"Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur."
Üzerine toz kondurulmayan ve ima yolluda olsa eleştirilmeyen bu söz benim için
son zamanların en önemli sözü haline geldi. Ben demiştim ki, "Sağlam kafa
sağlam vücutta değil, sağlam bir inanca ya da düşünceye sahip beyinle
mümkündür."
Biri çıktı geçende "Bu kafaya sağlam bir beden gereklidir tabii ki. Sağlam
vücut bu kafanın düşüncelerini dimdik durarak hayata geçirecektir. Düşünce ile
davranış arasında uyum akort koordinasyon olmalıdır." Demiş ve devamla
hızını alamayarak ""Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" veciz
sözüyle inceden inceye alay etmiş. Bu veciz söz acaba hocayı neden rahatsız
etmiş olabilir. Hoca sağlam vücutta sakat kafa mı taşımaktadır. Sakat vücutta
sağlam kafası vardır da onun için mi bu veciz söz yanlışlanmıştır."
İfadelerini kullanarak bir yerlere de güya mesaj vermeyi ihmal etmemiştir.
Bu sözün bize ait olmadığını geçen yazımda özellikle vurgulamıştım ki, veciz
sözü eleştirdi diye "veciz sözüyle inceden inceye alay etmiş. Bu veciz söz
acaba hocayı neden rahatsız etmiş olabilir." Sözü de ortada kabak gibi
kalmıştır.
Şimdide inceden inceye tehditler ve tahrikler.
İlgili yazıda doğru olan tek bir cümle "benim sakat
olduğumdur." Bu nedenle de "Bu kafaya sağlam bir beden
gereklidir tabii ki" denilerek, sakatların sağlam kafalarının olmadığı
sonucuna varılmıştır.
İddialı bir yazıda bu kadar sakat düşünce olabilir mi?
Demek ki olabiliyor.
Ve sakat olmanız sizin için bir eksiklik olarak görülebiliyor ya da
gösterilebiliyor.
Görme ve gösterme bilinçli bir bakışla mümkündür. Hatta bakmakla görmek
arasında bir fark olduğu da kesindir.
İlgili yazıdan benim çıkardığım sonuç şudur. Ben sakatsam kafam da sakattır.
Dolayısıyla sakat bir kafadan sağlam bir düşünce oluşması mümkün değildir.
Atalarımız " Kork kelden körden, topal da geliyor geriden."
Buyurmuşlar. İyi ki de buyurmuşlar…Bizim öncülerimiz bu durumda "körler ve
keller" oluyorlar. Yani daha doğrusu yalnız değiliz. Sakatlık varsa bunun
kafada olması, kafanın sağlam olmasını gerektirmez. Hatta kafa sakatlığı
düşüncenin sakatlığına daha fazla bir etkendir. Bizim ayak hiç olmazsa kafadan
biraz uzakta…
Geçmiş yıllarda kör bir arkadaşım vardı. Ben sakatlığımdan söz ettiğimde bana
"bırak ayağını, amuda kalkarak fotoğraf mı çektiriyorsun?" demişti.
Hakikaten öyle. Ben hiç ayağını havaya kaldırarak vesikalık fotoğraf
çekildiğine şahit olmadım. O günden bu güne hep iyi ki gözüm kör değil diye
şükrederim.
Her ne kadar bedenimde özellikle de ayağımda bir bozukluk olsa da kafama yakın
bir mıntıkada bir sakatlık olmaması hep beni teselli etmiştir. Düşünsenize
kafamın bulunduğu ve beynime yakın bir bölgede sakat olma durumu beynimi çok
fazla etkilerdi.
En çok beyni etkileyen büyük ihtimal gözdür. Bir göz yine idare ederde, iki
gözün bulanık görmesi görüntüyü tamamen farklı istikametlere çekebilir(!)
Aslında bana yazılan yazıların sahibi belli değil. Yazılardaki tutarsızlıklar
beni bir noktaya götürüyor. Acaba bu yazıları kaleme alan yazar beyin, bedensel
bir sakatlığı olmasın?
Belden aşağıda bir sakatlık olması yazıların kalitesini bu kadar düşürmez.
Büyük ihtimal bu yazarın "bel ile boyun" arasında da bir koordinasyon
bozukluğu yok. Kâhin olmasam da bu kadar isabetsiz atış ancak "yedi
delikli tokmak" dediğimiz "baş=kafa" kısmında bir noksanlık var
ki edebiyat dünyasına böyle çapsız yazılar çıkıyor.
Benim kesin düşüncem yazarın görme bozukluğu olma ihtimali. Bu bana göre bir
eksiklik değil, hatta bu tür bulantılı görenlere yardımcı olmak bizim
vazifemizdir.
En kısa zamanda bizim Başkan Faruk Teber'e müracaat ederek bu tür bulanık
görenleri derneğimize üye yapması için yazı vermek, bacaktan topal ancak görme
durumu olan bizim gibiler için en kutsal vazife olacaktır.
Bu yazıda sanal reklam uygulaması yapılmıştır.
Buluşmak ümidiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...