19 Nisan 2007

FİZME’DE BAYRAM SABAHI /Halis YILMAZ

Eskilerin dilinden düşürmediği bir cümle vardır: “Âh o eski bayramlar!” O kadar eskimiş olmasak da biz bile zaman zaman kullanıyoruz bu cümleyi.
Değişen teknolojiyle birlikte hayatımızda değişen o kadar çok şey var ki.Geleneklerimizi, göreneklerimizi bir bir mazinin siyah beyaz sayfalarına gömüyoruz.
Çocukluğumda büyük bir heyecanla başlardı Fizme’de bayram sabahı.En güzel elbiseler giyilirdi. Yeni alınan kara bir lastik bile bizi o kadar çok sevindirirdi ki. Bunu anlatamam.Bütün gece boyunca onunla yatardık kimse çalmasın diye.Gerçi kimsenin bizim lastiğimizi çalacağı falan yoktu ya…
Bayram namazından sonra erkekler bayram yerine giderken kadınlar da “Kayabaşı”nda oturur, kendilerine göre bayramın tadını çıkarırlardı.Oraya hiçbir erkek gitmezdi
Bayram yeri o zamanlar bize çok büyük gelirdi.Bu
büyüklüğü yalnızca fiziki bir mekan olarak düşünmezdik.Bize göre oranın ayrı bir kutsiyeti vardı.Kenarından şırıl şırıl akan billur dere yüreğimizi ısıtırdı. Yiyeceklerimizi hep onun kenarında yerdik.Soğuk mevsimlerde bile çocuklar o derede heyecanla yüzerdi.
Bayrama gelenlerin ilk amacı, eşi dostu görmek, onlarla hasret gidermekti.Kaç tane dost eli sıkılırsa o kadar kâr sayılırdı.Orada herkesi bulabilirdiniz.Çünkü, Kumru’nun bütün köyleri oraya akardı.
Misket oynayan çocuklar bayramın değişmeyen yüzüydü.Misketler bizim için bir cam parçasının ötesinde çok şey ifade ediyordu.Onlar bizim hayal dünyamızın renkleriydi.
Eski bayramlar böyle yaşanıp gitti…
Ya sonra! Sonrası, maddi ve manevi yönden tamamen değişen bir manzara.
İlk olarak bayanların da yavaş yavaş bayram yerine adım attıklarını görüyoruz.Tabi ki onların gelmelerine karşı falan değiliz.Onları sadece tezgah başında köfte ekmek satarken gördüğümüzde bayramın manevi boyutunun tamamen aşıldığını ve insanların bayramı sadece para kazanmak için bir fırsat gibi değerlendirdiklerini görmek bizi üzüyor.Belki bu da olmalı. Ancak ilk amacımız, bayramın sımsıcak atmosferinde dostlarla hasret gidermek olmalı.
Önceleri bütün akrabalarımızı bayram yerine ayak bastığımız ilk anda görürdük.Şimdi ise çoğunun saatlerce okey masasından kalkıp bizi görmesini bekliyoruz. Yine de gelmedikleri oluyor. Çaresiz kahveye gidiyor ve okey taşlarının bizimle alay ettiğini bile bile orada bayramlaşıyoruz.Geldiğimiz nokta çok düşündürücü…
Yo…Yo… Bunu söylemeden geçemem.! O bina yok mu, bayram yerinin ortasına kondurulan o bina!O aslında bir bina değil, çocukluğumuzun renkli dünyasına indirilmiş garip bir göktaşı. Evet bir göktaşı Sahi, o kadar arazide o binayı yapmak için başka bir yer bulunamadı mı?Bunu yapanlar geleneklerimizi, göreneklerimizi hiç düşünmediler mi?Her şey siyaset, reklam ve menfaat için nereye kadar gidebilir?
Galiba bu bir “duygu” meselesi.Ya da anlayış .
Yaşlı insanların yağlı güreşleri seyretmek için nasıl çaba sarf ettiklerini ve onların gözlerindeki hayranlığı unutanınız var mı? Belki de güreşçilerde kendi gençliklerini buluyorlardı..
Ya da gençlerin ağaçların dallarına çıkarak düşüp bir yerlerini kırmak pahasına pehlivanlara bakışını…
Şimdiki bayramlarda ağaçlara çıkan gençleri göremiyoruz.O ağaçlar hala yerinde duruyor mu dersiniz?Belki çoğu kesildi. Ya da bayramın gittikçe değişen yüzünü görünce kendi kendilerine üzüntüden, kahırdan kuruyup gittiler.Çünkü orada yaşanan en güzel anılara onlar şahit olmuştu.Onların gövdesine yaslanarak dertleşmişti baba ile oğul.Yine onların altında öpülmüştü öpülesi eller.Onlar bayramın en yaşlı dedeleriydi.
Bir de derenin kenarındaki sarı çiçeklere bakın.Hala güzel güzel kokular yayıyorlar mı? Olmayan çiçeğin kokusu da olmaz öyle değil mi?
O çiçekler ki, taşların arasından bile insanlara gülümserdi.
Hala kendi kendimize sormadık mı bütün bu güzellikler neden bir bir yok oluyor diye.Hala nerede hata yaptığımızı düşünen yok mu? Bizden sonraki nesillere daha cansız, heyecansız bir bayram sabahı bırakmaya hakkımız var mı?
Artık bayrama gitmekle pazara gitmek arasındaki farkı çözmek zorundayız.
Bu bayramda yine gelmiyorum.
Ama yine de bayramınız kutlu olsun Fizme’nin ey güzel insanları!
Sahi, beni tanımıyorsunuz değil mi?
Ben oradayım.
Gördüğünüz bütün köy çocuklarının gözlerinde yaşıyorum…




HALİS YILMAZ -2002 – Gurbette Fizmeliii

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...