Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

29 Kasım 2021

Belediye Kültür Bölümü Oluşturulsun! /Bekir AKKAYA

Kumru Belediyesinin Yayla şenlikleriyle ilgili karar hala tartışılıyor.  Önceki haftalarda yazdığımız kararı destekleyen yazıya binaen olumlu ve olumsuz epey tepki aldım.  Oysa ben ilgili yazıda şenliğin bu şekilde yapılmasının doğru olmadığını, sanatçı denilen CD’den okuyanlara verilen paranın yanlış olduğunu vurgulamıştım. 

            Yayla veya diğer şenlikler için ilk yapılması gereken Kumru Belediyesi kendi bünyesinde

bu tür etkinlikler için bir bölüm oluşturmalıdır. Belediye Kültür Bölümü ilçede yapılacak her türlü etkinlikte lokomotif görevi yapmalıdır.

            Bana göre yayla şenliklerimizin en büyük eksikliği programsız ve amaçsız yapılmasından kaynaklanan düzensizliklerdir. Yapılan etkinlikler sonunda insanlarda olumsuzluklar öne çıkıyorsa, akabinde yakınmalar oluyorsa demek ki olumlu bir durum olmamıştır.  Böyle bir durumda yapmamak ve o kadar parayı boş yere harcamak bize göre en doğru yoldur.

            Daha önceden söz ettiğimiz gibi Kumru İlçesi’nin mutlaka kültürel ve folklorik bir haritası ortaya çıkarılmalıdır. Şenlikte yapılacak etkinlikler masaya yatırılarak önceden bu konuda yapılacaklarla ilgili hazırlıklar yıl boyu programlanmalıdır.

            Kumru Belediye Başkanı Ticabi Civelek “ çalışma dönemimizde yapılan bu şenlikler çalışmalarımızı aksatmaktadır” derken elbette ki haklıdır.  Eğer Belediye bünyesinde bir kültür bölümü oluşturulursa bu türden bir olumsuzluk olmaz.. Çünkü yıl boyu ilgili birim belediyenin diğer çalışmalarını aksatmadan faaliyetini sürdürmüş olur. Böyle bir birimin sadece bu yönde değil bir çok faydası olacaktır.

            Geçenlerde Kumru Belediyesinin kültür faaliyeti olarak izlediğim bir tiyatrodan söz etmek istiyorum. ORSEV’in çalışmaları sonucu ortaya çıkartılmış Nalınlar-2 adındaki tiyatro eserini ben şahsen büyük bir keyifle izledim. Daha çok küçük çocuklarında izlediği bu tiyatro eseri bana göre yetişkinler için bir eser. Televizyonlarda izlenilen programlar da bundan böyle işaretler kullanılıyor. Dolayısıyla “Nalınlar-2”tiyatro eseri yetişkinlere mahsus bir oyundur. Köyde kaçırılan bir kızın nasıl kaçırıldığı mizahi bir şekilde ve tüm ayrıntıları ile ortaya konulduğu bir oyunda çocuklara izah edilmesi mümkün olmayan bazı cümle ve sahnelerin olması anormal değildir. Anormal olan hangi yaş grubunun ilgili oyunu izlemesi gerekliliğidir. Önceki yıllarda da aynı türden yine ORSEV tarafından böyle bir oyun Kumru’da bizlere sergilenmişti.

            Eğer Kumru Belediyesinin bir kültür bölümü olmuş olsa bu tür yanlışlıkların yapılması söz konusu olamaz. Bizim bu cümlelerimizden kimse tiyatroya karşı olduğumuzu çıkarmasın.

            Zamanı gelmişken şu tiyatro konusunda da bir iki söz etmek istiyorum. Ya tiyatrodan para alınsın ya da çocuklar salona sokulmasın. Tiyatro zamanında başlatılarak, oyun başladığında kapıdan içeri kimse alınmasın. Yapılan etkinlik laf olsun veya gönül hatır nedeniyle değil, olması gerektiği için var olan kurallar doğrultusunda yapılsın. Bütün etkinliklerin başarıya ulaşması için de Belediye kendi bünyesinde bir kültür bölümü oluştursun. 

            Bizim Belediyeler kültürel faaliyetleri nasıl görür bilmiyorum. Kumru gibi küçük ilçelerde bu görev daha çok belediyelere düşüyor. Zorunlu olarak yapılan bu tür faaliyetler bizlerde genelde bir “angarya” olarak görüldüğünden pek amaca yönelik yapılmıyor. Oysa bizim ilçemiz bu tür etkinliği her gün yaşıyor. Bunların çoğu ise Belediyemizin sponsorluğunda gerçekleştiriliyor.

            Ben Yayla şenlikleri dahil tüm etkinlikleri yıla yayarak yıl boyu hazırlığın yapılmasını, bunun için belediyede bir birim oluşturulmasını, sosyal belediyecilik diye her eserin rast gele sunulmamasını en azından metnin gözden geçirilmesini arzu ediyorum… Fayda yapıyorum derken incelemeden gün gelir kimi bize “bira” reklamı yaptırır, kimi ise CD’den türkü okuyarak göbek attırır…Kimi de gözümüzün içine baka baka etkinlik numarası yaparak paralarımızı alır götürür. Tek istediğimiz biraz özen ve itina… Çok mu şey istiyoruz ki?..

            Buluşmak ümidiyle…

            Bekir AKKAYA /1 Temmuz 2006/ KARADENİZ HABER POSTASI GAZETESİ

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Belediye Kültür Bölümü Oluşturulsun! /Bekir AKKAYA

Kumru Belediyesinin Yayla şenlikleriyle ilgili karar hala tartışılıyor.  Önceki haftalarda yazdığımız kararı destekleyen yazıya binaen olumlu ve olumsuz epey tepki aldım.  Oysa ben ilgili yazıda şenliğin bu şekilde yapılmasının doğru olmadığını, sanatçı denilen CD’den okuyanlara verilen paranın yanlış olduğunu vurgulamıştım. 

            Yayla veya diğer şenlikler için ilk yapılması gereken Kumru Belediyesi kendi bünyesinde

Yumurta mı Tavuktan, Tavuk mu Yumurtadan Çıktı? /Bekir Akkaya

Gazetelerin “Tüketici Hakları” köşelerine “haklarımı bilmek” yönünden sık sık bakan biriyimdir. Tüketicilere yönelik yasalar ve bilgiler epey işime yarar. Yapılan yasal düzenlemeler “bilinçli bir tüketici” için gerçekten yarar sağlıyor. 

Alanla veren arasında bir sözleşme yapılıyor ise genelde malı satan kanuni incelikleri de sözleşme metnine çoktan yazmıştır. Genelde alıcı hep zarara uğrayan taraf olur. Yani size sözleşme teklifi getiren taraf hangi durum olursa olsun bilmeniz gereken en önemli husus teklifi getiren kişi kazançlı çıkacaktır.

Bu bilgiden yola çıkarak ilerde zarar ya da dolandırılma durumu söz konusu olması halinde haklarımıza karşı da duyarlı ve bilgilenme en uygun yoldur. Zaten ilgili taraf sizden önce hedefe koyduklarını belirleyerek yanınızdadır. Bu durumda sizinde hangi durumda bulunursanız bulunun kurtulmanız biraz zordur. Tek yapacağınız şey “git kardeşim başımdan” deme cesareti göstermeniz olacaktır.

Bütün bunları bildiğiniz halde ilgili metne imza atarak aranızda bir alış-veriş gerçekleştiyse bu eşler arasında bir nikâha dönüşmüş olur. “Ben bilmiyordum” ya da “ben yanlış yapmıştım” sözü bir anlam ifade etmez. Boşanacaksanız ya da imzaladığınız metni yırtacaksanız yine kanuni yollarla hak arama yoluna gideceksinizdir. Ancak hâkim bilgi ve belgelere göre karar vereceğinden sizin imzaladığınız kâğıdın arakasına da bakarak karar verir. Dolayısıyla eşinizle boşansanız dahi malınızdan ve kıymetli eşyalarınızdan da epey kayba uğramak artık kaçınılmaz olur. Ya da bilinçsizce aldığınız kapıya gelen o eşyadan epey zarara uğrayarak sonuca gidersiniz.

İki kişinin kendi istekleri ile oluşturduğu bir durumdan üçüncü kişilerin sorumlu tutulması mümkün değildir. Başlangıçta alan ve veren memnun ise ve yapılan işlemler kanunlara uygun ise, doğabilecek sonuçtan başkalarını suçlamak son derece yanlıştır.

Hayatımda iki konuya hep uzak kaldım. Biri futbol, diğeri para piyasası… Borsanın ne olduğunu bilmediğim gibi, altılı ganyanda hiç oynamadım. Üç beş kilo fındıktan başkalarından duyduğuma göre ben de zarar etmişim. Ama bundan kime ne ya da kimin zarar ettiğinden bana ne! Neticede her yıl olduğu gibi bu yılda fındığımı bir dostun deposuna bıraktım. Aramızdaki sözleşme ikimizin arasında bir durum. Özel ilişkilerimide sizlerle paylaşmak doğru olmaz. Neticede “aramızdaki sözleşmeyi” güle oynaya yaparken siz yoktunuz ki. Şimdi ben tutup ta “ben zarar etmişim devlet nerede” ya da “hükümet nerede” diye amcamı dayımı mı çağırayım? Hatta amcamla dayım hatırlar gibi oluyorum beni uyarmıştı bile… Kimse benim elimden fındığı zorla almadı ki…

Ben üretici ya da tüketici olarak kanuni düzenlemelerin istismarcılığın ortadan kaldırılarak, bilinçsiz tüketicilerin mağdur olmamasına yönelik yapılmalarını arzu ediyorum. Bilinçlenmek ve haklarımızı da bilmek üreticinin de tüketicinin de birinci derecede kendi yararınadır. Kanunlara uygun iki taraf arasında yapılan alış veriş kime yarar veya zarar verirse versin, üçüncü şahıslara sorumluluk vermez. İlla da bir haksızlık varsa gidilecek yer yine imza atılan sözleşme metnine uygun bağımsız mahkemelerdir.

Benden borç alarak dükkân açan birine günü gelen borcunu ödemediği takdirde o dükkânı kanuni yollarla sattırır parasını alırım düşünüyorum. Gerçek manada iflas ise “zengin olması için Allah’a dua ederim.” Devlet ya da hükümet olarak ise kanunini düzenlemelerle masa başında üreticinin malını alarak zengin olma işine sadece fındıkta değil, tüm ürünlerde bir son veririm. Fisko-Birliğe bir de bu yönden bakmak gerekmez mi?

Buluşmak ümidiyle…

Bekir AKKAYA /16 Şubat 2006/ KARADENİZ HABER POSTASI GAZETESİ

Yumurta mı Tavuktan, Tavuk mu Yumurtadan Çıktı? /Bekir Akkaya

Gazetelerin “Tüketici Hakları” köşelerine “haklarımı bilmek” yönünden sık sık bakan biriyimdir. Tüketicilere yönelik yasalar ve bilgiler epey işime yarar. Yapılan yasal düzenlemeler “bilinçli bir tüketici” için gerçekten yarar sağlıyor. 

Şenliğe Tabi ki Hayır /Bekir AKKAYA (2006 yılı yazısı)

Haklı nedene dayanan isteklerin yetkililerce yerine getirilmesi, gücü yetmeyenlerin paylaşması gerekir. İnsanların birlikteliğine ya da katılımına dayanan her ne olursa olsun bir durum söz konusu ise karşı düşüncelere de kulak vermek gerekir. Hiçbir kimse de kendi doğrularından başka doğru olmadığını, kendi görüş ve düşüncelerinin dışında bir düşünce bulunmadığı söyleyemez. Siz öyle düşünüyorsanız, ben de aksini söyleyebilirim. Dolaylı veya dolaysız sizinde paylaşmak zorunda olduğunuz etkinlik ya da şenlik, sizinde görüş ve düşünce alanlarınıza girer. Yapılan bir iş veya eyleme ya destek verir ya da karşı çakarsınız. Bir üçüncü durum ise “tarafsızlık” adına hiçbir yanda bulunmazsınız. 

İstesek de istemesek de Kumru’da yaşıyoruz. Ve Kumru’da olup bitenler, ben istemediğim halde beni olumlu ya da olumsuz etkiliyorsa uygun bir dille ya taraf ya da taraf olmamak gibi bir hakkım vardır. Bundan dolayı kimse de suç işlemediğim sürece bu söylemlerimden dolayı kınama, baskı kurma
ya da tehdit etme hakkına sahip değildir. Suç işleme durumumda ise şikâyet edilecek birimler ve verilecek cezalar da elbette mevcuttur. Bütün bunlara rağmen bazı söylemler ve sözler içinde yine aynı yasal durumlar herkes için olduğu gibi bizler için de söz konusudur… 

Bilindiği gibi Kumru Belediyesi Yayla şenliklerini maddi ve manevi ilçeye hiçbir katkısı olmaması nedeniyle iptal kararı almıştı. Bu kararı bir Kumrulu vatandaş olarak ben doğru olduğunu düşünüyorum. Olması gereken şartların yerine gelmemesi ve yapılan harcamalar noktasında benim açımdan yerinde bir karardır. Ben yanlış düşünce içersinde olsam bile kimse beni düşüncemden dolayı yargılama hakkına sahip değildir.

 Yayla şenlikleri siyasi bir durum değildir. Burada karşı olmayı veya olmamayı bir siyasi durum haline getirmek son derece yanlıştır. En azından benim bu düşüncem çok öncelere dayanan bir görüş olup yeni bir düşünce de değildir. Kumru adına yapılan bir eylemin düşünce olarak ya yanındayımdır ya da değil. Bu durum tüm Kumrulular içinde geçerlidir. 

Mevsimlik iş haline gelen sanatçı efendilere belediyece verilen paralara kesinlikle karşıyım. Benim verdiğim vergilerle bana hizmet etmekle görevli belediyenin bir kuruş getirisi olmayan bir günlük eğlence düzenlemesine karşıyım. Festivaller ve şenlikler bir amaca yönelik olarak yapılır. Şenlik günü haricinde bu harcamalar yaylaya bir şey kazandırıyor mu? Ya da ilçemiz Kumru’ya bir şey kazandırıyor mu? Bir ürünümüzü mü pazarlıyor ya da bir sanatçımızı mı tanıtıyoruz? Bu şenlik nedeniyle bir aile yıl boyu ya da bir ay olsun geçimini mi karşılıyor? 

Amaç ne? Niçin yapılır bu şenlikler? “Komşuda var bizde de olsun” mantığı hiçbir yarar getirmez. Yştırma ve bir araya getirme şenliğidir. Amacı da ilçeye katkısı oranında ölçülür. Hiçbir kurum ve kuıllarca yapıldığı halde ne getirisi oldu ki? Bu tür şenlikler yapılsa da yapılmasa da ilçeyi kaynaruluş şenliği sahiplenmemelidir. Yapılan bir etkinlik fayda ve zarar noktasında ele alınmalıdır. 

En önemlisi gerekli önlemler alınarak ve alt yapısı oluşturularak “yalandan şenlik” değil, süreklilik arz eden, zarar ettirmeyen, benim gibi muhalif üretmeyen bir şenliğe dönüştürülmelidir. 

Ben şahsen bu şenlikler yapılacaksa bazı hususların yerine getirilmesinden yanayım. Başlangıçta Kumru Belediyesince bir kültür bölümü oluşturulmalıdır. Kültür bölümüne bağlı her kesimden insanların yer aldığı bir komite teşekkül ettirilmelidir. Yayla şenlikleri dahil ilçede yapılacak tüm etkinler için bir çalışma takvimi yapılmalıdır. Yapılan şenlik veya etkinlik çalışması yıl boyu yapılmalıdır. Yayla şenlikleri bir gün için değil en az bir hafta yapılmalıdır. Şenliklerde yapılacak etkinliklerde ilçe kültürü öne çıkartılmalıdır. Daha da önemlisi bu konuda diğer ilçelerle işbirliğine gidilerek bazı şenliklerin birlikte düzenlenmesi sağlanmalıdır. Bunların hiç birisi yoksa elbette ki yapılmamalıdır.

 Kumru Belediyesi de büyük ihtimal bu nedenlerle böyle bir karara varmıştır. Bir günlük şenlik için bir ay arka plan çalışması için belediyede seferberlik ilan etmek Kumru’ya hizmet sayılamaz…Parası olanın eğlenme hakkıdır ama, bu belediyeden ya da benim verdiğim vergiden olmamalı… Buluşmak ümidiyle…
BEKİR AKKAYA
Yayın Tarihi : 15 Temmuz 2006 Cumartesi
Güncelleme :18 Temmuz 2006 Salı 11:31
Yorumlarınız
Zekai Sana IP: 85.107.241.xxx Tarih : 26.07.2006 01:02:50Belediyenin kararını destekliyor, Bekir Bey'in düşüncelerine katılıyorum. İçeriksiz, yoz, hiç bir yararı olmayan,külfet getiren, yaylanın doğal dokusunun bozulmasına neden olan, hijyenik olmayan ortamda insan sağlığını tehdit eden, kalabalığın toplanmasından öteye geçmeyen şenliklerin iptali yerinde bir karardır.İçerikli ,proğramlı, faydalı halk günleri yapılması daha yerinde olur
Kemal DÖLEŞ IP: 88.226.35.xxx Tarih : 29.07.2006 15:08:19Teşekkür ederim.Başarılarınızın devamını dilerim
kumrulu IP: 85.96.94.xxx Tarih : 21.08.2006 18:19:37Belki size göre şenliklerin yapılmaması uygun olmayabilir, soruyorum size Kumru'da sosyal ve kültürel ne tür faaileytler var (her vatandaşın katılabileceği). Parası olan değil bu tür şenliklere şenlik alanına çıkabilecek vatandaşlar bile katılabiliyordu gerekirse orada yiyeceği yemeğini evdeki hazırlardan götürse bile, Bu şenliğin kim tarafından yapılırsa yapılsın önemli olan yapılmasıdır. Lütfen bunu yanlış yorumlamayalım yanlış taraflara çekmeyelim lütfen. Teşekkürler

Şenliğe Tabi ki Hayır /Bekir AKKAYA (2006 yılı yazısı)

Haklı nedene dayanan isteklerin yetkililerce yerine getirilmesi, gücü yetmeyenlerin paylaşması gerekir. İnsanların birlikteliğine ya da katılımına dayanan her ne olursa olsun bir durum söz konusu ise karşı düşüncelere de kulak vermek gerekir. Hiçbir kimse de kendi doğrularından başka doğru olmadığını, kendi görüş ve düşüncelerinin dışında bir düşünce bulunmadığı söyleyemez. Siz öyle düşünüyorsanız, ben de aksini söyleyebilirim. Dolaylı veya dolaysız sizinde paylaşmak zorunda olduğunuz etkinlik ya da şenlik, sizinde görüş ve düşünce alanlarınıza girer. Yapılan bir iş veya eyleme ya destek verir ya da karşı çakarsınız. Bir üçüncü durum ise “tarafsızlık” adına hiçbir yanda bulunmazsınız. 

İstesek de istemesek de Kumru’da yaşıyoruz. Ve Kumru’da olup bitenler, ben istemediğim halde beni olumlu ya da olumsuz etkiliyorsa uygun bir dille ya taraf ya da taraf olmamak gibi bir hakkım vardır. Bundan dolayı kimse de suç işlemediğim sürece bu söylemlerimden dolayı kınama, baskı kurma
ya da tehdit etme hakkına sahip değildir. Suç işleme durumumda ise şikâyet edilecek birimler ve verilecek cezalar da elbette mevcuttur. Bütün bunlara rağmen bazı söylemler ve sözler içinde yine aynı yasal durumlar herkes için olduğu gibi bizler için de söz konusudur… 

28 Kasım 2021

Kumru'da Neler Oldu? /Bekir AKKAYA

Not : Bu Yazı 2005 yılında yazılmıştır...

Dolu dolu günler geçirmek ve dolu dolu yaşamak herkese nasip olsun. Yaşadığımız güzellikleri sizlerle paylaşmak ve yaşatanlara bu köşede teşekkür etmek istiyorum. 

Ne var ki günlük olarak yazsak ancak bu tempoya yetişebiliriz. Yeşil İlçemiz Kumru’da son zamanlarda çok sayıda program ve etkinlik üst üste yapılıyor. İlçemize ilkkez gelenlerin, ilçemizi bir iki saatliğine görmesi “gerek insan ilişkilerini ve gerekse Kumru’muzun güzelliklerine” hayran kaldıklarını hiçte böyle bir ilçe ile karşı karşıya kalacaklarını tahmin etmediklerini söylemeleri bizlere hem keyif ve hem de üzüntü veriyor. Üzüntü vermesinin nedeni “İlçemizi hak ettiği ölçüde benim kanaatim tanıtamıyoruz.” Emin olun bizim tanıtımımızı yapanlar Kumru’da tesadüfen de olsa bir yudum su içenler genelde.

Kumru’da sokaklar yaz ve kış hep cıvıl cıvıldır. Ben sahilde bir çok yerleşim birimlerinde akşam saat 9.00’da sokakların boşaldığını bilirim. Ama bizim Kumru’da gece saat 12.00’de yürüyüş yapılarak doyumsuz sohbetler yapıldığını, zaman zaman yol boyu sohbetlerine kendimin de katıldığını söyleye bilirim. Geçmiş yıllarda ŞİMAL-EV’de sabahlara kadar
doyumsuz ve seviyeli muhabbetler yapıldığına çok şahit olmuşumdur. Kumru Huzurlu ve emin bir ilçe… Kumru canlı ve neşeli bir ilçe… Böyle bir ilçede yaşamak ve görev yapmak benim açımdan bir ayrıcalıktır. Tabi ki başkaları için de…

Siz bu yazıları okurken bir yerlerde mutlaka bir proğram çalışması ya da bir sosyal etkinlik mutlaka mevcuttur. Proğram çalışması içersinde bulunanlar, yaptığımız gösteriyi nerede sunabiliriz diye bir düşünceleri de yoktur. Gönülleri bu konuda rahattır.

Erçal AŞ ve özellikle Bir Kumru Sevdalısı İsmet Erçal “Kumru kültürüne yaptığı sayısız katkının yanında, bir Kültür Sarayı yaparak Kumrulunun hizmetine sunmuştur. Kumru’ya gelip salonun içersine girenlerin hayranlıkları gözlerine ve sözlerine yansımaktadır. Birçokları bu güzellikleri görünce bir anlam verememekte, “keşke her ilçede bir İsmet Erçal olsa” diyerek memnuniyetlerini ifade etmektedir. Bizim Kumrumuzun çekemezleri de “ biz birilerine ödül verdirerek şov yaptırmayız diyerek sayfalar dolusu hikaye ve masallar yazmakla meşguldürler. Sanki görünmeyen bir köy var uzakta…Oysa insanlar gördüklerine ve dokunduklarına inanıyor, boş sözler kimsenin de umurunda değil.

Sahnede 27 kişi ve güle oynaya, oynayacakları tiyatronun son hazırlıklarını sürdürüyorlar. Nerede mi? Kumru Halk Eğitimi Salonunda. Kumru Halk Eğitim Tiyatro Ekibi Üstün Dökmen’in Komşu Köyün Delisi oyununu yakında Kumrululara sunacaklar. Yönetmenliğini Öğretmen D.Mehmet Muslu’nun yaptığı tiyatro oyununu bana göre deliler değil, akıllılar izlemeli. İzlemeli ki, tescilli deli ile akıllılık arasındaki farkı gözleri ile görmeli. Ben çoktan biletimi ayırttım bile…Nereden mi ? Tabi ki deliler bölümünden…

Bugünlerde Kumru Spor severler, gerek oynayarak ve gerekse izleyerek sporun keyfini çıkartıyor. Kumru Emniyet Amirliği’nin düzenlemiş olduğu Halı Saha Futbol Turnuvası bütün hızı ile sürüyor. Sona yaklaşıldıkça heyecan artıyor. Bakalım turnuva sonunda kupa kimin olacak? Biz buradan tüm takımlara başarılar diliyor, etkinliği düzenleyenlere de teşekkürlerimizi iletiyoruz.

Bu arada Kumrumuzda sokaklarımız bayraklarla donatıldı. Bayrak bizler için namusla eş değerdir. Her şeyden vazgeçilir ama bayrak ve vatandan asla…Türk Eğitim-Sen Fatsa Temsilciliği ve Gazetemiz iş birliği ile yaptığı “Çanakkale Şehit Ve Gazilerini Anma Proğramı” Erçallar Kültür Sarayında Türk Eğitim Sen Kumru Temsilci Başkanı Hacı Hüseyin Sana’nın gayretleri ile Kumrululara da sunuldu. Salonun tıklım tıklım dolması proğramın ilçemizde gösterilmesi Kumruluları son derece memnun etti. Kumrulu şehitlerin resimleri bir çoklarının ağlamasına neden oldu. Bu vesile ile tekrar teşekkür ediyoruz.

Kumru Kaymakamlığınca başlatılan,Halk Eğitim Müdürlüğü ve İlçe Gençlik ve Spor Müdürlüğününce yürütülen “Step ve Aerobik” kursu Kumrulu bayanları çok sevindirdi. 25 kişinin katılımı beklenirken, kursa 60’ın üzerinde bayanın katılması Kumrumuzdaki canlılığın en büyük göstergesi. Kumrumuza hayırlı olsun diyor, diğer etkinlik ve prğramlarda buluşmak ümidiyle saygılar sunuyorum. Buluşmak ümidiyle…
Bekir Akkaya
Bekir Akkaya
Yayın Tarihi : 26 Mart 2005 Cumartesi
Güncelleme :28 Mart 2005 Pazartesi 10:48
Yorumlarınız
muhammet IP: 193.255.92.xxx Tarih : 31.03.2005 14:17:53Bence hiçte yavaş değil. ilçemizden uzaklaşdıgımız zama sizin o eşsiz yazılarınızdan faydalanarak ilçemiz den haberdar oluyoruz size teşekkürür ederim

Kumru'da Neler Oldu? /Bekir AKKAYA

Not : Bu Yazı 2005 yılında yazılmıştır...

Dolu dolu günler geçirmek ve dolu dolu yaşamak herkese nasip olsun. Yaşadığımız güzellikleri sizlerle paylaşmak ve yaşatanlara bu köşede teşekkür etmek istiyorum. 

Ne var ki günlük olarak yazsak ancak bu tempoya yetişebiliriz. Yeşil İlçemiz Kumru’da son zamanlarda çok sayıda program ve etkinlik üst üste yapılıyor. İlçemize ilkkez gelenlerin, ilçemizi bir iki saatliğine görmesi “gerek insan ilişkilerini ve gerekse Kumru’muzun güzelliklerine” hayran kaldıklarını hiçte böyle bir ilçe ile karşı karşıya kalacaklarını tahmin etmediklerini söylemeleri bizlere hem keyif ve hem de üzüntü veriyor. Üzüntü vermesinin nedeni “İlçemizi hak ettiği ölçüde benim kanaatim tanıtamıyoruz.” Emin olun bizim tanıtımımızı yapanlar Kumru’da tesadüfen de olsa bir yudum su içenler genelde.

Kumru’da sokaklar yaz ve kış hep cıvıl cıvıldır. Ben sahilde bir çok yerleşim birimlerinde akşam saat 9.00’da sokakların boşaldığını bilirim. Ama bizim Kumru’da gece saat 12.00’de yürüyüş yapılarak doyumsuz sohbetler yapıldığını, zaman zaman yol boyu sohbetlerine kendimin de katıldığını söyleye bilirim. Geçmiş yıllarda ŞİMAL-EV’de sabahlara kadar

Allah Rahmet Eylesin!/Bekir Akkaya

Geçtiğimiz hafta Kumru Atatürk Pansiyonlu İlköğretim Okulu Türkçe öğretmeni Kumru Ballık Köyünden Şükrü Tevek’in ölümü ile eğitim camiası olarak büyük üzüntü yaşadık. Genç yaşta alışık olmadığımız boğulma sonucu hayatını kaybeden Şükrü Tevek’e Allah’tan rahmet, yakınlarına, eğitim camiasına, dost ve sevenlerine Allah’tan sabırlar niyaz ediyorum.
Şükrü Tevek güzel bir insandı. Öğrendiğimiz bilgiler doğrultusunda suda boğulma hadisesi ile “şehit” olarak ruhunu teslim etti. Namazına büyük özen gösteren kardeşimiz, yine akşam namazını kıldıktan hemen sonra düştüğü Elekçi Deresinde bizim ifade biçimimizle “öldü.” Oysa yine kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e göre “şehitler ölmez!”

Kelime ve kavramlar anlamlandırılırken o kelimenin orijinali, kelime ve kavramlara anlam kazandırır. İslami kaynaklarda suda boğulanlar “şehit” olarak kabul edilir. “Şehit” kelimesi ise İslami bir kavramdır. Dolayısıyla kardeşimiz Şükrü Tevek şehittir. Allah mekânını cennet etsin.
Her ölüm haberinde beni bir ürperti alır. Ölüm korkutucu ve kurtuluşu olmayan bir sondur hepimiz için. Ve “Her nefis ölümü tadacaktır.” Uyduruk yıl kavramları ve uyduruk sayı kavramları ile doğduğumuz andan itibaren yaşlarımız ilerledikçe o korkunç sona yaklaştığımızı iliklerimize kadar hissederiz. Ama ne yazık ki, “korkunun ecele bir faydası olmadığını”
da biliriz. Çevremizde her gün birileri eksilse de unutmaya çalışır, o korkunç sonu hatırlamamak için gayret gösteririz. Bilinmeyen bir anda ve bilinmeyen bir şekilde ya da hemen şimdi “ölmüş” oluruz. Tek dünya kulağımızla duyamayacağımız “sala” da kendi selamız olur. Peki, ölüm bu kadar ürkütücü bir şey midir?
Eğer “kadavra” mantığı ile “ölüm” düşünülürse korkunç bir son, belirsiz bir yok oluştur. Bedenin çürümesi ve dağılması, kurtlara yem olması ve kaybolup gitme… Dünya mantığı ile sonuç korkunç, kabul edilmesi mümkün olmayan bir felakettir.
İlgili ayetin malini tekrar etmekte fayda var. “Her nefis ölümü tadacaktır.” Dikkat edilirse burada “her nefis ölecektir.” Denilmiyor. Ölümü tatmak, ölmek anlamına gelmez. Dolayısıyla “ölümü tatmak” var ama “ölmek yok.” Yani siz ölümün ne olduğunu tadıyorsunuz. Tadış sizde bir şey değiştirmiyor. Herhangi bir şeyi tattığınız zaman nasıl şuurunuzda, idrakinizde bir değişme olmuyorsa, sadece o şeyin ne olduğunu anlıyorsanız," ölümü tatmak" demek bu bedeni kumanda edemez hale gelmeniz demektir. Bu bedene kumanda edemez hal ise ruhun (özün) bedenden ayrılması sonucu oluşmakta, öz yani ruh ise yaşamını sürdürmektedir.
Bizim öğrendiğimiz türden ölüm yok oluş değildir. Doğmakla da nefisler var olmamıştır. Bütün ruhlar aynı anda yaratılmış ve “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna hep birlikte “Evet sen bizim Rabbimizsin!” sözü ile karşılık vermişlerdir. Dünya hayatı ise yaşamın bir parçası bedenle ruhun bir araya gelmesinden ibarettir. Dünyaya doğmadan önceki hayatı nasıl hatırlayamıyorsak, dünya hayatı içersinde, yanımızdan ayrılanlarla da aynı türden bir bağ kurmamız da dünyevi mantıkla mümkün değildir. Dünya hayatının öncesi ile sonrası arasında bedenen yaşarken bir bağ kurmak aslında mümkündür. Peygamberler ve veliler bu üç boyutlu hayatla iç içedir. Ruhun uygun metotlarla terbiye edilmesi mucize oluşturmasa da “keramet” ya da “istidraç” türünden insan yaşamında farklı bir aralık oluşturacağı kutsal kitaplara göre mümkündür.
Ölüm ruhun bedenden ayrılmasıdır. İnanılsa da inanılmasa da ilk yaratıldığımızdan bu yana hayat devam ediyor ve devam edecek. Ve gerçekte öldükten sonra anlaşılacaktır. Ben inanıyorum ki Şükrü Kardeşim bizden çok daha mutlu ve huzurlu olarak bizleri selamlıyor. O güzel bir şekilde dünya dönemini bitirdi. Zor olan bizim dünya dönemini bitirme şeklimiz.” Allah bizlere de güzel ölümler nasip etsin ve sonumuzu hayreylesin! Kendisine tekraren Allah rahmet etsin diyor, Fatihalar gönderiyorum…
Buluşmak ümidiyle…

Bekir AKKAYA /22 Haziran 2006/KARADENİZ HABER POSTASI GAZETESİ