Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.
Kumpas-Polemik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kumpas-Polemik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Nisan 2025

Aklıma Yandığımın Dilekcesi...

           MEHMET AKİF ERSOY İLKÖĞRETİM OKULU MÜDÜRLÜĞÜNE
                                                                                                          KUMRU
        

Okulunuzun 2/C sınıfını okutan sınıf öğretmeniyim. 17 yıldan bu yana da öğretmenlik yapmaktayım. Mesleğimi, okulumu ve tüm öğrencilerimi de son derece seviyorum. Onlara yardımcı olmak için de her türlü fedakarlığı yapmaya çalışıyor, kendimi yenilemek, öğrencilerime faydalı olmak için de gece gündüz çalışıyorum.

         1999 öğretim yılının sonunda başlayıp, şu anda bazı öğretmenlerce sürdürülen bireysel sınıf düzenleme ve öğrenci velilerinden toplanan 20-30 milyon arasındaki paralar benim öğrencilerimi psikolojik olarak olumsuz yönden etkilemektedir. Aslında ben de velilerimden gönüllü veya gönülsüz para toplaya bilirim. Ancak bir öğretmenin izinsiz olarak hem de makbuzsuz okul idaresinden, ilçe milli eğitim müdürlüğünden ve kaymakamlıktan habersiz nasıl para toplana bileceğini bilememekteyim. Bu konuda sizlerle sözlü olarak konuşmamızda bana yazılı olarak arzunuzu bildiriniz dediğinizden dolayı bu dilekçeyi yazıyorum.
         Aslında benimde sınıfıma bir bilgisayar, pencerelere tül perde, bir televizyon, bir film göstericisi, iyi bir yağlı boya, büyük boy bir dolap ve sıraların tamamı eski ve onları değiştirmek gerekli. Kabaca bir hesapla bunlar için en

24 Nisan 2025

Ordu'nun Bankamatik Memurları

BAZI YAZDIKLARIM

BAZI YAZDIKLARIM

Burada yazılan yazılar değişik zamanlarda, değişik gazete ve dergilerde Bekir AKKAYA imzası ile yayınlanmıştır.

BU YAŞAMA ÖYLE Mİ?

Hayranım efendim sizlere emin olun hayranım! Sizdeki bu muhteşemlik herkese nasip olmaz..Kıvırma muhteşem, duruş muhteşem...Daha ne olsun...Sizinle herkes gurur duyuyor...

Dün alabildiğine yakınıyordunuz? Ya bugün ne oldu. Dünkü yakındığınız fiillerin içersindesiniz...

Bey Efendi, hani yakınıyordun...Elinde dosyalar ve faks çekmeler...Ve şikayetler, ama bugün maşallah şimdi bir başkası aynı yöntemleri uyguluyor. Dün ne oldu bugün ne oldu. Maşallah maşallah, aman ayağına bir taş değmez inşallah....

Evetefendim,muhteşemsinizmuhteşem...Dostluklarımız muhteşemdi. Ama son zamanlarda gözükmüyorsunuz. Mutlaka bugünde bir başkasını bulmuşsundur... Sende bu endam oldukça sen adamsız kalmazsın...sEN MUHTEŞEM BİR YARATILIŞA SAHİPSİNDİR...Ben bilirim...

Benim dostlarım, nereye kadar istifade ve yararlandığıma kadar....İlişkilerimde öyle...Zenginse severim. Boş ver ilkeyi milkeyi de sen paradan haber ver bana.. O kadar dostum var ki gökteki yıldızlar kadar...Birini boşar diğerini alırım. Memlekette enayiden bol bir şey mi var...Bugün seni çarparım yarın onu...Bazen de çarpılmak bizim kaderde de var....

Ne muhteşem çelişki....Güçlü gördüğüne eğil ve ezil, mazlum gördüğüne aslan kesil ve ez...Haram helal demeden Yararlandığına methiyeler düz, musluk kesildiğinde hakaretler yağdır...Ne muhteşem bir hayat...Acaba nereye kadar....

Kimse kimseye hesap vermek zorunda değildir. Ancak bu toplumda yazılı ve yazısız kurallar var. Ve bu iki kural herkes bilsin ki tıkır tıkır çalışıyor. Hiç kimse kimseyi sevmek zorunda değildir. Ancak dengesiz ve kuralsız hiçbir hak ve adalet ölçüsü olmayan fiil ve davranışları toplumun duyarlı insanları tasvip etmemektedir. Bilinmelidir ki, kasıtlı ve ilkesiz davranışlarınız yüzünden başkalarına kızmaya, bu tür insanların kesinlikle hakkı yoktur. Etkilenenler kendilerini bir gözden geçirseler daha yerinde olur. Hiç olmazsa duyarlı insanlardan sizi tasvip etmeleri için bir neden aramayın....

Kainattaki varlıklara hayran olmamak mümkün değil. Bir çınar ağacının muhteşemliği, çınar ağacı olma özelliğini koruduğu sürece mümkündür. Ömrünü tamamlayıp ölüme kadar çınar olma mücadelesi dışında hiçbir mücadele tanımaz. Kainattaki bütün varlıklar kendileri olma mücadelesi verirler. Bu olma mücadelesi yaratanın ona yüklediği en önemli bir görevdir.

Kainattaki varlıklar içersinde insanın yeri neresidir?

Yaratılanlar içersinde insan, merkezi bir noktadadır. Daha doğrusu kainat onun için yaratılmıştır. Ve bütün varlıklar insan için, insanın hizmetindedir. Ve kainatta en önemli bir varlıktır. Hiçbir varlıkta bulunmayan yaratılış özellikleri ile yaratana karşıda sorumluk içersinde bulunmaktadır. Bu özellikleri ile, yaratılış özelliklerine en uygun bir şekilde ömrünü tamamlamak zorundadır. Aksi bir durum, sadece insanlara değil tüm kainata zarar verir.

İlke ve duruş gibi kavramlara yüklenen anlamlar insan içindir. İnsan olmanın bir yükü, bir bedeli vardır. Kolaydan, hiçbir varlığın göstermediği ilkel davranışlar, beleşten ve hak etmeden, üretmeden yaşamanın insan olmakla bağdaştırılması mümkün değildir.

Hatalar yapılabilir. Hata da insan içindir. Ancak, kasıtlı yapılan ve zarar veren hiçbir davranışın ve fiilin hata olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Ve bunu yapanlar mutlaka bir şekilde uyarılmalı ikaz edilmelidir.

İlkesel bazda İnsan olmanın hazzına varan insanlar bulundukları her mekanda daha cesaretli ve dik olmakzorundadır. ;Merhametten maraz doğar.Sözü gereğince suç işlemeyi alışkanlık haline getiren kişilere müsamaha gösterilmemelidir.

Tutarlı, duyarlı, ilkeli, uyumlu, yararlı ve insan olma mücadelesi içersinde olanlara en derin saygılarımı sunarım...20.10.2002.KUMRU


İYİ ÖĞRETMEN - KÖTÜ ÖĞRETMEN TANIMLAMASI DOĞRU MU?

Geçenlerde bir öğretmen arkadaşım aynen şöyle dedi. "Bizi ucuza satmışlar. Ben okula gittiğimde kolumdan tuttular en yakın bir okula ve hiç tanımadığım bir öğretmene teslim ettiler. " Bu cümleleri söylerken bayağı kızgın bir hali vardı. Bunun üzerine ben "Hayrola hocam neden böyle söylüyorsun? Dediğimde bana " Ben branş öğretmeniyim. Sınıf öğretmeni arkadaşları dikkatle takip ediyorum. Sürekli küçük çocuklarla beraber olduklarından olsa gerek, bütün davranışlarını bir çocuk gibi yapmaya başlıyorlar. Küçük meseleleri büyütüyorlar. Olmadık şeyleri ciddileştiriyorlar. Tabi ki bu sözlerim tüm sınıf öğretmenlerine yönelik değil. " dedi.

İlgili öğretmen arkadaşın söylediklerinin doğru olduğunu söyleyen bir başka öğretmen arkadaş : " On beş yıldır Kumru'da öğretmenlik yapmaktayım. Şimdi emekli olan bir sınıf öğretmeni arkadaş yaz tatilinde birinci sınıf öğrencilerinden iyi diye nitelendirdiği ailelerin çocuklarını toplar ve ders yılı başladığında seçtiği öğrencileri kendisinin okutacağını söyler, öğrencileri bazen ayaklarına, bazen ana ve babasına göre tespit eder, köyden gelen çocukları sınıfına dahi yaklaştırmazdı. Sonra da yıl boyu öğrencileri ile öğünür, başarısından dem vururdu.

Okullar açılalı iki hafta gibi bir süre geçti. Ama Kumru'da öğretmenler ve veliler arasındaki sohbetlerde bu konular konuşuluyor... İyi öğretmen ve kötü öğretmen.

Herkes bilmek istemese de öğretmen her yerde öğretmen ve iyi öğretmenin nitelikleri de Milli Eğitim Bakanlığının mevzuatlarında açık ve net belirtilmektedir. Bu noktada hiçbir zaman kötü öğretmen yoktur. Olması gereken ise öğretmenin bu mesleği ve çocukları sevmesi ve kendisini geliştirmesi ve kendine güvenmesi olmalıdır.

Kumru;da bazı öğretmenler bir şekilde öğretmenlikle bağdaşmayan fiillere girişmektedirler. Geçen yıllarda bizzat benim şahit olduğum bir durumu burada nakletmekte fayda görüyorum. Aynı okulda bazı öğretmenler bazı veli çocuklarının derslerini ilerki yıllarda girecekleri sınavlarda başarılı olsunlar diye notları yüksek göstermek için seferber olurken, kendilerini de çok iyi öğretmen olduklarını ve beraber çalıştıkları arkadaşlarını da iyi ve kötü diye tanımlamaktan hiç çekinmemektedirler..

Okulun biri başka bir okuldaki iyi öğretmenleri vatandaşlara işaret ederken, diğer okul ise iyi öğretmen diye kendisini işaret etmektedir. Bu davranışın maksadını bugüne kadar ben anlamış değilim. Aynı öğretmenlerin bir sıkıntısı da Kumru’da öğretmenlikle bağdaşmayan bu paslaşmaların dışında her türlü işe burunlarını sokmak olarak söylenebilir. Öğretmenler arasında bu davranış şiddetle kınanmaktadır..

Bir öğretmen olarak ben,

Kendisini iyi öğretmen, kendi dışındakileri kötü öğretmen diye niteleyenleri,

asıtlı olarak bazı öğretmenleri iyi öğretmen diye velileri yanıltmaya çalışanları,

Kendi tatminsizliklerini velilerden ve öğrencilerden çıkartan öğretmenleri,

Öğrencileri, köylü - şehirli ; ayakkabılı ; ayakkabısız, memur ; köylü çocuğu, fakir ; zengin veya tanıdık ; arkadaş ; dost çocuğu diye sınıflara ayıran öğretmenleri,

Öğrencilere ideolojik bazda yaklaşan öğretmenleri ŞİTDETLE KINIYORUM...

Buradan özellikle velilerimize bir Kumrulu öğretmen olarak seslenmek istiyorum. Öğretmenler arasında ayırım yapmayın. Ne olursa olsun Bazı kendini aşmamış olan basit ruhlu insanlara aldanmayın. Bütün öğretmenler çocuklarımız için ellerinden gelen tüm gayreti göstermektedir. Maksatlı yaklaşımlara aldanmayın. Sizi ve çocuğunuzu horlayan, ideolojik ve kasıtlı yaklaşan hiçbir insana inanmayın.

Kim olursa olsun görevinin dışındaki işlere karışarak kin ve nefret uyandıran davranışrda bulunan insanlardan uzak durun. Kumrumuzun tüm birimlerinin huzuru çalışanların huzuru ile mümkündür. Okulda iki öğretmenin iyi öğretmen – kötü öğretmen tanımlaması hem kumrumuza hem çocuklarımıza zarar verir. Bu durum öğretmenlerimizi de incitir. Bundan tüm toplum zarar görür.

TÜM ÖĞRETMENLERİMİZİ ÖN YARGISIZ SEVELİM SAYALIM. ÇÜNKÜ GELECEĞİMİZ OLAN ÇOCUKLARIMIZ ONLARIN ELİNDEDİR. SADECE BİZİM ÇOCUĞUMUZUN İYİ OLMASI KURTULUŞ DEĞİLDİR. KÖTÜ BİR İNSANIN YETİŞMESİ HERKESE AYNI ORANDA ZARAR VERİR..

TÜM ÖĞRETMEN ARKADAŞLARA SEVGİ VE SELAMLARIMI SUNARIM....

24.09.2002 KUMRU ; BEKİR AKKAYA

KUMRU;DAN TEŞEKKÜRLER!

Son zamanlarda Kumrulu olmaktan ve Kumru;da yaşamaktan son derece keyif almaya başladım. ;Bir musibet bin nasihattan iyidir; derler. Zaman zaman bazı uyarılarımızla dalga geçenler, veya bizimle alay edenler, yaşadıkları olumsuz olaylar karşısında neredeyse bizleri evliya ilan edecekler. Hani meşhur bir söz var ; ZARARLARINDAN EMİN OLDUKLARI İÇİN DOSTLARINI UZAK TUTTULAR, KENDİLERİNE BAĞLAMAK İÇİN VE YAKINLAŞMAK İÇİN DÜŞMANLARINI YAKINLAŞTIRDILAR, YAKIN OLDUKLARI DÜŞMANLARI DOST OLMADI, UZAKLAŞAN DOSTLAR DÜŞMAN OLDU, HERKES DÜŞMAN SAFINDA BİRLEŞİNCE.....................; Bu cümleler Vicdanül Kumru, Cüzdanül Kumru ve Zoraki Kumrulu olarak düşünülürse denilmek istenilen çok daha iyi anlaşılır inancındayım.........Beni sıkıntıya sokan bari Kumrulu olsa.....
Zaman zaman insanın kendi kendini sigaya çekmesi gerekir. Bireysel olarak her birimiz bunu sık sık yaparız. Ancak insan ilişkileri açısından bu son derece zor. Toplumda yeriniz nedir? Ne kadar insanlara güven veriyorsunuz? Ne kadar dostunuz veya seveniniz var? Bulunduğunuz mevki ve makamları elinizden aldıklarında çevrenizde kimler kalır? Aslında hastalık, düğün, davet ve ölüm durumu bunun en iyi göstergeleri. Yukarıda da vurguladığımız gibi, servetinizin, mevkinizin ve makamınızın dışında insan olarak ne konumdasınız? Her birimiz öyle veya böyle üç beş kişi ile cenazelerin kalktığını, düğün veya davetlerin yapıldığına şahit olmuşuzdur. İşte ben de oğlum Mehmet Akif;in sünnet davetini yapmam sebebiyle böyle bir sınavdan geçtim. Son derece mutlu oldum. Bu vesileyle başta oğlumu sünnet eden ve bizleri hiç yalnız bırakmayan Dr. Cemalettin YAKTI Beyefendiye olmak üzere, Davetime gelen ve uzaktan-yakından tebrik eden tüm dostlarıma teşekkür ediyor, böyle mutlu günlerin herkese nasip olmasını diliyorum.
Hakikaten Kumruda yaşamak son zamanlarda insana çok mutluluk ve keyif veriyor. 25 Haziran Pazar günü büyük bir coşkuyla gerçekleştirilen toplu sünnet şöleni kelimenin tam manasıyla mükemmeldi. 7 saat gibi kısa bir sürede 511 çocuğun sünneti tamamlandı. Bu arada 200 kişiye yemek verilirken Sanatcı Aydın Alaybeyoğlu;da konser verdi. İstanbul Ensar Hastahanesinde çalışan Kumrunun değerli insanı Harun Topalcı ve ekibi Kumru sağlık personeline büyük destek sağladı. Kendilerini Kumrulular adına tebrik ediyoruz...
Dedik ya Kumruda yaşamak güzel. Sokaklar mis gibi. İnsanlar da öyle. İşte bu güzel Kumruya bir yenisi daha eklendi. Masalar sıra sıra. Her taraf meyve ve çiçeklerle kaplı. Derenin şırıltısı ve bir yudum çay. İyi de bir dost. Bu kadar güzelliğe birde havuz olsa. Ya içinde canlı balıkları seyretmek. Siz böyle bir yerde otururken balık yemek çok keyifli olur herhalde. Hayır cennet bahçesini anlatmıyoruz. Kumrunun değerli insanı Remzi Kınalı Kumrunun tam ortasında böyle nefis bir yer hizmete açtı. Kendisini kutluyoruz.
Son zamanlarda gerçekten Kumruda güzel şeyler oluyor. Tabiki bunu bir çokları tesadüflere bağlaya bilir. Ama ben şahsen öyle düşünmüyorum. Değerli iş adamımız İsmet Erçal İstanbulda tanıştığı yaşlı bir Rum Kadınından dinlediği bir efsane sonucu hayatım değişti diyor. Tabiki DİLEK TAŞI EFSANESİ;Nİ. Bana 15 yıl önce anlatmıştı. Ben her başım daralsa gider Düzoba Yaylasındaki taşa otururum. Geçenlerde yaptığım sünnet daveti için yine aynı şeyi yaptım. Ne ikram edecek yiyecek bitti. Ne de gelen davetli. Ne olsa da bizim yollarımıza ilgi duymayan yetkililer bu taşa bir otursa da yollar emin olur kendiliğinden yapılır. Vallahi bir yolunu bulup bu taşa iş görmeyenleri, işten kaçanları, işi rast gitmeyenleri, oturtmak gerekir. Çocuğu olmayanlar, çocuk isteyenler zaten oturuyorlar. CAN SIKINTISINI, GEÇİM DERDİNİ, KARI KOCA KAVGASINI , HER DERDE DEVADIR......GÜÇ TAŞI.....DİLEK TAŞI..........
Bir Kumrlu olarak ERÇALLARI kutluyorum. Kumrululuk buna denir işte. Kumruya, Kumruluya hizmet etmekten geçer. Yaptıkları her işte örnek çalışmalar içersinde olan ERÇALLARI kutluyorum. Kim ne derse desin, kim hangi açıdan bakarsa baksın ERİCEK YAYLASINI hizmete açanları, en ufak bir katkısı olanları başta Sayın İsmet Erçal olmak üzere, Sayın Kaymakamımız Mehmet Sarıcanı, Sayın Belediye Başkanımız Adil Karaoğlanoğlunu Bölük Komutanımız Sayın Hüseyin Topuz;u kumrulular olarak yürekten kutluyoruz.
Bu yıl birincisi yapılan Ericek Yaylası Çilek Festivali kalabalık bir kalk topluluğu ve misafirlerin katılımı ile muhteşemdi. Sanatcı Orhan Hakalmaz ve Pınar Dilşeker;in konseri halktan büyük ilgi gördü. Bilhassa Harun Topalcının çapalarıyla İstanbuldan gelen Mehter takımı gösterisi gerek Kumruda ve gerekse Ericek Yaylasında büyük takdir topladı. Güç taşına oturan 70 lik ihtiyarların güreşleri büyük alkış aldı.
Kumru güzel, Kumruda yaşamak güzel. Bir de şu bozuk yollar ve Kumruyu çiftlik olarak görenler olmasa. Hepinize güzel günler efendim.

YAYINIMIZ SES GETİRDİ


KUMRU;NUN TARİHİ MÖ. 4500 YILINA KADAR GİDİYOR

Değerli iş adamımız İsmet ERÇAL, elinizdeki bu gazetenin Mart-1998 tarihli 8. sayısında ;KUMRU;NUN BİR MEDENİYETLER VE HAZİNELER ŞEHRİ OLDUĞUNU, KUMRU;DA YERLEŞMENİN ÇOK ESKİLERE GİTTİĞİNİ; iddia ediyordu. Bu konuda araştırma yapmak için yetkililerden yardım talep ediyordu. Daha sonra aynı iddiaları başka yayın organlarında da sürdürdü.
Bu iddialar daha sonra Kültür Bakanlığı;nca dikkate alındı. 1999 yılında Ordu Müze Müdürü Sayın M. Yücel KUMANDAŞ Kumru;ya gelerek İsmet ERÇAL;la görüşme yaptıktan sonra, Dr Cemalettin YAKTI, Öğretmen Bekir AKKAYA ve Kumru Kütüphane Müdür Vekili Osman Kasımoğlu ile birlikte bir ekip oluşturarak Kumru;nun Akçadere (Küşnefak), Ayvalı (Kömerik), Divani Kayabaşısı, Tekke ve Karaağaç gibi yerleşim birimlerini iki gün gezerek önemli bulgular tespit ederek ilgililere iletilmek üzere bir rapor hazırlandı.
Nihayet geçtiğimiz ay, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özsait başkanlığında bir bilim adamı ekibi, Kültür Bakanlığından bir temsilci ile Kumru;da ilk kez resmen tarihe ışık tutacak yüzey araştırmaları çalışmalarına başladı. Dr. Cemalettin Yaktı ve Öğretmen Bekir AKKAYA ekibe rehberlik ederek 10 gün Kumru;nun köyleri ve yaylaları adım adım tarandı. Ordu Müze Müdürümüz Sayın M. Yücel Kumandaş ve Kütüphane Müdür Vekilimiz Osman Kasımoğlu Çalışmalarda bizzat yer aldı. Kaymakamımız Sayın Mehmet SARICAN çalışmalara her türlü desteği vererek bilimsel çalışmaya maddi ve manevi katkıda bulundu. Ayrıca Sayın Belediye Başkanımız Adil KARAOĞLANOĞLU ekibin çalışmalarına her türlü kolaylığı sağlayarak, yardımlarını hiç esirgemedi.
Araştırmaların sonucunda Kumru ve çevresinde Helenistik ve Roma Çağı dönemlerine ait çok sayıda kalıntılara rastlandı. Ortaçağ ve Tunç Devrine ait yerleşim yerleri tespit edildi. Kumru;nun değişik köylerinde çok sayıda kaya mezarı ve insan eli ile yapılmış mağaralar incelendi ve kayda geçirildi. Bir çok Tümülüs keşfedilirken, Yerleşmelerin MÖ. 4500 yıllarına kadar gittiği bilimsel olarak belgelendi. Elde edilen bulgular bir tutanakla Ordu Müze Müdürlüğüne teslim edildi.
Bilimsel araştırmaya basının da ilgisi büyüktü. Araştırmaları Türkiye Gazetesi okuyucularına ;KUMRU;DAN TARİH ÇIKTI; başlığı ile duyurdu. Ayrıca gazete Kumru;da yerleşme MÖ. 3-4 bin yıl öncesine kadar gidiyor diye yazdı. Yeni Şafak Gazetesi çalışmaları ;ORDUDA ARKEOLOJİK TETKİK” başlığı ile verdi.
Bu arada Kumru Düzoba Yaylası- Kurtalan Mevkiindeki DİLEK TAŞI yerinde incelendi. Taşın bulunduğu alanda yerleşmenin çok eskilere dayandığı ve efsanenin gerçeğe yakın olduğu tespit edildi. Özellikle Efsananin Fizme ile bağlantısı dikkat çekti. Fizmede yerleşme MÖ. 4500 yıllarına kadar dayandığı bu çalışmada tespit edilmişti.
Bu yılki çalışmalarını tamamlayan bilim adamı ekibi, bu çalışmaların ileriki yıllarda da sürdürüleceğini ifade ettiler.

Ağustos-2000- Bekir AKKAYA

 

PARASIZ OLMUYOR, YA DA KUMRU TARİHİ

Herkes için olmasa da günümüzde maddi unsurlar çok önemli gibi gözüküyor. Bir çoklarımız ;para olmaz ise hiçbir şey olmaz, en önemli şey benim için para, ben başka bir şey tanımam; yaklaşımı içersinde. Bu düşüncenin bir çok haklılık payı var. Ancak her şeyin para olmadığı da muhakkak. Ben şahsen böyle düşünmüyorsam da bu söyleme hak vermeye başladım.
Bu düşünceye ben de inanıyor olmamın asıl sebebi, yakın zamana dayanıyor. Yıllardır Kumru;yu tanıtmak, yok olmaya yüz tutan kültür değerlerimizi araştırır dururum. Sona geldiğimde elimdeki çalışmayı bir kitap olarak bastıramamanın rahatsızlığını yaşıyorum. Yıllarca dağ taş demez dolaş, ;sen bundan para olarak ne kazanacaksın ki uğraş veriyorsun; diyenlere ben bunların önemli olduğunu söyler dururdum. Kısa zamanda hakikaten bu para sevdalıların ne kadar akıllı olduklarını öğrendim(!) Ama geç oldu. Hiç önemli değil. Dervişin fikri ne ise zikri de odur deyip, geçmiş alışkanlıklarımızdan da taviz verecek değiliz. Her şey para denilse de ben şahsen paradan çok önemli şeylerin olduğuna inanıyor, hazırladığım kitabı bastıramasam da küçük bir bölümü, sizlerle paylaşmak istiyorum... Belki birilerine lazım olur...

Kumru Fatsa'nın 33 km kadar güneybatısında deniz seviyesinden 600 m yükseklikte kurulmuştur. 1955'de sadece 250 kişilik nüfusa sahip olan Kumru 1960 ilçe merkezi olmuştur.

Ordu ilinin yayla toprakları ile ,Korgan ve Kumru İlçe merkezlerini çevreleyen sahalar, tamamen Türkmenler tarafından yerleştirme sahaları yapılmış ve buralarda oturanlar da kısa zaman içinde Oğuz Boyları oymakları arasında erimişlerdi. Esasında azınlıkta bulundukları için de , hiçbir güçleri kalmayarak ağırlıklarını kaybetmişlerdir. II. Kılıçarslan zamanında Korgan ve çevresi Anadolu Selçukluları hakimiyetine girdi. ( 1178 ) Kösedağ Savaşından sonra ( 1243 ) Korgan topraklarının büyük bir bölümü Kadı Burhaneddin ; in idaresine geçmiştir.
1380 ; lerde ise Hacı Emir Oğulları Beyliği bu çevreye hükmetmiştir.

Yıldırım Beyazıt 1398 ; de Ordu ve Samsun ; u Osmanlı Devleti; ne katmıştır
Kösedağ savaşından sonra sırasıyla; Eretna beyliği, Kadı Burhanettin ve Hacı Emiroğulları ;nın hakimiyetine giren şehir 1427 de Osmanlı idaresine bağlanmıştır.
Osmanlı döneminde Kumruda iki yerleşim biriminin varlığı görülmektedir. Bunlar; Meydan ve Serkeş; tir.

a. Meydan :
Tekkiraz beldesinin bulunduğu yerde Meydan adlı bir kaza ortaya çıkmaktadır.İlk olarak 1590 tarihinde Satılmıştan ayrılan Meydan, 1642 de kaza olarak görülmektedir. 1856 da “Nahiye-i Meydan olarak anılan kaza, 1860 1865 de Canik Sancağı;na, 1865 ; 1871 de Ünye Sancağı;na bağlı bir kazadır. 1892 de ise Fatsa kazasına bağlı bir nahiyedir. Meydan, 1928 de Fatsa;nın Kumru Nahiyesine bağlı bir köydür

b. Serkeş :
Fatsa;nın Güneyinde bulunan köylerde (Geyikçeli, Beyceli, Dağ güvezi, Kösebucağı, Gölköy ve bugünkü Kumru) Osmanlı döneminde Serkeş adlı bir kaza vardı. Bu kaza 1642 de Canik sancağına bağlı iken 1872 de Ünye kazasına bağlı bir nahiyedir. 1882 de ise Fatsa kazasına bağlı bir nahiye merkezi olmuştur.
Kumru yöresi 1928 de Fatsa ya bağlı bir nahiye iken 1 Nisan 1960 tarih ve 7033 sayılı kanun ile İlçe haline getirilmiştir.

Kumru Adı :
Kumru Adının kökeni hakkında ilmi dayanağı olmayan iddialar vardır. Kuzey Güney istikametinde olan Elekçi deresi bilinmeyen bir tarihte taşarak ilçe merkezine yoğun bir şekilde kum bıraktığından ;Kumlu; ismi ile anılmış, daha sonra halkın dilinde değişerek ;Kumru; ya dönüşmüştür. Bir başka söylenti ise Kuman Türklerinin uzun süre bu bölgede kalmalarından dolayı Kumru adı verilmiştir. Bir başka söylenti ise Soy adı kanunundan sonra Kumru soy ismini alan ve Kumru;da önemli etkinliği bulunan sülaleler sebebiyle bu yerleşim birimine Kumru adı verilmiştir.

Görüşmek dileğiyle hoşça kalın...


KUMRUYU SEVMEK

Erıch Fromm ; sevmek vermektir; diyor. Karşılık beklemeden vermek, verebilmek. Almayı herkes gerçekleştirebilir. Vermek öylemi? Sevmek; hissetmek, paylaşmak, dert edinmektir. Verme eylemini gerçekleştiremeyen hiç kimse sevemez de.
Hakikaten sizler Kumrulu idiniz değil mi? Zannedersem Kumru;yu da çok seviyorsunuzdur. Kumru;da devlet görevlerini yerine getiren ve Kumru;yu çiftlik görenler de Kumru;yu çok seviyorlarmış. Verme, dert edinme eylemi olmayınca sevenlerimiz de çok fazla oluyor.
Üç beş kuruş para kazanmak için zorunlu olarak gurbet ellere düşmüşlere Allah yardımcı olsun. Bu durumda olanlarımıza tek söz söylemek mümkün değil. Ancak, Bulundukları yerlerde krallar gibi yaşayıp, Kumru veya Ordulular hayrına hiçbir faydalı işte görünmeyen beylere, beyefendilere çok sözümüz var. Bir menfaat gördüklerinde hemşehriliği de kimselere kaptırmayan Kumru severlere bizim sözümüz.
Bir dostum ; Kumruyu sevenler üç kısma ayrılır; diyordu. Bunlar, RUHUL KUMRU, VİJDANÜL KUMRU VE CÜZDANÜL KUMRU. 1. Ruhul Kumru; gönülden severek, gerçek manada, hiçbir menfaat gözetmeden Kumrulu olmak. 2. Vijdanül Kumru, Sevmediği halde zorunlu olarak Kumrulu olmak. 3. Cüzdanül Kumru, kendisinin bir çıkarı veya geliri varsa o anda Kumrulu olmak. Normal şartlarda her birimiz bu üç kısımdan biri ile memleketliyiz. Ordulu, Fatsalı veya Ünyeliyiz.
Asıl olan gönülden Kumrulu olmak. Asıl olan yapma gücü olup ta bir şeyler yapa bilmek. Yoksa lafla peynir gemisi yürümüyor.
Nihayet yaz ayları geldi. Yolların çamursuz olduğunu bildiğiniz için hiç arayıp sormadığınız hısım akrabalarınızı anmaya başladınız bile. Hiç olmazsa boyalı iskarpinlerinizle ve mercedeslerinizle mahallemize uğrarsanız, arabamın altı yere değdi diye akıl vermeye kalkışmayın. Bizde biliyoruz bazı işleri. Sizlere karşı suskunluklarımız, bizim nezaketimizdendir.
Bulundukları yerlerde hiçbir menfaat gözetmeden dernek ve vakıf çalışmalarında fedakarca hizmet edenleri kutluyorum. Gücü yettiğince bir Orduluya kucak açarak yardımcı olanları kutluyorum. Gurbet ellerde, kimsesizlik çekenleri sık sık ziyaret edenleri, onların gönüllerini alanları kutluyorum.
Sevmek vermektir. Gelin hep birlikte, derneklerimizi kuralım. Kurultaylar düzenleyelim. Memleketimizin problemlerini tartışalım, çözüm bulalım. Çıkarını hesap etmeden yapılan faaliyetlere katkıda bulunalım.
Ben aslında memleketten havadisler yazayım istiyordum. Kumru – Fatsa arasının köstebek yuvasına döndüğünü, göçmelerle yolun sürekli daraldığını haber olarak yazmak iyi haber değil diye yazmak istemedim. Köy yollarında hiçbir değişikliğin olmadığını, çamurlarla mücadeleye devam ettiğimizi yazamazdım. Sudan bahanelerle komşular ve akrabalar arasında sürekli kavgalar çıktığını öğrenmek kime fayda sağlar.
Gazetemizin önceki sayısında çıkan yazımız ciddiye alınmış. Oysa o yazı da sadece ünlem eksikti. Kumru’ya gelmeden önce yazıyı bir daha gözden geçirip, yazılanların tersini düşünün. Yoksa hayal kırıklığına uğrarsınız. Bizden söylemesi.

02.05.2000
bekir akkaya

KUMRU;DA BİR ŞEYLER OLUYOR

Siz siz olun Kumru;yu görmeden sakın Azrail;e teslim olmayın. Hakikaten Kumru, güzel, şirin ve tarihi bir ilçe. Bugüne kadar tarihi diyemiyorduk. Ancak son araştırmalar Kumru;da yerleşmenin MÖ. 4500 yılına kadar uzandığını gösterdi.
Geçen ay Fatsa;da yapılan, Fatsa;nın da aralarında bulunduğu ;FATSA VE ÇEVRE İLÇELER KALKINMA KURULTAYI;n da 7 ilçeden birisi de Kumru idi. Kumru;nun da yetkilileri, Kumru;nun da problemlerini gözler önüne serdi. Bunun Kumru için güzel bir adım olduğunu düşünüyoruz. Belki de diğer ilçeler Kumru kadar içlerine kapanık değildirler. Bizim gözlemlerimizden şunu söyleye biliriz. Kumrunun ne iş adamı, ne politikacısı, ne de kurum amirleri bu tür toplantılara alışık değil. Kurultaya iştirak eden Kumruluların ifadelerinden biz bunu çıkardık. En azından neyin nasıl istenildiğini, insanların nasıl bir araya gelebildiklerini diğer ilçelerden görebilmek bile büyük başarı. Kurultaya katılan diğer ilçelerdeki bayan katılımcılar, bir Kumrulu olarak beni utandırdı. Bizler Kumrulu olarak çok kaderciyiz. Veya birileri tarafından sürekli pasifize ediliyoruz. Bilmem yanılıyor muyum?
Karadenizliler olarak Yayla şenlikleri kervanına artık Kumrulular da katıldılar. Düz Oba Yayla şenliklerinin bu yıl 9.su yapıldı. Ericek Yaylası Şenliğinin birincisi. En azından insanların değişik bir mekanda bu tür yerlere gitmeleri çok güzel. İnsanlar moral buluyorlar. Piknik yapıyorlar. Bunları görmezden gelmek mümkün değil. Ancak Bu tür etkinliklerin İlçeye kazandırdığını sormadan da geçemeyiz. Yayla turizmi, ilçemize kalıcı olarak ne kazandırıyor? Hangi kültürü tanıtıyoruz? Kumrulu olarak neyimizle tanıtılmak istiyoruz? Hangi ses sanatcımızı veya hangi insanımızı yetiştirip ilgili şenliklerde tanıtımını yapıyoruz? Şenliklerden sonra yaylalarımızın etkisi yörede var mı, yok mu?
Kumru;da bu konuda hiçbir çalışma yok. Kırk Pınarlarda baş pehlivan olmuş Sayın Davut Yımaz;ın ismini internet sahifelerinden okumak mümkün ama, Kumru;da tanıtmak sanki mümkün değil. Bireysel olarak üç beş kişi bir şeyler yapmak için bir araya gelse söylenmedik söz bırakılmıyor. Şimalevimiz vardı dayanamadı, Kardelen Gazetemiz vardı ilgisizlikten son buldu.
Bunun böyle gitmeyeceği son zamanlarda her Kumrulu için anlaşılmaya başlandı. Ve böyle gitmez de. İşte Fatsa;da yapılan kurultay, veya Kumru;da yaşanan son gelişmeler. Kumrulu soruyor artık. Kumrulu iyi ile kötüyü ayırt etmeye başladı artık. Aslında üç beş hokkabaz iyi numara yapıyor. Bu hokkabazlardan biri giderse belki de Kumrulu kurtulur. Aslında bizde de suç var. Kendi yöremiz insanını basite alıyoruz. Belki de ana düğüm burası. Niçin Kumrulu hep, kendi yetişdirdiklerine tosun olarak bakıyor bir türlü anlamış değilim. Sürekli yabancı hayranlığı, gerçek değerine değer vermeme son derece fazla. Cezasını da maddi ve manevi olarak sürekli çektiği halde. Belki de duygusallıklarımız çok fazla.
Bundan bazıları hoşlanmayacak ama, yine de biz duyuralım. Kumruda son zamanlarda dernekleşme konuşuluyor. Kumruyu sevenler bir araya gelmenin yollarını arıyorlar. Bazı faaliyetlerde bulunmak istiyorlar. Gün yüzüne çıkmamış veya çıkartılmak istenmeyen değerlerin ortaya çıkması için faaliyet yapmak isteyen çok sayıda Kumrulu var. Sıkıntı bir araya gelememe. Bunu bilen bazı uyanıklar, al gülüm, ver gülümle bizleri uyutuyorlar. Kumrunun yetiştirdiği insan değerini de kültürel değerini de aşağılayarak, psikolojik baskı yaparak yetişkinlerimizi yıpratmaya çalışıyorlar. Ancak görünen bir gerçek var ki, hepsi öyle veya böyle çarpılıyorlar.
Kumrunun bir tarih hazinesi olduğu bilim adamlarınca artık ispatlandı. Bizim de aralarında bulunduğumuz bir ekip Kumruyu 10 gün adım adım araştırdı. Yerleşmenin tarihi MÖ. 4500 yıllarına kadar gidiyor. Bir çok kaya mezarı tespit edildi. Ayrıca tarihe ışık tutacak yazılı bir taş parçası Ayvalı ‘da bulundu. İncelenmek üzere Ordu Müzesine teslim edildi. Roma, ortaçağ ve Tunç devrine ait çok sayıda yerleşim yeri tespit edildi. Bu Kumruda yapılan ilk ciddi araştırma. Yetkililer incelemelerin devam edeceğini söylüyorlar. Bu gibi çalışmalar Kumru için çok önem arz ediyor.
Bana göre işin en ilginç yanı, bu tarihi mezarların ve yerleşim yerlerinin, birileri tarafından biliniyor olması. Anlatılana göre, kendilerini defineci diye adlandıran insanlar gece-gündüz buralarda çalışıyorlarmış. Kaya mezarları kırılmış, tahrip edilmiş. Topraklar beş katlı apartman derinliğinde kazılmış. Bu tür kazı çalışmaları geceleri yapılıyormuş. Bu insanların ellerinde bir harita olduğu söyleniliyor.
Bu çalışmada bana göre bir başka ilginç yön, insanların tarihi eserlere karşı ve tarihe karşı çok bilinçsiz olmaları. Kendilerini okumuş zannedenlerden büyük bir kısmı bile, bu çalışmaları basite alabiliyor. İnsanlar her şeyde olduğu gibi, bu alanlara da maddi gözle bakıyor. Dolayısıyla para olmayan yerde de pek insan bulunmuyor.
Kumrunun en şansız yönü yeterince tanıtımının yapılmaması. Bu duruma da bir el atmak gerekiyor. Gönüllü el atanlara fırsat verilmediği gibi, yapılanlar da istismar ediliyor. İstismarcılar, ya kendilerini ön plana çıkarmak için uğraş veriyor, ya da para kazanma yollarını deniyor. Bu tür davranışların sonucu, olanlar, Kumruya, sana, bana yani hepimize ve geleceğimize oluyor. Beceriksizlerin uyanıkları, törenlerle birbirlerini en ufak bir iş için ödüllendiriyor. Bizim zavallı Kumrulu ise olup biten numaraları yutuyor ve hayranlıkla izliyor.
Birkaç günlüğüne de olsa gezip görmek için seyahata çıktım. İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde Mali Müşavir Mustafa Çaya, Avukat Hakan Çetik, Kuyumcu Ovagim Zeki ve Gazeteci İlhan Tinci ve Gümrük Bakanlığında çalışan Abdurrahman Özbek gibi Kumruyu seven binlerce Kumrulu var . Ve onların her birisi Kumrulu sevdalısı. Kumruya bir şeyler yapmanın çapası içindeler. . Gösterdikleri yakın ilgiden dolayı kendilerine özellikle teşekkür ederim. Bizim gibi düşünenler çok fazla. Yeter ki var olan gücümüze inanalım.
Kumrunun fedakar insanlara ihtiyacı var. Oysa kazanmanın da yolu yatırımdan geçer. Bencillik insanın kendini de bir gün gelir bitirir. Eğer bencil ruhlular çoğunlukta olsa, bırakın Kumruyu, dünya da bile yaşanmaz. Mücadele iyi ile kötü arasında hayat var olduğu süre devam edecektir. Pes etmek yok öyle. İnanıyorum ki, doğrular eninde sonunda kazanacaktır.
Hepinize güzel günler efendim.......................

Bekir AKKAYA KUMRU. 03.08.200

SEN VE BEN


Sen ve Ben

Aynı dünyanın insanlarıyız aslında. Kısacık ömrümüzü yaşıyoruz aynı yer ve mekanlarda. Toprağımız, havamız, güneşimiz ve suyumuz hep aynı. Fiziki özelliklerimiz et ve kemik. Ruhi özümüz de aynı. Altından kalbimiz, tunçtan kalbimiz yok. Ayaklarımız demirden olmadığı gibi tunçtan, kollarımız da plastik değil. Sorulmamış bize « Hangi madeni arzu ederdiniz ? »

Sen ve Ben.....

Yaratanın ;eşrefi mahluk; diye adlandırdığı varlığız. Yaratılanlar içersinde ;akıl; denilen değerle ;cüz-i irade; hürriyeti verilen Adem oğullarıyız. Bunun dışındaki özelliklerimizle, var olan varlıklardan biriyiz. Bizim dışımızdaki varlıkların tümü özünde olanı yaşadığı halde, bin bir alçaklık ve maskaralıkla özünde olanı yaşamamakta direnen sen ve ben...

S en ve Ben;

Şiirlerimiz ve sözlerimiz oklava gibi. Ruhtan uzak ve çok kaba. Zorlamalarla dizilen kelimeler bestelense de ruhu okşamıyor. Yüreklerimizi deliyor ve parçalıyor...

S en ve Ben;

Dostluklarımız ve sevgilerimiz, günübirlik menfeate göre. Hiç mi hiç sıcak değil. Sarılsak ta buzullarda yaşıyoruz. Çok yüzeyseliz, ,çten değil. Cilalarımızla ilişkilerimiz devam ediyor. Boyalarımız ve foyalarımız çatladığı an, her şey açığa çıkarak balon gibi sönüyoruz. Her birimiz, her birimizin badanalarını gözlüyoruz kabortalarımızın...

S en ve Ben;

Bir çiçek gibi açamıyor, bir ot gibi büyüyemiyor ve bir kuş gibi uçamıyoruz. Şarkılarım, türkülerimiz de yaptıklarımız gibi suni. Özde olanları yaşamadığımız gibi, yaşayanlara da fırsat tanımıyoruz... Hatta bizim dışımızdaki varlıkları yok etmek için büyük bir çapa içersindeyiz. Ne ormanda çam, ne gülde bülbül. Hiç bir varlık elimizden kurtulamıyor. Çiçeklere inat yapma çiçeklerimiz, kuşlara inat yapma kuşlarımız ve insanlara inat yapma adamlarımız var. Tanrılarımız ve de tanrılarımız;

S en ve Ben

Özümüze inat satamıyacağımız hiç bir değer yok. Hırs, intikam, kin ve nefret... Yaşayan ölüler veya özsüz robutlar... His, haraket, duygu ve düşünce... Ruhsuz makinalar, haraketli cenazeler… Tabutlar; Tabutlar;Ve dahi tabutluklar;

S en ve Ben

Kendimizi yaşıyamıyoruz. Herşeyimiz başkaları için. İşimiz, aşımız, mekanımız ve biz... Koltuklarımız, masalarımız ve dahi sandalyelerimiz... Saçımız, başımız ve dahi beynimiz... Yediklerimiz ve giydiklerimiz hep başkaları için. Sazımız, sözümüz ve dahi ağlamalarımız ve gülmelerimiz...

S en ve Ben...

Bir kuş gibi uçamadık, şarkılar söyleyemedik... Bir su gibi akıp, gönlümüzce deryamıza gidip, yare kavuşamadık. Bir çocuk gibi özden sevemedik veya ağlayamadık
Tabiattaki tüm varlıklar sizleri kıskanıyorum. Yaratılışa uygun yaşantılarınızı ve yaptığınız görev bilincini kıskanıyorum... Özgürce dolaşan kuşlar, içinizden geldiği gibi bağıran kurbağalar, tepen et havlayan köpek sizleri kıskanıyorum... Olgun meyveler ve çiçekler tatlarınız ve kokularınız hep aynı... Ey güneş ve ay! Sizler de hep aynı doğup batıyorsunuz. İşiniz özünüzden. Ey yüce dağlar! Bizim gibi sizler de ovalara özenseniz altında kimler kalır acaba?

S en ve Ben...

Yalnız değiliz... Kainat özde bizimle... Yaratan da; Özden, özgürce,yaşama mücadelesi verenlere, özden selamlar;

 

BURADA YAZILAN YAZILAR DEĞİŞİK TARİHLERDE DAHA 

ÖNCELERİ BAZI GAZATELERDE BEKİR AKKAYA İMZASI İLE 

YAYIMLANMIŞTIR...

 

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............


TÜRK TELEKOM'DAN NİHAYET AÇIKLAMA GELDİ!

TÜRK TELEKOM'DAN NİHAYET AÇIKLAMA GELDİ!

Uzun süredir "OYNATMAYA AZ KALDI - TELEFON FATURALARI İLE İLGİLİ " habere nihayet  resmi bir açıklama geldi. Yazımda da ifade ettiğim gibi bazı görevliler hata olmaz diyorlardı. Ama TÜRK TELEKOM RESMEN HATAYI KABUL ETTİ.

Ancak bu resmi açıklamada "41 adet telefon abonesine sebebi tespit edilemeyen teknik nedenlerden dolayı fazla ücret tahakkuk ettiği görülmüş olup" ifadesi son derece ilginç. Teknolojinin son derece geliştiği günümüzde üstelik TELEKOM bildiğim kadarıyla teknoloji ile çalışıyor. Nasıl olur da SEBEBİ BİLİNMEYEN TEKNİK NEDEN olabilir. Eğer böyle ise bu bilgisayarlara nasıl güvenelim. Ya da elektronik ortamlarda yapılan işlemler ne derece güvenilir olabilir.

Artık tüm resmi işlemlerin e-devlet siStemi ile yapılması düşünüldüğünde SEBEBİ BİLİNMEYEN TEKNİK NEDEN OLAMAZ. Her halde TÜRK TELEKOM BUNA DA BİR AÇIKLIK GETİRİR.

İLGİLİLERE TEŞEKKÜR EDİYOR, GELEN AÇIKLAMAYI AYNEN YAYINLIYORUZ.

kumruhaber@mynet.com

Kimden            :52pazarlama@ttnet.net.tr       

Kime               :akkayabekir@hotmail.com

Bilgi                 :

Sayın               :Bekir AKKAYA

İLGİ                : 10/03/2003 tarihli e-mail mesajınız.

Kumru santralından çalışan 641 ....... nolu telefona aralık 2002 döneminde tahakkuk eden 242.700.000.- TL. ve Ocak 2003 döneminde tahakkuk eden 100.400.000.-TL. ücretin ödeme esnasında farklı bir ücretle ödediğiniz ilgi mesajınızdan anlaşılmıştır.

Fatsa Telekom Müdürlüğü tahakkuk servisimizce yüksek ücret çıkan telefon numaralarının tetkikinde Kumru santralından çalışan 41 adet telefon abonesine sebebi tespit edilemeyen teknik nedenlerden dolayı fazla ücret tahakkuk ettiği görülmüş olup, bahse konu müşteriler hakkında idari ve teknik raporlar düzenlenmiş ödenmesi gereken tahakkuk miktarı elektronik ortama yüklenmiştir. Bu nedenle Aralık 2002 döneminde 641 ........nolu telefona tahakkuk eden 242.700.000.-TL. ücret 105.171.000.-TL.’ ye, Ocak 2003 döneminde tahakkuk eden 100.400.000._ TL. ücret 68.837.000.-TL.’ ye düşürülmüş, aradaki fark ücret tahsil edilmeyecektir.

Sorunlarınızı aşağıdaki e-mail adresimize yazabilirsiniz.

TEL. NO         :0-452-555 1500-01-02-03

FAKS NO      :0-452-444 5 444

E-MAİL          :52pazarlama@ttnet.net.tr

                         tt52.paz@ttnet.net.tr

Saygılarımızla.

İL TELEKOM MÜDÜRLÜĞÜ

(Pazarlama Müdürlüğü)

52104 ORDU

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

27 Mart 2025

ORDU BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BU İŞKENCEYE SON VERMELİDİR

ORDU BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BU İŞKENCEYE SON VERMELİDİR
---- Eski Rusya'dan sipariş edilse bu kadar ilkel olabilir.
---- Kaba mı? kaba, külüstür mü? külüstür, İlkel mi? ilkel.
---- Kısa adı OSKİ olan Ordu Büyükşehir Belediyesine bağlı Ordu Şu ve Kanalizasyon İdaresi eski su sayaçlarını sökerek Kumrudaki evlere güya dijital su sayacı taktırdı. 
---- Bayağıda pahalı olan

19 Şubat 2025

ÍŞTE BEN BU KAFASI ŞARAPLANMIŞLARIN YÜZÜNDEN AK PARTİ DİYORUM...

BUDA KİM? İYİCE AZDILAR ATALARINA KANUNEN KİMSEYİ HAKARET ETTİRMİYORLARSA KANUNEN YASAKSA? ONUN KOLTUĞUNDA OTURAN KİMSEYE'DE HİÇ KİMSE HAKARET EDİP LUABALİ KONUŞAMAZ İSTEDİĞİNİ SÖYLİYECEKSİN SONRA DEVLET SENİ KODESE ATINCA ÇIYAKLAYIP DİKTATÖR DEMİYECEKSİN

🛑FATMA SİBEL YÜKSEK' in "TAYYİP ERDOĞAN" hakkındaki korkusuz ve hadsiz yazısı...
SAHİ 
SEN KİMSİN ❓
BAY RECEP😡

"SENİ BU YAMYAM KİBİRİN BİTİRECEK"
Billboardlardaki resimlerine baktım; güya “kudretli” görünesin diye en çılgın bakışlı fotoğraflarını seçmişler. Kontrolsüz bir adrenalin ile geldiği yeri hazmedemeyişi harmanlayan deli bakışları.
Ne yapsan olmuyor.
Kültürsüzlüğün, görgüsüzlüğün, basitliğin, açlığın her şeyin önüne geçiyor. Sadece çalma, çırpmaya, vebal almaya işleyen kıt aklın bile durup durup sana “Saygı

16 Şubat 2025

VESAYET SİSTEMİ ÇÖKERTİLECEK...

― Tarih 1971'i gösterdiğinde Türkiye'de her alanda çok etkili olacak bir kurum kurulur..  ― TÜSİAD..
― Kurumun kurucusu kim?..
― Vehbi Koç..
― Bu kurum Türkiye'deki 500 zengin iş adamını içine alan bir kurum olacaktı..
― Dahası; Türkiye'deki "gerçek iktidar" bu kurumdu..
Türkiye'nin en zengin 5 ailesi kurumun başında durur.
Diğerleri onların yavrularıdır.

12 Şubat 2025

ORDU İL DİSİPLİN KURULUNA GÖNDERİLMEK ÜZERE

TEBLİĞ TARİHİ                                           : 25/01/2017

GÖREV YARİ                                               : Mehmet Akif Ersoy İlkokulu Müdürlüğü

GÖREVİ                                                         : Öğretmen/
ÜNVANI                                                        : Müdür Yardımcısı

T.C.KİMLİK NO                                           : 33308058404
ADI SOYADI                                                : Bekir AKKAYA
BABA ADI                                                    : Mehmet

BAĞLI OLDUĞU SENDİKA                       : EĞİTİM BİR SEN
DOĞUM YERİ/TARİHİ                               : KUMRU /20.05.1961
MEMURİYETE BAŞLAMA TARİHİ         : 12.03.1985

EMEKLİ SİCİL NO                                      : 61857025 
SİCİL NO                                                      : 10844
KONU’NUN ÖZÜ                                        : İl Disiplin Kuruluna İtiraz

 

 

ORDU İL DİSİPLİN KURULUNA GÖNDERİLMEK ÜZERE

 

 

 

(KUMRU MEHMET AKİF ERSOY İLKOKULU MÜDÜRLÜĞÜ’NE)

 

                                                                       KUMRU/ORDU

 

 

 

            Disiplin Amirince mail ve WhatsAPP yoluyla bana ulaşan 25.01.2017/ tarih ve  97181826-903.08.02/17 sayılı yazı ile tarafıma  disiplin yönünden “UYARMA (1) ve MAİL YOLUYLA da  26.01.2017 tarihinde imzasız olarak idari yönden “EĞİTİM KURUMU YÖNETİCİLİĞİNDEN ALINARAK KORGAN İLÇESİ TEPEALAN İLKOKULU’NA ÖĞRETMEN OLARAK ATAMA”  cezası verildiği. (2)

 6111 Sayılı Kanunun 113 maddesine istinaden; İl Disiplin Kurulu’nca aşağıda belirttiğim gerekçeler değerlendirilerek, almış olduğum UYARMA  ve “EĞİTİM KURUMU YÖNETİCİLİĞİNDEN ALINARAK KORGAN İLÇESİ TEPEALAN İLKOKULU’NA ÖĞRETMEN OLARAK ATAMA”  cezamın kaldırılmasını istiyorum.

 

KONU :

            Disiplin yönünden UYARI cezası verilmesi ve İdari yönden ise Eğitim Kurumları yöneticiliğinden alınarak soruşturma nedeniyle Korgan Tepealan İlkokulu’na  atamamın yapılması cezasına itirazım ve savunmamın sunulmasından ibarettir.       

 

AÇIKLAMALAR :

            1-Halen Kumru Mehmet Akif Ersoy İlkokulu’nda Müdür Yardımcısı olarak görev yapmaktayım.

            Kumru İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 19.01.2017 tarih ve 903.08.02/767677 sayılı yazısı “Soruşturma Dosyası Kapağı” tarafıma teslim edilmiş ve ilgili evrakta soruşturmanın konusu sosyal medya üzerinden yapmış olduğum paylaşımların “resim, adamcık, kancık” hitaplarının

Ters Köşe

TERS KÖŞE .
Fuhuş, Uyuşturucu, Marka ve Lüks Tutkusu Derken, Bizim ‘Modern Muhafazakarların' Geldiği Nokta, Dudaklarınızı Uçuklatacak Hale Geldi;
▪︎Su geçiren Oje,
▪︎Abdeste mani olmayan Rujlarımız var artık.
▪︎Helâl Likör, Bira, Helâl Şampanyalarımız var. Yakında Helâl Etiketli Rakı da Çıkar.
Hani Biz başkalarına Benzemeyecektik Siyasilerimiz, Bürokrasimiz

14 Aralık 2024

FİZMELİLER BU FOTOĞRAFA DİKKAT

Bu fotoğraf karesine dikkatle bakın. Bu fotoğraf karesi büyük bir ihtimal Fizmenin kaderini değiştirecek insanlardan oluşuyor. Bu kare gönüllü olarak Fizme için bir araya gelen Fizmelilerden sadece yedi kişi. Bu yedi kişinin arkasında yedi yüzden fazla Fizmeli bulunmakta. Her biri Fizmenin bir mahallesini temsil eden bu yedi kişi şu anda Fizme Derneğinin kurucuları. Fizme Derneği ise yakında hizmete girecek....Büyük bir özveri ile çalışan bu yedi kişinin aslında isimleri de pek önemli değil. Ama bu yedi kişi Fizme için yola çıkarak Fizmede numara yapanlara karşı bir duruş sergilemektedirler. Lütfen bu fotoğraf karesine dikkat edin ve bu karedekileri dikkatle takip edin....3 kişinin bir araya gelmesi mümkün olmayan günümüzde bu yedi kişi tam yedi yüz kişi olarak gelmektedir. Bu yediliyi izleyip gelişmeleri Fizmelilere aynen yorumsuz aktarmayı sürdüreceğiz...10.03.2003
.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İşin Reconu Bu ! / Bekir Akkaya

Ben ayrıntılı bir şekilde Kuran ve İncil'de okudum. Ademin yaratılması ile Şeytan devreye girmiş ikisi de Cennetten sürgün edilerek dünyaya gönderilmişlerdir. Suçlu kim? Hangi yönden düşünürseniz düşünün burada şeytan, Adem ve Havva aynı oranda suçludur. Bunu takdir eden Cenabı Allah'ın sebebi hikmeti ayrıntılı bir şekilde ciltler dolusu tüm semavi din bilimcilerce izah edilmiştir.
     Dünyada hayatın başlaması ile Habil ve Kabil olayı ve cinayetin başlamasının ardından insanlar gerek kendileri ile ve gerekse Şeytanla mücadele günümüze kadar sürmüştür. Sayısız Peygamberler - Ebu Cehiller her dönemde mücadeleleri hiç bitmemiş ve hala da devam etmektedir.
     Herkes konumu ve durumuna göre bir şekilde nefsi duygularını, kişisel çıkar ve hırslarını her zaman uygulamaya çalışmaktadır. Hak haklının değil, hak hep güçlünün olmuş, dünden bugüne mağdur olduklarında bağırıp çağıranlar güçlü olduklarında dünkü durumlarını da unutarak beğenmedikleri tutum ve davranışlar içersine gire gelmişlerdir.
         Bu günlerde hayal ve ümitleri her yönden

20 Kasım 2024

SAVAŞ MI VAR RIZA? (2003) /Ekrem Saygı

        Her taraf  karanlık …  aniden bir davul sesi , arkasından bir
haykırış , başlıyoooor,
başlıyooor  oyun başlıyor  ve bir adam trübünlerden  sahneye doğru
koşuyor. Bütün başlar adama çevrili . Uçmuş ya bu. Şaşırmadan şaşırmaya
gidiyor. Başlar yukarda pür dikkat
kimileri gülüyor, kimileri de ne olduğunu anlamadan şaşkın ,şaşkın
bakıyor.
         Savaş mı var Rıza! Bu çığlık neden? Ben mi göremiyorum, sen mi
öyle diyorsun
Yoksa  onlar mı öyle diyorlar. Düşmanlar

21 Ekim 2024

SÜMÜKLÜ FETTÖŞ GEBERMİŞ

GEBERMİŞ...
.....
Onca insanın hayatına neden oldu.
Onca insanın kanına girdi.
Onca insanın malına zarar verdi.
Onca insanın umutlarını çaldı.
Onca insanı dolandırdı kendine köle etti.
Devlete baş kaldırdı, Amerika'ya köpek oldu.
Masonlarla sarmaş dolaş müslümanlara kahpelik yaptı.
İslama büyük zarar verdi, müslümanların ümitlerini kırdı.
Aileleri dağıttı, çocuklarını kendine kul köle yaptı.
Bu dünyada hesabını vermeden geberdi.
Rabbim seni cehennemde ağırlasın.
Benim şahsen yancılarına ve sana en ufak muhabbeti olanlara kinim var, haklarım varsa haram olsun.
Kötü biriydi. Yancıları da öyle.
Ateşiniz bol azabınız şiddetli olsun...
#fetö #kumpas #kumpascı #sümüklü #amerikancı dolandırıcı #sahtekar #onbeştemmuz #bekirakkayayazıları
.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

20 Ekim 2024

"YOKTU DİYE" İSRAR ETMEYİN. BİR ZAMANLAR KUMRU'DA ÖĞRETMENEVİ VARDI.

O zamanlar Milli Eğitim Müdürü başta olmak üzere şübe müdürleri ve okul müdürleri ve hatta öğretmenler Fatsa, Ünye ve Ordu'ya gidip gelmiyorlardı. Okullar hep açıktı. Köy okullarında öğretmenler lojmanlarda kalırdı. Tüm okullarda sınırsız etkinlikler olur, onlarca okul öğrencilerle birlikte toplu geziler düzenlerdi.

---
İşte o zamanlarda Kumru'da ÖĞRETMENEVİ vardı. Ve tüm öğretmenler ve memurlar ve amirler ÖĞRETMENEVİNDE dinlenirler, gazete okurlar ve eğlenirlerdi.
---
Şimdi KUMRU'DA ÖĞRETMENEVİ YOK. Öğretmenevini ise MİLLİ EĞİTİM kullanıyor. Böyle daha iyi her halde.
Demek ki ÖĞRETMENEVİNE İHTİYAÇ YOK (!)

------
Haklı olarak Milli Eğitimin idarecileri, okul müdürler, öğretmenler Öğretmenevi olan ilçelere gidip geliyorlar. Kumru'da olmayan ÖĞRETMENEVİ ihtiyaçlarını karşılıyorlar.
-----
Keşke şu okullar olmasa da öğretmenler ve idareciler KUMRUYA HİÇ GİDİP GELMESELER...
-----
İnşallah birileri de çıkarda Öğretmenevini zarar etti bahanesi ile öğretmenevini kapatanlar gibi, çocuklar okumuyor bahanesi ile de

KONULAR