3 Aralık 2009

Aynaya bakmak /Prof. Dr. Abdullah ÖZBEK

Geçtiğimiz günlerde Avrupa’nın ortasında, medenî olarak bilinen İsviçre’de bir referandum yapıldı.
İçlerindeki Müslüman azınlığın ortak ibadet mahalli olan camilerin yanına minare görmek istemiyorlardı.
Gerekçelerini de açıkça söylüyorlardı…
Onlara göre minare, bir hâkimiyet, fetih ve şeriat sembolüydü… Bu iddia, toplumu korkutmaları için yeterliydi.
Zaten içlerinde yeteri kadar korku üretilmişti. En başta İkinci Viyana Kuşatması, şuur altlarında hep devinip durmaktaydı.

Şimdi de minare… Mızrak gibi mi algılasalar, füze gibi mi?
Karar verilmişti bir kere…
Olmamalıydı!
Konuyu meclislerinde ve medyada tartıştılar; tehdit görüntüsü veren karikatürler çizdirip ilan tahtalarına astılar…
Oylama neticesinde, halkın yarıdan fazlası, “istemezük” dedi…
Fakat sonunda, gerek ülkenin kendi içinden ve gerekse diğer Avrupa ülkelerinden bazı tepkiler geldi. Çeşitli kişi ve kuruluşlar bunu “insan hakları ve din hürriyeti” açısından eleştirdi.
Bu arada, bizden de bazı çıkışlar oldu. Kimisi demeç verdi, kimisi Batı’nın hazımsızlığını gündeme getirdi. Kimisi de uzun uzun izahlara kalkıştı…
Tamam, Batı ülkeleri tepkilerini, insancıllık, hürriyet, demokrasi vs. diyerek işi bir yerlere dayandırıyor.
Ya bizimkiler?
Laf olsun, torba dolsun… Seçmene selâm, kandırmaya devam!
Nerdeyse hepsi de tribüne oynuyor.
Çin, İsrail ve Fransız mallarına boykot çağrısında da aynı şeyi yaptılar. Şimdi de İsviçre saatlerine boykot etsinler de boylarının ölçüsünü alsınlar!
Ha, tepkisinde samimi olanlar olabilir… Yalnız, bilgiden ve tecrübeden yoksunlar… Onun için de sağlıklı düşünemiyorlar.
Sebebine gelince…
Şimdi bir İsviçreli kalkıp şöyle dese…
-Siz önce bir aynaya bakınız… Kendi ülkenizde dinî sembollere saldıran sizler değil misiniz? Bir zamanlar, İstiklâl Marşınızda Hak’tan, ezandan ve şahâdetten bahsediyor diye, yeni marşlar yazdırmak istemediniz mi?
-Vatan müdafaasında, hem dinî bir değer olan şehitliği kullanıyorsunuz, hem de din eğitimi denilince halkınıza kan kusturuyorsunuz? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
-İmam-Hatipleri bahane ederek İslâm düşmanlığı yapmıyor musunuz? Başörtüsünü tehdit olarak algılatıp ülkenizde yok yere kargaşa çıkaran siz değil misiniz?
-Yine bir zamanlar, komünistleri Moskova’ya, başını örtenleri Arabistan’a sürmek istemediniz mi?
-Binlerce yıllık geleneğiniz, medeniyetiniz ve kültürünüz varken, toplumsal hayatın düzenlenmesi ile ilgili medeni kanununuzu bizden esinlenerek yapmadınız mı?
-Şehit analarına yaptıklarınızı, kimse bilmiyor mu zannediyorsunuz?
Aslında, daha çok şeyler söyleyebilirler.
Ve de haklı olurlar.
Bütün bunlar ortada iken, şimdi bizden bazıları kalkmış; örnek aldığımız bir Avrupa ülkesinde kusur aramaya kalkışıyor. Bu, başından büyük işlere karışmaktır.
Tencere dibin kara, seninki benimkinden kara!
Ayrıca, bu tutum ve davranış çelişkisi yüzünden çok gülünç duruma düştüğümüzün farkında mıyız? Doğrusu, tam da karikatürlük bir halimiz var.
Sonra, demezler mi?
Kendi başını düzemeyen gelin başı düzer!
Şunu kesinlikle unutmamak gerekir…
Yüksekten atmanın hiç faydası yok.
Yutmazlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...