Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

4 Kasım 2021

Mevlüt Erdem'den Tebrik ve Teşekkür

Sayın Bekir AKKAYA,
 
Öncelikle göndermiş olduğunuz nazik Davetiyeniz için sonsuz teşekkür ediyorum. Ne varki daha önceden planlanmış işlerim nedeniyle bu hatırnaz davetinize icabet edemeyeceğim.
 
Bugüne kadar yapmış olduğunuz çalışmalar bana daima bir ışık tutmuştur. Bu çalışmalarınız arasına böyle güzel hizmetler koymanız en az sizin kadar bizleri de buralarda sevindirmektedir. Kısa bir süre de olsa Kumru Öğretmenevi Müdürlüğü görevinde bulunmuş olmam şahsımda ayrı bir sevinç yaratmaktadır. Bu coşkumu bir sonraki gün sizlerle paylaşma arzusundayım. 
 
Özellikle yapım aşamasında görme fırsatı bulamadığım ve bir o kadar da çok merak ettiğim hizmet binanızın yapımında, başta siz olmak üzere tüm emeği geçen arkadaşlara gönülden Saygılarımı sunuyorum. 
 23 Kasım 2006
Mevlüt ERDEM
Ordu İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Avr.Bir. İl Sorumlusu
............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Mevlüt Erdem'den Tebrik ve Teşekkür

Sayın Bekir AKKAYA,
 
Öncelikle göndermiş olduğunuz nazik Davetiyeniz için sonsuz teşekkür ediyorum. Ne varki daha önceden planlanmış işlerim nedeniyle bu hatırnaz davetinize icabet edemeyeceğim.
 
Bugüne kadar yapmış olduğunuz çalışmalar bana daima bir ışık tutmuştur. Bu çalışmalarınız arasına böyle güzel hizmetler koymanız en az sizin kadar bizleri de buralarda sevindirmektedir. Kısa bir süre de olsa Kumru Öğretmenevi Müdürlüğü görevinde bulunmuş olmam şahsımda ayrı bir sevinç yaratmaktadır. Bu coşkumu bir sonraki gün sizlerle paylaşma arzusundayım. 
 
Özellikle yapım aşamasında görme fırsatı bulamadığım ve bir o kadar da çok merak ettiğim hizmet binanızın yapımında, başta siz olmak üzere tüm emeği geçen arkadaşlara gönülden Saygılarımı sunuyorum. 
 23 Kasım 2006
Mevlüt ERDEM
Ordu İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Avr.Bir. İl Sorumlusu
............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Siyaset Yapan Kaymakam Taraftar Buldu!


Her vesile ile siyaset yaptığı söylenen kaymakamın görevden alınması doğru bir karardır. Başörtülü akademisyene saldırıya tepki göstermeyen azınlık ortalığı ayağa kaldırıyor? Şaşırmadım!
#KaymakamMiraçBiziz#başörtülüleryalnızdeğildir#NeseNurAkkayaYalnızDeğildir#taraflısınız
............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Siyaset Yapan Kaymakam Taraftar Buldu!


Her vesile ile siyaset yaptığı söylenen kaymakamın görevden alınması doğru bir karardır. Başörtülü akademisyene saldırıya tepki göstermeyen azınlık ortalığı ayağa kaldırıyor? Şaşırmadım!
#KaymakamMiraçBiziz #başörtülüleryalnızdeğildir #NeseNurAkkayaYalnızDeğildir #taraflısınız
............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

3 Kasım 2021

Ne fırıldaklar döner de haberiniz olmaz!

Yardım etmem için bana aşağıdaki dilekçe 2005 yılında ulaştırıldı. Dilekçe sahibi DMM isimli bir dost.  Yönetmelikle belirlenmiş puanlama ile ilgili kurumda çalışanlara bir ödül verilecek. Ve ilgili kurumda iki kişi ödüle layık görüldüğü bir üst kuruma resmi yazı ile bildirilir. Üst kurumda bi nefsi bozuk kendisi kurumda olmadığı halde ve kendisi ödülü hak etmediği halde, yönetmelik dışı alevere dalevere ile kendi ismini yazarak bir başka üst kurula gönderir. En üst kurulda değerlendirme sonucu alevere daleverici nefsi bozuğun ödül aldığı duyurulur.

Bu durum öğrenildikten sonra gerçek manada ödül alması gereken iki kişi resmi yoldan hak almaya girişirler. Birlikte hareke eden bu iki kişiden bir ezik ruhlu günlerce ağzına bal sürülür ve kural dışı kendisine ödül tahsis edilir ve bu aşamada bu ezik ödülü kabul eder ve şikatten vazgeçerek yanındaki dostunu da nefsi bozuğa ayak uydurup arkadaşını satar. Bugüne kadar bu iki ezik ve nefsi bozuklar hep sata sata ve hep dostlarına kazık ata ata yol almaya devam ederler. Benim şahsen merak ettiğim husus şudur. Biri ezik ve diğeri nefsi bozuk bu iki kişinin sonlarını cidden merak ediyorum.

İsimler bilinçi yazılmamıştır. Bekir AKKAYA/04.11.2021/İYAD/KUMRU

BİLGİ EDİNME BAŞVURUSU FORMU

(Gerçek Kişiler İçin) 

Başvuru sahibinin adı ve soyadı:

 

 

DMM

Oturma yeri veya iş adresi:

 

 

MAoooAAA

Türkiye Cumhuriyeti Kimlik No: (Elektronik ortamda yapılacak başvurular için doldurulması zorunludur.)

 

Başvuruya hangi yolla cevap almak istersiniz?

 

Yazılı            

Elektronik     

Elektronik posta adresi: (Elektronik ortamda yapılacak başvurular için doldurulması zorunludur.)

 

İmzası :

 

 

 

           

                           13 . 12 . 2005  

 

4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir.

 

Gereğini arz ederim.

İstenen bilgi veya belgeler:

(Not: Ayrılan bölümdeki boşluk yetmediği takdirde, başvuru için boş sayfa / sayfalar kullanılabilir.)

 

1-   2004 – 2005  Eğitim – öğretim  yılı  için  okulumuzdan  kimlerin  aylıkla ödüllendirilmek  üzere  ilçe  milli  eğitim  müdürlüğüne  bildirildiği

 Ve okul  müdürü  tarafından  kaçar  puanla  değerlendirdiğini  gösterir  belgeleri ,

2-  Aylıkla  ödüllendirileceklerin  belirlenmesinde

Görevli  olan  komisyon da  bulunanların  kimler 

olduğunu  ve toplantı  sonunda  almış  oldukları   

komisyon  kararını  belirten  belgenin  bir  suretini

3-  Okul  müdürleri  tarafından  verilen  ismimin komisyona  gelip  gelmediği ,eğer  gelmedi  ise  kim  tarafından  ,  hangi  nedenle  ve  hangi  yönetmeliğe göre  çıkarıldığı ,

4    Aylıkla  ödüllendirme  komisyonunda  görevli  olanların  bu  ödülü  alıp  alamayacağı  ve  teklifinin  yapılıp  yapılamayacağı,

5- Bu yılki  ödülleri  alanların  ,  nereler  adına  aldıklarını  gösteren  belgenin  sureti ,

6 - Aylıkla  ödüllendirmede   nelerin  ölçü  alındığı ,

 tarafıma   yazılı  olarak    verilmesini  ,

Saygılarımla  arz  edrim

 

Değerli Dostum,

1.      SsEe’e ödül verilmesi her şeyi çözer. Ödül sürecinde okuldan gelen evrak işleme koyulmadı ise ve komisyona sunulan listede SsEe yoksa nasıl oldu da değerlendirilmeye alınmayan kişi ödül alır?

2.      Orduya gönderilen yazıyı ve tarihine iyi bakmak gerekir…Anladığım kadarıyla orduya giden listede SsEe isminin olmaması gerekir. Yada sonradan tekraren bir liste yazılmiş olması gerekir…Bunuda ancak komisyondan çıkan imzalara bakmak lazım…Ancak fazla tepki nedeniyle yeni bir imza alınmış olabilir..Açığı kapatmak için

3.      Böyle bir durumda SsEe’e  bu olaya alet olmaması gerekirdi diye düşünüyorum…

4.      İşin doğrusu bana göre SsEe’e bu işin aslını kesinlikle bilir…

5.      Bana kalırsa yaptıkları hatayı SsEe’e işin içine sokmakla telafi ettiler.

6.      Eğer Sendika varsa sendika bu işin peşini bırakmaması gerekir…Gerekse mahkemeye ve gerekse basına sendika açıklamada bulunması gerekir….İşte o zaman seyreyle sen gömbürtüyü..

7.      Dilekçeni okudum….

8.      Saygı ve selamlar…

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Ne fırıldaklar döner de haberiniz olmaz!

Yardım etmem için bana aşağıdaki dilekçe 2005 yılında ulaştırıldı. Dilekçe sahibi DMM isimli bir dost.  Yönetmelikle belirlenmiş puanlama ile ilgili kurumda çalışanlara bir ödül verilecek. Ve ilgili kurumda iki kişi ödüle layık görüldüğü bir üst kuruma resmi yazı ile bildirilir. Üst kurumda bi nefsi bozuk kendisi kurumda olmadığı halde ve kendisi ödülü hak etmediği halde, yönetmelik dışı alevere dalevere ile kendi ismini yazarak bir başka üst kurula gönderir. En üst kurulda değerlendirme sonucu alevere daleverici nefsi bozuğun ödül aldığı

1 Kasım 2021

Yalanı Yutturma Sanatı ve Kitap Tanıtımı

Bugünlerde Prof. Dr. Abdullah Özbek’in “Bir Eğitimci Olarak Nasrettin Hoca” adlı kitabını okumaya çalışıyorum. Kitap, Esra Yayınları’ndan olup,  Nasrettin Hoca’yı ve fıkralarını tüm boyutları ile yorumlamaktadır. 526 sayfa olan kitap için 530 dip not kullanılmış. Kitap çok geniş bir bakış açısı ile Hocanın fıkra ve mizahlarla neyi söylemek istediğini ele almakta olup, Hocanın gözü ile günümüz insan ilişkileri gözler önüne serilmiş. Son derece akıcı bir üslupla kaleme alınan kitap’ta “Doğruları gizlemek” başlığı ile ele alınan fıkralar o kadar hoş ve güncel ki, şaşırmamak mümkün değil. Gelin kitaptaki ilgili bölüme birlikte göz atalım.

            Kitabın “Doğruları gizlemek” bölümünde, doğruluğun tınımı yapıldıktan sonra,  “doğruluğun zıddı yalancılıktır. Yalancılık, hangi yolla olursa olsun , gerçeklerin saptırılarak söylenmesidir. Doğruluk olmayınca , diğer faziletlerin adını bile saymaya gerek yoktur…Doğruluk, beşeri ilişkilerin temelini oluşturur. Doğru ve güvenilir olmayanlarla bir çete bile oluşturulamaz.” Açıklaması yapılmış.  Kitabın ilerleyen bölümünde “ Çıkarları zedelenen kişiler doğru kişileri kesinlikle sevmezler…Ve doğru kişiler onuncu köyde yaşamayı göze almalı ama “Doğrunun yardımcısı Allah’tır” denilmektedir…Zaman zaman yalan söyleyenler

çevrelerindekileri inandırmak için yemin ettiklerine dikkat çeken Prof.Dr.Abdullah Özbek kitabında“ İnsanların yeminlerine değil, yaptıklarına bakmak gerekir.” Diyerek “lafla peynir gemisi yürümez.” Sözünü hatırlatmış.

            Yalanın en tehlikelisinin “insanların gözlerini doğrulara çevirerek yanlış ve yalanları gizlemek” olarak belirten Prof. Dr. Abdullah Özbek, Nasrettin Hoca’nın “Fıçısı İki Kese Akça!” fıkrasını örnek olarak göstermiş. İlgili fıkrayı birlikte okuyalım:

            Hoca bir aralık su satma işine heves eder. Bunun için iki kese akçe verip, bir boş fıçı satın alır. Sonra bunun içersine çeşme suyu koyarak , bardağını bir akçaya satmaya başlar. Bu sudan içenlerden bir kısmı :

            -Hoca Efendi! Bu su çeşme suyuna benziyor. Sakın bunda bir yanlışlık olmasın?..dedikleri zaman, Hoca da :

            -Vallahi fıçısını iki kese akçaya aldım. Hiçbir yanlışlık yok!..Cevabın verir.

            -----Prof. Dr. Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Nasrettin Hoca adlı kitabında “Fıçısı İki Kese Akça” adlı fıkrayı şu şekilde yorumlanmış.

            Hocanın boş fıçıyı iki kese akçaya aldığı doğrudur. Fakat bu “doğru”, bir yalanı gizlemek için kullanılmaktadır. Yani doğruluk, yalanı yutturmak için kullanılmaktadır. Nedir yalan olan?

            Hoca, kalitesi iyi olan su satması gerekirken, herkesin ulaşabileceği çeşme suyunu satmaktadır. Bundan şüphelenenlere de, asıl gerçeği söylemez. Doğru olan bir şeyi (su fıçısını alış fiyatını) söyleyerek dikkatleri başka yöne çeker.

            Bu yol, insanları adatmada kullanılan hilelerin en tehlikelisidir. Böyle durumlarda doğrular, ağlarda kullanılan yemlere benzer. Yemlerin kaliteli olması, bunlarla ulaşılmak istenen hedefi , hiçbir zaman meşru yapmaz…”Dünyada en çirkin şey, çirkinlikleri ayakta tutan güzelliklerdir.” Hz. Ali Bu durumu “ Hak bir sözün, batıla(gerçek dışı bir şeye) alet edilmemesi.” Şeklinde dile getirmiştir. Yukarıdaki sözlerin büyük bir kısmı ilgili kitaptan aynen alınmıştır.

            Yıllar önce “ çalarken, kimseyi umursama” diye bir yazı okumuştum. O günden bu yana aynı düşünce içersindeyim. Neticede Modern Sosyolojide Ken Keys’i de, İslam Tasavvufu’ndaki insan manzaralarını da inceleme fırsatı bulduk. Ve insanların hangi basamaklarda neyi algılayacaklarını da… Bir çok yerde akılla  - zeka arasındaki farkın izahı yapılmaktadır. Zekanın karaya vurması, aklın noksanlığından, ferasetin yokluğundan meydana geldiğini canlı yayınlarda her gün izliyoruz. Yalanı doğrularla yutturarak hedefe ulaşmak,  zeka ile birlikte aklın ve ferasetin de olmasına bağlıdır. Çıplak bir zeka ile ne keramet ne de istidraç mümkündür.  

            Tarihe mal olmuş tüm filozofların ortak görüşü şu : Ne olursanız olun, ama dosdoğru ve ilkeli olun…Başkalarına göre yanlış dahi olsa inandıklarınıza sadık kalın. İlkenin iyisi kötüsü kişiye göre değişse de size göre doğru olan, en doğru olandır. İlla da bir söylemi olan, kendi doğrularını da, ilkelerini de ortaya koymak zorundadır. Şartlar ve davranışlarda bir değişiklik yoksa bir konu bir gün önce doğru, bir gün sonra da yanlış olamaz. Başkalarını bir şeye inandırmaya çalışanlar, önce o şeye kendilerinin inanıp inanmadığını sorgulamalıdır.

            Nasrettin Hoca en büyük filozoflarımızdan birisidir. Söyledikleri ve esprileri numara yapanların ve göz boyayanların ipliklerini pazara çıkarmak üzerinedir. Hocayı anlamak için sadece zeka değil, akılda gereklidir. Hocanın asıl amacı güldürmek değil, düşündürmektir. “Bir Eğitimci Olarak Nasrettin Hoca” adlı kitap bu amaçla kaleme alınmıştır. (**)

            Buluşmak ümidiyle.

Bu Yazı Karadeniz Haber Postası Gazetesi'nde  28 Şubat 2005 Tarihinde Bekir Akkaya adıyla yayınlanmıştır. 

            (**) MERAKLISINA NOT : “Bir Eğitimci Olarak Nasrettin Hoca adlı Prof. Dr. Abdullah Özbek’in kitabının temin edileceği adres : Esra Basım Yayın Organizasyon –Kürkçü Mah. Başaralı Sok. No : 8/A –KONYA   ---    Telefon : 0 332 350 48 45 –351 03 40

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Yalanı Yutturma Sanatı ve Kitap Tanıtımı

Bugünlerde Prof. Dr. Abdullah Özbek’in “Bir Eğitimci Olarak Nasrettin Hoca” adlı kitabını okumaya çalışıyorum. Kitap, Esra Yayınları’ndan olup,  Nasrettin Hoca’yı ve fıkralarını tüm boyutları ile yorumlamaktadır. 526 sayfa olan kitap için 530 dip not kullanılmış. Kitap çok geniş bir bakış açısı ile Hocanın fıkra ve mizahlarla neyi söylemek istediğini ele almakta olup, Hocanın gözü ile günümüz insan ilişkileri gözler önüne serilmiş. Son derece akıcı bir üslupla kaleme alınan kitap’ta “Doğruları gizlemek” başlığı ile ele alınan fıkralar o kadar hoş ve güncel ki, şaşırmamak mümkün değil. Gelin kitaptaki ilgili bölüme birlikte göz atalım.

            Kitabın “Doğruları gizlemek” bölümünde, doğruluğun tınımı yapıldıktan sonra,  “doğruluğun zıddı yalancılıktır. Yalancılık, hangi yolla olursa olsun , gerçeklerin saptırılarak söylenmesidir. Doğruluk olmayınca , diğer faziletlerin adını bile saymaya gerek yoktur…Doğruluk, beşeri ilişkilerin temelini oluşturur. Doğru ve güvenilir olmayanlarla bir çete bile oluşturulamaz.” Açıklaması yapılmış.  Kitabın ilerleyen bölümünde “ Çıkarları zedelenen kişiler doğru kişileri kesinlikle sevmezler…Ve doğru kişiler onuncu köyde yaşamayı göze almalı ama “Doğrunun yardımcısı Allah’tır” denilmektedir…Zaman zaman yalan söyleyenler

30 Ekim 2021

Caner Gürgezoğlu'nu ve Gürgezoğullarını Yakından Tanıyalım!

Geçenlerde bilge bir insanla sohbet ederken konuşma esnasında tanınmış bir şahsiyet söz konusu oldu. İsmini saklı tuttuğum bu kişinin anormal duruş ve davranışları her yer ve mekânda son derece çirkinlik arz ediyordu. Eğitilirken bozulmuş bu kişi için ben : “ Bazı kurum ve kuruluşlar yurtlar ya da mekanlar insanın karakterine yansıyor ve insana olumsuz davranışlar kazandırıyor, bu durum hayat boyu kişide kalıcı oluyor. İşte bu ilgili kişi buraların ürünü” dedim.

Bilge insan bu cümleme itiraz ederek “Hayır böyle değil. Bu durumlar etken olsa da, asıl durum insana doğmadan önce Allah’ın verdiği özelliklerdir. Yaratılışta mayanız iyi ya da kötü olsa da, eğitim bu özelliklerinize bir ölçüde etki edebiliyor.” Dedi.

Düşününce ben de böyle olduğuna kanaat getirdim. Hepimiz biliriz ki , bir baba ve bir anneden doğma iki kardeşten diğeri her türlü yönden birbirlerinden farklı olabiliyor. Biri alim, biri zalim olabiliyor. Biri “terbiyeli”, diğeri fazlasıyla “terbiyesiz” olabiliyor.

İnsanlara bu bilinçle yaklaşma ve insanlarda bulunan birçok sakarlıkların doğuştan olabileceğini düşünme sevilmeyecek

tiplere bile iyi niyetle yaklaşmaya kapı aralayabiliyor. Farkına varmadan yapılan hatalar ve sakarlıkların abartılması, insanların geçmişleri ile değerlendirilmesi ve hep kötü olabileceği kanaati son derece yanlış oluyor.  Sülalelerle ya  da diğer hısım akrabalarla insanları ödüllendirmek ya da cezalandırmak son derece ilkelliktir. Kimsenin kusuru da kimseye yüklenemez. Hele de geçmişte olup bitenler geleceğe fatura olarak gösterilemez.  Kıskançlığımızdan veya  nefsimize zor gelmesinden iyiye “iyi”, kötüye de “kötü” diyemiyorsak bu da bizim “kötü” olmamızdandır ki, bunun da tedavisi biraz zordur.

Her birimizin “toptancı yaklaşımları” vardır. Kendimizin dışındakileri ya “hep” olarak ya da “hiç” olarak değerlendiririz. Bu yaklaşım tarzı yakınında olan  tüm alanları tahrip eder.  “Hata” ile “suç”u birbirinden ayırmama durumumuz bizlere çok şey kaybettiriyor. İnsanların hata yapabileceğini, suç olması için de bilinçli tekrar edilmesi gerektiğini bilmemiz gerekir. Suç, tekrar edilen bilinçli davranışlardır.  Hata ise fark edildiğinde ya da uyarıldığında tekrar etmeme durumudur. Bu iki kavramı birbirinden ayırt edip, yapılanlar suç bile olsa, insanı toptan ret etme ve cezalandırma son derece yanlıştır.

Bu yazıları neden yazma ihtiyacı duyduğumu da burada belirtmek isterim.

Bundan üç yıl önceydi. Toplum içinde örnek olmaya talip biri benimle ilgili bir başkasına şu cümleyi kullanmış. “Senin adamın bak kimlerle?”

Yakın bir zamanda yine kendini ayrıcalıklı gören biri bir başkasına : “Senin adam bak kimlerle?”

Kazık kadar hem de iddialı insanlar kendilerinin dışındakileri “senin adamın, banim adamım “ şeklinde tanımlaya biliyorlar.

Sapık bir kişilik ve zihniyet bu. Hiç kendileri olamamış bu ezik büzükler hep başkalarının adamı modundalar.  Aileleri dahil tüm hayatlarını kendilerinin dışında efendilerinin emrine vermiş kişilikler. Zihinleri yok bunların. Bırakın zihinlerini kendileri de yok ortada. Robottan da öte bir aksesuar bunlar. Sahiplerince tepe tepe kullanılmayı yaşama dönüştüren cücecikler bunlar.

Fetö dahil aklınıza hangi örgüt ya da aykırı oluşum gelirse gelsin, bu aykırı oluşumlar bu “kiralık ve onun bunun adamlılığına soyunmuşları” kullanabiliyor ve kullandılar. Normal bir insan aklını başkalarına kiralandırmaz ve kesinlikle “onun bunun adamı” da asla olmaz. Onun bunun adamlığına soyunmuşlarda normal insanları “ocu bucu, onun adamı bunun adamı” diye asla değerlendirmez.

Yaşını başını almış benim gibi insanlar bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da eskisi gibi hayatlarına devam edecek ve asla uşaklığa heveslenmeyecektir. En ufaktan en büyüğüne yaptığımız tercihler kendimizin tercihi olacak, insan ilişkileri dahil, eşimizi ve dostumuzu kendi iradelerimizle belirleyeceğiz.

İnsan yaşadığı sürece bir vesile ile  hangi yaşta olursa olsun güzel ve onurlu insanlara ulaşıyor ve tanışıyor. Her gün olmasa da zaman zaman güzel ve samimi dostlarımızın arasına birkaç tane daha eklemin keyfini de yakalıyoruz. Vefat edip aramızdan ayrılan Savcı Zülkarney Kısık, Şıh Mehmet Gülmüş, Ahmet Namık Kısık, Ahmet Bilgü, Yunus Çaya, Adil Balta, Mehmet Fatsa gibi güzel dostlarımız da oluyor.  İsimlerini zikretmek asla istemediğim ve hatta Facebook arkadaşlığından bile engellediğim, yaşadıkları halde benim indimde ölmüş kabul ettiğim canlı cesetler, yaşayan ölüler  yok değil.  Zaman zaman kendime “keşke bunu da tanımasaydım” dediklerim  olduğu  gibi, “keşke daha önce tanısaydım” dediklerim de olmuyor değil.

İşte ben sizlere şimdi Kumru’da yaşadığım halde üç beş yıl önce yakinen tanıdığım bir kişiden söz etmek istiyorum. Biliyorum ki sizler bunu zaten tanıyorsunuz. Ama ben özellikle “Senin Adamın” cümlesini her vesile ulu orta kullanan beyin özürlülerine bu vesile ile seslenmek istiyorum.

 Ne ben kimsenin adamıyım, ne de benim dost ve arkadaşlarım benim adamım. Cidden biz birbirimizi ilkelerimizden, düşüncelerimizden, fikirlerimizden daha da önemlisi birbirimizi insanı olarak geliştirdiğimizden önemsiyoruz. Öyle sizlerin düşündüğünüz gibi maddi yönden hiçbir derdimiz ve paylaşımımız yoktur. Mevkiler, makamlar, altın ve dolarlar sizin olsun! Kendi şahsıma benim asla böyle bir derdim de düşüncemde yoktur ve olmayacaktır. Gönlünüz, fikriniz ve paylaşmak istediğiniz bir şeyler varsa benim dostlarım ve arkadaşlarım ve ben emrinizdeyiz.

 Bilenler bilir zaten, aksini söyleyenler yalan olduğunu kendileri de bilir . Bulunduğum her yer ve mekânda sohbetin keyfini çıkartırım. Işık aldıysam susmam konuşur ve dinlerim. Şimdilerde sigarayı bıraktıysam da çayımı yudumlarım. Dert dinler ve derdimi de anlatırım. Tilkiliklerin dolu olduğu beyinler duman, fitne fesat yolcuları öyle ya da böyle olur. Dert biriktirenler ve mutlu olmayanlar anlayamaz bu ortamı. Başkalarının huzur ve mutluluğu sizi sıkıyorsa lütfen bir doktora ya da bir dergâha gidin. Ama asla ne “onun bunun adamı” ne de “onun bunun uşağı” olun.

Bütün bu cümlelerden sonra “beni kendisinin adamı olarak gördüğünüz”  Caner Gürgezoğlu’ndan ve Gürgezoğulları’ndan söz etmek istiyorum.

Bir başka zaman da başka bir eziğin beni “senin adamın diye” gösterdiği kişiyi enine boyuna yazmayı düşündüğümü duyurmak istiyorum.

İşte sizlere kendi açımdan Caner Gürgezoğlu ve Kısaca Gürgezoğlu Ailesi

Caner Gürgezoğlu 15.01.1970 tarihinde Kumru’da doğmuş  olup  ve köyü de eski ismi ile Küşnefak ve şimdi Akçadere  Mahallesi’dir.

Çocukluğumdan bu yana   babam ve annemin sayesinde Kumru ve çevresinde ve hatta daha başka yerlerde bir çok aileyi tanıma imkanımız oldu.

Benim annem ve babam bilge bir insandı. Ailece birlikte yemek yediğimiz sofra bizler için aynı zamanda sohbet ortamı olurdu. Bu aile geleneğimizde bir de eşimle tanışınca bu durum artılarla birlikte bugüne kadar geldi. Kayınpederim  Hacı Yusuf Sansı ve kayınbiraderlerimin Ankara’da olması nedeniyle  Ankara’da bulunan Gürgezoğlulları ile de tanışma fırsatım oldu. Bu vesile ile vefat eden büyüklerimize Allah’tan rahmet, hayatta olanlara uzun ömürler diliyorum.

Gürgezoğlu ailesi’ni ben şahsen ta çocukluk yıllarımda tanıma imkanım olan biriyim. Babamın hoca olarak mektep okutması ve yıllarca kitap satmasından kaynaklı da çok insanla irtibatımız olurdu. Babam KELEZLÜ denilen yerde olduğu gibi KÜŞNEFAK denilen köyde de uzun yıllar mektep okuttu.

Görevim nedeniyle Kumru’ya gelince ve devamında Kumru Öğretmenevinde uzun bir süre görev yapıp aynı günlerde yazarlık ve gazetecilik bir çok değerli insanla görüşme ve bilgi alma imkânı oluşturdu. Bu nedenlerden olsa gerek Kumru’da tüm kesimlerin önemsediği ve saygı duyduğu Azmi Gürgezoğlu ve Fahri Kavasoğlu gibi insanlar beni yanlarına hatta evlerine davet ederek sohbet imkânı verdiler. Bana “Görgü, tahsili bozar” sözünü söyleyerek üç köşe yazısı yazmama neden olan Rahmetli Azmi Gürgezoğlu,  bana “ Bekir Ağa” derken, Evinde beni ağırlayarak saatlerce not aldığım Rahmetli Fahri Kavasoğlu da “ Müdür” diye hitap ederdi. Allah rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun. (Amin)

Ezik ve büzükler tarafından adamı olarak görüldüğüm Caner Gürgezoğlu, Kumru’da tanınan ve Kumru kurulduğundan bu yana her kesimin önemsediği Gürgezoğlu sülalesinden,  döneminde siyasette ve ticarette Kumru’da önemli görevler yapan Rahmetli Azmi Gürgezoğlu’nun sekiz evladından biridir.

Gürgezoğulları’ nın her bireyini çalışkan ve başladıkları işleri hakkı ile götüren insanlar diye tanımlamak mümkündür. Kendi kendilerine yetmek için çaba sarf eden,  özellikle de Azmi Gürgezoğlu’nun oğullarının tamamına yakını Kumru’da ikamet ederek işlerini yürüttüğü  biliniyor.    

 Herkes belli aşamalara  gelince Kumru dışına çıkarken Gürgezoğulları sıkı sıkıya Kumru’da kalmayı yeğliyorlar. Ben şahsen bunu ciddi manada önemsiyor ve takdir ediyorum.  Kumru’ya, köylerine ve yaylalarına her yönden önem verip işini ve aşını Kumru’da sürdüren  Gürgezoğullarının tamamı Kumru’da çok önemli bir değer olarak karşımıza çıkıyor. İlla da “Kumru Sevdalılığı”ndan söz edilecekse fiili olarak Kumru ve köylerine yönelik katkı yapan bu aileyi ve bu türden aileleri  en başlara koymak gerekir. Üç kuruşu bulduktan sonra köyünü, kentini ve hatta anasını ve babasını terk edenlere bu tür aileler örnek gösterilmelidir.

Kumru’da bazı aileler güçlerini birleştirerek şirketleşmiş ve bu yolla  işlerini daha profesyonel hale getirmişlerdir. Bir aile şirketi olarak gördüğüm bu aileler gerek Kumru’da ve gerekse ülke çapında ekonomiye büyük katkı yapmışlar ve bir çok kişiye de ekmek kapısı olmuşlardır. Gürgezoğulları ne hikmetse böyle bir durumu tercih etmemişler ve her biri kendi işlerine yoğunlaşmışlardır. Böyle olmasına rağmen dışarıdan birlikte çalışılıyor gibi görülüyor.  Ancak yakından bakınca da her biri bağımsız ve kendi ürettikleri ile büyümeye çalışıyorlar.  Her biri Kendi işlerinde de cidden başarılıdırlar.

Genel manada kısaca Gürgezoğulları ile ilgili benim kısaca tespitlerimdir. Ben şahsen her zaman Kumru’da kurulan aile şirketlerini ve birbirlerine bağlı aileleri çok önemseyen biriyim. Daha da önemlisi kendi memleketinde yaşamak, mekan kurabilmek, geçine bilmek ve memleketinde ölebilmeyi nimet olarak görüyorum. Bu tür aileler benim indimde değerlidir ve örnektirler.

 Şimdi ise Gürgezoğullarının bir ferdi MHP Kumru İlçe Başkanı Caner Gürgezoğlu’nu yakinen tanıyalım.

Uzun zamandır başarılı bir şekilde Kumru’da MHP ilçe başkanlığı yapan Caner Gürgezoğlu ilk ve ortaokulu Kumru’da, Liseyi ise Fatsa’da okumuş.

Gürgezoğlu ailesinin tamamına yakını siyasetle yakından ilişkililer. Bu siyasi birikim ve gelenek babaları Azmi amcadan oğullarına geçmiş. Gördüğüm kadarıyla Caner Gürgezoğlu babası gibi cidden siyaset yapmaktan büyük keyif alıyor ve cidden başarılı da. Hırslı ve azimli.

Caner Gürgezoğlu aktif siyasete  1999 yılında başlamış, 2011-2017 yılları arasında Milliyetçi Hareket Partisi yönetim kurulunda  yer almıştır. Şu anda başkan olarak görevine devam eden Caner Gürgezoğlu iki dönemdir 2016 yılından bu yana MHP İlçe başkanı olarak görevini sürdürmektedir.

 2014 yılında yapılan  genel seçimlerde MHP’den Ordu Milletvekili Aday Adayı olmuştur.  2019 yılında ise Cumhur İttifakı öncesinde yerel seçimlerde aday olmak için MHP ilçe başkanlığından ayrılarak Kumru Belediye Başkanlığı için MHP’den  Kumru  Belediye Başkanı Aday Adayı olmuştur.  

Yasa gereği 2019 yılında Cumhur İttifakı öncesi birkaç ay  MHP İlçe Başkanlığından ayrılan Caner Gürgezoğlu Kumru’da Cumhur İttifakının Belediye Başkan Adayı Ak Parti tarafından belirlenince MHP Genel Merkez tarafından tekrar Kumru MHP İlçe Başkanı olarak atanmıştır. MHP İlçe Başkanı Caner Gürgezoğlu döneminde genel seçimlerde Milliyetçi Hareket Partisi   Kumru ilçesinde tarihin en yüksek oyunu almıştır.

2019 seçimlerinde Cumhur İttifakı Adayına MHP olarak gece gündüz çalışılarak Ak Parti ile birlikte çalışma yapılmış ve Kumru’da Ak Parti belediye Başkanı Türkiye’de en çok oy alan ilçeler arasında yer almıştır. Bu başarıda her seçimde çok yüksek oy alan Ak Parti’nin oyları olsa da  MHP seçmeninin oyları ve  MHP İlçe Başkanı Caner Gürgezoğlu’nun ve MHP seçmenin de etkisi olmuştur. Seçim aşamasında ilginç olayların yaşandığı o günlerde bırak Kumru’yu Türkiye’de MHP gelecekte tarihin yazacağı ilklere imza atmış ve hala atmaya devam etmektedir. Başta Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli olmak üzere MHP Cumhur İttifakın bir parçası olarak Kumru ve bütün Türkiye’de tarihi görevini yapmaya devam etmektedir.

MHP’nin En kritik sürecinde Kumru’da ilçe başkanlığı yapması daha sonraları bazı MHP’lilerin başka partilere geçişleri ve daha da önemlisi il başkanları ile ilçe başkanlarının büyük bir kısmının görevden alınmaları hep Caner Gürgezoğulu’nun zamanında gerçekleşmiştir. Bu süreçte başarılı bir sınav veren Caner Gürgezoğlu, Ordu’nun diğer ilçelerinin siyasetçileri tarafından da takip edilen ve danışılan bir kişilik olarak görevini sürdürmektedir.

Caner Gürgezoğlu örnek kişiliğinin yanında örnek bir milliyetçidir de.  MHP Genel Başkanı Bilge Lider Devlet Bahçeli’ye hayranlığını her fırsatta dile getirir. Dr. Devlet Bahçeli ile ilgili tüm yazı, yorum ve kitapları okur ve çevresine aktarır.

MHP’nin tüm seminerlerine ve eğitim faaliyetlerine katılır ve istifade etmeleri için partili partisiz herkesi davet ederek katılmalarını teşvik eder. Milli ve manevi değerlere bağlı, dini vazifelerini eksiksiz yerine getirme gayreti gerçekten takdire şayandır. Haç ibadetini de yerine getiren Caner Gürgezoğlu siyaset üstü bir kişiliktir.

MHP İlçe başkanı Caner Gürgezoğlu siyasetin yanında Kumru’da eğitimle de ilgileniyor. Okullarda velilerin ve okul idarecilerinin arzuları doğrultusunda okul aile birliği başkanlıklarında  ve üyeliklerinde görev alarak, okullara katkı yapmaya gayret gösteriyor. Hatta 1990 yılından 1994 yılına kadar dört yıl Kumru’da birlikte öğretmenlikte yaptık. Beş yıl görev yaptığım Fizme Ağlayanı okulunda da benden sonra Caner Gürgezoğlu birkaç yıl öğretmenlik yapmıştı.

Kumru’da bulunun resmi kurum ve kuruluşlar ile muhteşem bir diyaloğu vardır. Herkes tarafından güven duyulan bir güler yüzü ve yumuşak sakin görünümü vardır. Ama kızma ve kızdırma durumunda  Gürgezoğlu ailesinin en zor sakinleştirilen kişisi olduğunu düşünüyorum. İnanıp ta yapamayacağı ve isteyip te alamayacağı hiçbir şey söz konusu değildir.

Caner Gürgezoğlu ile en çok tartıştığımız konular :“anlamsızlık, kişiliksizlik, ilkesizlik, derinliksizlik, eziklik, büzüklük ve derinliği olmayan hal ve durumlardır.  “Boş” ve “dolu”  konusunda aynı düşüncede olsak ta insan hallerinden kaynaklı “hal durumlarında” farklılıklarımız olabiliyor. Ben az ile mutlu olmaz ve kalbim yumuşamazken Caner Gürgezoğlu azdan bile mutlu olabiliyor.   Ben şahsen “Kin tutmam ama , kinimi de asla unutmam”,  Caner Gürgezoğlu’nun bu yönüne henüz ulaşamadım. Tabi ki bu sözlerin bir kısmı latife ve şaka. Anlayacağınız muhabbetlerimiz bir bardak çay ve içersek sigara…

Caner Gürgezoğlu Karacalı Muhtarı ile birlikte Kumru Karacalı Camii’nin yapımında  büyük gayretleri olmuş, Karacalı Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği yönetiminde yer alarak caminin yapımında önemli görevler üstlenmiş ve başarılı bir şekilde görevini tamamlamıştır. Ve hala derneğin gönüllü üyesidir.

Her türden faydalı faaliyetlerin davetlerine katılma gayreti gösteren Caner Gürgezoğlu ayrım yapmaksızın tüm düğün ve davetlere de katılarak Kumru halkı tarafından takdirle izlenilmektedir.

  Başarılı bir şekilde MHP ilçe başkanı olarak görev yapan Caner Gürgezoğlu insani ilişkilerde partiler üstü bir kişilik olarak gözüküyor.  Özel iş ve işlemlerinden tutun yardım yapacağı kişiler arasında  ayrım yapmıyor. Her türden fikre insani yönden bakıyor. Siyasi faaliyetlerde seçmenler arasında hiçbir ayrıma yanaşmıyor. Ayrım yapmaksızın tüm Kumru’nun yerleşim birimlerine ve insanlarına yardım etmeye gayret gösteriyor. Çevresinde yardımsever biri olarak gözüküyor ve hatta bir çok insan ondan yardım talep ediyor.

1994 yılında İşletme Fakültesi 2.sınıfına devam ederken askere giden Caner Gürgezoğlu,  İsparta’da askerliğini tamamlamış.

Daha önceden de ifade ettiğim gibi tüm Gürgezoğlu ailesinin kendilerine ait iş yerleri mevcuttur. Caner Gürgezoğlu da 2000 yılında kendi alış veriş merkezini kurarak 21 yıldan bu yana başarılı bir şekilde işini yürütmektedir.  Bir süre Esnaf  ve Sanatkarlar Odası yönetim kurulunda da görev almıştır.

Sporu da çok seven Caner Gürgezoğlu takım olarak Fenerbahçe’yi tutuyor. Ayrıca Kumru’da Kızılay tarafından yapılan  kan bağışı kampanyalarına noksansız katılarak örnek davranışını bu konuda da göstermeye devam etmektedir.

Kumru’da yaşamayıp hep Kumru sevdalılığından söz eden Çakma Kumru Sevdalılarına inat Gürgezoğulları gerçek bir Kumru sevdalıları. Bunu fiili olarak hep gösteriyorlar.

Caner Gürgezoğlu’nun köyü var ve köyde evi var. Bağı var bahçesi var. Elması ve armudu var, fındığı ve fıstığı var.  Yaylada mağazası, mısır ve fasulye için bahçesi var. Kumru’da yaşıyor ve bir çoklarının edebiyatını yaptığı hayatı günlük ve anlık yaşıyor. İnanın ki; her akşam taze elma ve armutları ısırıyoruz. Kestane ve cevizleri iç ediyor sizlerin para ile aldıklarınızı biz her an yiyoruz. Bize takılanlara da elbette ikram ediyoruz.

Caner Gürgezoğlu örnek bir aile olarak biliniyor. Üniversiteyi bu yıl bitiren Oğlu Seyithan artık benim arkadaşım ve konuşuyoruz ve tartışıyoruz aramızda. Caner Başkanın oğlu ama benim de arkadaşım Seyithan muhteşem bir beyin.

          Kumru ilçesinde ikamet eden Caner Gürgezoğlu evli , 2 kız ve 1 erkek çocuk babasıdır.

          Bekir AKKAYA /31.10.2021 /İYAD/KUMRU HABER/KUMRU

         

 

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............