Her taraf karanlık … aniden bir davul sesi , arkasından bir
haykırış , başlıyoooor,
başlıyooor oyun başlıyor ve bir adam trübünlerden sahneye doğru
koşuyor. Bütün başlar adama çevrili . Uçmuş ya bu. Şaşırmadan şaşırmaya
gidiyor. Başlar yukarda pür dikkat
kimileri gülüyor, kimileri de ne olduğunu anlamadan şaşkın ,şaşkın
bakıyor.
Savaş mı var Rıza! Bu çığlık neden? Ben mi göremiyorum, sen mi
öyle diyorsun
Saldırılan kim? Kaçalım mı, yoksa kalalım mı. Kaçarsak ölenleri kim
gömecek , kalanlar ne olacak ,meydan onlara mı kalacak.
Bak! Bak! Gökten bir yıldız kaydı ,adamın tam tepesine düştü,
vay be rıza adam yerin dibine girdi. Bir anda kaybolup gitti. Sen hala
oyun diyorsun, adam yerin dibinde sen hala seyrediyorsun. Savaş mı var
yoksa üç aydır gazilerle doldu sokaklar. Bu ne biçim savaş
Ya öl, ya da öldür, öyle değil mi? Teneke madalyalar takıldı, sokaklar
kör,sağır, topal,çolak, bir okadar da yarım akıllılarla doldu. Bir okadar
da şehit verdik. Savaş bitti rıza, ama sen hala savaş diyorsun.
Bak rıza ! bu savaşlar,bu tantana, bu çoşku, bu acılar, kısacası
bu hayat, can sıkıcı hayatın yıldızıdır. Bu yıldızlar bazen yükselecek,
bazen da birilerinin başına düşüp, yerin dibine geçirecek, sakın batanlar
cephesin de durma, kayan yıldızlara dikkat et ki, senin başına düşmesin.
Şu benim göremediğim savaş, kayan yıldızlar, oynanan oyunlar, üstte
gezinenler önde duranlar, arkadan bakanlar ve mevziiye yatanlar, altta
ezilenler, işte dünya, işte insanlar,
İşte oyun, işte hayat….
Baba koltuğundan savaş yapılmaz, oyun ise, kendine göre
oynanır. Ne oyuncular değişir, ne de oyun. Konu ise hep aynı konudur.
Dışarıda ki savaş farklıdır. Oyunda farklıdır.
İster baba koltuğundan, isterse trübün den, iterse sahneden nelerin
bilindiği önemli değil, nelerin yapıldığı önemlidir.
Trübünden sahneye dudak bükenler, çarşıda, pazarda, sokakta ve
de evlerinde aynı oyunu sahnelerler ,fakat farkında bile
olamazlar,kendilerinde bu gerçekliği göremezler. Toplum da, nelerin ,
nereye doğru nasıl değiştiğini, nelerin değişmeden kaldığını, sınıflar
arasındaki zıtlığın ne olduğunun farkında bile değillerdir. Yönetici,
amir,memur, işçi, çöpçü, hamal, işsiz, dilenci, orospu, şoför, bekçi,
köylü, yoksul ve zengin herkes, kendine tahsis edilen koltuğuna oturur ve
herkes kendi oyununu oynar. Birileri de sahneye çıkar , namuslu
iken, namussuzluğu oynar.
Kahpelik yapmayan bir insanın , sahneye çıkıp kahpeliği
oynaması zordur. Bir an önce oyunun bitmesini bekler. Fakat tründekiler
sahnedeki insanın sergilediği kahpelik oyununu zevkle izler. Kişi ve oyun
arasındaki zıtlığı görmeden. Aslında sahnedeki insanın amacı güldürüp
ağlatarak düşündürmektir.
" Trübündeki insanlarada düşen"
Güzel, güzel eleştirmektir.
Bilemiyorum sonunu nasıl bağlayım
Sahnedeyim tribünler yabancı bana
Köşede duran şu adam,önde oturan beyefendi
Karşımda duran bayan,arkadaki delikanlı
Hepsi yabancı bana,hepsi yabancı
Sahnedeyim Rıza BEN BANA YABANCIYIM
Ekrem Saygı (2003)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...