25 Ekim 2007

Ölümden Sonrasına Yolculuk-1 /Bekir AKKAYA

Gelin bir çırpıda aklımıza gelen Orta Asya Dinlerine bir göz atalım. Eski Türk Dini (Gög-Tanrı Dini) – (Hun Dini), Şamanizm, Budizm, Taoizm, Maniheizim, Mazdaizim(Zerdüşlük), Taoizim, Konfüçyüsçülük)…
Anadolu Uygarlıkları ise: (Hitit, Frigya, Lidya,İyon Kültürleri), Eski Mısır ve Yunan Gelenekleri, Mitraizm, Sümer ve Babil Kültürleri, Roma Gelenekleri, Musevilik, Hristiyanlık, İslamiyet, Sufizim ve Bektaşilik, Ahilik gibi diğer Tasavvufi-Batıni Kültürler… İşte tüm bu unsurların bileşkesine işin uzmanları “Anadolu Kültürü” adını veriyor.
Bütün dinlerin ve kültürlerin en çok ilgilendikleri ortak kavram insan ve buna bağlı olarak nereden geldik ve nereye gidiyoruz? Sorusudur. Ölüm ve ölümden sonrası hayat insanların en çok merak ettikleri bir konudur. Dinli ya da dinsiz ölümü inceleyen binlerce kitap ve araştırmanın yanı sıra bunun da ötesinde ruh ve fizik ötesi hayatla ilgili araştırmalar. Hiçbir insan yoktur ki
cennet ya da cehennem kelimelerini kullanmış olmasın. Fizik tamam da fizik ötesi alem nasıl bir şey?
İlk öğrendiğimiz fizik bilgilerini tekrar edelim. Gözle görülebilen fizik alem, gözle görülemeyen parçacıklardan oluşmuştur. Maddenin en küçük parçası atomdur. Pozitif elektrik yüklü proton, negatif yüklü elektron ve “nötr” yüklü nötron. Maddenin bölünebilecek en küçük parçası bir zamanlar atom olarak bilinirdi. Daha sonra proton ve nötronlar, sonra da bunları oluşturan kuarklar keşfedildi. Şimdilerde ise Kuantum Teorisi Fizikçilerin çoktan kafasını karıştırmıştır.
Maddenin temel yapı taşı olan bir atomun çapı milimetrenin milyonda biri kadardır. 100 milyon atomu yay yana koysanız elde edilecek uzunluk sadece bir santimetredir.Atomun ise %99.9 boşluktur. ,1 ise atomun alt parçacıkları olan proton, nötron ve elektrondur. Bu ,01’inde aralarında boşluklar vardır ve kendileri akıl almaz bir hareket halindedir. Eğer dünyanın en yüksek gökdelenini oluşturan atomların boşluklarını kaldırmak ve var sandığımız maddeyi sıkıştırmak
mümkün olsaydı, yine aynı ağırlıkta olan küçük bir kutucuk haline gelirdi. Bütün bu bilgilerden sonra madde denilen hiçbir şey yoktur, ve her madde aslında ya bir hayalet ya da gerçek olmayan bir boşluktan ibarettir. Fizikçi ve Psikolog Peter Rusell “Madde bizim bildiğimiz bir madde değil radyo dalgalarını andıran bir buluta benzeyen bir şeydir.” Fizik Profesörü Hans Peter Düür’de “ Madde dediğimiz şey, yoğunlaşmış bir enerjiden başka bir şey değildir.” Demiştir.
Bu kısa açıklamalar aslında kesin olarak bize bir şeyi öğretmektedir. İnsan da bir madde ise, beden olarak bir insan gerçeğin kendisi değil, batılı bilim adamlarınca bulut gibi ya da boşluk olarak tarif edilen buhar, duman ya da rüzgar gibi ruhsal bir varlıktır. Bedeni bir madde olarak düşünsek te asıl olan ve insanın gerçeği ruhsal varlığıdır.
Doğruluğu yanlışlığı bir yana gelmiş geçmiş ve bugün var olan tüm dinler ve kültürlerde ruh terbiyesi ön plandadır. Ve tüm Dünyadaki tarikatların insanda asıl yöneldikleri alan ruhsal yönleridir.
Ruhun yaratılışı ise kainattan da öncedir. Adını kim ne koyarsa koysun (Ben Allah diyorum.Bekir AKKAYA) Bir Yüce varlığın evreni yaratmayı dilemesi ile evren var olmuştur. Mevlana “ Bu cihan, Külli Aklın bir düşüncesinden ibarettir.” Diyerek bunu ifade etmiştir. Ve bizim dinimiz İslam inancında Adem Peygamberden bu yana Dünyaya gelen tüm insanların ruhları aynı anda yaratılmıştır. Ve bütün ruhlar da aynı güzellikte ve yaratan yüce varlığın güzellikleri ile donatılmıştır. Kuran-ı Kerim’de “ Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Sorusuna bütün ruhlar yaratılmanın huzuru ve yaratana şükran ifadesi olarak aynı anda “EVET” ile karşılık vermişlerdir. Yine Kur’anı Kerimde “ Allah’tan geldiniz, Allah’a döndürüleceksiniz!” ayeti, geldiğimiz yere gideceğimizin açık bir delilidir. “Biz neden o zamanları hatırlamıyoruz?” sorusu ise demagoji olmasa da bilgi eksikliğinden ibarettir.
Kısaca söylemek gerekirse insan denen varlık ve bütün yaratılmışlar kabaca 1. Ruhun yaratıldığı an (Ruhun orijinal ve ilk hali), 2. Bedenle buluşma bizim insan dediğimiz atomlardan oluş hali (Dünya Hayatı – Ruhun ya kirlendiği ya da kendini koruduğu an) ve 3. Ruhla Bedenin ayrıldığı ve dünyadan ayrılış hali ( Bizim öldü dediğimiz hal)…Hani Aşık Veysel Şatıroğlu Ne demişti? : “Uzun ince bir yoldayım. Gidiyorum Gündüz Gece.” Yani biz şimdi aynı yolculuğa devam ediyoruz….
Nasipse bu yazı devam edecek!
Buluşmak ümidiyle. Hoşça Kalın!..
Bekir AKKAYA/Kumru

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...