12 Mayıs 2019

Kumru Tarihi Kitabı'nın Takdim Yazısı /Bekir AKKAYA

Önceki tecrübelerim nedeniyle, akademik unvanı profesör olan birinin, beni aramasına pek şaşırmadım. Kumru'ya geliş nedenini“  Hani, her şeyi biriktirmekten hoşlanan, eskilerden ne varsa toplayan, geçmişe ait eşya, fotoğraf saklayan birilerini aradığını” ifade etti. İçimden İsmet Erçal dedim ama onu önce bana getirmişlerdi. Nezaketen su değirmeninin fotoğrafını çektirdim,  bir paylaşımda da bulunmadan yolcu ettim…
Çok sayıda üniversite öğrencisi incelemek için seçtikleri Kumru İle ilgili bilgi ve belgeyi bizlerle tamamlalar. Çok kez bizim derlediklerimiz akademik unvanlıların isimleri ile bilimsel yayın haline dönüşür. Teslim ettiğimiz bir taşı bile “ bize fotoğraflatmayan” bir takıntı bu.
Yerel bazdaki çalışmalara burun kıvıranlar aslında yerel kaynaktan besleniyorlar. Toplamak ve biriktirmek eğer hastalıksa, yerelin emeklerinin üstüne konup, hiçbir bir emek vermeden akademik çalışma gibi sunmak ve altına imza atmak hastalıktan da öte bir şeydir.
Yerel aşağılanıyor, hor görülüyor.
Bilimsellik kılıfı ile yerel başka bir şekil alıyor. Kelimeler ve cümleler resmi törene dönüşüyor. Bu her alanda böyle oluyor.
Akademik çalışmalar  dip notlarla dans ederken yerel kaynaklar dilden dile dolaşarak efsaneleşiyor, türkü oluyor, mani oluyor.
Elimizdeki bu kitap yerel çalışmanın Kumru’daki öncüsü  İsmet Erçal’ın son eseri. Ancak bilgi ve belgeye dayanıyor. Devamı kesinlikle gelecektir. Bu bazen şiir, bazen de efsane olarak sunulacaktır.  
Kumru tarihinin bir başka açısını konu alan bu kitapta yazılı kaynaklardan bizzat kendimin hazırladığı  ve ilk olarak 1997 yılında Ordu Haber Gazetesi’nde imzam ile yayımlanan “Kumru Tarihi” metninin özetini de kitaba katkı adına sizlerle paylaşmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
“2000 yılında yapılan yüzey araştırmalarına göre Kumru’nun tarihi M.Ö. 4500 yılına kadar gitmektedir. Kitabın sayfalarında bu konuda yayınlanmış çalışmaları bulacaksınız. Bölge ile ilgili çalışmalarda ise M.Ö. 584-555 yıllarında Pers İmparatorluğu'na dayanmaktadır. Pont hakimiyeti ve daha sonra Roma'nın egemenliğine giren Kumru M.S 391 395 yıllarında Orta Asya'dan gelen Peçenek ve Kuman Türkleri'nin akınları ile karşı karşıya kalmıştır. Yörede güçlü Türk hakimiyeti 1095 - 1175 tarihlerinde Danişment'liler tarafından sağlanmıştır. 1178'de Selçuklu hakimiyetine girdikten sonra Türk nüfusu kademeli olarak yerleştirilmiştir. Kösedağ savaşından sonra sırasıyla; Eretna beyliği, Kadı Burhanettin ve Hacı Emiroğulları'nın hakimiyetine giren şehir 1427 de Osmanlı idaresine bağlanmıştır.
Osmanlı döneminde Kumru'da iki yerleşim biriminin varlığı görülmektedir. Bunlar; Meydan ve Serkeş'tir.
Tekkiraz beldesinin bulunduğu yerde Meydan adlı bir kaza ortaya çıkmaktadır.İlk olarak 1590 tarihinde Satılmıştan ayrılan Meydan, 1642 de kaza olarak görülmektedir. 1856 da Nahiye-i Meydan olarak anılan kaza, 1860 - 1865 de Canik Sancağı'na, 1865 - 1871 de Ünye Sancağı'na bağlı bir kazadır. 1892 de ise Fatsa kazasına bağlı bir nahiyedir. Meydan, 1928 de Fatsa'nın Kumru Nahiyesine bağlı bir köydür.       
Fatsa'nın Güneyinde bulunan köylerde (Geyikçeli, Beyceli, Dağ güvezi, Kösebucağı, Gölköy ve bugünkü Kumru) Osmanlı döneminde Nefsi Serkeş adlı bir kaza vardı. Bu kaza 1642 de Canik sancağına bağlı iken 1872 de Ünye kazasına bağlı bir nahiyedir. 1882 de ise Fatsa kazasına bağlı bir nahiye merkezi olmuştur.
Kumru yöresi 1928 de Fatsa ya bağlı bir nahiye iken 1 Nisan 1960 tarih ve 7033 sayılı kanun ile İlçe haline getirilmiştir.
Kumru Adının kökeni  Kuzey - Güney istikametinde olan Elekçi deresi bilinmeyen bir tarihte taşarak ilçe merkezine yoğun bir şekilde kum bıraktığından “Kumlu” ismi ile anılmış, daha sonra halkın dilinde değişerek Kumru'ya dönüşmüştür. Bir başka söylenti ise Kuman Türklerinin uzun süre bu bölgede kalmalarından dolayı “Kumru” adı verilmiştir. Osman İmparatorluğu’nun son yıllarında Doğubayazıt’tan gelerek Kumru şehir merkezine yerleşen “Halil Efendioğulları” Kumru’yu önce nahiye haline dönüştürmüş ve adını da Kumru olarak koymuşlardır.”
Yazılı tarih, belge ve bulgu ister. Sözlü tarih ise, tarihe tanıklık edenlerin anlatımlarından oluşur.
Tarihini bilen millet, kökü sağlam bir çınar gibidir. Zamanla eski âdet ve ananesini, yaşayış tarzını unutan, tarihini bilmeyen, ecdadının neler yapmış olduğundan haberi olmayan bir millet, kendini ayakta tutan köklerinden birkaçını kurutmuş demektir.
Daha önceden iki şiir kitabına imza atan İsmet Erçal ilk kez Kumru’da belgelere dayanan tarihi bir çalışmaya imza atmıştır.
İsmet Erçal tarafından  Kumru İlçesi 1455 Tarihli Tahrir Defteri titiz bir çalışmanın sonucunda incelenerek tasnif edilmiş ve herkesin merak ettiği “soy kütüğü” kitap haline getirilmiştir.
Ve yine kitapta İsmet Erçal ve benimde bizzat yer aldığım 2000 yılında yapılan yüzey araştırmaları ile ilgili çalışma, kitaba ayrı bir zenginlik kazandırmıştır.
Her birimiz tarihini öğrenmek ister. Özellikle de soy kütüğümüzü hepimiz bilmek isteriz. Yaşayan insanlar için tarih bilinci çok önem arz eder. Köklü tarihe sahip olan milletler ve köklü geçmişi olanlar her zaman güçlüdür ve kalıcıdır.
İsmet Erçal bu kitapla Kumru’da büyük bir boşluğu doldurmuş ve belgelere dayanan bir çalışmayı gün yüzüne çıkarmıştır. İleriki günlerde bu çalışmanın devamının olacağını ümit ediyorum.
İsmet Erçal Kumru için bir zenginliktir. Birçok şehir merkezinde kültür sarayı yokken Erçallar Kültür Sarayı ile Kumru kültürüne hep ev sahipliği yapmıştır.
Elekçi Deresi nasıl suyu ile Kumru’ya hayat ve canlılık veriyorsa İsmet Erçal’da yaptıkları etkinliklerle Kumru’nun kültür yaşamına zenginlik sunmaktadır.
“Kumru Uygur Evi”  Kumru ve köylerindeki geçmiş yıllara ait yüzlerce tarihi eseri barındırmaktadır.
Sadece Kumru’nun zenginliği değil bütün Anadolu’nun birçok antika değerleri “İsmet Erçal Özel Müzesi” ile görenleri hayran bırakmaktadır.
İsmet Erçal çok yönlü bir insandır. İki şiir kitabı bulunan İsmet Erçal,  Erçal AŞ.’nin de patronlarından biridir.  Siyasette önde olduğu kadar, garibanların da sevgilisidir.
Kumru ile ilgili yüzlerce efsanenin söz üstadı olan İsmet Erçal yazar ve şairlerin dostu kendisi de bir şairdir.
Tarihin tozlu sayfaları arasında kalmış bilgileri büyük bir titizlikle gün ışığına çıkarıp yaşayan bizlere ve gelecek nesillere doğup büyüdüğümüz topraklarda yaşamış atalarımızın kimler olduğunu kitap haline getirip bizlere sunan değerli dostum İsmet Erçal’a teşekkür ediyor, yaptığı çalışmalarla Kumru’ya hizmetlerini sürdürmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum.



Bekir AKKAYA /Eğitimci Yazar/Kumru

BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /İZİNSİZ ALMAYINIZ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...