bedduaları vardır. Diğer insanların ibret almaları ve hidayete kavuşmaları için böyle mucizeler vaki olmuştur.
            Allahü teâlâ da lanet etmiştir. İşte âyet-i kerimeler:
            (Allah’ın laneti inkâr edenlerine üzerine olsun.) [Bekara 89]

            (Biz kitapta açıkça belirttikten sonra indirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet ediciler lanet eder.) [Bekara159]

            (Âyetlerimizi inkar edip kâfir olarak ölenler var ya, işte Allah’ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onlaradır.) [Bekara 161]

            (Allah inkârları yüzünden onlara [yahudilere] lanet etmiştir.) [Nisa 48]

            (Bir mümini kasten öldürenin cezası, içinde ebediyen kalacağı Cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.) [Nisa 93]

            (Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetledik.) [Maide 13]
            (Yahudiler, Allah’ın eli sıkı dedikleri için lanet onlara.) [Maide 93]
            (Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!) [Araf 44]

            (Allah, ikiyüzlü erkek ve kadınlara ve inkârcılara, ebedi kalacakları Cehennem ateşini hazırlamıştır. Allah lanet etsin! Onlara devamlı azap vardır.) [Tevbe 68]

            (Bozgunculara lanet olsun.) [Rad 25]
            (Allah ve Resulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiştir.) [Ahzab 57]

            Bilerek ya da bilmeyerek her kesimde bulunan garibanların tek sermayesidir aslında “Lanet etme”
            Buna da hiç kimse sınır getiremez.
            Peygamberimiz sınırı belirlemiştir.
            Zalim ve yardakçıları maksadın dışında bizi korkutsalar da Lanet “Sünnetullaha uygun “ her yer ve zamanda mazlumlar lanetlerini sürdürmelidir.
            Zalim sesli düşünmeye fırsat vermese de mazlum kalbiyle “Lanetini” elbette sürdürecektir.
            Şahsen gücümün yetmediği ve hakkımı alamadığım her yerde ben lanet etmeyi sürdüreceğim.
            Haksız yere etmediğim lanet bana ya da size neden geri dönsün ki…
            En İçten Dileklerimle Beni mağdur edenlere, bana bilerek haksızlık edenlere Allah Lanet etsin.
            “ALLAH BELALARINI VERSİN (AMİN)
            Bekir AKKAYA/ 20 Mayıs 2013/Kumru

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...