Nedense bizde kel
ölür sırma saçlı, kör ölür badem gözlü olur. Belli bir görevi deruhte etmiş
insanları daha hayatta iken taltif etmeyi nedense pek beceremeyiz. Belki de bu
bizim izzet-i nefsimize dokunur. Kim bilir... Bu yazımızda, Cumhuriyet
döneminin belli bir zaman diliminde Kumru’nun kırsal kesiminde, sadece halkın
desteğiyle din hizmetlerini -rıza-i Bârii için- yürüten isimsiz kahramanlar
adına layık, şimdilik ömürlerinin sonbaharını yaşayan veya bir kısmı vefat
etmiş olan din adamlarımızı konu edindik.
Bir kısmıyla yaptığımız röportajlarda o
Anadolu toprağının samimiyet ve tevazularını taşıyan bu hocalar, kendi
dönemlerinde yüzlerce talebenin din, vatan, millet sevgisiyle tanışmasına
vesile olmuş, ilmihal bilgilerini bir sonraki nesle bizzat yaşayarak aktarmış,
adab-ı muaşeret kurallarını gelenekle yoğurarak köy gençliğinin gönüllerine
nakşetmişlerdir.
Yer yer köylünün sıhhat problemleriyle,
köylü arasında olan kavgalarda hakemlik yapma işleriyle, gençlerin düğün
törenlerinde, insanların cenaze, mevlid işleri, Ramazan ibadetleri, askerleri
uğurlama törenleri, kurak duaları gibi umumun katıldığı yerlerde hep ön
saflarda yer tutup halka önderlik etmişlerdir.
Kendileriyle yaptığımız röportajlarda
hemen hemen çoğu bu hizmeti gönül hoşluğu ve Allah rızası için yaptıklarını
açıkça belirtmişlerdir. Bugün bile kırsal kesimde pek çok din hizmetini,
üzerlerine düştüğünde yerine getirmekte tereddüt etmemekte olan din adamlarımızın
hiç olmazsa hatıralarının yazılması fikri bizi böyle bir yazı yazmaya sevketti.
İnsanlarımızın yetişmesinde böylesine emeği geçmiş büyüklerimizi hayırla yad etmek ve bir
sonraki nesli bu insanların varlığından haberdar etmek aslında bizim gibiler
için bir vazife olmalıdır. Hocalarımızın bir kaçıyla yüz yüze konuştuk,
röportaj yaptık, hatıralarını dinledik, özlemlerini tazeledik, geleceğe yönelik
umutlarını keşfetmeye çalıştık.
Yazı okunduğunda da anlaşılacağı gibi
mezkür din adamlarımızın hemen hemen tamamına yakını zamanın zor şartlarında
okumuş, fakirlik ve cehaletle boğuşmuş, yer yer devrin hükümetlerinin
baskılarıyla da yüz yüze gelmişlerdir.
Yaş itibarıyla en büyükleri olan Osman
Zengince Hoca ile yaptığımız röportajın metni aşağıdadır:
...
Yer: Ordu / Kumru –Karaağaç Köyü
Alan Mah. Osman Hoca’nın evi. Tarih - 08.02.2001.
Ahmet: Hocam kendinizi tanıtır
mısınız?
Hoca: 1929 yılında dünyaya
gelmişim. Babamın adı Mehmet Ali, annem ise Şahsene’dir. Ordu ili Kumru ilçesi
Karaağaç köyü Alan mahallesinde doğmuşum.
A: Hocalarınız kimlerdi efendim,
hangi hocalardan hangi dersleri okudunuz?
Hoca: Efendim bed’i besmeleye
Basri Hoca’da başladım. İlk okumaya ise Fizme Köyü’ndeki Tekkeli Recep Hoca’da
başladım. Sonraki dönemlerde Nutkullo Hafız’da tecvid dersleri aldım. Tısko
Mehmet (Bice) den okudum. Yine Gölköylü Şükrü Hoca ile Hacı Mehmet Hoca’dan da
dersler aldım. Bu hocalarımızdan daha çok, günün şartları icabı, genel olarak
öğretilen Kur’an dersleri aldık. Namaz surelerini öğrendik. Kur’an’ı kıraatle
güzel okumak için tecvid dersleri aldık.
A: Hocam yaklaşık kaç yıl
okudunuz?
Hoca: Normal olarak on beş yıl
kadar okudum. Ancak bizim dönemimizde mektep denilen köy çocuklarının topluca
özellikle kış mevsimlerinde okudukları yerler vardı. Bunlar daha çok ahşap
yapılı yerler olup kız ve erkek çocukların birlikte fakat kendi aralarında aynı
sınıfta ayrı bölmelerde ders okudukları yerlerdi. Bu mektepler de daha çok her
yıl iki veya