Bir şeye inanılmıyor olması, o şeyin yok olmasına neden olmaz.
Her zaman ifade ettiğim gibi İlke ve duruş noktasında bir tutarlığı bulunmayanlar, rüzgarın önünde bir yaprak gibi rüzgarın yönüne göre ilke ve duruş sergilerler. Rüzgarın adını dahi bilmeden hayatlarının her alanını ilkesiz ve duruşsuz olarak bitirirler.
Biri çıkar bilerek kendince seviyeli dalga dubara muhabbetiyle “Bekir Hoca herkesi çennete sokacak” ifadesinin ardından “cennet” kelimesini bile “İslam Hususu” kelimesi ile sınırlayarak “bundan kelli” kelimeleri ile muhabbet ortamı hazırlarlar.
Kelime ve kavramları sokak diliyle ifade etmeye çalışarak “cennet”i, cennet abu mesafesine dünüştürerek “uzay araçları” ifadesini de kullanarak bizim bu yazıları neden yazdığımıza dair çeşitli sanaryoları akla getirirler.
Öte taraftan bir başkası da işi kendi kibrine ve heyheylerine ve dahi kişiliğine saldırı olarak görüp, gördüğü ve yediği fırçaları düşünerek kendini “cennet anahtarının sahibi”
düşüncesiyle hoca-öğrenci kalıbı ile ilim ve bilim adamlığına soyumur. Kaş-göz hareketleri ile fısıltılı odaklar beslemesi ahlakıyla ilim ve irfan dağıtır. Suni ortamların beslemesi ile “fısıltılı ve karanlıklarda oluşturulan örtülü ilişkiler sonucu geldiği yerlerin ve aldığı hak edilmemiş ürünleri ile uzerine vazife olmayan konularda ahkam keser.
“Müfessir ayakları ile, adı ve sanı bilinmez uyduruk isimlerle basit bir muhabbetin bile içine etmeyi ihmal etmezler. Aynı pozosyonun adamları, güçlü gördüklerine ise kendilerinin tüm çıkıntılarını göstererek bir yer edinmeye çalışırlar. Bırak duruş
ortaya koymayı“ geç yiğidim geç” mantığı ile yaşanması mümkün olmayan hayatı gerçek gibi algılatmaya çalışırlar.
Psikolojik bir hastalığın nedenidir isimsiz yazılar yazma gayreti. Ortaya çıksalar “ kabak gibi “ ayıplı uzantıları ortaya çıkacağını onlarda bilirler. Gizliklikte keramet aramaları “ kerametsizliklerindendir.”
İnternetin çıkması ile buldukları deliklerden yazı ve yorum yazarak kendilerini tatmin etmeye çalışırlar. Desteksiz ifadelerle bu toplumun önde tuttuklarının yanında yer bulma görüntüsü vermeye gayret gösterirler. Bir noktada özentidir. Çocuklar için bir geçiş dönemi, yetişkinler için ise tedavisi zor bir hastalık.
Psikolojik hastalıklarda en önemli husus hastanın hastalığını kabul etmesi durumudur. Eğer hasta bir problemin olduğunu kabul ederse tedavide mümkündür.
Eğer hasta bütün olumsuz durumlarını gerçek gibi algılayıp, hasta olmadığını düşünüyor ise doktor’un bu durumda yapabileceği pek bir şey yoktur.
Kalıbının adamı olmayanların en büyük özelliği, gerçeğe yakınlaştığınızda rahatsız olmalarıdır. Deli olmayana “deli” denilmesi pek anlam ifade etmez ama, az buçuk delilik emaresi bulunana, bırak “deli” kelimesini bu kelimeyi çağrıştıracak bir kelimeyi bile kullanmanız ortalığı birbirine katması için yeterli bir nedendir.
Tepki aslında gerçekle eş değerde bir kelimedir. Gerçeğe yaklaştıkça tepkiler artar. Hayal ise keyif verir ve gerçeği örter. Bu hal ise gerçekle karşı karşıya gelene kadar devam eder.
Bilinen bir durum ise şudur. Tepkinin en gerçek nedenini tepki gösteren bilir.
Dünyada gelişmişliğinde, bilgi ve birikiminde bir ölçüsü mevcuttur. Ruhsal dünya içinde bu ölçü pek değişmez. İlimde derinlik “alim” olunmasına, zulümde derinlik “ zalim” olunmasına vesile olur. Her gördüğünün şöhretine sulanma ve her uzun ağacın dibinde fotoğraf çektirme somut veya soyut düşüncede anlamsız ve boş olarak bir derinlik oluşturmaz.
Kişilik ölçümü için, kolay soru, kolay cevap. Gerisi fasa-fiso...
Paran var mı? –Yok. Malın Var mı?- Yok. Namın var mı? – Yok. Makamın var mı? – Yok. İlmin var mı? – Yok. Manevi Derinliğin var mı? –Yok. Bir ilken var mı? – Yok. Belirgin bir zekan var mı? – Yok. Herkesin dikkatıni çekecek ve seni ön plana çıkartacak bir meziyetin var mı? – Yok. Bir buluşun ya da bir icadın var mı? – Yok. Payandasız ve alevere –dalevere dışında hak ettiğin bir birikimin var mı? – Yok. Uzun vadeli ve hayata geçirmek istediğin bir planın ya da bir projen var mı? – Yok.
Bütün bu yokluklarda hala kendine bir yer edinme gayreti boşuna bir çabadır. Bu tür olanların en iyi davranış biçimi sabahleyin kendini sokağa atarak önüne çıkacak kısmetlerle idare etmesi olacaktır. Amaçsız sokak dolaşmaları bir risk olsa da, kısmette umulandan büyük bir dilim çıkması da bir ihtimal dahilindedir. Soyut ve somut kahramanlık ise risk almakta değil, yukardaki yokları “var”a dönüştürmekle mümkündür.
Buluşmak ümidiyle.
Bekir AKKAYA/KUMRU
Her zaman ifade ettiğim gibi İlke ve duruş noktasında bir tutarlığı bulunmayanlar, rüzgarın önünde bir yaprak gibi rüzgarın yönüne göre ilke ve duruş sergilerler. Rüzgarın adını dahi bilmeden hayatlarının her alanını ilkesiz ve duruşsuz olarak bitirirler.
Biri çıkar bilerek kendince seviyeli dalga dubara muhabbetiyle “Bekir Hoca herkesi çennete sokacak” ifadesinin ardından “cennet” kelimesini bile “İslam Hususu” kelimesi ile sınırlayarak “bundan kelli” kelimeleri ile muhabbet ortamı hazırlarlar.
Kelime ve kavramları sokak diliyle ifade etmeye çalışarak “cennet”i, cennet abu mesafesine dünüştürerek “uzay araçları” ifadesini de kullanarak bizim bu yazıları neden yazdığımıza dair çeşitli sanaryoları akla getirirler.
Öte taraftan bir başkası da işi kendi kibrine ve heyheylerine ve dahi kişiliğine saldırı olarak görüp, gördüğü ve yediği fırçaları düşünerek kendini “cennet anahtarının sahibi”
düşüncesiyle hoca-öğrenci kalıbı ile ilim ve bilim adamlığına soyumur. Kaş-göz hareketleri ile fısıltılı odaklar beslemesi ahlakıyla ilim ve irfan dağıtır. Suni ortamların beslemesi ile “fısıltılı ve karanlıklarda oluşturulan örtülü ilişkiler sonucu geldiği yerlerin ve aldığı hak edilmemiş ürünleri ile uzerine vazife olmayan konularda ahkam keser.
“Müfessir ayakları ile, adı ve sanı bilinmez uyduruk isimlerle basit bir muhabbetin bile içine etmeyi ihmal etmezler. Aynı pozosyonun adamları, güçlü gördüklerine ise kendilerinin tüm çıkıntılarını göstererek bir yer edinmeye çalışırlar. Bırak duruş
ortaya koymayı“ geç yiğidim geç” mantığı ile yaşanması mümkün olmayan hayatı gerçek gibi algılatmaya çalışırlar.
Psikolojik bir hastalığın nedenidir isimsiz yazılar yazma gayreti. Ortaya çıksalar “ kabak gibi “ ayıplı uzantıları ortaya çıkacağını onlarda bilirler. Gizliklikte keramet aramaları “ kerametsizliklerindendir.”
İnternetin çıkması ile buldukları deliklerden yazı ve yorum yazarak kendilerini tatmin etmeye çalışırlar. Desteksiz ifadelerle bu toplumun önde tuttuklarının yanında yer bulma görüntüsü vermeye gayret gösterirler. Bir noktada özentidir. Çocuklar için bir geçiş dönemi, yetişkinler için ise tedavisi zor bir hastalık.
Psikolojik hastalıklarda en önemli husus hastanın hastalığını kabul etmesi durumudur. Eğer hasta bir problemin olduğunu kabul ederse tedavide mümkündür.
Eğer hasta bütün olumsuz durumlarını gerçek gibi algılayıp, hasta olmadığını düşünüyor ise doktor’un bu durumda yapabileceği pek bir şey yoktur.
Kalıbının adamı olmayanların en büyük özelliği, gerçeğe yakınlaştığınızda rahatsız olmalarıdır. Deli olmayana “deli” denilmesi pek anlam ifade etmez ama, az buçuk delilik emaresi bulunana, bırak “deli” kelimesini bu kelimeyi çağrıştıracak bir kelimeyi bile kullanmanız ortalığı birbirine katması için yeterli bir nedendir.
Tepki aslında gerçekle eş değerde bir kelimedir. Gerçeğe yaklaştıkça tepkiler artar. Hayal ise keyif verir ve gerçeği örter. Bu hal ise gerçekle karşı karşıya gelene kadar devam eder.
Bilinen bir durum ise şudur. Tepkinin en gerçek nedenini tepki gösteren bilir.
Dünyada gelişmişliğinde, bilgi ve birikiminde bir ölçüsü mevcuttur. Ruhsal dünya içinde bu ölçü pek değişmez. İlimde derinlik “alim” olunmasına, zulümde derinlik “ zalim” olunmasına vesile olur. Her gördüğünün şöhretine sulanma ve her uzun ağacın dibinde fotoğraf çektirme somut veya soyut düşüncede anlamsız ve boş olarak bir derinlik oluşturmaz.
Kişilik ölçümü için, kolay soru, kolay cevap. Gerisi fasa-fiso...
Paran var mı? –Yok. Malın Var mı?- Yok. Namın var mı? – Yok. Makamın var mı? – Yok. İlmin var mı? – Yok. Manevi Derinliğin var mı? –Yok. Bir ilken var mı? – Yok. Belirgin bir zekan var mı? – Yok. Herkesin dikkatıni çekecek ve seni ön plana çıkartacak bir meziyetin var mı? – Yok. Bir buluşun ya da bir icadın var mı? – Yok. Payandasız ve alevere –dalevere dışında hak ettiğin bir birikimin var mı? – Yok. Uzun vadeli ve hayata geçirmek istediğin bir planın ya da bir projen var mı? – Yok.
Bütün bu yokluklarda hala kendine bir yer edinme gayreti boşuna bir çabadır. Bu tür olanların en iyi davranış biçimi sabahleyin kendini sokağa atarak önüne çıkacak kısmetlerle idare etmesi olacaktır. Amaçsız sokak dolaşmaları bir risk olsa da, kısmette umulandan büyük bir dilim çıkması da bir ihtimal dahilindedir. Soyut ve somut kahramanlık ise risk almakta değil, yukardaki yokları “var”a dönüştürmekle mümkündür.
Buluşmak ümidiyle.
Bekir AKKAYA/KUMRU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...