Şimdilerde askerlik ertele işlemleri e-devlet
üzerinden yapılıyor. 1980’li yıllarda askerlik erteme Askerlik Şubelerine
gidilerek yapılıyordu. Gerek lise ve gerekse üniversite yıllarımda birkaç kez
bende öğrenci olmamdan kaynaklı askerliğimi ertelettirdim.
1984 yılında üniversite hayatım bitmişti. İlan edilecek gün ve zamanda Milli Eğitim Bakanlığı’na bizzat müracaat edecek ve öğretmenlik görevime başlayacaktım. Nihayet beklediğim gün
geldi. Askerlikle ilgili ilişiğim olup olmadığına dair bir belge harici tüm belgelerimi hazırladım. Başıma gelecekleri bilmediğimden askerlik şubesinden alacağım belgenin kolay alındığını düşünüyordum. Çünkü öğrencilik yıllarımda birkaç kez almıştım. Zaman kısıtlı ve öğretmenlik için müracaat süresi sınırlıydı. En kolay belgeyi en sona bırakarak daha çok öteki belgeleri hazırlama telaşında idim. Ankara’ya bizzat elden götüreceğim dosyanın teslim tarihine tam 19 gün kalmıştı.KUMRU ASKERLİK ŞUBESİ, SARI ZARFI FATSA’YA GÖNDERDİ
Her zaman aldığım gibi askerlikle ilişkim olup
olmadığıma dair belgeyi almak için Kumru Askerlik Şubesi’ne gittim. Görevli
Asker : “Kumru’da muayene günlerinin süresi bittiğini, belgeyi almam için Fatsa
Askerlik Şubesi’ne gitmem gerektiğini” söyledi.
Ben askere gitmeyeceğimi, muayeneye de gerek
duyulmadığını, daha önceden birkaç kez aynı belgeyi aldığımı” söylesem de
hiçbir sonuç alamadım. Nihayet elime sarı bir zarf vererek beni Fatsa Askerlik
Şubesi’ne gönderdiler.
İçim rahattı. Fatsa Askerlik Şubesi memurlarından bir
tanesi akrabamızdı. “Zarfı verir, belgeyi alırım” diye düşünüyordum.
Fazla bir zamanım olmadığı için bir gün sonra Fatsa
Askerlik Şubesi’nde soluğu aldım. Nihayet akrabamız Sıddika hanıma ulaşarak
derdimi anlattım. Sıddıka hanım şubede birkaç kişiye durumumu anlattıktan sonra
bana dönerek : “ muayenelerin vakti geçtiğinden bu belgeyi almam için muayene
olmam gerektiğini, bunun için de Ordu Askerlik Şubesi’ne gitmem gerektiğini”
söyledi. Elime tekrar kapalı bir sarı zarf verilerek bunu Ordu Askerlik Şubesi’ne
ulaştırmam gerektiği söylenildi.
Ciddi manada beni bir telaş ve korku kapladı. Öğretmenlik müracaatı için zaman daralıyordu. Böyle olmasına rağmen Ordu’ya gitmenin ve bu belgeyi almanın çok da zor olmadığını düşünüyordum.
FATSA ASKERLİK ŞUBESİ SARI ZARFI ORDU’YA GÖNDERDİ
Bir gün sonra Ordu Askerlik Şubesine gitmek üzere Ordu’ya
gittim. O akşam Ordu’da bir otelde kaldıktan sonra sabahleyin erkenden Ordu
Askerlik Şubesine gittim ve bana Fatsa’da verilen sarı zarfı memura teslim
ettim. Görevli sarı zarfı ilgili birime ulaştırdıktan sonra yanıma gelerek “muayene
olmam gerektiğini, soyunmam için de dışarıda bir kapalı kabin olduğunu” söyledi. Denilenleri yaptım.
İlçelerde yapılan askerlik muayeneleri bittiğinden ve
muayene sadece Ordu Askerlik Şubesi’nde yapıldığından çok kalabalıktı. Uzayan
kuyruğa girerek sıramın gelmesini beklemeye başladım. Nihayet sıram gelip
muayene edildikten sonra benimle birlikte olanların aksine “salonda beklemem gerektiği”
söylendi. Belge almam artık anlık meselesiydi. En azından ben böyle
düşünüyordum.
Bir süre bekledikten sonra görevli bir memur elinde
sarı bir zarfla “Bekir Akkaya” diye seslendi. Bana dönerek : “Bu kapalı sarı zarfı
alıyorsun ve bunu Samsun Yüz Yataklı Askeri Hastane’ye ulaştırıyorsun” denildi.
Ben cidden şoktayım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Sayılı günler kalan öğretmenlik müracaatımı yapamayacağı kesin gibi. Tamamen ümidimi yitirdim. Yapacakta başka bir şey yok.
ORDU ASKERLİK ŞUBESİ SARI ZARFI SAMSUN’A GÖNDERDİ
Aynı gün Ordu’dan Samsun’a gittim. O gece Samsun’da
bir otelde kaldım. Sabahleyin de erkenden Samsun 100 Yataklı Askeri Hastane’ye giderek
Ordu Askerlik Şubesi’nde verilen sarı zarfı görevli bir askere verdim.
Görevli asker yanıma gelerek “Yarın tekrar gelerek muayene olmam gerektiği”
söylendi. Bende tekrar otele geri döndüm. Üst üste üç gün gidip geldim ve
sonunda muayene oldum. Muayene sonunda görevli asker kapalı bir zarı zarf
vererek “bunu Ankara 800 Yataklı Askeri Mevkii Hastanesi’ne ulaştırmam
gerektiği” söylendi.
İşte bu durum benim yıkıldığım andı. Öğretmenliğe müracaat edemesem de bu belgeyi almam gerektiğine karar verdim. Belki de “evrakları alır son günde olsa bakanlığa evrakları teslim ederim” diye kendimi ikna etmeye çalışıyordum.
SAMSUN YÜZ YATAKLI HASTANE BENİ ANKARA’YA GÖNDERDİ
Samsun’dan o akşam Ankara’ya gitmek üzere yola çıktım.
Sabahleyin erkenden Ankara’ya vardım. Hiç dinlenmeden
direk 800 Yataklı Askeri Mevki Hastanesi’ne sabah saat 08:00’de ulaştım.
Sarı zarfı ilgili birime teslim ederek akşam beşe
kadar bekledim. Ne arayan var ne de soran.
Ankara Askeri Mevki Hastanesi tıklım tıklım dolu.
Salonlar dolu olduğu gibi bahçeler de de boş yer yok. Herkes benim gibi. Türkiye’de
ne kadar benim gibi özürlü ya da hasta varsa herkes burada. Herkes bekliyor ve
bende bekliyorum. İlk gün yüzlerce kör , topal ve her türden hasta ve özürlü
gibi akşama kadar bende bekledim. Acelem olmasa aylarca beklemeyi hiç
önemsemem. Dışarılarda hastaları ile birlikte yatan hasta yakınları da var. Konuştuğum
bazı insanlar “ bir aydır beklediklerini” bile söylüyorlardı.
Ankara’yı bilenler bilir. Mevkii Hastanesi Ulus’taki
İsmet Paşa denilen yere yakın bir yerde bulunuyor. Ankara’da inşaatlarda
çalışmamdan kaynaklı en iyi bildiğim yer Ulus ve İsmet Paşa civarıdır.
Bu nedenle İsmet Paşa’da Emniyetin zannedersem üstünde
Örnek Otel’de bir oda da yer ayırttım. Sabah olunca otelden ayrılarak erkenden
hastaneye gitmeye başladım. Erkenden gittiğim Mevkii Hastenesi’nden akşamları hiçbir
şey yapmadan otele geri geliyorum. Gündüz vaktini hastanede geceyi de otelde
geçirmeye başladım.
Günlerden salıydı. Öğretmenlik başvuruları hafta sonu
Cuma günü sondu. Yaklaşık hastanede beklediğim gün sayısı on iki gün olmuştu.
Tamamen ümidim bitmişti.
Salı günü sabahleyin erkenden Ankara Askeri Mevkii Hastanesi’ne gittim. Bilenler bilir o günlerde hastane de olsa salonlarda sigara içiliyordu. Hastanenin bekleme salonunda bir boş yer buldum ve sigaramı yaktım her gün olduğu gibi beklemeye başladım.
TÜRKEŞ’İN ODASINDA BEKLEYEN ASKER "HIZIRIM" OLDU
Saat 12’ye yarım saat var. O kadar kalabalığın
içerisinde Zabıta Asker kalabalığı yararak benden tarafa geldiğini gördüm. Gele
gele benim yanımda durdu. Ve bana yönelerek herkesin duyacağı bir sesle “Sen
düzgün oturmasını bilmez misin?” dedi.
Ben o anda işin doğrusu korktum ve elimdeki sigarayı
söndürmeye çalışarak etrafıma bakındım. Herkes benim gibi ama ne hikmetse asker
bana bağırıyordu. Hiçbir şey de diyemedim.
Kolunda “görevli”, başında “zabıta” yazan asker “sen kalk ve peşimden gel” diyerek sivillerin kesinlikle girmeleri yasaklı olan koridora doğru yöneldi. Korku dolu bir şekilde mecburen askerin peşinden gittim. “Gelmiyorum” demem mümkün değildi. Nihayet dar koridorun ışıklı bir alanında durdu.
YASAK OLMASINA RAĞMEN TÜRKEŞ’İN ELİNİ ÖPTÜM
Bana yönelerek başındaki Zabıta yazan şapkayı
çıkararak “Beni şimdi tanıdın mı? Sen Bekir Akkaya değil misin? Sen Ordu İmam
Hatip Lisesi’nde okumadın mı? Ben de Ordu İmam Hatip Lisesi’nde bir yıl okudum.
Bir yıl sonra Ordu Lisesi’ne geçtim.” Adım :………………………….. dedi. (hatırlayamadım)
Şimdi de askerliğimi burada yapıyorum. Alparslan Türkeş’in başında koruma
olarak görevliyim. Biz iki kişiyiz. Diğer arkadaşım şu anda Türkeş’in yattığı
oda da nöbet tutuyor. Türkeş’in yattığı yatak zaten bir kat üstte. Giriş
çıkışlar ve görüş yasak. İstersen seni kısa da olsa görüştüreyim” dedi. Ben de “memnun
olurum” diyerek O önde ben arkada bir üst kata çıktık. Kısa da olsa Türkeş’in
elini öperek geçmiş olsun dedikten sonra odadan ayrıldım.
Tekrar alt kata indik ve bana “ne için burada olduğumu”
sordu. Ben de “olup bitenleri anlattım ve öğretmenlik için belge almam
gerektiğini” söyledim. Ve “on iki gündür burada olduğumu, Cuma günü de
öğretmenlik müracaatımın sonu olduğunu” belirttim.
Benden ayrılarak zarfı teslim ettiğim bölüme gitti.
Daha sonra beni asker bir doktor ’un odasının önünde öğleden sonra beklememi ve
kesinlikle bir yere ayrılmamamı tembihledi. Ve benle ısmarlaşarak Ankara Mevki
Hastanesi’nde yatmakta olan Alparslan Türkeş’in odasında nöbet görevine döndü.
Her ne kadar kendisini tanıdığımı söylemiş olsam da ilgili arkadaşı o gün hiç hatırlayamadım. Ancak, benim adımdan, mezun olduğum okula kadar bildiğinden tanımamazlık ta yapamadım. O gün bana söylediği ismi ne hikmetse bir türlü hatırlayamadım. Ordu’da böyle birini çok arkadaşlarıma sordum, kimse 1984 yılında Alparslan TÜRKEŞ’in Mevki Hastanesi’nde odasında Ordu’lu bir askeri hatırlayamadı. Eğer böyle biri varsa sonsuz teşekkür ederim. Eğer bu yazı kendilerine ulaşırsa bir araya gelerek yüz yüze teşekkür etmek isterim.
ÖĞLEDEN SONRA İŞİM GÖRÜLDÜ
Nihayet öğleden sonra erkenden doktorun kapısında
beklemeye başladım. Doktor, içerinden tek tek hasta alıyordu. Üçüncü kişi
olarak ben çağrıldım. Uzun muayeneden sonra dışarı çıkartıldım.
Kapılarda Bir Yazı: “Bugün muayene olanlar hastanenin
arka tarafında açık alanda toplansınlar” şeklinde idi.
Her gün muayene olan yüzlerce kişinin arasına nihayet
ben de katıldım. Üst kattan isim okunarak verilen rapor ya da belgeler elden
ele dolaştırılarak sahibine ulaştırılıyordu.
Zarı Zarf üzerindeki yazı : Bekir Akkaya, Fatsa Askerlik Şubesine Ulaştırılmak Üzere.
Günlerdir alamadığım belgeyi Ordulu olduğunu, Ordu İmam Hatip Lisesinde bir yıl okuduğunu daha sonra Ordu Lisesi mezunu olduğunu ve hastalığı nedeniyle Mevkii Hastanesi’nde yatan Alparslan Türkeş’in başucunda bekleyen iki görevli askerden birinin yüzlerce insanın arasında beni bulması neticesinde almamı, “KUL BUNALINCA HIZIR YETİŞİR” sözüyle ancak açıklayabiliyorum.
SARI ZARFI ALDIM FATSA ASKERLİK ŞUBESİNE GETİRDİM
Ankara Mevki Hastanesi’nden aldığım sarı zarfı alarak
o günün akşamı Fatsa’ya gitmek üzere yola çıktım. Perşembe Sabahı erkenden Fatsa
Askerlik Şubesine ulaştım ve sarı zarfı teslim ettim. Sıddıka Hanım’ın yardımları ile aynı gün “askerlikle ilişkisi yoktur”
belgesini alarak aynı günün akşamı dosyamı tekrar son gün olan Cuma günü Ankara’ya Milli
Eğitim Bakanlığı’na dosyamı teslim etmek üzere yola çıktım.
NİHAYET TEKRAR ANKARA VE BAKANLIĞA SON GÜN DOSYAYI TESLİM
Cuma günü sabahleyin Kızılay’da Milli Eğitim
Bakanlığına evraklarımı teslim ettim.
Bitirilmesi zor bir süreçti ama HIZIR KARDEŞİMİN sayesinde
şükrolsun
bitirdim.
Bu vesile ile Ömrünü
Türk dünyasına adayan, Türk milletinin bilge başbuğu Alparslan Türkeş’i ebediyete
irtihalinin 25. yıl dönümünde rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Mekanı
cennet olsun. Rabbim peygamberimize komşu eylesin.
Hızır değil ise bana HIZIR GİBİ yetişerek Ankara Mevki
Hastenesi’nde işlerimi kolaylaştıran bu güzel Ordulu askerimizden ALLAH RAZI
OLSUN. Sonsuz Teşekkürler…
Bekir
AKKAYA /06.04.2022 /https://bekirakkaya.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...