Önceki tecrübelerim
nedeniyle, akademik unvanı profesör olan birinin, beni aramasına pek
şaşırmadım. Kumru'ya geliş nedenini“ Hani, her şeyi biriktirmekten
hoşlanan, eskilerden ne varsa toplayan, geçmişe ait eşya, fotoğraf saklayan
birilerini aradığını” ifade etti. İçimden İsmet Erçal dedim ama onu önce bana
getirmişlerdi. Nezaketen su değirmeninin fotoğrafını çektirdim, bir
paylaşımda da bulunmadan yolcu ettim…
Çok sayıda üniversite
öğrencisi incelemek için seçtikleri Kumru İle ilgili bilgi ve belgeyi bizlerle
tamamlalar. Çok kez bizim derlediklerimiz akademik unvanlıların isimleri ile
bilimsel yayın haline dönüşür. Teslim ettiğimiz bir taşı bile “ bize
fotoğraflatmayan” bir takıntı bu.
Yerel bazdaki
çalışmalara burun kıvıranlar aslında yerel kaynaktan besleniyorlar. Toplamak ve
biriktirmek eğer hastalıksa, yerelin emeklerinin üstüne konup, hiçbir bir emek
vermeden akademik çalışma gibi sunmak ve altına imza atmak hastalıktan da öte
bir şeydir.
Yerel aşağılanıyor, hor
görülüyor.
Bilimsellik kılıfı ile yerel başka bir şekil alıyor. Kelimeler ve
cümleler resmi törene dönüşüyor. Bu her alanda böyle oluyor.
Akademik çalışmalar
dip notlarla dans ederken yerel kaynaklar dilden dile dolaşarak
efsaneleşiyor, türkü oluyor, mani oluyor.
Elimizdeki bu kitap
yerel çalışmanın Kumru’daki öncüsü İsmet Erçal’ın son eseri. Ancak bilgi
ve belgeye dayanıyor. Devamı kesinlikle gelecektir. Bu bazen şiir, bazen de
efsane olarak sunulacaktır.
Kumru tarihinin bir
başka açısını konu alan bu kitapta yazılı kaynaklardan bizzat kendimin
hazırladığı ve ilk olarak 1997 yılında Ordu Haber Gazetesi’nde imzam ile
yayımlanan “Kumru Tarihi” metninin özetini de kitaba katkı adına sizlerle
paylaşmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
“2000 yılında yapılan
yüzey araştırmalarına göre Kumru’nun tarihi M.Ö. 4500 yılına kadar gitmektedir. Kitabın
sayfalarında bu konuda yayınlanmış çalışmaları bulacaksınız. Bölge ile
ilgili çalışmalarda ise M.Ö. 584-555 yıllarında Pers İmparatorluğu'na dayanmaktadır.
Pont hakimiyeti ve daha sonra Roma'nın egemenliğine giren Kumru M.S 391 395
yıllarında Orta Asya'dan gelen Peçenek ve Kuman Türkleri'nin akınları ile karşı
karşıya kalmıştır. Yörede güçlü Türk hakimiyeti 1095 - 1175 tarihlerinde
Danişment'liler tarafından sağlanmıştır. 1178'de Selçuklu hakimiyetine
girdikten sonra Türk nüfusu kademeli olarak yerleştirilmiştir. Kösedağ
savaşından sonra sırasıyla; Eretna beyliği, Kadı Burhanettin ve Hacı
Emiroğulları'nın hakimiyetine giren şehir 1427 de Osmanlı idaresine
bağlanmıştır.
Osmanlı döneminde
Kumru'da iki yerleşim biriminin varlığı görülmektedir. Bunlar; Meydan ve
Serkeş'tir.
Tekkiraz beldesinin
bulunduğu yerde Meydan adlı bir kaza ortaya çıkmaktadır.İlk olarak 1590
tarihinde Satılmıştan ayrılan Meydan, 1642 de kaza olarak görülmektedir. 1856
da Nahiye-i Meydan olarak anılan kaza, 1860 - 1865 de Canik Sancağı'na, 1865 -
1871 de Ünye Sancağı'na bağlı bir kazadır. 1892 de ise Fatsa kazasına bağlı bir
nahiyedir. Meydan, 1928 de Fatsa'nın Kumru Nahiyesine bağlı bir
köydür.
Fatsa'nın Güneyinde
bulunan köylerde (Geyikçeli, Beyceli, Dağ güvezi, Kösebucağı, Gölköy ve bugünkü
Kumru) Osmanlı döneminde Nefsi Serkeş adlı bir kaza vardı. Bu kaza 1642 de
Canik sancağına bağlı iken 1872 de Ünye kazasına bağlı bir nahiyedir. 1882 de
ise Fatsa kazasına bağlı bir nahiye merkezi olmuştur.
Kumru yöresi 1928 de
Fatsa ya bağlı bir nahiye iken 1 Nisan 1960 tarih ve 7033 sayılı kanun ile İlçe
haline getirilmiştir.
Kumru Adının kökeni
Kuzey - Güney istikametinde olan Elekçi deresi bilinmeyen bir tarihte
taşarak ilçe merkezine yoğun bir şekilde kum bıraktığından “Kumlu” ismi ile
anılmış, daha sonra halkın dilinde değişerek Kumru'ya dönüşmüştür. Bir başka
söylenti ise Kuman Türklerinin uzun süre bu bölgede kalmalarından dolayı “Kumru”
adı verilmiştir. Osman İmparatorluğu’nun son yıllarında Doğubayazıt’tan gelerek
Kumru şehir merkezine yerleşen “Halil Efendioğulları” Kumru’yu önce nahiye
haline dönüştürmüş ve adını da Kumru olarak koymuşlardır.”
Yazılı tarih, belge ve
bulgu ister. Sözlü tarih ise, tarihe tanıklık edenlerin anlatımlarından oluşur.
Tarihini bilen millet,
kökü sağlam bir çınar gibidir. Zamanla eski âdet ve ananesini, yaşayış tarzını
unutan, tarihini bilmeyen, ecdadının neler yapmış olduğundan haberi olmayan bir
millet, kendini ayakta tutan köklerinden birkaçını kurutmuş demektir.
Daha önceden iki şiir
kitabına imza atan İsmet Erçal ilk kez Kumru’da belgelere dayanan tarihi bir
çalışmaya imza atmıştır.
İsmet Erçal tarafından
Kumru İlçesi 1455 Tarihli Tahrir Defteri titiz bir çalışmanın sonucunda
incelenerek tasnif edilmiş ve herkesin merak ettiği “soy kütüğü” kitap haline
getirilmiştir.
Ve yine kitapta İsmet
Erçal ve benimde bizzat yer aldığım 2000 yılında yapılan yüzey araştırmaları
ile ilgili çalışma, kitaba ayrı bir zenginlik kazandırmıştır.
Her birimiz tarihini
öğrenmek ister. Özellikle de soy kütüğümüzü hepimiz bilmek isteriz. Yaşayan
insanlar için tarih bilinci çok önem arz eder. Köklü tarihe sahip olan
milletler ve köklü geçmişi olanlar her zaman güçlüdür ve kalıcıdır.
İsmet Erçal bu kitapla
Kumru’da büyük bir boşluğu doldurmuş ve belgelere dayanan bir çalışmayı gün
yüzüne çıkarmıştır. İleriki günlerde bu çalışmanın devamının olacağını ümit
ediyorum.
İsmet Erçal Kumru için
bir zenginliktir. Birçok şehir merkezinde kültür sarayı yokken Erçallar Kültür
Sarayı ile Kumru kültürüne hep ev sahipliği yapmıştır.
Elekçi Deresi nasıl suyu
ile Kumru’ya hayat ve canlılık veriyorsa İsmet Erçal’da yaptıkları
etkinliklerle Kumru’nun kültür yaşamına zenginlik sunmaktadır.
“Kumru Uygur Evi”
Kumru ve köylerindeki geçmiş yıllara ait yüzlerce tarihi eseri
barındırmaktadır.
Sadece Kumru’nun
zenginliği değil bütün Anadolu’nun birçok antika değerleri “İsmet Erçal Özel
Müzesi” ile görenleri hayran bırakmaktadır.
İsmet Erçal çok yönlü
bir insandır. İki şiir kitabı bulunan İsmet Erçal, Erçal AŞ.’nin de
patronlarından biridir. Siyasette önde olduğu kadar, garibanların da
sevgilisidir.
Kumru ile ilgili
yüzlerce efsanenin söz üstadı olan İsmet Erçal yazar ve şairlerin dostu kendisi
de bir şairdir.
Tarihin tozlu sayfaları
arasında kalmış bilgileri büyük bir titizlikle gün ışığına çıkarıp yaşayan
bizlere ve gelecek nesillere doğup büyüdüğümüz topraklarda yaşamış atalarımızın
kimler olduğunu kitap haline getirip bizlere sunan değerli dostum İsmet Erçal’a
teşekkür ediyor, yaptığı çalışmalarla Kumru’ya hizmetlerini sürdürmesini
temenni ediyor, saygılar sunuyorum.
Bekir AKKAYA /Eğitimci
Yazar/Kumru
BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /İZİNSİZ ALMAYINIZ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...