Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

7 Haziran 2008

KUMRU HABER ZİYARETCİLERİMDEN BİR RİCAM/BEKİR AKKAYA

Sizden bir ricam olacak... Yurt dişindan birkac arkadasim bir süreligine Turkiye'ye geliyor ve bende kalmak istiyorlar.Benim evde misafir olacagı icin sizin evde kalabilirler mi? Size
sormadan onlara sizin isminizizu ve telefonunu verdim. Eger
ilgilenebilirseniz cok sevinecegim. Bir yesil ve bir beyaz
Mercedes'le geliyorlar. Bu hafta KUMRU HABER misafirleri ve ziyaretcileri olarak saat 20.00 gibi sizde

olacaklar. Tanimana yardimci olur umuduyla fotograflarini ekte
bulabilirsiniz Yardimlarinız icin simdiden tesekkur ederim.Bekir AKKAYA>/KUMRU HABER KUMRU

EN ÇEVRECİ TÜRK/semiha söyler

Türkiye genelinde 19 Mayıs'tan itibaren uygulamaya konulan tütün ürünlerinin zararlarının önlenmesi ve kontrolü kanunu kapsamında, sigara izmaritini ve paketini yere atanlara uygulanan 20 YTL para cezası, vatandaşları ilginç çözüm yolları bulmaya sevk etti. Aydın Valiliğinde otopark görevlisi, 30 yıllık sigara tiryakisi Ali Kılınçer, beline bağladığı boş pet şiseyi kül tablası olarak kullanıyor.

FATSA ŞİİR AKŞAMLARI VE HASAN GENÇAY SANAT GECESİ

Fatsalı Şairler Şiir Yorumcuları ve Aşıklar Topluluğu Başkanı Şair Hasan GENÇAY ilk ŞİİR KİTABI için tanıtım İMZA GÜNÜ ve SANAT GECESİ tertiplendi. Fatsa Efeler Eyvan'ında 05 o6 2008 Perşembe günü saat 17:00 de FATŞAT organizasyonu ile FATSA ŞİİR AKŞAMLARI etkinlikleri kapsamında başlayan İMZA GÜNÜ ve SANAT GECESİ'ne Fatsa Belediye Başkanı Hüseyin ANLAYAN başta olmak üzere bir çok kamu yönetcicisi, Siyasi Partilerin Temsilcileri, Sivil Toplum Kuruluşu yöneticileri, değişik illerden gelen sant dostları, Fatsalı Şairler Dursun Ali AKINET, Avni KAYSAL, Gülay ABU, Ömer ÖZKURT ve Boyabatlı Şair Yazar Yaşar TÜRKMEN, Aybastılı Şair Şiir Yorumcusu Fatma hazinedar GÜRSOY, tiyatro sanatçıları, medya mensupları, şiir yorumcuları, şiirseven Fatsalılar katıldı. Davetliler ile FATŞAT Eş Başkanları Şair Şiir Yorumcusu Gülay ABU ve Ömer ÖZKURT ilgilendiler.


İlesam Üyesi ŞÜŞİYAD Başkanı FATŞAT Onursal Başkanı Hikmet OKUYAR etkinliğe canlı yayınla katılarak tüm katılımcıları kutladı ve ''FATSA ŞİİR AKŞAMLARI ŞİİR ETKİNLİKLERİ bundan böyle Tüm Ordu ve İlçelerinin etkinliği haline gelecek; ''KARAREDİZ'DE ŞİİR RÜZGARI ESECEK'' özdeyişimize önemli katkılar sağlayacak'' dedi. Türkiye genelinde birçok Hasan GENÇAY şiir dostu kısa mesajı atarak etkinliği kutladı Ordu Belediye Başkanı Seyit TORUN'un etkinliklere gönderdiği çiçek alkışlarla karşılandı.

Etkinliklerin sunuculuğunu Şiir Proğramları Sunucusu, Şiir yorumcusu DJ Yasemin COCİ yaptı.Yörenin ses sanatçıları Ordu şarkı ve türküleriyle etkinliklere renk kattılar.

Fatsalı Şair Hasan GENÇAY konuklarıyla tek tek ilgilenip şiir kitabını imzalarken; Şiir yorumcuları Dursun Ali AKINET, Gülay ABU, Fatma Gürsoy HAZİNEDAR,Ömer ÖZKURT, Ahmet YENİ YILDIZ, Zekeriya ERUZUN, Yasemin COCİ hem Ordu şiirleriyle hem de

Hasan GENÇAY şiirleriyle imza gününe sanat gecesine ve FATSA ŞİİR AKŞAMLARI etkinliklerine şiir güzelliğinde ve lezzetinde önemli katkılarda bulundular ve Fatsalılar'a değişik bir organizasyonla sanat coşkusu yaşattılar..Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

iletişim

hasan GENÇAY
TEL 04524235808
FAKS 04524235808
GSM 05335746655

MSN gencayemlak@hotmail.com

Bunun Adı: Soğuk İç Savaş / Engin Ardıç

Bu bir savaştır, adı konulmamış bir "soğuk iç savaş" ... Gerçi kimi zaman az miktarda kan da dökülmektedir ya...
Bu, halkla bürokrasi arasında bir savaştır.
Bu bir sınıf savaşıdır.
Anayasa, hak, hukuk, guguk, laiklik, cumhuriyet, demokrasi falan filan, bu savaşın kılıfıdır, süsüdür.
Ya da isterseniz "maç" diyelim, o da bir "savaş simülasyonudur".
Evet evet, maç diyelim ki devletliler bize daha az bozulsunlar, nemize lazım...
Bir takımdan İsmet, Recep, Cevdet, Memduh, Faruk, Muhsin, Kenan, Deniz gibi yıldız oyuncular geldi geçti... Öbür takımdan Celal, Adnan, Süleyman, Turgut, Recep gibi büyük futbolcular...
Bu maç iki yüz yıla yakındır sürüyor. Eski kadrolarda Reşit, Ali, Fuat, Mithat, Enver, Talat falan da vardı ama siz hatırlamazsınız.
O zamanlar maç İstanbul'da

BİZ HİÇ'İZ...İLHAN TİNCİ/http://www.habernews.com

Siz bu ülkede yaşadığınızın farkında mısınız?
Bu ülkede; başını kuma gönen hangi tür bir yaratık olduğumuzu hiç düşündük mü? Ben düşündüm ve yaratık sınıflarından hiç birisine dahil olmadığımı gördüm.

Bu güne kadar yazdıklarımın ise ne kadar isabetli ve ne kadar yerinde olduğunu gördüm. Ama bunlar benim mutlu olmamı hiç mi hiç sağlayamadı. Bu çerçeveden baktığımda hep söylediklerimin ve yazdıklarımın yanlış olması beni ve bu ülkeyi, yaşadığım şehri mutlu ve geleceğe umutlu bakan bir kriter olarak gösterebilirdi!

Hep şunu söyledim ve belki ömrümün sonuna kadar da yine aynı şeyi söyleyeceğim: Bu ülkeyi ne biz yönetiyoruz, ne de bizim değerlerimizin bir önemi var.

Hep birilerinin zırt deliği olduk.

Dün de böyleydi, bu gün de böyle, yarın da öyle olacak! Çünkü biz, ahmak, bön, münafık, aşağılık, birilerinin cebinde beş para görünce namusumuzu bile hiçe sayabilecek bir sürü haline getirilmişiz.

Hep bu sürünün içinde yer almamak için yıllardır gayret sarfettim. Gayri ne çare…

Yüz yıl önce kaptırdığımız yakamızda,

6 Haziran 2008

Apartmanlar arası balkon köprüsü/Durmuş Sevindik

ZONGULDAK'ın Kilimli Beldesi'nde, 7 katlı binanın 5'İnci katında oturan işadamı 75 yaşındaki Nizamettin Velioğlu, karşı binanın aynı katında oturan kızının evine balkondan balkona köprü yaptırdı. Velioğlu Demircilik'in sahibi Nizamettin Velioğlu, Kilimli Beldesi Güney Mahallesi'nde 1993 yılında yaptırdığı iki apartmanın 5'inci katlarını kendisine ve kızına tahsis etti. A blokun 5'inci katında oturan Nizamettin Velioğlu, B blokun aynı katında oturan evli kızı Gülsüm Kaymakçı'nın evine kestirmeden gidebilmek için 3 yıl önce balkondan balkona köprü yaptırdı. Velioğlu Ailesi ile Kaymakçı Ailesi, merdiven inip çıkmadan, üstü ve yanları kapalı olan köprüden geçerek birbirlerini ziyaret ediyor.
Babası Nizamettin Velioğlu ile birlikte yaşayan 42 yaşındaki Ümit Velioğlu, projenin babasına ait olduğunu belirterek, “Babam kardeşimizle birbirimize daha rahat gidip gelebilmemiz için böyle bir köprü yaptırdı. Çok da güzel oldu. Hem kızkardeşim ve eşi, hem de bizler birbirimizin evine kestirmeden gidip geliyoruz. İki balkon arasındaki köprüyü görenler şaşırıyor. Babamın bu Karadeniz zekası evimize gelen misafirleri de şaşırtıyor doğrusu” diye konuştu. (dha)

İyiler kazanır, kötüler kaybeder!/Nihal Doğan

Keneler, salgınlar, muhtıralar... Zor dönemlerden geçiyoruz fakat yine de umudu yitirmemek lazım... Nihayetinde iyilik kazanacak, kötülük kaybedecek... iyibilgi özel
Çok yoğun geçti bu hafta!

Önce keneler sardı etrafımızı, ardından kirli sular bulandırdı kafamızı, genetiği bozuk tohumlar yetmiyormuş gibi, bilim adamları şimdi de insan-hayvan karışımı bir ırk çalışmasına başlamışlar, siyaset konuları zaten çok sıkıcı, hiç açmayalım o konuları!

Ne oluyor bize böyle, nereye gidiyoruz?

Neden birileri bizi umutsuzluğa sürüklemek için durmadan çalışıyor!

Yok yok bizim pes etmeye hiç niyetimiz yok!

Amentü billahi!/Abdurrahman Dilipak

Amentü billahi/Ve melaiketihi ve kütübihi ve rusulihi velyevmil ahiri ve bil gaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teala, vel ba"sü badel mevt hakkun Eşhedü enla ilahe İllallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluhu!
Bu güne dair benim yorumum bu!


Bana göre asıl soru/sorun şu: DERİN YAPI NASIL TASFİYE EDİLECEK?
İsteyen MHP"nin niye bu anayasa değişikliğinin fünyesini çekip AK Parti"nin bahçesine attığını, atılan bu Anayasa değişikliği önerisinin silinen seri numarasını ve Erdoğan"ın elinde patlaması mümkün bu bombayı alıp niye bağrına bastığını tartışabilir.
İsteyen, jüristokrasiyi, yargının yasamayı denetleme mekanizmasına dönüştüğü iddiasını tartışabilir.
CHP ve DSP"liler bu işten ne kadar mutlu oldular, bu sonucun hukukiliğini içlerine sindirdiler mi bilmem ama, bunun siyasi bir harakiriden başka bir anlam taşımadığını yakında görüp anlayacaklardır herhalde..
Yüzeydeki çalkantı, dipten, derinlerden gelen hesaplaşmanın dışa yansımasından başka bir şey değil.
Anayasa Mahkemesi"nin kararı, bu çalkantıyı daha da artıracak.
Bu iş; insan hakları ve hukuk devletinin gerekleri, özgürlükler yönünde çözülecek. Bunun başka şekli yok. Bunlar gider, yenileri gelir, Anayasa tümden değişir, yasa değişir, Anayasa Mahkemesi değişir, fiilen bu sorun çözülür, nasıl olursa olur, bu sorun çözülür!..
Bunun başka türü yok..
Birtakım adamlar öyle istiyor diye biz dinimizden vazgeçecek değiliz..
CHP"li bazıları, Sav istemiyor diye; Hacca gitmekten de vazgeçecek değiliz.
Bu karar toplumun gözünde yargıya güveni, CHP"yi, derin devleti daha da köşeye sıkıştırır..
Tekrar söylüyorum: Hesaplaşma keskinleşiyor.
Bu karar, AK Parti"nin kapatılacağının da işareti sayılır..
Bunun anlamı; Ergenekon ya da Sarıkız, Özden Örnek hesaplaşması da keskinleşecek demektir..
Korkarım karışıklıktan meded uman bazı çevreler, şimdi nokta hedeflere yönelecektir..
Bu kararı verenler, bir gün gelecek, 27 Mayıs"ın etkin isimleri gibi, verdikleri karardan pişman olacaklar ve toplum kendileri adına karar veren bu insanları ve verdikleri bu kararı unutmayacak!
Bana kalırsa bu karar başörtülü kızlardan ya da AK Parti"den çok, yargıyı yaraladı.. Milli vicdanı yaraladı..
Birileri köşkünde; herhalde İskender Büyük"ün, rakibinin yakalandığı haberini aldığında yaşadığı mutluluğu yaşamıştır..
Asıl sorun terör, ya da irtica, Kürt sorunu veya başörtüsü, laiklik sorunu değil, derinlerdeki sorundur..
Derin yapı parçalandı. Dincisi, ulusalcısı, solcusu, milliyetçisi, liberali ile bu yapı büyük ölçüde kontrol dışı bir güç haline geldi. Kendilerini üreten çevrelere de hizmet etmiyorlar artık. Kendi aralarında da birlik yok.. Hepsi de kendini merkezde, karşısındakini ise kontrol dışı görüyor ve taraflar birbirini zabtu rabt altına almaya çalışıyor..
Birbirlerine girdiler. Birbirlerini yiyorlar ve birileri de hepsini birden temizlemeye hazırlanıyor..
Olaylar deşifre oldu ve birçok kişi oynanan oyunun farkına vardı..
Bilimi, siyaseti, istihbaratı, dini, hukuku her şeyi kullandılar.
Media, mafia, sermaye, siyaset ve bürokrasiye şimdi STK"lar ve DTÖ"ler de eklendi..
Şimdi asıl ve öncelikli mesele, topyekün bir Anayasa değişikliği..
Anayasa Mahkemesi"nin son kararı ile aslında Parlamentonun da yetkisi gasbedilmiştir.
Belki şimdi hemen yapılması gereken, genel hızla bir anayasa değişikliğine, ardından da erken seçime gidip aynı zamanda Anayasayı halkoyuna sunmaktır..
Ortada demokratik bir yapı yok, adına jüristokrasi denilen bir başka rejimle karşı karşıyayız.
Bir yanda derin devlet, öte yanda bu oligarşik yapı milli iradeyi yok saymaktadır..
Cumhuriyeti korumaktan söz edenler, milli iradeyi yok sayıyorsa geriye ne kalıyor ki!
İktidar eğer bir şeyler yapmak istiyorsa ve yapabiliyorsa, kayıt dışı siyaseti fonlayan ekonomik kaynakları, kayıt dışı ekonomiyi durdursun ve buna petrol kaçakçılığından başlasın.
Yapabiliyorsa, Soğuk Savaş döneminden kalma gizli silah depolarını kayıt altına alsın, kayıt dışı devletin paramiliter unsurlarının elindeki silahları toplasın.
Yapabiliyorsa, bu yapının tepesinde yer alan ve bu süreci engelleyen kişileri engellesin ve bu konuda yargıyı harekete geçirsin.
Yapabiliyorsa, önce hemen MGK"da bu konuyu masaya yatırıp arkasından konuyu Askerî Şûra"ya taşısın.
Bu derin yapı tasfiye edilmezse, bu yapıda görev alanlara da yazık olacak. Bu yapı onların üzerine çökecek, suçluluk psikolojisi ve panik içinde kamplar birbirini vuracak..
Belki bu kadroları tasfiye ettikten sonra, silahlarını bırakmayı kabul edenler, normal hayata geçmeleri şartı ile çıkarılacak kapsamlı bir aftan yararlandırılabilirler..
Yaşadığımız krizin arkasındaki derin gerçek bu!
Bu kararla Türkiye yara aldı, Parlamento, hukuk, yasama, yürütme, yargı her şey yara aldı..
Bu dünya imtihan yeri idi bizim için değil mi?
Cennet ve cehennem boşuna değil.. Herkes, gideceği yere koşar adım gidiyor..
Ben Allah"tan başka, bana İlahlık taslayan, Rablik taslayanlara “La!” diyorum!
Yok Anayasanın maddeleri arasında hiyerarşi varmış, yok değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddeler varmış!
Hadi “bey, efendi” demeyi de yasaklayın, “hacı hoca” demeyi de, Kur"an kursu hocalarının da başlarını açtırın.
Camiler de devlet dairesi.. Camide de başı açık olsunlar oldu olacak.
Kurtlar Vadisi yaz tatiline giriyor. Ben Anayasa Mahkemesi"ni izlemeye devam edeceğim.. Bu daha gerçek ve daha heyecan verici.
Selam ve dua ile..
KAYNAK: http://www.habervakti.com/detay.asp?id=51371&kat=Yazarlar

Söz bitti, sözleşme bozuldu /Mustafa Karaalioğlu

5 Haziran 2008 Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli günlerinden birisidir. Çünkü bir kırılma noktasıdır. Kırılan toplumla devlet arasındaki, toplumla hukuk arasındaki, hukukla sistem arasındaki ve nihayet hukukla demokrasi arasındaki bağlantıdır. Anayasa Mahkemesi dün kendi kendine bütün erkler üzerinde bir erk olma yetkisi verdi. Serbest seçimin, Meclis'in yetkisi ni aldı, demokrasi olmanın sağladığı hukuk düzenini yerle bir etti.

Bu öylesine dramatik ve kıyıcı bir karardır ki 'telafi edilemez'...

Türkiye'nin en büyük katılımlı seçimiyle oluşan Meclis'in 411 oyla aldığı, toplumun yüzde 80'inin desteklediği, normalden daha normal bir karar iptal edilmiştir. Aslında demokrasi ve hukuk iptal edilmiştir.

Anayasa'nın 148. maddesi, 'Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler...' diyor.

Mahkeme, anayasa değişikliklerini bırakın reddetmeyi, görüşemez bile...

Çünkü, Anayasa Mahkemesi anayasa değişiklerini görüşürse, reddeder veya onaylarsa bunun adı demokrasi olmaz. Böyle rejimlere otokrasi denir, diktatörlük denir ama asla demokrasi denemez.

Bugün geldiğimiz nokta işte budur.

Anayasa Mahkemesi, genç kızlar üniversite eğitimi alabilsin, bir ayıp ortadan kalksın, bir hak ihlaline son verilsin diye yapılan düzenlemeyi iptal ederek yetkisini aştı, kendisini var eden hukuku çiğnedi.

Sadece hukuku değil, toplumun dindarlığını, başörtüsü gibi yüzyılların ve inancın mirası bir değeri de ayaklar altına altı.

Devleti ve rejimi temsil eden irade, kendi gizli kitabından ürettiği fetvayla millete yasak koydu. Bunu da en gözü kara, en cüretkar bir yolla; hukuku öfkesine ve düşmanlığına barut yaparak gerçekleştirdi.

Bizim rejim sözleşmemizde böyle bir yetki gaspı, böyle bir ihlal serbestliği, anayasanın mahkeme tarafından çiğnenebileceği garantisi yoktu.

Dolayısıyla, anayasa ile mücessem hale gelen temel sözleşme artık bozulmuştur.

Konu başörtüsünü aşmıştır, parti kapatma davasının nasıl sonuçlanacağı sorusunu sollamıştır.

Anayasa Mahkemesi'nin anayasayı çiğnediği bir ülkede artık kimsenin hukuka riayet etmesini bekleyemezsiniz.

Hukukçular bunu yapabildiğine göre, sıradan insanlar da hukuk tanımayabilir; kim ne diyebilir ki!

Kimse şaşkınlığını bilgisizliğine yormasın. Bu ülkede bir oyun oynanmıyor; aksine her şey çok açıktır. Açık olan bir savaşın başladığıdır.

Anayasal sistem artık ortak bir yükümlülüğün ve düzenlemenin adı değildir.

Hukuk, AK Parti'ye karşı siyaset savaşının, topluma karşı düşmanlık ve kinin koçbaşıdır.

Bu savaşı kutsallaştıranlar için hukuk bir araçtır; savaşı kazanmak için bazen koltuk değneği bazen tank mermisidir.
KAYNAK: http://www.habervakti.com/detay.asp?id=51377&kat=Yazarlar