26 Şubat 2008

YAŞAMAK – HİSSETMEK-Abdullah Saygı'nın Kaleminden

Her insanın kendince düşünceleri sonucu güçlü olmaya, and içtiği, hissettiği küresel denilen çağda zoraki değil de tercihen yalnız olmak zorunda bırakılan insanoğlunun birbirini araması anlatması yaşamasıdır.

Hissetmek.

Duyguları yaşamada görsel kılmanın öğretildiği seyretmekten, bakmaktan fazlasını yapabilenlerin duyabileceği anlayabileceği insan olmanın sorumluluğunu bilen, yüreklere dokunuştur hissetmek, yaşamak.

Ağlamayı bilen sever sevmeyi sevilmeyi tadan mutluluğa erişir ulaşır. Bu duyguların yoğunluğunu tadamayan hiçbir insanoğlu yoktur. Duygu ve hisler bazen bizleri hüzünlendirir bezen neşelendirir bazense hırçınlaştırır. İnsanız çünkü çoğu zaman kendimizi yalnız hiçbir yere ait
olmayan layık görülmeyen hep yabancı gibi bulunduğumuz ortamlardan uzaklarda dışarıda görür hissederiz. Toplum içersinde kendimiz bazen dışlanan muhabbete yabancı sanki tanık konumunda hislerle gözlemleme ve izlemekten öteye geçmememiz gerekliliğini düşünürüz. Yaşamaktan duygularımızla hislerimizle içe kapalı yaşamaktan unutuveririz bütün dünyayı.

Kapılırız rüyalar âlemin de gibi içimizde boğuşmaya, Sonuca ulaşmak ise soru işaretleriyle dolu bir durum olur netleşir karşımızda. Yaşamak duyguları derinlemesine huzuru bulmak için yaşamak. Dünyayı sadece kendi göz ve penceresinden görerek, anlamadan,
 dinlemeden yaşamak. İşte o zaman yaşamın hayatın tüm gerçekleri her bireyin kendi içinde kilitlenmesi sonucu fikirler yok oluverir. Pili biter bitkisel hayata girer tüm samimi duygular.

Yok oluverir.

Zaten itaatle yola çıkan gözü kalbi kapalı ama uyumlu gözüken her insan akıllıca dahi olsa hissiz duygusuz olarak hükmetme altında kendi kaderini değiştirmek geleceğine yön verebilmek için kullanabileceği yegâne silah olan umudu terk etmeye başlar. Yaşamın ve hissiyatın kararma noktasına ulaşıverir. Sonuç savaşta cephanesiz kalmış umudunu yitirmiş ordu misali teslim, esir olmaya duygularının yokluğuna inanmaya başlar ki İşte bu yaşamın ve hislerin bitişidir. Artık.

Hissetmek, yaşamak.

Yaşamın ve insan olmanın gereğini bilerek yaşamak. Hemen ölecekmiş gibi Allah için, Bu dünyadan hiç gitmeyecekmiş gibi, Dünyalık işler için hissederek yaşamak.
Başkalarının istediği doğrultuda değil kendi inanç ve duyguları için yaşamak.

Paylaşımın ve birbirine tahammülün kalmadığı toplumlarda kurtuluşun düze çıkışın merdivenidir, duygularla yaşamak.Günümüzde mekanikleşen hissettiğini veya akıl ile ürettiğinin kölesi haline gelen bir dünya , Başı bozuk, yönü karanlık bir dere gibi akan,Geleceğini şarkıcı dedikodularında Futbolcu fıkralarında,Köşe dönme hesap uzmanlığında,iki yüzlü riyakar ahlaki değerlerden uzak yaşamak..

İşte hissiyatın ve duygunun yokluğudur bu durum…

Bizler neresindeyiz bu durumun…
Umarım dışındayız.

Sevdiğini yüreğinde hisseden, Kurumuş toprağın son baharda kavuştuğu yağmuru emen, Gözyaşının ırmaklar misali aktığı günleri unutmadan.

ANADOLU denen ANA YÜREĞİ duygusallığını hissederek yaşamak.

Hislerle yoğrulmak.

Bizler yaşıyor muyuz?

Umarım……

Abdullah SAYGI.

Karacabey/ BURSA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...