Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

19 Aralık 2017

Halil Hocanın Şiirleri (2006) /Arşiv

Halil Tatlıgül Hocaya ait olan şiirler Ahmet Çapku Hocamız tarafından derlendi. İlk kez sitemiz Kumru Haberde yayınlamanın mutluluğunu yaşarken Ahmet Çapku Hocamıza sonsuz teşekkür ediyor saygılarımızı sunuyoruz.  (2006)          Bekir AKKAYA
Halil Tatlıgül Hoca Efendi’nin 1966 Ece Cep Ajandası’na
Yazdığı Şiirlerinden Bir Kısmı
HALİL TATLIGÜL HOCA

********
HALİL HOCADAN ŞİİRLER
ARAŞTIRMA  AHMET ÇAPKU
Hemen her yaz mevsiminde memlekete geldiğimde Halil Hocamın kabrine uğrar, dua okur, onun yanıbaşında biraz tefekküre dalar sonra Hoca Efendi’nin yapımına öncülük ettiği camiye uğrar, namaz kılıp orada biraz soluklanırım. Hocamızın vefatı öncesi hafta Perşembe günkü sohbetine katılmış biri olarak geçmiş zamanı muhayyilemde zevk-i tahattur ederim. Geçen yaz da İslamdağ’a uğramış, Hocamızın mahdumları Abdulfettah ve Abdurrahman Efendilerle bir süre sohbet etmiştim. A. Fettah bey, sağolsun, bana Halil Hocamızın, içinde şiirleri bulunan cep ajandasını okumam için lütfedip vermişlerdi.
              Sözünü ettiğim cep ajansında Hoca Efendi’nin muhtelif tarihlerde farklı mevzularda kaleme alınmış şiirleri var. Aşağıdakiler Hocamızın kaleminden özel defterine yazılmış şiirlerinden bir kısmıdır. Parantez içindeki bilgiler tarafımızdan verilmiştir.
[İslam’ın beş temel esasının şiirle anlatımı]
Yüce Rasülüllah bak ne buyurdu
İslâm beş temel üzredir duyurdu
Birincisini söyledi kelime-i şehâdet
İnananın dili bol söyler elbet
*********
O kelime lâilâhe illellahdır
Devamı Muhammedü’r-rasûlullahdır
Mânâsı Ellah birdir müstehak ona ibadet
Kuludur ve hak elçisidir Muhammet
******
İkincisi namazdır dedi Fahr-i Cihan
Borçdan kurtulur beş vakit kılan
Üçüncüsüdür kul zekat verir
Bağışla malından fakıra kırkda bir
*******
Dördüncüdür bir ay Ramazan
Nefsi güzel terbiye eder inan
Beşincisi zengin olana emreder ELLAH
Haccediniz ziyaretiniz olsun Beytullah
*******
İman kalbdedir bunlar ayakda tutar
Bu beş olmazsa imanı şeytan yutar
Şu halde iman kalede altuna benzer
Şeytan çalmak için etrafında gezer
*******
Kalenin kapusu var beş yerinde
İşte nöbetci dikilmiş her birinde
Zira nöbetcilere lazımdır uyumamak
Uyursalar şeytana kolay olur kapmak
*****
Nöbetciden maksad bu beş şart olur
Tatbik eden tamam Müslüman olur
Aciz Halil sen durma daim yaz
Müslümanım diyen elbet kılacak namaz
*****
[Ece Muhtırası Cep Ajandası 1966. “28-31 Mayıs sayfaları arası”]
[Aşağıdaki şiir herhalde dargın olan birilerinin barışmasına vesile olan Hoca Efendi’nin sevincinin işareti olsa gerektir.]
Bir dakika vaktınızı alacam
Gelişimizdeki esas gayeyi sunacam
Kabul olursa sözüm mesrur olacam
Vesile olmamızı arzu ederim
*****
Gelişimiz ansızın ‘ol’du tabi ki zahir
Muhakkak vardır sebeb anlar mahir
İstedik ki gitsin aramızdan şeytan-ı hakir
Daha geri gelmemesini arzu ederim
****
İnsan beşerdir elbette şaşar
Şeytan var kuvvetini peşine koşar
Aramızı açarsa sevinli yaşar
Bükelim şeytanın boynunu arzu ederim
****
İnsanlar birbirine sebeb olacak
Her biri yekdiğerini arayıp soracak
Vasıta olan da muhakkak sevab bulacak
Bol sevabdan istifade etmeyi arzu ederim
****
Başka bir hadisle mevzua edeyim devam
Rasülüllah buyurmuşdur ey âl-i hümam
Üç günden fazla dargınlık kat’i haram
İşte dargınlığın kalkmasını arzu ederim
****
Kusura bakmamak dilerim sizden başda
Elbette küçükleriz sizden bizler yaşta
İşte bizleri tutun kendinize arkadaş da
Kusurumuzda ellerinizi tutmanızı arzu ederim
****
Ellahım gönlünüzü nurlu etsin
Ecdadınızı hep mağfiret etsin
İnşaellah iblisin iğvası burada bitsin
Ümidimiz olsun artık diye arzu ederim.
****
İnşaellah gayemiz hasıl oldu
Barışmamıza kalbimiz sevincle doldu
Bu işiniz benim şirime sebeb oldu
Doğrusu hepinize hurmetimi arzu ederim.

Âl-i Hümam: Yüksek seciyeli gayretli insan
[Ece 1966 Cep Ajandasının 2-5 Mart sayfaları arası]
[Halil Hoca aşağıdaki şiirinde ‘çaycılar’ adı altında muhtemelen tasavvuf erbabına, zikir halkaları oluşturup Allah’ı zikredenler hakkında ileri geri konuşanlara bir tür nasihat kabilinden reddiye kaleme almıştır.]
Ey çaycılara düşman olan
Ben de onlara düşmanım inan
Geçelim aleyhlerine gel yaman
Kusurlarını bulalım söyleyelim onlara
****
Acaba kardeşim bunlar ne yaparlar
Bu millet onlara çokca atarlar
Yoksa bunlarda var mı hatarlar
Varsa korkmadan söyleyelim onlara
****
Gel aramızda iyice müzakere edelim
Haklarında konuşduğumuzu iyi bilelim
Bilirsek hatalarını islaha gidelim
Bizden islah düşer o zaman onlara
****
Peki şimdi sana ben sorayım
Senden evvela ben bilgi alayım
Ondan sonra o adamlara dalayım
Ben çatmayı bilirim doğrusu onlara
****
Söylüyorum kardeşim çayı içerler
Hem çok içerler hududu geçerler
Ondan sonra da oturup hatim ederler
Bunu suç görüyorum ben onlara
****
Peki kardeşim bu mudur yalnız suçları
Başka var mı acaba onların ipucaları [?]
Öyle ise bize çok geçdi hakları
Bu suç değil belki iyi denir onlara
****
Kardeşim çayı çok içmekden ne olur
Çay zaten halal nimetdir durur
Kardeşim aleyhinden atma dilin kurur
Ben şimdi helallık dilerim onlara
****
Bana darılma sana bir şey diyeceğim
Seni doğrusu mümkünse ikaz edeceğim
Ben sana doğrusunu deyip gideceğim
Biz haddi zatında teşekkür edelim onlara
****
Baksana sonunda ederlermiş hatim
Ölülerimizi anarlar elbet daim
Derler duada Ya Rab devleti eyle daim
Devletin bile ihtiyacı var onlara
****
Peki bunlar böyle madem doğru insan
Utanmadan onlara nasıl uzattın lisan
Çatacak insan bulamadın mı utan utan
Seni ikaz ederim dil uzatma onlara
****
Sen hiç duymadın mı kumarhaneler
Daha beteri var bilirim şarabhaneler
Daha ne rezalet yerleri var neler
Onları bırak da demek çat onlara
****
Sen imandan almışsan eğer tat
Git de şarabcılara söyle çat
Aman kardeşim müslümanı dilinden at
Kıybet etme borclanırsın onlara
****
Ortalık doldu bak hep dinsiz
Sen hâlâ Müslümanlara çat ey beyinsiz
Bindiğin gemi senin doğrusu dümensiz
İslah et kendini çatma Müslümanlara
****
Daha çok söylerim amma burda kalsın
Herkes elinden gelirse birer kafire çatsın
Müslümanı mümkünse dilinden atsın
Hacı Halil der ki sevkim [sevgim] var onlara

16 Mart. Hacı Tahsin’in evinde.
Hatar: Kusur, hata.
[Ece Muhtırası Cep Ajandası 1966. “30 Haziran-5 Temmuz sayfaları arası”]
HASTANAME
[Hastaname şiiri Hoca Efendi’nin türlü çeşit hastalıkları sebebiyle hastanelerde çektiği ızdırapların ufak bir yansıması olmalıdır. Hoca Efendi’nin hastalıkları arasında kalp, böbrek, tansiyon sayılabilir. Galiba şeker hastalığı da var. Hocalık hizmetleri, ailenin geçimi, kimseye halini arzetmeme prensibi, belki de bazen parasızlık, hastanelerde dönen türlü çeşit kayırmalar ve/veya rüşvetler… Aşağıdaki şiirde söz konusu hastane hallerinin tasviri söz konusudur.]
Bir müessese var ki ismi müsteşfa
Demekdir ki taleb olunur orada şifa
Gider hastadan çekdiği cevr ü cefa
Devletin mi şahısın mı onu soruyorum
 *****
Osmanlı deyimi ile derler şifahane
Muztariblere gelir sanki safahane
Fukaraya doğrusu büyük devlethane
Fakirin mi zenginlerin mi onu soruyorum
 *****
Şimdiki lisanımızda ismi hastahane
Parası olana hakikat iyi istirahathane
Cebinde paran yoksa işte sana hastahane
Zenginlerin babadan mirası mı soruyorum
 *****
Vezneye beş lira ver derler karşıda doktor
Tabibe gittiğinde der yatak yokdur
Baştabibe çıkarsın gidilmez nebetci çokdur
Kime derd anlatalım onu soruyorum
*****
Hasta yan tarafda ıztırablı inler
Cebinde para yok seni kim dinler
Gireni çıkanı mı sorarsın sen binler
Biz niçin giremiyoruz onu soruyorum
 *****
Az ileri atılsan derler dur hasta uyur
Merd isen derdini anlat da duyur
Birisi el uzatsa ona derler buyur buyur
Ne oynar arada onu soruyorum
 *****
Yapdırmış orayı, doktor vermiş devlet
Niçin yatılmıyor ya verilmeyince ücret
Parasız girilmiyor içeriye elbet
Derdimize kim çare bulacak onu arıyorum
 *****
Tatlıgül kim dinler seni inlemene bak
Fakırin hali her zaman sızlanmak
Bol paran yahud yanında bacağı çıplak
Varsa bakarlar sana ne haldir diye soruyorum

[Ece Cep Ajandası 6-9 Mart sayfaları arası]

[Aşağıdaki şiir Osmanlıca ile yazılmıştır]
Himmetinizi bekleriz…
Ahfadı Fatihlere el uzatan dilleri okusun Kurân
Ehl-i imanın sizden beklediği budur inan
Maharetiniz görünsün biz de diyelim Müslüman gardaş uyan
Mecliste çoğalsın inşaellah sizin gibi âl-i hümam
*****
Kalben severiz sizleri hoş görünüz yazdık kelam
Huzurunuzdan ayrılırken yine ederim hürmetle selam
Bütün Müslümanlar dua eder zafer vere Mevlam
Aciz Halil de dua ve sevgilerini sunar vesselam

Dağgüvezi Çatağı fahri Kurân hocası

[Ece Muhtırası Cep Ajandası 1966, 24-25 Nisan sayfaları arası]
-----
[Aşağıdaki şiir, herhalde Hoca Efendi’nin Tunceli’de asker iken tanıştığı, sonraki zaman dilimlerinde kendisini ziyarete gittiğinde vefat etmiş olduğunu öğrendiği çok sevdiği bir arkadaşı için kaleme alınmıştır.]
Ah nevcivanım sadık mücahid kardeşim
Acı haberini duyduğumdan beri âh ü zârdır içim
Kükreyen imanını akseden simandan bilmişim
Nasıl unutayım kardeşim ben seni
*****
Seyrüsefer ettiniz geldiğiniz bana dost arkadaş
Katlandınız çileye koydunuz bir yastığa baş
Bu karibe orda oldunuz gönüldaş
Geleli göremedim nerde bulayım ben seni
*****
Hayal zannederim ben sizi gördüğüm anı
İnmişdiniz arabadan dört imanlı sima hani
Yapdığınıza karşılık çok bağışlaya sizi Ganî
Tunceli’de demek görecekmişim ben seni
*****
Hani senin kulağımda çınlayan gür sesin
Sevimli sesini duyduğumda anlardım sensin
Kurân yuvasına lider oldun duasını aldın herkesin
Medreseye çıktığımda bulamadım ben seni
 *****
Canım kardeşim ben geldim seni ziyarete
Görünmezdin demek intikal ettin ebediyete
Gıbta edilecek sayın [sa‘yin] vardı İslamiyete
Kurânla elbet anarım kardeşim ben seni
 *****
Yüce Mevlaya yalvarırım ederim daim niyaz
Geride kalanlarına sabır vere biraz
Sana da bol rahmet dilerim arkadaşım Yilmaz
İnşaellah Rasûle komşu görürüm ben seni.

25 Mart akşam
[Ece Ajandası, 8-10 Mayıs sayfaları arası]
[Bir mü’minin harama karşı tavrının nasıl olması gerektiğine dair kaleme alınmış bir şiir de aşağıdadır. Bazı yerleri tam okuyamadık.]
HARAM
Haramın binası yokdur
Paranın cefası çokdur
Yaranın [?] lokması çokdur
Kalbi tamir gayet güçdür
*****
Haram gelir birer birer
Bilki gider biner biner
Akıl olan hak söz dinler
Teslim olmak gayet güçdür
 *****
Halik rızkı bil verecek
Tabi kul taleb edecek
Rızkı Ellah’dan bilecek
Nefsi tatmin gayet güçdür
*****
Haramdan dolarsa kasa
İçkisiz kalkmazsa masa
Kalbi demirdeki pasa
Benzer islah gayet güçdür
*****
….[?] olmak[1] nimete küfür
İnanan edecek şükür
Bak o zaman malı yürür
Tatbik işte gayet güçdür
***** 
Sen bulduğunu kaparsan
Haram helal güp atarsan
Ne zaman hapı yutarsan
Lokman sana gayet güçdür
*****
Azab ettirme kendine
Haramı koyma cebine
İnersen kabrin dibine
Halin orda gayet güçdür
 *****
Soru sorarlar melekler
Hani çaldığın zehepler
Yumulur senin kelpenkler
Cevap vermek gayet güçdür
 *****
Hele midene dikkat et
Haramdan önüne çek set
……………..zikret
Haram varsa gayet güçtür
*****
Ayni kamyonat deposu
Yağına karışınca su
Kalacak yolda doğrusu
Yol alması gayet güçdür
*****
Mide ki işte yer haram
Gaflet basar dinle kelâm
Yolda kalırsın vesselam
Cennet cemâl gayet güçdür
*****
Bir kimseki zekât vermez
Ondan bil ki hayır gelmez
İnan asla safa sürmez
Kanaatsız safa güçdür
*****
Para ki binleri aşar
Keder yüz binlere çıkar
Zekat desen aklı kaçar
Hırsı yenmek gayet güçdür
*****
Bilmek kırkda bir zekat var
Zengin fakire el tutar
Esdiğinde aksi rüzgar
Kurtulması gayet güçdür
*****
Verseydi o zekatını
Kurtaracaktı malını
Nara koymazdı canını
Gafile ikaz ne güçdür
*****
Zekatın vermediği mal
Veliye kalır ibret al
Kasayı açacak derhal
Sana nasihat ne güçdür
*****
Parayı ki alır kapar
Masa başında keyf yapar
Artık sen velvele kopar
Geri gelmek gayet güçdür
*****
Vermezdin sen fakirlara
Sanardın gider zarara
El nasıl verdi kumara
Nadime fayda ne güçdür
*****
Paran biter eder küfür
Derhata olsaydı küsür
Tabi der etmedin şükür
Nanköre ikaz ne güçdür
*****
İleri yolla ey ahmak
Başına vurdurma tokmak
Milyon bıraksan derler hortlak
Kuldan teşekkür ne güçdür
*****
Ellah için denilince
Keseni açasın bence
Sırat köprüsü çok ince
Geçmek onu gayet güçdür
*****
Hele denilince Kurân
Coşsun kalbindeki iman
Yetişsin hafız nevcivan
Onlarsız dünya ne güçdür
*****
Onlar okuyacak Kurân
Haz duyacak bizde iman
Rahat olacak cümle can
Kurân’sız hayat ne güçdür
*****
Kurân kursunda okuyan
Odur ilmi bilip yayan
Kurân’ı duyana [?] uyan
Onsuz felah gayet güçdür
*****
Varsa sende eğer çocuk
Kurân ilmini öğret çok
Başka tahsile sonra sok
Kılavuzsuz kervan güçdür
*****
Evveli ba’dır sonu sin
Kurân senin kifayetin
Bil mukaddes emanetin
Rehbersiz yol gayet güçdür
*****
Ondan ki ayrı kalırsın
Fitne bahrına dalarsın
Daha kimden fayda umarsın
Gemisiz kurtulmak güçdür
*****
Manevi derdlere derman
Şüphe yok muhakkak Kurân
Okununca oluruz hayran
Onsuz iman gayet güçdür
*****
Evvelinde de söyledim
Manevi bir derd var dedim
Ona Lokman çok zor dedim
Tedavisiz gitmek de güçdür
*****
Aşikar olursa yaran
Çok bulunur onu saran
Gizli derde işte Kuran
Başka doktor gayet güçdür
*****
Oku Kurân’ı her zaman
Derdlerine olur derman
Son nefeste bil ki iman
Onsuz kalması gayet güçdür
*****
Çok doğrudur hep bu sözler
Aşık Halil doğruyu söyler
Tavana dikilince gözler
Hatırlamamak ne güçdür

Zehep: Altın
Bahr: Deniz

[Ece Muhtırası Cep Ajandası 1966, 12-27 Mayıs sayfaları arası]

[1] ‘olmak’ kelimesinin üstü çizilmiş

[Hoca Efendi’nin vasiyet kağıdının arka tarafında şu şiirler yazılıdır.]
Merhum Mehmet Akif: Cephede en cesur asker, camide en ateşli vaiz, meydanlarda en büyük hatipti.

Onun tereşşuhatından:

Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek
Sözüm odun gibi olsun hakikat olsun tek

Feryadı bırak kendine gel çünkü zaman dar
Uğraş ki telafi edecek bunca zarar var

İş bitti sebatın sonu yoktur diye yılma
Ey millet-i merhume sakın ye’se kapılma

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebediyyen yurdumun üstünde benim inlemeli

Hayır! Hayal ile yoktur benim alış verişim
İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim.
Hazırlayan: Ahmet Çapku
02.06.2006. Üsküdar
DÜZENLEME : BEKİR AKKAYA (2006)
İzinsiz alıntı yapılamaz...
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

Halil Hoca'nın Hayatı / Ahmet ÇAPKU (Arşiv)

Ahmet Çapkunun Kaleminden
Halil Hoca: Yeniden…
Halil Zeki Tatlıgül Hocamız vefat edeli neredeyse onbeş yıl oluyor. İnsan sanki daha dün imiş gibi hatırlıyor o muhteşem cenaze merasimini. Yağmurlu bir Mayıs gününde şimdiki İslamdağ beldesi insan seline sahne olmuş, Kumru Fatsa yolu kapanmış idi. Ben de hocamızın cenazesine Terme’den gelmiştim. O zamanlar Terme İmam Hatip Lisesi ikinci sınıfta okuyordum. Abdi Hoca’nın cenazesinin ardından böylesine bir mahşerî kalabalığı bu civar belki de Halil Hocamızın cenaze merasiminde görmüş olmalıdır.
            Halil Hocamıza karşı bu sevgi selinin arka planında hiç şüphesiz onun yaptığı hizmetler, ortaya koyduğu örnek bir şahsiyet oluşu vardır. Nice insan özel meselelerini bile ona açmaktan, derdini onunla paylaşmaktan geri durmamış, yapacağı önemli atılımlardan önce Hocamıza akıl danışmak veya en azından onun duasını almak istemiştir. Hocamız da gerek ilmiyle gerek insanlığı ile akla gelebilecek hemen her türlü hizmeti insanımıza sunmaktan geri durmamış, bu uğurda gecesini gündüzüne katmıştır. İlim tahsil etmek isteyenler, çocuğuna düğün yapmak isteyenler, hacca, askere, gurbete gidecekler, herhangi bir partiye oy vermek isteyenler, dini bir fetvasını sormak isteyenler, cenazesi, mevlidi olanlar, hakeza kurak dualarında insanımız Halil Hocasını hep yanında görmek istemiştir. Bu açıdan biz, Halil Hocamızı ziyarete gelenlerin oldukça renklilik arzettiğini görürüz. Belediye başkanlarından bürokratlara, okul yöneticilerinden herhangi bir partinin önde gelenine kadar hemen her kesimden insan onun yanına gelip onunla sohbet etmek veya ondan akıl almak istemiştir.
            …
          
  Halil Hocamız vefat edeli yaklaşık onbeş yıl oluyor demiştik. Bu zaman zarfında Hoca Efendi ile ilgili dişe dokunur bir çalışma bildiğim kadarıyla henüz ortaya konulabilmiş değildir. Ali Duran Demircioğlu, Hocamızla ilgili bir çalışma yapmış ve çalışmasını Bir Tatlıgül Hoca Vardıadıyla 96 sayfa halinde yayımlamıştı. Bu çalışma hiç şüphesiz takdire layıktır. Ancak Hocamızın hayat hikayesi, onun düşüncelerini, çalışmalarını çok daha belirgin bir şekilde ilmî olarak ortaya konulması kanaatimizce gerekli idi. Aslında böyle bir çalışmayı Hocamıza talebe olmuş zevattan beklemek hakkımızdır. Fakat şimdiye kadar böyle bir çalışma henüz gün yüzüne çıkmadı. Bu düşüncelerle ve tabi vefa duygusu ile geçtiğimiz yaz döneminden itibaren Hocamızın hayat hikayesini araştırmaya koyulmuş bulunuyorum. Öncelikle Hoca Efendi’nin oğulları Abdulfettah Efendi ve Hacı (Abdurrahman) Efendi ile bir söyleşi gerçekleştirmiştim. Özellikle Hocamızın aile hayatındaki tutum ve davranışlarının tespiti için çocuklarını dinlemek en iyi yol olmalıydı. Bu arada Hocamızın tuttuğu notlar, yazdığı şiirler, gönderdiği mektuplar, elde bulunan fotoğrafları, görevi ile ilgili belgeleri de A. Fettah Hocamızdan emaneten almıştım.
          
  İstanbul’a gelince çerçeveyi geniş tuttum. Hocamızı yakından tanıyan biri ile görüştükten sonra karşıma en az iki üç kişi daha çıkıyor ve zincir uzayıp gidiyordu. Diyebilirim ki, haftanın bir gününü bu işe ayırdım. Bayram Karar ağabey bana Hüsnü Okumuş hocanın, Halil Hocamızla yakın arkadaş olduğunu söylemişti. Eminönü Firuz Ağa Camii İmam Hatibi olan Hüsnü Hocamızla bir söyleşi gerçekleştirdim. Halil Hocamızın ilim hayatı, samimiyeti, dostluk anlayışına dair önemli bilgiler aldım kendisinden. Sonra Abdullah Hatipoğlu Hocaya ulaştım. Hatipoğlu Hoca, Halil Hocamızın kıraat hocası. Halil Hocamızın Rize Müftüsü Karaali Hoca ile ilgili anılarını kendisinden dinleme imkanım oldu. Bu arada Hocamızın damatları Salih Dil, Yusuf Özşenel ve Niyazi Yaycıoğlu beyleri de dinleme fırsatı buldum. Yine Hocamızın talebelik arkadaşları Cemal Özdil ile İstanbul Fatsa yolculuğunu birlikte yaptıkları uzun yol şoförü Mustafa Faraşoğlu’ndaki hatıraları da kaydettim. Bir seferinde hacca beraber gittikleri Üsküdar Şeyh Devati Camii emekli imam hatibi Mehmet Aktaş Hocadan Halil Hocamızın hac hatıralarını tespit ettim. Ayrıca Süleymaniye Camii imam hatibi Mehmet Sevinç Hocanın da Halil Hocamıza dair intibalarını dinledim. Bu arada Halil Hocamızın kerimelerinin okuduğu Kur’an Kursunun yöneticisi ve Hocamızın yakın dostu olan Adil Çetin Hocamızdan da önemli bilgiler topladım. Hocamıza talebe olma nimetine ermiş Cahit Gülmez, İsa Erpik, Harun Baktı, Mehmet Kargın, Fahrettin Ergün gibi zevatın hatıralarını dinlemek benim için mühimdi. Hocamızın kayın validesi Emine Duman Hanımefendinin de damatına dair intibaları kayda geçtik. Bütün bunların üstünde daha önemlisi ise Halil Hocamızın Rize Zevandik’ten hocası Mustafa Yıldız Hocamızı dinledim. Mustafa Hocama kendi hayatını da anlattırmıştım ki, hayatının bir kesitinde Halil Hocamız vardı. Fevkalade önemli bilgiler verdi bana Hocamız. Yine Haseki kıraat hocası Talip Akbal Hocamız da arkadaşı Halil Hoca ile ilgili kayda değer bilgiler verdiler. Hocamızın kardeşi Ahmet Tatlıgül’ü Abdulfettah Hocamızın evinde dinlemiştim geçen yaz. Halil Hocamızın talebelik yıllarında izini tozunu nasıl kaybettirerek kendini ilme adayışının ilginç hikayesini bize nakletmişlerdi. Bu arada Mehmet Özbek, Ahmet Hocaoğlu, Ali Peru, Paşa Hoca, Adem Saraç, İbrahim Tatlıgül, Bekir Akkaya gibi zevatın da Halil Hocamıza dair bildiklerini kayda geçmiştim. Yine Güngören Vaizi Ahmet Ali Gencel Hocamızın da verdiği önemli bilgiler vardı. Hacı Fahri İlke ise kursun yapılışı, Halil Hocamızın Çatak’a yerleşmesi ve oradaki hayatına dair değerli bilgiler aktardılar bize. Geçen akşam Bayram Karar ağabeyle Halil Hocamızı konuşmuştuk bizde. Önümdeki liste uzayıp gidiyor. Kimlerle görüşmem gerektiğine baktığımda: Cevat Gülmez, Hikmet Saylan, Recep Eser, Abdullah Tepe, Durmuş Bul, Remzi Kınalı, Mahmut Çatık, Recep Ali Kargın… liste sahiden uzayıp gidiyor. Nasip olursa önümüzdeki yaz döneminde mezkür zevatla görüşmeye çalışacağım.
Bu arada Hocamıza dair pek çok belgeye ulaşma imkanım da oldu. Haseki’de çekilen üç önemli fotoğrafı Talip Akbal Hocamızdan aldık. Haseki’de okuyanların mezuniyet hatıra fotoğrafları tablosu ise ayrı bir vesika. Bir fetva metnini Adem Saraç Hocamız lütfettiler. Fahrettin Ergün ise kızkardeşinin Halil Hocamız tarafından kaydedilen nikah akti metnini verdiler. Ahmet Ali Gencel Hocamız ise Halil Hocamızın kendisine yazdığı ve Almanya’dan ilaç istediği mektupları bize tevdi ettiler. Bunun yanında Halil Hocamızın vaaz ederken kayda alınmış iki adet kaseti de bende bulunuyor. Mehmet Kargın Hocamız ise Halil Hocamızın cenaze merasiminde çekilen VHS video bant kaydını bize verdiler ki, biz bunu CD’ye aktardık. Halil Hocamızın kendi sesinden vaazlarını dinlemek ve cenaze gününün mahşeri kalabalığını, Halil Hocamızın son yolculuğundaki sîmâsını seyretmek için bunlar sahiden güzel imkanlar. Ayrıca Halil Hocamızın Mart 1990 yılında hacda iken (vefatından iki ay önce) gönderdiği mektup ise kıymetli bir belge bizim için. Yine oğlu Abdulfettah Hocamıza gönderdiği pek çok mektup da elimizde şu an. Ayrıca Hocamızın vasiyetnamesi de bizde mahfuz bulunuyor. (Tabi sonraki dönemlerde yazdığı bir vasiyetname Abdullah Tepe Hocamızda imiş.) Yukarıda isimlerini verdiğimiz zevatla yapılan görüşmelerin bant kayıtları yaklaşık onsekize kasete ulaştı ki, (double çekimle) her biri neredeyse yüz dakika üzerinden hesap edilecek olursa binsekizyüz dakikalık konuşma demektir bu. Bütün bunların zaman içinde çözümlenmesi ile sanıyorum uzunca bir metin çıkacak önümüze. Konuşmalar birbirini tamamlar nitelikte olsa da içlerinde ayrıntı kabilinden ve Hocamızın hayatının akışını tamamlayan pek çok kare var. İleride bunları düzgün bir metin haline getirip belgelerle birlikte güzel bir yazı ortaya çıkarmayı planlıyorum. Bu benim için Halil Hocama dair bir vefa borcu.
1 Mayıs 2005 Halil Hocamızın vefatının 15. yılı (sene-i devriyesi). Gönül ister ki, Hocamızın vefat yıldönümünde Hocamıza dair en azından bir mevlit merasimi düzenlense. Onu yakından tanıyanlardan Hocamızın hayat hikayesi dinlense. Hatta ileriki yıllarda sempozyum tertip edilse. Zira biliyoruz ki, Halil Hocamız sadece İslamdağ’ın değil aslında Türkiye’nin hocadır. Bunu edindiğim intibaa nazaran söylemek isterim. Çünkü Halil Hocamız 1980-83 yıllarında Haseki’de okurken kendisini İstanbul’a almak için birbirinden bağımsız dört ayrı çalışma grubu oluşturulmuş. İskender Paşa Camii, [Ali Peru öncülüğünde] Zeytinburnu Konyalı Camii, [Hüsnü Okumuş öncülüğünde] Eminönü Müftülüğü’nde bir cami ile [Cahit Gülmez ve İsa Erpik öncülüğünde] Ünalan Camii’ne görevli olarak gelmesi için muhtelif insanlar ciddi şekilde çabalar ortaya koymuşlar. Ancak Halil Hocamız Çatak’taki talebelerini bırakmak istememiş ki, bu hikaye sahiden çok uzun. İleride inşallah teferruatıyla birlikte verme imkanımız olur. Ayrıca Dr. Tayyar Altıkulaç’ın Halil Hocamızı Kastamonu Eğitim Merkezi’ne hoca olarak alma girişimleri ise başka bir bahs-i diğerdir. Yine Hocamızın Diyanet İşleri Başkanlığı’na Mushafları İnceleme Kurulu’na alınma gayretleri de bir başka hikayedir. Bunun yanında Halil Hocamız Çatak’ta iken Trabzon’an bir ekibin: “Hocam sana bin talebeyi okutman için her türlü imkanı sunuyoruz. Altına son model hizmet için araba. Ne istersen!” teklifiyle gelenleri ise belki çok az insan bilir … Bu arada Hocamızın küçük yaşlarında hacca giderken Ürdün’de (?) yakalanıp nezarete atılışı, 1980’li yıllarda Fatsa’da, Arapça okuttuğu için sorgulanışı, resmi görev alışındaki sıkıntıları, türlü çeşit hastalıkları, siyasetle iç içe hayatı, dur durak bilmeyen ilim meclisleri, ardı arkası kesilmeyen misafirler ve ziyaretçiler, Kumru merkezli olmak üzere Çokdeğirmen, Fizme ve Çatak’a medrese açma projeleri, çocuklarının daha iyi ilim tahsili ve başka sebeplerle İstanbul’a gelmek istemesine rağmen hocası (şeyhi)nin buna izin vermeyişi ve Halil Hocamızın İstanbul’a gitmek için yaptığı istiharelerinde “Samsun’dan öteye geçemiyorum. Her seferinde köprüler yıkılıyor!” sözleri gerçekten ayrı ayrı incelenip ortaya konulması gereken yönleridir. Hakeza Abdi Hoca ile Halil Hocamızın ilişkileri de dikkate değerdir. Abdi Hocamız Halil Hocamızla ilgili olarak Halil Hocamızın babası Çokdeğirmen Köyü Hatibi Ali Hoca’ya: “Ali Efendi, bizden sonra buraların bekçisi bu çocuk olacak” demiş küçük Halil beşikte iken…Küçük Halil ile Abdi Hoca’yı ziyarete giden Ali Hoca, Abdi Hoca’nın huzuruna vardıklarında Abdi Hoca hemen ayağa kalkmış. Yanında oturan insanlar: Hocam, buraya nice insan geliyor, bunlar içinde hatırı sayılır kişiler de var. Siz derste iken onlar için ayağa kalkmıyorsunuz da, Ali Hoca ve yanındaki küçük çocuk için niçin ayağa kalkıyorsunuz, diye kendisine sorulduğunda o: ‘Oğlum, ben bu küçük çocuğun/Halil’in istikbali için hürmeten ayağa kalkıyorum’ demiş. Yine Abdi Hoca, muhtemelen Halil Hoca’yı kastederek: “Bizden sonra bir âlim gelecek ama onun ömrü az olacak” sözünü de buraya kaydedebiliriz.
Evet, söz uzayıp gidiyor. Hocamızı tanıyıp da kendilerinde bilgi ve belge olan herkesten yardım talep ediyorum. İnşallah güzel, hayırlı bir çalışma ortaya çıkar. Ya nasip…
Ahmet Çapku.
26.04.2005. Üsküdar
acapku@yahoo.com

Kaynak Gösterilmeden Alınamaz!
Yaına Hazırlayan : Bekir AKKAYA
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

Halil [Tatlıgül] Hocanın Hayatından Bir-iki Kesit / Ahmet ÇAPKU ((Arşiv)

AHMET ÇAPKU HOCAMIZDAN HALİL TATLIGÜL HOCA İLE İLGİLİ YENİ  BİR ARAŞTIRMA
Halil [Tatlıgül] Hocanın Hayatından Bir-iki Kesit
Halil hocamızın hayat hikayesini derli toplu yazabilmek için onu yakından tanıyanların tanıklıklarına başvurmak gerekir. Gerçi hoca efendiyi tanıyanların çok olması ve hemen her birinin de dile getirmek istediği bir hatırasının olması, bu zevkli uğraşıyı ağırlaştırmaktadır. Tabi böyle bir çalışmada, bilgi ve belge arttıkça konuya bütüncül bir bakış açısı da mümkün hale gelmektedir. Bu yazımızda hoca efendiyle yakın muarefesi olan iki mühim ismin tanıklığını dile getireceğiz.
…  
Abdulcemal Zorlu bey, Kumru’da iki dönem belediye başkanlığı yapmış ve Kumru halkının yakından tanıdığı bir isimdir. Kendisi, memuriyet ve hizmetinin son yıllarını Kumru’da belediye reisi olarak hitama erdirmiş biridir. Onunla bu yıl hacda Mekke-i Mükerreme’de bir araya gelip tanışma imkanımız oldu. Halil hocamızı yakından tanıyanlardan biri de A.
Cemal beydir. Onun bana Halil hocamızın hayat hikayesine dair el yazısıyla hazırlayıp verdiği yazıyı takdim ediyorum:
Halil Tatlıgül Hoca:
Halil Hocam Kumru ilçesinin çocuğu olmasına rağmen ben Kumru dışında olduğum için kendisini yakınen tanımam 1984 yılının başında olmuştur. Hocam çok nazik, kibar, narin bir yapıya sahip, bölgemizin yetiştirdiği büyük bir bilim [ilim] adamı, din âlimi idi. Konuştuğunda insanları duygulandırır, derin bilgisiyle insanları aydınlatır, herkes onu cân-ı gönülden dinler ve huzura kavuşurdu. Ben kendi nefsimde bunu yaşadım. Çok zamanlar camide vaaz eden hocalarımız ezan okunduğu halde vaazlarını uzattığında, konuşmayı bitirseler de namazımızı kılıp gitsek derdik. Ama Halil hocamız bundan istisna idi. O ne kadar konuşursa konuşsun insanlar bıkmaz, biraz daha konuşsa derdik. Derin bilgisi ve anlatımıyla insanların ruhuna hitap ederdi.
Benim belediye başkanlığımın 6 yılı onunla beraber geçmiştir. Bu zaman içerisinde bir çok defalar beraber sohbetlerimiz ve beraberliğimiz olmuştur…[1] Hocamı benim anlatmam mümkün değildir. Onunla yaşamak lazımdır. 41 yıllık kısa ömrüne çok büyük bir ilmi Allah ona nasip etmiştir. Benim belediye çalışmalarımda insanlara hizmet noktasında bana da çok büyük faydası olmuştur. Mesela Kumru’da Merkez Camiinde yaptığı bir vaazında [tarla sahiplerinin] tarlasından yol vermenin büyük sevap olduğunu söylemiştir. Benim yaptığım yolların açılmasında bu sözlerin büyük tesiri olmuştur ve ben tarla sahiplerini daha kolay ikna etmişimdir.
Kumru’da yapılan çifte minareli caminin [Yaylak Camii] yapılmasında hocamın yine çok büyük faydası olmuştur. O camiyi Yüksel Yaylak tek başına yaptırmıştır. Caminin yeri belediyemize aitti. Yeri ben verdim. Bu caminin yeri eski mezarlıktı. Mezarlıklar belediye hudutları içerisinde belediyeye ait olduğu için belediye meclisi tarafından kaldırılır veya tesis edilir. Yüksel Yaylak bir cami yapmak istediğini, belediyece bir yer verme imkanı olursa bu camiyi Kumru’ya yapacağını söyledi. Burada İmam Hatip Lisesi de bulunduğu için bu caminin buraya yapılmasında fayda olacağı düşüncesiyle bu mezarlığı kaldırmaya karar verdim. Fakat orada kabirleri bulunan aileler buna karşı çıktılar. İşte Halil hocam burada devreye girdi ve onları ikna ederek bu caminin yapılmasına büyük katkı sağladı.
Yine bir cenaze merasiminde konuşurken Allahu Teala’nın insanlara verdiği sonsuz nimetlerin yanında en büyük nimetin üç şey olduğunu söyledi: Su, hava, ekmek. Bu üçlü bir arada olduğunda insanlar yaşamlarını sürdürebilir, demiştir. Hocamı anlatmak tek kelime ile onun cenazesi idi. Onun o büyüklüğünü Türkiyemizin dört bir tarafından gelen insanlar göstermiştir. Genç yaşta vefatı tüm halkımızı üzmüştür. Hocamıza Allah’tan bol rahmet niyaz ediyoruz.

A. Cemal Zorlu                                                          
[Mekke-i Mükerreme. 14 Ocak 2006]


[Kumru eski belediye reislerinden
A. Cemal Zorlu]
Aşağıdaki belge ise bir zamanlar Kumru ilçe müftüsü olan Osman Şener hocaya aittir. Şener hoca ile de hacda görüşme imkanımız olmuştu. İlginçtir onun Türkiye’ye dönüş yapacağı günü kendisine ulaşabilmiş ve kendisiyle, hocamıza dair söyleşiyi gerçekleştirme bahtiyarlığına ermiştim. Hocamızla ilgili ilginç bir hatırasını şöyle aktarmış ve konuya dair belgeyi de bana yakın tarihte ulaştırmıştı. Buradan kendisine teşekkürlerimi arzediyorum.
Hikaye özetle şöyledir: Günün birinde Halil hocamız Kumru eski/sâbık müftüsü Osman Şener’in evine konuk olur. Öğlen yemeği yerler. Sofrada yayla balı denilen ve halk arasında ağulu bal diye de bilinen bir tür arı balı vardır. Osman hoca, Halil hocaya; ‘Hocam, bu baldan şöyle az miktar alsanız yeter. Çünkü fazlası, Allah korusun, insana zehir tesiri yapabilir’ diye nazikçe uyarmayı ihmal etmez. Fakat nasıl oldu ise hoca efendi herhalde bir miktar fazlaca alır baldan. Öğlen namazını Kumru Merkez
Camii’nde Halil hoca kıldırır fakat gözlerinin önü kararmaya başlamıştır namazda. Namaz sonrası ona yakın olan cemaat hoca efendinin eline varmak, onunla musafaha yapmak ister fakat o, buğulu bir şekilde görebildiği cemaata el işaretiyle, -tamam, kabul- manasına gelecek şekilde onları başından uzaklaştırır lakin kendisi iyi durumda değildir. Aradan biraz zaman geçer. Kendini bir miktar toparlayıp Çatak’a [İslamdağ] iner. Ancak balın tesiri altındadır hâlâ. Yatsı namazını kıldırır Çatak camiinde. Ve mihrapta öylece kala kalır. Ev halkı onu, -herhalde hoca efendi bu gece kursta kaldı- zanneder. Kurstakiler ise, -hocamız namazı kıldırıp biraz murakabeye daldı, herhalde namaz sonrası evine gitti- zannederler. Meğer Halil hoca sabaha kadar orada öylece kalakalmışmış! Nihayet kendini toparlayabilmiş ve hemen ardından Osman hocaya şu uyarı mektubunu yazmış:
            “Müfti efendi,
Herhalde beni sizin bal tuttu. Haberin olsun, fazla yeme. Çünkü ben nısf-ı ölümle [yarı ölümle] karşılaştım.
Zat-ı âliniz[in] Malatya’ya gideceğinizi biliyorum. Selam götürürsünüz.
Halil hoca
İmza

[Kumru eski müftülerinden Osman Şener hoca]
Halil hocamız aslında çok az yemek yiyen biri imiş. İstanbul-Fatsa arası yolculuklarını genellikle, benim de dayım olan ve uzun yıllar şehirler arası şoförlük yapan Mustafa Faraşoğlu ile yaparmış. Otobüs Samsun’u geçince ve hele geceleyin Bolu’ya doğru yol almaya başlayınca hoca efendi şöyle usulca gelir, otobüsün ara koridorunun şoför mahalline yakın yerine oturur ve dayımla yol boyu sohbete dalarlarmış. Yatsı namazı ile sabahı kıldığına şahitlik eden dayım, onun yemek yeme tarzı ile ilgili olarak bana şunları ifade etmişti. ‘Ben mola verdiğimiz yerde hocamı, otobüs kaptanlarının oldukları yere yemeğe götürmek isterdim. Bilirsiniz orası bedavadır. Fakat bu mümkün olmazdı. Çünkü, derdi Halil hoca, ben otobüsün bir elemanı değilim. Siz buraya yolcu getirdiğiniz için bu lokanta sahibi size bedava veriyor. Dolayısıyla otobüsün elemanlarının dışında birinin burada meccanen/bedava yemek yemesi helal olmaz! Kusuruma kalmayın Mustafa efendi’, dermiş. Ve ilave ediyor dayım: “Ben onun ne kadar yemek yediğini de gördüm: Kuş kadar! Evet o kadar az yemek yerdi ki, bir insan bu kadarcık yemekle nasıl ayakta kalabilir derdiniz gördüğünüzde. Bir de onun
kendine özgü bir yürüyüşü vardı. Hızlıca ve sanki uçuyormuşçasına. Tabi bunu dikkatlice baktığınızda anlardınız. Dışarıdan cüsseli görünürdü fakat çok hafif, naif biriydi Halil hoca’. Ramazanlarda A.Cemal bey, Halil hocayı iftara davet eder, o da bu daveti kırmayıp katılırmış. Yemeğin ardından doğruca namaz ve sohbet için Merkez Camii’ne gidilirmiş.
Hasılı güzel ahlak adına ahlak kitaplarımızın kaydettiği evsafın neredeyse tamamını hoca efendide görmek mümkün olmuştur. Hoş sohbetlilik, davete icabet, insanları kırmadan, bıktırmadan irşat, ilme düşkünlük, nezaket, kibarlık, zarafet, halîm (yumuşak) bir yapı, tasavvuf erbabının adeta sihirli formülü olan kıllet-i taâm, kıllet-i menâm, kıllet-i kelâm (az yemek,- az uyumak,-az konuşmak), ibadete düşkünlük, iffet, edep, helal haram-mahrem ve namahrem hususlarına azami dikkat gibi daha pek çok sıfatları kendinde toplamış ve böylesi bir yaşam ile nice üst kesimdeki insanlardan sıradan halk tabakasına kadar insanların gönüllerine nüfuz edebilmiş müstesna bir şahsiyet olmuştur diyebiliriz.
Yaşama dair güzellikleri kâl [sözlü] ve hâl [yaşam pratiği] ile insanımıza öğretme noktasında örneklik teşkil eden Halil hocamız ve onun gibilere minnettarız.
Ahmet Çapku
14.09.2006

 

[1] Mektupta noktalı olarak geçtiğim yerde zamanın bürokratlarından bazılarının ismi verilmektedir. Fakat söz konusu şahısların izni olmadan onların adlarını vermeyi uygun görmedim. (A. Çapku)

©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

Canik Org Yayında (2006) /Bekir Akkaya

FİZME SİTESİ, KUMRU ORG SİTESİ VE BHD SİTELERİNE KARDEŞ
CANİK ORG YAYINDA!
Ramazanız mübarek olsun diyor Kumru’dan sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Uzun bir zamandırwww.kumru.org sitesi ile elimizden geldiği kadar yayın yapmaya çalıştık ve bu yayınımız Değerli Dostum Mehmet Arşin’in “dur” demesine kadar devam edecektir.
            Biz site yapımını “html” ile öğrendik. Bilgilerimiz yine aynı bilgilerdir. Başlangıçta hazır siteleri ve hazır şablonları keşfettik. Bizim bu çalışmalarımızı gören Değerli Dostum Mehmet Arşin imdadımıza yetişerek kendisinin www.kumru.org sitesini alarak bütün giderlerini kendi karşılamak üzere bu alan ve ismi bize tahsis etti. Yayında olan KUMRU.ORG sitesi bize ve dolayısıyla hepimize Mehmet Arşin Dostumun bir armağınıdır.  
            Yayınımız çok kabul gördü. Bir iki küfürlü yazıyı hiç dikkate almadık. Yine Mehmet Arşin’inwww.fizme.com sitesi bizimle birlikte yayınını sürdürdü. Takdirle takip edilen site hiç güncelliğini yetirmedi. Memleket Sevdalısı Mehmet Arşin’in dikkatle yaptığı yayınlar sadece Fizme ve Kumru’da değil, tüm dünyada takdirle karşılanmaya devam ediyor.
            Bizim emeğimizin ürünü olan www.kumru.org sitesi son zamanlarda haber noktasında güncellenememesi nedeniyle epey uyarı aldık. Bilenlerin bildiği durum ise “html”’nin güncellenmesinin zor olması idi. www.fizme.com sitesi “html” yayınına ara vererek bizim arzu ettiğimiz bir kod sistemine geçerek göz doldurmasını sürdürürken biz epey geride aldık. Bu nedenle de epey eleştiri aldık. Çok arzu etmemize rağmen biz “html”den kurtulamadık. Bu isteğimizi birazda fazla yük olmayalım düşüncesi ile dostumuz Mehmet Arşin’e de açıklayamadık. Elimizden geldiği kadar önemli olan Ahmet Çapku hocamız gibi değerli yazarların araştırmalarını yayınlamaya devam ettik. Bundan sonrada aynı önemli araştırma yazı ve dosya ve fotoğraflar www.kumru .org sitesinde yayınlanmaya devam edecektir.
            Daha çok haber noktasında yayınlarımızın güncel olması için Dostum ve Gazeteci BHD başkanı İlhan Tincinin önerisi ile www.canik.org sitesinde bu tür yayının sürdürülebileceğini düşündük. Kumru merkez olmak üzere yayını daha genele bu şekilde ve güncel olarak yayınlamanın daha faydalı olacağını düşündük.
            Bu durumda www.kumru.org sitemiz Kumru merkezli daha çok araştırma , inceleme, fotoğraf güncellemeleri ile yayınına devam edecek olup, günlük dosya ve haberler www.canik .org sitesinde verilmeye çalışacaktır.
            Zaten bizim yazılarımız ufak büyük çok sayıda sitede yayınlanırken, başta www.fizme.com vewww.bhdhaber.com siteleri ile işbirliğimiz deva edecek olup diğer siteler yayınlarının düzeyleri noktasında bizlerle beraber olacaklardır. Hak ve hukuku dikkate almayan, kanuni sorumlulukları es geçen ya da emeksiz olarak oradan buradan kaynak belirtmeksizin çalan çarpanların bizim sitelerle beraber olmaları düşünülemez…Bu durumda  kanuni yollara baş vurmak ilkeli yayıncılığın bir gereği olarak bizim de hakkımızdır. Gerektiğinde bu tür emeğe saygısızlar bu siteden teşhir edilecek ve durum ziyaretcilerimizle paylaşalıcaktır.
            www.canik.org deneme olarak yayına başladı. www.kumru.org ise farklı dosya ve araştırma yazılarımızla yayınını bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada sürdürecektir. Desteklerini esirgemeyen Değerli dostlarım Mehmet Arşin ve İlhan Tinciye bu vesile ile tekrar teşekkür ediyor hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
BEKİR AKKAYA
       KUMRU
30 Eylül 2006

©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

16 Aralık 2017

Fizme Alimerini Anma Üzerine /Bekir AKKAYA

Bekir AKKAYATarih: Cts 25 May 2013 11:33:11 CEST

Fizme;de Alimleri Anma Proğramı Haberi ve Bir Yorum

Haber :
Geleneksel hale gelen ve Fizmeli bir grup gönüllülerle Fatsa Yavuz Selim Vakfı işbirliği ile başlatılan ve her yıl sürdürülen Fizme’de “Alimleri Anma” proğramı bu yıl daha proğramlı ve düzenli bir şekilde icra edilecek.
Bu yıl Kumru Müftülüğünün de yer alacağı proğram bundan böyle Kumru Müftlüğü ve Fatsa Yavuz Selim Vakfı işbirliği ile gerçekleştirilecek.
Aldığımız bilgiye göre proğramda Kumru ve Fizme’de yetişmiş alimler konu edilerek vefat edenlere dualar hayatta olanlara uzun ömürler dilenecek.
Zengin bir proğram akışı içersinde “Alimlerin Dinimizdeki Yeri ve Önemi” konusunda konferans verilecek. Bu amaçla Samsun İl Müftüsü Yrd. Doc.Dr. Hayrettin Öztürk Fizmeye gelecek.
Yine proğram akışı içersinde Alimleri ile ünlü Fizmedeki kabristanlıklar ve özellikle de Alimlerin kabirleri ziyaret edilerek Fatihalar okunacak.
Fizme- Dikmeci Mevkiindeki Camide gerçekleşecek proğram 26 Mayıs Pazar Günü Saat :10:oo’da başlayacak.
Daha önceki yıllarda olduğu gibi proğrama Ordu dışında çevre illerden de çok sayıda misafirin katılması bekleniyor.
Yorum :
Bilindiği gibi bu proğram gönüllü ve duyarlı birkaç Fizmelinin bir araya gelerek Alimlerle ünlü Fizme’de Fizmenin Alimlerini anma maksadı ile gerçekleştirilmektedir. Herkes bilir ki Kumru’da Fizme Alimleri ile ünlüdür ve bunu tüm Kumrulular da kabul eder.
Bu yıl afiş “Kumrulu Alimleri Anma” olarak basılmıştır. Kumru Müftülüğü bu proğramı sahiplenmek için büyük ihtimal bu yola başvurmuştur. Eğer proğram Kumru’da icra edilecekse bu yerinde bir karardır. Ancak burada yer olarak Fizme seçilirken afişte neden Kumru ifadesi yer almıştır? Bu bizlerin dikkatini çekmiştir.
Acaba ilerki yıllarda bu proğram Kumru’da mı yapılacaktır? Eğer böyle olursa Fizme’de başlatılan bu proğramın alt yapısı Kumru’da tutar mı?
Yine bilindiği gibi bugün iki belde olan Fizme’de hangi tarihte başladığı belli olmayan dini bayramlarda büyük güreşler tertip edilerek “Büyük Bayramlar” yapılır.
Kumru Müftülüğü iki bayramı ve Alimleri Anmayı da bir araya getirecek bu Fizmedeki Dini Bayramları daha profesyonel hale getiremez mi?
Benim kanaatim bu olabilir. Bu bayramları bana göre belediyeler istismar etmiştir. Halkın bayramını sahiplenmiş ve halkı geri plana iterek protokol bayramı haline dönüştürmüşlerdir. Halk kendi bayramının içersinde pek yer almamıştır.
Fizmede iki belediyenin büyük şehir olması ile ortadan kalkması bizim daha önceden defalarca vurguladığımız gibi bu bayramları ortadan kaldırmayacaktır. Bana göre yüzyılların mirası Fizmenin Dini Bayram geleneğine belediyeler, sahiplenmenin dışında hiçbir katkısı olmamıştır.
Fizmenin dini bayramları siyaset üstü Fizmenin bir kimliğidir. Bunu da belediyeler kalkınca önümüzdeki günlerde birlikte yaşayacağız. Ben 55 yaşındayım ve ben çocukken babam beni yanına alır bayrama götürürdü. Babam 96 yaşında vefat etti. Babamla ben 150 yıldır bayrama gidiyoruz. Ancak ben şahsen 10 yıldır kendi köyümün bayramına ne yazık ki hiç gidemedim. Ama bundan sonra gideceğim inşallah.
Şimdi ben Müftü Beye Sesleniyorum;
Sayın Müftüm;
Sizin öncülüğünüzde alt yapısı olan Fizmedeki Dini Bayram Kutlamalarını daha profesyonel hale getirmek mümkün.
Bayramı üç gün sürdürüp birinci gün proğramı, ikini gün proğramı ve üçüncü gün proğramı olarak planlansa ve bugünlerden birini de Alimlere Ayrılsa çok daha yerinde olur kanaatindeyim.
Yavuz Selim Vakfı gibi gönüllü hayır kuruluşları ile birlikte Kültür Bakanlığının destekleri ile bu organizasyonu kesinlikle ulusal hale dönüştürme imkânı var.
Şartlar oluşmuştur. Bu şartlardan en önemlisi yüz yıllara dayanan Fizmedeki bayram geleneği, diğeri ise birkaç yıldır yapılan ve bu yıl daha profesyonel halde kutlanacak olan Âlimleri Anma Programı.
Her insana hayırlı bir iş nasip olmaz. İnşallah bu güzel gelenek ve hayırlarla anılacak organizasyon sayenizde daha da bir anlam kazanır.
Hayırlı günler dileklerimle
Proğramda buluşmak ümidiyle
Bekir AKKAYA/ 24 Mayıs 2013 /KumruTV
KAYNAK : http://www.fizme.com/index.php?option=com_akobook&Itemid=37&startpage=3
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

Fizme Bayramları Üzerine /Bekir AKKAYA

BEKİR AKKAYATarih: Cts 10 Ağu 2013 05:22:20 CEST

FİZME BAYRAMLARI ÜZERİNE / Bekir AKKAYA

Hani derler ya,
“Eğri oturup doğru konuşalım.”
Biz sayfalarımızda Fizme’deki dini bayramlarımız üzerine onlarca yazı kaleme aldık. Ve almaya da devam edeceğiz.
Daha önceki yazılarımızda da belirttiğim gibi son zamanlarda bu bayramlara gitmiyorum. Bu gitmemeyi de fiilen belde belediyeleri kalkıncaya kadar sürdüreceğim. Nedeni ise Fizme halkının dini bayramlarını birilerinin sahiplenmesi. Oysa bu Fizme’nin dini bayram kutlamalarının yüzyıllara kadar uzanan bir geçmişi mevcuttur. Bunun aksini söyleyen hiçbir etkinliğin içersinde bir Fizmeli olarak yer almayı düşünmem.
Fizmelinin babasından ve hatta dedelerinden kalma bu bayramları dün kurulan ve bugün kanunen ortadan kalkan belediyelere bunun da ötesinde bir belediye mal etmek son derece yanlıştır. Bunun böyle olduğunu ileriki yıllarda sizler de göreceksiniz.
Fizme coğrafi yönden büyük bir alana sahiptir. Ve ortak ismi de Fizme’dir. Bu bayramlar da aşağısı ve yukarısı fark etmez Fizmenin tamamının ortak bir bayramlaşma kültürdür.
Biz şu anda elli yaşın üstündeyiz. Bizden çok yaşlı insanlardan Fizme bayramları üzerine dinlediklerimiz ise başlı başına bir kitap konusudur. Hatta birçok dinlediklerimiz tarafımdan kayıt altına da alınmıştır.
Birçoklarımız Fizme bayramlarında kadınlarında en güzel elbiseleri ile bayramlara gittiklerini bilmezler. Daha da ötesi bu bayramlarda bütün bayramlara gelenlere yemek verildiğini kadınların da kendi aralarında eğlendiklerini ve oynadıklarını hiç bilmezler.
Fizmede bayram kaynaşmanın, helallaşmanın, hasret gidermenin, sarılmanın, kucaklaşmanın bir adıdır. Fizmede bayram kabirleri ziyaret etmenin bayram namazından sonra uzun halkalar oluşturup büyüklerin ellerinin öpülmesinin adıdır. Babamın bir kez olsun kendi mahallemiz olan Karapınar Mahallesi Camiinde bayram namazı kıldığını hatırlamıyorum. O bayram namazını da Cuma namazını da hep Fizme Büyük Merkez Camiinde kılardı. Sabah namazından sonra evden çıkar yaya olarak bayram namazına yetişir ve akşama eve dönerdi.
Güreşler yine yapılırdı. Ama şova dönüştürülmezdi.
Fotoğrafta gördüğünüz bir facebook sayfasında Fizme Bayramları üzerine bir haber okudum. Yazıda “Belde belediyelerinin kapatılacak olması sebebiyle son kez yapılan şenlikler” ifadesi kullanılmış.
Benim de yıllarca vurgulamaya çalıştığım husus bu idi. Bu yanlış algıyı ortadan kaldırmak, insanlara yanlış bir bilgi aktarmak ve sonuçta Fizmenin bayramlarını elinden almak. “Bayramlarını” kelimesini özellikle kullanıyorum ki, sadece Ramazan Bayramı değil, Kurban Bayramının birinci günü de Fizme de aynı coşku ile bayram yapılır.
Ben hep belde belediyelerine karşı olan biriyim. Buna rağmen belde belediyelerinin zaman zaman faydalı olacağını da hep düşündüm. Ama şimdi iyi ki bu belediyeler ortadan kalktı. Özellikle Fizmede belediyelerin kapatılması en çok bizim bayramlarımızın işine yarayacak. Kimse bayramımızı şova dönüştüremeyecek.
Sizler gerçekten belediyelerin kapanması ile bu bayramların sona ereceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hatta sizler “Başkalarını dolmuşuna binen bir tipsiniz”
Fizme bayramlarını hep yapacak. Bunun için hiç kimsenin davetine ihtiyaç yok.
Fizmeli kendi bayramlarını kutlar. Yeter ki kimse kendi nefislerini tatmin için bayramları istismar etmesin…
Nasılsa belediyeler kapatıldı. Bayramlarımıza sonradan sokuşturulan protokol kuralları da anlamını yetirdi. Etkili ve yetkililerden tek isteğimiz “ Fizmeye davul girmediği gibi Karapınar Mahallesinden sonra bayram günlerinde Fizmeye yabancı araç sokulmaması. Bu araçlar yüzünden bayramlarımızı kimsenin zehir etmeye hakkı olmamalı. Bayramlarımıza iştirak edecek misafirler Karapınar Mahallesinden sonra Fizmenin bayram yerine yaya yürüsünler. Fizme topraklarında yüzlerce evliyanın kabri bulunduğunu hatırlayarak Fizme halkının kabir ziyaretlerine ve hısım akraba ziyaretlerine bari mani olmasınlar.
Benim merak ettiğim hususlardan biriside şudur. Fizmenin bayramlarını belediye etkinliği ve şenliği zanneden kişiler acaba bundan sonraki bayramlara nasıl gelecek? Davetiyeyi onlara kim gönderecek? Afişleri kim bastıracak?
İşte Fizme Bayramlarının ruhu burada yatıyor. Kabirlere gidilir. Bayramlaşılır. Barışılır, helalleşilir. Hısım akraba ziyaret edilir. Ramazan tutulur ve bayram yapılır. İşte bunların da davetiyesi olmaz.
Belediyeler kapandı. Lütfen Fizme Bayramlarına davetliler gelmesin ve katılmasın…
Bekir AKKAYA/ 10 Agustos 2013/Kumru 
kumruhaber@gmail.comhttp://www.kumru.orgKAYNAK : http://www.fizme.com/index.php?option=com_akobook&Itemid=37&startpage=3
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

TARAKÇI HAMİT HOCA (HAMİT KISIK) / BEKİR AKKAYA

BEKİR AKKAYATarih: Cum 16 Ara 2011 16:39:34 CET
TARAKÇI HAMİT HOCA (HAMİT KISIK) / BEKİR AKKAYA

Elimde “Tasavvufta Mekki Yolu” adında Mehmet Fatsa’nın yazdığı 212 sayfalık bir kitap var. Kitap “Mavi Yayıncılık” tarafından İstanbul’da 2000 yılında basılmış.

Kısaca Kitap; Tarikatlarla ilgili bilgi verdikten sonra, özellikle de Nakşibendilik’in tarihi ve gelişimi ile geniş bir bilgi içermektedir. Daha sonra da Mekki Silsilesi incelenerek Sivaslı İsmail Hakkı Toprak Hazretlerine intikal eden Mekki Silsilesinde Mevlana Halit Hazretleri’nden sonra yer alan isimler anlatılıyor.

Mehmet Fatsa’nın yazmış olduğu Tasavvufta Mekki Yolu kitabı Babam Mehmet Akkaya’nın da bağlı olduğu (B.A.) İHRAMCIZADE diye tanınan Sivaslı İsmail Hakkı Toprak Hazretlerini geniş bir şekilde incelemiş. Kitabın dördüncü bölümünde Sivaslı İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Hazretleri’nin tanınmış müritleri ile kısa bilgiler içermektedir.

Kitapta bizlerin yakinen tanıdığı Hamit Tarakcı Hoca (Hamit Kısık)’ın kısaca hayatı yer almış.

Hamit Hoca ile ilgili bilgiye başlanırken “Hamit Hoca, Korgan İlçesine bağlı Fizme Köyünden…” ifadesi yer almış. Çok önemli olmasa da Fizme Korga’na değil Kumru İlçesi’ne bağlı, şimdi ise köy de değil bir beldedir.

Hamit Hoca ile ilgili asıl giriş şöyle olmalıdır.

"Tarakçı Hamit Hoca (Hamit Kısık) Ordu’nun Kumru İlçesine bağlı Fizme Beldesi Karapınar Mahallesinden olup kabri Fatsa’da Mağazalar başında bulunmaktadır."

Babam Rahmetli Mehmet Akkaya Hoca da Sivaslı İhramcızade İsmail Hakkı Toprak Hazretlerine bağlı idi. Rahmetli Mehmet Alkan (Hafız Emmim) ve rahmetli Hafız Mehmet Buladı ile ayda bir kez Sivas’a giderlerdi.

Fizme Karapınar’dan Emekli İmam Hatip İsmail Hakkı Arş’la bir mitingten gelişimizde biz de Fatsa’nın Çaltumar Köyünde İsmail Hakkı Hazretleri’nin sohbetine katılma fırsatım olmuştu. 1980 yılından önce olan bu sohbete katılışımızda bir ormanın içersinde binlerce İhramcızadeye bağlı olan müritlerin sohbetleri hiç unutmadığım bir durumdur. O kadar insan o günün şartlarında nasıl olmuş ta bir araya gelmişti. Bugün bile hala anlamakta zorluk çekmekteyim.

Tarakçı Hamit Hoca benim köyüm olan Fizme Karapınar Mahallesindendir. Gerek annemden ve gerekse babamdan çok sayıda bilgiler duydum. Bunların bir kısmı notlarımda mevcuttur.

Tarakçı Hamit Hoca Kısugillerdendir. Halil Çavuşlar da Kısugillerdendir. Hamit Hoca Halil Çavuşlardan ve Halil Çavuşlar da Kısu Gillerdendir. Kısu Giller de Halil Efendi oğullarından olup Halil Efendilerden bir kardeş ağaç arasında kalmış bu sebeple de bu kardeşin sülalesine “Kısugiller” adı verilmiştir.

Tarakçı Hamit Hoca’nın annesi babamın halası Gülizar Hanım’dır. Tarakçı Hamit Hoca’nın Cemile Hanımdan iki oğlu vardır. Vefat eden oğullarının birinin Adı Mustafa diğerinin adı ise Ali’dir.

Tarakçı Hamit Hoca önce Hava Hanımla evlenmiş bundan iki kızı olmuştur. Hava Hanımın kızlarının biri Ayşe Hanım olup Balcu Ramadan’la evlenmiştir. Diğer kızı Emine Hanım ise Çolak’ın Ahmet Hafızla evlenmiştir.

Daha sonra Tarakçı Hamit Hoca Cemile Hanımla evlenmiştir. Cemile Hanım ise Kara Yusuf’un yiyeni Kal Abdirim’in kızıdır. Cemile Hanım’ın dört kız kardeştir. Bunlar; Emine Hanım Keşlikte Eflek’le evlenmiştir. Fadime Hanım Ünye’ye gelin gitmiştir. Zeynep Hanım Karamedin Abdullah’la evlenmiş geçen yıllarda vefat etmiş olan Hafız Mustafa Ağır’ın annesidir. Hamit Hoca’nın Hanımı Cemile Hanım birkaç yıl önce vefat etmiş kabri Fatsa’da Hamit Hoca’nın kabrinin yanındadır.

Tarakcı Hamit Hoca’nın Cemile Hanımdan iki kızı vardır. Bunlardan birisi Medine’de’ evlenen Sıttıka Hanımdır. Medine’ye yerleşmiştir. Medine’de evlenmiş kızın Hasan ismindeki oğlu Arabistan’da Komiser olup bu satırların yazarı ile dostlukları mevcuttur. Diğer kızı ise geçen hafta vefat eden Fatsa’lı Tuzcu Bilal’ın hanımı Meryem Hanımdır.

Tarakçı Hamit Hoca ile babamın arasında geçen kısaca bazı durumları sizlerle bu vesile paylaşayım.

Hamit Hoca gerçekten halk deyimi ile “ermiş” bir insandır. Hakkında bir çok efsaneler anlatılmaktadır.

Babam Mehmet Akkaya’nın anlatmasına göre;

Karapınar Camii’inde hiç cuma namazı kılmamıştır. Günün birinde babama “ Molla nerede namaz kıldın” diye sorar. Babam da ona bilgi verdikten sonra 'sen yok mu idin' deyince; “ Sen namaz çavuşu musun?” diye cevap verir.

Bize sık sık gelen Hamit Hoca namazları babamla birlikte kılar. Kendisi hiç imamlık yapmaz. Namazı hep babam kıldırır. Annemin anlatmasına göre babamın arkasında iken sesli gülerek namaz kılarmış. Babam “Namazda neden gülüyorsun Hoca” deyince “ Allahın huzurunda suratım asık mı durayım” cevabı verir.

Fatsa’dan Samsun’a giden arabanın şoförü Hamit Hocayı arabaya almaz. Samsun’a vardığında ise Hamit Hocayı kendilerinden önce Samsun’a vardıklarına şahit olmuştur.

Annem Fatma Akkaya Anlatıyor:

“Çok hastalanmıştım. Anamla birlikte Hocanın yanına gittik. Hocaya bir şey söyleyemedik. Hanımı Cemile Abu’ma Anam “ bu kıza bir okusa” dedi. Kendisi ile biz konuşamazdık. “Ben muskacı değilim” diyerek bizi kovdu. Ama biz dışarı çıktık kapıda bekledik. Sonra yanımıza geldi. Ayak üstü üç küçük kağıda bir şeyler yazdı. Bunları benim dediğim gibi üç gün uygulayın. “Sende olan cin ise de şeytan ise de kalkar gider” dedi ve bize verdi. Sonra onun dediği gibi yaptık. Bir hafta daha

ağır hasta oldum. Bir hafta sonra hocanın dediği gibi hiçbir şeyim kalmadı.

Defalarca Hacca gitmiş ve hatta bir kızını Medine’de bir Arapla evlendirmiş olmasına rağmen kendisine “Hacı” dedirttirmemiş ve kendisine “hacı” diyenlere hep tepki göstermiştir.

Sesi ince çıkan Hamit Hoca hiçbir işine kimseyi karıştırmamıştır.

At sırtında Fatsa, Ünye, Terme ve köylerine götürülür halk onu hiç bırakmazdı. “Mala” karşı hiç düşkün olmayan Hamit Hoca, Tarak, beşik gibi şeyler yapar satardı.

Rahmetlik Babam Anlatmıştı. Notlarımdan;

Hocayla birlikte Dikmecideki Yukarı Mezarlığın yanından geçiyorduk. Tam mezarlığın ortasındaki yoldan geçerken bana dönerek “Molla Memet; Ben daha önceden burada evliya kabri yok zannederdim. Ama varmış” dedi.

Babam “Kimmiş Hoca diye sormadığıma hala pişmanım ” derdi.

Babamın anlatmasına göre Abdi Hoca ile Hamit Hoca çok sık görüşürlermiş. Hamit Hoca , Abdi Hocanın koyun beslemesini ve evde koyunların yanında köpek bulundurmasını hiç hoş karşılamamıştır.

Babam ve annemden aldığım bilgiye göre Ünye- Fatsa arasında Trafik kazasından vefat etmiştir.

Son bir not:

Halil Efendi oğullarının Doğu Beyazıttan geldiği söylenilir. Dedelerimiz Doğubeyazıttan gelirken beraberlerinde bir de sülalelerini temsil eden “bir de kılıç” getirdikleri ifade edilir. Bu kılıç en son Hamit Hocaya zimmet edilmiştir. Ben bu kılıcı Hamit Hocanın Ali oğlundan torunu Rahmetli Ahmet Namık Kısık’ta bizzat gördüm. Kılıcın üzerinde Arapça yazılar mevcuttur. Ve evde sandık ve kılıfında korunuyordu. Bugün bu kılıcın mevcudiyetinden hiçbir bilgim yoktur. /B.A)

Mehmet Fatsa’nın yazmış olduğu Tasavvufta Mekki Yolu kitabında" Hamit Hoca’nın Hayatı Şöyle Anlatılmıştır.



HAMİT TARAKÇI HOCA



Hamit Hoca, Ordu İline bağlı Korgan İlçe’sinin Fizme Köyündendir. Tarak imal ettiği için “Tarakçı Hoca” adıyla tanınmıştır. Çocuk denecek yaşta Mutsa Rumi ile tanışmış ve ona intisap etmiştir. Bir ara Tokat’ta eğitim görmüş, asıl eğitimini, Çorum’da Mutsa Rumi’nin Medresesinde tamamlamıştır. Manevi eğitimi de tamamlamış olmasına rağmen, irşad görevi verilmemiştir. Bu durumu onu tanıyanlar, sert mizaçlı olmasına bağlıyorlar.

Çorum Şeyhi vefat edince Mustafa Haki’ye, o vefat edince Mustafa Taki’ye , sonra da İhramcızade’ye intisap etmiştir. Birkaç defa hacca gittiği bilinen Hamit Hoca’nın, bir ara Medine”ye yerleştiği ancak, Mustafa Haki Efendi’nin oğlu Bahaeddin Efendi’nin isteği ile Anadolu’ya tekrar döndüğü ifade edilir.

Vefatından sonra Fatsa’ya defnedilen Hamit Hoca’nın, Mekki yolunun ihvanları arasında anlatılan bir çok menkıbesi vardır. Velayeti konusunda tanıyanların müttefik olduğu Hamit Hoca’nın Sivas toprağına ayak basıp “Ziyaretimiz makbul oldu, dönelim gardaşlar” sözüne karşılık, aynı anda Sivas’ta bulunan İhramcızade’nin de “Hamit Hoca bizi ziyarete geldi, gitti” dediği rivayet edilir. (Kitabın Dip Notu: Mevlüt Efendi, Niksarlı Hafız Ali ÖRS)



HAMİT TARAKÇI HOCA’DAN BİR NAZIM



Hüner İbraz gibi halka kötü bir ar olmaz

Anın içün hüner ehli ebedi olmaz.



Paredir dini ile imanı bu gün ekserinin

Ehl-i küfre dahi bundan zünnar olmaz.



Geçemez kimse paresinden dahi geçmez olsa

Bu gözümün gördüğü şeydir bu da inkar olamaz.



Cümle sermest Ehl-i şarab-ı emel olmuş dostlar

Bin nasihatla biri cüz’ünce heşyar olamaz.



Buhl-u gururu cihanı ne acep tutmuştur.

Bunu bilmez ki yarın bundan eşed nar olamaz.



Ne kadar kılsa namaz, varsa riya zulüm ehli yine

Kafirdir hakikatten o dindar olamaz.



Ne kadar teali bize hasutlarımız

Korkma Allah’a dayan üstüne hünkar olamaz.



Gerçi fadl ehli bugün kendini ihfa tutmuş

Gün yüzüne balçıkla tutmağ ile cihan tar olmaz.



Kangi derviş ile molla açar el nadana

Bu gibi iki cihanda kötü bir kar olamaz.



Ne’ne lazım halkın sana şu’uli ey Fizmeli

Bir bakılırsa bu senin gibi sersâr olamaz. (Kitaptaki Dip Not: Şiir İbrahim Gökçe’den Alınmıştır.)
Tarakçı Hamit Hoca (1)

Tarakçı Hamit Kısık Hoca – Fizme Beldesi- Karapınar Mahallesinden keramet sahibi aynı zamanda tarakçılık ve beşikçilik yapan bir kişidir. Defalarca hacca yaya olarak gidip gelmiştir. Hakında bir çok keramet anlatılır. Kabri bugün Fatsa’da Mağazalar Başı’ndadır. Ayrıca bu ailede Doğubeyazıt'tan gelenler tarafından hatıra olarak bırakılan bir kılıç mevcuttur. (2)
Kısada olsa Tarakçı Hamit Hoca ile ilgili bazı bilgileri ifade etmeye çalıştım. Hamit Hoca ile ilgili babamdan duyduğum notları inşallah daha geniş olarak sizlerle paylaşma imkanı bulurum. Şimdilik hoşça kalınız. Bekir AKKAYA/ 10 Aralık 2011/ KUMRU TV



KAYNAKLAR:

(1) –Mehmet Fatsa – Tasavvufta Mekki Yolu

(2) –Bekir AKKAYA- Fizme’yi Tanıyalım- www.fizme.com 
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

Fizmede Bayramı Yaşamak/ Metin Pile

Metin PİLETarih: Cts 26 Eyl 2009 10:25:52 CEST
FİZMEDE BAYRAMI YAŞAMAK

……Ve beklenen gün geldi.

Bugün Ramazan Bayramı. Sabah saatlerinde akın akın camiye koşan cemaat. Camide huşu ve sevinç içinde kılınan bayram namazı. Namaz sonrasında, sabah yelinin estiği, huzur atmosferinde bayramlaşma. Büyükler önde, gençler ve küçükler arkada. Herkesin sevinci gözlerinden, yüzlerinden okunuyor. Bu gün burada küsmek yok, üzüntü yok, sevinç var, mutluluk var. Küçük espiriler patlatılıyor. Ayak üstü sohbetlerde. Dualar ediliyor, bir dahaki ramazana tekrar ulaşmak için. O kadar huzur dolu, sevinç dolu ki , cami yanı, sanki uzaklara giden yakınlarımız, annelerimiz, babalarımız, dedelerimiz bayramlaşmaya gelmiş. Maneviyatın dorukta olduğu günlerden birini daha yaşıyoruz. Bayram sabahı. Şevket Dayının dağıttığı küçük bir şekerle mutluluğumuz perçinleşiyor. Hep bir ağızdan Cami İmam Hatibimiz Kemal Hocanın duasına amin diyoruz. Gökyüzünde yankılanan, Amin, amin……

Evlere dağılıyor, cemaat anne ile eş le dost la bayramlaşmaya. Aynı heyacan ve aynı huzur atmosferi ile.

Bayram var deniliyor, bayram. Dereköyde büyük bayram var. İmkanı olan, işi olmayan Dereköye akın ediyor. Dereköy bayrama hazırlanmış. Organizeler yapılmış. Esnaflar yerlerini almışlar. İnsanlar fındıktan, günlük hayattan bahsediyor. Herkes en güzel elbiselerini giymiş, bayram yerine doğru akın ediyor. Küçüğü, büyüğü, gençi, yaşlısı, zengini fakiri, sanki fizmenin küçük mahşeri. Herkes farklı, ancak Ortak olan ise insanların yüzlerindeki tebessüm, mutluluk ifadesi. Devlet erkanı da orada. Milletvekili, Kaymakam Bey, Cumhuriyet Savcısı, Belediye Başkanları.

Güreşler tertip edilmiş, güreşler yapılıyor. Desdeklenen pehlivanlar candan alkışlanıyor. Alta düştüğü zaman. –Hadi pehlivan göreyim seni. – Tak artık şu sarmayı. – Of be! Nasıl da attı. Diye gönülden geçenler dillere düşüyor. Heyacan dorukta. İnsanlar kumun ıslağına, ayakta durmanın ya da oturmanın sıkıcılığına aldırmadan saatlarce er meydanında. Tepeler dolu, ağaçlar evlerin üstleri dolu. Kuşlar ağaçlar arasında şakırken, fizmeli ile bayramlaşıyor sanki. Serçeler dereköyün üzerinden uçarken, insanları, pehlivanları selamlıyorlar.

Bu bayram organizesini tertip eden heyete teşekkür ediyor ve diyorum ki fizmede, Dereköy de , köyümüzde bayram anlatılmaz yaşanır.
Rabbim, bizleri aynı heyacan, sevinç ve aynı mutluluk ile nice bayramlara ulaştırması dileği ve temennisi ile.  
metin.pile@hotmail.comhttp://www.fizmeli.com
KAYNAK : http://www.fizme.com/index.php?option=com_akobook&Itemid=37&startpage=26
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

Hergele /Şiir / Bekir AKKAYA

BEKİR AKKAYATarih: Paz 18 Oca 2009 21:40:26 CET

HERGELE-ŞİİR-BEKİR AKKAYA

Hiç emek vermedi pahalı sattı.
Yemin billâh etti, çok yalan kattı
Sıkıştığı yerde attı da attı.
Uzaktan göründü bak şu gelene.
Mahalleyi sulandırdı hergele…

*******
Bir camiye gitti, yalandan kıldı.
Bilmediği şeydi, kıldı da kıldı.
Hacı gördü hoca gördü sarıldı.
Fetvayı bastırdı, dağıttı yine.
Mahalleyi karıştırdı hergele.

*******

Ben sizdenim dedi, öteye geçti.
Meyhaneye gitti içti de içti.
Davette yedikçe kendinden geçti.
Sofranın başına oturdu yine.
Kafaları karıştırdı hergele.

*******
Tevbe şükür dedi, yalan konuştu.
Bulduğu kazları yoldu da yoldu.
Ne oradan oldu, ne şurdan oldu.
Güçlü gördüğüne takıldı yine,
Kafaları karıştırdı hergele…

*******
Resmi çıkanları dayımdır dedi.
Hiç helal bilmedi, hep haram yedi.
Ne adam tanıdı, ne dost belledi.
Bir yolunu buldu, yine sahnede.
Mahalleyi karıştırdı hergele.

*******
Bir ora bir bura, hep laf taşıdı.
Ebilerle şakıdı da şakıdı.
Çok şımardı bazen, çok sakarlaştı.
Ettiği tövbeyi bak bozdu yine.
Mahalleyi karıştırdı hergele.

*******

Bazen uçtu uçtu, bazen de sürrtü.
Düne kadar ipsiz, tam bir züğürttü.
Davarda otladı, inekte güttü.
Geçmişi unuttu, şimdi sahnede.
Mahalleyi aşağıladı hergele.

*******

Ne ilkesi belli, ne duruşu var
Oturma özürlü tam da bir hıyar.
Ne saygıdan anlar, ne sözden anlar.
Bacağı amuda, kaldırdı yine.
Mahalleyi utandırdı hergele.

*******
Fitne fesat durmaz eker de eker.
Kulunu çağırır, hep teker teker.
Bulunduğu yere şerrini döker.
Hayırlı bir işte olmadı yine.
Şeytanı da unutturdu hergele.

*******
Üstadı azamlık, almak demektir.
Tıkıştırmak, atıştırmak yemektir.
Çıkardır, paradır cep doldurmaktır.
Hak etmediğini bak aldı yine.
Mahallenin yüzkarası hergele.

*******
Akkaya Bekirim hergele yazdım.
Yazdım yazdım ama az bile yazdım.
Bir e-mail aldım, çok fazla kızdım.
Tevbemi tekraren bozdurdu yine.
Sözümüz bitmedi, bilsin hergele…
Bekir AKKAYA/ KUMRU/Ocak-2009 
kumruhaber@gmail.comhttp://www.kumru.org
Bekir AKKAYATarih: Çrş 21 Oca 2009 14:06:38 CET

DEĞERLİ SİTE YÖNETİCİSİ MEHMET ARŞİN VE SİTE ZİYARETCİLERİ...
GÖNDERDİĞİM ŞİİRİMİ BURADA YAYINLAMA NEZAKETİNDE BULUNAN MEHMET ARŞİNE HUZURLARINIZDA TEŞEKKÜR EDİYORUM...ANCAK ŞİİRİN YAYINLANMASINDAN SONRA BURAYA MESAJ YAZILMAMASI DİKKATİMİ ÇEKTİ VE ŞİİRİM YANLIŞ ANLAŞILMAYA NEDEN Mİ OLDU DİYE DÜŞÜNMEYE VE ÖYLE ALGILAMAYA BAŞLADIM...DEĞERLİ DOSTUM MEHMET ARŞİN, BUNA SEBEP OLUNDUYSA YAYINLANAN ŞİRİMİ BURADAN KALDIRMANIZI TALEP EDİYOR,SİZE VE TÜM ZİYARETCİLERİNİZE SEVGİ VE SELAMLARIMI İLETİYORUM...BEKİR AKKAYA/KUMRU
HÜSEYİN BİR
Nerden: izmir menderes palamutarası
Tarih: Prş 22 Oca 2009 07:20:56 CET

selam Bekir hocam:Sizinle henüz tanışama fırsatı bulamadım ama...herkesin yazdığı şiir,yazı,makale vb.gibi yazılar keşke hep sizinki gibi ders,ibret verici olsa daha güzel olur diye düşünüyorum.Mesaj yazılmaması bir tesadüf olabilir.hiç kimse yazmazsa ben yazarım.... hocam tekrar saygılar selamlar
fizme-kumru@hotmail.comfizme-kumru@hotmail.
hakan
Nerden: ordu
Tarih: Prş 22 Oca 2009 10:30:16 CET

sayın hocam şiiriniz için yanlış anlamadık tamda sizin anlattığınız gibi, yorumladığınız gibi yorumladık.sadece açık adres yok .slm lar
Yildirimsamil BASAYETarih: Sal 27 Oca 2009 19:44:38 CET

merhaba Fizmeli dostlarim..
bilmiyorum ama ben bu deftere yine birseyler karalamistim yine karaliyorum...
sebebi ise burda gördügüm bir siiri bir baska sitede isim ad verek yayinlmak istiyorum..
amacim böyle güzel dizelerin dah cok insanlara ulasmasinive bu arkadasin sesinin dah cok yerlere ulasmasini saglamktir..
Simdiden gösterceginiz ilgi ve alakaya tesekür ederim..bundan sonraki güzel dizelerinizi biizm adrese bekelrimki herkese ulassin ve herkes üstüne düseni alsin diye..

Bekir AKKAYA dostum siirinizi sitemizde yayinliyorum istemzseniz yayindan kaldirabilirim..
Saygi ve muhabetlerimle...
Yildirimsamil BASAYEV 
otukenlireis@hotmail.comhttp://www.korgan.web44.net
Bekir AkkayaTarih: Sal 27 Oca 2009 23:35:11 CET

KardeşimYildirimsamil BASAYE
ŞİİRİMİN BEĞENİLMESİNDEN TABİ Kİ MUTLULUK DUYARIM. İLTİFATLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM...BEĞENDİYSENİZ İSTEDİĞİNİZ YERDE ŞİRİMİ YAYINLAYA BİLİRSİNİZ...SİZDEN RİCAMIZ SİTE ADRESİ VERMENİZ OLACAKTIR...TÜM FİZME SİTESİ ZİYARETCİLERİNE SEVGİ VE SELAMLAR...BEKİR AKKAYA
kumruhaber@gmail.comhttp://www.kumru.orgKAYNAK: http://www.fizme.com/index.php?option=com_akobook&Itemid=37&startpage=41
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©