Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

20 Kasım 2007

Ölümden Sonrasına Yolculuk- “Ruh” Gerçeği-3 /Bekir AKKAYA

RUH GERÇEĞİ
Yazımızın ilk bölümünde maddenin en küçük yapısı olan atomdan söz etmiştik. Ve atomun da aslından bir boşluklardan oluştuğunu ve bir enerji topluluğu olduğunu söylemiştik. Bu nedenle de maddenin olmadığını ve var sandığımız ya da bizim bilme imkanımız olmayan tüm varlıkların bir enerjiden ibaret olduğunu ifade etmiştik.
Bu durumda şöyle bir soru sorulabilir. O halde tüm kainatı oluşturan enerji nasıl ortaya çıkmıştır? Bu sorunun cevabını verebilirsek sürecin küçük bir parçası olan ölüm gerçeğini de, ruh gerçeğini de kısa yoldan öğrenmiş olacağız. Sadece ölüm sonrasını değil, doğum öncesini de yakınan tanıyacağız.
Hiçbir dini kabul etmeyen modern fizik bilimcilerinin kısaca cevabı şöyle. “ Dünyamızı oluşturan her şey atomların parçacıklarından meydana gelmiştir. Madde

15 Kasım 2007

Haşmetname (Şiir) /Bekir AKKAYA

NOT : BU KASİDEDEN NASİPLENMEK İSTİYORSANIZ, ÖNCE, HEMEN ALTIMDA DURAN HAŞMETİN “HOŞGELDİN BEKİR” YAZISINI OKUYUNUZ...SONRA ABDEST ALIP BU KASİDEYE BAŞLAYINIZ. ALLAH GAZANIZI MÜBAREK ETSİN!

Ben bu sesi, bir yerlerden tanıdım.
Uzar soy adınız yeni mi Haşmet?
Haşmetteki “met”e ben çok takıldım.
“Meddi Cezir” aynen devam mı Haşmet?

Alaylı bir üslup “Bekir” demişsin.
Yazıdan çıkardım, çok tuz yemişsin.
Direği es geçmiş, harca girmişsin.
Ortak nokta ordan, görünmez Haşmet?

“Yani” diyor isen, giriş olmamış.
Düşündüm desen de, hiç oturmamış.

3 Kasım 2007

Ölümden Sonrasına Yolculuk-2 /Bekir AKKAYA

Önceki yazımızda "Bütün ruhların aynı anda yaratıldığını, ruhla bedenin bir araya gelmesi ile de insan denen varlığın dünya hayatını oluşturduğunu ve ruhun bedenden ayrılması ile de ölüm denen hadisenin gerçekleşmiş olduğunu ve ahiret ya da ölümden sonrası hayatın başlamış olduğunu ve sürecin devamından başka bir şeyin olmadığını" ifade etmiştik.
Bu inancımız Kuran-ı Kerim başta olmak üzere Tevrat ve İncil'de de açık olarak ifade edilmektedir. Sadece kutsal kitaplarda değil, ilahi dinlerin dışında tüm inançlarda da bir şekilde ölümden sonrası söz konusu edilmektedir. Dünyanın bir çok yerinde "ölümden sonrası" bilim adamlarınca araştırılmakta çok farklı düşünceler olsa da hayatın devam ettiği gerçeği özellikle de vurgulanmaktadır. Şahsen benim öğrenebildiğim kadarıyla kendilerini "ateist – tanrının olmadığını ve buna bağlı olarak ölüm sonrasını yok sayan çok az bir insan, ölümden sonrasını inkar ederek, ciddi bir veri de ortaya koyamamaktadır.
Benim asıl maksadım ölümden sonrasının varlığı veya yokluğundan öte "inandığım bir ölüm sonrası hayatı" nasıl bir hayat olduğunu paylaşmak, “neden inandığımı” ortaya koymaktan ibarettir. Sonuçta, inanılsa da inanılmasa da bu dünyada ölüm gerçeğini kimse inkar edemez. Şahsen ben şu elinizdeki gazetenin varlığı kadar ölümden sonraki hayatı somutlaştırıyor, gidemediğim ama ve kesin olarak gideceğimi bildiğim bir şehrin varlığına inandığım kadar ölüm sonrası hayata inanıyorum.
Yaratılış ve yaratılışımızın gayesi ve bu dünyadaki yaşamamızın nedeni, ölüm ötesi hayatın süreci olarak düşünüldüğünde, bu dünyadaki hayatta anlamlaşıyor. İslam inancıyla bütün işler ibadet haline dönüşüyor. Kur'an-ı Kerim'in ifadesi ile " Dünya

1 Kasım 2007

Habere Yapılan Yorum Ama Ne Yorum /Bekir Akkaya

Söylenecek çok söz var da karşıda muhatap yok. Sıkıntıda burada zaten…
Kendi konum ve durumlarından memnun olmayanlar platformu. Prestiş kazanma sevdalıları. Meslekleri dışında söz üstatları. Belki haberli, belki habersiz fotoğrafların yan yana koyulduğu bir alan…Birilerince bilerek, olmayan birliktelik görüntüsü. Haberler ya alıntı ya da çalıntı. Üretilmiş hiçbir şeyin bulunmadığı…Kısa yoldan para kazanma sıkıntısı.
Resmi kurumlar için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ya da bir başka kanun. Memurların bilgi ve demeç verme şekilleri kanunla düzenlenmiş. Yani kanunda yazılı durumların dışına çıkamazlar. Siyaset, gazete ya da ticaret mümkün değil. Her şey kurallara dahil.
Basın ve internet kanunu gazete ve internet için geçerli. Onlar

25 Ekim 2007

Ölümden Sonrasına Yolculuk-1 /Bekir AKKAYA

Gelin bir çırpıda aklımıza gelen Orta Asya Dinlerine bir göz atalım. Eski Türk Dini (Gög-Tanrı Dini) – (Hun Dini), Şamanizm, Budizm, Taoizm, Maniheizim, Mazdaizim(Zerdüşlük), Taoizim, Konfüçyüsçülük)…
Anadolu Uygarlıkları ise: (Hitit, Frigya, Lidya,İyon Kültürleri), Eski Mısır ve Yunan Gelenekleri, Mitraizm, Sümer ve Babil Kültürleri, Roma Gelenekleri, Musevilik, Hristiyanlık, İslamiyet, Sufizim ve Bektaşilik, Ahilik gibi diğer Tasavvufi-Batıni Kültürler… İşte tüm bu unsurların bileşkesine işin uzmanları “Anadolu Kültürü” adını veriyor.
Bütün dinlerin ve kültürlerin en çok ilgilendikleri ortak kavram insan ve buna bağlı olarak nereden geldik ve nereye gidiyoruz? Sorusudur. Ölüm ve ölümden sonrası hayat insanların en çok merak ettikleri bir konudur. Dinli ya da dinsiz ölümü inceleyen binlerce kitap ve araştırmanın yanı sıra bunun da ötesinde ruh ve fizik ötesi hayatla ilgili araştırmalar. Hiçbir insan yoktur ki

16 Ekim 2007

GÖRGÜ TAHSİLİ BOZAR! /Bekir Akkaya

Yaşlı ve tecrübeli insanlarla sohbet etme ve onların tecrübelerinden yararlanma en kolay ve ucuz olmasına rağmen, günümüzde en çok ihmal ettiğimiz bir durumdur. Hani derler ya “ günümüzde rağbet güzel ile zenginedir.” Oysa en çok sıkıntı ve zor durumda kalanlar belki de güzel ve zenginlerdir. Belki diyorum. Çünkü ben zenginlik ve güzellikten mahrum olduğum için pek sıkıntı çeken birisi değilim. Burada ben zenginliği ve güzelliği aynı zamanda şan, şöhret, makam ve mevki içinde kullanıyorum. Kumru’da herkesin tanıdığı, sevdiği ve saydığı Azmi Amca ile geçen hafta uzun bir sohbet yaptık. Konuşmanın bir yerinde Azmi Amca “Görgü tahsili bozar.” Dedi. Bu cümleye bağlı olarak anlattıkları belki de çoklarına göre yenilir yutulur cinsten değildi. Ve her anlattıklarının

Hocanın İşi Zor /Bekir Akkaya

Herkesin bildiği bir Nasrettin Hoca fıkrası ile bu yazıma başlamayı düşünüyorum. Fıkra şu, “Hoca’nın evine hırsız girmiş. Feryat içersinde derdini paylaşacak birilerini arıyor. Ama nerde! Herkes : “ –Hocam suç sende!” Kimi kapıya daha iyi kilit vursaydın, kimi evi boş bırakmasaydın, kimi eşyalarını daha uygun bir yere saklasaydın”. Gibi sözlerle Hocayı sürekli suçlarlar. Hoca bunalmış bir vaziyette “ Tamam da dostlar bu hırsızın hiç mi kabahati yok?” diye sıkıntısını anlatmaya çalışır.Şu cümleye birlikte göz atalım. “Bir şahsın insanlık ve mürüvveti, dost ve ahbaplarına karşı yakınlığı ve bu yakınlığında devamıyla kabildir. Onlara yakınlık gösterilmeden mürüvvetten dem vurmak, mücerret bir iddiadır.” Cümle bitmiş gibi gözükse de aslında cümle bitmiş değil. Söylenen söz çok açık ve net. Eğer yukarıdaki sözde aynı düşünceyi paylaşıyorsak cümlenin devamına göz atmak yararlı olur.Cümle aynen şöyle devam ediyor; “ Onlara karşı iyiliklerimizi onların bize olan iyiliklerine bağlamak ve yer yer o iyilikleri keserek onları cezalandırmak da ham ruhluluk ve hakikate ermemişliğin ifadesidir.” Ve ilgili cümle şöyle bitiyor. Vicdanında huzura ermiş kamil kimseler ne ettikleri iyilikleri başa kakarlar, ne de gördükleri alakasızlıktan şikayet ederler.Başlangıçta bir şekilde oluşan beraberlikler, zamanla anlamlaşarak kendiliğinden yararlı ve zararlı bir hukuka dönüşür. Evlilikler bu süreçlerden sadece bir tanesidir.

Güneş Balçıkla Sıvanmaz! Ya da Geçmiş Olsun! /Bekir Akkaya

Bizim yaşıtlarımız bir dönemin birikimleridir. Kibir ve gurur yapmadan ifade edeyim ki, 70’le 80’li yıllar arasında öğrenim görmüş ve o dönemi yaşkumruış kim olursa olsun birikimlidir ve düzeylidir. Çevremizde olup bitenlere baktığımızda o dönemin farkını bugün görmemiz mümkündür. Şahsen ben siyaset ve ticaretle hiç barışık olmadım. İnsanın en mükemmel oluşuna binaen insanlara ve özellikle insan kalanlara hep öncelik verdim. Üç bin öğrencili bir okulun mezunu olmamdan bugün bile gurur duyuyorum. Bundan 30 yıl önce, her cuma akşamları bir dernek ya da teşkilatta konferans ve etkinliklere koşuşturmaktan, sayısız kitapları hatmetmekten ders çalışmaya bile fırsatımız olmazdı. Solculuğu da sağcılığı da o günlerde öğrendik. Bugünkü ilke ve duruşu da…O günün ne solcusuna ne sağcısına ne de İslamcısına bugün bir şey öğretmeye kalkışmak boşuna bir uğraştır. Çoklarının hayal bile edemediği

13 Ekim 2007

Seviyesi Ölçülüyorsa Çukurdur /Bekir AKKAYA

Bu hafta içersinde okuduğum Zihni Çakır’ın “Ergenekon’un Çöküşü” adlı kitabın son cümlesini sizlerle paylaşmak istiyorum. “Seviyesi Ölçülebilen Şeyin Derinliği Yoktur; Ona Ancak Çukur Denir.”
Cümleden yola çıkarak maddi ve manevi tüm bildiklerinizin ne olduğuna siz karar verin. Yani, elde ettiğiniz ya da karşılaştığınız tüm değerleri bu güzel sözle değerlendiriniz. Ben, sen, o, ya da biz, siz, onlar…
Necip Fazıl Kısakürek “hatırladığım kadarı ile bir muhatabına "alçaklık bile bir seviyeyi ifade eder. Ben sana alçak diyemem. Sen ancak çukur adamsın" deyu seslenmiştir.
Anlarsınız adamın kalıbını ya da boyunu. Bilmek için de illa da ip salmak ya da cetvel ya da pergel gerekmez.
Çukurda istikrar yoktur. Düşeni de alır götürür. Çukura düşmek boşluğa düşmeye de benzemez. Ölmezsiniz ama iyi de olmazsınız.