28 Aralık 2007

Ölümden Sonrasına Yolculuk-Cennet ve Cehennem-8 /Bekir AKKAYA

Bu satırları yazdığım sırada bir televizyon kanalında “Türkiye’nin korkuları” tartışılıyordu. İlginç, aslında bu kadar yazdıktan sonra bazı kelimeleri kullanmak ya da kalıp dışı bir cümle ne anlam ifade edebilir? Mesela biri çıksa “Herkes cennete gidecek!” dese kime ne zararı olur?
Hayatımızın her alanında olduğu gibi din konusunda da korkularımız çok fazla. Korkudan maksadım günah işleme korkusu. Din aslında günahları akla getirmemeli ve dinin öğretilerinde günaha çok yer olmamalı. Bunun da ötesinde kimse günah bekçiliğine soyunmamalıdır. Din konusunda görüş ve düşüncesinden dolayı her ülkede bırak mahalle baskısını ruh ve beden ayrılmasına bile neden olan bir dünyada yaşıyoruz. “Din Bu” adında iki farklı inananın yazdığı iki kitabı okumuş biri olarak, hangi inanç ve düşünceden olursa olsun, asıl yaratanın bile reva görmediği yaşam hakkını ortadan kaldırma durumları ister istemez bizim de kendi düşüncelerimizi istediğimiz gibi paylaşma imkanı vermemektedir. Söz konusu kitaplar nedeniyle bildiğim kadarıyla her iki yazar da istemedikleri durumlarla karşı karşıya gelmişlerdir. Oysa korku olan yerde dinden de, başka şeyden de söz edilemez. Sağlıklı bir kabul ve teslimiyet ancak korkulardan arınmakla mümkün olur.
Korkunun akılla bir ilişkisi vardır. “En çok Allah’tan Alimler korkar” ifadesi, aslında bilgiyle ilgilidir. İslam’daki takvanın karşılığı akıl ve bilgidir. Akıl ve bilginin yetersizliğinde ise devreye ruhu arındıran uygulamalar girer. İşte buradaki öğretiler İslam’da tasavvuf olur, başka dinlerde başka şey. Ne olursa olsun ruhsal bir durum söz konusu ise ve bedende
ruhsal bir acı çekiyor ise bir şekilde bunu tedavi etmek kaçınılmazdır. Psikiyatri ya da psikoloji belki de modern bilimin ruhla bedenin ayrılmasına kadar zaman dilimindeki bir tasavvuf ya da bir tarikatıdır. Kabul edelim ki klasik tarikat ya da modern tarikat kişiyi tedavi edemedi. Adam gitti, intihar etti. “Besleyemedik öldü, yenisine bakalım” ifadesiyle olay geçiştirilemez. Burada ölen kişiyi bir düşünce toprak oldu, yok oldu kabul edip yok sayması, bir düşüncenin ise bir başka beden ya da bir varlıkta oluşacağını sayması, bir başkasının ise cennet veya cehenneme göndererek ilelebet orada kalmasını sanması korkuların da artması demektir. Oysa korku “Allah’tan geldik ve O’na döndürüleceğiz.” İfadesine yönelik olmalıdır. Korku bilgelikle ve bilinmezlere yol alarak, bu dünyada yaşarken, ölüm sonrasındaki hayata uyum sağlamak amacıyla ruhsal yönümüzü de geliştirmek ve kirlenmemek üzerine, bedeni ve elbiselerimizi korur gibi ruhun da kirlenmemesine özen göstermeliyiz.
Aslında cennet ve cehennem bir yüzleşmenin ve gerçekliğin adıdır. Dünya hayatında beden ve ruhun uygun tarzda yaşanması cennetle eş değerdir. İslam İnancında “Çocuk İslam Fıtratı Üzerine Doğar ve Buluğ Çağından Sonra Değişir.” Hükmü, dünyaya gelmeden önce bütün ruhların bütün kirliliklerden uzak olduğunun ifadesidir. Ruhun kirlenmeye başladığı an, din olgusunun da, ahret olgusunun da başladığı andır. İnsan kendi iradesini ortaya koyarak iyi veya kötü kavramlar yönünde cennet veya cehennem’e yolculuğu da başlamış olur. Ruh bedenden ayrıldığı an, ruhsal yaşantı da başlar. Dünya ile Ahret arasındaki bu ilk basamak, bizim günah dediğimiz davranışları en çok yapanların bulunduğu mıntıkadır. Hatta bu dünyada yapılan bedensel ve ruhsal kötü davranış sergileyen ruhlar yaptıkları fiillere göre aynı yerleri paylaşırlar. Burası ruhlar için bir zindan ve büyük bir acıdır. Cehennem acısını burada iliklerine kadar yaşarlar. Yaptıkları kötülüklerle yüzleşme ve pişmanlık duyma yeridir. Çektikleri , pişmanlıkları ve inkar ettiklerini kabul ettikleri oranında bir üste yükselirler. Ruha dünyada bulaşan bütün tortular burada yok olur. Ruhun aslına dönmesi tabi ki zaman alır. Bu böyle zamansız zaman dilimi içersinde sürer gider ve çok zaman da alsa ruh aslına döner.
Dünya hayatını ruh ve beden olarak yaratıldıkları fıtrat üzerine sürdürenler ise bu acı ve ızdırabı yaşamayarak hızla ruhun en yüksek mekanına yükselirler. Muhteşem bir hayatı yaşamaya başlarlar. Çok arınmışlar ya da bu iş için görevli olanlar alt basamaklara inerek kendine gelemeyen ruhlara yardımcı olurlar. Onların gerçeği görmelerini hızlandırırlar. Ve zamansız zaman boyu Cennette yaşamın gerçeğini sonsuz bir şekilde yaşarlar.
Ve Cennet, bütün ruhları içinde barındıracak kadar büyüktür. Bunun da ötesinde Allah’ın rahmeti sonsuzdur. ( Allah’u Alem.)=Allah En İyisini Bilir.
Küçük Bir Not: “Ateş, Ateşle Oynuyor!” kitabını çok önceden okumuştum.
Buluşmak Ümidiyle.
Bekir AKKAYA/Kumru Haberci Gazetesi/Kumru/Ordu/29/12/2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...