Süreklilik arz eden ilişkileri kendim kurmaya çalışırım. Biriyle dost ya da arkadaş olmayı ya da tanışmayı arzu edersem kendim ölçüp biçerim. Bu noktada çok fazla seçiciyimdir. Acele ile yapılan ilişkiler birçok nedenden dolayı başarıya ulaştırmıyor. Sonuçta ya hayal kırıklığıyla ya da mahcubiyetle noktalanıyor. Bu konuda çok fazla ne hayal kırıklığı ne de mahcubiyet yaşadım. Birileri gelerek “ şu adam şöyledir, bu adam böyledir” gibi sözlerle kendi hayal kırıklıklarını ya da kuyruk acısı sonucu oluşan ön yargılarını size dayatmaya çalışsalar da ben bu tür kişilere hiç yüz vermem. Çünkü bu tür insanların ortak özelliği “hiçbir ilişkilerinin sağlam olmadığı” yönünde, bende bir kanaat çoktan oluşmuştur. Bu kanaate ulaşmak ise ya bilgelikten ya da tecrübe denilen kazıklardan oluşmadır… “Oturduğum yerden kalkmam ve kalktığım yere oturmam” sözünü prensip edinen birinin zaman zaman şok davranışlarla karşılaşması yine dostlarımız sayesinde oluşur. Bazı birliktelikler bazı olumsuz durumları da beraberinde getirir. Bu satırların yazarı bunun bilincindedir ve olabilecek duruma hazırdır. “Hoş geldiniz”i de biliriz ağırlamayı da…Neyin nerede yapılacağını da biliriz horlamayı da…Birliktelikte bir dostumuz varsa boynumuz kıldan incedir, bize kabalık yakışmaz. Mahcup etmedik ki, mahcupluk yaşayalım… Karadeniz Haber Postası bildiğim kadarıyla Öz madenlerin öz malıdır. Dolayısıyla burada oluşum Mehmetlerden, Muratlardan ve de Kürşatlardandır. Ve bu birliktelik sağlamdır ve düzeylidir. Bu tür ilişkilerde çok zor kurulan ve
Kumru İlçesi'nin İlk Kültür ve Haber Sitesi -İnternette İlk Yayın : 1999
Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.
7 Mayıs 2007
Ben Adamın Gözünden Tanırım! /Bekir AKKAYA
Etiketler:
Yazarlarımız-Şairlerimiz,
Yazılarım
Aptallığın İlacı Yok /Bekir AKKAYA
Konumumuz nedeniyle siyaset ve ticaret gibi yazılar yazma lüksümüz yok. Bizde bu nedenle daha çok insan ve insan ilişkileri üzerine yazmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla bizde Beydeba’nın Kelile ve Dimne’si gibi hayvanlar üzerinden anlayanlara ya da anlamak isteyenlerle düşüncelerimizi paylaşmaya çalışıyoruz. Apdallar haricinde her söz ya da cümleden herkes yaşadığı hayat için olumlu ya da olumsuz mesajlar alacak, ya takdir edecek ya da eleştirecektir. Her iki durumda da insan kendisi için bir mesaj çıkaracaktır. Yeni Şafak Gazetesinde Ali Bayramoğlu Kurban Bayramının ikinci gününde “Abdallığın Temel Altı Yasası” başlıklı siyasetten uzak ve bayramlık bir yazı kaleme aldı. Esas yazının muhatapları bundan da bir şey anlamayacağını bildiğim halde bu yazının bazı bölümlerini sizlerle paylaşmanın güzel olacağını düşünüyorum. “Hayat dediğimiz şey aslında bir yanıyla etrafınızdaki insanlardan, insan ilişkilerinden oluşur. Kimi insan münzevi karakterlidir. İnsanlarla ilişki kurmak ona da acı verir, diğer insanlara da… Kimi ise aşırı insan severdir, yalnız kalmaktan hoşlanmadığı insanlarla vakit geçirmeyi yeğler… Ne var ki herkes sosyaldir… Birlikte davranır, birlikte hareket ederiz, birlikte var oluruz… O zaman şunu söylemek pek de yanlış olmaz: Her kişinin temasa girdiği diğer kişiyle arasında cari bir hesap vardır. İlişki dostane de olsa ya da duygusal veya ticari de olsa her ilişki bir alışveriştir. Kaybeder ya da kazanırsınız… Yapın bir muhasebe göreceksiniz: Ya kazanmış ya da kaybetmişsinizdir… Bir ilişkiyi kendi elinizle ve rızanızla kurmuşsanız kaybın bir önemi yoktur. Olsa olsa bir deneyimdir bu. Ama hayatın en kritik meselesi, daha doğrusu sorun şudur: Manasız ve acıtıcı kayıplar genellikle beklenmedik zamanlarda, beklenmedik biçimlerde, en önemlisi kendi rızanızla kurmadığınız temaslarda ortaya çıkarlar… Her insanın hayatı, yaptıklarından dolayı
Etiketler:
Yazarlarımız-Şairlerimiz,
Yazılarım
Uyan da Balığa Gidelim! / Bekir AKKAYA
Geçen hafta yazdığım” Yüzleşme” yazısı üzerine uzunca bir mesaj aldım. “Hay Allah Rüyadaymışım” başlığındaki mesaj geçen hafta yazdığım yazının içersinde geçen “düşmanlarım fesatlıklarından, dostlarım hasetliklerinden” cümlesindeki “haset” kelimesinin güya tefsiri yapılmış. İlmilikten son derece uzak ve hiç bir kaynak belirtilmeyen yazı ayetlere sığınılarak kelimeyi tefsir değil sanki beni tefsire yeltenmiş. Büyük ihtimal yazarın “kompozisyon” bilgisinin noksanlığından olsa gerek ne satırbaşı, ne imla ne de dilbilgisi kurallarına riayet edilmiş. Bundan da öte “haset” gibi bir kelimeyi ve ayetleri somutlaştırmaya çalışarak güya modern bilimin verilerini göstererek “yaş” nedeniyle bedende oluşan fiziki özelliklerin durumu bile hasede bağlanmış. Oysa müfessir efendinin yaptığı gibi kuran ayetlerini büyük bir çoğunlu beş duyunun algılanması ile mümkün olmamaktadır. Hasetle ilgili ayetle başlayan yazının başlangıç kısmı kaynak belirtilmese de bir tefsirden aynen alınma. Ancak yazının büyük bir bölümü Müfessir Efendinin desteksiz yorumlarından ibaret. Mesajı yazanın kendini gizleyerek hasetle ilgili Kurandan ayetlerle yazının büyük bir bölümünü bana yönelik yazması, kendi verdiği kaynakla da çelişki içersine düşmüştür.
Etiketler:
Yazarlarımız-Şairlerimiz,
Yazılarım
Bıktık Vallahi /Bekir AKKAYA
Çok bilmek, çok düşünmek çok önemli değildir. Çok okumak çok yazmak ve çok konuşmakta çok önemli değildir. Çok yorum yapmak çok isabetli kararlar vermekte çok önemli değildir. Bir şeyin çokluğu, o şeyin doğruluğunu ya da isabetli olduğunu göstermez.
Biri bir konu atıyor, diğerleri balıklama dalıyor. Yazılar ve yorumlar birbirlerini takip ediyor. Allah aşkına yaptığınız yazıları ve yorumları arşivden çıkarıp bir yıl sonra bi okusanıza. Ya da her gün değişen istikametlerinize ve günü gününe uymayan değerlendirmelerinize bir baksanıza. Eğer söz konusu bu yoldan geçim temin etme ise bir diyeceğimiz olamaz. Neticede bir alışveriştir ve alanda verende kazanç sağlar.
Benim anlayamadığım alanın ve verenin dışında üçüncü kişi ve kişilerin dert ve sıkıntıları. Kendilerine hiçbir yararı olmayan gündem belirleyenlerin ağlarına düşme hadisesi. “Kadın erkeklerle ya da başı açık namaz kılabilir mi? Kılamaz mı? Horozdan ya da tavuktan
Biri bir konu atıyor, diğerleri balıklama dalıyor. Yazılar ve yorumlar birbirlerini takip ediyor. Allah aşkına yaptığınız yazıları ve yorumları arşivden çıkarıp bir yıl sonra bi okusanıza. Ya da her gün değişen istikametlerinize ve günü gününe uymayan değerlendirmelerinize bir baksanıza. Eğer söz konusu bu yoldan geçim temin etme ise bir diyeceğimiz olamaz. Neticede bir alışveriştir ve alanda verende kazanç sağlar.
Benim anlayamadığım alanın ve verenin dışında üçüncü kişi ve kişilerin dert ve sıkıntıları. Kendilerine hiçbir yararı olmayan gündem belirleyenlerin ağlarına düşme hadisesi. “Kadın erkeklerle ya da başı açık namaz kılabilir mi? Kılamaz mı? Horozdan ya da tavuktan
Etiketler:
Yazılarım
Yaşadığını Zannetmek! /Bekir AKKAYA
Kopya her tür alanda yapılabilse de en yaygın kopya kelimesi bizleri öğrencilik yıllarımıza götürür. Öyle veya böyle kopya çekme olayı her tür öğrencinin en bildiği bir durumdur. Aslında amaç okulu bitirmek ve sınıf geçmekse kopya çekmekle de amaca ulaşılabiliyorsa çoklarımıza göre kopya çekmekte hiçbir beis yoktur. Hatta çoklarımıza göre bu da bir öğrencinin başarılı olduğunun göstergesidir. Kopya çekme olayını hayatımızın diğer alanlarına uyarlasak nasıl bir durum oluşur? Kopya çekmek, emek vermeden ve hiçbir çaba sarf etmeden alınan sonuç olduğuna göre, emek ve hiçbir çaba sarf etmeden alınan her sonuç ta bu durumda bir kopya çekmek olarak karşımıza çıkar. O halde hayatta kopya çekerek yaşayanlar kazançlıdır ve dünyanın en akıllılarıdır(!). Böyle bir durumda kimse üretmeyeceğinden hatta kopya çekilecek bir materyal olmaması sonucu dünyanın sonu ya da kıyametin kopuşu demektir. Şu yazıları yazarken ben kopya çekmenin ne anlama geldiğini araştırma ihtiyacı bile hissetmedim. Nedeni? Ben kopya çekmenin iyi bir fiil olmadığını hatta genelde hırsızlık diye nitelendirildiğini öğrendiğimden. Kopya bir noktada hayatın her alanından çalan, hak etmeğine talip olan bir kişiliğin karşılığıdır.
Etiketler:
Yazarlarımız-Şairlerimiz,
Yazılarım
Çarpılan çarpılana /Bekir AKKAYA
Rahmetli babam “ dolap çevirme “ deyimini çok kullanırdı. Ne zaman bu sözü söylese arkasından “ Oğlum! Dolap çevirenlerin çeviremeyecekleri hiçbir şey yoktur. Her yer ve mekanda onlardan uzak durman gerekir” derdi.
Babamın yaşadığı dönemler bundan atmış yıl öncesi. O dönemlerde dolap nedir? Nasıl çevrilir? Bunu pek bilmiyorum. Ama benim babam “dolap çevirme” deyimini özellikle “fırıldak adam, düzenbaz, onursuz, kişiliksiz, omurgasız , yön veya tarafı belli olmayan, üç kağıtçı, yan kesici” anlamlarında kullandığını hatırlayabiliyorum.
Her şeyde olduğu gibi bu dolap çevirme işi de değişti ve gelişti, hatta bayağı da modernleşti. Dün bu meslek sahipleri az kesime hitap ederken bugün teknolojinin sayesinde kolları uzadı, semirdi ve bir iş koluna dönüştü. Belki de yakın gelecekte en önemli meslek olarak gösterilecektir. Bugün için mesleklerini amatörce ve üstün başarı ile yapanların bazı özelliklerini söylersek, geleceğe ışık tutmuş ve gelecekteki dolap çevirenlere yol göstermiş oluruz. Bu ise bizlerin tarihe not düşmesi açısından çok önemli bir durum olsa gerektir. Bütün özellikleri bu köşede anlatamasam da bazı temel özellikleri belirtmem bir çoklarımızın ufkunu açacak, Dolap Zade Efendileri yekinen tanıma şerefine ulaşmış olacağız. İşte bazı özelliklere birlikte göz atalım;
Gün gelir her konuda gözlerinizin içersine baka baka yalan konuşmaktan çekinmezler. “-Çok yakın arkadaşımdır? Nerelerde beraber olmadık ki? Yaptığımız o işte söylediğimiz o sözde sen de vardın dimi? Geçenlerde oraya beraber gitmiş, beraber
Babamın yaşadığı dönemler bundan atmış yıl öncesi. O dönemlerde dolap nedir? Nasıl çevrilir? Bunu pek bilmiyorum. Ama benim babam “dolap çevirme” deyimini özellikle “fırıldak adam, düzenbaz, onursuz, kişiliksiz, omurgasız , yön veya tarafı belli olmayan, üç kağıtçı, yan kesici” anlamlarında kullandığını hatırlayabiliyorum.
Her şeyde olduğu gibi bu dolap çevirme işi de değişti ve gelişti, hatta bayağı da modernleşti. Dün bu meslek sahipleri az kesime hitap ederken bugün teknolojinin sayesinde kolları uzadı, semirdi ve bir iş koluna dönüştü. Belki de yakın gelecekte en önemli meslek olarak gösterilecektir. Bugün için mesleklerini amatörce ve üstün başarı ile yapanların bazı özelliklerini söylersek, geleceğe ışık tutmuş ve gelecekteki dolap çevirenlere yol göstermiş oluruz. Bu ise bizlerin tarihe not düşmesi açısından çok önemli bir durum olsa gerektir. Bütün özellikleri bu köşede anlatamasam da bazı temel özellikleri belirtmem bir çoklarımızın ufkunu açacak, Dolap Zade Efendileri yekinen tanıma şerefine ulaşmış olacağız. İşte bazı özelliklere birlikte göz atalım;
Gün gelir her konuda gözlerinizin içersine baka baka yalan konuşmaktan çekinmezler. “-Çok yakın arkadaşımdır? Nerelerde beraber olmadık ki? Yaptığımız o işte söylediğimiz o sözde sen de vardın dimi? Geçenlerde oraya beraber gitmiş, beraber
Etiketler:
Yazılarım
ÖKÜZÜN NİYETİ /BEKİR AKKAYA
Bir gün çiftlikte sabana koşulan öküz, sahibine şöyle dedi:
“-Ben hastayım. Yarın çalışmayacağım.”
Ertesi sabah çiftçi eşeğini sabana koştu. Akşam, hasta olduğunu söyleyen öküz, eşeğe sordu :
“-Nasıl, kolay oldu mu? Dedi. “Patron bir şey demedi ya!”
Eşek, arkadaşını rahatlatacak sözler söyledi. Ve dedi ki :
“- Eh idare ederdi, ama merak etme patron bir şey demedi” dedi. Bu cevap öküzü çok mutlu etti. O akşam da sahibinin yanına gitti ve tekrar hasta olduğunu, çalışamayacağını söyledi. Sahibi de çaresiz yine eşeği sabana koştu.
“-Ben hastayım. Yarın çalışmayacağım.”
Ertesi sabah çiftçi eşeğini sabana koştu. Akşam, hasta olduğunu söyleyen öküz, eşeğe sordu :
“-Nasıl, kolay oldu mu? Dedi. “Patron bir şey demedi ya!”
Eşek, arkadaşını rahatlatacak sözler söyledi. Ve dedi ki :
“- Eh idare ederdi, ama merak etme patron bir şey demedi” dedi. Bu cevap öküzü çok mutlu etti. O akşam da sahibinin yanına gitti ve tekrar hasta olduğunu, çalışamayacağını söyledi. Sahibi de çaresiz yine eşeği sabana koştu.
Etiketler:
Yazılarım
GÖRGÜ TAHSİLİ BOZAR! /BEKİR AKKAYA
Yaşlı ve tecrübeli insanlarla sohbet etme ve onların tecrübelerinden yararlanma en kolay ve ucuz olmasına rağmen, günümüzde en çok ihmal ettiğimiz bir durumdur. Hani derler ya “ günümüzde rağbet güzel ile zenginedir.” Oysa en çok sıkıntı ve zor durumda kalanlar belki de güzel ve zenginlerdir. Belki diyorum. Çünkü ben zenginlik ve güzellikten mahrum olduğum için pek sıkıntı çeken birisi değilim. Burada ben zenginliği ve güzelliği aynı zamanda şan, şöhret, makam ve mevki içinde kullanıyorum.
Kumru’da herkesin tanıdığı, sevdiği ve saydığı Azmi Amca ile geçen hafta uzun bir sohbet yaptık. Konuşmanın bir yerinde Azmi Amca “Görgü tahsili bozar.” Dedi. Bu cümleye bağlı olarak anlattıkları belki de çoklarına göre yenilir yutulur cinsten değildi. Ve her anlattıklarının sonunda insanlardan örnekler vererek “ GÖRGÜ TAHSİLİ BOZAR.” Dedi. Eğer Kumru’yu tanıyorsanız o halde sözünü ettiğim Azmi Amca’yı mutlaka tanıyorsunuzdur. Ben yine de söyleyeyim; Azmi Gürgezoğlu. Çok yararlandığım bu sohbetten dolayı kendisine teşekkür ediyor ellerinden öpüyorum…
Burada kullanılan görgü kelimesinin, görgüsüzlük olduğunu cümleden anlamak mümkündür. Azmi Amca’nın kastettiği “görgü” kelimesinden ben
Kumru’da herkesin tanıdığı, sevdiği ve saydığı Azmi Amca ile geçen hafta uzun bir sohbet yaptık. Konuşmanın bir yerinde Azmi Amca “Görgü tahsili bozar.” Dedi. Bu cümleye bağlı olarak anlattıkları belki de çoklarına göre yenilir yutulur cinsten değildi. Ve her anlattıklarının sonunda insanlardan örnekler vererek “ GÖRGÜ TAHSİLİ BOZAR.” Dedi. Eğer Kumru’yu tanıyorsanız o halde sözünü ettiğim Azmi Amca’yı mutlaka tanıyorsunuzdur. Ben yine de söyleyeyim; Azmi Gürgezoğlu. Çok yararlandığım bu sohbetten dolayı kendisine teşekkür ediyor ellerinden öpüyorum…
Burada kullanılan görgü kelimesinin, görgüsüzlük olduğunu cümleden anlamak mümkündür. Azmi Amca’nın kastettiği “görgü” kelimesinden ben
Etiketler:
Yazılarım
PİJAMA YOK, PANTOLUN AL! /Bekir AKKAYA
Fatih Sultan Mehmet’e atfen anlatılan hikayeyi bilirsiniz. Hani şöyle bir tebdili kıyafetle günün ilk saatlerinde alışverişe çıkmış. Önüne ilk çıkan bakkala girmiş. “Bakkal Efendi bana bir miktar zeytin verir misin?” Bakkal Efendi zeytini paketlemiş. Fatih Sultan Hazretleri;” bir de ekmek” deyince “Aman müşterim, komşu bakkal hiç siftah yapmadı, ekmeği de oradan alın.” Demiş. Ve padişah her gittiği bakkaldan aldığı bir şeyin ikinci ihtiyacını isteyince komşu siftah yapsın diye diğerine göndermiş. Ve padişah “böyle halkla İstanbul’un fethi gerçekleşir” diyerek hemen fetih hazırlıklarına başlamış. Yazılanlara göre olayın geçtiği yer Edirne, olayın zamanı, İstanbul fetih edilmeden önce…
Sizi bilmem ama ben şahsen bir dükkandan aldığım bir şeyi, diğer dükkana göstermemeye gayret ediyorum. Aman komşu satıcılar kendilerinden alışveriş yapmadığıma darılmasınlar diye…Hatta çoğu kez kendilerinden değil de başkalarından alışveriş yapılan yakınlarına kızan insanlara şahit olmuşumdur. Dükkanı kaldırsanız, “aman kardeş, diğer komşu satıcılar
Sizi bilmem ama ben şahsen bir dükkandan aldığım bir şeyi, diğer dükkana göstermemeye gayret ediyorum. Aman komşu satıcılar kendilerinden alışveriş yapmadığıma darılmasınlar diye…Hatta çoğu kez kendilerinden değil de başkalarından alışveriş yapılan yakınlarına kızan insanlara şahit olmuşumdur. Dükkanı kaldırsanız, “aman kardeş, diğer komşu satıcılar
Etiketler:
Yazılarım
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
KONULAR
Haber-Yorum
(1835)
Fotoğraf Galeri
(1414)
Fotoğraflarım
(1257)
Biyoğrafi
(1010)
Yazılarım
(1006)
Kitap-Dergi-Gazete
(963)
Kültür-Sanat
(867)
Yazarlarımız-Şairlerimiz
(858)
Hakkımda
(657)
Araştırma-İnceleme
(603)
Eğitim
(595)
Edebiyat
(590)
Spor-Sağlık
(484)
Kumpas-Polemik
(456)
Kurum -Kuruluş
(381)
İslam
(368)
Hatıra
(281)
Video Galeri
(265)
Belgesel
(217)
İmam Hatipliyim
(194)
Tarih
(174)
Şiir Arşivi
(116)
Türkülerimiz
(71)
Şiirlerim
(56)
Röportaj
(49)