Off anne of!
Yeter artık anne ya!
Yine mi yatağı ıslattın?
Yeminle vereceğim seni
sonunda huzur evine. Sen de kurtulacaksın, ben de...
diye söylendi kadın.
Annesi uzun zamandır
yatalaktı ve konuşamıyordu. Kızının sözleri üzerine kalp atışları hızlandı.
Elleri terledi. Dudaklarını kımıldattı.
-Güzel kızım özür dilerim.
İnan bilerek yapmadım.
Vallahi farkında bile
değilim.
Çok özür dilerim.
diyecekti.
Diyemedi.
Yatağın ucunda duran ve
öfkeyle kendisine bakan kızıyla göz göze geldi. İki damla yaş daha fazla
kirpiklere tutanamayıp, önce yanaklara, sonra da göğsüne damladı.
-Hah! Şimdi de ağla...
Yahu asıl ağlaması gereken
benim anne ben. Senin yüzünden Hayri'yle ayrılma noktasına geldik.
Adam da haklı.
Evinde bile rahat edemiyor.
Sen ne güzel ağlıyorsun da
söylesene ben kime ağlayayım.
Aylardır sana bakıyorum,
altını temizliyorum,
Bıktım yeminle bıktım...
Araya kızgın bir demir gibi
sessizlik girdi. Kadın söylene söylene yatak çarşaflarını değiştirdi. Annesi
kızını daha fazla kızdırmamak için gözlerini kapattı. Biliyordu çocukcaydı ama
sanki gözlerini kapatınca orada yokmuş gibi oluyordu. Son zamanlarda bulmuştu
bu oyunu. Ne zaman evdekiler ona söylense, sitem etse, çemkirse, kötü davransa,
o hemen gözlerini kapatıyordu.
Kadın hışımla yerdeki ıslak
çarşafı alıp odadan çıktı. Annesi yine yalnızlığıyla başbaşa kalmıştı. Derin
bir nefes aldı. Aldığı nefes göğsüne saplandı. Başını usulca pencereye doğru
çevirdi. Pencerenin önünde duran ve ha kurudu ha kuruyacak bir tek kırmızı güle
baktı. Bu odada yattığı zamanda, gül ona arkadaşlık etmişti. Sırlarını onunla
paylaşmıştı. Ama gül de bakımsızlıktan önce yapraklarını dökmeye başlamış,
sonra da boynunu eğerek dalından kopmuştu.
-Gidiyoruz galiba ikimizde.
dedi.
-Vakit geldi değil mi?
Gül cevap vermedi.
Kadın da onu zorlamadı.
-Sen de haklısın.
Öleceğimizi bilmek kolay
değil ama inan böyle ben burada yatağın ucunda, sen orada dalın ucunda
yaşamakla ölüm arasında sallanıyoruz ya, inan bu da hiç kolay değil. Düşünsene
ne ölebiliyoruz, ne yaşayabiliyoruz. Fazlayız dünyaya. Yük oluyoruz
sevdiklerimize. En iyisi gitmek biran önce. Ah! Bak ne diyeceğim sana. Hani biz
insanlar hapşırıyoruz ya. İşte mesela biz Türkler hapşırsak hemen çok yaşa
derler. Ama almanlar hapşırsa, orada da iyi yaşa derler. Bence en doğrusunu
onlar söylüyorlar. Mesele çok yaşamak değilmiş, iyi yaşamakmış.
Baksana halimize, çok yaşadık
da ne oldu.
Azar, hakaret, kötü
bakışlar...
Gül biraz daha koptu
dalından.
Kadının kalbi sıkıştı.
Karanlık çöktü kente.
Sokak lambaları yandı.
Oturma odasından kahkaha
sesleri geliyordu. Çocukların yine misafirleri vardı demek. Ne güzel
eğleniyorlar diye iç geçirdi anne. Gülümsedi.
-Kuzum benim, gül elbette,
ben seni çok üzüyorum, yoruyorum, haklısın.
Kurban olurum sana...
Gül dalından kopup pervazın
üstüne yuvarlandı.
Kadının kalbi durdu.
Karanlık çöktü odaya.
Kadın elinde çorba tabağıyla
odaya girdi. Yüzü asıktı. Biraz önce dışarda kahkahalar atan kadın gitmiş
yerine suratsız sinirli biri gelmişti. Kadın tabağı yatağın yanındaki sehpanın
üstüne koydu. Annesine bakmadan, yorganı kaldırıp, yine yatağı ıslatıp
ıslatmadığına baktı. Ve -İnanmıyorum sana anne ya! daha biraz önce değiştirdim
senin altını.
Sen inadıma yapıyorsun değil
mi bunu.
Demin içerde birazcık
güldüğümü duydun, sırf ben üzüleyim diye yine yatağı ıslattın de mi.
Ah anne ah!
Başını kaldırdı.
Annesinin gözleri kapalıydı.
Eli annesinin bacağına değdi.
Annesi soğuktu. Hem de buz
gibi.
Kadın irkildi ve korkuyla
geri çekildi.
-Anne...
diyebildi sadece.
Gerisini getiremedi.
Saksı dünyada kaldı.
Yatak da dünyada kaldı.
Diğer eşyalar gibi, toprak
gibi, hava, su, ateş gibi, her şey dünyada kaldı.
Giden gül oldu, giden anne
oldu.
Sonra kadın çok ağladı.
Dayanamadı, ara sıra gidip annesinin mezar taşına sarıldı. Mezar taşı soğuktu,
hatta buz gibiydi.
Mezar taşları yaşayan anneler
gibi sıcak olmuyor.
Yaşarken sevdiklerine
sarılmayanlar, onlar öldükten sonra mezar taşlarına sarılıyorlar.
Geç oluyor.
Kadın da yaşlanacak bir gün.
O da çocuklarına muhtaç kalacak belki. Belki onu da bir odaya yatıracaklar ve
oda da bir gül olacak.
Sonra gül dalından kopacak,
kadın ölecek. Ve onun kızı da onun mezar taşına sarılıp ağlayacak.
Bu hikaye hep böyle devam
edecek.
Saksı bu dünyada kalacak.
Yatak bu dünyada kalacak.
İlk ölen, erken ölen hep
insan olacak.
Yüreğini hatırla insanoğlu.
Senin bir yüreğin var,
hatırla...
Tamer Dursun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...