Rıza RAZI : Fatsa Kurultayı ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyim. Bu kurultay katılan yedi ilçeye ne getirebilir veya iler ki yıllarda bu kurultaya katılan ilçeler, Fatsa tarafından mağdur duruma düşebilir mi. Bu konuda görüşleriniz nelerdir?
Eyüp FATSA : Demokratik toplamlarda kurultaylar çok önemlidir. Kendi yöremiz hakkında konuşacak olursak mesela, Mesudiye kurultayları vardı. Genelde de çok fazla ciddiyete alınmazdı. İşte Mesudiyeliler bir araya toplanmışlar konuşuyorlar, birbirleriyle hasret gideriyorlar gibi, yani sahilde böyle algılanıyordu. Bu sene Mesudiye kurultayının onuncusu yapıldı. Ben ancak bu kurultaya katılabildim. Diğer dokuz kurultaya katılamadım. Yakinen takip ediyordum, çok da ciddiye alıyordum. Kurultaylarda şu oluyor; insanlar geliyor gidiyor ilçelerinin, beldelerinin, köylerinin problemlerini konuşuyorlar
bu kısa vadede belki çözüm getirilmiyor ama, bulundukları yerin bir fotoğrafını çıkarıyorlar. Bizim potansiyelimiz nedir, elimizdeki imkanlar nedir, mevcut sıkıntılarımızı biz nasıl aşarız?. Onun için o ilçenin bu ilçenin, o beldenin bu beldenin bütün yetişmiş kabiliyetleri; bunlar siyasilerdir, ticaretle uğraşan insanlardır, o yörenin esnafıdır, o yörenin yetiştirdiği ilim damlarıdır, yazarlardır, gazetecilerdir, fikir adamlarıdır. Ne kadar değer varsa bir araya gelir, herkes kendi yöresi için düşündüğünü ortaya koyar. Bunları belki ilk yıllar çok fazla hayata geçirme imkanı olmaz ama zaman içersinde bir şey yapmak isteyen insanlara hazır bir bilgi ve belge oluyor. Bunları hayata geçirecek müteşebbisler bekleniyor bu müteşebbisler de zaman içerisinde ortaya çıkıyor. Eğitim, altyapı, su, kanalizasyon yol gibi istihdam konusunda kabiliyeti olan insanlar diyor ki, bende kendi yöremde müteşebbiste bulunmak istiyorum. Bu müteşebbislerde kendi alanlarında yapabildikleri işler için çalışma içersinde bulunuyorlar.Bu sene Mesudiye kurultayında görevli iki müteşebbis harekete geçiyor, on yılın sonunda kendi yöresinde iki yüz kişinin çalışacağı bir sıhhi tesisat kuruyor. Bir diğeri diyor ki, burada birçok işsiz insan var , ben İstanbul’da şu hizmetleri yapıyorum bu hizmetleri burada da yapabilirim diyor ve yüzlerce insanın barınabileceği bir gümüş işleme fabrikası kuruyorlar. Şimdi Mesudiye kurultayı Ordu’daki Kurultayların babasıdır hem de öncüsüdür. Fatsa ve çevrelerine baktığımız zaman, Fatsa bulunduğu konum itibariyle adeta beraber kurultay yaptığı altı tane ilçenin, özellikle de ekonomik rantını yiyen bir yer. Yani bir şekilde Kumru dan, Korgan dan, Çamaş dan, Aybastı dan, Kabataş dan insanların yolu Fatsa dan geçiyor. Ticarette, eğitimde bu böyledir. Bu güne kadar Fatsa hep yemiş kendi bünyesini güçlendirmiş ama, bu beraber hareket etmiş olduğu ilçelere çok fazla bir katkısı olmamıştır. İfade ettiğiniz gibi acaba bu altı tane ilçeyi ve konumunu istismar eder, burada kendisine bir vazife çıkartmak suretiyle daha fazla imkan mı sağlar? bunları yolda mı bırakır? acaba bu mevcut potansiyeli değerlendirmek suretiyle bu kaynakları beraber kullanmanın yoluna mı gider? Ben ikincisinin olmasını temenni ediyorum. Eğer, Fatsa çevre ilçelerle beraber bu kurultayda ortaya çıkan altyapı noktasında, gerekse teşebbüs noktasında gerekse eğitim noktasında ve gerekse sağlık hizmetleri noktasında bunları aştığımız zaman işsizlik, eğitimdeki sıkıntılar, sağlık ve altyapı hizmetlerinde ki sıkıntılar beraber organize bir güç olurlarsa problemlerini ve sıkıntılarını vatandaşın beklemiş olduğu hizmetleri çözme noktası, Bu hizmetlerin çözümünü devletten ve yetkililerden beraber hareket ederlerse bu kadar ilçeye organize olmuş bir ilçenin talebini ciddiye almayacak bir siyasi irade veya bir bürokrat zannetmiyorum. Bu arada ilki yapılan kurultayda Fatsa’nın ve çevre ilçelerinin hem ekonomik olarak, hem eğitim olarak, hem kültürel olarak, hem de alt yapı olarak bir fotoğrafı çekilmiştir. Herkesin elinde Kumrunun, Korganın, Aybastının, Çatalpınarın, Kabataşın ve Fatsanın sıkıntısı ve problemleri nelerdir?. Bunların hepsi de bu noktada şimdi değişik komisyonlar oluşturulmak suretiyle bunları hayata geçirmek kalıyor. Bunlar kısa vadede hayata geçmeyecek ama, insanlar bunlarla ilgili kafa yoracaktır, bu insanların ufkunu açacaktır. Ve gücü olan insanların elinde hazır doneler rehber olacaktır. Bu rehberden hareketle birçok hizmetin zaman içerisinde ortak irade ve ortak akım beraber kullanma , birçok sıkıntılara çare olabileceği kanaatindeyim. Ben özellikle Fatsa’nın arkasındaki ilçeleri istismar edeceği kanaatini taşımıyorum, en azından böyle bir iyi niyeti muhafaza etmek istiyorum. Bu böyle olmazsa kaybeden Fatsa olur. Diğer ilçelerin kaybedecek çok fazla bir şeyi yok. Zaten onların durumu ve sıkıntıları ortadadır. Öyleyse bu noktada Fatsa bir açıkgözlük yapmak suretiyle bu ilçeleri istismar etmez, problemleri çözmek için beraber hareket ederek çözme yoluna giderse, hem diğer ilçeler kazanır, hem de Fatsa daha çok kazanır. Ama, bir kurnazlık yapar bu ilçelerin mevcut potansiyellerini istismar ederse diğer ilçeler kaybedeceği gibi Fatsa’nın da bir kazancı olmaz.
Rıza RAZI : Türkiye’nin diğer İl ve İlçelerinde bu tür kurultaylar yapılıyordu ama, son zamanlarda Ordu’da Kurultaylar çok fazla yapıla geldi, acaba bunun sebebi nedir?
Eyüp FATSA : Bu Türkiye de bir anlayışın, yanlış bir kanaatin hızla değiştiğini gösterir. Yanlış kanaat ve anlayış nedir? Bugüne kadar siyasi uygulamalarda bu yanlış kanaati ve uygulamayı zorlamıştır. Nasıl? Devlet babadır, aşı olamayana aş verir, imkanı olamayana imkan verir. Her şeyi devletten bekleyen hazırcı anlayışı ortadan kaldırmak suretiyle devletin artık baba olmadığını herkesin derdine deva olmayacağını deva olsa bile zaman geçtikten sonra belki o hizmete muhtaç olduğu bir dönemde hizmetin gecikeceğini öyle ise bunların aşmanın yolu; düşünceleri, fikirleri ve aklı birleştirmek suretiyle bunların ışığında hem gelişmiş kabiliyetleri hem ekonomik imkanları hem de diğer imkanları mahallinde birleştirmek suretiyle devleti baba olmaktan çıkartıp herkesin kendi geleceğine mukadderatına sahip çıkma anlayışını getirmiştir. Yani herkes kendi göbeğini kendisi kesmesi gerektiğini anlamıştır. Yoksa böyle hazırcı bir anlayışla her hizmeti devletten beklerseniz ya hiç gelmez ya da geldiği zaman kimsenin işine yaramaz. Dolayısıyla şimdi işi hızlandırmak her işin devlet tarafından yapılmayacağını anlamış olmanın getirdiği bir anlayıştır. Bunda şöyle bir mesaj vardır: Hizmeti zorlaştıran hizmetin önünde engel teşkil eden merkeziyetçi anlayışı terk et, önümüzü aç, yani sorumlu insanların, yani birinci derecede halkla yüz yüze gelen insanların önündeki bütün hukuki engelleri, bürokratik engelleri kaldır fırsat ver, biz sıkıntılarımızı kendi problemlerimizi hallederiz, aynı zamanda da merkezi yönetime de bir mesajdır.
Rıza RAZI : Sivil toplum örgütlerinin çoğalması, Meclisteki Millet vekillerimize ve Bakanlarımıza bir güvensizlik olarak mı daha fazla doğuyor yoksa, kendi başlarına bir iş yapmanın uzantısı mı?
Eyüp FATSA : Burada sistemi incelemek ve irdelemek lazım. Bugüne kadar bizim siyasi yapılanmamız siyaset anlayışımız hep şöyleydi. Vatandaş bir şekilde siyasilere , idarenin başında bulunan insanlara bir şekilde bağımlı olmalıydı. Vatandaş her işini ya bir siyasi ile ya da herhangi bir bürokratla halledebileceği kanaati hakimdi. Bu yanlış bir uygulamadır. Devlet bundan rahatsız olmaz, olmamalıdır. Vatandaşın kendi sıkıntılarını kendi problemlerini kendisinin gidermesi gibi bir iradeyi ortaya koyması hiçbir sakıncayı hiçbir endişeyi meydana getirmemelidir. Devlet vatandaşına bu konuda güvenmelidir. Vatandaş bu hizmetleri yaparken de devlet, acaba ne yapmak istiyorlar gibi şüpheci bir yaklaşım değil de, daha çok bu hizmetleri teşvik edici davranış ve yaklaşım içine girerse daha doğru olur diye düşünüyorum.
Rıza RAZI : Aybastı Kurultayına katılamadığınızı belirttiniz.
Eyüp FATSA: Fatsa kurultayından sonra bir de Aybastı kurultayı yapıldı, bu kurultaya da katılabilirdim. Ancak bir şey vardı, bir hafta önce Fatsa ve çevre ilçeleriyle beraber Aybastı ve Kabataş da kendi kurultayını yaptı. Bu aynı şeyleri bir hafta sonra hangi düşünceden hareketle tekrar bir araya gelip kendi düşüncelerini ve konuşmalarını ben anlayışla karşılıyorum. Ancak şu var milletvekillerinin de her insan gibi birtakım zaafları, ihtiyaçları ve sorumlulukları olan insanlardır. Bu programlar yapılırken Milletvekillerinin programlarına uygun mu, acaba bunların zamanı denk düşer mi diye bu programı organize edenler hiç araştırma yapmıyor. BU tarihler bizim bilgimiz dışında bizim başka programlarımızla çakışan tarihler oluyor. Bu kurultaya katılmayı çok fazla arzu ettiğim halde, çok fazla kendi şahsi işlerimden dolayı katılamadım. Bu kurultaylara katılamamamın sebebi ile bu hemşehrilerimin benim adıma alınganlık göstermelerini anlayışla karşılarım.
Rıza RAZI : Yıllardan beri söylenildiği halde Kumru- Niksar yolu bir türlü hayata geçirilemedi. Bir Yöre Millet Vekili olarak Bu konuda her hangi bir çalışmanız var mı? Bu konuda bize neler söyleyeceksiniz?
Eyüp FATSA : Kumru-Niksar yolu sadece Kumru ile ilgili değil, İç Anadolulun sahille bağlantısını sağlaması açısından hem Fatsa için, hem de Kumru için, hem de ismini zikrettiğimiz diğer ilçeler açısından çok hayati önem taşıyan ilçeler açısından çok hayati önem taşıyan bir projedir. Bu proje bizim ilk defa ortaya attığımız bir proje değil bilebildiğim kadarıyla uzun yıllardan beri konuşuluyor. Ümit ediyorum ki bizden sonra bu konuşulmasın. Bizim sorumluluk taşıdığımız dönemde bu mesele halledilsin ve bundan sonra da konuşulmasın.
Seçimlerden önce bu ülke için doğup büyüdüğümüz, yaşadığımız, kendilerinden hizmet etmek için destek istediğimiz insanlara eğer bize bir iktidar ve hizmet görevi verirlerse düşündüğümüz olumlu hizmetleri hayırlı hizmetleri söylerken Kumru-Niksar yolunun da çok önemli hizmet olduğunu öncelikli olarak bunları yapabileceğimizi kendilerine söylemiştik, yine de aynı şeyi söylüyorum. Ancak bundan sonraki oluşum bize muhalefet, diğer siyasi partilerde iktidar imkanı vermiştir. İktidar partileri hizmetleri kendi tekellerinde tuttukları için muhalefette bu konuda çok fazla vatandaş nezdinde pirim yapacak hizmete öncelik vermemektedir. Ama biz bütün bunlara rağmen hem Kumru dan, hem fatsadan veya diğer ilçelerden gelen birçok heyetle beraber bu meselenin ehemmiyeti ve ciddiyeti açısından ilgili bakanlarla, özellikle Bayındırlık bakanıyla defalarca görüştük. Bu projenin hayata geçirilmesi noktasında desteklerini beklediğimizi, bu konuda sayın bakanın da bize yardımcı olacağını öncelikle Türkiye nin planlamasına bunun girmesi gerektiğini, planlamaya girdikten sonra biz bunları proje safhasına getirebileceklerini ve bunun ihale aşamasına geleceğini ifade etti. İnşallah bu proje safhasından geçip, plan safhasına geldiğinde bayındırlık bakanlığından bunun tekrar hayata geçirilmesi noktasında taleplerimiz olacaktır. Parlamentonun 21. Çalışma döneminde böyle bir planın, projenin hayata geçirilme imkanı olur. Böyle bir hizmeti kendi yöremize kazandırmış olmaktan büyük bir memnuniyet duyarız. Ancak birinci derecede iktidar partilerinin birinci derecede sorumlu olduğunu vatandaşlarımızın bilmesi gerekir.
Rıza RAZI : Genelde dernekler bağlı bulundukları İl ve İlçeler dışında faaliyet gösteriyorlar. Bu dernekler bulundukları yerlerde kurulsa, faaliyetlerini bulundukları ilçelerde sürdürseler ilçelere katkısı nasıl olur?
Eyüp FATSA : Demokratik ülkelerde sivil örgütlenmeler esastır. Sivil talepler son zamanlarda yaygınlaşan en azından düşünce bazında, belki eylem planında çok fazla olmasa bile bir sivil talep anlayışı ve geleneği hızla toplumun her kesiminde oluşmaya başladı. Demokrasinin göstergesi vatandaşın örgütlenmesiyle mümkündür. Biz böyle yarı resmi bir ülke olduğumuz için genelde sivil örgütlenmelere şüphe ile bakılmıştır. Yani devlet, bunlar bir örgüt veya bir teşkilat kurarsa burada yasa dışı bir şey mi yaparlar, devler hakkında aleyhinde birtakım faaliyetlerde mi bulunurlar gibi samimiyetle çalışan kurumları da kuruluşları da zan altında bırakmışlardır. Onun için bu sivil örgütlenmeyi zorlaştırmıştır. İnsanların cesaretini, heyecanını kırmıştır. Ancak son zamanlarda Türkiye’de hızla yayılan bir sivil örgütlenmeye şahit oluyorum. Bu hem Türkiye için hem de Türkiye’deki arzu ettiğimiz demokratik ortamın ve demokrasinin yerleşmesi açısından çok önemli bir gelişmedir. Mutlaka bu tür derneklerin, kurultayların, meselelerin mahallinde halledilmesi, merkeziyetçi anlayıştan yerel anlayışa sıkıntıların, meselelerin yerel mekanlarda çözülebilmesi kolaylaşması açısından sivil kuruluşların çok büyük önemi vardır. Ancak bir şeyin altını çizmek istiyorum Bu sivil örgütler ve dernekler ideolojik taassubun dışında tutulmalıdır. Eğer bir siyasi partinin ideolojik bir grubun tekelinde olursa toplumda sivil örgütlenmeyi kolaylaştırmanın ötesinde toplumda birtakım kamplaşmalara sebep olur ki bu faydadan çok zarar verir.
Rıza RAZI : Bu sivil toplum örgütlerinden bazen, belirli kesimler, Milletvekillerine kadar yansıyan bazı uçlar rahatsızlık duyuyor. Bunu nedeni nedir?
Eyüp FATSA : Türkiye ideolojik bir ülkedir. Eğer senin kurmuş olduğun vakıf kurum ne ise biraz resmi ideolojinin dışında birtakım söylemleri gündeme getiriyorsa birtakım farklılıkları ortaya koyuyor, kamuoyunun bilinçlenmesi ve bilgilenmesi açısından resmi ideolojinin kalıplarının dışında bir şeyler söylüyorsa bu birtakım insanları rahatsız eder.
Rıza RAZI : Resmi ideoloji insanların bilinçlenmesine karşı mıdır?
Eyüp FATSA : Resmi ideolojinin olduğu yerde bir düşünceden fikirden ve tekamülden söz etmek mümkün değildir. İdeolojinin bizzat kendisi hele resmi ideoloji ise farklı düşüncelerin hayat bulmasına imkan vermez. Resmi ideoloji her ülkede düşüncenin ve fikrin önünde en büyük engel olmuştur. Remi ideolojinin olduğu yerde düşünce ve fikir hürriyetinden bahsetmek mümkün değildir. Yani yeni ufuklara yeni düşüncelere toplumu hazırlamak mümkün değildir. Yakın geçmişte dünya bunu yaşamıştır. Dünya iki kutuptur. Kapitalist ve sosyalist. Kapitalist kutup daha fazla kabul görebilmek için düşünceye ve fikre hürriyet verdi. Sosyalist blokta ise düşünen insanlar ki onun temsilcisi Rusya idi, ya Sibirya ya sürgüne gönderiliyorlardı, ya da durumları iyi olanlar kendilerini fikrin suç sayılmadığı diğer ülkelere kendilerini atma gayreti içinde oluyorlardı. Devletin ortaya koyduğu bir şablon fikir vardı. O fikri o düşünceyi benimseyenler o ülkenin içinde hayat buluyordu. Neticede düşünceye ve fikre olan baskı, Rusya nın hayatını varlığını devam etmeye müsaade etmiştir. Bu fikrin ve düşüncenin önündeki engel aynı zamanda Rusyanında sonu olmuştur. Elbette ki resmi ideoloji hem toplumun gelişmesine ilerlemesine terakkisine hem de insanlar yeni ufuklarla yeni düşüncelerle yeni fikirlerle tanışmasına ve kaynaşmasına fırsat vermiyor. Dogmatik bir düşünce, buyurgan bir düşünce, yani böyle düşüneceksin, böyle olacaksın ,aksi taktirde benim dediğim gibi olmazsan, sana burada hayat hakkı vermem anlayışı ve mantığı insanların düşünme melekelerini dumura uğratmıştır.
Rıza RAZI : Başkalarının ve diğer partilerin yapmış olduğu davranışlar olağan karşılanırken, F.P nin en ufak bir davranışı abartılarak lansa ediliyor.bunlar önceki söylemlerinizle ilgilimidir.
Eyüp FATSA : Türkiye’de Siyasi yelpazenin sağında ve solunda olabilirsin;Bu Resmi ideoloji ve devlet için hiçbir kıymet arz etmez. Devlet senden şunu bekler .sen kendini nasıl tarif edersen et,benim görmek istediğim gibi olacaksın,benim beklentilerime cevap vereceksin ,eğer benim koyduğum çizgileri, çizgileri zorlar ve onun dışına çıkmaya çalışırsan sana hayat hakkı vermem ,sana kırmızı kart gösterir oyunun dışına atarım .
Geçmişte bizim siyasi çizgimizde bununla çok karşılaştık.Farklılık varmı ? diye sordunuz. Türkiye’deki mevcut siyasi partiler hep birbirlerinin alternatifi olmuştur.Partiler birbirlerini reddetmişlerdir.Hal bu ki Fazilet Partisi nin 30 yıllık siyasi geçmişine bakarsanız hiçbir siyasi partiyi alternatif olarak görmemiştir.
Rıza RAZI : Türkiye Avrupa’nın tam bir ülkesi olsaydı böyle şeyler yaşanabilir miydi?
Eyüp FATSA : Demokratik Ülkelerle ideolojik ülkeler arasında fark vardır.Demokratik Ülkelerin toplumu dizayn etme gibi bir toplum mühendisliği yoktur .O ülkeler kendi vatan daşlarının kültürüyle,inancıyla,sosyal yaşantısıyla,misyonu ile olduğu gibi kabul ederler.Toplumu tanzim etme,ideolojik bir toplum meydana getirme gibi bir gayretin içersinde değildirler.Ben Avrupada uzun yıllar kaldım oraları yakınan bilen bir insan olarak bunu çok net bir şekilde ifade edebiliyorum.Eğer toplumda bazı şeyler yanlış oluyor.bazı şeyler iyi gitmiyorsa devlet vatandaşı o yanlışa göre dizayn etmeye kalkmaz, o yanlışa göre herkesi hizaya getirmeye çalışmaz. Ne yapar; O yanlışı düzeltip kendisini düzeltmeye çalışır. İdeolojik ülkelerde bunun tam tersi uygulanır.Eğer toplumda bir takım şeyler yanlış oluyorsa devlet o yanlışı düzeltmeye kalkmaz. vatandaşı o yanlışa göre dizayn etmeye çalışır.,o yanlışa uydurmaya çalışır.Yanlışı ortadan kaldırıp ,insanları doğruda buluşturması gerekirken tam tersini yapar ve herkesin yaptığı yanlışa göre hizaya getirmeye çalışır.İşte aradaki fark budur
Rıza RAZI : Gazetemizin bir önceki sayısında şöyle söylüyorsun.Ordu Millet vekilinin haykırışı; “Uygulanan istikrarsızlık ekonomik politikalar yüzünden köylüler icraya verilmiş esnaf siftah yapmadan kepek indiriyor,çekler senetler protesto oluyor.” Diye haykırıyorsun.
Eyüp FATSA : Bu konuşmayı ben meclis tatile girmeden bir hafta önce yapmıştım .Mecliste yaptığım bir konuşmadır.bu konuşmaya beni zorlayan sebepler vardı.Özellikle Ordu dan,Ticaret Odasından meslek odalarından ,kurum ve kuruluşlardan ,basından ve birçok kesimden ,bizim birçok sıkıntılarımız var siz yedi tane Millet vekillimiz neden bizim sıkıntılarımızı gündeme getirmiyorsunuz gibi diğer Millet Vekili arkadaşlarla beraber ,yoğun bir baskı altında kaldık. Bunu üzerine Ordu Ticaret ve Sanayi Odası İle Fatsa ve Ünye Sanayi Odaları ile Ordu ve İlçelerindeki yerel basınla ,ulaşabildiğim direk esnaflarla ve ulaşa bildiğim her kesimle acil olarak sıkıntısını çektiğimiz meseleler nedir?neleri sizin adınıza burda talep edebiliriz diye bir istişare neticesinde gördük ki, Ordu daki sıkıntılar bizim tahmin ettiğimizin de ötesinde .Ben bunun üzerine Mecliste bir konuşma yaptım .Uzun yıllardan beri kangren olmuş meseleleri ifade ettik. İfade ederken de kırı terleri ortaya koyarak bunları yaptık.
Mesela Ordu nüfus yoğunluğu bakımından Türkiyede 20 .sıradadır , fakat devraldığı hizmet sıralamasında 59.sıradadır.Burda çok büyük bir çelişki var.aynı zamanda Türkiyede Milli Gelir ortalama 3200 dolar sa bu Ordu da 400 dolara kadar düşüyor ,her geçen günde bu azalıyor .Diğer bir husus Ordu Karadeniz’in 2. Büyük ilidir.ve en fazla tartışılması gereken nüfusun yüzde elli beşi göç etmeşdir , yani Ordunun dışında Ordu ve İlçeleri ile ,köyleri ile yaşayan nufusdan 5 puan daha fazla rakam Orduyu terk etmiş,bunun sebebi ;ulaşım imkanları açısında geri kalmış İlçelerle aynı Milli gelir açısında Güneydoğunun birçok ili ile aynı seviyededir.Devletten aldığı hizmetler açısından 58 ilden daha geridedir.Ordu Özellikle hükümetin,Devletin istikrarı sağlama adına yatırımları durdurması,istihdamı teşvik etmemesi,kalkınmada öncelikli İl olmasına rağmen müteşebbisi teşvik edici hiç bir imkanı ortaya koymaması,Ordunun hem ekonomisini hem ticaretini,hem sosyal hayatının ve hem de devletin bizzat sosyal devlet olmaması nın gerekçesi, vatandaşın ayağına getirilmesi gereken hizmetlerin gelmemesi açısından çok büyük bir kırize girmiştir.Adeta Ordunu gırtlağı sıkılmştır. Esnafın büyük bir kesimi onur mücadelesi vermektedir. Sermayeden yiyor,çekini senedini ödeyemeyen esnaf mahkemelerde süründürülüyor.
Bütün bunların yanında Ordunun ufkunu ve önünü açması çok hayati önem taşıyan ve mutlaka Ordu da eğer ekonomik ve sosyal bir refah seviyesini yakalamak arrzu ediyorsak mutlaka yapılması gereken;
1. Ulaşım ,yol hem sahil yolu hem de sahilin iç kazalarının birbirleriyle ulaşımını sağlayacak yolların bir an önce yapılması gerikir.
2. Yatırımcılrın Orduya taşınabilmesi için mutlaka Ordu da bir hava alanı inşa edilmsi kerekir.
3. Sadece Ekonomik kalkınma Orduyu kurtarmaz.Mutlaka Ordu Kültürel açısından da kalkınmasımnı sağlamalıdır.Bunun için de hepemizin hep bir ağızdan 800 bin Ordulunun artık ortak bir payda da buluştuğu birleştiği ,Ordu Üniversitesinin de Ordunun Kültürel kalkınmasının sağlanması açısında çok büyük bir önemi vardır
Rıza RAZI : Fazilet Partisi iktidar olmuş olsa idi sözünü ettiğiniz olumsuz durumlar karşısında ne gibi şeyler yapabilirdiniz?.
Eyüp FTASA :Türkiyede sıkıntı, kimin hükümet olduğu sıkıntı değildir.Yani bu sistem içerisinde hangi siyasi Parti iktidar olursa ulsun çok fazla yapabileceği bir şey yoktur. Sıkıntı siyasi Partilerde değil,sıkıntı sistemin içerisindedir.Bu sistem tıkanmıştır.Bu sistem hizmet üretmiyor,Bu sistemin bizzatihi kendisi hizmetin önündeki en büyük engeldir.Onun için öncelikli olarak bu hizmetlerin gerçekleşmesini istiyorsak hizmet üretmeyen ve hizmetin önünü de tıkayan sitemi ıslah etmek lazım .Bi zatihi yürümeyen bu tefeccür etmiş idare anlayışı bu ülkedeki ,dolayısı ile Ordudaki ,hizmtin önündeki enbüyük engeldir.
Türkiyede bölgeler arasında adaletsiz bir hizmet dağılımı vardır .Biraz önce söylediğim gibi Nüfusda 20.sırada hizmette 58.sırada bunu adaletin ve adalet ölçüsünün hiçbir yerine sığdıramazsınız.20ç.sıradaki il gibi vergi,alacaksın, 59.sıradaki il gibi hizmet götüreceksin.Korkunç bir denge . Sistemin bu haliyle bu dengesizliği ortadan kaldırmakta mümkün değildir .Peki bütün bunlara rağmen bu yanlış dediğimiz sistem içerinde iktidarda hizmet etme imkanı yokmudur.?
Çok yanlış kanunlarla,çok yanlış uygulalamalrla iyi idarecilerin elinde iyi hizmet etmekte mümkündür.Türkiye bütün bu sıkıntıları büyük bir ekonomik zorluk,döviz krizi,finans kırızi veya merkez banksında imkanları olmadığı için ,devletin elinde imkanları olmadığı için yaşamıyor.. Türkiye de geleir dağılımı ve bütçe dağılımına baktığımızzzaman bu adaletsizliği görürüz.Türkişyenin 2000 yılı bütçesi 47 katrilyondur.bunu yüzde 35 şi açıktır.bu 47 katrilyonun 23 katrilyon nu sadece Türkiyenin iç borç faizidir.bu faiz nekadar aileye verilecek tabiki 2000 aileye 3 katrilyonu bütün ülke için yatırıma ayrılmıştır. Geriye kalan 8 veya 10 katriğlyon Devletin cari hizmetleri içindir. Öyle bir bölüşüm yapılmış ki 2000 aileye bütçeden 23 katrilyon veriliyor65 milyon insana 3 katrilyon düşüyor. Bu 23 katrilyonu insafgla ve vijdanla dağılımını sağlarsan veya devleti kene gibi bitirmeye yönelmiş devletten tahvil alan ve devlete borç verenve faizle beslenen varlığını deletten aldığoı faizlere bağlı koılan 2000 aile ki biz bunlara rantiyeci diyoruz..Bu rantiyecilere giden 23 katrilyon un bir ekseriyetini 65 milyona hizmet olarak vireblirsen ki ,bunda büyük bir payda seçim bölgemiz olan Orduya da gelir. Fakat bu 2000 aileyi bu ülke beslemekten 65 milyon insana hizmet imkanı bulamıyor.Adeta bir vampir gibi bu 2000 aile bu ülkenin kaynaklarına tahakkum ediyor.
54. .hükümete baktığınız zaman özellikle bu adaletsiz bölüşüme ve paylaşıma karşı çıkarak devletin imkanlarını bir havuzda toplayıp bu 65 milyonun faydalandırma projesi vardı .çok başarılı sonuçlarda verdi ama maalsef bu havuz sistemi rantiyeciye giden kaynakların kurutulması,devlet imkanlarının ülkenin vatandaşlarının tamamına yayma ve herkasin hak ettiği geliri ve payı alması gayretleri54 . hükümeti ve o günkü hükümeti oluşturan siyasi partilerinde ,o günkü hükümeti oluşturan başbakanın da hayatına mal olmuştur.
Rıza RAZI : Türkiyede sermaye sınıflara ayrılıyor,bu sizce doğrumudur.?
Eyüp FATSA : Teşebbüs hürriyetin önüne ideolojik gereçlerle sermayeyi ,bu yeşil sermayedir,bu ak sermayedir,bu kara sermayedir diye sınıflara ayıran teşebbüs hürriyetin önünükesipher geçen gün açlığı,fakirliği,,açlığı işsizliği zorlarsın istihdamın önünü kesersin.
Türkiyede yapılmak istenen de budur.faydalı sermaye,faydasız sermaye,neye göre,bana göre.bu benim ideolujime uymuyor,öyleyse bunun kendisi zararlı olduğu gibi,sermayeside zararlıdır.<gerekçe ;birgün elindeki imkanı bana karşı kullanırsa;böyle bir varsayımdan haraketle ülke idare edilir mi? endişe budur.1999 yılı içerisinde Türkiye ‘ye 600 Milyon dolar yabancı sermaye gelmiştir Bunu büyük bir gelişme,büüyk bir potansiyel olarak lansa ediyor. Bunu getirebilmek için 100 Milyon dolar reklam yapmışsınızdır.Ama bu gün irticai sermaye dedikleri kesim yaklşık 4 Milyar dolar girdi sağlamışlardır. Bu 4 Milyar dolarla 600 Milyon doları yan yana koyduğunuz zaman sistemin anlayışına göre 600 Milyon dolar daha büyüktür ve anlayış budur.
Bunun ortadan kalkması için iktidara gelmemize gerek yoktur.bunu her aklı selim sahibi insan ,bu ülkeyi seven,bu ülkenin insanlarının sefaletinden,yoksulluğundan,sıkıntı duyan insan bu yanlışlığı ortadan kaldırabilmek için,gayret etmesi gerekir.
Rıza RAZI :Alışa gelmiş millet vekilinin dışında farklı davranışlar içersindesiniz.Halkın arasına katılıyor,dertlerini dinliyor sorunlarına ortak olmaya çalışıyorsunuz. Bizim insanımız çok Millet Vekili Görmüştür. Ama ,uzaktan şpkasını sallayarak gitmişlerdir. Bu sizinle ilgili tavır ve davranışmı,yoksa partinizle ilgili tavır ve davranışmıdır?
Eyüp FATSA : Öncelikle bu tesbitinize katılmak istiyorum, Bu güne kadar kendi içinden seçip gönderdikleri ni kendi içinde görmedi,bu millete ihtiyacı olduğu zaman gördü,seçim dönemlerinde gördü. İnsanlatr Millet vekili olabilir,başkan olabilir,başbakan olabilir ama unutmasınlar ki hiç kimse seçimlerden önce bu halkın dışında birirsi değildi,bu insanlar seni bir yerlere getirişyo,kendi içerisinde seni farklı bir insan yapıyor. İnsan bir yere geldiği zaman geriye dönüp geldiği yeri bilmsi gerekir. Ben seçimlerden önce bunu açık yüreklilikle söyledim.Eğer bize teveccüh
eder,bizi böyle bir görevle görevlendirir seniz ben kesinlikle bu güne kadar bilinen kılesik Millet Vekili kalıbı içersine girmeyeceğimbizi seçim zamanlarında değil ,normal zamanlarda da beraber olacağım, ben insanlara zaten bunu deklare etmiştim.biz vekiliz asıl olan bunlardır.
Rıza RAZI : Bu Konunun partinizle alakası varmıdır.?
Eyüb FATSA :Bizim siyasi çizgimizde bu gün var olmayan, Düzenin kadrine uğramış siyasi partiler özellikle sişyaseti ve siyasetçiyi halkın ayağına getirmeyi başarmiştır. Millet Vekillerini ilk defa FP ile beraber kendi arasında gördü.Halkla kucaklaşma günleri idi ,doğunun bir millet vekili benim ilçeme gelip insanları bulmuş dertlerini sıkıntılarını dinlemişlerdir.Bizim bir sloganımız vardır “Biz milletin kendisiyiz ,aslıyız asıl olandan kopmadık kopmamızda mümkün değildir” Mİletten koparak milletin derdine çare olmak mümkün değildir,milletin üzerinde bir varlık olarak kendini görmen ,bu milletin dertlerini anlamana,sıkıntılarını gidermene ,birşeyler ortaya koymana imkan vermez. Gelirsin Milletin içersine girersin,sıkıntıları tesbit edersin,problemleri görürsün,milleti dinlersin ve ondan sonra yapacağın hizmetleri bilerek yaparsın. Bizim Partimiz geçmişte bunu yaptı.siyaseti ve siyasetçiyi milletin ayağına getirmiştir ve elbetteki bu partinin bir geleneğidir. Bu partimin geleneği olmsa idi ben yine bunu yapardım. Çünkü biz hayatın bütün sıkıntılarını yaşayarak millet vekili oldujk,yani kimse bizi elimizden tutup imkanda ve lutufta bulunmamıştır. Biz bu Milletin içerisinde idik. Hiçbir zaman kılasik siyasetçi kalıbına girmedim,bundan sonrada girmeyeceğim.
Rıza RAZI : Son olarak gazetemize ve okuyucularımıza aktarmak istediğiniz veya bir mesajınız varmı?
Eyüp FATSA :Öncelikle basını,yerel basının ,insanların bilgilendirilmesi,insanların aydınlatılması ve birtakım hizmetlerin yerine getirilmesi noktasında ne kadar büyük bir görev ve sorumluluk yüklendiklerinin bilincinde olan bir insanım Ordu Haber gazetesini biliyorum ve tanıyorum,sadece Orduda değil Ordunun ve Ordulu hemşehrilerişmizinyaşadığı her yerde bilinen ve okunan takip edilen bir gazetedir.Problemlerin ve güzelliklerin paylaşılması noktasında çok önemli bir görev yerine getirdiğine inanıyorum. Birbirimize güvenmek mecburiyetindeyiz,Ülkemize güvenmek mecburiyetindeyiz umutlarımızı tüketmemek lazım,umutsuzluk insan için en büyük felakettir. Bu ülke ve bu Ordu,içinde bulunmuş olduğu sıkıntılara çekmiş olduğu ızdırablara layık insanlar değildir. Ekonomik sıkıntılarını aşmış,kültürel sıkıntılarını aşmış devletin sosyal devlet olması hasebiyle vatandaşın ayağına getirmekle yükümlü olduğu bütün hizmetlerini almış yarınına eminle ve güvenle bakması herkes kadar Ordulularında hakkıdır. Bu gün bunların olmaması ,hiçbir zaman olmayacak anlamına gelmez,bir güç bir insan çıkar,bir siyasi irade tecelli eder,bu milletin mukadderatına el koyar ,bu milletin makus talihini yenen,ve milleti dünya milletleri içersinde,Orduyu da Türkiye’deki İller içersinde hak etmiş olduğu yere getirir ve bu milletin de yüzü güler.Bu ülkenin kaynakları,bu ülkenin insanları,Allahın bu ülkeye bahşetmiş olduğu iklimin her çeşidi,mevsimlerin her çeşidi ve nimetlerin hepsi bunları gerçekleştirmemiz için yeterli zenginliklerdir. <sadece 65 Milyonu değil , Bu ülkenin zenginlikleri 265 milyon insana da bakabilecek seviyededir. İş te Japonya binlerce adadan oluşmuştur ama dünyanın gelişmiş 7 ülkesinden biridir. Milli geliri hayli yüksektir. Japonlar Türklerden akıllı mıdırlar?Onların başarabildiklerinini ,milletine vermiş olduğu imkanları,bizim insanımızda yapabilecek başarabilecek kabiliyettedir.
Yeterki milletin önünde engel olan,devletin milletiyle kucaklaşmasına engel olan,devletin zenginliklerinden istifade etmesine engel olan ve hizmeti tıkayan modası geçmiş çağdışı anlayış ve çağdışı yönetimlerden bir an önce ülkeyi kurtarıp,bu ülkenin ufkunu ve önünü açarak ,hem Türkiye yi dünyadaki teknoloji medeniyetler yarışına sokmak,ve bul ülkedeki yaşayan insanları refah seviyesine sokmak mümkündür. Yeter ki bu milletin önünde engel olmasınlar,yeter ki bu milletin önünü tıkamasınlar.Öyle ise ideolojik taassupları bırakarak 65 milyonla kardeş olabilmenin ,inancı ve düşüncesi ne olursa olsun birlikte yaşayabilmenin birbirimizi kucaklayabilmenin ,inançlarımızdan,düşüncelerimizden kanaatlerimizden dolayı sınıflara ayırmadan farklılıkları kardeşçe bir zeminde kardeşçe kavga ettirmeden ülkenin bütün imkanlarını kardeşçe aralarında paylaştırabilmektir. Bu standardı yakalarsak bir yere gelmemiz çok zor değildir. Bunun bütün alt yapısı vardır. Yeter ki bunları hayata geçirebilecek bir siyasi iradenin oluşumuna fırsat verilsin.Türkiye bunlara layıktır. Özellikle Ordu bu güne kadar devletin gönlünde ve kalbinde hiçbir kötü niyet taşımayan ,Türkiye’nin çok nezih insanlarından oluşan,vatanını,milletini seven,bu ülke için her türlü fedakarlığı yapabilecek kadar erdemli insanların oluşturduğu bir ildir.
Ben gazetenizin yapmış olduğu hizmetlerden dolayı bütün çalışanlar adına teşekkür ediyor,bütün Ordulu hemşehrilerimize saygı ve hürmetlerimi arz ediyorum.
KUMRU. 23.08.2000
RIZA RAZI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...