Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

19 Kasım 2021

Fatsalı Abdullah İstikbal koronavirüs nedeniyle vefat etti

Fatsa siyasetinin sevilen isimlerinden, İstikbal Giyim sahibi Abdullah İstikbal koronavirüs nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

Merhuma Allah'tan rahmet dilerken, eş, dost ve akrabalarına da başsağlığı diliyorum.

Bekir AKKAYA /20.11.2021 /İYAD/KUMRU HABER

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Fatsalı Abdullah İstikbal koronavirüs nedeniyle vefat etti

Fatsa siyasetinin sevilen isimlerinden, İstikbal Giyim sahibi Abdullah İstikbal koronavirüs nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

Merhuma Allah'tan rahmet dilerken, eş, dost ve akrabalarına da başsağlığı diliyorum.

Bekir AKKAYA /20.11.2021 /İYAD/KUMRU HABER

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Kalitede Bireyin Rolü

Geçenlerde elime “Toplam Kalite Yönetimi El Kitabı”  adlı bir kitap geçti. Büyük sermayelerle kurulan şirketlerde üstten alta doğru tüm çalışanların nasıl bir yol izlemeleri ve nasıl başarılı olacakları özet olarak ortaya konulmuş. Kalitenin takım çalışması ile mümkün olabileceğine dikkat çekilerek  bireye büyük sorumluluklar verilmesi gerektiği belirtilmiş. Başarılı olanlara her tür ödüllendirme yapılması gerektiği vurgulanarak, kaliteden asıl maksadın çıtayı yükseltmek olduğu, sermayenin sürekli büyüme göstermesi gerektiği vurgulanarak başarının yön ve yöntemleri özetlenmiş.

            Ben kitabı okurken aklıma Avrupa Uyum yasaları geliverdi. Okuduğumuz haberlere göre sokağımızdaki bakkaldan tutun da, köydeki çiftçiye kadar bir dizi uygulamalar yakında kapımızda. Büyük ihtimal her önüne gelen bundan böyle istediği gibi bir standart uygulayamayacak. Çoklarımız

bunu AB’ye giriş hazırlığı olarak görse de benim şahsi kanaatim girmesek de bir kalite yönetimi’nin her alanda acilen ihtiyaç olduğudur. “Tedbirini al, Takdiri Allah’a bırak!” sözüne inat, büyük çoğunlumuz en önemli işerimizi bile Allah’a havale ediyoruz. Böyle bir toplumda kalitenin de standartlaşmanın da başarı sağlaması çok zor.   Şu da bir gerçek;  Türkiye’de bir çok iş yerinde çoktandır “Toplam Kalite Yönetimi El Kitabı” okutulmakta ve ona göre hareket edilmektedir. Son zamanlarda bir çok kurum ve kuruluşlarda önemsenecek derecede hareketlilik gözlenmekte ve yoğun çalışmalar yapılmaktadır.

            Bir an için, yasa ve yönetmelikler doğrultusunda her kurum ve kuruluşa hangi nedenlerden dolayı olursa olsun bir standart getirildiğini, Toplam Kalite Yönetimi doğrultusunda belirli standartlar da oluşturulduğunu düşünelim. Başarı ve gözle görülen bir kalitede yükselmesi ortaya çıkar mı? Benim şahsi kanaatim çıkmaz.

            Yasal zorunluluk olarak herkes polis gördüğünde emniyet kemerini taksa da, bunun gerekliliği bireye inandırılmadıktan sonra başarı uzun zaman alır. Getirilen yeniliklerin insana yönelik olduğu , canımızı da açıtsa bazı alışkanlıkların terk edilmesi gerektiği üzerinde bir seferberlik başlatılmalıdır. Her alanda eğitim seferberliği başlatılmalı, eğitimli insanların çoğalması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır.

            Eğitimli insanların çoğalması, kaliteyi artırır mı? Genelde artıracağı söylenilmektedir. Bugün “hortum” veya “hortumlama” gibi kelimeler akla geldiğinde kafamızın karıştığı da bir gerçektir. O zaman “eğitim” kelimesine yüklenen anlam üzerine düşünmek gerekir. Eğitimden maksat okuma- yazma ise herkes okur yazar. Eğitimden maksat diploma ise bunda da bir sıkıntı yoktur. Siz eğitimi mevki ve makamlardan tutun da fakir ve zengin olmakla da ilişkilendirebilirsiniz. Sözünü ettiğimiz kalitesizlik her noktada bir şekilde kendini göstere biliyor. Yeşil kartlı bir hastanın kullanmadığı halde bedava diye eve stok yaptığı ilaçla, çok tahsillimizin, ihtiyacı olmadığı halde hiçbir standart tanımadan para stok etmesini neyle izah edebiliriz?

            Bana göre Toplam Kalite Yönetimi bireyden başlamalıdır. Okuldan önce aileler çocuklarının önce gözlerini doyurarak kanaati ve şükrü aşılamalı, küçük şeylerle de mutluğun yaşanabileceğini göstermelidir. Hep almanın değil, vermenin de hazzını yaşatmalı, okullar bunu teşvik etmelidir. Paylaşmanın tadına vararak gönüllerde insanlık sevgisi oluşturmalı, insanların eksik yönleri tespit edilerek o yönleri doyurulmalıdır. Aksi takdirde tüm öğrenilenler eksik olan tarafa yönlendirilmektedir. Günümüzde bu durum genelde para ya da menfaate yönelik oluşmakta, bir çok kalitesizlik zaman zaman her ortamda görülmektedir. O halde bireyin maddi ve manevi eksik yönlerini mutlaka tamamlayarak eğitimin bu yönünü hesaba katarak, aile ve eğitimcilere büyük görevler düşmektedir.

            Aksi takdirde bırakın Avrupa Uyum Yasaları’nı Dünya Uyum Yasaları dahi toplam kalitede aranılan standartlara bizleri ulaştırmaya yetmeyecek, yetse de bizleri mutluluğa ulaştırmayacaktır.

            Buluşmak ümidiyle…

            Bekir AKKAYA /11 Mart 2005/KARADENİZ HABER POSTASI GAZETESİ

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Kalitede Bireyin Rolü

Geçenlerde elime “Toplam Kalite Yönetimi El Kitabı”  adlı bir kitap geçti. Büyük sermayelerle kurulan şirketlerde üstten alta doğru tüm çalışanların nasıl bir yol izlemeleri ve nasıl başarılı olacakları özet olarak ortaya konulmuş. Kalitenin takım çalışması ile mümkün olabileceğine dikkat çekilerek  bireye büyük sorumluluklar verilmesi gerektiği belirtilmiş. Başarılı olanlara her tür ödüllendirme yapılması gerektiği vurgulanarak, kaliteden asıl maksadın çıtayı yükseltmek olduğu, sermayenin sürekli büyüme göstermesi gerektiği vurgulanarak başarının yön ve yöntemleri özetlenmiş.

            Ben kitabı okurken aklıma Avrupa Uyum yasaları geliverdi. Okuduğumuz haberlere göre sokağımızdaki bakkaldan tutun da, köydeki çiftçiye kadar bir dizi uygulamalar yakında kapımızda. Büyük ihtimal her önüne gelen bundan böyle istediği gibi bir standart uygulayamayacak. Çoklarımız

Kumru İlçesi'nden Bir Görünüm (2019)

Kumru İlçesi'nden Bir Görünüm (2019)
Fotoğraf : Bekir AKKAYA


............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Kumru İlçesi'nden Bir Görünüm (2019)

Kumru İlçesi'nden Bir Görünüm (2019)
Fotoğraf : Bekir AKKAYA


............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

18 Kasım 2021

Annemi ve Odamı Özledim /Bekir AKKAYA /KUMRU TV

23 yaşında dünyanın en fazla altın kazanan sporcu unvanını alan Amerikalı Michael Phelps’in ilk sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum. “ Sadece annemi görmek istiyorum. Ayrıca odamı da çok özledim.”

            Elin Amerikalı Phelps’i bir dünya olimpiyatında defalarca dünya rekoru kırıyor, kazandığı 8 altın madalya ile dünyanın sekizinci harikası unvanını alarak tüm dünyada efsaneleşiyor ve maddi olarak da dünyada trilyonlar kazanıyor ve hemen arkasından “Sadece annemi görmek istiyorum. Ayrıca odamı da çok özledim.” Sözlerini kullanıyor.

            Gerçek başarılar böyle tatmin edici işte. Gerçek başarılarda ve hak edilerek elde edilenlerde böyle ruh halinin oluşması kaçınılmaz bir sonuç oluşturuyor. Çok az insanda bu durumu gözlemlemek mümkündür. Oturmuşluk ve kişilik bu işte…

            Böyle şöhretler bizde nasıl bir ruh haline neden olur?

            Ya da bizde ilk cümle nasıl kullanılır?

            Bunun için kâhin olmaya gerek yok.

            “Annemi benden uzak tutun. Onu görmek

bile istemiyorum. Ben ülkeme dönünceye kadar oda ve evi yıkarak bahçe duvarları tamamen yenilensin.”

            Bütün eylemlerimiz geçmişle bağımızı koparma üzerine kuruludur. Ne köyümüzü beğenir ne de eşi dostumuzu.

            Elin altın çocuğu “annemi ve odamı özledim.” Sözleri ile dünya rakorları kırmaya devam ediyor. Bizde de başarılar ya da şöhretler çevremizde kıyıma dönüşüyor.

            Üç kuruşa kavuşunca gördüklerimizi görmüyor, yaşadıklarımıza sünger çekiyoruz.

             Michael Phelps’in 9 yaşında anne babası ayrılmış. Çocuk yaşta “hiperaktivite” rahatsızlığı teşhisi koyulmuş. Ablalarının ve doktorlarının yönlendirmeleri ile yüzmeye başlamış. Ve bir kişi kadar değil tam 8 kişi kadar çalışarak bu başarıyı yakalamış ve 8 adamın yarışması sonucu elde edeceği 8 altın madalyayı ve 8 dünya rekorunu bir olimpiyata sıvdırmış. Ve hep çalışmış ve hep çalışmış.

            Bu yorucu inanılmaz çalışma temposu sonucu kazandığı madalyalardan sonra “Sadece annemi görmek istiyorum. Ayrıca odamı da çok özledim.”  Cümlelerini kullanıyor.

            Gerçek çalışma sonucu elde edilen başarılarda bu cümle söylenir. Aksi mümkün değil.

            Hak edilmeden elde edilen her ne var ise sonucunda anneyi ve yaşadığı odayı inkâr vardır. Geçmişi ile yüzleşmemek ve geçmişi unutturmak vardır. Küçümseme vardır ve yok farz etme vardır.

            Bu düzeye gelebilir miyiz?

            Önce efsanelerimizden kurtulmamız gerekir. Hayali kahramanlıklar ve hayali başarılar bu sonuca götüremez.  Ter dökmeden madalya almamaya toptan yemin etmek, ter dökmeden madalya dağıtmamaya da özen göstermek. Başka çıkar yol yok.

            Çıkan sonuçtan her birimizin insani kişilikleri oluşacak,  anamıza, bacımıza köyümüze ve kentimize küçücük odalarımızda sarılmalara neden olacaktır.

            Ben Phelps’i çok sevdim. İçimdeki ses gerçekten onun gibileri alkışlamamı, yalandan madalyalıları ve emeksiz palavracıları lanetlememi istiyor.

            Bilmem sizler de benim duygularımı yaşadınız mı?

            Bekir AKKAYA/KUMRU TV/KUMRU

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............