29 Eylül 2009

Akılsız başın cezası / Prof. Dr. Abdullah ÖZBEK

Sağ bacağı kökünden kesilmiş. Parmaklarının çoğunun yerinde yeller esiyor. Yatağa mahkûm…
Kalkıp oturmasına, ihtiyaçlarını görmesi için lavabo, tuvalet ve banyoya gitmesine, akülü arabasına binmesine kim yardımcı oluyor, dersiniz?
Kim olacak?
Genelde hanımı…
Bir dokun, bin ah işit!
Derdi dağlardan ağır. Evin bütün yükü onun sırtında… Öyle ya, onca çocukları doğur, büyüt; bağı bahçeyi ekip dik… Sadece dişi kuş değil, erkek kuş da ol… Kışta kıyamette sırtında odun taşı… Sırf ocağını tüttürmek için…
Ya kocası?

O’nun da ayrı bir tüttürmesi var… Günde iki pakete bana mısın demiyor. Öyle kaptırmış ki kendisini, sönmesin diye, biri bitmeden diğerini arkasından yetiştiriyor. Bazen saklasalar, engel de koysalar para etmiyor. Sokaktaki küçük çocukları ayarlayıp yapacağını yapıyor.
Zavallı kadın, “İçme şu zıkımı” diye az yalvarmamış. Yeri gelmiş, ayaklarına kapanmış; yeri gelmiş, “kurban olayım, yapma; çoluk çocuğun rızkını heder etme” demiş…
Bunların hiç biri kulağına girmemiş. Nuh demiş, peygamber dememiş.
Bütün mesele, erkekliğine toz kondurmamak. Onun kitabında erkek adam karı sözü dinlemezmiş!
Kafasında “fayda-zarar” dengesi de oluşmamış. İrade zaten zayıf. Mukayese mekanizması kökünden sarsılmış. Çok sıkışınca yapacağı savunma belli. Yani o bilinen cinsten…
Atın ölümü arpadan olsun!
Sonunda bu kuru inat onu öyle bir noktaya getirmiş ki… Hem parmaklardan hem de bacaktan olmuş.
Hele kendisine yaşattığı bir olay var ki, duysanız şaşarsınız…
Bir gün, sol ayak parmakları öyle sancalanıyor ki, dayanılacak gibi değil. Doktora gitse parası yok… Hepsini duman edip savurmuş… Bu sefer çağırmış oğlunu. Vermiş eline kelpeteni.
0ğlum! Çek şunları…
Olmaz baba, deyip çıkmış odadan… Arkasından bağırmış…
-Oğlum! Çek diyorum sana…
Yapmayınca, bu sefer de babalık haklarını koyar ortaya.
Çaresiz kalan oğlu, mecburen eline kelpeteni alır. O mosmor olmuş parmakları tutar; başını da ters istikamete dönerek asılır ve koparır. Manzara çok vahimdir. Her taraf kan revan içinde…
Ya kendisinin çektiği acı… Onu hiç sormayınız. Anlatırken zaten aynı anları yaşadı. Gözlerinden on döktü…
Fakat bütün bu savaşa, kana ve gözyaşına rağmen, hala aklı başına gelmemiş. Yine dediği dedik, çaldığı düdük…
Ne derler?
Keskin sirke küpüne zarar…
Aslında bunca sıkıntıdan sonra, bari şu söz kulağına küpe olsa…
Zararın neresinden dönersen kârdır.
Halbuki öyle acınacak hali var ki…
Pencerenin kenarına yatağını sermişler. Yoldan gelip geçenleri seyrediyor… Kapısını açmayanlara, ziyaretine gelmeyenlere, bayramlarda seyranlarda hatırını sormayanlara da gönül koymuş. Hatta bir önceki bayramda, konu komşuyu mahçup etmek için, devletin verdiği akülü arabasına binip kapı kapı dolaşarak “Bayramınız mübarek olsun!” demiş.
Nasıl karşılanmış, dersiniz?
Kimisi özür dilemiş, kimisi gelip gidenleri bahane etmiş… Kimisi de, “Biz gelmeliydik, sen geldin” diyerek gönül almaya çalışmış.
Ama o, bunların hiç birini yutmamış…
Aslında o kadar çok şey biliyor ki…
“Başbakan ya da cumhurbaşkanı olsanız ne yaparsınız?” diye sorsanız, şıp diye projelerini sıralar. Hem de hiç kem küm etmeden…
Komşuluktan tutunuz, ekonomik meselelere, aile içi ilişkilere ve demokratik açılımlara kadar her konuda söyleyecekleri hazır.
Sohbet esnasında, bir dizi soru yönelttim kendisine…
-Bunca meselelere kafa yorduğunuz belli. Hele o açıklamalarınız, bir başka… Doğrusu insan hayran kalıyor. Fakat sakat kalmanıza yol açan şu sigarayı neden bırakmıyorsunuz? İlerde şu yarım kalan bacağınızın da kesileceğini hiç mi düşünmüyorsunuz? Kendinize de, eşinize de yazık değil mi?
Ne dedi, biliyor musunuz?
İnşallah, maşallah… Bir düşünelim… Olmuyor… Hele bir dur!
Cevaplar ne kadar profesyonelce, değil mi?
Birkaç yıl önce de aynı şeyleri tekrarlamıştı. Tabiî ki bu arada, bedeninden epeyce uzuvlar ayrılmış. Kısacası vücudu bölünmüş. Hem de bir daha geri dönmemecesine.
Fakat kafa yapısında hiçbir değişiklik yok.
Bütün korkusu, yıllardır doğru bildiği, şartlandığı ve taptığı ilkelerinde bir bölünme olmaması… Yeter ki onların başına bir şey gelmesin! Bacak gitmiş, parmaklar gitmiş, o kadar önemli değil.
Ne de olsa erkek adam!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...