Koca bir malikanenin en küçük odası benimkiydi. Burası benim odamdı. En sevdiğim posterleri astım duvarlarıma. En sevdiğim oyunları raflarıma dizdim. Hatta odam küçük bir havuzu olan yeşil bir bahçeye bakıyordu. Güneş doğduğunda ışıklarıyla ilk benim odamı yıkardı. Bir gün kabına sığmaz oldum. Cılız bedenim irileştikçe odam sıktıkça sıktı beni. Malikanenin kuzeybatısında oturan bay çok bilmişle odamızı birleştirmeye karar verdik. Aradaki duvarları yıkıp, yalnızlıklarımızı arka bahçeye gömdük.Çekip aldım odama, hayata dair gizemli başka ne varsa. Yan odada oturan şehvetle tanıştım. Hayatım 16’sında ele avuca sığmayan heyecanlara gebe yaşadı. Odamı bu kez şehvetle paylaştım. 10 metrekarelik minik odam gittikçe büyüdü. Boyum uzadı, yaşım ilerledi, bilgim arttı ve bu büyük malikaneyi daha yakından tanıdım. Odam demek istemiyorum çünkü artık 3 kişiyiz.
Odamızın güney cephesinde oturan büyük bir kalabalık en yakın komşumuzdu. Arada bir ‘Gooooooool’ diye bağırıyorlardı. Merakımıza yenildik. Odalar kapıları yediği için bizde odanın duvarlarını yıktık. Artık koca bir aileydik. Bilgi, ihtiras, şehvet, hırs, heyecan, adrenalin, gelecek derken küçücük odam büyük bir hane oldu. Koca bir malikanede daha yıkılacak çok duvar, tanışılacak çok komşu, bilinmesi gereken çok gizem vardı.
Annemin ninnileriyle başlayan müzik aşinalığım, yan komşum oldu. Duvarları, ritim eşliğinde şarkı söyleyerek yaktık. Kulağımdan eksik olmayan ritimle yaşamak oldukça keyifli hale geldi. Heyecanım, merakım hep mutlu odalarla karşılaştırmadı beni, malikanede bulunan güneş görmeyen kör odaları, rutubetten çürümüş yosunlu mekanları gördüm. Hatta iniltisini duyduğumda




