21 Mart 2008

Temel Bir Düşünce Şart/Bekir AKKAYA

Bundan üç yıl önce duruş ve ilke kavramları üzerine birbirini takip eden dört yazı kaleme almıştım. Yazılarda birinin başlığı “ Bir Metre Süt” idi.
İlgili yazılarda “duruş” ve “ilke” kelimelerine yüklenen anlamı irdeleyerek duruşun “durma tarzı”, ilkenin ise “temel düşünce “olduğunu ifade etmiştim. Ayını yazılarda “insanın bir duruşu ve durduğu yeri sabitleyen bir temel düşüncesi olması gerektiğini” ve lugatlarda “Duruş” kelimesinin durma tarzı olarak tarif edildiğini, “İlke, kelimesinin ise“temel düşünce, temel bilgi, prensip” anlamlarına geldiğini belirtmiştim.
Bugün de aynı düşünce içersindeyim.


Bir görüş, bir düşünce ya da bir hüküm verilirken sizin dışınızdakilerin sizin neyi anlatmaya çalıştığınızı net olarak bilebilmeleri için sizin fikri temelinizi neye bağladığınızı bilmeleri hakkıdır. Aksi takdirde isabetli bir düşünce ortaya koysanız bile hiç bir anlam ifad
e etmez.

Dini bir kelime ve kavramdan söz ediyorsanız, karşı taraftakilerin sizin hangi dinin kelimelerini referans aldığınızı bilme hakkıdır.
Düşünce yapıları oturmamış ya da bir türlü karar verememiş birçok insan ortada durmayı yeğler. Neye inandığını açıkça ortaya koymamış biri ile “tanrı” kavramını tartışmak anlamsızlığın ötesinde boştur.

Aslında benim söylediğim temel düşünceye sahip olma durumu bir ideolojiyi ya da bir felsefeyi kabul etme durumu için de geçerlidir. Eğer
demokrasiden söz ediliyorsa hangi demokrasiyi benimsediğinizi de dinleyenlerin bilmesi zorunluluktur. İdeolojinin doğruluğu ya da yanlışlığı burada söz konusu değildir. Bilindiği gibi o da karşı tarafın temel düşüncesine göre ya doğrudur, ya da yanlıştır.

Bilimsel bir konudan söz ediliyorsa, bilimin verileri ve ölçü birimleri temel düşünce kabul edilmelidir. Ne inanç konusunda ne de bilimsel bir konuda “bana göre” kelimeleri zır cahilliğin göstergesidir. Polemik ya da laf cambazlığı bununda ötesinde “haktan görünme”, o konuyu savunuyor gibi davranışlar bu yazının hiç konusu değildir.

Konu ya da kavram tanrısal, ya da dinsel ise durum pek değişmez. Yine demel bir inancı temel inanç olarak referans almanız gerekir. Eğer , söz konusu olan “tanrı”nın varlığı ise, inanıp inanmama noktasında kendinizi bir temel düşünceye yerleştirmelisiniz. Bu durumda ya tanrıyı kabul eder ya da etmezsiniz. Ya teist, ya deist ya da ateist olur ve bu inancınızın doğruluğunu savunur ve karşı taraftaki insanların yanlışlarını ortaya koyabilirsiniz. Aksi takdirde inanmadığınız ve olmadığınız bir düşüncenin içersinde bir düşünce ortaya koyamazsınız. Böyle olunca da söylemleriniz ne anlama gelirse gelsin bir anlam kazanmaz. Sadece kendiniz söyler ve kendiniz oynarsınız.

Tanrı kavramı, mantığa bilimselliğe dayanmayan ve onlarla sınırlı olmayan düşünce ürünüdür. Böyle olunca, akıl yürütmek ya da çok mantıklı bilimsel sorular sormak bir anlam ifade etmez.

Söz konusu, İslam’da İmanın altı şartı olan “Allah, melek, kitap, ahiret, kaza-kader ve peygamber “ kavramlarının hiç birini bilimle açıklamak ve akıl yürütmekle bir sonuca varmak mümkün değildir. Bilim bu konuları inceleyebilir, araştırabilir. Ancak “inanma noktasında” bilimsel verilerle bir sonuca kesinlikle ulaşılamaz. Ya inanırsınız ya da inanmazsınız.

“Temel bir düşünce” kafa karışıklığını da ortadan kaldırır, bir çok sorunuza da cevap olur. Sağlam kafa sağlam vücutta değil, sağlam bir inanca ya da düşünceye sahip olan beyinle mümkündür.
Buluşmak ümidiyle…
Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...