Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

14 Kasım 2021

Cinsiyet Yoksunu Sapık /Bekir AKKAYA

Yıllardır Kumru’muzda yaşayan birisiyim. Gizli, saklı, kaçak ve köçek bir yanımız yok. Çapsız çapulcuların umduğu gibi kenara çekilerek sessiz ve sedasız duracak bir halimde yok. Her zaman yaptığım ve yıllardır karşıma çıkıp “beni de çek, beni de çek”deyip poz veren mübarekler arşivimde binlerce fotoğraftan bir ikisini yayınlayınca köpürüyorlar.
         Sizler küfüre devam ede durun. Çapsızlığınızın ve yaptığınız kumpasların üzerini örtmek için Kumrumuza gelen misafirlerimize dürüst ve nemuslu insanları olumsuz göstermeye gayrete devam edin. Hala “yalancının mumu yatsıya kadar yanar’ın anlamını öğrenemediyseniz söylenecek söz bundan sonra pek yok.  Palyaçoların boyaları her yerde artık ayakaltlarına düştü.
         Bilmeyenlere  emekli olduğumu hatırlatmak isterim.  Dünün küfürbazları bana hala siyaset yapıyor diye tehdit ve küfür ediyorlar…Devam edin devam. Siz hala ninelerinizin sütleri ile bir şeyler yapma gayreti içerisinde iseniz küfürlerinizde tehditlerinizde beni hiç ırgalamaz. 15 Temmuzdan sonra Sayın Devlet Bahçeli nerede duruyor ise ve nasıl bakıyor ise tam oradayım işte. Sayın Cumhurbaşkanımız ne diyor ise, neye talip ise ben oradayım işte. Hala 15 Temmuzu yok sayarak işi dalga dubaraya getirmeye çalışanlar bundan sonra avuçlarını yalarlar ancak. Artık Türkiye hep 15 Temmuz öncesi ve 15 Temmuz sonrası diye anılacak, yazılacak ve okunacak. Bu okumayı beceremeyenler boş yere eski alışkanlıklarının geri geleceğini hayal etmesinler.
         Gelelim resim ve küfür işlerine.
         Arşivimde olan fotoğraflar ve “Beni de çek, beni de çek”diyenlerin fotoğrafları zamanım oldukça yayınlanacak. Şunun bilinmesini arzu ederim. Kesinlikle bu konularda hiçbir art niyetim olmadığı gibi kimin ne olduğuna dair de hiçbir bilgim de yoktur.
         Ancak bana yapılan küfürler konusu ve ardından yapılan şeytanın aklına dahi gelmeyen küfürler konusunda çok fazla bilgim var. Ayrıca bu konularda elimde epey de belge ve bilgi var.
         Bana yapılan edepsizlikleri, küfürleri ve kumpasları birileri benim unutmamı bekliyorsa boşuna böyle düşünülmesin. Kumpasçıların bu dünyada yaptıkları kupasları yaşamadan ölmediklerini biliyorum. Bu ilahi adaletin bir sonucu. Ancak ben kesinlikle hakkımı helal etmiyorum ve ahirette mutlaka hakkımı kesinlikle alacağım. Bu dünyada en çok üçüncü şahıslara bir iki cümle söylemek isterim. O da şudur. Eğer sizlere bir başkaları ile ilgili doğru ya da yanlış bir bilgi getiren olursa kesinlikle bunları dinlemeyin ve ret edin. Kişilerle ilgili kanaatleri kendileriniz edinin. Aksi takdirde inandığınız Kur’an’a da ters düşersiniz. Ayette “Biri size bir haber ulaştırdığında habere değil haberi getirene bakınız” ayetini unutmamak lazımdır. Geçen günlerde benle ilgili ismi bende saklı üç kişiye yanlış bilgi verildi. Bunu biliyorum. Çok önemsemesem de içimizdeki kumpasçı alçakların tanınmasını her yer ve zamanda deşifre etmek ve bu alçaklara her duam esnasında bela okumak boynumun borcudur. Ancak bu üç kişiye bazı şeyleri insanlık adına ve özellikle de Kumrumuz adına doğru olarak bilgilendirmek isterim. Nasip olursa artık banim için çok ta önem arz etmeyen bazı hususları nakletmenin faydalı olduğunu düşünüyorum.  Nasipse inşallah bu da ileriki zamanlarda bir şekilde gerçekleşecektir.
         Kendileri bir fiil üç gün sonra ellerinden gidecek bir gücü kullanarak ve cahil cühelayı kendi süfli işlerine alet ederek  inandıkları dinin (!) kesinlikle yasak ettiği şu küfürlü  kelimeleri kullanarak benim şahsıma sövenleri önce Allaha ve sonra sizlere havale ediyorum. Allah belalarını versin. Ve inanıyorum ki hep rezil ve rüsvay olarak ömürlerini tamamlayacaklardır.
İşte küfürbaz hocalarının (!) tavsiyeleri ile bana edilen küfürlerden bazıları…  “ ECT- Terbiyesiz, Ahlaksız, Şerefsiz, Arlanmaz,,,, AD – Utanmaz, Arlanmaz, Herif…,  HD- Çakal, Basiretsiz…US – İt, İnsancık…,OO- Görgüsüz, Anasını S…., Hİ- Sapık, Öğretemeyen, Eşek…,EB- İt, Uluyan, Eşşek, Adamcık, Fetöcü, Cinsiyet Yoksunu, Sapık, Seni Temizletmek Lazım…,SS- Yazıklar Olsun,…RS- Yüzsüz, Cahil…AT- İbne…., SB- Edebsiz, İnsan Müsveddesi, Mahluk, Haddini Bil, Hayvan,,,,BZ – Madamcık, Cahil…, KB- Kişilik Yoksunu, Öğretemeyen…, HT – Şerefsiz… SG- Sapık, Namussuz, Şerefsiz…
         Yukarıdaki küfürler direk bana edilen küfürler. Merak ettiğim husus şu acaba diyorum bu küfürler için vaat edilen işler gerçekleştirildi mi ya da küfür edenlere verileceği söylenen istekleri karşılandı mı?
         Bir başka K… isimli küfürbaz bana şöyle diyor “BEKİR EFENDİ AĞZINDAN SALYALARIN AKTIĞINI FARK EDEBİLİYORUM.AMA AKMAYA DEVAM ETSİN,SEN BABA ANNENİN SÖZLERİYLE HAREKET ETME BENCE,BABA ANNEN SENİN BABANIDA YANLIŞ SÖYLEMİŞTİ SANA. KENDİNCE,ADAM GİBİ OL...EN AZINDAN HAYATINDA BİR DAKİKA ADAM GİBİ OL.BAŞKALARININ ŞEYLERİNİ ELİNE ALIP GEZME...
        
“Sıvacı Hamit Küfürbazı da “ Bu adamı tanıyan var mı? 80 darbesinde solcuydu anamıza söverdi, sonra ecevitci oldu,, sonra refahçı oldu,, şimdi akpartici,, içimize gelmiş ajan, siyasetle bir yere gelmeyi yetenek sanıyor, inanman buna, Kumrunun ajanı özünde gomunistir.”
         Yazdıklarım bazılarınıza ilginç gelebilir. Toy ve delikanlılardan da bazı söz ve davranışlar söylenebilir.
         Ya sırrı “zır” edip bütün bu günahın içine batan ve insanları birbirine düşüren çukurlara ne denilmelidir?
         Ya yalan içine yalan katıp hak ve hukuk tanımayıp ta durumunu ve konumu bilmeyen cahil ve cühela kişilik yoksunu dipsizlere ne demeli?
         Beni yılın bilmem neyi  ilan edip ardından verilen teneke parçasını ödül diye yalan uydurup herkesin aldığı teneke parçasını sadece  beni aldı diye ilan edip arkamdam küfür edenlere ne demeli.
         Bana verilen tenekeden alıp ta almadım diye yalan söyleyenlerin ALLAH BELALARINI VERSİN.
         Yılın bilmem neyi seçilmediğim halde beni yılın bilmem nesi diye ilan edenlerin de ALLAH BELASINI VERSİN.
         Ne oldu şimdi. Düşmedim. Allah kimseyi de düşürmesin. Sizin bu kumpasları yapmanız esnasında benim çok güzel işlerim oldu şükrolsun.
         Annemi inandığım öbür dünyaya en güzel şekilde uğurladım. Sizler kumpas çevirirken ben hastane bahçelerinde sabahladım.
         Kumpasçılar ve filimciler hariç taziyeye yüzlerce insan iştirak etti. Hepsinden Allah Razı olsun.
         Çok geçmeden oğlumun düğününü gerçekleştirdim. Kumpasçılar ve filimcileri davet etmedim ve düğünüme binlerce insan katıldı. Allah hepsinden razı olsun.
         Yine bu zaman zarfında Tüm Türkiye’yi dolaştım. Artvin’den Edirne’ye, Adana’dan Sinop’a ve Mardin’den İzmir’e gezmedik yer bırakmadım. Şimdi ise yurt dışına çıkmayı düşünüyorum…
         Kumpasçılar kumpaslarına devam ede dursun. Ama 15 Temmuz’u da akıllarından hiç çıkarmasınlar…Öğrendik ki, KUMPAS KURANLARA EN BÜYÜK KUMPASI CENAB-I ALLAH KURUYOR…
         Son bir not : Yazmaya devam edeceğim…

         Bekir AKKAYA / 09/01/2018/KUMRU

©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

Cinsiyet Yoksunu Sapık /Bekir AKKAYA

Yıllardır Kumru’muzda yaşayan birisiyim. Gizli, saklı, kaçak ve köçek bir yanımız yok. Çapsız çapulcuların umduğu gibi kenara çekilerek sessiz ve sedasız duracak bir halimde yok. Her zaman yaptığım ve yıllardır karşıma çıkıp “beni de çek, beni de çek” deyip poz veren mübarekler arşivimde binlerce fotoğraftan bir ikisini yayınlayınca köpürüyorlar.
         Sizler küfüre devam ede durun. Çapsızlığınızın ve yaptığınız kumpasların üzerini örtmek için Kumrumuza gelen misafirlerimize dürüst ve nemuslu insanları olumsuz göstermeye gayrete devam edin. Hala “yalancının mumu yatsıya kadar yanar’ın anlamını öğrenemediyseniz söylenecek söz bundan sonra pek yok.  Palyaçoların boyaları her yerde artık ayakaltlarına düştü.
         Bilmeyenlere  emekli olduğumu hatırlatmak isterim.  Dünün küfürbazları bana hala siyaset yapıyor diye tehdit ve

Kumpasçıların Allah Belasını Versin /Bekir AKKAYA

Ah keşke herkes kendi işini kendi görebilse ya da görevli kurum ve kuruluşlar hakkı ile üzerlerine düşen vazifelerin ehli olsa da adil bir şekilde görevlerini yapsa ya da yapabilse.
            İyi niyetinden zerre kadar kuşku duymadığım bir güzel insan başıma örülen bazı ibnelikleri duymuşta beni aramıştı. “Yardıma hazır olduğunu ve benim karşı karşıya kaldığım ibneliğe dur diyeceğini” söylemişti. Yine devamla bir bürokratın beni arayacağını ve bana her türlü yardım yapacağını ifade etmişti.  Denildiği gibi ilgili büyük adam telefonla beni aradı ve benden bilgi aldıktan sonra durumu halledeceğini söyledi.  Çok ta ciddi bir lisan kullandı. Kumrumuzdan böyle diplomatik birilerinin çıkması beni epey gururlandırdı.
            Benim derdimi dert edinen o güzel insan ben talep etmediğim halde benimle ilgili talepte bulunduğu insanın bana iyilik ya da kötülük mü yaptığını şu anda bilmiyor. Ben de kendilerine öncesinden olduğu gibi hiç bilgi vermedim.
            Beni üç beş kez telefonda arayan Kumrumuzun bu büyük bürokratı(!)  Kumru’ya gelince beni görünce yol değiştirdi. Telefondan uzaktan aldığı talimatı yerine getirmek için epey kibar bir o kadar rol yapan üstadımız hazretlerinin(!) ara sokakta karşısına çıkarak büyük harflerle bir “HOŞ GELDİNİZ” dedim. Afalladı afallamasına da “HER HALDE BENİ TANIMADINIZ, BÜYÜK YERLERDEN GELİNCE İNSANIN BOYU BAYAĞI MİNARE KADAR FİLAN OLUYOR, YUKARIDAN DA ADAM GÖZÜKMÜYOR.” Deyince biraz dalgın olduğunu ifade etti. Simsiyah bir yüzü olmasına rağmen “yüzü ateş gibi kıpkırmızı” oldu.
            Aslından kocaman bir bürokrat illa da birilerine yaranmak için yapmak istediği iyilik ya da kötülükle ilgili bilgileri yalancılardan, kırk ayaklardan, kişiliksizlerden almamalı ya da gücünün yetmediği, kapasitesinin ulaşamadığı hususlara burnunu sokmamalı idi. Ama soktu. Bu sokulma hali başlangıçtaki derinlik imajı bende tam dibe vurdu.
            Görülmüştür ki, “Klavuzu karga olanın burnu boktan çıkmaz.” İnşallah ben yanılırım.
            Benim işlerimi soruyorsanız gayet tıkırında. Nasipsizlere ve çapsızlara bugüne kadar hiçbir ihtiyacım olmadı, Allah’ım bundan sonra oldurmasın.
            Size bir öneri; Sakın tiyatro izlemeyi ihmal etmeyin. Sahnede olup biten her hadisenin arkasında bir "bit yeniğinin" ötesinden bir "bok yeniği" var.
            Bu hafta iki film birden izledim. Biri buğday diğeri de Ayla…
            Tiyatroda “İbneler Geçidini Sakın Kaçırmayın”  Benim gibi bir adama bile ibnelik yapan bu çakallar öbür dünyada bana da sorulacak. Şimdiden ilan ediyorum ki, hak ve hukukun ötesinde Allah kumpasçıların belasını versin. Allah nesillerini kurutsun. Allah çoluçocularını mahvuperişan etsin. Yarabbim bunlar cok kalleş ve sahtekar bunları helak et. (Amin)

            Bekir AKKAYA/ 07.01.2018/KUMRU
*******
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©© Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©

Kumpasçıların Allah Belasını Versin /Bekir AKKAYA

Ah keşke herkes kendi işini kendi görebilse ya da görevli kurum ve kuruluşlar hakkı ile üzerlerine düşen vazifelerin ehli olsa da adil bir şekilde görevlerini yapsa ya da yapabilse.
            İyi niyetinden zerre kadar kuşku duymadığım bir güzel insan başıma örülen bazı ibnelikleri duymuşta beni aramıştı. “Yardıma hazır olduğunu ve benim karşı karşıya kaldığım ibneliğe dur diyeceğini” söylemişti. Yine devamla bir bürokratın beni arayacağını ve bana her türlü yardım yapacağını ifade etmişti.  Denildiği gibi ilgili büyük adam telefonla beni aradı ve benden bilgi aldıktan sonra durumu halledeceğini söyledi.  Çok ta ciddi bir lisan kullandı. Kumrumuzdan böyle diplomatik birilerinin çıkması beni epey gururlandırdı.
            Benim derdimi dert edinen o güzel insan ben talep etmediğim halde benimle ilgili talepte bulunduğu insanın bana iyilik ya da kötülük mü yaptığını şu anda bilmiyor. Ben de kendilerine öncesinden olduğu gibi hiç bilgi vermedim.
            Beni üç beş kez telefonda arayan Kumrumuzun bu büyük bürokratı(!)  Kumru’ya gelince beni görünce yol değiştirdi. Telefondan uzaktan aldığı talimatı

Türkiye’nin guguk kuşları /Kamil ÇAYIR/ İbrahim Çeçen Ünv. İslami İlimler Fakültesi Araştırma Görevlisi

Dikkat : Bu yazı  11.07.2015  15:26  tarihinde (STAR GAZETESİ) de yayımlanmıştır.

Guguk kuşunun hikâyesini okuyup, üstüne bir de sosyal medyadan belgesel videosunu izleyince, şu an yaşananları da göz önüne alarak Türkiye’de yetiştirdiğimiz/yetiştirilen insan cinsinden olan guguk kuşları geldi gözümün önüne. Buyrun, birlikte bakalım.

Nahl suresi 66 ve Müminun suresi 21. ayetinde Yüce Allah “Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır.” buyuruyor. Gerçekten de dikkatli bir şekilde baktığımızda etrafımızda bulunan canlılardan birçok ders ve ibret alabilmek mümkün. İşte bunlardan biri de, kuşlar aleminin en üçkağıtçı, üşengeç ve aldatıcı üyelerinden biri diye tabir edilen guguk kuşu olsa gerektir.

Guguk kuşu, yumurtlama

zamanı geldiğinde kendini gizleyerek yuva yapan çiftleri gözler. Gözüne kestirdiği, yavrusunu başkalarına muhtaç etmeyeceğine inandığı bir kuşun yuvasına giderek oradaki yumurtalardan birini atar ve yerine, oradaki yumurtanın mükemmel bir kopyası olan kendi yumurtasını bırakır. Öyle ki, hangi kuşun yuvasına yumurtasını bırakacaksa kendi yumurtasını da o kuşun yumurtasının renk ve desenine göre yumurtladığı da söylenmekte. Böylelikle işin zor kısmını üvey annenin sırtına yükleyerek beklemeye koyulur. Dışarıdan bakıldığında bırakılan yumurtanın diğerlerinden farklı olduğu fark edilse de üvey anne bunu anlayacak kadar zeki değildir, bundan habersiz kuluçkaya yatmayı sürdürür.

Guguk kuşunun yumurtası genelde ev sahibi yumurtalardan önce civciv çıkarır. Çıkan civciv daha gözleri açılmamış ve tüyleri bile çıkmamış haldeyken sanki öğretilmiş gibi yuvada bulunan diğer yumurtaları aşağı atar. Amaç; hiçbir şeyden haberi olmayan zavallı annenin yavrularına bakma içgüdüsünden yararlanmak ve kendisinin diğer yumurtadakilere olan farklılığının ortaya çıkmasını önlemek. Bu hususta şu da bilinmelidir ki; şayet bir yuvada iki veya daha fazla Guguk kuşu yumurtası olursa ilk çıkan yavru daimi surette -kardeşi bile olsa- diğerlerine yaşama şansı vermeyecek ve yuvadan atacaktır.

Artık bu yavru, yuvanın tek sahibidir ve üvey anne tüm dikkatini ona vermiştir. Yavru guguk kuşu getirilen her şeyi yiyerek hayret verici bir hızla büyür. Üvey anne, her ne kadar kendisine benzemese de bu yavruyu beslemek konusunda içgüdüsüne karşı koyamaz ve bu yavruya o kadar iyi bakar ki; üç hafta sonra neredeyse bu küçük yavru üvey annesinin dört katı ağırlığa ulaşır. Ayrıca bu Guguk kuşunu sadece yuva sahibi üvey anne-babanın beslemesinin yanında, ağzını geniş bir şekilde açarak devamlı ötmesi, kendini acındırması sonucu yakın çevrede bu çığlıklara kayıtsız kalamayan diğer anne babalar da besler. Altı hafta sonra da -genellikle yuvayı da dağıtarak- yuvadan ayrılıp eş aramaya çıkar. Kısaca Guguk Kuşu’nun ibretlik hikâyesi böyle.

‘Üvey anne’ olduk

Guguk kuşunun hikâyesini okuyup, üstüne bir de sosyal medyadan belgesel videosunu izleyince, şu an yaşananları da göz önüne alarak Türkiye’de yetiştirdiğimiz/yetiştirilen insan cinsinden olan guguk kuşları geldi gözümün önüne.

Zaafiyetlerimizi, hassasiyetlerimizi en ince noktasına kadar bilen, yıllardan beri bizi gözetleyen bir yabancı tarafından, çile ve zorluklarla ördüğümüz yuvamızın içine bırakılan guguk kuşları. Daha ilk filizlenme dönemlerinde rakiplerini teker teker tasfiye ederek yuvanın tek sahibi haline gelmeye çalıştığı, yuvanın asıl sahiplerinin içeriden ve dışarıdan uğradıkları operasyonlarla daralma sürecine girerken, malum kuş ve avanelerinin nasıl semirildiği, genişlediği, büyüdüğü ehlince malumdur. Bu konuda, 8 yıllık kesintisiz eğitimle İmam hatip neslinin köküne kibrit suyunun dökülmesi, 1700’ün üzerinde Kur’an Kursunun kapısına kilit vurulması gibi olumsuz gelişmeler karşısında, o süreçlerden itibaren büyüme trendine giren grubun durumu anlamak isteyenler için çok şey anlatır. Ayrıca kendilerine rakip olması muhtemel kurumlara, kendilerinin önünün açılması için gerek içeriden gerek dışarıdan nasıl operasyonlar yapıldığı da yine ehlince malumdur.

Aslında hepimiz besledik bu guguk kuşunu; gönülden ve isteyerek. Bir anne şefkatiyle, tabiri caizse, yemedik yedirdik, giymedik giydirdik. Bunlar “alnı secdeli insanlar, bunlardan zarar gelmez” diyerek verdik kurbanlarımızı, zekâtlarımızı, fitrelerimizi. Başkası kazanacağına bunlar kazansın diyerek, zararımıza da olsa bunların işyerlerinden alışveriş yaparak kendi ellerimizle büyüttük. İstedikleri bir tarafa, istemedikleri halde de biz destek olduk, yardım ettik bunlara. “Hizmet” yapıyorlar diye Allah rızası için verdiğimiz “himmet”lerin, Kıbrıs kumarhanelerinde, köpük partilerinde nasıl “hezimete” dönüştüğünü şimdi daha iyi müşahede ediyoruz.

Sadece sesi/konuşması/ağlamasından etkilendiğimiz için tutup evimizin baş köşesine özenle kondurmuştuk guguk kuşlu saatlerimizi. Fakat en mahrem görüntülerimizi kaydettiğini, konuşmalarımızı kayıt altına aldığını tahmin edemedik.

Ve nihayet gün gelip, iyice beslendikten ve semirildikten sonra Türkiye yuvasını dağıtmak istemiş olmasına da şaşırmamak gerekir bu Guguk kuşlarının, çünkü yapısı böyle, iyice beslendikten, büyüdükten sonra yuvasını dağıtmak bunların hücrelerine kadar işlemiş huyları.

Bu ‘hizmet’ kime?

Anavatanında en son 1999 yılının Mart ayında görülen Guguk Kuşu’nu biz ürküttük sanmıştık ama ‘asıl yuvasına/vatanına’ gittiğini o günlerde bilememişiz. Yeni yeni anlıyoruz şimdi. Sağlık sorunları için gitti demişlerdi o zamanlarda ama sağlıkta devrimin yapıldığı şu son yıllarda yine aramızda göremedik. Hz. Peygamber gibi hicret etti demişlerdi: “Çok sevdiği memleketi kendisine vahşet-zar (?) haline getirildiği için insanlığın sığınağı olan bir diyara (?), medeniyete (?) hicret.”

Oysa Hz. Peygamber’in hicreti bunların hicretine hiç benzemiyordu. Hz. Peygamber öncelikle sıkıntı altında ezilen, eza ve cefa gören arkadaşlarını göndermiş, en sona da Hz. Ebubekir ile kendisi hicret etmişti. Bunlarda ise önce kendileri, ileri gelenleri hicret etmiş, alt tabakalar ise kendi başlarına bırakılmıştı bu vahşet-zar (!) memlekette. Hiçbirinin aklına da “bu nasıl hicret?” demek gelmemişti anlaşılan. Hem ictihad makamı görüp bu makamın ictihadlarından “vahşet-zar” diyerek kaçmak ne demek?”Allah bana şefaat etme yetkisi verirse ilk şefaatimi ona yaparım” dediği kişiyi terkedip gitmek de tabi ayrı bir garabet.

Hz. Peygamber hicretinden 10 sene sonra tekrar dönmüştü Mekke’ye ama bunlar 16 yıl geçmesine rağmen bir türlü dönmek bilmiyordu. Hem ülkenin en yetkili ağzından hususi davet alabilecek derecede güzel gelişmeler olmuştu ama yine de gelmek istemiyorlardı. Onların Anavatanlarının orası olduğunu, bizim yuvamıza besletilmek için bırakıldığını işte şimdi daha iyi anlıyoruz.

Yaptıklarına “Hizmet” diyorlardı ama bu hizmetin ‘neye’ ve ‘kime’ hizmet olduğunu bilemiyorduk. Evet, ortada bir hizmet vardı ama meğer bu Türkiye ve Müslüman düşmanı lobilere, otorite’ye (!) yapılan bir hizmetmiş. Eğer ‘hizmet’ İslam’a ve Müslümanlara olsaydı Taif’te taşlandıktan sonra bile “Rabbim, gazabına uğramayayım da çektiğim mihnetlere, belalara aldırmam” diyen Hz. Peygamber gibi tüm sıkıntı ve zahmetlere karşın mücadeleyi sürdürmek, kaçıp gitmemek gerekirdi.

Saklanmış guguk kuşları

Tarık Bin Ziyad gibi, İspanya sahiline ulaşıp, arkasında düşman gibi deniz, önünde deniz gibi düşmanı görünce geri dönmeyi, kaçmayı değil, gemileri yaktırmayı gerektirir bu ‘hizmet’. Ömer Muhtar gibi, idam sehpasına çıkarken bile “Ey huzura ermiş nefis, Razı edici ve Razı edilmiş olarak Rabbine dön” ayetini düstur edinerek, ABD’ye değil, Rabbine dönme kararlılığında olmayı gerektirir hizmet yolunda olmak. Rus başkumandanın karşısında ayağa kalkmadığı için divan-ı harbe verilince “Bunların idam kararı ebedi aleme seyehat etmem için bir pasaport hükmündedir, idam olunsam bile milletimin kalbinde yer edeceğim” diyen Bediuzzaman gibi her zaman ve mekanda dik durabilmektir ‘hizmet’. Süleyman Hilmi Tunahan gibi “hizmet muvaffak olsun da varsın yerimiz caminin papuçluğu olsun” anlayışında olarak, Pensilvanya malikanelerine, köşklerine değil, caminin papuçluğuna razı olmaktır gerçek hizmet.

Şükürler olsun ki “hizmet (!)”in farkına, bizi tam anlamıyla “hezimet”e uğratmadan önce, yuvayı dağıtmadan önce varabildik, ya varamasaydık?

İşte şimdi önümüzde bizi bekleyen çok önemli ve o derecede can alıcı bir husus var: Her ne kadar “takiyye” diyerek olağanüstü bir şekilde kendilerini kamufle etmeye çalışsalar da, yuvamıza bırakılan diğer Guguk kuşlarını araştırıp bulmak. Bunun yolu da aslında çok basit; İmandan aldığımız bir ferasetle, “Kur’an ve Sünnet” laboratuvarında, “Vatanseverlik” kabında bu yumurtaları bir DNA testine tabi tutmak, ve test sonucunda da, ne olursa olsun, kim olursa olsun ve ne kadar zor gelirse gelsin o yumurtayı yuvadan çıkarıp atmak.

Son olarak meraklılarına bir not: “One Flew Over the Cuckoo’s Nest” özgün adıyla 1975 yılında ABD’li yapımcı ve yönetmenler tarafından beyaz perdeye uyarlanan “Guguk Kuşu” filmi, En iyi Erkek oyuncu,  En iyi Film, En iyi Yönetmen ve En iyi Uyarlama dallarında Oscar almış. Tüm zamanların en iyi filmleri arasında üst sıralarda.

Filmini değil ama gerçeğini izlemek 40 yıl sonrasına kısmet olsa da gerçekten iyi bir oyunculuk, iyi bir film ve iyi bir uyarlama olduğuna şüphemiz kalmadı diyebiliriz.

Dikkat : Bu yazı  11.07.2015  15:26  tarihinde (STAR GAZETESİ) de yayımlanmıştır.

Kamil ÇAYIR/ İbrahim Çeçen Ünv. İslami İlimler Fakültesi Araştırma

kamilcayir@gmail.com

KAYNAK :https://www.star.com.tr/acik-gorus/turkiyenin-guguk-kuslari-haber-1043112/


............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Türkiye’nin guguk kuşları /Kamil ÇAYIR/ İbrahim Çeçen Ünv. İslami İlimler Fakültesi Araştırma Görevlisi

Dikkat : Bu yazı  11.07.2015  15:26  tarihinde (STAR GAZETESİ) de yayımlanmıştır.

Guguk kuşunun hikâyesini okuyup, üstüne bir de sosyal medyadan belgesel videosunu izleyince, şu an yaşananları da göz önüne alarak Türkiye’de yetiştirdiğimiz/yetiştirilen insan cinsinden olan guguk kuşları geldi gözümün önüne. Buyrun, birlikte bakalım.

Nahl suresi 66 ve Müminun suresi 21. ayetinde Yüce Allah “Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır.” buyuruyor. Gerçekten de dikkatli bir şekilde baktığımızda etrafımızda bulunan canlılardan birçok ders ve ibret alabilmek mümkün. İşte bunlardan biri de, kuşlar aleminin en üçkağıtçı, üşengeç ve aldatıcı üyelerinden biri diye tabir edilen guguk kuşu olsa gerektir.

Guguk kuşu, yumurtlama

NARİNİM/A.Alper Zorlu'dan Bir Türkü....

A.Alper Zorlu'dan 2014 yılında Teşekkür yazısı...
Çalışması süper Olmuştu ve ben yayımlamıştım...
NARİNİM TÜRKÜSÜ MUHTEŞEM BİR SES. DİNLEYİN....

NARİNİM/A.Alper Zorlu'dan Bir Türkü....

A.Alper Zorlu'dan 2014 yılında Teşekkür yazısı...
Çalışması süper Olmuştu ve ben yayımlamıştım...
NARİNİM TÜRKÜSÜ MUHTEŞEM BİR SES. DİNLEYİN....

İki Yaşam Bir Beden (BU FİLMİ İZLEYİNİZ!)