Yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Haziran 2022

Hamza Muslu "Sitenize besmelesiz girilmiyor, Çarpılacağım diye korkoyorum" diye yazdı

Hamza Muslu'nun bana ikinci kez yazdıkları

Daha önceden "hamuslu" adında Deniz Feneri Derneği yazım nedeniyle bir mesaj almış ve ona cevap vermiştim. Verdiğim cevaba bir cevap ve açıklama geldi. Bu kez açıklamada Deniz Feneri konu edilmedi ama bu kez benim yayın yaptığım www.kumru.org hedefe konuldu. İsmine de açıklık getiren ve kendisinin Hamza Muslu olduğunu ifade eden kişi "Sitenize çarpılacağım diye besmele çekmeden giremiyorum. " cümleleri ile Kumru'yu da Kurtarılmış bölge olduğunu söyledi. Bende kendisine uygun bir dille cevap vermeye çalıştım. İşte O mesaj ve benim cevabım...

hamuslu <hamuslu@mynet.com>

8 Ara 2008 02:08

Alıcı: Bekir AKKAYA

Sayın Bekir AKKAYA

Ben H. Muslu değil Hamza Muslu ... H.MUSLU sevdiğim değer verdiğim birisi...Bu kişisel duruşu ben Hamza MUSLU bireysel olarak yapıyorum.

Sizin kişiliğnize kesinlikle bir şey dediğim yok.Çünkü sizi tanımıyorum. Ama!....  Besmele çekmeden sitenize giremiyorum. Çarpılacaaam diye koırkuyorum. Ama anlıyorumn sizi. Şu anda sizin gibi düşünmeyen ve Tanrı'ya şükür sizinle dua etmeyenin yanınızda yeri yok, biliyorum... Ben Kumnru'da çoksesliliğin olması taraftarıyım.... Bu çokseslilik kesinliklele siyasidir. Ama bunun olamayacağını da görüyorım.

Kurtarılmış bir bölge olarak çok sevgili Kumru'ya v size  sevgilerimi sunuyorum....Hamza Muslu

------------------

Bekir AKKAYA <kumruhaber@gmail.com>

9 Ara 2008 00:30

Alıcı: Hamza MUSLU

Değerli Kardeşim Hamza MUSLU,

Hemen baştan söyleyeyim. Fikrin ne olursa olsun sitemizde görüş ve düşüncelerini istediğin gibi açıklayabilirsin. Belki de böyle diyeceğimi aklından bile geçirmedin. Hadi buyur, yaz gönder yayınlayalım.

Her ne kadar sen tanımadan kanaat oluştursan da bizim böyle bir düşünce ile bakmamız mümkün değil. Yazıyor ve istiyorsanız gönderin yayınlayalım...

“Besmele çekmeden siteye girilmiyor” sözünüz çok yanlış ve öne sürdüğünüz ve kendi tanımıza hiç uymuyor. Bırak siteyi her yere böyle girer bir Müslüman. Keşke bunu yapabilsek.

Hamza Muslu'nun İlk gönderdiği Mesaj 

Ancak sen yayınlarımızdan ve İslami bir düşüncemizden rahatsızlığını açıkça ifade ediyorsun . Hem tanımadığını söylüyor ardından da pervasızca iftirayı yanlış kanaatini ortaya koyarak hakareti de elden bırakmıyorsun...

“Siteye girdiğimde çarpılacağım diye korkuyorum” demek ne demek. Bu ülkede besmelesiz ev mi var, ocak mı var? Sen hiç mezarlıktan geçmedin mi? Sen hiç ölmeyen gördün mü? Ya da sen hiç ölmeyecek misin? İnsanı ancak dinsizlik çarpar, Kuransızlık çarpar. Bu cümleler nasıl bir cümle. Nasıl bir aşağılama?

Hem çok seslilik diyorsun hem de benim gibileri öcü olarak göstermeyi ihmal etmiyorsun.. Hem faşist davranıyor hem de özgürlük yaptığını söylüyorsun...ve burda da bırak hoşgörüyü "çok şükür " diyerek bize saldırıyorsun...

Ne demek “Kumru kurtarılmış bölge”...Kimden...Kim kurtarmış?

Peki sen ne arzu ediyorsun...ya da sen kurtarsan nasıl bir şey oluşturursun, Nasıl kurtarırsın? Çelişkili bir kafa...Çelişkili bir düşünce ...Yine de buyurun bu görüşlerini hem de suçladığın sitemizde yap...Büyük ihtimal buna bile cesaret edemezsin...Elinde güç kuvvet olsa bizim gibileri ya da kurtarılmış Kumruyu yok mu edeceksin...?

Bizden şimdilik bu kadar...Bu yazdığını sitemizde aynen yayınlayacağım...Ve bu yazdıklarımı da...

Site ziyaretcilermiz bu tür düşünceli insanları tanımaları açısından çok güzel cümleler yazmışsın...Bende var olan kanat şudur ki, iyi ki Cumhuriyet var. Yoksa bu düşünce sahipleri bizleri ya asar ya da keser.

Bu tür fikirli olanları bizler tasvip etmiyoruz. Hangi izimi savunursanız savunun ya da düşüncenize hangi adı uygun bulursanız bulun. Bu tür düşünceler kitaplarda faşizme olarak adlandırılmaktadır. Siz böyle olmayabilirsiniz ama ben şahsen böyle düşünüyorum

Tekrar söylüyorum ki, sitemizde adınıza bir yer açıp fikirlerinizi bizlerle açıkça paylaşabilirsiniz. şimdilik hoşça kalın...

Bekir AKKAYA/ 9 aralık 2008 /kurtarılmış bölgeden....

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Hamza Muslu "Sitenize besmelesiz girilmiyor, Çarpılacağım diye korkoyorum" diye yazdı

Hamza Muslu'nun bana ikinci kez yazdıkları

Daha önceden "hamuslu" adında Deniz Feneri Derneği yazım nedeniyle bir mesaj almış ve ona cevap vermiştim. Verdiğim cevaba bir cevap ve açıklama geldi. Bu kez açıklamada Deniz Feneri konu edilmedi ama bu kez benim yayın yaptığım www.kumru.org hedefe konuldu. İsmine de açıklık getiren ve kendisinin Hamza Muslu olduğunu ifade eden kişi "Sitenize çarpılacağım diye besmele çekmeden giremiyorum. " cümleleri ile Kumru'yu da Kurtarılmış bölge olduğunu söyledi. Bende kendisine uygun bir dille cevap vermeye çalıştım. İşte O mesaj ve benim cevabım...

Hakkımda Yapılan Habere İtirazım Var

Maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmekse onu bilemem. Ben böyle bir durumun olduğunu kesin sezinliyorum. Ama hiç kimse kendi çirkin emellerine bizi alet etmesin. Beyinlerinde olup ta söyleyemediklerini bizi alet ederek söylemeye kalkışmasın. Kimse de kuş kadar beyinleri ile bizi tahrik etmeye yeltenmesin.

            Yazdığımız yazı ortada. Söylenilen ve yazılan da ortada. Bu ortadayken bizim yazmadıklarımızı polemik konusu haline getirmenin maksadını anlayamıyorum.

            www.umru.tv'nin haberini okuyunca hayretler içersinde kaldım. Bu kadar insanları yanlış yönlendirmeye ve bu kadar maksatlı haber niçin yapılır anlamış değilim. Şimdi habere birlikte göz atıp yalan haberi açıkça deşifre ediyorum. İnşallah bu haberde benden bilinmez.

            Önce www.kumru.tv'deki haberin başlığına bakalım.

"BELEDİYE'NİN BROŞÜRÜ ÇALINTI ÇIKTI. AKKAYA TELİF HAKKI KAZANDI"

Yahu arkadaş bu bilgiyi nerden öğrendim adama sorarlar. Bekir Akkaya'nın Telif hakkı kazandığını nereden öğrendin? Sana bunu kim haber
verdi. Bu dava ne zaman açıldı. Ne zaman mahkemeye gidildi? Davayı kim açtı? Bu dava ne kadar sürdü? Sadece haberin başlığı bile sakat ve maksatlı. Burada benden yola çıkılarak başkaları yıpratılmak isteniyor. Ve ben de yıpratılmak isteniyorum.

Haber şöyle başlıyor. "Kumru Belediye Başkanlığı'nın bastırdığı Tanıtım kitapçığında 16 adet yazının ve bazı fotoğrafların izin almadan ve kaynak gösterilmeden yayınlandığı ortaya çıktı."

Bu giriş cümlesinde Belediye Başkanlığının adı özellikle öne çıkartılarak bir şeyler söylenilmeye çalışılıyor. Hatta burada bizim yazdığımız "16 kaynak" "16 yazı" olmuş çıkmış. Üstelik kumru.tv broşörü eline alsa baksa belediyenin bastırdığı bir şey olmadığını kesin görür. Haberin maksadı bu değil ki, belediye ile beni karşı karşıya getirip beni savunuyormuş gibi yapıp beni yıpratmak. Kesin bunu söyleyebilirim. Bu neden yapılır?

Haber devam ediyor. "Telif hakları kanununa göre bir suç olan bu uygulama ile ilgili Kumru.Org sitesi dava açmaya hazırlanıyor. "

Oysa ben yazımda ne yapacağımı bilmiyorum diye yazmıştım. "Dava açsam" ifadeleri de sadece bu broşürle ilgili bir konu değil, kaynak belirtmeden alıntı yapan tüm internet sitelerini de söz konusu etmiştim. 

Haberin devamı bir başka alem okuyalım "Alınan bilgilere göre olay şöyle gelişti. Kumru Belediye Başkanlığı çalışmalarını tanıtmak için Kumru'da bir esnafa tanıtım kitapçığı hazırlattı."

Haberde "Kumru Belediye Başkanlığının Kumru'da bir esnafa tanıtım kitapçığı hazırlattı" cümlesi tamamen asılsız. Bu kitapçık İzmir'de bir Reklâm ajansın hazırlattığı bir kitapçık. Büyük ihtimal haber'de Belediyenin hazırlattığı bir başka broşürden söz ediliyor ki, bu broşür benimde elimde ve bunda hiçbir doküman yazı ve fotoğraf bizlerle ilgilidir. Bizim sözünü ettiğimiz broşür İzmir'de basılan ve büyük ihtimal belediyenin hiç ilgisi olmayan bir broşürdür.

Haber şöyle devam ediyor. "Yaklaşık 5 bin liraya mal olan ve hazır ve çalıntı bilgilerden oluştuğu ileri sürülen bazı konu ve resimlerin bulunduğu kitapçıkta kaynak gösterilmedi.

Kumru'da yaklaşık 40 esnaf, Belediye Meclis üyesi, Partili ve şahısların da destek verdiği kitapçıkla ilgili Telif Hakları kanununa göre dava açılacak.

Haberde bazı şeyler bilerek kullanılmış. Şu cümlelere dikkat edin "Kumru'da yaklaşık 40 esnaf, Belediye Meclis üyesi, Partili ve şahısların da destek verdiği kitapçıkla ilgili Telif Hakları kanununa göre dava açılacak." Davayı kim açacak? Güya ben açacakmışım. Hadi açmıyorum şimdi ne yapacaksınız. Kime açacakmışım?  Belediye meclis üyeleri, partili ve şahıslar…Bari tüm reklam verenlerin adını da tek tek yazsaydınız ve ey ahali Bekir Akkaya size dava açacak ve buna fırsat vermeyin , denilseydi daha anlamlı olurdu ve maksada da daha kolay yoldan ulaşmış olurdun. Peki haberin başlığında ne demişti. "BELEDİYE'NİN BROŞÜRÜ ÇALINTI ÇIKTI. AKKAYA TELİF HAKKI KAZANDI" Haber başlığında telif hakkı kazandı denilecek, haberin içinde kitapçıkla ilgili Telif Hakları kanununa göre dava açılacak. Denilecek. Ya bunun hangisi doğru…

Haberin devamı aynen şöyle " Konuyu kendi web sitesinde duyuran www.kumru.org sitesi, kitapçığı hazırlayan kişiyi gizleyerek verdiği haberinde, kendisine ait olan 16 eserin ve bazı resimlerin çalındığını belirtti.

"Konuyu kendi web sitesinde duyuran kumru.org sitesi"nde cümlesinden bir şey anlayan varsa beri gelsin. Burada kitapçığı hazırlayan kişiyi gizleyerek verdiği haberinde, kendisine ait olan 16 eserin ve bazı resimlerin çalındığını belirtti." Haberi gizli olarak vermişiz ama o direk 16 eserimizi de çaldılar demişiz. " Nerde denilmiş. Oysa Belediyeye ait olmayan bir broşürden söz edildi. "Cümle de şöyle idi "Bizim 16 kaynaktan yararlanarak hazırladığımız yazı da hiç kaynak belirtilmedi" demiştik. Ama maksat hâsıl olsun haber de yalan olsun düşüncesi olunca böyle bir haber yazmak dayak atmak veya attırmak isteyenlerin başvurduğu bir durum.

Haberde tek doğru olan cümle şu ve cümle de böyle bununla bitiyor.  "Telif Hakları kanununa göre, emek sarfetmeden başkalarına ait bilgileri veya dökümanları izinsiz veya bedel ödemeden yayınlayanlar veya menfaat karşılığı satanlar hakkında hapis ve para cezası veriliyor.

Şunun bilinmesinde yarar var. Çirkin ve benim tasvip etmediğim bir durumu sezinlediğim an kendime yönelik bir menfaat da olsa feragat ederim. Benim için niyet ve asıl yapılmak istenen hedefin ne olduğudur. Maksadın üzüm yemek mi ya da bağcı dövmek mi olduğu konusunu kesin sorgularım.

Bu haberde iyi niyet hiç okumadım. Benim haklarımda bu haberde savunulmuyor. Bu haberde ben bir çok  düşüncenin olduğunu düşünüyorum. Bunlardan benimle ilgili durumu ifade edeyim.  Kumru Haber siteleri hedefe oturtulmuş ve dolayısıyla Bekir Akkaya kesinlikle yıpratılmak istenmektedir. Bu kanaatimiz yeni değildir. "Kapatabiliriz" yazısı bu nedenle yazılmıştır. Bu haberde bu sürecin devamından bir bölümdür.

www.kumru.org sayfası birilerine işaret edilirken kendi yapamadıklarını başkalarına yaptırmak arzusu bulunmaktadır. Ya da benim tahrik edilerek başkaları ile kavga etmem talep edilmektedir. Şunu söyleyeyim. Ben kimse ile kavga etmem. Tahriklere de kapılmamaya çalışırım. Daha önce de söylediğim gibi gizli maksadı sezinlediğim an haklarımdan da feragat ederim. Burada olacakta budur.

Bu vesile ile hemen belirteyim ki ilgili broşürde yayınlanan yazı benden araklanarak benim 16 kaynaktan derlediğim yazı buraya kaynak belirtilmeden koyulmuş olmasına rağmen hiçbir dava söz konusu olmayacaktır. Hele de bu maksatlı haberden sonra hiç olması mümkün değildir.

Gelelim kumru.tv'de yazılan haberin altına yazılan yorumlara. Bir kere hiç ciddiye almam. Olmayan şeylerin söylenmesinden hiç rahatsızlık duymam. Deliklerden nemalananların sözleri ile bir şey yapacak değiliz. Yaptıklarımız ortada. Ben görevim olmadığı halde maddi hiçbir ücret almadan ve hiçbir beklenti içersinde olmadan Kumru Kültürüne katkı yapmaya yerel bazda da olsa gizli kalan kültürel kaynakları ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Kanunen suç olmadığı sürece bunu yapmaya devam edeceğim.

Yazmasın filan demekle bir sonuç kimse alamaz. Ben bunu sürdüreceğim. 25 yıldır Kumru üzerine yüzlerce araştırmam yayınlandı. Doğrudur yanlıştır çokta önemli değil…Birileri belirtmese de Kumru ile ilgili bir çok ciddi eserde ismim ve yazılarım kaynak gösteriliyor. Bu benim için çok önemli. Bu sayede yaptıklarımın anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Son olarak özellikle belirteyim ki,  bu haber tamamen maksatlı bir haberdir. Kesinlikle iyi niyet hissetmedim. İlhan Tinciye açıkça şunu sormak isterim. Maksadınız nedir? Bekir Akkaya'yı  gerçekten vicdanınızda bu şekilde mahkum edebiliyor musunuz?

Benim sözünü ettiğiniz kişi ve kurumlarla kavgalı olmam size ne kazandırıyor? Niçin yazdığımız küçük bir yazıyı bu kadar tahrip ediyorsunuz. Neden olmayan şeyleri bu kadar olmuş gibi gösteriyorsunuz.

 Bu yorumu sen okudun mu İlhan Tinci. Okuduysan bunu nasıl buldun. Peki bu düşünceye katılıyor musun? Tabi yaptığın haber bu şekilde yorum yaptırıyor kendini bilmezlere.

DANIŞIKLI DÖVÜŞ 

  DOĞRUCU TALU

Merak etmeyin hem hoça efendi hemde şehriemin efendi, hemde işi karıştıran efendi AYNİ düşüncenin , ayni TARİKATIN mensuplarıdırlar. Olurmu canım öğle kavga etmek onlar KUMRU nun değerli eserlerini ortaya koyuyorlar bütcesi belediyeden anlaşırlar bir yerlerde .başkanımla bir akşam hoça efendi yemek yerler orada konuşurlar bu önemli KUMRU meselesini ve hali yoluna koyarlar canım. at deve hesabı olmasada filiz horoz meselesi çözülür. aha buraya yazıyorum TARİKATLU kumrulu AYDINLARIMIZ bilem bu önemli meseleyi endam- ü şeklü arz olunduğu üzere mahkemeyi gadu efendiye gitmeden denvreye girerler ve kelam bin selam arz ederek , şehrü eminefendimizin samurdaki evinde buyurduğu üzere sonuça vakıf eylerler inşaaallah. MAŞALLAH .  

Ve ben hiçbir zaman bu kafatasçılara ve maksadı kötü olanlara fırsat vermemeye özen göstereceğim. Siz mi? Büyük gazeteci olarak bu konuda sana bir şey söylemem mümkün değil. Yaptıklarında bir maksadın kesin vardır ki yapıyorsun. E eee Dünya bu! Bu da geçer Yahu demekten başka bir şey diyemiyorum. Allah insanın ve cinin "fis fis" vesveselerinden – şerrinden korusun. Ama herkesi korusun. Bazı olup bitenlerden dolayı "Bugünlerde en çok "Nas Süresi"ni okuyorum. Çünkü hiçbir gün dünden farklı değildir. Şeytan da kıyamete kadar bakidir.

Bu yazı aynı zamanda Kumru.tv'de yayınlanmak üzere kaleme alınmıştır.

Bekir AKKAYA/15 Şub 2009 19:21/Kumru TV



--
BEKİR AKKAYA
...
.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Hakkımda Yapılan Habere İtirazım Var

Maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmekse onu bilemem. Ben böyle bir durumun olduğunu kesin sezinliyorum. Ama hiç kimse kendi çirkin emellerine bizi alet etmesin. Beyinlerinde olup ta söyleyemediklerini bizi alet ederek söylemeye kalkışmasın. Kimse de kuş kadar beyinleri ile bizi tahrik etmeye yeltenmesin.

            Yazdığımız yazı ortada. Söylenilen ve yazılan da ortada. Bu ortadayken bizim yazmadıklarımızı polemik konusu haline getirmenin maksadını anlayamıyorum.

            www.umru.tv'nin haberini okuyunca hayretler içersinde kaldım. Bu kadar insanları yanlış yönlendirmeye ve bu kadar maksatlı haber niçin yapılır anlamış değilim. Şimdi habere birlikte göz atıp yalan haberi açıkça deşifre ediyorum. İnşallah bu haberde benden bilinmez.

            Önce www.kumru.tv'deki haberin başlığına bakalım.

"BELEDİYE'NİN BROŞÜRÜ ÇALINTI ÇIKTI. AKKAYA TELİF HAKKI KAZANDI"

Yahu arkadaş bu bilgiyi nerden öğrendim adama sorarlar. Bekir Akkaya'nın Telif hakkı kazandığını nereden öğrendin? Sana bunu kim haber

2 Haziran 2022

İslami Hassasiyetlerde Müslümanları Zındıklar Değerlendiremez!

Deniz Feneri Derneği’nin gönüllüsü olarak dokuz yıldan fazla çalıştım. Birçok garip ve ihtiyaç sahiplerine bu vesile faydam dokundu.

Bir gün geldi birçok İslami hayır kurumlarının başına gelen durum Deniz Feneri Derneği’nin de başına de geldi. Doğruluğu yanlışlığı bir yana bir kesim sırf Müslümanları zan altına bırakmak için sürekli saldırı içerisinde. Bunun kıyamete kadar süreceğine inananlardanım. Kötülüklerden, hırsızlıklardan, sahtekârlıklardan dem vuran bu İslam düşmanları keşke bu kavramlarda

samimi olsalar. Samimi Müslümanlar da bu kötü fiilleri zaten kabul etmiyor. Dertleri kötü fiiller olsa bizler de aynı tepkiyi kardeşimiz de olsa gösterir ve gösteriyoruz zaten. Ama onların dertleri hırsızlık, arsızlık, sahtekarlık, dolandırıcılık kesinlikle değil. Onlar İslam’a düşmanlar. Onlar İslami değerlere düşmanlar. İşin doğrusu şahsen ben cidden onlara karşıyım. Onlar benden ne kadar nefret ediyorlarsa ben de onlardan o kadar nefret ediyorum. Kırmızı çizgimiz onlar için de benim için de İslam’dır. Eğer niyetleri İslam değilse onların tepkileri ve eylemlerini desteklemeyen şahsım adına konuşuyorum namerttir.

Aşağıda okuyacağınız mail benim özelime gelmişti. Ben de tanıdık ve samimi olduğum biri olduğunu düşünerek aşağıdaki cevabı vermiştim.

Bir yerel gazetede yazdığım Deniz Feneri Derneği yazısı birini ciddi manada rahatsız etmiş ve bana şöyle yazmıştı.

hamuslu@mynet.com

“Afferin....Çalanlar, hırsızlar sizden olunca  devaaaaaaammmmmmmmm... Alman hükümeti komplo yaptı. Bizim çok namuslu hırsızlarımıza ceza verdi.... Hatta cezayı alanların bile suçunu kabul etmesine rağmen devammmmm. Allah'tan korkmadan...”hamuslu

KISA BİR AÇIKLAMA

Deniz Feneri ile ilgili Yazanın "hamuslu" ismiyle gelmesi bir tanıdık diye algıladım.  Bu yüzden de tanıdık bir dostumdan  geldi düşüncesiyle bir iki satır kendi düşüncemi dostumla paylaşmak istedim…Ve sadece bu mesajı da hamuslu@mynet.com adresine gönderdim. Eğer benim bildiğim HM değilse bu mesaj kesinlikle muhatapsız mesaj olup HM dışında kimseye de bu mesajı yazma ihtiyacı duymazdım.

Tanıdığım HM  hırsızlık ya da adaletsiz bir durumda kesinlikle bu şekilde karşı çıkar. İnan aynı duruşu kişisel olarak ben de yaparım.

Yanlışı kim yaparsa yapsın söylediği gibi aynıdır. Hırsız hırsızdır. Buna da kimsenin kesinlikle itirazı olamaz. Bunda hem fikiriz zaten.

Oysa inancımıza göre asıl olan niyettir. Niyet sağlam değilse yapılan her ne ise hayır gibi de gözükse Allah indinde hiçbir kıymeti yoktur. Bu noktada şöhret nam olsun diye biri cami yapar ya da Kuran okur sadece niyeti yüzünden külliyen felakete maruz kalır ahreti kaybeder, biri de Allah için bir taşı yerinden kaldırır o da muradına erer…

Asıl olan niyettir…Kesinlikle görüntü ya da başka şeyler adamı bu dünyada boşa düşür.

Kur’an-ı Kerim Maide süresinde " Size bir haber ulaştığında habere değil, size bu haberi getirene bakınız". Ayeti ortada dururken yine ben işin ya da  yapılanın doğruluğuna değil niyeti sorgularım. Kuran da bizden bunu talep etmektedir. Dolayısıyla bu doğru da olsa bu işi bu kadar orta yere getiren ve sürekli bunu işleyen basın, TV ya da her ne ise bunları sorgularım. Onlar kesinlikle senin benim gibi hırsızlığa karşı değil, Müslümanlara karşıdırlar. Yıl boyu yaptıkları bir kötü durumu sıradan  bir müslümanın yapması durumunda haktan yana gibi görünmeler benim gibileri insanların birden kanaatini değiştirmemelidir.

ÜSTELİK ŞUNUN BİLİNCİNDEYİM: Bir insan ben Müslümanım dedikten sonra bu hırsızlıkları ya kötü durumları yapamaz. Eğer “yapılıyor  denilirse " bu durumda yapanın zayıf ve iradesiz bir Müslüman olduğu söylenebilir.  Bunu da tartışacak ya da eleştirecek Aydın doğan gibi patronu olup haramzade sermayeli İslam düşmanı olanlar olamaz. Onların hiçbir dediğini benim gibiler hiç dikkate almaz.

Üstelik üç beş zayıf ve iyi huylu olmayan Müslümanlar koskoca camiayı zan altında bırakamaz. Bu genellemeleri ben kesinlikle art niyetli olarak görüyorum.

Olay sen ben olayı değildir…Olay ahlaksızlık bir durumdur. Bunu da kimse savunamaz. Ancak bu dünyada bazı şeyler cezasız kalsa bile hele de din adına ya da İslam adına bu dünyada yapılanların hesabını bir gün gelir Allah bozar…

Ancak Allah için yapılan ya da hiç şowu olmayan ya da görünmeyen niyetler yine öte tarafta niyetin durumuna göre yine Allah tarafından değerlendirilir. Birey olarak herkes kendi yaptığından sorumludur. Devletin kurumları da gerekirse cezalandırır. Bu dünya da Allah için yapılan iyiliklerin de derecelendirilmeleri mümkün değildir…Bu dünya da yapılan hiçbir şey  kıymeti ne olursa olsun niyeti Allah için olmayınca yardım da olsa hiçbir anlamı yoktur.

İşte benim gibiler yaptıklarımızı Allah için yaparız. Yolda benden elini açıp bir şey isteyen birine ben veririm sadece. Benim görevim vermektir. Adam gidip bunu kötü bir işte harcasa bile ben bu durumdan sorumlu değilim…Ben niyetim sebebiyle sevap kazanırken o o ahlaksız da  yaptıkları ile günahını artırır…Çünkü dinde emirler ve yasaklar Allah içindir…Kıymetini de Allah değerlendirir…

Biz Müslümanlar iyilik yapmaya devam edeceğiz. Münafıkların Müslümanlarla ilgili hiçbir sözüne itimat edemem ve etmiyorum. Alman'ın ya da Aydın Doğanın paçavraları birilerini ya da bir kurumu kötülüyor diye ben kötü diyemem. Bunlar İslam düşmanı münafıklardır. Ama sonları da yakındır…

Eğer benim tanıdığım HM iseniz sizinle bu konuyu enine boyuna konuşmak isterim.

Selam ve saygılar…Bekir AKKAYA /05 Aralık 2008 /KUMRU

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İslami Hassasiyetlerde Müslümanları Zındıklar Değerlendiremez!

Deniz Feneri Derneği’nin gönüllüsü olarak dokuz yıldan fazla çalıştım. Birçok garip ve ihtiyaç sahiplerine bu vesile faydam dokundu.

Bir gün geldi birçok İslami hayır kurumlarının başına gelen durum Deniz Feneri Derneği’nin de başına de geldi. Doğruluğu yanlışlığı bir yana bir kesim sırf Müslümanları zan altına bırakmak için sürekli saldırı içerisinde. Bunun kıyamete kadar süreceğine inananlardanım. Kötülüklerden, hırsızlıklardan, sahtekârlıklardan dem vuran bu İslam düşmanları keşke bu kavramlarda

Yüz Yılın İyilik Harekatı (Deniz Feneri) (Arşiv Yazıları-2006)

Cumartesi günü Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonunda Yüz Yılın İyilik Harekatı olarak adlandırılan Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin Seminerine katıldım. Bir günlük seminerde benim gibi Samsun, Amasya, Giresun, Sinop, Tokat ve Ordu gönüllüleri davet edilmişti. Seminerin amacı; gönüllülerce tanışma, gönüllüleri bilgilendirme, derneği tanıtım ve kısa adı “Sisnet” olan Sosyal İnceleme Sistemleri hakkında bilgilenme olarak belirtilen seminer bütün gönüllüler açısından son derece faydalı oldu.

            Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Kurumsal İletişim Müdürü Recep Koçak ve Sisnet sorumlusu Devrim Depeli’nin verdiği bilgiler daha çok gönüllülere özel olmasına rağmen derneğin yaptığı yardımlar bizleri bile hayretler içersinde bıraktı. “Küçük Şey Yoktur” adlı iki kitap okumuştum. Bir derneğin yaptığı yardımlar, örnek alınması gereken destan niteliğinde… Kurumsal İletişim Müdürü Recep Koçak : “Siz gönüllülerimiz sayesinde büyüdük ve her gün büyüyoruz” derken salondaki gönüllüler de haklı olarak mutluydular.

            “Türkiye’de 32 Bin gönüllümüz mevcuttur.” Diyen Sisnet Sorumlusu Devrim Depeli karşılıksız ve menfaat düşünmeden insanımızın neler yapabileceğinin belgesini bizlere ulaştırıyordu. Kurumsal İletişim Müdürü Recep Koçak :”2003 yılında 40, 2004 yılında 75 ve 2005 yılında 125 Trilyon yardımı siz gönüllülerimiz aracılığı ile hayırseverlerden alarak ihtiyaç sahiplerine ve fakir – fukaraya ulaştırdık” derken birçok olamaz denilen problemlerin çözümüne belki de bir kapı aralıyordu.

            Yukarıda saydığımız altı ile daha kolay yardım ulaştırmak için Samsun Temsilciliği’nin açıldığını ifade eden İletişim Müdürü Recep Koçak “bu bölgeye bundan öncekinden çok fazla hizmet verilecek ve kısa zamanda yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacak” ifadesinin ardından  Samsun Temsilcisi Yusuf Baykal’ı gönüllülerle tanıştırdı.

            İsminden de anlaşılacağı gibi “Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” başlangıçta bir televizyon programı olarak ortaya çıkmış daha sonra hayırsever ve gönüllülerle işbirliğine gidilerek yurt ve dünyada yardım faaliyetini sürdürmeye devam ede gelmiştir.  Bugün için “Filistin Halkına Yardım Kampanyası” başlatan dernek yurt ve dünyada bir çok yardım kampanyasına öncülük etmektedir. www.denizfeneri.org.trinternet adresinden derneğin sitesine, 0 212 414 60 60 telefon numarasından da derneğe 24 saat ulaşılması mümkün olmaktadır. Bilgilenmek açısından  fener@denizfeneri.org.tr e-mail adresini de burada belirtmiş olalım. Yardım talep edenler gönüllülerce dikkatli bir inceleme sonunda derneğe ulaştırılarak, merkezde de değerlendirilip bütün imkânlar kullanılarak yardım edilme yoluna gidiliyor. 32 bin gönüllü adı gibi sadece gönüllü olup, hiçbir karşılık beklemeksizin “hayırda hayır vardır” mantığı ile görevlerini yapıyorlar…

            Binlerce deniz yıldızının sahile vurduğunu görüp, onları tek tek kurtarmaya çalışan bilgeye bunları kurtarman mümkün mü denildiğinde birini eline alıp denize fırlatıp bunun için evet” denilmesi gibi bir şey. İhtiyaç sahibi binlerceye ulaşılmasa da birilerine ulaşılması mümkün. Nereye kadar sorusuna ise “kıyamete dek” bu böyle devam edecektir. “Yapamadıklarımızdan değil, yapma gücü olup ta yapmadıklarımızdan hesaba çekileceğiz”

            Her birimizin küçük diye atladığımız bir küçük eylemi birçok hayatın yeşermesine neden olacak, bir küçük eylemimiz bilmediğimiz ya da bilemediğimiz bir anda belki de sadaka olarak karşımıza çıkacaktır. Bu açıdan bakıldığında her bireyin yapabileceği bir çok güzellikler vardır ki, Deniz Feneri Derneği’de yurt ve dünyada bunun en güzel örneğini yürütmektedir.

            Buluşmak Ümidiyle…

            Bekir AKKAYA /23.07.2006 /Karadeniz Haber Postası Gazetesi /Samsun


............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Yüz Yılın İyilik Harekatı (Deniz Feneri) (Arşiv Yazıları-2006)

Cumartesi günü Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonunda Yüz Yılın İyilik Harekatı olarak adlandırılan Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin Seminerine katıldım. Bir günlük seminerde benim gibi Samsun, Amasya, Giresun,

1 Haziran 2022

KUMRU ÖĞRETMENEVİ AÇILIŞIMIZA SİZLERİ DE BEKLERİZ (Mutluyum! Mutlusunuz! Mutlular!)

Sona gelindikçe heyecanımız da artıyor. Heyecanımız yeni olmamasına rağmen yeni bir mekâna taşınmak, ilişkili olan herkesi de heyecanlandırıyor.

            İlk adının koyulması bundan 25 yıl öncesine dayanıyor. İki arada bir derede olmasına rağmen bizim ilçemiz Kumru'da 1989 yılından bu yana hizmet

veriyor. Açılmasını sağlayan ve o günkü şartlarından bugün belki de ASO olmasına neden olan 10 yatağı ile yüzlerce insanı ağırlayan Kumru Öğretmenevi, Kumru Belediyesi Eski Belediye Başkanı A.Cemal Zorlu döneminde Belediye Sarayının ikinci katında hizmete başlamıştır. O günden bu güne hizmet veren bu kurumda, ben 1993 yılından bu yana görev yapıyorum.

            2 oda ve 10 yatak…Buna rağmen yüzlerce kişinin bu mekanda ağırlanması ve memnun olarak ayrılması bizleri de hep mutlu kılmıştır. Bu mutluluğun çıtasını artırma planlarını hep düşünmüş olsam da günü gelmeyince, ya da şartlar oluşmayınca, bir şeyin gerçekleşme imkânı da bulunmamaktadır.

            Kutsal kitaplarda  " doğru yer ve zamanda uygun bir lisanla dua ve niyazlarınızı yapınız, aksi takdir de beklediğinizin aksi gerçekleşir" ifadesini, çok iyi okumak, bu cümleyi çok iyi düşünmek, bir çok şeylerinde başarısını mutlak şekilde artırır. Morali bozuk birinden bir bardak çay bile istemek kapı dışarı atılmanıza neden olabilir. Yani, uygun yerde uygun dua. Şartlar oluşmuşsa ve siz hala farkında değilseniz bu suç karşınızdakinin değil yüzde yüz sizindir.

            Bana göre Kumru'da bu dönem şartlar oluşmuştur. Koskoca bir Ordu'da Kumrulu bir Millet Vekili varsa ve bu Millet Vekili bir iktidar partisinden ise ve bu Millet Vekili iktidar partisinden Grup Başkan Vekili ise Kumru'da kimsenin bazı hususlar için beklemesine gerek yoktur. Tek yapılması gereken Kutsal kitaplardaki o mucizevi sözü hatırlamak. Uygun zamanda uygun dua…

            Bizler Kumru Milli Eğitim Müdürlüğü ve Kumru Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü Yönetim Kurulu olarak bunu gerçekleştirmeye çalıştık. Tek tek değil toplu olarak olması gereken en uygun duayı yapmaya çalıştık.   Hiç birimiz verimli arazinin güney veya kuzeyini düşünmedik. Milli Eğitim Müdürlüğümüz ve Yönetim Kurulumuz kendi aralarında ortak aklı birleştirdik. İmam Hatip Lisesi Müdürü ve Öğretmenevi Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Tatlıgül'ün diblomatik ve kılı kırk yapan disiplin anlayışını ve titiz davranışını, Öğretmenevi Müdürü Bekir Akkaya'nın akla hayale gelmeyen abuk sabuk fikir, düşünce, teklif ve çözüm önerilerini yönetimin süzgecinden geçirerek, ortak bir duaya kalkıştık. Uygun zamanda uygun dua formülü neticesinde Yeni Kumru Öğretmenevi binasının açılma günü olan, 24 Kasım Öğretmenler Gününü bekliyoruz.

            Hiç bir sözümüzü geri çevirmeyen maddi ve manevi büyük katkısı olan   Millet Vekilimiz Sayın Eyüp Fatsa'nın 10 kez belediye binasının son katına çıkarak çalışmaları yerinde incelemesi bu üçlüyü  büyük bir heyecanla günde kırk kez son kata çıkarmıştır. Kendilerine yürekten teşekkür edeyoruz.

            Yeni öğretmenevimiz Sayın Milletvekilimiz Eyüp Fatsa'nın katkı ve gayretleri ile gerçekleşmiştir. Sayın Belediye Başkanımız Ticabi Civelek'in öğretmenlere bu katı tahsis etmesi ve bizi maddi ve manevi teşviki gönüllerimizin bir kenarına yazılmıştır. Çalışmaları yerinde inceleyen yüzlerce büyüğümüz ve dostlarımız. Yani tek değildik yüzlerce idik.

            Kumru'muzda son derece lüks 2'şerli 15 yatak bulunan bir otel ve son derece lüks bir lokal ve adı Kumru Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü. Belediye binası en son kat. Şimdilik asansörümüz olmasa da dualarımızı bu yöne çevirmek bizim üçlünün işi. Hayalimizdeki lokanta şifreli söz olan ışık tarafında gözüküyor.

            AÇILIŞIMIZA SİZİ DE BEKLİYORUZ!

24 KASIM CUMA ÖĞRETMENLER GÜNÜNDE SAAT: 14'00'TE BELEDİYE BİNASININ SON KATINDA MUTLULUĞUMUZU PAYLAŞMANIZI ÜMİD EDER SAYGILAR SUNARIZ…

 

Bekir AKKAYA /18 Kas 2006/Kumru Haberci Gazetesi-Karadeniz Haber Postası Gazetesi- Kent Haber Haber ve Kültür Sayfası

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

KUMRU ÖĞRETMENEVİ AÇILIŞIMIZA SİZLERİ DE BEKLERİZ (Mutluyum! Mutlusunuz! Mutlular!)

Sona gelindikçe heyecanımız da artıyor. Heyecanımız yeni olmamasına rağmen yeni bir mekâna taşınmak, ilişkili olan herkesi de heyecanlandırıyor.

            İlk adının koyulması bundan 25 yıl öncesine dayanıyor. İki arada bir derede olmasına rağmen bizim ilçemiz Kumru'da 1989 yılından bu yana hizmet

Pat pat Araçları Trafikten Men edilsin!

Haberi birlikte okuyalım. Tarım aracı olarak piyasaya sürülen ancak köylüler arasında "patpat" adı ile taşıma ve yük aracı olarak kullanılan   "Lombardın" bu zamana kadar onlarca kişinin ölümüne sebep oldu. İşte bu ölüm zincirine en son Ordu İli Kumru İlçesi Eski Çokdeğirmen Köyünden Adil oğlu 1992 doğumlu İmam Hatip Lisesi 1. sınıf öğrencisi Adem Güven çimento yüklü pat pat (Lombardın) aracı ile evine giderken köyünün girişinde 25.09.2006 tarihinde saat 18.30 civarında kaza yaparak can verdi.

            Yollarımızın düzelmesi ile birlikte traktörle adam taşıma devri bitti diye sevinirken başımıza şimdi de "pat pat" kazaları gelmeye başladı. Yarışırcasına her evin önüne alınan pat pat denilen lombardın bir tarım aracı. Ne yük ne de insan taşımak için kullanılması gereken bir araç. Hatta bizim köylerimizde tarım için bile kullanılması son derece tehlikeli. Böyle olmasına rağmen, hiçbir kural tanımadan tüm yollarda gerek insan ve gerekse yük taşıması işin doğrusu son derece tehlikeli bir durum.

            En ufak bir taşın tekerlere dokunması bir kaza demek olduğu halde normal arabalarla ölüme meydan okurcasına yarışması ve yolcu taşınmaları son derece tehlikeli. Yetkililerin bu duruma dur deme zamanı çoktan geldi. Asfalt yollarda bile gece ışıksız ve hatta hiçbir kural tanımadan yolun ortalarından gitmeleri normal sürücülere bile zor anlar yaşatıyor. Mutlaka bu duruma el koyarak, bu aracın bırak trafiğe tarım dışında kesinlikle kullanılmaları yasaklanmalı, illa da kullananlara ağır cezalar verilmelidir.

            Ben yetkililerden işin doğrusu şunları öğrenmek istiyorum. Bu pat pat denilen şeytan arabalarını kullananların acaba ehliyetleri var mı? Bu araçların plakaları var mı? Bunlar trafiğe çıkarken ehliyet ve ruhsatları üzerinde mi? Trafik kuralları bu araçlara geçerli mi? Şehir içlerinde bile sorumsuzca cirit atan bu araçlar gerçekten herkesi rahatsız etmeye başladı. Her gün bu nedenle bir ölüm haberi duymak korkunç bir durum.

            Geçenlerde bir yerel gazetede "pat pat artık düğün aracıda oldu!" şeklinde bir haber okumuştum. Sanki iyi bir şey yapılmış gibi bir de hatıra fotoğrafı çekilmiş. Ya o düğünde o pat pat denilen şeytan aracı bir kaza yapsa idi kimlerin canı yanardı? Kimler ağlardı? Bu kadar sorumsuzca pat pat kullanılmasına mutlaka bir dur denilmeli ki, Adem Güven gibi çocuklarımız için göz yaşı dökmeyelim.

            Ne hikmetse biz her şeyimizi tersten alıyoruz. Mutlaka bir yolunu bularak kazaya neden olabilecek her türlü yola başvuruyoruz. Tarım aracı olarak kullanılan bir makinenin yük taşımak ya da insan taşımak gibi bir duruma getirilmesini insanımızın hangi göstergesine bağlamak gerekir.

            Bu tür kazaların olmaması dileğiyle sevgi ve saygılarımı iletiyorum.      

            Bekir AKKAYA / 26 Eyl 2006 02:43 /KUMRU HABERCİ GAZETESİ

           

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Pat pat Araçları Trafikten Men edilsin!

Haberi birlikte okuyalım. Tarım aracı olarak piyasaya sürülen ancak köylüler arasında "patpat" adı ile taşıma ve yük aracı olarak kullanılan   "Lombardın" bu zamana kadar onlarca kişinin ölümüne sebep oldu. İşte bu ölüm zincirine en son Ordu İli Kumru İlçesi Eski Çokdeğirmen Köyünden Adil oğlu

İstanbul Kumrulular Derneği İzlenimleri-2 / Afiş Yeni- Yazı 16 yıl önce yazıldı

Merkezi- İstanbul'da bulunan ve 1998 yılında kurulan Kumrulular Derneğinin Maltepe-Başıbüyük Köyü piknik alanında yapılan "Kumrulular Piknik Şöleni"nden izlenimlerimin bir kısmını geçen hafta yazmıştım. Bugün ise izlenimlerimin ikinci bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.

        Yılda bir kez yapılan piknik şöleni, katılan Kumruluların sayısı ile değerlendirilecek olunursa Dernek faaliyeti olarak mükemmel bir organizasyon. Derneğin kuruluş amacı yönünden değerlendirilecekse, pek amaca yönelik bir piknik şöleni olduğunu söylemek

mümkün değil. Neticede insanlar birey olarak vakit buldukça İstanbul ya da Ankara'da da olsa pikniğe çıkar kafasına göre çalar oynarda… Bu tür bir araya gelmelerde sadece insanlar tek tek değil toplu olarak bir araya gelip, toplu bir eğlence oluşturmuş olur. Bu toplu bir araya gelişi dernek üstlendiği için, dernek sadece ön plana çıkmış olur.

            İki dernek tüzüğü hazırlayarak, ilgili derneklerin kurulmasına kadar yoğun çaba gösteren biri olarak, tüzüklerde yazılan amaçların hayata geçirilmesinin o kadar kolay olmadığını yakinen biliyorum. İki kez de İstanbul'daki Kumrulular Derneğinin tüzüğünü okumak nasip oldu. Tüzük yazılırda neden hayata geçmez?

            Bunun bir çok nedeni var. Eğer "başkalarının varsa bizde de olsun" mantığı ile ne kurulursa kurulsun başarıya ulaşması mümkün değildir. Başta kurulacak dernek bir ihtiyaçtan kaynaklanmalı ve bu ihtiyaçların giderilmesinin de dernek vasıtası ile karşılanabileceğine inanılmalıdır. "Kendi aklınla ancak akıllı olunur, toplu akılla ise dâhiyane işler ortaya çıkar." İnsanların kendi aralarında yardımlaşmaları, öğrencilere burs vermeleri elbette güzel şeylerdir. Bu tür insanların bir araya gelmeleri ancak teşkilatlanmak ya da dernekleşme ile mümkündür. Bunun için ise ortak bir yön ve ortak bir amaç belirlemek birliktelikteki başarının hazzını bireylere aşılamak gerekir.

            Dernekler kişilerin egolarını tatmin yeri olmamalıdır. Gizli amacı olanlar ya da derneği kullanarak bir yerleri hedefleyenlerin derneğe zarar vermemesi kaçınılmazdır. Dernekler paylaşmanın, birlikte hareket etmenin "birlikten kuvvet doğar"sözünün hayata geçtiği alanlardır. Bireyler ortak amaç doğrultusunda yeteneklerini birleştirerek aynı heyecanı yaşamalı, fert olarak yapılamayanları birlikte yapmanın hazzına varmalıdır.

            Kumru dışındaki dernek faaliyetleri ile ilgili pek bir bilgim yok. Kumru'da dernekçilik biraz zor. Bizim insanımız bireysel yaşamayı daha çok seviyor. Her tarlanın başında bir ev olan ilçede toplu yaşama alışkanlığı ve teşkilatlanma ya da dernekleşme nasıl mümkün olabilir? 1998 yılından bu yana İstanbul'da çok güzel hizmetlere imza atan Kumrulular Derneği şimdilik bizim için en başarılı bir dernektir. Buna rağmen 25.000 kişinin katıldığı Piknikte kimse kimseyi pek tanımıyor. Tanınanlar ise dernek yönetiminde de olsa, misafir koltuğuna oturup, davet ettiklerine bile oradan kalk diyebiliyor. Neticede bireysellikten ve öne çıkma hesaplarından olsa gerek 180 hanelik Başıbüyük köyde "muhtarı biz seçtik" öğünmesi ile yetinip, "muhtar Kumrulu" demenin hesaplarını yapamıyor. Küçük hesaplar düşüncesi ile 180 haneli bir köyde 180 haneden 180 Kumrulu muhtar adayı olabiliyor… Neticede 180 hane bir Kumrulu aza bile seçemiyor…

            "Senin derneğin, benim derneğim" mantığı ile bir etkinliğin bile başarılı olmaması için uğraş veren anlayışın dernekten söz etmesi düşünülemez…

            Başarılı bulduğum piknik şöleninde "dernek yönetiminin" geçmişte hizmet veren dernek yönetimine plaket vermesini ve ödüllendirmeyi sadece burs verenlere indirgemesini pek anlamış değilim. Neticede böyle bir derneğin yelpazeyi daha geniş tutması ve özellikle de derneği "senli benli" duruma sokması pek yerinde bir durum değildir. Neticede Kumruya uzak-yakın kendi yetenekleri doğrultusunda hizmeti geçenler bu beraberlikte anılsaydı çok yerinde olurdu. Ya da bir vesile ile yeni dernek yönetimi takdim edilseydi, gelen misafirlere tanıtılsaydı… Büyük ihtimal bazı noksanlıkların ana nedeni "plansızlık ve görev dağılımının eksikliği" olsa gerek…

            İlgi ve alakalarından dolayı Dernek başkanı Celalettin Dervişoğlu'na, Mali Müşavir Mustafa Çaya'ya , Avukat Hakan Çetik ve Telekomcu Dostum Metin Dinç'e ve tüm dostlara teşekkür ediyorum…

                Bekir Akkaya / 10 Haz 2006 16:40 /ORDU HABER GAZETESİ


.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İstanbul Kumrulular Derneği İzlenimleri-2 / Afiş Yeni- Yazı 16 yıl önce yazıldı

Merkezi- İstanbul'da bulunan ve 1998 yılında kurulan Kumrulular Derneğinin Maltepe-Başıbüyük Köyü piknik alanında yapılan "Kumrulular Piknik Şöleni"nden izlenimlerimin bir kısmını geçen hafta yazmıştım. Bugün ise izlenimlerimin ikinci bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.

        Yılda bir kez yapılan piknik şöleni, katılan Kumruluların sayısı ile değerlendirilecek olunursa Dernek faaliyeti olarak mükemmel bir organizasyon. Derneğin kuruluş amacı yönünden değerlendirilecekse, pek amaca yönelik bir piknik şöleni olduğunu söylemek

31 Mayıs 2022

İsmet Erçal'ın "Zaman Tüneli" Şiir Kitabına TAKDİM yazım

İSMET ERÇAL


1966 yılında Ordu'nun, Kumru İlçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Kumru'da tamamlayarak ticaret hayatına atıldı. Halen Erçal A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Kumru'daki Fındık Fabrikası'nın işletmeciliğini yapmaktadır. İl Encümen Azası olarak aktif siyasetin içinde olan İsmet Erçal'ın bu ikinci şiir kitabıdır. Daha önce "Kumru'dan Nağmeler" adında şiir kitabı çıkmıştı.  Evli ve beş çocuk babası olan İsmet Erçal Kumru Kültürüne önemli katkılarda bulunmaya devam ediyor.


********************************************************

İSMET ERÇAL'IN ÖNSÖZ'Ü

 

            Değerli Dostlarım,

            Her esere bir "önsöz" gerekiyormuş. Kısa ve öz olarak eseri ve yazanı tanıtmak amacıyla.

            Bu benim ikinci şiir kitabım. Daha önceden "Kumru'dan Nağmeler"le şiirlerimi paylaşmıştım. Bu kez şiirlerimi "Zamana Yolculuk"ta topladım.

            Şairi ve şiiri alışılmış bir kalıba sokarsanız, kalıp dışı yaşayışı yok saymanız gerekir. Ve her insan bir şair ve yaşanılan her hayat bir şiirdir.

            Yaşamımın büyük çoğunluğu Erçallar Fındık Fabrikasında geçer. Alışılmış isimlendirme ile "patron" diye anılırız.

            İl Encümen Azası olarak günlerimin bir kısmı Ordu'ya gidip gelmekle devam eder. Yani aktif siyasetin içersindeyiz. Kumru kültürüne katkı için Erçallar Kültür Sarayını Kumruluların hizmetine sunmak, Erecekte şenlikler düzenlemek, ara sırada Güç taşına oturup güçlenmek ve şiir yazmak hayatımın bir parçası.

            Paylaşmak ve paylaştıklarını sergilemek ve Kumru Uygur Evinde Sıra Gecelerinde bulunmak ,dostlarla bir araya gelerek şiir okumak ve dinlenmek günün yorgunluğuna  en etkin ilaç. Şiir yazmak ise hayatımızın bir parçası.

            Şiirlerimde önce kendimi sonrada yaşadığım çevreyi sunmaya çalıştım.

            Paylaşma adına yüreğinizde bir kıpırdanma ya da büyükken çocuk olmaya ve zamanı alışılmışın dışında çocuk gibi yaşamaya özen gösteren beni, şiirlerimde görebilirsiniz. Şiirlerimde ne kadar sıradanlık ve çocukluk görüyorsanız işte o benim.

            Sevgi ve Saygılarımla…

                                                                                                                        İsmet ERÇAL

                                                                                                                27.03.2006

                                                                                                                    Kumru

 

******************************

 

BEKİR AKKAYA'DAN "TAKDİM" YAZISI


"C. Sandburg :- "Şiir, karada yaşayan ve havada uçmak isteyen bir deniz hayvanının günlüğüdür."derken. İlhan Berk ise "Ustalık kazanılır; ama çocuk olmak yitirilirse, şiirin büyük damarlarından biri yok olur." İfadesini kullanır.

İnsan gerçekle hayal arasında gidip gelir. Gerçek gönülden, hayal gönülsüzlükten oluşur. Gönüle yaklaşıldıkça özede yakınlık başlar. Öz ise bakidir.

Herkese ölüm kaçınılmazdır. Özde ise ölüm yoktur. Gerçeğin öz olduğunu kabul edenler ölseler de öze dönüşün başı ve yeni bir doğuş olduğunu bilirler. Özde zaten dünyaya doğmakla var olmamıştır. Öz vardır ve ölümsüzdür.

İlerinin ilerisi olduğu gibi, gerinin de gerisi vardır. Bu iki arada en çok dolaşanlar ise şairler ve şair ruhlulardır.

            Öze yaklaşıldıkça sözcükler kendiliğinden oluşur. Şiir özden sızan bal damlaları ya da özün ölümsüzlüğünün dünyaya yansımalarıdır.

            Dünyaya nizam ve intizam ancak şair ve şair ruhluların çoğalması ile mümkündür.

            1992 yılından bu yana tanıdığım İsmet Erçal şiirliğinin yanı sıra gerçek bir gönül adamı ve bir Kumru sevdalısı. Kumruda taşların ve geçmişin efsaneleri ondan sorulur. Eşine ender rastlanan 40'ın üstündeki gösterileri ile dikkatleri Kumru'ya çekmiştir. Şairlerde bulunması gereken en önemli özelliklerinden çocuk ruhluluk bütün ihtişamı ile üzerindedir. Erçal ailesinin haylaz bir çocuğu olarak yerinden çok memnun. İş adamı olması çocukluğuna bir engel teşkil etmediği gibi, siyasetteki aktifliği de bundan etkilenmez.

            Hayatının tamamı şiirdir. Beş çocuk babasıdır ama çocuklarının yanında o altıncısıdır.   Cami yaptırır şiir yazar, Erecek şenliğine öncülük yapar şiir yazar. Erecekte dedeler güreşi onun şiiri olduğu gibi, ninelerin güzellik yarışması da onun dörtlüğüdür. Onun hayaline ulaşılması zor. Yaptığı mimari görüntülerle Uygur Türklerini Kumru'ya taşımıştır. Kumru Uygur Evi ve Kumru Sıra Geceleri onun eseri olduğu gibi, Kumru Müzesi de onun mısralarıdır.

            Eğitime verdiği destekle eğitim camiasının babası, bütün çocukların sevgilisidir o. Erçallar Kültür Sarayı ondan cıvıl cıvıldır.

            Medyanın gözü ondadır, gerçek hayırseverlerin de. Gönlü geniş yüreği yufkadır onun.

            İçinizde bir sıkıntı oluşuyor, ya da gözlerinizden yaş geliyorsa o şairliktendir. Ben şahitlik ediyorum ki, İsmet Erçal bir Kumru sevdalısı, bir gönül adamı ve gerçek manada bu yazıları kaleme alan adamın gönül dostudur.

            Sadece şiir kitaplarında değil, hayatın her alanında şiir yazan İsmet Erçal'ın bu ikinci şiir kitabı. Daha önceki şiir kitabının adı "Kumru'dan Nağmeler"di.

            Sizleri değerli Dostum İsmet Erçal'la baş başa bırakıyor, gönül dostuma şiir gibi hayatında bahtiyarlıklar diliyor, saygılar sunuyorum.

                                                                                                                Bekir AKKAYA

                                                                                                                  Eğitimci-Yazar

                                                                                                                      27.03.2006

 

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İsmet Erçal'ın "Zaman Tüneli" Şiir Kitabına TAKDİM yazım

İSMET ERÇAL


1966 yılında Ordu'nun, Kumru İlçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Kumru'da tamamlayarak ticaret hayatına atıldı. Halen Erçal A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Kumru'daki Fındık Fabrikası'nın işletmeciliğini yapmaktadır. İl Encümen Azası olarak aktif siyasetin içinde olan İsmet Erçal'ın bu ikinci şiir kitabıdır. Daha önce "Kumru'dan Nağmeler" adında şiir kitabı çıkmıştı.  Evli ve