Edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2022

Ben Adamın Gözünden Tanırım!

         Süreklilik arz eden ilişkileri kendim kurmaya çalışırım. Biriyle dost ya da arkadaş olmayı ya da tanışmayı arzu edersem kendim ölçüp biçerim. Bu noktada çok fazla seçiciyimdir. Acele ile yapılan ilişkiler birçok nedenden dolayı başarıya ulaştırmıyor. Sonuçta ya hayal kırıklığıyla ya da mahcubiyetle noktalanıyor.
            Bu konuda çok fazla ne hayal kırıklığı ne de mahcubiyet yaşadım. Birileri gelerek “ şu adam şöyledir, bu adam böyledir” gibi sözlerle kendi hayal kırıklıklarını ya da kuyruk acısı sonucu oluşan ön yargılarını size dayatmaya çalışsalar da ben bu tür kişilere hiç yüz vermem. Çünkü bu tür insanların ortak özelliği “hiçbir ilişkilerinin sağlam olmadığı” yönünde, bende bir kanaat çoktan oluşmuştur. Bu kanaate ulaşmak ise ya bilgelikten ya da tecrübe denilen kazıklardan oluşmadır… 
            “Oturduğum yerden kalkmam ve kalktığım yere oturmam” sözünü prensip edinen birinin zaman zaman şok davranışlarla karşılaşması yine dostlarımız sayesinde oluşur. Bazı birliktelikler bazı olumsuz durumları da beraberinde getirir. Bu satırların yazarı bunun bilincindedir ve olabilecek duruma hazırdır. “Hoş geldiniz”i de biliriz ağırlamayı da…Neyin nerede yapılacağını da biliriz horlamayı da…Birliktelikte bir dostumuz varsa boynumuz kıldan incedir, bize kabalık yakışmaz. Mahcup etmedik ki, mahcupluk yaşayalım… 
            Karadeniz Haber Postası bildiğim kadarıyla Öz madenlerin öz malıdır. Dolayısıyla burada oluşum Mehmetlerden, Muratlardan ve de Kürşatlardandır. Ve bu birliktelik sağlamdır ve düzeylidir. Bu tür ilişkilerde çok zor kurulan ve az bulunan ilişkilerdir. Günlük yaşantılar sonucu oluşan ya da bir menfaate binaen kurulan beraberliklerle bizim işimiz olmaz. Kimse kimseye yol çizmeye ya da kul yapmaya kalkışmasın… Bu halimizle yelpazemiz çok geniş, kimse de gölge etmeye soyunmasın… Bizler dar mekânların ve kalıplaşmış cümlelerin sözcüsü değiliz… Dolayısıyla günü kurtarmak gibi bir düşüncemizde yoktur… 
            Merhabalar ve selamlaşmalar dost ve arkadaşlık göstergeleri değildir. Alışıla gelmiş bu sözlerden yola çıkılarak sağlam ilişkilerde oluşmaz. Tanıdık simalar için kullanılan bu sözcükler, tanımadık mıntıkalarda hiç kullanılmaz. Aynı sokakta da olsanız bazı tanıdıklar için bile bu sözlere hiç gerek duyulmaz. Eğer bir birliktelikten süreklilik ve sağlam ilişki düşünülüyorsa sabırla beklemek gerekir. Hele de yönlendirmeler sonucu oluşan olumlu veya olumsuz şartlanmışlıkları ortadan kalkmasını beklemek gerekir. 
            Güven vermeyen kişilerde sağlam ilişki kurmakta mümkün değildir. Bu noktada da boş yere enerji tüketmekte anlamsız ve bi o kadar da tehlikelidir. Tehlike nedeni ilişkinizin sağlam olduğunu düşündüğünüz an, en uygunsuz davranış ve en beklenmedik sözün size aynı kişiden söylenmiş olmasından ve en ihtiyaç bulunduğu anda aynı kişinin ortadan kaybolmasındandır. Şok olur, çaresizleşir büyük bir sarsıntı geçirirsiniz. Aslında karşılaştığınız bu durumun tek nedeni sizsinizdir. Genelde suçlanan karşı olsa da bunun bu şekle ya da bu duruma gelme nedeni siz ve suçlu aranacaksa da asıl suçlu kendinizdir. Nedeni ise çok basit…
            İnsan ilişkilerinin bir başlangıcı mevcuttur. Hangi tür ilişki olursa olsun başlangıç ya da ilk göz göze geliş gelecekte olabilecek durumlarla ilgili çok net ip uçları verir. Bunun için illa da kazık yemek ya da hayal kırıklığına uğramak gerekmez. Konuşuyormuş gibi söylemlerin yanında umursamaz davranışlar bir emare oluşturmuyorsa çok yakında kazık yemeniz kaçınılmazdır. 
            Mevcut durumda yerinizin sağlamlığına binaen yapılan iltifatlar, diğer insancık diye düşünülenlere gösterilmiyorsa gelecekte o zavallıcıkların konumuna düşmeniz ya da o şekilde muamele görmeniz kesin bir durumdur.
            Bazı insanlar buz gibidir ve yanına yaklaşanı güneşin yaktığı yerde üşütürler. Uzak durmak gerekir… Bazı insanlar derya gibidir, yüzseniz de sahilinde dursanız da rahatlarsınız. Yaklaşmak gerekir... Bazı insanlar sımsıcak yatak ya da liman gibidir, en fırtınalı anlarda onlara sığınır korunursunuz. Sığınmak gerekir…Bazı insanlar verimsiz toprak ya da meyvesiz ağaç gibidir, verdiğiniz emeği de alıp götürür…Uzaklaşmak gerekir….Bazı insanlar odun gibi, bazıları da bidon gibidir…Bazı insanlar cin gibi, bazıları şeytan gibidir…Bazı insanlar dağ gibi, bazıları çukur gibidir…Bazı insanlar tilki gibi, bazıları koyun gibidir. Fark, fark edilemiyorsa fatura da ağır olacaktır. Tercih bizlere aitse sonuçtan kendimiz sorumluyuz. Bu durumda kimse de suçlu değildir…
 Buluşmak ümidiyle…
Bekir AKKAYA /6 Mayıs 2006/ KARADENİZ HABER POSTASI GAZETESİ

Yayın Tarihi : 6 Mayıs 2006 Cumartesi
.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Ben Adamın Gözünden Tanırım!

         Süreklilik arz eden ilişkileri kendim kurmaya çalışırım. Biriyle dost ya da arkadaş olmayı ya da tanışmayı arzu edersem kendim ölçüp biçerim. Bu noktada çok fazla seçiciyimdir. Acele ile yapılan ilişkiler birçok nedenden dolayı başarıya ulaştırmıyor. Sonuçta ya hayal kırıklığıyla ya da mahcubiyetle noktalanıyor.
            Bu konuda çok fazla ne hayal kırıklığı ne de mahcubiyet yaşadım. Birileri gelerek “ şu adam şöyledir, bu adam böyledir” gibi sözlerle kendi hayal kırıklıklarını ya da kuyruk acısı

30 Aralık 2021

TAKKE DÜŞDÜ KEL GÖRÜNDÜ (FETÖ VE AVANESİNE 41 KIT'ALIK REDDİYE)/Kadir ÇETİN

Sonunda ortaya çıktı da foyan
Öğrendi tüm dünya gerçek halini
O eski ceketin, o parlak boyan
Makyajın andırmış kara gelini
Fetö, takken düştü gördük kelini

------

Ağladın, sızladın milli dilenci
Durmadan sömürdün yaşlıyı, genci
Senden daha aktır en kara zenci
Çek artık ceplerden kirli elini
Fetö, takken düştü gördük kelini
------
Sahtekâr; heybende hile, hurda çok
Nurcuyum diyordun sen de o nur yok
Bırak nuru; zerre şeref, onur yok
Dansöz gibi durma kıvır belini
Fetö, takken düştü gördük kelini
------
Milleti sömürdün manevi, maddi
Çoktan doldu, taştı istiap haddi
Bu konu çok mühim, durum çok ciddi
Düşmesin, iyi sar peştamalini
Fetö, takken düştü gördük kelini,
------
Milleti çevirip yolunmuş kaza
El, etek öpmeye gittin papaza
Her yerin ötüyor, gerek yok saza
Artık başka yerde öttür telini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-------
Misal, Karaman’ın meşhur koyunu
Öğrendik milletçe, çözdük oyunu
Yedi sülaleni, sopun, soyunu
Tamamen kararttın istikbâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
--------
İstedin pastadan en büyük payı
Konya'ya hor baktın, öptün Hanya’yı
Nasıl da keşfettin Pensilvanya’yı?
Görmedim dünyada bir emsâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
--------
Bir masal uydurdun dinde diyalog
Fark etmez kilise, cami, sinagog
Fizikçi, kimyacı bir de biyolog
Kimlere kurdurdun din kartelini
Fetö, takken düştü gördük kelini
----------
Herkesi ağlatıp, gülen Fetösün,
Parsayı toplayıp, bölen Fetösün,
Dini bozmak için gelen Fetösün,
Hahama izlettir resitalini
Fetö, takken düştü gördük kelini
--------
Hikmet, hizmet, himmet, olimpiyatlar
Yurt, okul, dershane, yatlar ve katlar
Deşifre oldu hep yediğin haltlar
Çevreye atma ha biten pilini
Fetö, takken düştü gördük kelini
---------
Yargı, polis, ordu; sızdın içime
Vekil, memur, esnaf; türlü biçime
İmam, doktor, yazar; bakın seçime
Sonunda batırdın amiralini
Fetö, takken düştü gördük kelini
----------
Gezi olayları, hırsız, hırları
Operasyon, baskın, yardım tırları
Ele servis ettin mahrem sırları
Yıkamak kurtarmaz, yak mendilini
Fetö, takken düştü gördük kelini
----------
Tele kulak oldun dinledin bizi
Kaset-montaj, film, çevirdin dizi
Dünyaya izlettin devletimizi
Ödersin her işin sen bedelini
Fetö, takken düştü gördük kelini
----------
“Haşhaşi” kılıklı casus timleri
Açıkla dinledin başka kimleri
Fos çıktı bombalar, çektin pimleri
Başında parala al Merkel'ini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-----------
Bizi de dinlesin o tele-kulak
Servis etsin hemen sesimi ulak
Oturup ağlasın gözleri sulak
Belki memnun eder kardinalini
Fetö, takken düştü gördük kelini
---------
Cemaat uydurması hikâye imiş
Casusluk, hainlik tek gaye imiş
Timsah gözyaşların sermaye imiş
Saçına sürsen de her gün jelini
Fetö, takken düştü gördük kelini
---------
‘’Kırık mızrabınız, kırık testiniz’’
‘’Kadrolu vaizci’’, mazbut sestiniz
Tutmadı, görüldü blöf, restiniz
Maça kızı, papaz, pis yedilini
Fetö, takken düştü gördük kelini
---------
Milleti kandırıp taktın peşine
Alet ettin dini, dünya işine
Böyle hin adamın, dinle işi ne?
İlim yok, ihlâs yok, gör amelini
Fetö, takken düştü gördük kelini
------------
Düşünsem aklıma gelmez dünyada
Daha neler gördük aha medyada
Pişman ol, tövbe et, bir özür ya da
Düzelt rezil olmuş tüm ahvâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-----------
Duydum Mehdi’lerin başı olmuşsun!
Deccal korkusundan aşı olmuşsun
Hepten şaşırmışsın, şaşı olmuşsun
Yıkıl, git gözümden, al deccal’ini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-----------
Şimdi de bir yeni pâye kapmışsın
Hâşâ! Mesih olup yoldan sapmışsın
Ey alçak, sen öyle neler yapmışsın
Kim yıktı kurduğun tüm hayalini
Fetö, takken düştü gördük kelini
----------
Herkesi uyuttun sen gördün rüya
Rüyanda neleri görmüşsün güya
Her işin düzmece, gösteriş, riya
Rüyanda yap artık ihtilâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-----------
Kalbinden silemez kimse pasını
Yeter bekle artık sen iflasını
Tutanlar bulunur belki yasını
Kabrine dikerler tunç heykelini
Fetö, takken düştü gördük kelini
--------------
Dinime dokunma, sen bak dinine
Şahidiz tükenmez bitmez kinine
Çok şükür nihayet girdin inine
Çek hoca gözümden şu eşkâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
----------
Ortaya çıkınca gerçek muradın
Kırmızı deftere yazıldı adın
Nihayet senin de doldu miâdın
Zindana çevirdin istiklâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-----------
Bu nasıl hocalık, kin kusuyorsun
Zulümler oluyor, sen pusuyorsun
Kına yak ey Fetö!.. Ne susuyorsun?
Bebekler katleden İsrail’ini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-----------
Samanyolu, Zaman, malum medyanız
Yayardı her yana; “şerre ortağız”
Meydanı boş sanır, büzülmez ağız
Malum arı soksun, sarkmış dilini
Fetö, takken düştü gördük kelini
----------
Beddua seansın bittiyse hoca
Bekliyor taltife Yahudi loca
İstersen tehdit say, istersen rica
Çek artık devletten paralelini
Fetö, takken düştü gördük kelini
---------
Arkanda olsa da kocaman dayın
Treni devrildi paralel rayın
Rezil, rüsva oldu monşer adayın
Topla, git buradan tüm ahâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
----------
Damdaki kemancı; malum paralel
Çaldı da oynadı, hoppa taralel
Çatıdan korkarken, çatladı temel
Çürüktü, bilirdik biz temelini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-----------
Belli ki yan çizdi malum kankanız
İyice açığa çıktı ankanız
Bak battı, batıyor, işte bankanız
Saçtın yuro, dolar ve riyalini
Fetö, takken düştü gördük kelini
----------
Asıl şimdi ağla ey yağmur adam!
Kalmadı ortada ne çatı, ne dam
Seni kurtaracak çıkar mı madam
Kimlerle yaparsın hasb-i hâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
------------
Ey koca yalancı, tul-i emelli
Çırpındıkça battın dibe temelli
Amelin bozuktur, niyetin belli
Düz yolda kırdırdın bak dingilini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-----------
Herkes bilir yaşın gelmiş kemâle
Hakk’ı bilen seni alır mı kâle
Kargalar gülüyor düştüğün hâle
Beklerken gelecek son ecelini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-----------
Sahteymiş; öğrendik, o yeşil pason
Her şeyin düzmece, her yerin fason
Seni din düşmanı, sicilli mason
Terk eyle, abesle iştigâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
----------
Ne hocası senden hoca mı olur
Dini alet eden cezasın bulur
Akıbet, ölüm var, gör başa gelir
Artık başka yerde akıt selini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-----------
Yaptığın yanında kâr sandın fakat
İşin sakat, yedin İlâhi tokat
Bunu da davanda say teferruat
Git, öğren ilk önce, ilmihâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
-----------
Zamanla anladı seni Türkiye’m
Çözdü bu çetrefil geni Türkiye’m
Attı bünyesinden yeni Türkiye’m
Bir daha bulmak zor muâdilini
Fetö, takken düştü gördük kelini
---------
Kalkışma yaptın da ne oldu kansız
Kiminiz hapiste, kiminiz cansız
Alayınız şimdi kaldı vatansız
Kaçıp köşe bucak yak ikbâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini… (ilave)
------------
Ne semiz bir tavuk, ne iri kazım
Ben Türk’üm, Çerkez’im, Kürt’üm ve Laz’ım
Ben necip milletim, bu son ikâzım
Ölüm var; unutma ihtimâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
------------
“Necibi” mahlasım; Müslüman-Türküm
Rabbimden gayrıdan yok asla korkum
Hep döndü, dönüyor, dönecek çarkım
Haline bakınca, bildim kâlini
Fetö, takken düştü gördük kelini
Çek artık sinemden paralelini
Çek artık dinimden paralelini
-------------
Ahmed Necip Serdaroğlu (Kadir Çetin) 2010/İZMİR

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

TAKKE DÜŞDÜ KEL GÖRÜNDÜ (FETÖ VE AVANESİNE 41 KIT'ALIK REDDİYE)/Kadir ÇETİN

Sonunda ortaya çıktı da foyan
Öğrendi tüm dünya gerçek halini
O eski ceketin, o parlak boyan
Makyajın andırmış kara gelini
Fetö, takken düştü gördük kelini

------

22 Aralık 2021

Güzel Bir Hikaye; “Akıllı İnsanlar”

Einstein konferanslarına hep özel şoförü ilegidermiş. Yine bir konferansa
gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü
Einstein’a;

... “Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken
ben de arka sıralarda
oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her
şeyi kelimesi
kelimesine biliyorum” demiş. Einstein gülümseyerek ona bir teklifte
bulunmuş:

“Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç
tanımıyorlar… O halde
bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim
yerime sen konuş,ben de
arka sırada seni dinlerim.”

Şoför, gerçekten
çok şahane ve başarılı bir
konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru
cevaplamış. Tam yerine
oturacağı sırada bir kişi,
o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir
fizik sorusu sormuş.

Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:

“Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok
garip” demiş.
Sonra da salonun arkasında oturan Einstein’ı
işaret ederek şöyle devam
etmiş:

“Şimdi size arka sırada oturan şoförümü
çağıracağım ve sorduğunuz soruyu,
göreceksiniz, o bile cevaplayacak.”

Netice:

1-AKILLI İNSANLAR, AKILLI İNSANLARLA
ÇALIŞIR
ve

2-İNSANIN ZEKİLİĞİNİN YANINDA UYANIKLIĞIDA İNSANA ÇOK ŞEYLER KAZANDIRIR……


--
.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Güzel Bir Hikaye; “Akıllı İnsanlar”

Einstein konferanslarına hep özel şoförü ilegidermiş. Yine bir konferansa
gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü
Einstein’a;

... “Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken
ben de arka sıralarda
oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her
şeyi kelimesi
kelimesine biliyorum” demiş. Einstein gülümseyerek ona bir teklifte
bulunmuş:

“Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç
tanımıyorlar…

Hayvanlardan Dersler

Yaşamın çoğu alanında insanlar başkasını tanımlarken ya da kendisinin tanımlanmasında bazı hayvan isimleri kullanır. Ya kızar kızdırılır, ya da sevinir sevindirir. Hayvan türü önemlidir?

Bunun yanında insan doğası itibariyle ya kendi cinsinden ya da hayvanlardan ders te alır. 

Dişi aslan

Hayvanlar bir gün, Kim daha çok çocuk doğurabilir? diye çekişmeye başlarlar. Hep birlikte dişi aslana gidip danışırlar.

Sen kaç çocuk doğurabiliyorsun, diye sorarlar aslana. Bir, diye yanıtlar dişi aslan. Fakat ben aslan doğururum.

Dersimiz; Nitelik nicelikten önemlidir.

---------------

Yengeç ile annesi

Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum? diye sorar anne yengeç çocuğuna. Düzgün yürüsene, der.

- Pekala anne, der çocuk.

- Sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim.

Dersimiz: hareketler sözlerden önde gelir

---------------

Aslan, Koyun, Kurt ve Tilki

Aslanın biri, bir koyunu yanına çağırır ve nefesinin kokup kokmadığını sorar.

Eve, diye yanıtlar koyun. Aslan bu yanıta kızar ve koyunu oracıkta parçalar.

Daha sonra kurda seslenip yanına çağırır, ona da aynı soruyu sorar.

Hayır, diye yanıtlar kurt korkudan. Ancak o da yağcılık yaptığı için aslanın öfkesinden kurtulamaz.

Sıra tilkiye gelmiştir. Aynı soruyu tilkiye de sorar. Tilkinin yanıtı şöyle olur;

- Üzgünüm, üşütmüşüm biraz, o yüzden burnum koku almıyor.

Dersimiz: akıllı kişi tehlikeli durumlarda konuşmaz.

 ------------

Kazlar ve Turnalar

Kazlar ve turnalar, bir gün aynı tarlada yiyecek ararlarken birden yanlarına yaklaşmaya çalışan avcıyı fark ederler. Turnalar daha çevik ve hafif oldukları için hemen uçarlar. Oysa kazlar ağır hareket ettikleri için avcıdan kurtulamazlar.

Dersimiz: yakalananlar her zaman suçlu olanlar değildir.

 -----------

Hasta geyik

Yaşlı bir geyik hasta düşer ve daha rahat otlayabilmek için güzel otlarla dolu bir çalılıkta yaşamaya başlar. Her hayvanla iyi geçindiği için pek çok hayvan sık sık geyiğin ziyaretine gelir.

Zamanla her gelen hayvan bu güzel otlardan tatmaya başlayınca, kısa süre sonra tüm otlar biter. Geyik hastalıktan kurtulur ama yiyecek hiçbir şey kalmadığı için bir süre sonra açlıktan ölür.

Dersimiz: Bazen iyi şeyler paylaşıldıkça bitebilir, elimizdekinin değerini bilelim.

 ------------

Farelerin toplantısı

Bir gün fareler bir araya gelirler ve başlarına musallat olan bir kediden kurtulma planları yaparlar. Pek çok fikir öne sürülür. Hiç biri kabul görmez.

En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayı önerir. Böylece kedi kendilerine yaklaşırken, farkına varacak ve kaçabileceklerdir. Bu öneri fareler tarafından alkışlarla onaylanır.

Bu arada, bir köşede sessizce onları dinlemekte olan yaşlı bir fare ayağa kalkar ve bu önerinin çok zekice olduğunu, başarılı olacağından hiç kuşkusu olmadığını belirtir. Fakat, der. Kafamı bir soru kurcalıyor. Aramızdan kim kedinin boynuna çan asacak?

Dersimiz; İyi plan yapmak ayrı, o planı gerçekleştirmek ayrıdır.

 ---------

İnsanlar, İnsan olduğunu:

Çocukken; masal'lardan,

Büyüyünce; kitap'lardan,

İhtiyarlayınca da; arkalarında kalan yaşamlarından öğrenirler.

 ------------

Bir işin ne olduğunu, nasıl yapılabileceğini biliyorken susanlar, harekesiz kalanlar olabilir. Ancak susmaları ve hareketsiz kalmaları topluma ve insanlığa ihanettir.

Tarih; haini de kahramanı da yazar. 

 ------------

Günün Sözü: Okumayan, düşünmeyen, ders almayan insanın zararı büyük olur.

-----------

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Hayvanlardan Dersler

Yaşamın çoğu alanında insanlar başkasını tanımlarken ya da kendisinin tanımlanmasında bazı hayvan isimleri kullanır. Ya kızar kızdırılır, ya da sevinir sevindirir. Hayvan türü önemlidir?

Bunun yanında insan doğası itibariyle ya kendi cinsinden ya da hayvanlardan ders te alır. 

Dişi aslan

Hayvanlar bir gün, Kim daha çok çocuk doğurabilir? diye çekişmeye başlarlar. Hep birlikte dişi aslana gidip danışırlar.

Sen kaç çocuk doğurabiliyorsun, diye sorarlar aslana. Bir, diye yanıtlar dişi aslan. Fakat ben aslan doğururum.

Dersimiz; Nitelik nicelikten önemlidir.

10 Aralık 2021

PROBLEM TEMEL DÜŞÜNCESİZLİK! (Arşiv Yazıları-2005)

Geçen yazımızda duruş ve ilke kelimeleri üzerinde durmuş Lügatlerde “Duruş” kelimesinin  “durma tarzı” olarak tarif edildiğini, ve “ilke” kelimesinin ise “temel düşünce, temel bilgi, prensip” olarak açıklandığını ifade etmiştik. Biz yine aynı kelimelerden yola çıkarak bazı düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

beslenmenin sayısız yararları vardır. O halde dengeli beslenmenin ölçüsü nedir? Bünyeye göre dengeli beslenme değişebilir. Kimilerine bazı yiyecekler dengeli beslenmesi için yasaklanacağı gibi bazılarına da aynı yiyecekler tavsiye edilebilir. Burada ölçüyü koyacak bünyeyi tanıyan doktorun görüşüdür. Tavsiyelere uyup uymamak ise hastanın bileceği iştir. Sonuçta olumlu ya da olumsuz bir yol izlemenin zararı hastaya olacağı da kesindir. Eğer hasta eline verilen reçeteye inanıyor ise ve de doktorundan eminse yapacağı en sağlıklı durum doktorun sözlerine uymak ve yerine getirmektir. Uymaz ise ne olur? Bünye daha da olumsuzlaşarak dengesizlik artarak devam eder.

“Dengeli beslenmeliyiz!” cümlesine kimsenin bir itirazı olamaz. Çünkü dengeli

Bu düşünceden yola çıkarak duruş ve ilke kelimelerinin insan hayatına olumlu ya da olumsuz çok büyük bir etkisi olacağı kesindir. Duruş ve ilke kelimesinden anlaşılan temel düşünceyi ve duruşu sergilemediğimiz takdirde hayatımızın her alanında da sıkıntılar ve hayal kırıklıkları hiç eksik olmayacaktır. Nerede duracağımızı bilmediğimizden  ya da temel bir düşünceye sahip olamadığımızdan, her seste yer değiştirecek her söylenileni emir telakki edeceğimiz kesindir. Bunun aksine, doğruluğuna inandığı temel düşünceden hareketle o düşünceden bir duruş göstererek yerini sabitleme hayatımızda çok büyük olumlu katkı yapacaktır. Bu söylemlerimden kimse bir fikrin ya da zikrin doğruluğunu söylediğimi  düşünmemelidir. Daha önceden de ifade ettiğimiz gibi “doğru” kelimesi de temel düşünce ve durulan yere veya duruşa göre değişmektedir. Bana göre doğruluktan ziyade insanın bir duruşu ve durduğu yeri sabitleyen bir temel düşüncesi olmalıdır.

Günümüzde “mutlu” olabilmenin birinci şartı zenginliktir. Eğer zengin olunursa hayatımızın değişeceğini, bir çok sıkıntıların ortadan kalkacağını düşünürüz. İşin doğrusu paranın mutluluğa çok olumlu katkı yapacağına ben de inanıyorum. Zenginliğe itiraz etmemiz mümkün değildir. Eğer mutluluk kelimesi ile zenginlik kelimesinde bir ilişki kurulabiliyorsa, benim sözünü ettiğim durum zenginliğin ölçüsüdür. Eğer ilke olarak bir temel düşünce oluşmuşsa ve bir duruş olacaksa ya da “ben artık zengin oldum” denilecekse, doğru olarak kabul edilen bir ölçü ve temel bir düşünce  olmalıdır. Aksi takdirde insanın ne zengin olması ne de mutlu olması mümkün değildir. Herkes kabul eder ki; her görüş ve düşüncede de zenginliğin bir tarifi beraberinde getirdiği yükümlülükler de mevcuttur.

Yapılan istatistiklere günümüzde en fazla satan kitaplar “mutluluk ve başarı “öneren kitaplar imiş. Benden duymamış olun ama, okuduğum bir yazıya göre en çok mutsuzlar da bu kitapları yazanlarmış. Kimileri de kendi başarısız ve mutsuzluklarından yola çıkarak mutluluk yolları öneriyorlarmış…Ben bu mışmışlara inanıyorum. “Çocuğumuzu nasıl yetiştirelim?, Başarılı olmanın yolları, Güzel konuşma Sanatı, Nasıl İdareci Olunur?, Görgü kuralları ya da Adabı Muaşeret Kuralları, Annelik Seti, Başarının Püf Noktaları, Dost Kazanmak, Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak, Başarıda Yetmiş Kural, Evliliğin Püf Noktaları…….vs.vs… Say say bitmez. Bunlar ne mi? En fazla okunan kitaplar…Bana göre bu kitapları evine sokanların vay haline…Eğer olanı da bozmuyorsa, kesinlikle bir büyü(!) vardır.

Duruş ve ilke kelimelerinde anlamını bulan bir ölçü birimi yoksa kurşunda dökülse(!) bir dengenin olacağına ben inanmıyorum. Ama inandığı bir duruşu olanlar ve sabit bir düşünceden hareketle yaşamını sürdürenler hayatlarının her alanında mutlu, saygın ve huzurlu olarak kalmayı başarabiliyorlar…Aranılan her ne ise duruş ve ilke kelimesinde aramak, hayatında olumsuzluk görülenler bu iki kelimenin tefsirine yoğunlaşmalıdır. Bizden söylemesi. Gerisi size kalmış…

Buluşmak ümidiyle.

 Bekir AKKAYA9 Nis 2005 Cmt tarihinde 02:56 saatinde /KARADENİZ HABER POSTASI

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

PROBLEM TEMEL DÜŞÜNCESİZLİK! (Arşiv Yazıları-2005)

Geçen yazımızda duruş ve ilke kelimeleri üzerinde durmuş Lügatlerde “Duruş” kelimesinin  “durma tarzı” olarak tarif edildiğini, ve “ilke” kelimesinin ise “temel düşünce, temel bilgi, prensip” olarak açıklandığını ifade etmiştik. Biz yine aynı kelimelerden yola çıkarak bazı düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

1 Aralık 2021

Bir babanın altı imam oğlu Iskata karşı çıktı (Arşiv Haber-2006)

Kumru Fizme Afullu Mahallesinde 90 yaşında vefat eden Ali Bice’nin vefatından sonra cenaze namazından sonra yüz yıllardır gelenekleşen ıskat verilmemesi köylülerin tepkisine neden oldu. 

Vefat eden Ali Bice’nin altı oğlundan beş tanesi yurdun değişik yerlerinde resmi İmam-Hatip olarak görev yaptıkları, imam oldukları halde babalarının cenaze namazından sonra para olarak verilen ıskatı vermemeleri İki belediyeden oluşan Fizmede tartışmalara neden oldu.

 Kendileri ile görüştüğümüz Ali Bicenin oğulları Bolu’da görev yapan İmam Hatip Mehmet Bice, Sökede İmamlık yapan Muharrem Bice, Kuşadasında İmam- Hatiplik yapan İbrahim Bice, İspartada İmamlık yapan İlhami Bice ve yine İspartada İmamlık yapan Mustafa Bice ve Fahri İmamlık yapan Ali Rıza Bice “devir ve ıskata karşı olduklarını" ifade ederek “ Zaten babamızın da vasiyeti vardı. Babamız bizlere benim ıskat ve devrimi yardım edenler haricinde kimseye vermeyiniz. Vereceğiniz parayı köyleri dolaşarak fakirleri bulup onlara ulaştırınız, cenazemde kesinlikle ıskat denilen parayı dağıtmayınız” dediğini ifade ederek” Bizde altı imam kardeş olarak bir araya gelip babamızın cenazesinde
ıskat dağıtmamayı kararlaştırdık. Bizlere çok büyük tepki oldu. Annemiz bizden önce vefat ederse biz ona da ıskat yapıp dağıtmayacağız. Biz ıskat deyip dağıtılan para ile sigara alan adamlara para vermek istemiyoruz. Biz imam ve hocayız. Bunun İslamda yeri olmadığını her yerde söylüyoruz. Dolaysıyla kendi görev yaptığımız yerlerde ıskatı yaptırmıyorsak bunu köyümüzde de uygulamalıyız. Babamızın hayrına ıskattan çok fazla olarak yiyecek alıp bütün fakirlere kendi ellerimizle ulaştırdık.” Dediler.

 Görüştüğümüz köylüler ise “ Madem İslamda cenazede ıskat diye verilen para verilmesi yoktu. Daha önceki alimler yanlış mı yapmışlardır. Buna mutlaka Diyanet İşleri Başkanlığının bir açıklama getirmesi gerektirdiğini” ifade ettiler. 

Tartışmalara neden olan ıskat ve değir yörede cenaze namazından sonra dağıtılan para olup, ölenin günahlarına kefaret amacı olarak cenazeye katılanlara veriliyor. Ayrıca bu para cenazeye gelen çocuklara yaşları küçük düşüncesi ile verilmiyor. Yine rivayete göre cenazeyi “kaldıracak kişilerin bulunmaması nedeniyle cenazeye gitmeyi teşvik amacıyla İmam-ı Birgivi Hazretlerinin içtihadı ile verilmeye başlandığı söyleniyor.02.04.2006- BEKİR AKKAYA

Bir babanın altı imam oğlu Iskata karşı çıktı (Arşiv Haber-2006)

Kumru Fizme Afullu Mahallesinde 90 yaşında vefat eden Ali Bice’nin vefatından sonra cenaze namazından sonra yüz yıllardır gelenekleşen ıskat verilmemesi köylülerin tepkisine neden oldu. 

Vefat eden Ali Bice’nin altı oğlundan beş tanesi yurdun değişik yerlerinde resmi İmam-Hatip olarak görev yaptıkları, imam oldukları halde babalarının cenaze namazından sonra para olarak verilen ıskatı vermemeleri İki belediyeden oluşan Fizmede tartışmalara neden oldu.

 Kendileri ile görüştüğümüz Ali Bicenin oğulları Bolu’da görev yapan İmam Hatip Mehmet Bice, Sökede İmamlık

16 Kasım 2021

Şair, yazar ve mütefekkir Sezai Karakoç Vefat Etti

Türkiye’nin düşünce adamlarından olan ve yazdığı kitapları ile düşünce dünyasına katkıda bulunan Ahmed Sezai Karakoç, bugün 88 yaşında iken vefat etti. Kendisine Allah’tan rahmet, sevenlerine baş sağlığı diliyoruz.

Şehzadebaşı camiinde yarın ikindi namazına müteakiben merhumun namazı kılınacak ve camii avlusuna defin edilecek

Sezai Karakoç kimdir?

Sezai Karakoç, 1933 Diyarbakır Ergani doğumlu şair, yazar ve siyasetçidir.

22 Ocak 1933 doğumlu olan Sezai Karakoç Diyarbakır'ın

Ergani ilçesinde doğmuştur. Çocukluğu doğduğu ilçe olan Ergani'de geçmiştir. Eğitimine de Ergani ilçesinde başlayan Sezai Karakoç 1944 yılında ilkokul eğitimini tamamladı. Ortaokula Maraş ortaokulunda başlayan Sezai Karakoç burada parasız ve yatılı okumuştur. Lise eğitimi için Gaziantep'e giden Sezai Karakoç, Gaziantep Lisesi'nden 1950 yılında mezun olmuştur.

Ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesine başladı. 1955 yılında üniversite eğitimini tamamlayarak mezun olmuştur. Siyasal bilgiler fakültesinin mali şubesinden mezun oldu. Daha sonra zorunlu hizmet neticesinde Maliye Bakanlığı bünyesinde dış tediyeler muvazenesi bölümünde çalışmaya başladı. Ardından maliye müfettişi olmaya karar veren Sezai Karakoç, müfettişlik sınavına girdi. Sınavı kazanarak müfettiş yardımcısı olarak görevine başladı.

Görevi icabı ile de pek çok kez Anadolu'yu gezdi ve yöre halkını yakından tanıdı. İstanbul'da Diriliş dergisini kurdu. Ardından siyasete atılmaya karar verdi ve Diriliş Partisini kurdu. Böylelikle siyaset hayatı başlamış oldu. 2007 yılında kapanan eski partisi üzerine yeni partisi olan Yüce Diriliş Partisini kurdu. Yüce Diriliş Partisi başkanlığını vefatına kadar sürdürdü.

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............