Yazımın geçen
haftaki bölümü hayli ilgi gördü. Gurbette olan bir çok insanla yüz yüze
tanışmıyor olsak ta iki bin yılından bu yana internet ortamında yaptığımız
yayınlar bir çok insanın hala hafızlarında.
Sizlerin gördüğü
yorumların dışında çok sayıda mesaj aldım. Hatta bir çok dostlarla telefon ve
WhataApp’la görüşe imkânımız oldu.
Yazımı okuyan büyük
bir kesim “Kumru’da göç olduğunu ve kendilerinin göç nedeniyle gurbette
bulunduklarını” ifade ediyorlar.
Kumrulu büyük bir
kesim “Kumru’da göç olduğunu” biliyor. Ve söyledikleri de kitaba uyuyor. Hatta
Kumrulu sebebini bile dillendiriyor. Kumrulu geçmiş yıllarda yaşadığı Kumru’daki
canlılığı arıyor. Çözümleri kitaba da uyuyor.
Kumru merkezde
evler ve dükkanların büyük çoğunluğu boş. Dolu olanlar
hevesle açıyorlar ve çok geçmeden kapatıyorlar. Memurların büyük bir kısmı
Fatsa’da, Ünye’de ve hatta Ordu’da kirada oturuyor. Bunların
nedenlerine yazımızın ilerleyen bölümlerinde değinilecek.
Aslında bir evde
zorunlu ya da geçici de olsa odadan odaya geçme bir göçtür. Aynı şehir ve köyde
bir evden bir eve geçmekte “göç” anlamına gelir.
Dünden bugüne
Kumru’da insan ilişkileri açısında da bir sıkıntı ve bir göç mevcut. Karı
kocanın bir yatakta sırt sırta yatması, aile arasındaki geçimsizlikler, yerel
yönetimlerin üzerlerine düşen görevleri yapmamaları, teknolojinin bu kadar
hayatımıza girip insan ilişkilerini zayıflatması, kurumlar arası ilişkilerin
zayıflaması da “göç” anlamı ifade eder. Bu
yalnızlık aslında Fatsa’da var, Ordu’da da. Öylede olsa bazı önlemleri almakta
çok zor değil. Köyler emin olun Kumru’dan canlı ve neşeli.
Göçün nedenleri arasında, daha iyi yaşam koşullarına kavuşmak gibi ekonomik nedenlerinin yanında, aradığını bulamama, kültür, eğlence merkezlerinin olmaması, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi zorunlu hizmetlerin sağlanamaması, hatta su ve elektrik kesintilerinin hat safhaya çıkması, kısır çekişmeler, dedikodular, yalan ve iftira ile insanların taciz edilmeleri, yandaşlık, adam kayırma Kumru ve köy fark etmez yaşadığı yerin terkine neden olmaktadır.
Hani
şair diyor ya;
“Hüzünlüdür
benim gönlüm bütün gün,
Gün
neylesin içime dolmuş hüzün.”
Zorunlu
ya da gönüllü fark etmez. Huzur olmayan bir yerde durulmaz.
“İki
gönül bir olunca samanlık seyran olur” Sözüne itibar edilen
Kumru’da insanlar birbirlerini çıra ile aramak zorunda kalıyorlar. Ne yazık ki
“çıra” da bu devirde zaten yok.
Göç olayının temelindeki faktör, mutsuzluk, huzursuzluk ve insanların daha rahat yaşama arzusudur. Ayrıca eğitim şartlarının yetersizliği de insanları şehirlere sürüklemiştir ama Kumru bu noktada şehir olarak bile görülmemektedir. Kumru’nun eksikliklerine merhem olmak ve var olan eksiklikleri gidermek için görevde bulunanlar dahi çoluk – çocuklarının eğitimi için Fatsa, Ünye ve Ordu’ya gidiş – geliş yapıyorlar sa bu konuda söylenecek söz bitmiştir. Kumru’da eğitim eksikse görevde olanlar o eksiklikleri gidermek için Kumru’da görev yapıyorlardır. Örnek olacaklar bu tür olumsuzlukları kendileri yapıyorlar ise o zaman “göç” zaten kaçınılmazdır.
Bu
girişten sonra “göç” kelimesinin coğrafik olarak bilimsel ne anlama geldiğine
bakarak yazımıza devam edelim.
Göç: Dini, ekonomik, toplumsal, siyasi, doğal ve diğer sebeplerden dolayı insanların sürekli yaşadığı yerlerden başka yerlere toplu ya da bireysel olarak yaşamak için hayatlarının tamamını veya bir bölümünü geçirmek üzere yaptıkları yer değişikliğine denir.
Ayrıca kuşların,
balıkların ve bazı hayvan türlerinin, belli mevsimlerde dünyanın çeşitli yerlerine
gitmeleri de göç adıyla anılır. Bir Elekçi Deremiz var. Eskiden balıktan
geçilmezdi. Şimdi onlar da yok. Büyük ihtimal onlar da “göç” etmişlerdir.
Sağlık koşulları da
göçe etken olsa da Kumru ve köylerinde bu durum diğer
yerleşim birimlerinden farklı değildir. İster istemez kendi durumuna göre herkes en iyi hastane ve doktoru tercih etmektedir. Sağlıkta yapılan iyileştirmeler tüm Türkiye’deki hastaneleri birbirlerine bağlamıştır. Önemli olan hastanın bir yerden bir yere taşınmasında zor olan durumların ortadan kaldırılmasıdır ki, dünden bu yana ulaşım her gün Kumru ve köylerinde iyiye gitmektedir.
yerleşim birimlerinden farklı değildir. İster istemez kendi durumuna göre herkes en iyi hastane ve doktoru tercih etmektedir. Sağlıkta yapılan iyileştirmeler tüm Türkiye’deki hastaneleri birbirlerine bağlamıştır. Önemli olan hastanın bir yerden bir yere taşınmasında zor olan durumların ortadan kaldırılmasıdır ki, dünden bu yana ulaşım her gün Kumru ve köylerinde iyiye gitmektedir.
Göç olayı sürekli veya geçici olabilir. Göç olayları
bazen gönüllü, bazen de zorunlu olabilir. Göçler bazen kısa mesafeli olduğu
gibi, bazen de uzun mesafelerde de gerçekleşebilir. Ama “göç” tür, ve sonuç; ; “hüzün” ve ayrılıştır.
Genel
manada göçler Zorunlu ve Gönüllü olmak üzere iki kısma ayrılır.
Zorunlu göçler: Savaşlar, sınır değişiklikleri, Mübadele
( Antlaşmalarla sağlanan nüfus değişiklikleri),Etnik baskılar, Salgın
hastalıklar, doğal afetler, Kamulaştırma sonucu oluşan göçlerdir. Allah’ımıza
şükür ilçemiz Kumru’da bu başlıkta bir
göçten söz edilemez.
Bu tür “göç” durumu
diğer yerleşim birimleri ile karşılıklı olur. Eğer yerel yönetimler ve
paydaşlar ilçelerine gereken özeni gösterirlerse gidildiği kadar geleni de
olur. Burada önemli olan ilçenin gelişmişliği özellikle de belediyelerinin
hizmetleri önemlidir. Yerleşim birimlerinin zenginleri ve kendilerini halkın
üstünde görenler üzerlerine ne düşüyorsa maddi ve manevi olarak yapmak
zorundadırlar.
İstanbul ve Ankara’da
Kumru adıyla başlayan derneklerimiz mevcuttur. Hatta İstanbul’da Kumrulu İş
Adamları adında ismini dahi öğrenemediğim bir sivil toplum kuruluşu var. Ne
yaparlar? Ne için varlar? Hiç öğrenemedim. Kumru ve köylerine ya da Kumru
insanına ne gibi katkıları ve hizmetleri olur? “Göç” konusunda bir fikirleri ya
da bir projeleri olup olmadığını pek bilmiyorum.
Yapılan hizmetler hep ağırlama üzerine ve
genelde de siyasi kişilikler üzerine. Sanki üstlerinde görünmeyen bir el onları
yönlendiriyor. Siyasiler , onları görmeleri gerekirken onlar siyasilerin izini
sürüyorlar. Dünden bu yana bu şekil hiç değişmiyor. Başka il ve
ilçelerde sivil toplum kuruluşları böyle değil. Hizmeti isteyeceksin. Proje
geliştirerek siyasileri bu konuda yönlendirmek gerekirken ağırlama, fotoğraf
çektirme ve plaket alıp verme dışında hiçbir şey gözükmüyor. Tam bir komedi.
Aklıma gelmişken çok değerli Kumru Kaymakamlarımızdan
şimdi vefat etmiş olan Mehmet Sarıcan’ın şahsen bana anlattığı bir hatırayı burada
nakletmek istiyorum.
Kumru Kaymakamı
Mehmet Sarıcan Anlatıyor;
“On kadar kaymakam
adayı dil öğrenmek maksadı ile İngiltere’de bulunuyorduk. Günün birinde on
kaymakam adayı bir şehrin yerel yönetimini incelemek maksadıyla yerel yönetim
binasına gittik. İlk ziyaret ettiğimiz kişi yerel yönetimden sorumlu bizdeki
adı belediye başkanı olan kişiyi ziyaret oldu. Yerel yönetimlerle ilgili epey
bilgi aldık. Bizdeki merak ya; içimizden bir arkadaş dedi k;
“Sayın başkanım, bu
görev için ne kadar maaş alıyorsunuz?” deyince, güldü ve şöyle dedi : “Bu
şehre beni zengin diye belediye başkanı yaptılar. Benim bir çok fabrikam var.
Ben maddi ve manevi olarak şehrime en iyi hizmet edenlerden biriyim. Maaş filan
da almıyorum.” dedi.
Kumru’da hizmetleri
ile öne çıkmış ve hükümet binasının arkasındaki caddeye adı konulmuş sizlerden
bir Fatiha istediğim Değerli Kaymakamımız Mehmet Sarıcan’ın bana 1999 yılında
anlattığı hatırası.
Bizim derneklerimiz
ya da Kumrulu İş Adamları Derneği türünden sivil toplum kuruluşları ya da
hizmete talip olanlarımız ilçelerine katkı yapabiliyorlar mı? Kumru’nun göç
konusunda düşünceleri ve projeleri nelerdir? Ya da derneklerde ya da sivil toplum
kuruluşlarında görev alırken kendilerini kurtarmak eş ve
yakınlarını üst
kesimlere atlatmak amacıyla mı hizmetlerini sürdürüyorlar? Siyasilerle
fotoğraf
çektirmek ve onların peşinde koşmak tüzükteki amaçların en önemli maddesi mi?
Dünden bu yana tüm siyasi kişilikler değişse de bizim sivil toplum kuruluşları mensuplarının
dernek ve teşkilattan anladıkları hiç mi değişikliğe uğramaz? Ya bir kez de ilçenize yönelik bir hizmet alın
da “filan sivil toplum kuruluşunun” çabaları ile şu oldu diyelim. Kumru’da “Göç” e mani olmak için ne
düşünüyorsunuz? Klasik anlamda sadece “Görünmek ve göstermek için ziyaret,
karın doyurmak ve doymak için ziyafet , anlamlı
bir işmiş gibi, günün anlam ve önemine binaen plaket ve facebook’ta beğeni
toplamak için
fotoğraf çektirmekle dernek ya da teşkilat kurmak Kumru ve Kumru
insanına hiçbir katkısı olmuyor. Eğer gerçekten bir güç ve beceri
varsa Kumru ve köylerinin problemlerine kafa yormak gerekir. Bakınız Fatsa ve
Ünye’nin hızla nüfusu artarken Kumru’nun şehri tamamen boşalıyor.
Yazımız Devam
Edecek!
Görüşmek Ümidiyle…
Allah’a emanet
olunuz.
Bekir AKKAYA / 14 Mart
2018 /KUMRU
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...