15 Mart 2008

Dinden kaçarken…Abdullah ÖZBEK

Yıllar önceydi. Bir grup akademisyen arkadaşla birlikte, hocaların hocası olarak kabul edilen bir hukukçu ile özel bir ortamda sohbet ediyorduk. Bir ara konu, dönüp dolaşıp ne tip bir dînî konuşmanın suç teşkil edip etmeyeceği meselesine geldi.
Hoca, şöyle bir açıklama yaptı:
Hangi şekilde olursa olsun, dini anlatmak suç olmaz. Ama konuşma esnasında, devletin düzeni dine uydurulmaya çalışılırsa, o zaman işler değişir.
Mesele gayet açıktı. Toplumsal düzenlemelerde din, kesinlikle referans olamazdı. Zaten laiklik de bu demekti…

Fakat bu esnada, aklıma gelen şu soruyu sormadan edemedim…
—Diyelim ki, gelişen şartlara ve çağa uygun bir şekilde, bazı yeni düzenlemelere ihtiyaç duyuldu. Bunun için, yerli yabancı bütün akıllı ve tecrübeli kabul edilen kişiler bir araya getirildi. Bunlar, sırf akıl ve tecrübelerini kullanarak, titiz bir çalışma
yaptılar ve sonunda, yazılı bir metin ortaya çıkardılar.
Artık sıra, önce ilgililerin, sonra da halkın oyuna sunulmasına geldi.

İşte tam bu noktada, bazı güç odaklarının, ortaya şöyle bir soru attığını düşünelim:
—Sizler ne yapmak istiyorsunuz? Bunların hepsi de dinin istediği şeyler…
Evet, iddia bu…
Şimdi bu nokta da ben de sormuş olayım…
—Ne yapılmalı böyle durumda?
Bilge ve hoş sohbet bir şahıs olan hoca, birden değişti. Kızardı, bozardı. Sonra da ayağa kalkarak şöyle bir açıklama yaptı:
Derhal bu işten vazgeçilir!
Hoca, kendi kanaatini mi söyledi, yoksa belirli çevrelerin bilinçaltını mı dile getirdi; bunu pek bilmiyorum.
Yalnız burada, üzerinde durulması gereken çok önemli bir nokta var…
Belirli kişi ve çevreler, dinin adını duyunca, sadece dinden kaçmıyor; akla da, tecrübeye de, bilime de sırtını dönüyor. İşte zurnanın zırt dediği yer, burası olsa gerek…

Halbuki yıllarca, bu ülkede pek çok kişi, “din”in ve din eğitiminin gerekliliğini savunmak için göbek çatlattılar. Meğerse boşuna imiş… Çünkü bu kişiler konuyu dile getirirken, hep şu gerekçeyi ileri sürdüler:
İslâm dini, akla ve bilime değer vermektedir.
Bunun için, Kur’an’dan ve Hz. Peygamber’in hayatından pek çok örnekler verildi. Ayrıca bu alanda, kütüphaneler dolusu makale ve kitap da yazıldı. Konuşmalar ise, işin cabası…

Meğerse bunların hepsi boşmuş! Yok yere kızılmış, dine saygı duymayanlara ve karşı çıkanlara… Çünkü muhatap alınan çevreler, aklı da bilimi de devre dışı bırakmış! Şimdi sen kalk, bunlara din anlatmaya kalkış… Doğrusu, tam bir safdillik!

Neden, diyeceksiniz?
Görmüyor musunuz; bu çevreler, dini benimseme ya da saygı duymanın ötesinde, din ile aynı noktada buluşmaktan rahatsız… Hatta dinin kendi görüşlerini onaylaması bile onları çileden çıkartıyor… Bu da onların, sadece dinden değil, akıl ve bilimden kaçmalarına da yol açıyor!
Yani demek istiyorum ki, aklı ve fikri bir tarafa bırakan insanlara dinden bahsetmek, gerçekten boşuna bir çabadır.
Benden hatırlatması…
Prof.Dr.Abdullah ÖZBEK
www.abdullahozbek.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...