Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

26 Mayıs 2008

'Hani, dedim. Camiye gelmeyecektin?'/www.akabe.de

YESILI SEVERDI YESIL GIYERDI YESILLERLE GIDIVERDI
Yolda karşılaştığımızda ezan okunuyordu.
'Gel seni camiye götüreyim', dedim. 'Bugün Cuma biliyorsun.'
'Sen de benim camiye gitmediğimi biliyorsun,' dedi...


'Biliyorum ama,sebebini gerçekten merak ediyorum.'

'Ne bileyim olmuyor işte,dedi.Hem pantolonumun ütüsü bozulup,dizleri çıkar diye endişe ediyorum.'

Gayri ihtiyari gülmeye başladım.

'Herhalde şaka yapıyorsun,' dedim. 'Bunun için cami terk edilir mi?'

'Ciddi söylüyorum,' dedi. Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin.'

Gerçekten öyleydi.Giydiği birbirinden güzel elbiseleri mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı.

'Peki,dedim.Hayatında hiç camiye gitmedin mi?'

'Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim,' dedi. Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum. Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum.

Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti.Daha sonra el sıkışıp ayrıldık.
Onunla konuşmamızdan 2 ay sonra,kendisinin camide olduğunu söylediler.Hemen gittim.
Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı.
Yavaşça yanına yaklaştım ve kısık bir sesle:

'Hani,dedim.Camiye gelmeyecektin?'

Hiç sesini çıkarmadı. Çünkü musalla taşının üzerinde, yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu.

http://www.akabe.de
--------------------------------------------------------------------------------


Musallaname
Giymişler beyazları, yüzleri solmuş
Bir not bırakamamış ardında, gözler dolmuş
Bir yakarış, bin gözyaşı, bir ağlayış
Gidiyor eller üstünde mecburi bu ayrılış

Nasıl bilirdiniz dendiği zaman
İyi bilirdik hep bir ağızdan
Gerçekten iyi miydi?
Yoksa ölüm müydü onu iyi yapan

Sel olmuş gözyaşları, gökyüzüne karışmış ağıtlar
Eller semaya kalkmış, okunuyor bilindik dualar
Kimi Felak, kimi İhlas, kimi Fatiha
Kürekler sıralanmış, atılıyor kara topraklar

Dinle! Dinle bak ne diyor musallaname
Söyle! Neyin fayda eder ecel kapına geldiğinde
Kimler geldi, geçti ve geçecek
Biliyorum, biliyorum, birgün benimde sonum gelecek

İstanbul - 10.08.2004 Mukbil Silkin

Hücrenin içinde nasıl bir hareket var Yaşam nasıl sürüyor.DNA zinciri nasıl işlevler görüyor./VİDEO


Hücrenin içinde nasıl bir hareket var Yaşam nasıl sürüyor.DNA zinciri nasıl işlevler görüyor.MUHTEŞEM BİR HAYAT MUTLAKA İZLEYİN

25 Mayıs 2008

ZİYARETCİLERİMİZİN DİKKATİNE-2/BEKİR AKKAYA

Çok sayıda ilginç mesajlar aldım. Bu mesajlardan büyük bir kısmı “benim görevimi hakkı ile yapmadığımı” ifade etmektedir. Hatta bazı mesajlar da “bu işin ekmeğini yediğimiz halde gurbetteki Kumruluları bilgilendirmediğimizden” yakınılmaktadır.
Bir çokları beni gazeteci ya da patron zannetmekte bu yolla ekmek yediğimi ve “yediğim ekmeğin hakkını vermediğimi” söylemektedir.
Gelen mesajlardan ben şöyle anladım.

1. Gurbetteki bir çok Kumrulu benim asıl mesleğimi bilmemektedir.
2. Yine gurbetteki bir çok Kumrulu beni gazeteci ya da böyle bir mesleğimin olduğunu düşünmektedir.
3. Yine bugüne kadar yaptığımız internet yayıncılığını bir çok Kumrulu, bu yayınları Kumru adına bir ekibin yaptığını düşünmektedir.
4. Yine bir çok mesajda benim ekmek kazancımın bu şekilde oluştuğunu sanmaktadır.

Bütün bu yazılan mesajlardan sonra zorunlu olarak bu açıklamayı yapmanın uygun olduğunu düşünüyorum.

Yakinen bilen dostlarımızın bildiği gibi benim asıl mesleğim öğretmenlik olup şu anda Kumru Öğretmenevi Müdürü olarak çalışmaktayım. Daha doğrusu Devlet memuruyum. Tabii olduğum kanun ise bilenlerin bildiği gibi 657 Devlet Memurları Kanunudur.
Gazetecilikle uzaktan yakından hiçbir bağım yoktur. Yani gazeteci ya da haberci filan değilim. Medya dünyasında çok sayıda dostlarım vardır

24 Mayıs 2008

ŞENLİKLERİMİZİN TARİHLERİ AÇIKLANDI

İstanbul Kumrulular Derneğinin geleneksel hale dönüştürdüğü İstanbul’da Kumruluları buluşturduğu şenlikler 8 Haziran 2008 Pazar günü İstanbul Taşdelen’de yapılacak. Kumru yayla şenlikleri ise 21 Haziran Cumartesi günü Ericak Yayla Şenlikleri ve 22 Haziran Pazar günü ise Düzoba Yayla Şenlikleri yapılacak… Kumru Haber/Kumru

23 Mayıs 2008

HAYAT NEDİR?/ Cemalettin YAKTI

Bu belki de üzerine en çok yazılan, felsefecilerin üzerine en fazla kafa yordukları soruların başında gelen bir soru. Mutlaka sizlerde bu sorunun çeşitli cevaplarına sahipsinizdir. Ben çeşitli yerlerden okuduğum çok hoşuma gelenleri yazmaya başlarsam uzun sayfalar alır. Bunun yerine içimden geldiğince doğrulatmaya ihtiyaç duymadan yazayım diye düşünüyorum.
En temel olarak biz bu hayata gelmeye veya gelmemeye kendimiz karar vermedik. Gitmeye, bu hayatı terk etmeye de kendimiz karar veremeyeceğiz(istisnalar hariç).

Hayata çok güçsüz ve savunmasız, başkalarının yardımına muhtaç olarak gözlerimizi açıyoruz. Bu işleyişin başlayışı hakkında çeşitli fikirler, dini önermeler, teoriler var ama kesin olanı bunu bizim bilmediğimiz. Hayatımızı geçireceğimiz bu sosyal, ekonomik, biyolojik, fiziksel çevre de bizim tarafımızdan oluşturulmadı. En zengininden en fakirine en güçlüsünden en güçsüzüne herkes kendinden önce oluşturulan ve kendisinden öncekilerinde oluşturmadığı bir dünyaya gelir. Kendiside bu dünyada çok şeyleri değiştiremeden kendisinin var ettiklerini de bırakarak gider. Bu süreç önlenemez,

ORDU İMAM-HATİP LİSESİ 1975-76 ÖĞRETİM YILI DESTANI (1975)/BEKİR AKKAYA/KUMRUTV

İlkokuldan üç yıl aradan sonra 1975 yılında Ordu İmam Hatip Lisesi Orta birinci sınıfa kayıt yaptırdım. Bilenlerin bildiği Ordu İmam Hatip Lisesinin yanındaki pansiyon binası o yıl hizmete girmemişti. Biz o yıl yani orta birinci sınıfı İmam-Hatip Lisesinin şu andaki binasının en üst çatı katında kaldık. Alt katlar sınıflarımız yani şu andaki ana binanın en üst çatı katını yatakhane olarak, alt katları da sınıflarımız olarak kullanıyorduk. En alt kat ise yemekhanemizdi.

O yıl okul müdürümüz Ekrem Şahindi ki, daha sonraki yıllarda Yalova İmam Hatip Lisesine tayini çıktı. Müdürümüz Ekrem Şahin’den sonra okul müdürümüz Harun Tunç oldu.
Benim İmam-Hatipte o yıl ilk yılımdı.

1975 yılında Ordu İmam Hatip Lisesinin arka bahçesi tamamen bataklık ve sabaha kadar kurbağalar öterdi. İmam-Hatip Lisesi Ordu’nun Sivas Caddesinin son yapılarından biriydi. Şimdiki pansiyon bir yıl sonra hizmete girdi ve ikinci sınıftan sonra biz yeni pansiyon binasına taşındık. Pansiyonun arka tarafındaki şimdiki mezarlığın öte taraflarında hiçbir ev yoktu. İmam-Hatip’in ön bahçesi tamamen boştu. Camii inşaat halinde idi. Dükkanlar daha sonra yapıldı. Behçenin karşısında bir atelye vardı ve atelyeden sonrası tamamen tenhalık ve fındık bahçeleri ve tikenlikler mevcuttu. İmam- Hatip’ten Sivasa doğru giderken şimdiki mezarlığın çevresinde bir tane ev bile yoktu.

Tepete bulunan şimdiki Devlethastanesi çok sonraları yapıldı. Bildiğim kadarıyla orası verem hastanesi olarak kullanılıyordu. Şimdiki garajların bulunduğu yerler tamamen bataklı doluydu. Bir tane bile yapı yoktu. Kısaca 1975 yılındaki Ordu İmam Hatip Lisesinin çevresi böyleydi.
İşte ben o yıl aşağıdaki destanı yazarak köyde anne ve babama bir mektup eşliğinde gönderdim. 03.11.1975 tarihinde yazdığım işte o destan:

ORDU İMAM-HATİP LİSESİ 1975-76 ÖĞRETİM YILI DESTANI (1975)/BEKİR AKKAYA

Ben talihsiz Bekir evinden çıktı.
Evinden çıkıp ta gurbete düştü.
Gurbetlik acısı yaralar açtı.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
***********

Ordu’ya varınca gariplik geldi.
Gariplik değil ki ağlamak vurdu.
Babacığım oğlunuz bir mektup saldı.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
************

Okulumuz önü güneye bakar.
Gurbetlik acısı bağrımı yakar.
Köyde anneciğim yoluma bakar.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
************

Okulumuz bahçesi yola yakındır.
Oğlunuzun gelmesi pek çok yakındır.
Oğlunuz Bekir mektup atın der.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
************

Okulumuz karşısı fındık bahçesi.
Oğlunuzun yoktur mektup bohçası.
Burda okutulur Arapça dersi.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
*************

Okulumuz önü güneye karşı.
Okulumuzda söylenir İstiklal Marşı
Bir rüya gördüm sabaha karşı.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
*************

Akşam mütaladır sabah mütala.
Oğlunuz okuyor gurbette hala.
Sabah yemeği var yediye beş kala.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
************

Akşam saat dokuz oldu yatarsın.
Sabah namazına camiye koşarsın.
Elbisen yok ise hemen donarsın.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
***********

Okulumuzu sorarsan beş katlı bina.
Yazıyorum destan ben yana yana.
Destanı okuyunca ağlama ana.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
***********

Okulumuz müdürü Ekrem Şahin’dir.
O müdürün gitmesi pekte yakındır.
Yeni müdür olacak pekte sakindir.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
***********

Hayatta şansım yok talihsiz oğul.
Mektubunu aldım çok fazla sağ ol.
Anneciğim ağlama az sabırlı ol.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
***********

Günde üç çeşit yemek çıkıyor.
Pilav yiye yiye insan bıkıyor.
Ciğerim sızlıyor göz yaş döküyor.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
***********

Sabah çayı ise kazanda kaynar.
Sizleri düşündükçe yüreğim yanar.
Çokları sanır ki okumak kolay.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
************

Bardaklar mumdandır içersi kirli.
Bir bardak çay içeriz halimiz belli.
Sınıfı geçeceğim durumum belli.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
************

Banyosu yok tuvaletler susuzdur.
Gözler göremiyor hep uykusuzdur.
Oğlunuzu sorarsanız pekte halsizdir.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
************

Okulumuz önü kum çakıl taşlar.
Mektubum ıslandı aktı da yaşlar.
Oğlunuz gurbette pek zahmetli kışlar.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
***********

Yaza yaza bitmez kalem yazmıyor.
Mektubunuz geldi haber yazmıyor.
Oğlunuz iyidir hiçte azmıyor.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
***********

Ordu’da bulunur adı Boztepe.
Okulumuzun bulunduğu yer de çok sapa.
Adım Bekir ise soyadım Apa.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
************

Destan son veriyor selamlar başlar.
Selam eder iken akıyor yaşlar.
Dersi yapa yapa akıyor yaşlar.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
***********

Önce baba sana selam ederim.
Gurbete düştüm böyle imiş kaderim.
Baba ellerinden hormetle öperim.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
***********

Anneciğim selam ederim sana.
Bol bol mektup at nolursun bana.
Ellerinden öperim ben yana yana.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
*************

Kardeşlerim size selam ederim.
Sizleri andıkça bir ah ederim.
Bol bol selamlarınızı beklerim.
Ağlama kardeşim gelirim bir gün.
**********

Komşu arkadaşa selam söyleyin.
Beni sorarlarsa okuyor deyin.
Destan sona erdi hoşça kal derim.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
*************
03.11.1975
Bekir APA (Akkaya)
Ordu İmam –Hatip Lisesi
Sınıfı : 6/C No: 380
Bekir Akkaya’nın Not Defterinden…

22 Mayıs 2008

ZİYARETCİLERİMİZİN DİKKATİNE

Kumru’da olup bitenleri daha yakından öğrenmek ve daha net bilgi edinmek isterseniz sitemiz dışında yayın yapan ve Haberci mantığı ile olayları değerlendiren ve benim de çok sık ziyaret ettiğim http://www.kumru.tv/ adresini mutlaka ziyaret ediniz.
Dün Kumru’da meydana gelen olayların ayrıntılarını ve bundan sonraki Kumru’da olup bitenlerle ilgili gerçek haberleri ve yorumları http://www.kumru.tv ziyaret ederek takip edebilirsiniz.
Tüm ziyaretcilerimize Kumru’dan sevgi ve selamlarımızı iletir saygılarımızı sunarız. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

KUMRU HALK EĞİTİM “DOKUZ CANLI”YLA GÜLDÜRDÜ!

Kumru Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü “Dokuz Canlı” tiyatro eseriyle Kumruluları güldürdü. 22 Mayıs 2008 Perşembe Akşamı saat 20.30’da Erçallar Kültür Sarayında Kumru Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü Tiyatro Grubu yaklaşık bin kişiye iki saat unutamıyacakları keyifli bir oyun sergiledi. Tayfun Türkili’nin yazdığı ve Kumru Halk Eğitimi Merkezi Müdürü D.Mehmet Muslu’nun yönettiği iki perdelik komedi oyununda, metresi ile evlenebilmek için karısından ayrılmaya karar veren fakat ayrılmayı Kabul etmeyen eşini öldürme teşebbüslerinde başarılı olamayan Faruk’un komik durumun konu ediliyor.

Kadın-erkek ilişkilerini ve aldatmayı değişik bir açıdan ele alan oyun, eğlenceli ve tempolu yapısıyla Kumrululardan tam not aldı. Salonu dolduran Kumrulu izleyicilerin kahkahalara boğulduğu oyunda, sedyeciler karakteri büyük beğeni topladı.

İzlemeyenlerin mutlaka izlemesi gerek oyunun kısaca serüveni şöyle; Sevgilisi Mine ile evlenebilmek için karısı Güzide’yi boşanmaya ikna edemeyen Faruk, çareyi O’nu öldürmekte bulur. Her cinayet girişiminde işler ters gider ve eşini öldürmeyi bir türlü başaramaz. Kendi sakarlığı ve beceriksizliği yetmezmiş gibi, başına bela olan sedyeciler, herşeye burnunu sokan garson, huysuz komşu ve kiralık katil, Faruk ’un önündeki en büyük engellerdir. “Oyun içinde oyun” dedirticek türden olayların yaşandığı ve Oyunda yer alan başta Faruk ve Güzide rolündeki oyuncular ve özellikle de Mine ve sahnede yer alan tüm oyuncular izleyicilerden tam not aldı.

Salon ve Sahneden Notlar:
Salon oyunun başlamasından 45 dakika once tam olarak hazırlanmıştı.

Protokol yerleri ayrılmış ve gelenler en güzel şekilde yerlerine oturtuldu. Hiç bir kargaşa yaşanmadı. Bir olay nedeniyle protokolda bulunan bazı görevliler oyundan ayrılmak zorunda kaldı.

Tiyatro başlamadan once Kumru Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü folklore grubu Güner Gürgezoğlu yönetiminde yöresel oyunlar sundu. Büyük alkış aldı.

Salonda yaklaşık bin kişi büyük bir keyifle tiyatroyu baştan sona izledi.

Kumru’nun sevilen siması Ziya Işık sahneye çıkınca salonda sessizlik ve şaşkınlık yaşandı. Önce Ziya Işık’ın sert tepkisi ve gürültü yapmayın, ayıp olmuyor mu? Sözleri salonda gerçek algılandı. Daha sonra da bunun bir rol olduğu anlaşılınca da salonda bulunan izleyiciler derin bir nefes aldı.

Sedyeciler Erdem ve Erhan salondan tam not aldı.

Başrol oyuncusu Faruk, eşi rolündeki Güzide, metres rolündeki Mine dört dörtlüktü. (Kardeşlerimizin isimlerini bilemediğimiz için yazamadık.B.A.)

Sahne son derece iyi hazırlanmış ve seste o derece mükemmeldi.

Kumru Halk Eğitimi Müdürü D. Mehmet Muslu’nun yönetttiği oyunun başarısı sadece sahnede değil salonda da hissedildi. Davetiyelerde özellikle “çocuk getirilmemesi ricası” Kumrulular tarafından memnuniyetle karşılandı. Bu nedenle olsa gerek salonda pek çocuk gözükmedi.

Oyun esnasında ara sıra kapılar açılsa da Kumru’da ilk kez bu kadar sessiz ve olması gerektiği şekilde Kumrulular tiyatro izleme keyfini hissetti.

Bana gore tek eksik hiç ücret alınmaması idi. Bu tür proğramlarda mutlaka ücret alınmalı sanatın değerini düşürecek bu tür davranışlardan kaçınılmalıdır…

Son söz: Bu oyun diğer ilçelerde de oynanmalı ve Kumru’muzda da tekrar izlenmeyenlere izleme imkanı verilmelidir…Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

KUMRU TAPU SİCİL MÜDÜRLÜĞÜNDE KUTLAMA

Tapu ve Kadastro Müdürlüğü’nün kuruluşunun 161. yıldönümü Kumru Tapu Sicil Müdürlüğü’nde 21 Mayıs 2008 Çarşamba günü kutlandı. Kutlamalar Çarşamba günü saat 10:00’da Kumru Kaymakamlık Binası bahçesinde Atatürk büstüne Tapu Sicil Müdür Vekili Yener Toplak’ın çelenk koyması ile başladı. Çelenk konulmasının ardında saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı okundu.
Törende Kumru Tapu Sicil Müdür Vekili Yener Toplak günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptı. Yener Toplak konuşmasında “ Tapu ve Kadastro Müdürlüğü’nün 161 yıllık geçmişi ile ilgili bilgi verdikten sonra tapu sicil müdürlüğünün önemini belirtti.

Törenin ardından Kumru Tapu Sicil Müdürlüğü’nde Müdür Vekili Yener Toplak tebrikleri kabul ederek tebrik edenlere gün boyu ikramlarda bulundu. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU