20 Kasım 2007

Ölümden Sonrasına Yolculuk ve Allah’a İman-4 /Bekir AKKAYA

Allah’ın varlığına inanma İslam’ın altı iman esaslarından biridir. İslam Dini’nde imanın esaslarını inceleyen ilme Akait adı verilir. Akait, akîde kelimesinin çoğuludur. Akîde, “akd” kökünden türemiştir. “Akd” ise düğümlemek, bağlamak anlamına gelir. Buna göre akide, bağlanılan, sağlam bir şekilde inanılan, düğüm atmışçasına kesinlikle gönülden kabul edilen şey anlamını taşır. İtikat kelimesi de “akd” kökünden türemiş olup kalpten bağlanma, kesin olarak karar verme, inanma anlamına gelir. Terim olarak akait, İslâm dininde inanılması ve kalben kabul edilmesi gereken konulara verilen addır. "Akait" terimiyle kastedilen, iman esaslarıdır. Akait ilmi denilince akla, iman esaslarından bahseden ilim gelir.
Akait, İslâm dininin ameli değil de itikadî ve nazari hükümlerinden bahseder. İslam dininin temel kurallarını inceler. Akait ilmi, kısa ve özlü olarak, iman esaslarını inceler. Bu açıdan bakıldığında akaidin konusu, iman esaslarının tümüdür. İman esasları, altı bölümden oluşur.Allah’ın zatına ve sıfatlarına iman, bu esasların temelini teşkil eder. Bundan sonra diğer esaslar gelir. Bunlar; meleklere, kitaplara, peygamberlere, âhrete(ölümden sonrası) , kaza ve kadere imandır. Akait ilmi, sözü edilen iman esaslarına inanmanın nasıl ve ne şekilde olacağını da belirler ve iman etmenin
mahiyetini inceler. İşin ilginç yanı İlahi dinlerin tamamında bu temel şartlar aynen geçerlidir.
Bilindiği gibi Akait kitapları, Allah’ın zati ve subiti tüm sıfatlarını geniş bir şekilde inceleyerek İnanmayanı mutlak bir şekilde inanmaya, şüphesi olanların kuşkularını gidererek insanların huzurlu bir şekilde bu dünyayı yaşayarak, ölümden sonrasının kapılarını açar. Abdulaziz Debbağ Hazretleri’nin Meşhur El-İbriz Adlı kitabı’nın 2. cildinin 269’uncu sayfasını birlikte okuyalım. “Şüphesiz ki Cenab-ı Hak çok mukaddes ve münezzehtir. Mahlukattan hiçbir şeye benzemez. Düşüncelerin tasavvur ettiği her şeyin başkasıdır O. Çünkü düşünce anında tasavvur edilen her şey, her şekil ve suret mahlukat arasında mevcuttur. Rabbimiz ise yaratıkların sıfat ve şekillerinden münezzehtir. Düşünce seviyesinde ancak yaratılmış olan bir şey düşünülebiliyor, varlık aleminde örnek ve misalli bir şey bu alanda yer alabiliyor. Allah’ın ise hiçbir misli, dengi ve benzeri yoktur.”
İbriz’in ilerleyen sayfalarında “Cenab-ı Hakk’ın Kibriya ve azametinin bulunduğu hal üzere marifetine güç getirmek kul için mümkün değildir.” “ Hiçbir sanat eseri, sanatkarının sıfatlarını bulunduğu hal ve ölçü üzerine bilmeye güç getiremez.”
İslam tasavvuf tarihinde önemli yeri olan Hicri XII. Asırda Fas’ta yaşamış zamanın Kutbu Abdülaziz Dabbağ Hazretlerinin esrar dolu sözlerinden oluşan “EL-İBRİZ” adlı kitap bir çok bilinmezlere kapı aralamaktadır. Yaratılış ve ruh gerçeği kitabın sadece bir bölümüdür.
Her ne kadar aynı kaynaktan beslenmese de Ruhsal bilimlerle uğraşanların söyledikleri ya da aldıkları bilgiler, İslam Tasavvuf öncülerinin söyledikleri bilgilerle tam olmasa da yakınlık göstermektedir.
Ergün Candan’ın “Ölümden Sonra Neler Oluyor” adlı kitabının 45. sayfasında Sadıklar Planı ismiyle tebliğ veren ileri düzeyli bir ruhsal varlıklar grubu, “fiziksel varoluşun ruhsal varoluşun yansıması” olduğu ile ilgili bir konuda yapılan bir celsede alınan bilgi var ki, yaratıcının yaratması ve yaratıcının varlığı bilgisi hayli ilginç. Birlikte okuyalım.
“Fizik bir kürenin (gezegenin) meydana gelişi, çok ince titreşim vasatlarından meydana getirilen bir düşünce şekliyle başlar. Düşünce şekli, bir yüce varlığın, ebedi ve ezeli olan Bir’e hizmette bulunan bir yüce varlığın düşünce şeklidir. “Tanrı evreni yaratmayı diledi” dendiği zaman, varlığa göre dilemek ve düşünmek, düşünmekle yaratmak, aynı şeydir. Mukaddes metinlerinizde bahsedilen yaratılış hangi yaratılıştır? O yaratılış ancak kainatın minicik bir noktasının, yarım yamalak izahından başka bir şey değildir. Hiçbir varlık mutlak Yaradan’ın yaratmak istek ve fiilini anlayacak ve intikal ettirecek yükseklikte değildir. Hiçbir varlık, bu yaratılışı anlayacak zihinsel kapasiteye sahip olamaz. Bizler şu anda onu biliyoruz ki, dünya vasatının oldukça yüksek seviyelerinde bulunan bir sistemin işçileriyiz. Böyle bir yaradılışa ait bir bilgimiz yoktur. Böyle bir imajın, böyle bir düşüncenin intikal edilmesine de anlaşılmasına da imkan yoktur… Bu yazı nasipse devam edecek.
Buluşmak ümidiyle.
Bekir AKKAYA/ Kumru

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...