29 Eylül 2008

KAŞ YAPAYIM DERKEN.../Prof. Dr.Abdullah ÖZBEK/http://www.abdullahozbek.org/


Bazen iyi niyet ve samimiyetle girişilen işler de kötü sonuçlar doğurabiliyor. Elbette bunun pek çok sebepleri vardır.

Bir gün deveye bir şaka yap, demişler. O da gidip dokuz ahır yıkmış!


İnsanın hayatında da bu tip olaylar zaman zaman olmaktadır. Bakıyorsunuz kimisi, bir espri yaparken baltayı taşa vurabiliyor. Ondan sonra da lafın altında kalıyor. Artık çabala dur!


Bir zamanlar bir il valisi ile sohbet ederken, başından geçen ilginç bir olayı anlattı.

Bir ilde göreve başladığı ilk günlerde, kendisini oraya atayan iktidar partisine mensup kişiler ziyarete geliyormuş. Bir gün sekreter hanım, yine bir grup kişinin ziyarete geldiğini haber vermiş. O da kimler olduğunu sormuş. Sekreter hanım da, hiç düşünmeden
ve araştırmadan, "Sizinkilerden efendim!" deyivermiş.

Tamam, demiş vali. Ve birer birer huzura girmişler.

Hoş beşten sonra vali almış sazı eline. Gelenler, nasılsa kendi adamları. Nerden geldiyse, bu sefer aklına, onların hoşlarına gidecek birkaç kelam etmek gelmiş. Ve başlamış, muhalif parti gruplarına bir güzel çatmaya. İdeolojilerinden başlayıp kafa yapılarından çıkmış. Bazen dozu artırıp açmış ağzını yummuş gözünü. Aklına ne geldiyse sermiş ortalık yere.

Anlaşılan o ki o gün, devirmedik çam bırakmamış!..

Sonunda iş tanışmaya gelmiş. Fakat gelen zevatın her biri, muhalif partilerin şu ya da bu kademedeki temsilcileri değil miymiş?

Ey vah, demiş; ama iş işten geçmiş. Ok yaydan çıkmış bir kere. Yer yarılsa da içine girse! Ne yapsın, ne etsin şimdi? Zırvanın te'vil götürmeyeceği de belli.

İşte buna, "kaş yapayım derken göz çıkarmak" denir.

Görüldüğü gibi, düşünmeden, hesap etmeden, ölçüp biçmeden yapılan konuşmalar ve hareketler, bazen insanın başına, türlü türlü dertler açabiliyor.

Nitekim ihtiyaç sahiplerine yardım için kurulmuş olan sivil toplum kuruluşlarında da bazen aynı terslikler yaşanabiliyor. Niyetin iyi olması yetmiyor. Orada bilgi ve tecrübe de çok önemli.

Bakıyorsunuz bazı kişiler, resmi araçla, ilgili mercilerden izin almadan, bir sivil toplum kuruluşu için yardım toplamaya gidiyor. Bir an için, bunun hem doğru olmadığını hem de dedikoduya sebep olabileceğini düşünemiyor. Ardından gelsin soruşturmalar.

Bu işte kötü niyetli kişiler yok mu?

Hiç olmaz olur mu? Geçmişte olduğu gibi günümüzde de vardır. Gelecekte de olacaktır.

Bakınız, bir zamanlar bizim bir apartman yöneticimiz vardı. Efendiliği, iletişimi ve becerikliliği yerindeydi. En azından biz öyle algılıyorduk. Ve bu yüzden, dört beş sene arka arkaya onu seçtik.

Gel zaman git zaman, bir gün, ticari işlerde uzman olan bir komşumuz, yanıma yaklaşarak şöyle dedi:

-Siz bu yöneticinin ne yaptığını biliyor musunuz?

Cevap verdim.

-Nerden bileyim? Anlat da öğrenelim.

Meğerse yönetici, apartmandan topladığı paraları kendi işinde kullanır; kömürü de altı ay ve daha fazla vade ile alırmış. Tabiî ki enflasyonun yüzde ellilerin üstünde olduğu zamanlarda. Yani biz, yüzde elli daha fazla para vererek ısınırmışız da haberimiz yokmuş.

Aslında yönetici bazı toplantılarda, "Vallahi ben, kömürü kendi çeklerimle alıyorum." derdi. Ama biz, paramız yetmediği için böyle yapıyor sanırdık. Onun için de, saygımızı, teşekkürümüzü ve duamızı arka arkaya sıralardık. Hem de nasıl.

Neyse, bu işin hikayesi uzun.

Daha sonra başka bir yöneticimiz oldu. O da, apartmandan topladığı paraları, denetçi ile işbirliği yaparak dolara yatırırmış. Tabiî ki kâr ortak. Bir keresinde dolar hızlı bir düşüş yaptı da o vesileyle hile bir yerden patlak verdi.

Zaman zaman bazı özel sohbetlerimizde bunlar gündeme geliyor. Nerdeyse, her apartmanda bu tip olaylar oluyormuş. Gerisini siz düşünün. Hele şu kömürler torbaya girince, bu işin hilesi ve hırsızlığı büsbütün artmış.

Bir de şu tip yöneticiler var. Topladığı paralarla yatırım yapıyor ve apartman sakinlerine kazandırıp sürprizler yapıyor. Yani kimsenin haberi olmadan.

Ne kadar kazandırırsa kazandırsın, bunların yaptığı da doğru değil. Çünkü burada bir maceraperestlik var. Bunlar da kaş yapayım derken göz çıkaran kesimden.

Ya işler ters teperse? Zaten yapılan işin ahlâkî ve hukûkî bir tarafı da yok. Üzerlerine vazife de değil.

Biz sadece küçük birkaç apartmandan örnek verdik. Bir de büyüklerini düşününüz. Her birinin, kim bilir, ne hikâyesi vardır.

Bir de aileleri, mahalleleri, beldeleri, büyük yerleşim yerlerini ve büyük yardım kuruluşlarını düşününüz. Bunların romanları yazılsa azdır.

Acaba bizde mi durumlar böyle? Sanmıyorum. Devletlerin, büyük şirketlerin ve kuruluşların birbirlerine rüşvet verdikleri bir dünyada yaşıyoruz. Bir hocamız bize hep şunu söylerdi. Herkesin bir fiyatı vardır.

Daha sonra bu söz üzerinde çok düşündüm. Gerçekten çok doğru.

Yalnız bizim bir farkımız var. Pek çok şeyde olduğu gibi, bu işleri de elimize ayağımıza dolaştırıp el âleme rezil oluyoruz.

Diyeceksiniz ki, bu işin doğrusu da mı var? Elbette yok. Sizler ne demek istediğimi gayet iyi anlıyorsunuz. Lafın gerisini sizler getiriniz!..

Peki, ne yapmak lazım?

Hangi düzeyde olursa olsun, bu tipteki kavgalara ya seyirci kalacağız, ya da bir çıkış yolu aramaya koyulacağız.

Eğer ikinci yolu tercih edersek, yapmamız gereken iş şu.

Eğitim sistemini yeniden gözden geçirmek ve fiyatı olmayan bir nesil yetiştirmeyi eğitimin amaçlarının başına yazmak. Ve ardından da buna göre diğer düzenlemeleri yapmak gerekir.

Bir de şu var.

Bunun gereğine inanan kişiler, kendisini hangi dinden, ırktan, etnik gruptan, kültürden, medeniyetten, bölgeden, parti ve meşrepten kabul ederse etsin; bu ortak amaçta bir araya gelip teşkilatlanabilir. Bunun adının ne olacağı o kadar önemli değil. Yeter ki, böyle bir bilinçliler grubu ortaya çıksın.

Bir anlamda buna "Dürüst kişiler hareketi" denilebilir. Yani, "Ben dürüstüm, yamukluğum yok" diyenlerin oluşturacakları bir platform.

Bu arada şunu da unutmamak gerekir. Sadece doğru iş yapmak yetmez. Yapılan işlerden insanları şüphelendirmemek de gerekir. Bu inceliği hesaba katmadan yapılan iyi işler de bazen büyük fiyaskolara sebep olabiliyor. Bu konuda oldukça çok gözlemlerimiz vardır.

Yarınlara ümitle bakmak istiyorsak, bu konuda biraz kafa yormamız gerekir. Tamam mı? Yoksa şikâyete hakkımız olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...