Kumru İlçesi'nin İlk Kültür ve Haber Sitesi -İnternette İlk Yayın : 1999
19 Mayıs 2022
DİPLOMASIZ VE CAHİL BİRİ BÜYÜKŞEHİRDE NE YAPAR? /KUMPAS YAZILARI -9 /Bekir AKKAYA
DİPLOMASIZ VE CAHİL BİRİ BÜYÜKŞEHİRDE NE YAPAR? /KUMPAS YAZILARI -9 /Bekir AKKAYA
18 Mayıs 2022
Kardelen'den Haberciye Merhaba!
Çoğu kez insanlar kendi
yeteneklerinin farkına varmazlar. En önemli husus insanın kendi kendini keşfetmesidir. İşe başlamadan önce kendi yeteneğini ve neye yatkın olduğunu bilmek, yola çıkmadan yolu yarılamaktır. Yeteneklerini keşfederek aklını kullanan ve kendine güvenen her insanın başarılı olmaması düşünülemez. Yeteneği ve gücünün farkında olmayanlar ise kendi farkına varamadıklarından, yeteneksiz de olsa farkına varanların piyonu olmaya mahkûmdur. Daha doğrusu insanın kendini tanıyarak yaptığı işin farkını ve önemini kavrayarak sürekli de geliştirerek kendini yenilemesi başarıya başarı katar. Başarısızlığın asıl nedeni de insanın kendisidir. Bu durumda kendi hatalarımız, başkalarını suçlamayı gerektirmez.Bazen insan, kendi boş zamanlarını değerlendirerek, hoş vakit geçirmek amacıyla değişik işler yapar. Birde bakarsınız ki, yaptığınız iş sizi aşmış olur. Faydalı ve önemi sebebiyle artık o sadece sizin değil, başkalarının da değeridir. Ulaştığınız her alana karşı istemeseniz de sorumluluğunuz vardır. Bu durumda gerekli önlemleri almak gerekir. Zaten olması gereken de gücünü ve yeteneğini bilerek önce kendine, çevresine ve tüm insanlara faydalı olmaktır.
Kumru Kardelen gazetesi, yetenekli dostumuz Raif Çevirme sayesinde 1. yılını tamamladı. Öncelikle kendilerini kutluyor, edebi dergiler kadar nefis Kardelen'e nice yıllar diliyorum. Bu vesile ile önemli olan birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle Kumru Kardelen bir yıl zarfında kendi kendini aşmış, önemli bir boşluğu doldurmuştur. Bu süre zarfında bazı kesimlerce görülmemeye, ciddiye alınılmamaya çalışılmıştır. Gazetenin önemini çok iyi bilen bu kesimler Kumru'da gazete arzu etmemektedir. Sözünü ettiğimiz bu kesim işlerine geldiği veya parasız reklâm arzuladıkları zaman yapmadıkları halde yapmış gibi masa başında haber yazarak gazetede yayınlatmaktan da geri kalmamışlardır. Bu durumda Kumru Kardelen'e iş düşmektedir.
İkinci olarak Kumru'yu sevenlerin bu gazeteye sahip çıkmaları gerekir. Bazı olumsuz yaklaşımlara Kumru açısından bakmaları gerektiğini düşünüyorum. Kumru'nun tanıtımı ve her yönden eğitimi için gazetenin önemi bir kez daha gözden geçirilmelidir. Ordu'nun her ilçesinde gazete çıkarken Kumru'da aralıksız bir gazetenin çıkmamasının izahını yapmak mümkün değildir.
Kumru Kardelen'e bundan sonraki yayın hayatında başarılar diliyorum.
Okuduğunuz yazı bundan tam altı yıl önce tarafımdan Kumru Kardelen Gazetesinde yayınlanan bir yazıdır. Bu yazıdan birkaç ay sonra gazete yayınına son verdi. Ve değerli dostum Raif Çevirme kaldığı yerden devamla bu kez Kumru Haberci olarak yayına başladı. Kumru adına faydalı olacağına yürekten inanıyor, başarılar diliyor, altı yıl aradan sonra sizleri yürekten selamlıyorum.
Buluşmak ümidiyle…
Bekir AKKAYA /27 Haziran 2006 /Kumru Haberci Gazetesi
Kardelen'den Haberciye Merhaba!
Çoğu kez insanlar kendi
Kumru'ya ilk vali 1947'de Gelmiş...
![]() |
| 1947'de dört tekerlekli motorlu vasıtalarla Kumru'ya ulaşınca 4 Temmuz 1947 günü Güzelordu Gazetesi manşetten şöyle bir müjde veriyordu.” Vali Dün Otomobille Kumru Bucağına Vardı. Kumru’ya ilk defa medeni bir vasıta gören halk kurbanlar kesmiş, sevinç tezahürleri göstermiştir." Kaynak : Hüseyin Naim Güneyhttps://twitter.com/hnagy52 |
Kumru'ya ilk vali 1947'de Gelmiş...
![]() |
| 1947'de dört tekerlekli motorlu vasıtalarla Kumru'ya ulaşınca 4 Temmuz 1947 günü Güzelordu Gazetesi manşetten şöyle bir müjde veriyordu.” Vali Dün Otomobille Kumru Bucağına Vardı. Kumru’ya ilk defa medeni bir vasıta gören halk kurbanlar kesmiş, sevinç tezahürleri göstermiştir." Kaynak : Hüseyin Naim Güney https://twitter.com/hnagy52 |
17 Mayıs 2022
Bu yazıyı okuyan ağlar- Yeter Artık Anne!/ Tamer Dursun Yazısı
Off anne of!
Yeter artık anne ya!
Yine mi yatağı ıslattın?
Yeminle vereceğim seni sonunda huzur evine. Sen de kurtulacaksın, ben de...
diye söylendi kadın.
Annesi uzun zamandır yatalaktı ve konuşamıyordu. Kızının sözleri üzerine kalp atışları hızlandı. Elleri terledi. Dudaklarını kımıldattı.
-Güzel kızım özür dilerim.
İnan bilerek yapmadım.
Vallahi farkında bile değilim.
Çok özür dilerim.
diyecekti.
Diyemedi.
Yatağın ucunda duran ve öfkeyle kendisine bakan kızıyla göz göze geldi. İki damla yaş daha fazla kirpiklere tutanamayıp, önce yanaklara, sonra da göğsüne damladı.
-Hah! Şimdi de ağla...
Yahu asıl ağlaması gereken benim anne ben. Senin yüzünden Hayri'yle ayrılma noktasına geldik.
Adam da haklı.
Evinde bile rahat edemiyor.
Sen ne güzel ağlıyorsun da söylesene ben kime ağlayayım.
Aylardır sana bakıyorum, altını temizliyorum,
Bıktım yeminle bıktım...
Araya kızgın bir demir gibi sessizlik girdi. Kadın söylene söylene yatak çarşaflarını değiştirdi. Annesi kızını daha fazla kızdırmamak için gözlerini kapattı. Biliyordu çocukcaydı ama sanki gözlerini kapatınca orada yokmuş gibi oluyordu. Son zamanlarda bulmuştu bu oyunu. Ne zaman evdekiler ona söylense, sitem etse, çemkirse, kötü davransa, o hemen gözlerini kapatıyordu.
Kadın hışımla yerdeki ıslak çarşafı alıp odadan çıktı. Annesi yine yalnızlığıyla başbaşa kalmıştı. Derin bir nefes aldı. Aldığı nefes göğsüne saplandı. Başını usulca pencereye doğru çevirdi. Pencerenin önünde duran ve ha kurudu ha kuruyacak bir tek kırmızı güle baktı. Bu odada yattığı zamanda, gül ona arkadaşlık etmişti. Sırlarını onunla paylaşmıştı. Ama gül de bakımsızlıktan önce yapraklarını dökmeye başlamış, sonra da boynunu eğerek dalından kopmuştu.
-Gidiyoruz galiba ikimizde. dedi.
-Vakit geldi değil mi?
Gül cevap vermedi.
Kadın da onu zorlamadı.
-Sen de haklısın.
Öleceğimizi bilmek kolay değil ama inan böyle ben burada yatağın ucunda, sen orada dalın ucunda yaşamakla ölüm arasında sallanıyoruz ya, inan bu da hiç kolay değil. Düşünsene ne ölebiliyoruz, ne yaşayabiliyoruz. Fazlayız dünyaya. Yük oluyoruz sevdiklerimize. En iyisi gitmek biran önce. Ah! Bak ne diyeceğim sana. Hani biz insanlar hapşırıyoruz ya. İşte mesela biz Türkler hapşırsak hemen çok yaşa derler. Ama almanlar hapşırsa, orada da iyi yaşa derler. Bence en doğrusunu onlar söylüyorlar. Mesele çok yaşamak değilmiş, iyi yaşamakmış.
Baksana halimize, çok yaşadık da ne oldu.
Azar, hakaret, kötü bakışlar...
Gül biraz daha koptu dalından.
Kadının kalbi sıkıştı.
Karanlık çöktü kente.
Sokak lambaları yandı.
Oturma odasından kahkaha sesleri geliyordu. Çocukların yine misafirleri vardı demek. Ne güzel eğleniyorlar diye iç geçirdi anne. Gülümsedi.
-Kuzum benim, gül elbette, ben seni çok üzüyorum, yoruyorum, haklısın.
Kurban olurum sana...
Gül dalından kopup pervazın üstüne yuvarlandı.
Kadının kalbi durdu.
Karanlık çöktü odaya.
Kadın elinde çorba tabağıyla odaya girdi. Yüzü asıktı. Biraz önce dışarda kahkahalar atan kadın gitmiş yerine suratsız sinirli biri gelmişti. Kadın tabağı yatağın yanındaki sehpanın üstüne koydu. Annesine bakmadan, yorganı kaldırıp, yine yatağı ıslatıp ıslatmadığına baktı. Ve -İnanmıyorum sana anne ya! daha biraz önce değiştirdim senin altını.
Sen inadıma yapıyorsun değil mi bunu.
Demin içerde birazcık güldüğümü duydun, sırf ben üzüleyim diye yine yatağı ıslattın de mi.
Ah anne ah!
Başını kaldırdı.
Annesinin gözleri kapalıydı.
Eli annesinin bacağına değdi.
Annesi soğuktu. Hem de buz gibi.
Kadın irkildi ve korkuyla geri çekildi.
-Anne...
diyebildi sadece.
Gerisini getiremedi.
Saksı dünyada kaldı.
Yatak da dünyada kaldı.
Diğer eşyalar gibi, toprak gibi, hava, su, ateş gibi, her şey dünyada kaldı.
Giden gül oldu, giden anne oldu.
Sonra kadın çok ağladı. Dayanamadı, ara sıra gidip annesinin mezar taşına sarıldı. Mezar taşı soğuktu, hatta buz gibiydi.
Mezar taşları yaşayan anneler gibi sıcak olmuyor.
Yaşarken sevdiklerine sarılmayanlar, onlar öldükten sonra mezar taşlarına sarılıyorlar.
Geç oluyor.
Kadın da yaşlanacak bir gün. O da çocuklarına muhtaç kalacak belki. Belki onu da bir odaya yatıracaklar ve oda da bir gül olacak.
Sonra gül dalından kopacak, kadın ölecek. Ve onun kızı da onun mezar taşına sarılıp ağlayacak.
Bu hikaye hep böyle devam edecek.
Saksı bu dünyada kalacak.
Yatak bu dünyada kalacak.
İlk ölen, erken ölen hep insan olacak.
Yüreğini hatırla insanoğlu.
Senin bir yüreğin var, hatırla...
Tamer Dursun..
Bu yazıyı okuyan ağlar- Yeter Artık Anne!/ Tamer Dursun Yazısı
Off anne of!
Yeter artık anne ya!
Yine mi yatağı ıslattın?
Yeminle vereceğim seni
sonunda huzur evine. Sen de kurtulacaksın, ben de...
diye söylendi kadın.
Annesi uzun zamandır
yatalaktı ve konuşamıyordu. Kızının sözleri üzerine kalp atışları hızlandı.
Elleri terledi. Dudaklarını kımıldattı.
-Güzel kızım özür dilerim.
İnan bilerek yapmadım.
Vallahi farkında bile
değilim.
Çok özür dilerim.
diyecekti.






