2 Ocak 2008

HASET-Faruk Ana-Mesudiye Müftüsü/www.kumrudingordernegi.org

Haset; Bir nefsin, başkalarının sahip olduğu (sağlık, zenginlik, güzellik, beceriklilik, saygınlık, başarı gibi) bir nimeti, mevkii, makamı, üstün sayılabilecek bir vasfı çekemeyerek, o özelliğin, o özelliğe mazhar kişiden alınmasını ve yok olmasını istemektedir. Haset, dilimizde kıskançlık, çekememezlik, gözü götürmemezlik olarak ifade edilir. Haset, insanları mutsuz ve huzursuz eden manevi bir hastalıktır. Mekânı kalptir. Kalbe kor gibi düşen bir ateşe benzer. Bu ateşe gönlünü kaptıran kimse hem kendi rahatını bozar, hem de başkalarını rahatsız eder, hem de Allah’ın takdirine rıza göstermediği için günahkâr olur. Kıskanmak, çekememek, başkasında olan sağlık, zenginlik ve benzeri nimetlerden dolayı rahatsız olarak o kişiden o nimetin gitmesini istemek; kalpte bulunan ve insanı kötülüklere sürükleyen en önemli ve gayri ahlâkî özelliklerden,
hastalıklardan birisidir. Haset, bilgisizlik ve tamahkârlığın birleşmesinden, kaynaşmasından doğar. En çok da dost, tanıdık ve akrabalar arasında kendisini gösterir. Haset, çirkin huyların en zararlılarındandır. Herkeste bulunmakla birlikte dereceleri farklıdır. Kimi insanda haset duygusu bir an için gelip gider, kiminde ise iyice yerleşir, bütün benliğe hâkim olur ve gittikçe artar. İşte asıl üzerinde durulması gereken ve tehlikeli olan haset sonuncusudur. Haset, yani başkasının elinde bulunan bir nimetten hoşlanmayarak onun yok olmasını istemek haramdır. Ancak bir fâcir veya kâfirde bulunup fitne uyandıran, insanlar arası ilişkilerin bozulmasına, herkese eziyet edilmesine neden olan nimetin ortadan kalkmasını istemek, bundan hoşnut olmamak haram ve günah değildir. Çünkü onun yok olmasını istemek bir nimeti çekemeyerek yok olmasını istemek değil; bir fitne ve zulüm aracının ortadan kalkmasını istemek demektir. Yüce rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde, sevgili peygamberimiz de hadis-i şeriflerinde Mü’minlerin birbirlerine haset etmelerini yasaklamaktadır. Hasedin haram olmasının sebebi Allah’ın kullar arasında yaptığı taksim ve takdire razı olmamayı, teslimiyet göstermemeyi ifade etmesi ve Kur'ân’da ifade ettiği gibi kâfirlerin özelliklerinden birisi olarak sayılmasıdır: "size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır," size bir kötülük dokunsa, ondan ötürü sevinirler" (âlu imran, 3/120). Ehl-i kitabın içlerindeki hasetlerin kendilerini nasıl bir yola sürüklediği de şöyle anlatılmaktadır: "kitap sahiplerinin çoğu, gerçek kendilerine belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasetten ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler" (el-bakara, 2/109). Kendilerine kitap ve ilim geldikten sonra insanların birbirlerine düşmelerinin sebebi de haset olarak ifade edilmiştir: "onlar kendilerine ilim geldikten sonra sadece azalarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belli bir süreye kadar (azabın ertelenmesi hakkında) rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilir (işleri bitirilir)di" (eş-şurâ, 42/14). HASEDİN SEBEPLERİ
Hasedin ortaya çıkmasına birçok sebepler vardır. Bunların başlıcaları şunlardır:1. Düşmanlık ve kin gütme: Bu, hasedin en önemli sebeplerinden birisidir. Kur'ân'da şöyle buyrulmaktadır: "onlar sizinle karşılaştıkları zaman "inandık" derler. Kendi başlarına kaldıkları zaman size karşı öfkeden parmaklarını ısırırlar. De ki, "öfkenizden ölün. Şüphesiz Allah göğüslerin özünü bilir" (âlu İmran, 3/119). Böyle kin ve düşmanlık sebebiyle ortaya çıkan haset çok kere çekişme ve kavgalara da yol açar, hayat boyunca devam eder, hileli yollarla nimetin izalesine gidilir, insanın şerefi ile oynanır ve gizli işlerinin açığa çıkarılması için çaba harcanır. 2. Teazzuz: Bir kişinin üstünlük taslaması karşısında diğer bir kişinin ağırına gitmesidir. Kişinin, emsallerinden, mevki, ilim veya servet sahibi olan birisinin kendisine karşı kibirlenmesi halinde bunu hoşgörü ile karşılayamadığı için haset etmesidir. 3. Kibir, Büyüklenme: Doğrudan doğruya kendisinin kibirlenmesinden, karşısındaki insanı küçük görüp onu kendine hizmet etmesi ve bütün arzularında kendi emrinde olması isteğinden kaynaklanan haseddir. Müşriklerin "Kur'ân iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi" (ez-zuhruf; 43/31), demeleri böyle bir hasedin ifadesidir. 4. Şaşkınlık ve Hayranlık: Kur'ân, geçmiş ümmetlerden bahsederken, onların kendileri gibi bir insanın risâlet, vahiy ve Allah’a yakınlık gibi bir mevkiye ulaşmasına şaştıklarını ve bunun sonucu olarak haset ettiklerini anlatır: "siz de bizim gibi birer insansınız" (yâsin, 36/15); "bizim gibi iki insana mı inanacağız?" (mü'minun, 23/47) ve "kendiniz gibi insana itaat ederseniz hüsrana uğrayacağınızdan hiç şüphe yoktur" (mü'minun, 23/34). 5. Amacına Ulaşamama Korkusu: Kişilerin belli bir amaca ulaşmak konusunda birbirine üstünlük sağlama arzularına dayanır. Diğerinin amacına ulaşmasına yardımcı olan her nimet, diğeri için bir haset kaynağıdır. 6. Makam ve Mevki Sevgisi, Önderlik İsteği: Sözgelimi bir kimsenin bir ilim dalında parmakla gösterilen tek adam olmayı istemesi, bu konuda kendisine rakip olabilecek veya göz diktiği yere ulaşmış kimselere haset etmesinin başlıca nedenidir. Sürekli övülmek ve üstün gelmek isteğinde olan kimse,
 "işte bu adam kendi sahasında zamanın en büyüğüdür, eşi ve benzeri yoktur" denildiğinde nasıl sevinirse, başka bir kimsenin kendisine ortak gösterilmesi, yerini alması hafinde de kıskançlık duyar, haset eder. 7. Kötü Huyluluk ve Allah'ın Kullarına Verdiği Nimetlere Karşı Cimrilik: Kişinin mal, önderlik sevgisi ve derdi olmamakla birlikte; ona Allah’ın nimetler verdiği, iyi huylarla donattığı bir kimseden söz edilince bundan rahatsız olur, haset eder. Buna karşılık birisinin içinde bulunduğu zorluk ve çektiği sıkıntılardan söz edildiğinde de sevinç duyar. Böylesi kimseler başkalarının kötü durumda olmalarını sever ve Allah’ın lütuflarına karşılık cimrilik gösterirler.
HASEDİN DERECELERİ
Haset başlıca dört dereceye ayrılarak incelenir:1- Haset ettiğin kimsenin elindeki nimetin yok olmasını istemektir. Bu nimet ister kendi eline geçsin, ister geçmesin, yeter ki haset ettiği kişide bulunmasın. Hasedin en kötü olanı budur.2- Haset ettiği insanın elindeki nimetin, kendi eline geçmesini istemektir. Bunun isteği o nimetin kendi eline geçmesi, amacı o nimete kendisinin sahip olmasıdır.3- Başka birisindeki nimetin aynısının veya benzerinin kendisinde de olmasını istemesidir. Eğer kendi eline geçmeyecekse, onun elinde de olmamasını arzu etmesidir.4- Başka birisinde bulunan nimetin benzerinin kendi elinde de olmasını istemesi, fakat haset ettiği kişideki nimetin yok olmamasını istemesidir. İşte hasedin bu son derecesi eğer sırf dünyalık nimetler ise affedilmiştir. Eğer din hususunda ise tavsiye edilmiştir. Çünkü bu, hayırda yarışma buyruğunun kapsamına girmektedir.
HASEDİN FAYDALARI
1- İnsanı Hayırda Yarıştırır ve Hayra Teşvik Ederİnsanın şer gördüğü şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Bu sebeple Türkçedeki hasetle gıpta birbiriyle karıştırılmamalıdır. Çünkü bunlar farklı şeylerdir. Arapçadaki haset, Türkçedeki haset(çekememezlik, kıskanma) ve gıpta(imrenme) kelimelerini kapsamaktadır. Bu sebeple âlimler gıptayı dindeki hasedin 4. derecesi olarak sıralamışlardır. Çünkü haset, “başkalarının sahip olduğu bir nimeti, mevki ve makamı, üstün sayılan bir vasfı çekemeyerek, onun din kardeşinden alınmasını ve yok olmasını istemek” iken; gıpta, hayır işleyen ve iyilik yapan bir kimsenin elindeki nimetin yok olmasını düşünmeden, öyle bir imkâna sahip olmayı arzu etmektir.” Bu nedenle gıpta duygusu yasaklanmamış, aksine bu uğurda yarışılması istenmiştir. Dinimizde buna “Münafese” denir. Şu âyet de bu konudaki yarışı teşvik etmektedir.” “ وَفِي ذَلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ “İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar “ (83 el-Mutaffifin: 26) Ayette sözü edilen yarış (münafese), başkalarının iyi haline imrenip, onlar gibi olmaya, hatta daha ileri gitmeye çalışmak demektir. Bunun ise Türkçedeki hasetle ilgisi yoktur. Yukarıda izah edildiği gibi bu durum haset değil, gıptadır. Abdullah İbni Mes'ûd (r.a.) 'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:"Yalnız şu iki kimseye (haset)gıpta edilir: Allah'ın kendisine ihsan ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse; Allah'ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse. " (Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Ahkâm 3, İ'tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 268. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 24; İbni Mâce, Zühd 2.)2- Haset; İnsana Zalimin Zulmünün Olmamasını Arzulattırır ve Dua Ettirir3- Haset; İnsanın Zulme Sabretmesini Sağlar‘Onlara (Kur'an) okunduğu zaman: Ona iman ettik. Çünkü o Rabbimizden gelmiş hakikattir. Esasen biz daha önce de müslüman idik, derler. İşte onlara, sabretmelerinden ötürü, mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar. Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Size selam olsun. Biz kendini bilmezleri (arkadaş edinmek) istemeyiz, derler.’ (28 el-Kasas: 53-55)4- Haset; Mü’minin Ferasetini Artırır ve Allah’a Sığınmasını Temin Ederİlgili ayetler(12 Yusuf:1-18)‘De ki:"Ben ağaran sabahın Rabbine sığınırım, Yarattığı şeylerin şerrinden, Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, Ve düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden,Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!’ (113 El-Felak: 1-5)‘De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine, İnsanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine), İnsanların İlâhına. O sinsi vesvesenin şerrinden, O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar. Gerek cinlerden, gerek insanlardan (olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım!’ (114 en-Nas: 1–6)5- Haset; Mü’mine Düşmanını Tanıtır İlgili ayetler(3 Alü İmran: 118–120; 7 el-A‘raf:10-25; 12 Yusuf:1-18)
HASEDİN ZARARLARI
1- Haset; İnsanın Zalim, Kindar, Düşman, Yalancı, Aç Gözlü Olmasına Sebep Olur ‘Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında "İnandık" derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) ölün! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir. Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır’. (3 Alü İmran: 118–120)
‘Allah'ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir’. (4 Nisa: 32) “Yoksa, insanları; Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir hükümranlık da vermiştik.” (4 Nisa: 54)
2- Haset; İnsanı Kardeş Düşmanı Ve Katili Yapar ‘Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden), "Andolsun seni öldüreceğim" dedi. Diğeri de "Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder" dedi (ve ekledi:) "Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan (bile) ben sana, öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım." "Ben istiyorum ki, sen, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın; zalimlerin cezası işte budur." Nihayet nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü: bu yüzden de kaybedenlerden oldu’. (5 Maide: 27–30)
3- Haset; Dolaylı Olarak İnsanının Doğrudan Sapmasına Sebep Olur ‘Doğrusu biz sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz! .Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem'e secde edin! diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı. Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi. Allah: Öyle ise, "İn oradan!" Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu. İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi. Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu. İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. "Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!" dedi. Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım! (Allah buyurdu ki) : Ey Adem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yeyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz. Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi. Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti. Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nidâ etti. (Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz. Allah: Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu. "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve orada (diriltilip) çıkarılacaksınız" dedi.’ (7 el-A‘raf:10-25 )
4- Haset; İnsanın Dürüstlük ve Güvenilirliğini Yok Eder ‘Elif. Lâm. Râ. Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir. Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik. (Ey Muhammed!) Biz, sana bu Kur'an'ı vahyetmekle geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen bundan önce (bu haberleri) elbette bilmeyenlerden idin. Bir zamanlar Yusuf, babasına (Ya'kub'a) demişti ki: Babacığım! Ben (rüyamda) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm. (Babası:) Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır. İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya'kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir. Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, (almak) isteyenler için ibretler vardır. (Kardeşleri) dediler ki: Yusufla kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki biz kalabalık bir cemaatiz. Şüphesiz ki babamız apaçık bir yanlışlık içindedir. (Aralarında dediler ki:) Yusufu öldürün veya onu (uzak) bir yere atın ki babanızın teveccühü yalnız size kalsın! Ondan sonra da (tevbe ederek) sâlih kimseler olursunuz! Onlardan biri: Yusufu öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen kervanlardan biri onu alsın (götürsün), dedi. Dediler ki: "Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysa ki biz onun iyiliğini istemekteyiz. Yarın onu bizimle beraber (kıra) gönder de bol bol yesin (içsin), oynasın. Biz onu mutlaka koruruz." (Babaları) dedi ki: Onu götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım. Dediler ki: Hakikaten biz (kuvvetli) bir topluluk olduğumuz halde, eğer onu kurt yerse, o zaman biz gerçekten âciz kimseler sayılırız. Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusufa: Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar (işin) farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik. Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler. Ey babamız! dediler, biz yarışmak üzere uzaklaştık; Yusufu eşyamızın yanında bırakmıştık. (Ne yazık ki) onu kurt yemiş! Fakat biz doğru söyleyenler olsak da sen bize inanmazsın. Gömleğinin üstünde sahte bir kan ile geldiler. (Yakub) dedi ki: Bilakis nefisleriniz size (kötü) bir işi güzel gösterdi. Artık (bana düşen) hakkıyla sabretmektir. Anlattığınız karşısında (bana) yardım edecek olan, ancak Allah'tır.’ (12 Yusuf:1-18)
5- Haset; İnsanın Elindeki Nimetlerin Kaçmasına Sebep Olur‘Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim. Eğer Allah'ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazırlamıştır. Ey peygamber hanımları! Sizden kim açık bir hayâsızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah'a göre kolaydır. Sizden kim, Allah'a ve Resûlüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükâfatını iki kat veririz. Ve ona (cennette) bol rızık hazırlamışızdır. Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin. Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır.’ (33 el-Ahzab:28-34)
HASEDİN AYETLERLE YASAKLANIŞI VE TEDAVİSİ
‘Allah'ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir’. (4 Nisa: 32)
‘Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. ’ (33 el-Ahzab:36)
‘Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever. Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.’ (49 el-Hucurat: 9–10)
‘De ki:"Ben ağaran sabahın Rabbine sığınırım, Yarattığı şeylerin şerrinden, Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, Ve düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden,Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!’ (113 El-Felak: 1-5)
‘De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine, İnsanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine), İnsanların İlâhına. O sinsi vesvesenin şerrinden, O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar. Gerek cinlerden, gerek insanlardan (olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım!’ (114 en-Nas: 1–6)
HASEDİN HADİSLERLE YASAKLANIŞI VE TEDAVİSİ
“Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî (sav) şöyle buyurdu:"Haset etmekten sakının. Zira, ateşin odunu (veya otları) yiyip bitirdiği gibi haset de iyilikleri yer bitirir. " (Ebû Dâvûd, Edeb: 44; İbni Mâce, Zühd: 22)
Ebû Hüreyre (r.a.) 'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Zandan sakınınız. Çünkü zan (yersiz itham), sözlerin en yalan olanıdır. Başkalarının konuştuklarını dinlemeyin, ayıplarını araştırmayın, birbirinize karşı öğünüp böbürlenmeyin, birbirinizi kıskanmayın, kin tutmayın, yüz çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları! Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olun. Müslüman müslümanın kardeşidir: Ona haksızlık etmez, onu yardımsız bırakmaz, küçük görmez. (Göğsüne işaret ederek) Takvâ buradadır, takvâ buradadır!” "Kişiye, Müslüman kardeşini hor görmesi kötülük olarak yeter. Müslüman’ın her şeyi, kanı, namusu ve malı müslümana haramdır. ” "Şüphesiz ki Allah, sizin bedenlerinize, görünüşünüze ve mallarınıza değil, kalplerinize kıymet verir. " Bir rivayette şöyle buyrulur: "Birbirinize haset etmeyin, kin tutmayın. Başkalarının ayıplarını araştırmayın, konuştuklarını dinlemeyin, müşteri kızıştırmayın. Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun. "Bir rivayette de şöyle buyrulur: "Birbirinizle alâkayı kesmeyin! Birbirinize sırt dönmeyin! Birbirinize kin tutmayın! Haset etmeyin. Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun!” (Müslim, Birr 30 Müslim, Birr 32; Müslim, Birr 28–34)KALPTEN HASEDİ ATMANIN YOLLARIHaset daha önce de ifade edildiği gibi kalbin en büyük hastalıklarındandır. Kalp hastalıkları ise ancak ilim ve amel ile tedavi edilebilir. Haset hastalığını tedavi edebilmek için öncelikle hasedin din ve dünya için getirdiği zararları bilmek, bu hususta ilim sahibi olmak gerekir. Üstelik haset, kendisine haset edilen kimseye zarar getirmez. Bu nedenle kişinin kendine düşman olması anlamına gelen hasetten kurtulmak için, hasedin şu zararlarını iyice anlamalıdır: Haset eden, Allah’ın yaptığı taksim ve takdire rıza göstermiyor, onun iradesine karşı geliyor demektir. O’nun bizce gizli olan hükümleri ile mülkünde gerçekleştirdiği adalete kızmak, onu çirkin bulmak anlamına gelmektedir. Bu ise, kişinin tevhidin özüne ters düşmesinden, dolayısıyla imanının zedelenmesinden başka bir şey değildir. hasedden vazgeçmek için onun bu zararını bilmek bile yeterlidir. Fakat bunun yanında hased eden kimsenin bir mü'mini aldatmak, ona nasihat etmeyi terketmek, mü'minleri sevmek yolundaki İslâm’ın açık emirlerini terketmek, mü'minlerin zarara uğramaları halinde bundan en çok sevinecek olan şeytan ve kâfirlerle birleşmiş olmak gibi hiç de küçümsenmeyecek suç ve günâhları işlemiş olacağı unutulmamalıdır. Bütün bu özellikleriyle kalbin saflığını ve temizliğini gideren bir pislik olan hased, ateşin odunu yakıp yok etmesi gibi insanın iyi huy ve amellerini giderir, yok eder (ebû dâvud edeb 44; ibn mâce, zühd 22). Haset Eden Kimsenin İçinde Sürekli Bir Ateş Yanar. Bu ateş onu yakar, yavaş yavaş eritir. `çünkü birisine haset edildikçe allah onun nimetini artırır`. Onun nimetinin artması da hasetçinin hasedini, dolayısıyla rahatsızlık ve sıkıntısını çoğaltır. Hasetçinin göğsü daralır, uykusu kaçar. Amansız bir hastalığa düşer. Bu ise ancak kişinin düşmanlarının isteyebileceği bir durumdur. Haset edilenin perişanlığı istenirken, hasetçi perişan olur. Bunun yanında haset edilen kimsenin durumunda bir bozulma, bir kötüleşme olmaz. O halde, kişi bir âhiret hesabı ve korkusu çekmese bile, aklın gereği olarak bu yararsız azaptan kurtulmayı istemelidir. Üstelik âhirette neden olacağı ceza da unutulmamalıdır. Öyleyse insanın âhirette Allah’ın gazabına çarpılmak istemesinden, azaba uğramak için çalışmasından daha akıl dışı ne olabilir? Hasedin amelle tedavi edilmesine gelince; amel ile hasedi tedavi etmenin yolu, onun isteklerini yerine getirmeyerek, hatta aksini yaparak ona hükmetmesini öğretmektir. Sözgelimi içindeki haset duygusu birisini kötülemesini istediğinde kişi, bunu şeytanın kendisi için hazırladığı tuzağa düşmek demek olduğunu anlayarak tersini yapmalı onu övmelidir. Kendisinden birisine karşı kibirli davranmasını istediğinde karşı koyarak tevazu göstermeli; vermemeyi fısıldadığında, vermelidir. Kişinin bu davranışları, karşısındaki insanı memnun eder ve onun tarafından sevilmesine neden olur. Bu şekilde karşılıklı sevgi başlar ve zamanla haset hastalığı yok olur. Baştan zorla yapılan bu davranışlar zamanla insanın kişiliği doğası hafine gelerek kökleşir. Doğal olarak şeytan bu gelişmeden hoşnut olmayacak, olumlu gelişmeyi engellemek isteyecektir. Bu davranışının güçsüzlüğünden, korkusundan ileri geldiğini öne sürerek onu iğfal etmeye çalışacaktır. Fakat mü'min şeytanın vesvesesine kendisini kaptırdığında sapacağım, ziyana uğrayacağını unutmamak zorundadır.
HASETTEN VE HASETÇİDEN KORUNMA YOLLARI
1-İslam’ın müminleri kardeş ilan ettiğini unutmamak ve kardeşçe davranmak2-İlim, amel, ihlâs ve takva sahibi olmak3-Allah’a sığınmak (Muavizeteyn surelerini okumak)4-Allah’ın emir ve yasaklarına uymak5-Sabırlı olup hasetçiyle çatışmamak 6-Hasetçiye düşüncesinde yer vermemek onu irşat ile ikna etmek7-Hasetçinin kendisine musallat olmasını bir musibet kabul edip, bu musibete sebep olabilecek günahlarından tevbe-istiğfar etmek8-İkram ve ihsanla hasetçiyi utandırmak9-Hasetçinin kin ve kıskançlık ateşini ona iyilik ederek söndürmek 10- İsraf, lüks ve gösteriş tüketiminden sakınarak insanların haset duygularını körüklememek
Not: Daha geniş bilgi edinmek isteyenler İmam Gazalinin İhyau Ulumid-Din adlı eserinin 3. Cildinden haset konusuna bakabilirler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...