Yazarlarımız-Şairlerimiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazarlarımız-Şairlerimiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mayıs 2022

İsmet Erçal'ın "Zaman Tüneli" Şiir Kitabına TAKDİM yazım

İSMET ERÇAL


1966 yılında Ordu'nun, Kumru İlçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Kumru'da tamamlayarak ticaret hayatına atıldı. Halen Erçal A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Kumru'daki Fındık Fabrikası'nın işletmeciliğini yapmaktadır. İl Encümen Azası olarak aktif siyasetin içinde olan İsmet Erçal'ın bu ikinci şiir kitabıdır. Daha önce "Kumru'dan Nağmeler" adında şiir kitabı çıkmıştı.  Evli ve beş çocuk babası olan İsmet Erçal Kumru Kültürüne önemli katkılarda bulunmaya devam ediyor.


********************************************************

İSMET ERÇAL'IN ÖNSÖZ'Ü

 

            Değerli Dostlarım,

            Her esere bir "önsöz" gerekiyormuş. Kısa ve öz olarak eseri ve yazanı tanıtmak amacıyla.

            Bu benim ikinci şiir kitabım. Daha önceden "Kumru'dan Nağmeler"le şiirlerimi paylaşmıştım. Bu kez şiirlerimi "Zamana Yolculuk"ta topladım.

            Şairi ve şiiri alışılmış bir kalıba sokarsanız, kalıp dışı yaşayışı yok saymanız gerekir. Ve her insan bir şair ve yaşanılan her hayat bir şiirdir.

            Yaşamımın büyük çoğunluğu Erçallar Fındık Fabrikasında geçer. Alışılmış isimlendirme ile "patron" diye anılırız.

            İl Encümen Azası olarak günlerimin bir kısmı Ordu'ya gidip gelmekle devam eder. Yani aktif siyasetin içersindeyiz. Kumru kültürüne katkı için Erçallar Kültür Sarayını Kumruluların hizmetine sunmak, Erecekte şenlikler düzenlemek, ara sırada Güç taşına oturup güçlenmek ve şiir yazmak hayatımın bir parçası.

            Paylaşmak ve paylaştıklarını sergilemek ve Kumru Uygur Evinde Sıra Gecelerinde bulunmak ,dostlarla bir araya gelerek şiir okumak ve dinlenmek günün yorgunluğuna  en etkin ilaç. Şiir yazmak ise hayatımızın bir parçası.

            Şiirlerimde önce kendimi sonrada yaşadığım çevreyi sunmaya çalıştım.

            Paylaşma adına yüreğinizde bir kıpırdanma ya da büyükken çocuk olmaya ve zamanı alışılmışın dışında çocuk gibi yaşamaya özen gösteren beni, şiirlerimde görebilirsiniz. Şiirlerimde ne kadar sıradanlık ve çocukluk görüyorsanız işte o benim.

            Sevgi ve Saygılarımla…

                                                                                                                        İsmet ERÇAL

                                                                                                                27.03.2006

                                                                                                                    Kumru

 

******************************

 

BEKİR AKKAYA'DAN "TAKDİM" YAZISI


"C. Sandburg :- "Şiir, karada yaşayan ve havada uçmak isteyen bir deniz hayvanının günlüğüdür."derken. İlhan Berk ise "Ustalık kazanılır; ama çocuk olmak yitirilirse, şiirin büyük damarlarından biri yok olur." İfadesini kullanır.

İnsan gerçekle hayal arasında gidip gelir. Gerçek gönülden, hayal gönülsüzlükten oluşur. Gönüle yaklaşıldıkça özede yakınlık başlar. Öz ise bakidir.

Herkese ölüm kaçınılmazdır. Özde ise ölüm yoktur. Gerçeğin öz olduğunu kabul edenler ölseler de öze dönüşün başı ve yeni bir doğuş olduğunu bilirler. Özde zaten dünyaya doğmakla var olmamıştır. Öz vardır ve ölümsüzdür.

İlerinin ilerisi olduğu gibi, gerinin de gerisi vardır. Bu iki arada en çok dolaşanlar ise şairler ve şair ruhlulardır.

            Öze yaklaşıldıkça sözcükler kendiliğinden oluşur. Şiir özden sızan bal damlaları ya da özün ölümsüzlüğünün dünyaya yansımalarıdır.

            Dünyaya nizam ve intizam ancak şair ve şair ruhluların çoğalması ile mümkündür.

            1992 yılından bu yana tanıdığım İsmet Erçal şiirliğinin yanı sıra gerçek bir gönül adamı ve bir Kumru sevdalısı. Kumruda taşların ve geçmişin efsaneleri ondan sorulur. Eşine ender rastlanan 40'ın üstündeki gösterileri ile dikkatleri Kumru'ya çekmiştir. Şairlerde bulunması gereken en önemli özelliklerinden çocuk ruhluluk bütün ihtişamı ile üzerindedir. Erçal ailesinin haylaz bir çocuğu olarak yerinden çok memnun. İş adamı olması çocukluğuna bir engel teşkil etmediği gibi, siyasetteki aktifliği de bundan etkilenmez.

            Hayatının tamamı şiirdir. Beş çocuk babasıdır ama çocuklarının yanında o altıncısıdır.   Cami yaptırır şiir yazar, Erecek şenliğine öncülük yapar şiir yazar. Erecekte dedeler güreşi onun şiiri olduğu gibi, ninelerin güzellik yarışması da onun dörtlüğüdür. Onun hayaline ulaşılması zor. Yaptığı mimari görüntülerle Uygur Türklerini Kumru'ya taşımıştır. Kumru Uygur Evi ve Kumru Sıra Geceleri onun eseri olduğu gibi, Kumru Müzesi de onun mısralarıdır.

            Eğitime verdiği destekle eğitim camiasının babası, bütün çocukların sevgilisidir o. Erçallar Kültür Sarayı ondan cıvıl cıvıldır.

            Medyanın gözü ondadır, gerçek hayırseverlerin de. Gönlü geniş yüreği yufkadır onun.

            İçinizde bir sıkıntı oluşuyor, ya da gözlerinizden yaş geliyorsa o şairliktendir. Ben şahitlik ediyorum ki, İsmet Erçal bir Kumru sevdalısı, bir gönül adamı ve gerçek manada bu yazıları kaleme alan adamın gönül dostudur.

            Sadece şiir kitaplarında değil, hayatın her alanında şiir yazan İsmet Erçal'ın bu ikinci şiir kitabı. Daha önceki şiir kitabının adı "Kumru'dan Nağmeler"di.

            Sizleri değerli Dostum İsmet Erçal'la baş başa bırakıyor, gönül dostuma şiir gibi hayatında bahtiyarlıklar diliyor, saygılar sunuyorum.

                                                                                                                Bekir AKKAYA

                                                                                                                  Eğitimci-Yazar

                                                                                                                      27.03.2006

 

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İsmet Erçal'ın "Zaman Tüneli" Şiir Kitabına TAKDİM yazım

İSMET ERÇAL


1966 yılında Ordu'nun, Kumru İlçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Kumru'da tamamlayarak ticaret hayatına atıldı. Halen Erçal A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Kumru'daki Fındık Fabrikası'nın işletmeciliğini yapmaktadır. İl Encümen Azası olarak aktif siyasetin içinde olan İsmet Erçal'ın bu ikinci şiir kitabıdır. Daha önce "Kumru'dan Nağmeler" adında şiir kitabı çıkmıştı.  Evli ve

"BEN TİYATRO İZLİYORUM" YA SİZ?

Suçu ve hatayı kimsenin kabul etmediği doğru. Suç ve hatada kabul edilmeyen yer ve mekanlar içersinde yapılıyor. Kabul edilse de edilmese de bir şekilde birilerimiz, bilerek veya bilmeyerek suçu işlemeye devam ediyor...Belki simalar, belki yer ve mekanlar ya da zamanlar değişik...Hep aynı şeyler bir şekilde tekrar ediliyor...Neticede kısa ömrümüz içersinde aynı filmi değişik oyuncular defalarca bizlere izlettiriyor...Bazılarının vurdumduymazlığı veya bazılarının utanmadan ve umursamadan yaptıkları bir yana, duyarlı olduklarını iddia edenler ise yaptıklarının hata olduğu söylenince illa da kendilerini aklamak ve paklamak için çapa sarf etmeleri veya yaptıklarını haklı bir gerekçeye dayandırmak istediklerini şaşkınlıkla izlemek yine bize düşüyor...Oysa yapılan ne olursa olsun "düşünülerek yapılan bir iş olup ve doğruluğuna emin olunduktan sonra uygulamaya sokulan bir iştir. Böyle olunca da konuşulan hiç bir şey de kimseyi de rahatsız etmez kanaatindeyim..

              Her birimiz Anadoluda yaşıyor, iyisi ile kötüsü ile istemesek de  bir çok  şeyleri bir şekilde paylaşıyoruz...Her birimizin gördüklerini veya yaşadıklarını, görmemiş ya da yaşamamış saymaları mümkün değildir. Böyle bir hakkı da yoktur kimsenin...Ama illa da sadece kendilerinin var olduğunu ve yaşadıklarının gerçek olduğunu iddia edenler , geçmişte aynı şekilde davrananlarda olduğu gibi, bir duvara tosladıklarında,  ya da eleştirildiklerin de kimseyi suçlamak, ah vah demek haklarına da sahip değildir...

              Ben iyi bir tiyatro izleyicisiyimdir....Ve yerimi de biliyorum. Bulunduğum yer kesinlikle bilinsin ki, seyircinin bulunduğu yerdir. Ve benim yerim bana,  babam tarafından yıllar öncesinde ayrılmış bir yer olup, kesinlikle numaralıdır. Ve ben her oyun oynandığında bu koltuğa oturur oyuncuları öyle izlerim... Koltuğumun yeride ne ilerdedir ne de geri de...Hatta benim yerime kimse oturmadığı gibi, ben de hiç bir seyircinin yerine oturmam...Babam rahmetlik oldu. Onun arkadaşları da, ve alışıla geldiği şekilde bir iki koltuk öndeyim şimdi...Bizim bölümde, yer adamın tiyatro deneyimine göre verilir. Her zaman üstatlar ünde olmak zorundadır. Onlar izler eleştirir ve biz de oyuncular da onlardan istifade ederiz...

                Bulunduğum koltuktan sahne ve oyuncular çok iyi görülür... Hatta oyun dışında vazifeli olanlar da... Oyun sahnelenmeden oyuncularda büyük bir çalışma vardır. Bu arada bizler de salona hiç gitmeyiz ya da izlemek için davet ediliriz...Eleştirmenler ve üstatlar bu çalışma esnasında ne olup bittiğini pek bilemez ama izlenimlerini de yazarlar...Zaman zaman sahne dışında ne izleyici ne de oyuncu olmayanlar boy gösterir. Eğer yönetmen akıllı ve deneyimli biri ise bu tür işgüzarları salona ve sahneye hiç yaklaştırmaz... Ama Üstat öldü ise yeni yönetmen zaman zaman gerçek oyuncu ve gerçek izleyiciyi keşfedinceye kadar, bir şekilde hazırladığı oyunu sahneye koyar...Eleştiriler de bundan sonra başlar....İşi ayrılmış koltuğuna oturup görevi izlemek, seyretmek olan ve babasından kalma işi de sadece ve sadece izlemek olan birilerine kimsenin ya da yeni toy ve delikanlıların sen baba mesleğini bırak deme hakkına sahip değildir...Yani daha doğrusu bizler kahvemizi içer oynanan oyunu izleriz sadece...Ama aynı oyunu da yeni gibi sunmanın hiç bir anlamı ve mantığı da yoktur. Bunu söyleyince de kimsenin kızma ve darılma hakkı yoktur...

                 Benim istemediğim nedenlerden dolayı doğduğumdan bu yana Anado'da yaşıyorum..Bu zaman zarfında ben şahsen çok tiyatro izledim. Rahmetlik babamın bana anlattıkları bir yana benim gördüğüm sayısız oyun oldu...Aslında gördüğüm sahneleri iler ki günlerde sizlerle paylaşmak isterim... Yine de sizleri sıkmamak kaydı ile gördüğüm sahnelerden bazı bölümleri aktarayım...

                 Yollar yollar ve bizim yollar. Ve çamurlu yollar...Çizmeler giyilerek bata çıka giden insanları izlemedik mi?                                  

                 Köyler köyler ve gariban köylüler...Sergiler ve açılışlar, bir ay öncesinden hazırlıklarla üç beş kişiye tüm köylüler seferber edilerek o köylülerin ve masum çocukların bakışları arasında etler, sütler ve de pasta börekler yenildiğini, ve alınan hediyelerin hangisi daha iyi yarın nereye gidiyoruz sözleri eşliğinde duvarlara asıldığını izlemedik mi?

                 Teşekkürler ve teşekkürler, ve ödüllendirmeler,,, bir yerlerde hazırlanarak ve sipariş usulü yazılarak görkemli bir şekilde verilişlerini izlemedik mi?

                 Haklı bir işimiz için birilerine şirin görünmek, beğenilmek ve zoraki alış - veriş yaptığımız bakkal amcalarımız olmadı mı?

                Her bir Ankara haberini dinlediğimiz de, sokaktaki insanlara davranışlarımızı değiştirme gereği değiştirme selam verme alma, davetine, düğününe ya da bir şekilde yanında bulunma fırsatları gözlemedik mi?

               Yine geçmiş tiyatro karelerinde, birileri birilerini bir  yerlere getirmedi mi? Yine listeler hazırlanma, listeye girmek için hiç yoktan çorap, gömlek veya elbise ve mobilya almak için dükkanlara uğramadık mı?

               Birilerine şirin görünmek yapılan numaralar, yalakalıklar, işinin dışında işlere karışma, sürgün, tayin ve tehdit sahneleri izlemedik mi?

               Bizim Bizim ve bizimkiler iş yapar....Dönem bizim ve marka bizim... Kız bizim kızan bizim...İşin recono bu abi! Sağ olun Battal Gazi Geliyor!' Emin olun ben bu sahneyi çok seyrettim...Emin olun izlemek te istemiyorum...

              Hakikaten siz kimin adamı idiniz? Yazık çok yazık...Yani şimdi siz bir yer bulamadınız öyle mi? Dışarıda mı kaldınız?

            Bey Efendi bu telaşınız ne ? Dün keyfin yerinde idi...Neden şimdi rengin solmuş....Hani  hiç kimseyi takmazdın sen... Daha önceleri bu dükkanın önünden geçenleri suçlardın ve müthiş itham Ederdin... Düştün mü? Yazık bir yerin incinmedi ya....Düşmez kalkmaz bir Allah , BETERİNDEN KORUR İNŞALLAH...

            Hayrola efendim, demek yolcusun....Nereye efendim...ALLAH BETERİNDEN KORUSUN...Ben de tabut yolculuğu sanmıştım....

           Demek talih kuşu kondu...Hayırlı uğurlu olsun...Ben bir numaradan kaçırdım...Ne bileyim böyle olacağını.. Çok pişmanım çok....Beşe beş mi ekliyorsun...Geçenlerde evdeki nafileleri kasete aldım ve inanmaları için ta Ankara'ya gönderdim...Hem de teyemmümlüsü...

           Keşke başarılarımızla öğünebilsek...Keşke hak ettiklerimizle ayakta dura bilsek...Keşke varlık nedenimiz olan değerleri aşağılara çekmesek...Keşke yolumuz Ankara'ya hiç uğramasa...Keşke emanet ziynetlerle düğünlere gitmesek...Keşke payandalara ihtiyaç duymasak...Keşke hak ettiğimiz ve yüzümüzün kızarmadığı belgeleri duvarlara asabilsek, keşke  kendimizi savunma durumuna düşmesek, keşke başkalarına minnet içersinde olmasak, keşke insanlık namına ve adına birbirlerimize saygı duyabilsek, keşke dün söylediklerimizi inkara kalkışmasak, keşke yanlış dediklerimizi biz yapar durumuna getirilmesek....

             Emin olun payandalar çürür... Ve payandalar çekilir....Gücünüz kuvvetiniz yoksa çok kötü düşmek ve bırak başkalarını kendinize rezil olmak vardır...En kötüsü de budur işte...

           Hani o aldığınız ve çerçevetelerek duvara astığınız evinizdeki belgeyi, ya da karanlık odalarda kararlaştırılan kararlarla oturduğunuz koltuğu, ya da alavere dalavere ile hak etmeden, emek vermeden elde ettiğiniz maddi veya manevi kazancı çocuğunuz yani o masum çocuğunuz size sorsa dese ki ""Baba bunları nasıl elde ettiniz?" dese "CEVABINIZ NE OLUR?" hiç düşündünüz mü?

            Ya da hak etmediğiniz bir şekilde hakkı olmayan birinden bir talimat, azar ya da hesap sorulsa, ya da yapmamanız gereken bir iş sizden istense hatta yapmanız için emrivaki davranışlar içersinde bulunulsa ve o masum çocuğunuz buna şahit olsa bunu size sorsa ne cevap verebilirsiniz...."İŞİN RACONU BU " diye cevap verebilecek bir baba yiğit varsa onun ben de ellerinden öperim(!) Çünkü çocuğun bünyesi ve gücü bu cevabı kaldırmaz ki, bunu yapabileceklerin ilahi bir yerden talimat alması gerekir ancak...

             Dedik ya biz yerimizi biliriz...Benim bünye her şeyi kaldırmaz...Bu yüzden de abur cubur yeyerek doktor arayıp kendime şunu ye bunu yeme diye reçete yazdırmaya hiç niyetim yok...Sonuçta ben, bana ayrılmış babamdan kalan koltuktan son derece memnunum...Bizim çocuklar hemen benim yanımda oturuyor. Yani arkamda...Eğer tiyatroda gerçeği yakalayabilirlerse hayatlarında da bir sıkıntı olacağına pek inanmıyorum...BEN ONU BUNU BİLMEM YA İZLEYİCİ OLACAKSIN YA DA GERÇEK OYUNCU...BUNUN DIŞINDA TERCİH BİZİM KOLTUKTAN ÇOK ZOR GÖRÜLÜYOR...İZLEYİCİLİK GÜZEL, OYUNCULUKTA...AKSESUAR MUTLAKA GEREKLİ...AMA ŞU MİSAFİR OYUNCULARI ANLIYORUM DA ......GERÇEK OYUNCU DA DEĞİL, MİSAFİR OYUNCU GELİNCEYE KADAR, DIŞARDAN HAREKETSİZ DURANIN HAVASINI BİR TÜRLÜ ANLAYAMIYORUM...AMA NE OLURSA OLSUN...SAHNEDEKİ HAREKETLİLİK VE HAREKET VE DONUK DURUŞLAR BİZDEKİ KEYFE HİÇ BİR ZARAR GETİRMİYOR....HERKES ROLÜNÜ OYNARSA KALİTE O KADAR ARTIYOR...BELKİ  HAYAT TA BİR TİYATRO...

             BULUŞMAK DİLEĞİYLE .....RIZA RAZI /2000  ---Burası Anadolu

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

"BEN TİYATRO İZLİYORUM" YA SİZ?

Suçu ve hatayı kimsenin kabul etmediği doğru. Suç ve hatada kabul edilmeyen yer ve mekanlar içersinde yapılıyor. Kabul edilse de edilmese de bir şekilde birilerimiz, bilerek veya bilmeyerek suçu işlemeye devam ediyor...Belki simalar, belki yer ve mekanlar ya da zamanlar değişik...Hep aynı şeyler bir şekilde tekrar ediliyor...Neticede kısa ömrümüz içersinde aynı filmi değişik oyuncular defalarca bizlere izlettiriyor...Bazılarının vurdumduymazlığı veya bazılarının utanmadan ve umursamadan yaptıkları bir yana, duyarlı olduklarını iddia edenler ise yaptıklarının hata olduğu söylenince illa da kendilerini aklamak ve paklamak için

30 Mayıs 2022

Top'name Fettöş / Şiir /Muhammet CENGİZ

HAİN ÇIKTI BUNCA YILIN HOCASI
ŞEYTANA KÜLLAHI TERSTEN GİYDİRDİ
SÖNSÜN! DİYE DİYE SÖNDÜ BACASI
BEDDUALAR EDİP HIRSTAN GİYDİRDİ

SURAT GÜLMEZ, AMMA GÜLEN DEDİLER
HERŞEYİ EN İYİ BİLEN DEDİLER
“SEVİYORUM, VAR MI ÜLEN” DEDİLER
VELİYE DERSHANE, KURSTAN GİYDİRDİ

DECCAL’IN KÜÇÜĞÜ SÜFYAN’I TANI
SOLLADI İBLİSİ, BÜYÜK ŞEYTANI
GÖRÜNCE UFUKTA YAĞLI KAYTANI
TAPUYU UZAYDAN MARS’TAN GİYDİRDİ

NE HAİNLİK ETTİ BU ASLI BOZUK
VERİLEN DEĞERE EMEĞE YAZIK
HALA ARKASINDA BİR ALAY TOZUK
KILIFI VAAZDAN DERSTEN GİYDİRDİ

KIRK YILDIR DEVLETİ UYUTMUŞ HAİN
GİZLİCE YAVŞAĞI BÜYÜTMÜŞ HAİN
ŞAKİRD’E RÜYAYI DAYATMIŞ HAİN
SAİD NURSİ DEYİP, NURS’TAN GİYDİRDİ

HEM YOLDAN SAPTIRDI HEM KENDİ SAPTI
PAPA BOŞUNA MI KARDİNAL YAPTI?
HİMMET DİYE DİYE KAZIĞI ÇAKTI
EDİRNEDEN SOKTU KARS'TAN GİYDİRDİ

GÖRMEKTEN USANDIK BIKTIK BAYDIRDI
HAYIR HASENATTAN HALKI CAYDIRDI
RABBİM ACIDI DA ERKEN AYDIRDI
FAKİRE HİMMETTEN BURSTAN GİYDİRDİ

GAYBİ DER, TUTUŞTU PAÇASI BUNUN
DÖNMEYE YEMEDİ MAÇASI BUNUN
EMİR VERDİ SİYON LOCASI BUNUN
İSRAİL, İRAN'LA FARS’TAN GİYDİRDİ

14 HAZİRAN 2017

MUHAMMET CENGİZ
https://www.facebook.com/muhammed.cengiz.526
****** ©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©©****** ---------------------- - Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ (BEKİR AKKAYA)'ya aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir.-

Top'name Fettöş / Şiir /Muhammet CENGİZ

HAİN ÇIKTI BUNCA YILIN HOCASI
ŞEYTANA KÜLLAHI TERSTEN GİYDİRDİ
SÖNSÜN! DİYE DİYE SÖNDÜ BACASI
BEDDUALAR EDİP HIRSTAN GİYDİRDİ

SURAT GÜLMEZ, AMMA GÜLEN DEDİLER
HERŞEYİ EN İYİ BİLEN DEDİLER
“SEVİYORUM, VAR MI ÜLEN” DEDİLER
VELİYE DERSHANE, KURSTAN GİYDİRDİ

DECCAL’IN KÜÇÜĞÜ SÜFYAN’I TANI
SOLLADI İBLİSİ, BÜYÜK ŞEYTANI
GÖRÜNCE UFUKTA YAĞLI KAYTANI
TAPUYU UZAYDAN MARS’TAN GİYDİRDİ

NE HAİNLİK ETTİ BU ASLI BOZUK
VERİLEN DEĞERE EMEĞE YAZIK
HALA ARKASINDA BİR ALAY TOZUK
KILIFI VAAZDAN DERSTEN GİYDİRDİ

İsmet Erçal ve Kumru /Bekir AKKAYA

DEĞİŞMEYEN GERÇEK
Dizleri üstünde yaşamaktansa, ayakları üstünde ölmek yeğdir.*****Emiliano Zapata
Doğum ve ölüm. Yaratılan tüm varlıklar için değişmeyen bir kanun. Canlılık dediğimiz yaşamada bu ikisinin arasında geçen süredir. Ruhların "evet Rabbimizsin" dediği ilk yaratılma hadisesinden kıyamete kadar geçen süre ise inanç boyutundaki bir zaman dilimidir. Zaman ise sırlarla dolu bir kavram olup, yaşama süresi ise kişinin inancına göre farklı bir anlam kazanmaktadır. Mesela "atmış yaşında vefat etti" cümlesi bizim takvimlerimizle ve de bizde oluşan zaman dilimi ile çok sınırlı kalmaktadır. Oysa ahiret inancı olan biri için ölümle hayat sınırlı olmayıp, doğumla da
başlamış değildir. Bir şeyin varlığı ise kimsenin inanmaması ile de yok olması mümkün değildir.
RUH VE BEDEN İLİŞKİSİ
Ruhla bedenin bir arada oluşu doğumla başlamaktadır. Ruh ise çok önceden yaratılmıştır. Bedenle ruhun bir araya gelişi ile doğum ve ruhla bedenin ayrılışı ile ölüm hadisesi gerçekleşmektedir. Bedene bizim algıladığımız türden canlılık veren ruh olduğu gün gibi aşikardır. Ve insanoğlu ahirette de bedenle ruhun bir arada olduğu dönemden hesaba çekilecektir. Zerre kadar hayır ve şerden...
ÖMÜR YILLA DEĞİL, VERİMLİLİKLE ÖLÇÜLMELİDİR
Dünya hayatında hangi türden zaman dilimi söz konusu olursa olsun yapılanlar ve yaşanılanlar çok önemlidir. Bu zaman diliminde birey olarak insanlar diğer canlılar gibi yaşar ve ölürler. Ancak diğer canlılardan insanın en önemli özelliği dünya hayatındaki doğum ile ölüm arasındaki süreyi nasıl yaşadıkları ile anlam kazanır. Sade bir dille kimi insanlar yaşarlar diğer canlılar gibi sadece kendileri için, hatta diğer canlılar fayda noktasında insandan çok önde bir durumdadır. Kimi insanlar da var oldukları zaman diliminde hem kendilerine ve hem de çevresine yararlı oldukları gibi, yaptıkları ile öldükten sonra da yararlarını sürdürürler. Bu noktada bir ampulü veya bir bilgisayarın yapımında en ufak emeği geçenleri örnek olarak gösterebiliriz. Kendileri öldükleri halde yararlılıkları dünya var oldukça devam eder. Verimsiz ve hep tüketen toplumlarla ne gelişme ne de ilerleme mümkün değildir. Toplumda her zaman diliminde bu tür insanlar olmasa belki de dünyanın sonu demektir. Kıyamete kadar bu süreç devam edecek, ahirette de bu tür insanlar mükafatlandırılacaktır. Asıl olan tüketici değil, üretici olmaktır. Önemli olan almak değil vermektir. Vermeye niyet edenin hep karlı çıktığı da bir gerçektir. Genelde cimrilik yoksulluğu da beraberinde getirir. Yani "az tamah eden çok zarar görür. " Ve dünyada da ve öldükten sonra da canlı olanlar ve gerçek manada yaşayanlar başkalarına faydalı olan insanlar olacaktır. Kısacası verimli olmak bu dünya içinde ahret için de yaşamanın ve var olmanın birinci derecede şartıdır. Hiç unutulmamalıdır ki " yapamadıklarımızdan değil, yapma gücümüz olduğu halde yapmadıklarımızdan sorgulanacağız. "
ÜRETENLERLE TÜKETENLERİN FARKI YA DA KENDİ DURUMUMUZ
Her insan her şeyi yapmakla mükellef değildir. Zaten her şey de herkes için değildir. Önemli olan insanın gücü yettiği şeyi yapmasıdır. Bu noktada yapılanın küçük veya büyük diye tarifi söz konusu olamaz. Önemli olan gücü yettiği kadar yapma becerisidir. Elinde çok imkanlar ve güçler olduğu halde hiç bir şey yapmayanlardır asıl irdelenmesi gerekenler. İşin en gülünç noktası ise bu noktada bulunanlar sorumluluklarını eleştiri yaparak ve yüksek ses çıkartarak gizlemeye çalışırlar. Üstelik hiç bir şey yapmadıkları halde bir şey yapma çabası içersinde olanları küçümseme gibi basit hesaplar içersinde olanlar için o kadar söz söylenmiş ki, biz burada hiç birini ifade etmeyeceğiz.
Bana göre sözünden nefret etsem de yine de bu cümleyi burada söz konusu etmiş olayım. Ben diyorum ki, ibadetlerin asıl gayesi nefse hakim olarak kin, garez, hasetten insanları alı koymaktır. Haset ve çekememe her kötülüğün başı gibime geliyor. Neticede yok olma pahasına eleştiri ve alı koymaların temelinde haset mevcuttur. Oysa ki gücü yettiği halde hiç bir şey yapmayanların ya da yan gelip keyif çatanların hiç bir şey deme hakları olamaz. Bu olsa olsa çekememenin bir göstergesidir.
Peki bu tür olumsuz yaklaşımlar oluyor diye bir şey yapmamak olur mu? Olmaz... Olmadığı içindir bizim bu yazdıklarımız ve çizdiklerimiz. Niyetlerimizin hak katında kabul olacağına inanıyoruz. Yani daha doğrusu boşuna kürek çekmiyoruz...Kim ne fayda sağlıyorsa bu noktadadır.
ASIL OLAN GEÇİM DIŞI YADA GÖNÜLLÜ VE FAHRİ İŞLERDİR
Bir konuya dikkat çekmekte fayda var. Çok kez insanların bulundukları yerlerde çalışmaları ile hizmet yaptığına inanılır. Ben öyle düşünmüyorum. Bir kimse kendi geçimi için bir yerde çalışıyorsa bu tür çalışmalar hangi yerde olursa olsun kendisi içindir. Şöyle de diye biliriz. Bir insan çalıştığı yerden ayrıldığı an ya da işi bıraktığı an, oralara birileri talipse bu kendisi için çalışılan bir iştir. Ve kimse de bu yaptıklarından dolayı ben şöyle insanlar için şu kadar emek verdim ya da veriyorum diyemez. Olması gereken "bu işin dışında fahri olarak yapmakla zorunlu olmadığı işlerdir." Zorunlu olarak yapılan işler bizim açımızdan her ne kadar anlamı olsa da bir önemi yoktur. Zaten o zorunlu iş yapılmasa ya kişi orada olamaz, orada onun için vardır. Ya da yapmakla mükellef olduğu şeyi yapmamaktan ceza almakla karşı karşıyadır. Hele de işten atılma riski ve işin doğrusu aç kalma durumu söz konusudur. Biz yana yakıla işlerini sağlama alarak yan gelip çalım satanları hiç hesaba katmıyoruz...
İşim nedeniyle 1987 yılından bu yana Kumru'da çalışıyorum. Bugüne kadar zorunlu işim nedeniyle çalışmalarımı kimse Kumru'ya hizmet olarak algılamasın. Yani zorunlu işimi yapıyorum. Ve geçimimi bu yolla temin ediyorum. Ama şu yazı çizi işini bu yapmakla mükellef olduğum işimin dışında yaptığım işlerdir. İşte ben bu yolla Kumru'ya hizmet ettiğime inanıyorum. Eğer sizlerinde asıl zorunlu olduğunuz işler dışında bir şeyler yapıyorsanız gerçekten bulunduğunuz yerlere hizmet ediyorsunuz demektir. Yoksa benim açımdan kendinizden başka hiçte bir hizmetiniz yok anlamı taşımaktadır.
DÖNEMLERİNDE KUMRU SEVDALILARI YA DA ERÇALLAR
Kumru 1960 yılında ilçe olmuş. O günlerde bugünlere çok şeyler yapılmış. Benim tanımladığım türden insanlar olmasa bu durumun oluşması mümkün değildi. Bugün de işinin dışında Kumru için çapa sarf edenler çok fazla. Her alanda bunları görmek mümkündür. Maddi ve manevi olarak Kumru'yu Kumru yapan bir çok bilinen ve bilinmeyen değerli insan söz konusu. Bulundukları şartları zorlayarak Kumru'ya ve Kumru insanına en ufak bir hizmet yapanları candan tebrik ediyor, ahirete intikal edenlere Allah rahmet etsin derken yaşayanlara da Allah uzun ömür versin diyoruz.
Yaptığım araştırmalardan şunu söyleye bilirim. Kumru'da yetişmiş çok değerli insanlar mevcut. Yurdun dört yanında hizmet ediyorlar. Ufak tefek Kumru dışında bazı Kumrulular kendilerini Kumrulu olarak tanımlamasalar da bunlar çok azınlıkta. Yine Kumrulu bir çok iş adamımız mevcut. Kumru içinde ve dışında sayısız başarılara imza atıyorlar. Bunları takdir etmemek mümkün değil. Ancak benim şahit olduğum bir durum var ki, Kumru'da Erçallar bugün bir öncü. Hayırda ve başarıda bir öncü. Kültürde ve sanatta bir öncü. Kumru'da hangi tür çalışma ve hayırlı bir iş olursa Erçallar mutlaka orada. Başarılı bir aile şirketi olarak mutlaka incelenmesi gereken ve araştırılması gereken bir şirket. Bu tür başarılar nerede olursa olsun incelenip araştırılması gerekir. Başarının temelinde ne var? İşin sırrı bize kapalı. Ama ben şahsen bu şirketin başarısını merak ediyorum. Ediyorum bu aile birbirlerine kenetlenmiş ve uyum içersinde alanlarında bir çok başarılara imza atıyorlar...Bu tür iş adamlarımız mutlaka vardır. Benim kanaatim bu tür iş adamlarımızı ve çalışanları örneklik açısından alkışlamak gerekir...
BEN BÖYLE GÖRÜYORUM YA DA NEDEN İSMET ERÇAL?
Hep söyledim şunu yine tekrar etmekte fayda var. Ben şahsen kişilerin geçim noktasından hareketle yaptıkları işi zorunluluk olarak gören biriyim. Ve bu türden ben şu kadar hizmet ediyorum ya da ettim sözü her ne kadar doğru olsa da, asıl olan hizmet, zorunlu işin dışında yapılan hizmettir. Yani daha da net olarak şöyle de demek mümkündür. Eğer sizin yaptığınız işi bir başkaları aynı şartlarla yapmak gibi bir durum söz konusu ise kimse ben hizmet ediyorum sözünü söylemesi mümkün değildir. Ancak sizin yaptığınız her ne ise bir başkaları tarafından yapılmıyor ya da sizin yaptıklarınız kendinizden çok başkalarının işine yarıyor ise işte hizmet etmekte budur. Ve bu tür işlerin taliplisi yoktur. Ve bu işlerde hayır için ya da hak için yapılan işlerdir. Bu yazıda bu açıdan bakılarak yazılmış bir yazı olup, özellikle de İsmet Erçal'ın bireysel yaptıklarını ve Kumru insanına yansımaları ele alınacaktır. Bu durumda benim bu yaptığım da aynı kapıya çıkmakta olup, yapılmayanı ya da yazılmayanı, ya da parayla talip olunanı sadece Kumru açısından asıl işinin dışında faydalı olur düşüncesiyle örneklik teşkil etmesi bakımından kaleme almak olacaktır. İşte bu noktada neden İsmet sözüne? Kardeşim bunu yazan ve değerlendiren ben isem bende oluşan kanaat budur. Başkalarında bir başka kanaat söz konusu ise bu kanaate benimde saygı göstermem gerekir. Ve isteyen bulundukları yerlerden gördüklerini ve duyduklarını tanımlama hakkına sahiptir.
Bana göre Erçalları ve Erçalların Kumru'ya yaptıkları hizmetleri yazmak zor. Daha doğrusu Kumruya hizmeti dokunanları keşke yazmak mümkün olsa. Herkes bilir ki bu işler zor işlerdir. Araştırmak, incelemek ister. Faydalı insanları kaleme almak son derece önemli. Her alanda başarılara imza atan Kumruluları yazmak gelecek nesle de ışık tutar. Gerçek manada iş yapanlarla yapmayanları ayırmak gerekir. Ve bu tür değerleri vefatlarından önce yazmak gerekir. Bu duygu ve düşüncelerle Kumru'da yaşayan biri olarak işinin dışında Kumru'da bir öncü olan İsmet Erçalı ve yaptıklarını sizlerle paylaşmak ve takdirlerinize bırakmak istiyorum.
İSMET ERÇAL'LA TANIŞMA
1987 yılında Kumru'ya geldiğimde tanıştıklarımdan birisi de İsmet Erçal oldu. Belki de bu tanışma ilgi alanlarımızın çakışmasından kaynaklandı. Hani derler ya "derviş dervişi tekkede" diye...Benim görevimi yapanlar bilirler. Bizim görevde bulunduğunuz yerde çevre incelemesi yapmanız zorunluluktur. Kumrulu biri olarak bu zorunlu olan ödevi ben daha geniş bir alan olan Kumru ve çevresine yönelttiğimde karşıma İsmet Erçal çıktı. Boş zamanlarımda Kumru ve köylerini dolaşmaya bilgi ve belge toplamaya koyuldum. Birazcıkta yazı çizi heveslisi olan ben yaptığım çalışmaları desteklemek maksadı ile yüzlerce fotoğraf çektim. Kumru'da ne bulursak fotoğrafladım.
TARİHİ HAZİNELER ŞEHRİ KUMRU
Ben bu çalışmaları yaparken İsmet Erçal Kumru'da bir şeyin altını özellikle çiziyordu. Diyordu ki İsmet Erçal " Kumru Tarihi bir ilçe. Yüzlerce ton tarihi hazine ve altın barındırıyor. Sadece Kuş Kayası civarında 100 bin ton altın bulunmaktadır" diyordu. İddialarını ispat etmek için görsel ve yazılı medyayı sık sık Kumru'ya davet ediyordu. Duyarlı medya bu konuyu İsmet Erçal'ın diliyle sık sık haber yapıyordu. 1997 yılında başladığım ve beş yıl yazdığım Ordu Haber Gazetesi'nde bu konuda sayısız haber yaptım. Sayısız köşe yazısı yazdım.
Yapılan Haberler ve yazılan yazılar Ordu Müze Müdürü'nün dikkatini çekmiş olacak ki, bir ekiple birlikte Kumrunun bazı mıntıkaları benimle birlikte gezildi ve incelendi. İlk etapta gezilen yerler Karaağaç Köyünde bulunan Kaya Mezarı civarı, Küşnefak Kayası civarı, Fizme Beldesi civarı ve Kuşkaya civarı. Müze Müdürü'nün incelemelerden elde ettiği sonuç : İsmet Erçal'ın söylemleri doğrudur. Derhal Kumru ve civarı uzman bir ekiple incelenmelidir. Nihayet 2000 yılında Kültür Bakanlığının görevlendirdiği ve Prof. Dr. Mehmet Özsait'in başkanlığında benimde bulunduğum kalabalık bir ekip 10 gün Kumruyu adım adım inceleyerek yüzey araştırmalarının sonucu basına aktarıldığı gibi ilerde bir kaynak oluşturulacak bilgi ve belgeler Kültür Bakanlığı tarafından bastırılarak araştırma sonuçları resmi kayıt altına alındı ve yayınlandı.
EFSANELER ŞEHRİ KUMRU VE GÜÇ TAŞI
Kumru'da efsane deyince İsmet Erçal'ın akla gelmemesi mümkün değil. Kumru ile ilgili çok sayıda efsane bilen İsmet Erçal iki efsaneyi gündemden hiç düşürmedi. Biri Kuşkayası'nda bulunan ay ve yıldız görüntüsü ve burada bulunan tonlarca altın. Hele de Küşnefak Kayası ile Kuşkayası arasındaki ilişkili efsane mutlaka İsmet Erçal tarafından dinlenilmeli. Bir de Kumru'da tanıtım noktasında medyanın "Güç Taşı"na odaklanmasına vesile olan ismet Erçal defalarca bütün TV kanallarında bu güç taşı gündemden hiç inmedi. Ve her vesile ile gündeme gelmekte yurt dışından ve içinden sayısız insan Düz Obaya giderek bu taşa oturmayı sürdürmektedir. Hele de Ericekte Dedeler Güreşinin fikir babası İsmet Erçal, 70 yaşın üstündeki Kumrulu dedeleri güç taşına oturtarak Erecekte güreştirmesi Kumru'nun tanıtımında en büyük katkıyı yaptı.
ERECEK YAYLASI VE İSMET ERÇAL
Erecek Yayla şenliklerinin fikir babası olan İsmet Erçal, her yıl yaptığı birbirinden ilginç yarışmalarla tüm Türkiye'nin dikkatinin Kumru'ya çekilmesine neden oldu. Düne kadar Kumru'yu hiç duymayanlar bu tür etkinliklerle Kumru'yu çok yakından tanıdı. Önce dedeler güreşi, sonra nineler güzellik yarışması ve bu yıl ise Hanım Ağalık yarışmaları ile tüm medyayı bu yarışmalara odaklandırdı. Bir çok il ve ilçe tanıtımı için milyarlarca lira harcarken İsmet Erçal düşüncelerini hayata geçirerek Kumru'ya eşi görülmeyen katkılarda bulunmaya devam etmektedir.
KUMRU UYGUR EVİ YA DA KUMRU MÜZESİ
Kumru'da yapılan her türlü hizmete özellikle maddi katkısını esirgemeyen Erçallar'ın tamamı İsmet Erçal'a her konuda destek vermektedir. Bu yüzden olacak İsmet Erçal hiç boş durmamakta ve Kumru için yaptıkları hizmetini aralıksız sürdürmektedir. Bazen Kumru'da taşların gizemlerini araştıran İsmet Erçal, bulduklarını da korumakta ve Kumru'ya bir müze kazandırma yolunda hızla ilerlemektedir. Tarihi kalıntıların her türlüsünü bulundurma yetkisi bulunan İsmet Erçal kendisinin adını verdiği ve projesini kendisinin yaptığı "Uygur Evi" ile tekrar Kumru'yu Türkiye gündemine taşımıştır. Görünümü ile dikkatleri üstüne çeken binanın dış görünümü kadar iç durumu da Kumru'ya gelenlerin hayranlıklarına neden olmaktadır. Uygur evinin içersinde yüz yıllar önce Kumru'da kullanılan tüm mutfak eşyalarından tutun giyim kuşama kadar her türlü eşya sergilenmektedir. Zaman zaman sıra gecelerinin de yapıldığı Uygur Evi'inde Kumru kültür değerlerinin her çeşidini görmek mümkündür.
ERÇALLAR CAMİİ VE İMAM KÖŞKÜ
Yaptığı cami ve imam lojmanı ile Türkiye'de bir ilki gerçekleştiren İsmet Erçal, Allah'ın doksan dokuz ismine atfen camiyi 99 günde bitirmiş ve hat sanatının her türlü güzelliğini cami içersinde, caminin minaresinde ve imam lojmanında kullanarak Kumru'ya muhteşem bir ibadethane kazandırmıştır. Caminin yapılışı ve özellikleri tüm medyada günlerce yazılmış ve çizilmiştir. Yazılmaya ve çizilmeye devam etmektedir.
BELEDİYE SARAYI GİRİŞİ
Uygur Evine uygun mimari özellikleri yaptığı her binada kullanan İsmet Erçal, Kumru Belediyesinin girişine yaptığı görünüm bugün dikkatlerden kaçmamakta ve Kumrulu insanların ve Kumruya gelen misafirlerin hayranlıklarına neden olmaktadır.
YAYLA ÇEŞMELERİ VE ERECEK GUATR SUYU
Kumru'da Erçallar yaptıkları ile bir öncü. Bizim göremediklerimiz ya da fabrika ya da başka iş yerlerinde yapılanlar bu yazının konusu değildir. Ya da görünmeyen hayır hizmetleri de bu yazının konusu değildir. Düz Oba Yaylası ya da Ericek Yaylasında bulunan bir çok çeşme Erçalların yapması ile hayat bulmuştur. İşin en kötü durumu ise yapılanları bile bozma gibi bir durum yüzünden parçalanan çeşmelerde bugün o yol boylarında gözükmektedir. Erecekte Guatra iyi gelen şifalı suya yaptıkları su pompası şifalı suyun her kes tarafından kolayca içilmesine neden olmuştur. Şifalı suya giden yol ve su pompasının bulunduğu çevre düzenlemesi Erçalların görünen bir hizmetidir.
ERECEKTE ÇAMUR BANYOSU
Günümüzde tanıtımın önemi tartışılamaz. Kumru'yu her vesile ile dünyaya duyuran İsmet Erçal Ericekte şifalı çamur banyosu ile günlerce medyada Kumru'yu gündeme taşımıştır. Görüntülü ve yazılı medyada yapılanlar defalarca gösterilerek çamur banyosu ile Kumru gündeme gelmiştir.
DÜZ OBALI TARZAN RIFKI
Van gölü Canavarından yola çıkılarak ulusal medyanın odak noktası haline gelen Tarzan Rıfkı yine İsmet Erçal'ın sanaryosudur. Sadettin Teksoy başta olmak üzere tüm ulusal basın Tarzan Rıfkının peşine düşmüş, sayısız TV ekibi ve gazeteci Kumru'da ve Kumru yaylalarında Tarzan Rıfkıyı aramıştır. Kumruluların yakından bildikleri Tarzan Rıfkıyı TV de izleyen Kumrulular bile bulundukları koltuklarında gülmekten kendilerini alamamış ve hayranlıkla görüntüleri izlemiştir.
FARKIN FARKI YA DA ŞİMAL-EV
Dikkat ederseniz biz bu yazıda geçen yıllarda belleklerde kalan İsmet Erçalın Kumruya yaptıklarından söz ediyoruz. Ve herkesin bildiği ve izlediği çalışmalardan söz ediyoruz. Yapılması zorunluluk olmadığı halde Kumru için yapılanlardan söz ediyoruz. Kim bu tür yaklaşımla bu tür hizmetlerin içersinde ise alkışlıyoruz...Bir çok Kumru dışındaki insanlardan duyduğum bir cümle " Keşke Ordu'nun diğer ilçelerinde de bir İsmet Erçal olsa!" Bir ara Gazeteci İlhan Tinci Kumru Şimal Ev'i açtı. Ve İsmet Erçal koskoca bir yeri her türlü kültürel etkinliğin yapıldığı alanı bu amaçla ücretsiz tahsis etti. Sonuçta bu yerden bir çok insan istifade etti ve yararlandı. Bugün her fırsatta aynı havayı teneffüs etmek isteyen sayısız insan mevcut. Belki bir gün aynı havayı Kumru'da birileri bize teneffüs ettirir...Mekan mı? İşte İsmet Erçal içimizde...
ŞAİR İSMET ERÇAL
İşinden hiç taviz vermeyen İsmet Erçal aynı zamanda bir kültür adamı. Aynı zamanda bir şair. Yazdığı şiir kitabını ve yüzlerle şiirini değişik proğramlarda bizzat kendisi seslendirerek şiir yazma kadar şiir okumayla da şiir severlere desteğini sürekli meddi ve manevi olarak sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmektedir. Bir çok kültürel etkinliğe sponsor olarak destek vermiş, proğramlara iştirak etmiş, Erçallar ve İsmet Erçal istenilen her türlü katkıyı gerçekleştirmiştir.
ERÇALLAR KÜLTÜR SARAYI VE İSMET ERÇAL
Erçallar Aş'de yönetim Kurulu üyesi olan İsmet Erçal fabrikada başarılı işini sürdürürken Kumru kültürüne katkısı olan herkese yardımlarını sonuna kadar sürdürmüştür. Asli görevleri olduğu halde kültüre uzak duranlara inat Kumru'ya Erçallar Kültür Sarayını yaparak Kumru'ya muazzam bir eser kazandırmıştır. Sadece bir yılda Erçallar Kültür Sarayında atmışın üstünde etkinlik ve proğram düzenlenmiştir. Koltuk sayısı altıyüz olan Kültür Sarayında bir proğramı son derece konforlu ve rahat bir şekilde oturarak bin kişinin izleme imkanı bulunmaktadır. Eğitim ve kültüre yönelik tüm proğramlardan hiç bir ücret talep edilmemesi Erçalların Kumru'daki farkını gözler önüne sermektedir.
O BİR KÜLTÜR GÖNÜLLÜSÜ
Erçallar siyaset alanında da başarılı hizmetlerini sürdürmektedir. Siyaseti hizmet amacıyla yaptıklarını söyleyen İsmet Erçal bugün İl Encümen azası olarak Orduda Kültürden sorumlu olarak hizmetini sürdürmektedir. Yaptığı hizmetlerden dolayı sayısız ödüller alan İsmet Erçal Ordu Kültür Müdürü ile de dünden bugüne müdürler değişse de samimi ilişkileri devam etmekte, istikrarlı bir hizmet anlayışını devam ettirmektedir.
FINDIK MACUNU VE UÇAK GÖSTERİSİ
Tanıtım ve proje İsmet Erçal'ın işi. Fındıktan kuvvet macunu yaparak Kumruya gelen tüm misafirlere ikram etmesi, Samsun'da uçak kiralayarak sadece Kumru'yu değil Ordu'nun bir çok ilçelerinin uçaktan fotoğraflanması ve Ercekte uçak gösterileri ve kuvvet mecunu atarak sponsorluğunu yaptığı şenliği coşturması da onun fikri. Dedeler güreşi ve nineler güzellik yarışması ve ardından hanım ağa fikri. Proje ve projelerini gerçekleştirme. Sadece iş adamlığı değil Kumrunun tanıtımında bir sembol ve marka...
MUSTAFA SALUR VE GÜÇ TAŞI
Eğer Türkiye'de şu güç taşına oturmayan biri varsa hiç TV izlemiyor demektir. Tüm TV kanallarında sık sık gündeme gelen güç taşının efsaneleşmesini sağlayan İsmet Erçal'a bu desteği ve bu güç taşının arkasında bulunan bir durumu burada ilk kez benden duyun. Mustafa Salur. Mustafa Salur bundan bir kaç yıl önce vefat etmiş Kumrulu gizemli bir insan. Eğer nasip olursa büyük insan Mustafa Salurla yaptığım bir hafta süren konuşmayı sizlerle paylaşmak niyetindeyim. O zaman İsmet Erçal ve Mustafa Salur ilişkisini detaylı bir şekilde görme imkanımız olur. Bu konu ise çok önemli olmakla birlikte ayrıca yazılacaktır.
FINDIK SPOR VE İSMET ERÇAL
İsmet Erçal Kumru'da kurduğu Fındık Sporla tüm magazin basınını Kumruya taşıyan birsidir. Takım oluşmuş ve uzaktan atılan fındıklar ağızla yakalanarak yeni bir spor türü ülke gündemine özellikle de Karadeniz'de yeşermeye başlamıştır. Futbolda gol yemek kötü bir durumken burada ağzıyla fındığı yakalayan kaleci kendine kavrulmuş fındıklardan ziyafet çekmektedir. Hem fındık atan ve hem de fındık tutan takım karşılıklı olarak fındıktan enerji almış seyirciler ise doyumsuz gösteri izleyerek güzel anlar yaşamalarına neden olmuştur. Bu oyun Kumru'da özellikle fındığın bulunduğu alanlarda oynanmaya devam etmektedir.
O BİR TURİZM GÖNÜLLÜSÜ
Geçenlerde yaptığı bir tanıtım hizmetinin kimsenin aklından gitmesi mümkün değil. Büyük çoğunluğunun Ordu dışındaki üniversite öğrencilerinin oluşturduğu Ordu Valiliği ve Ordu Kültür Müdürlüğünün organizesinde 500 Ordu Turizm elçilerini Kumru'nun tüm yaylalarını adım adım tanıtması ve onları ağırlaması başlı başına bir olaydır. Başka yerlerde olsa bu tür İş Adamlarının heykelini dikerler.
20 DAL SİGARA İÇEN ADAM
Kendisi hiç sigara içmeyen İsmet Erçal dünyada ilk kez 20 yanan sigarayı hem de yanan tarafını ağzının içersine sokarak defalarca içerek canlı proğramlara çıkmış, Kumruyu dünyaya tanıtmıştır. Tüm dünyada ayakta alkışlanmıştır.
KİRPİKLERLE YAZI YAZMA -KIZGIN DEMİRİ YALAMA
Kızgın demir parçasını dili ile yalaması ve göz kirpikleri ile tuttuğu kalemle yazı yazması insanları hayrete düşürmektedir. 30 yakın yaptığı gösterileri ile bütün Türkiye'de iz bırakan İsmet Erçal, asıl işinin dışındaki yaptıkları ile Kumru'da gönülleri çoktan feth etmiştir.
KUMRU SPOR VE İSMET ERÇAL
2005 yılında Kumru Spor Başkanlığı yapan İsmet Erçal Kumru Spora ve taraftarlara sezon boyunca sayısız heyecanlı anlar yaşattı. Kumru Spor sezon boyunca hiç yenilgi görmedi. Tüm takımı maddi ve manevi olarak yalnız bırakmadı.
NUHUN GEMİSİNDE OTEL
İsmet Erçal'ın Düşüncelerini ve projelerinin sınırını tahmin etmek mümkün değil. Erecekte beş yıldızlı bir otel düşüncesi yeni bir düşünce değil. Bir yıldan bu yana ise Ordu Boztepeye Nuhun Gemisi formatında otel projesi yazılıyor ve çiziliyor. Kumru Erecekte yapmayı düşündüğü otelin göğe bakan üst kısmını kendisinden dinlemek gerekir. Bunların gerçekleşmesi bugüne kadar yaptıklarını düşünürsek çok kolay bir durum. Ya da şu kayabaşından teleferik fikri ya da paraşüt taşımacılığı.
SON SÖZ VE TEŞEKKÜR
Bu yazıda İsmet Erçal'ın tüm yaptıklarını söz konusu etmemiz mümkün değildir. Bu yazı kısa olarak İsmet Erçal'ı ve Kumru'ya yaptıklarını kaleme almak amacıyla hazırlanmış olup kendilerine teşekkür amacıyla yapılanların takdirle karşılandığını göstermek ve bu tür insanların güzel anılmasına vesile olmak maksadı ile hazırlanmıştır. Kendilerine ve Erçal Aş'ye teşekkür ediyor, tüm insanların özellikle içlerindeki sese kulak vermelerinin gereğini vurguluyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum...Bekir Akkaya -02 Ağustos 2005-Kumru
YAZI VE YORUM : BEKİR AKKAYA

İsmet Erçal ve Kumru /Bekir AKKAYA

DEĞİŞMEYEN GERÇEK
Dizleri üstünde yaşamaktansa, ayakları üstünde ölmek yeğdir.*****Emiliano Zapata
Doğum ve ölüm. Yaratılan tüm varlıklar için değişmeyen bir kanun. Canlılık dediğimiz yaşamada bu ikisinin arasında geçen süredir. Ruhların "evet Rabbimizsin" dediği ilk yaratılma hadisesinden kıyamete kadar geçen süre ise inanç boyutundaki bir zaman dilimidir. Zaman ise sırlarla dolu bir kavram olup, yaşama süresi ise kişinin inancına göre farklı bir anlam kazanmaktadır. Mesela "atmış yaşında vefat etti" cümlesi bizim takvimlerimizle ve de bizde oluşan zaman dilimi ile çok sınırlı kalmaktadır. Oysa ahiret inancı olan biri için ölümle hayat sınırlı olmayıp, doğumla da

25 Mayıs 2022

Sarıkamış'a Türkü ve İsmet Erçal / Bekir AKKAYA

Destanları ve Halk Türkülerini çocukluktan beri severek okurum. 1970'li yıllarda, bugün çok fazla alışık olduğumuz cinayet ve buna benzer haberler bir şekilde destanlaştırılır ve sokaklarda beş veya on kuruşa satılırdı. Boyna asılı teyp eşliğinde destan satan kişiyi biz çocuklar büyük bir ilgi ile izler, aldığımız destanı evlerimize götürür aynı makamla büyüklerimize okurduk. Bilhassa yaşlı büyüklerimiz "ah yavrum-vah yavrum!" eşliğinde gözyaşları sel olur, destanlar büyük bir özenle korunur, bütün köylerde elden ele dolaşırdı. Destan dörtlükleri daha çok "anneler-babalar" kelimeleri ile biterdi. Destanı çok güzel okuyan çocuklar her ortamda aranır, bulundukları yerlerde önemsenir izzet ve ikramlarla takdir edilir ve aferimlerle destan tekrar tekrar okutturulurdu.
Her Halk Türküsünün bir hikâyesi mevcuttur. Hatta bir çok halk türküsü destanların ufak bir bölümü olarak karşımıza
çıkar. Destanların en önemli özelliği hikâyeyi de içersinde barındırarak olayı en ince ayrıntısına kadar işlemesi ve tüm insani duyguları birazda abartılı olarak destana yansıtması destanın halk tarafından kabul görmesine neden olurdu.
********
Yıl 1914...Yer Sarıkamış...
1914 yılının 15-22 Aralık tarihleri arasında, Sarıkamış yakınındaki Allahuekber dağlarında, Kars'ı Ruslardan geri almak için harekata katılan Osmanlı Ordusu bu dağlarda, 60 bini donma sonucu tam 90 bin şehit verdi. "Birinci Dünya Harbi'nde diğer cephelerde olduğu gibi, buradaki çetin muharebeler de bize çok değerli deneyimler kazandırmış; istiklal ve hürriyet uğrunda canını esirgemez bir millet olduğumuzu dünyaya ispat etmiş; Osmanlı İmparatorluğu yıkılmakla beraber daha kuvvetli bir Cumhuriyet oluşturmuştur"
Anadolu'nun her bölgesinden olduğu gibi Sarıkamış, Kumru yöresinden de şehitlerimize ev sahipliği yapıyor. Rusların Karsı işgal etmesini duyan Kumrulu 30 cengaverden ikisi ise yeni cepheden gazi olarak dönüp, üç gün sonra Sarıkamış'ın yolunu tutan Çuali'nin torunu Mehmet ve Mehmetin Oğlu Mustafa'dır. Şair ve İş Adamı İsmet Erçal'ın bize anlattığına göre, Sarıkamışta baba ve oğul şehit düşmüşler ve Sarıkamışa uğurlanırlarken 30 Kumrulu gençle birlikte baba ve oğlunu bütün yöre davul ve zurnalar eşliğinde uğurlamışlardır. Babası ile birlikte vatanı kurtarmak için cepheye giden Mustafa 18 yaşında olup yeni evlenmiş, Sarıkamış'a gitmesinden hemen sonra Rasiye isminde bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir.
Çok geçmeden Kumrulu Baba Mehmet ve oğlu Mustafa'nın şehit olduğu yazısı aileye bildirilir ve Çuali Ailesi ve köy yasa bürünür ve aşağıdaki dörtlükler hatıra olarak kalır.

Baba – oğul vatan için
Uğurlandı hepsi Kars'a
Baba Memet Oğul Musti
Onlar şehit Vatan yaşa.



Köy meydanı mahşer gibi
Göz yaşları aktı coştu
Analar eşler bayıldı
Sarıkamış sen çok yaşa.



Çuali dua eyledi
Yüce Rabbim Onlar sana
Rasiyecik gülümsedi
Babam şehit vatan yaşa.



Karakış beyaz bir nur
90 bine örtü oldu
Sarıkamış dağlarında
Çınlayan ses vatan yaşa



Acı haber geldi işte
Kara yazmalar bağlandı
Eşler dul çocuklar yetim
Tek bir sevinç vatan yaşa…


Buluşmak ümidiyle….
17.02.2006
--
BEKİR AKKAYA

Sarıkamış'a Türkü ve İsmet Erçal / Bekir AKKAYA

Destanları ve Halk Türkülerini çocukluktan beri severek okurum. 1970'li yıllarda, bugün çok fazla alışık olduğumuz cinayet ve buna benzer haberler bir şekilde destanlaştırılır ve sokaklarda beş veya on kuruşa satılırdı. Boyna asılı teyp eşliğinde destan satan kişiyi biz çocuklar büyük bir ilgi ile izler, aldığımız destanı evlerimize götürür aynı makamla büyüklerimize okurduk. Bilhassa yaşlı büyüklerimiz "ah yavrum-vah yavrum!" eşliğinde gözyaşları sel olur, destanlar büyük bir özenle korunur, bütün köylerde elden ele dolaşırdı. Destan dörtlükleri daha çok "anneler-babalar" kelimeleri ile biterdi. Destanı çok güzel okuyan çocuklar her ortamda aranır, bulundukları yerlerde önemsenir izzet ve ikramlarla takdir edilir ve aferimlerle destan tekrar tekrar okutturulurdu.
Her Halk Türküsünün bir hikâyesi mevcuttur. Hatta bir çok halk türküsü destanların ufak bir bölümü olarak karşımıza

Kumru İlçesi Evliyaları ve Abdi Hoca Destanı /Bekir AKKAYA

Yazımızla İlgili Açıklama:

Kumru İlçesi Evliyaları İlk olarak Ordu Haber Gazetesi - Mart-1998 tarihli sayısında Bekir Akkaya imzası ile yayımlanmış olup yazımız daha sonra Provizyon Gazetesi’nin 5 Kasım 2004 tarihli sayısında güncellenerek tekraren okuyuculara ulaştırılmıştır.

14 Kasım 2004 tarihinde Kenthaber Kültür ve Haber Sitesinde http://www.kenthaber.com/karadeniz/ordu/kumru/Haber/Genel/Normal/kumru-evliyalari/012a012f-8d24-4cf9-a1be-d81c96706d35  adresinde  tekrar yayımlanmış olup yazının altında onlarca yorum yapılmıştır. Daha sonraları yayın hayatına son veren Kenthaber internet sayfasında bulunan yazı ve bir kısım

yorumlara https://bekirakkaya.wordpress.com/category/bekir-akkaya-arastirmalari/page/7/ adresinden ulaşmak mümkündür.

Yine bu yazımız kaynak belirtilerek tamamı “Türkiye Evliyaları” kitabında yer almıştır. Şu anda ise bir çok internet sayfasında yazımız orijinal haliyle bulunmakta olup bu yazımızda daha önceki yazılarımızda yer almayan “Abdi Hoca Destanı”nın tamamını yazımız içerisine ilave etmiş bulunmaktayız.

                                                             Bekir AKKAYA /Vav Bilgi  

KUMRU EVLİYALARI

A-    EVLİYA NEDİR?  YA DA ORDU EVLİYALARI KİTABI ÜZERİNE :

EVLİYA: Veliler. Velayet ve keramet sa­hibi. Allah'a yakın adam, iyi ahlak sahibi. KERAMET: Evliyadan sadır olan hariku­lade hal. (1)

EVLİYA VELİ: Tasavvufta, velayet (er­mişlik) makamına ulaşan kimsenin Çoğul şekli evliyadır. Allah'ın dost ve sevgili kulu.

 KERAMET: Allanın veli kullarının göster­diği olağanüstü haller. Veliyi veli kılan onun keramet göstermesi değil, Islamın kuralları­nı uygun olarak yaşamasıdır. (2)

Sözcüklerden anladığımız kadarıyla Ev­liya; Hayatını, nefsinin arzularını yok etmeye çalışarak ibadetle geçiren; kendisinde gayb-den haber verme, halleri keşfetme gibi ola­ğanüstü haller zuhur ettiğine inanılan, kera­met sahibi olduğu kabul edilen ermiş kişilere EVLİYA denilir,

Evliya, Velinin çoğulu yani cem'idir. Veli, Kur'an'daki anlamıyla Allah'ın dostu, sevgili kulu demektir.

Yine sözcüklerden anladığımız kadarıy­la, Keramet evliyadan ortaya çıkan olağanüstü hallerdir. Evliya için, zaman ve meka­na göre, bir çok keramet söz konusu Alabilir, Ancak kerametini açıklamamış nice evliyalar vardır ki, biz bunların kim olduklarını bileme­yiz, Keramet haktır, doğrudur. Fakat, evliya için keramet bir hedef yani gaye değildir. Mutasavvuflara göre, evliyanın kerametini gizlemesi esastır.

Halkımız, hakkında sadece duyduğu menkıbelere göre bilgi sahibi olduğu bu kişi­lerin kabirlerini, türbe veya makamlarını zi­yaret ederek, onların ruhaniyetlerinden yar­dım dilemek suretiyle, manevi bir tatmine kavuşurlar. (3)

"ORDU EVLİYALARI" KİTABI ÜZERİNE      

Sayın Nuri Kahraman Bey'in Başkanlığını yaptığı, Ordu Ensar Vakf’ının çalışmalarını takdir etmemek mümkün değil. Gerek düzenlediği "Pilav Günleri" ile, gerek­se  çıkardığı dergi ve kitaplarla ve di­ğer etkinlikleri ile, vakıf, Ordu'nun göz bebe­ği' 11.si şu anda yapılan ramazan ayında devam eden “Kitap  Günleri” halen devam etmektedir.

Ordu Essar vakfının düzenlediği 1996 yılındaki Ordu İmam-Hatip Lisesi Mezunlarını bir araya getirmek maksadı ile yapılan "Pilav günü"ne ben de katıldım. İşte bu esnada elime vakfın çıkardığı bir kitap geçti. Kitap, ORDUNUN TARİH BABASI" diye bilinen, Üstat Sıtkı Çebi'nindir. Ensar Vakfı tarafından basılmış büyük bir araştır­ma ürünü olduğu, kitabı okuyanlar' anlaya­caklardır. Kitabı okuyunca bilmediğim, duy­madığım bir çok evliyanın Ordu toprakları içerisinde de bulunduğunu Öğrendim. Ancak, kitabı okuyunca üzüldüm de. Çünkü merkez dahil Ordu'nun on dokuz ilçe­si mevcut, ilçelerin bir çoğunda evliya oldu­ğu zikrediliyor. Ancak, Kumru ilçesinde hiç bir evliyadan söz edilmiyor. Oysa, diğer ilçelerde olduğu gibi Kumru'da da evliyanın olduğu yöre halkı tarafından bilinmektedir.

ORDU'NUN TARİH BABASI-ARAŞTIR-MACI- YAZAR Muhterem SITKI CEBİ, Ordu Haber Gazetesi'nin 4. sayısında bizim bu ifadelerimizi doğrular nitelikte bilgiler veriyor. Ve şöyle diyor: "Henüz ulaşamadığını bazı evliyalar var, bunu da kitap çıktıktan sonra Öğrendim. İkinci baskıda bunları gözden ge-çireçeğim." Yine aynı

Sıtkı Çebi
Araştırmacı-Yazar
Fotoğraf : https://www.haberler.com/

söyleşide Üstad Sıtkı Çebi: “-Karadeniz’de türbe şekli yapı geleneği yok. Kabirleri türbe şeklinde örtmekten ziyade, çoklukla etrafını 1 veya 1.5 metre yüksekliğinde aralıklı tahta perde ile çevirmenin tercih edildiğini, kubbeli yapıların yakın tarihten itibaren yapılmaya başlandığını, söylüyor.(4)  Bu ifadeler de Kumru'da çok sayıda evliya olduğunu bize gösteriyor.

B- KUMRU EVLİYALARI

KUMRU İLÇESİNDE EVLİYA VAR!

Bizim araştırmalarımıza göre Kumru İl­çesinde evliya var. Hem de çok fazla. Aslında başlı başına araştırmaya değer bir konu. Üstat Sıtkı Çebi'nin ifadelerinden anlaşıla­cağı gibi, sağlığında evliyalığı kesin olarak bilinen büyük zatların kabirleri bile normal kabir konumunda. Bu tür kabirlerde, diğer kabirlerden değişik tarz sadece (fıraktu denilen) ağaçlarla çevrili olması. Halkın da buraları sık sık ziyaret etmesi olarak söylenebilir. Ancak, bu zatlarla ilgili halkın dilinde bir çok olağanüstü olayların anlatılır olması, kabirlerde yatan kişinin Allah dostu biri olması gerçeğini ortaya koyuyor.

Kumru İlçesi Evliyaları ve Nerede Oldukları

Kurmru İlçesi’nde ve köylerinde evliya olarak bilinen yerleri sıralamamız gerekirse, benim şahsen tespit edebildiklerim şunlardır

1-Ezetlü Evliyası (Aşağıdamlalı)

 2. Büyüktepe Evliyası (Balı)

3. Isıtma Evliyası (Akçadere)

 4. Mezarlık Yanı Evliyası (Çatılı)

 5. Tuzak Evliyası (Ça­tılı]

 6. Okçulu Evliyası (Çatılı)

 7. Boğaz Ev­liyası (Çatılı)

8. Pistan Evliyası (Çatılı)

 9. Karın Evliyası (Derbent)

10.Hıcılık Evliyası (Derbent)

11. Karortmen Evliyası (Derbent)

 12. Erene Düzü Evliyası (Divanitürk)

 13. Boğmaca Evliyası (Duman)

 14. Deli Kız Evliyası (Esence-Pencik]

 I5.Garibler Evliyası (Eskiçok Değirmen)

 16. Kepez Ev­liyası (Ortca)

 17. Dikmen Evliyası (Gökçe­li)

18, Şehitler Evliyası (Gökçeli)

 19. Karaavu Evliyası (Güneycik)

 20. Hatip Evliyası ' (GÜneycik)

 21. Karacalar Evliyası

22. Büyüker Evliyası (Konaklı)

 23. Hıdırcık Evli­yası (Konaklı)

24. Dörek Evliyası (Ortaca)

 25. Tekke Evliyası (Şenyurt)

 26. Tekke Ya­lın Evliyası (Tekke Köy)

 27. Aşağıalan Evliyası (Yalnızdam)

 28i. Çetir (Çiz) Evliyası (Gü­neycik)

 29. Hacıveli Evliyası (Divani Kayabaşısı)

 30. Abak Evliyası (Divani) vs.

Köylerle birlikte evliyaların isimlerini zikretmeye çalıştık. Burada bilgilerini yazamadığım Fizme Köyü’nde, her kabristanlıkta sayısız evliya menkıbeleri mevcut ki inşallah ileriki zamanlarda birileri araştırır ortaya koyar İnanın dinlediklerim başlı başına bir kitap konusu.

Ayrıca, evliya diye tanınan yatırların dışında, Kumru ve köylerinde kerametleri dilden dile anlatılan tanınmış Allah Dostlarının da sayısız kabirleri mevcut. Bu zatların da hayatları ayrı bir inceleme konusu. Bu kişilerin de kabirleri sık sık halk tarafından ziyaret edilir. Halk onları evliya olarak bilir. Bunların hepsinin isimlerini bu yazımda yazmam biliyorum ki sıkıcı olacak.  Konumuza ışık tutması için ve ileride araştırmalara bir iz oluşturması açısından bazı isimleri zikretmenin faydalı olduğunu düşünüyorum. Örneklik açısından bazı isimler şunlardır.

 1. Müderris Abdu Hoca (Akçaalantürk)

 2. Sülman Efendi (Akçadere)

 3. Mırozu Ömer Hoca (Keşlik-Ezetli)

 4. Müderris Mehmet Efendi (Keşlik)

 5. Abdullahi Meki Hazretleri (Çakıllı)

 6. Abdullahi Mekki Hazretlerinin Babası (Dereköy-Yukarıdarmlalı)

 7. Müderris Ali Rıza Efendi (Fizme}

 8. Kör Hafız (Fizme)

 9. Yanaşma Halil Hoca (Işılga) (Balı)

 10. Hacı Mehmet Efendi (Balı)

 11. Kırca Hoca (Ballık)

 12. Koca Hatipler (çatılı)

 13. Ehliman Haco (Derbent)

 14. Hacel Ali Hoca (Esence - Pencik)

 15. Üsin Hoca (Güneycik)

 16. Hacı Hasan Sunma (Ortaca)

 17.Hatip Hoca (Gümüş) (Konaklı]

 18. Sait Hoca (Kovancılı)

 19. Paşa Hoca (Küçükakçakese)

 20. Hüseyin Nargül Hoca (Şenyurt)

 21. Hatip Mehmet (Tekke)

Yusuf Ziya Işık
Ordu Müftüsü

22. Yusuf Ziya Işık (Yeniakçaalan)

 23. Şaştım Hoca (Demircili)

 24. Ahmet Hoca (Demircili)

 25. Abdi Hoca (Fizme)

 26. Hamit Hoca Kısık (Tarakçı) (Fizme-Karapınar)

 27. Halil Hoca (Tatlıgül) (Çokdeğirmen)

 28. Ömer Hoca (Fatsa) (Çokdeğirmen)

 29. Kitapcı Mehmet Hoca (Fizme)

 30. Abdullah Hoca (Nutkullu Hafız) (Fizme)

 31. Mehmet Alkan Hoca (Küçük Hafız) (Fizme) vs.

Evliyalar olarak, Demircili'de Ehliman, Ayvalı'da, Kömerik, yine Ayvalı'da Kayaba­şı, Demircili'de karaağu ve yine Demircili'de Üçler Evliyalarını söylemeden geçmemiz mümkün değildir. Konumuza ışık tutması açısından Kumru'da en fazla adından söz edilen Fizmeli Abdi Hoca­yı tanıtalım.

C-    KUMRU EVLİYALARINDAN VE BÜYÜK ALİM Abdi Hoca [Abdurrahman Hilmi BİLİCİ]

Fizmeli Abdi Hoca
Abdurrahman Hilmi Bilici
Asıl adı Abdurrahman Hilmi Bilici olan Abdi Hoca, 1860 yılında Kumru'nun Aşağıdamlalı Köyü’nün Avdullu Mahallesinde doğdu. Avdullu bugün Kumru ilçemizin yeni bir köyü olmuştur. Yörede, "Abdi Hoca" olarak tanınır. Yörenin tanınan en meşhur din alimlerinden birisidir.

Öğrenimine ilk olarak, şu anda Kumru Merkez camii olarak hizmet veren, Kumru Medresesi’nde başlamıştır. Daha sonra Korgan İlçesinin bugünkü Yeni Pınar (Findekse) Mahallesinde bulunan Sarı Müftü’nün Babası Mustafa Efen-di'den dersler almıştır..

İlme ve öğrenmeye karşı büyük merakı olan Abdi Hoca, ilmini daha da artırmak için Ünye İlçesi’ne gitti. Ünye'de Hacı Yusuf Efendi'den dersler aldı. Abdi Hoca, Ömrünün yirmi yılını ilim öğrenmeye adamıştır.

Daha sonra öğrendiklerini memleketinde öğretebilmek ve insan yetiştirmek amacıyla Kumru'ya gelerek iki yere medrese açmıştır. Birinci medreseyi Kumru'nun Aşağıdamlalı Köyü’nün Çakıllı Mahallesinde (Çakıllı bugün Aşağıdamlalı Köyünden ayrılarak, Kurtuluş Köyü’nün bir mahallesidir. Bugün ise Fizme Beldesi’nin bir mahallesidir.) Diğerini ise, bugün Aşağıdamlalı Köyünün topraklarında bulunan Akdana Mahallesi’nde açmıştır. Açtığı bu medreselerde kırk yıl öğrenci okutarak iki defa icazet vermiştir.

Ünü her tarafa yayılan Abdi Hocaya yaptığı hizmetlerden Ötürü devletçe bir sancak verilmiştir. Bugün bu sancak, halen şu anda Korgan'da ikamet eden torunu Ahmet Bilici'de bulunmaktadır.

Ömrünün (Tamamını ilme ve Öğrenmeye adayan Abdi Hoca 1957 yılında Aşağıdamlalı (Aşağı Fizme) Köyünün. Avdullu Mahallesi’nde vefat etmiştir. Kabri şu anda yeni köy olan Avdullu Köyü’nde bulunmaktadır. Kabri uzak ve yakından sık sık ziyaret edilen Abdi Hoca, bugün de tüm çevre ilçeler tarafından tanınmaktadır. (5)

Abdi Hoca’nın Vefatında Yazılmış Destan

Abdi Hoca [Abdurrahman Hilmi BİLİCİ] hakkında halkın dilinde ‘destan’ olarak bilinen Halk Şairi Fizmeli Hüseyin Akan (Alçaco Hafız oğlu Hüseyin tarafından yazılmış destanın tamamını şöyledir.

Dertlilerin dermanına

Bakın mevlanın fermanına

Rüzgar esmiş harmanına

İmdat eyle allahım imdat eyle

Şefaatine cümlemizi nail eyle

 

Ağlayanlar alırdı derdini

Tutmuş idi sıdk ile dini

Kendisi hem tarikat ehli

İmdat eyle allahım imdat eyle

Şefaatine cümlemizi nail eyle

 

Yatar yataktan bakıyor

Gözünden kanlı yaş akıyor

Dili durmaz daim okuyor

İmdat eyle allahım imdat eyle

Şefaatine cümlemizi nail eyle

 

Senin için ağlıyor hava cem alem

Seni methetmeye acizdir dil ile kalem

Yardımcı olsun sana haliku’l- alem

İmdat eyle allahım imdat eyle

Şefaatine cümlemizi nail eyle

 

957 eylül 24 Salı gecesi (6)

Dünyayı terk eyledi dünya havacesi

Ruhu teslim eyledi o mübarek gecesi

Ağlan efendiler her yerde oldu ilan

 

Ol gece gökte ay yok iken

Gidenler görürdü yolun olsa diken

Haberci gitti elinde ışık yok iken

Ağlan efendiler her yerde oldu ilan

 

Bütün dostları akdanaya geldiler

Ol zatın gittiğini gördüler

Üç alim peşpeşe vefat ettiler

Ağlayın efendiler her yerde oldu ilan

 

Yıkayıp kapıya yatırdılar

Bütün halkı merasime getirdiler

Fatiha okuyup ihlas getirdiler

Gitti alimler yıkıldı cahiller

Ağlayın efendiler her yerde oldu ilan

 

Tabutundan tutup bismillah dediler

Cümlesi peşine düşüp ağladılar

Peşinden cümlesi el bağladılar

Ağlan efendiler her yerde oldu ilan

 

Vefat edince haber gitti her yere

İki kaza dört nahiye doldu hep bir yere

Namaz kılmak için kondu bir yere

Ağlan efendiler her yere oldu ilan

 

Senin için umum ihvan kederdedir

Şimdi havacemiz bir avuç kefendedir

O ıssız evler yangı verir gelenlere

Dayanamaz sıfatını görenler

Ne için ağlamasın bu halk niçin

 

İki yerde medrese okuttu

Bütün malları cihanı tuttu

Şimdi karayeller [karayerler] havacemi yuttu

Niçin ağlamasın bu millet niçin

 

Kapandı ol zatın kapıları

Issız kaldı hep yapuları

Dindirdi ağrıyan sızıları

Niçin ağlamasın bu millet niçin

 

Senin için ağladı dağ ile taş

Biz niçin ağlamayalım bugün

Gardaş bizlere durmak geçti yavaş

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Nur idi mubarek zatın gövdesi

Ruhu teslim olana kadar durmadı

Ruhu teslim olunca düştü ciğer kasesi

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Tabutu kaldı millet arasında

Herkes görmek için geldi davasında

Görmek imkan olmadı meclis arasında

Ağlayalım kardeşler akıtalım yaşları

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Cemaatin sayısını ancak allah bilir

Ben sandım ya rabbi dünya hep gelir

Bizim gibi cahiller bu kadar görür

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Tabutunu kimler götürür

Müezzinler hep sala verir

Namazı kılınır hem hatim hem dua edilir

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Cemaat yol vermez görmek için ol zatı

Mübarek sancak üstüde hem adı

Hiçbir cenazede bulunmaz onun tadı

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Havam cem gitti ıssız oldu bu yerler

Kayıp oldu ortadan mübarek diller

Ah gitti alimler kaldı cahiller

Neylesin şu dünya neylesin

 

Dedi bana ağlar dağlar taşlar melekler

Beni ölüyor diye hem melekler

Benim hizmetim var dedi ol zat

Hiç kimseden hizmet ummazdı ilelebet

Ah gitti alimler kaldı cahiller

 

Sonra kabir başına getirdiler

Onca cemaat görmek için getirdiler

Çoğu görmeden geri döndüler

Hepsi gitti avlayu avlayu

 

Kabire koyup toprağı çektiler

Baş ucuna bir taş diktiler

Bütün dostları hep gittiler

Hepsi geri döndüler avlayu avlayu

 

Karıştı topraklara ol nuri mübarek

Yerin mekanını cennet eylesin felek

Şefaatin havacem anca senden dilek

Cemaatin hep gittiler avlayu avlayu

 

Avlayanları güldüren havacem

Ahiretten bize bildiren havacem

Senin için gündüzlerim gecem

İçimden geçmedi avlayu avlayu

 

Senin elinden tuttum elinden mübarek

Şeyhim isen eyle bana imdat

Gelir mi daha senin gibi bir zat

İçimden gezdim avlayu avlayu

 

Oğlu sabriye dört gün sonra

Göçüm gidecek demiş hem buğa

Dört günü tamamdı durmadı

Gezdim içimden ağlayu ağlayu

 

Ahir nefesinde unutmadı allahı

Ölüyorum korkmayınız vallahi

Çekilip kapuya gidin bir dahi

Gezdim içimden ağlayu ağlayu

 

Camiler gürleten gitti

Kürsüleri inleten gitti

Cihanın alimi ortadan gitti

Gezdim içimden ağlayu ağlayu

 

Hey camimiz ulu camimiz

Havace gelecek diye diye sevindirdiniz

Kürsülerde durur daha yeriniz

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Dillerinden ballar akarken

Bütün alem yüzüne bakarken

Şimdi yürekler hep yanarken

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Camileri daha kimler inletir

Vaiz edip halka kimler dinletir

Fizmenin şerefi hep sendedir

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Alametleri hep zahir oldu

Kendi gidip kayıp oldu

Dersine girenler bir lezzet buldu

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Hanelerin ıssız denilir

Geceleri derler namaz kılınır

Alametlerin anca bilinir

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Gündüz gelenlerin geri kaldı

Geceleri ıssız evlerin doldu

Kırklar yediler evinde namaz kıldı

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Ol mübarek tenler toprağa kondu

Senin için binbir hatim okundu

Şimdi kabrin ziyaret hak olundu

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Aşık idi havacem cümle alem sana

Yanına gelenlere ederdin dua

Şimdi uğradı havacem sana vefa

Gezdim içimden ağlayu ağlayu

 

Issız evlerine gelenler bakıyor

Issız durması hocam yürek yakıyor

Bakanların gözlerinden yaşlar akıyor

Yürek erir evlerine baktığın zaman

 

Halk toplanır arı çiçekten bal alır

Yaz mevsiminde arı peteğe işler gibi

İşler mi o petek arı söndüğü zaman

Yürek erir evlerine baktığın zaman

 

Sabah olup kalktığın zaman

Hanelerine baktığın zaman

Sanırım gelmiştir ahır zaman

Yürek erir evlerine baktığın zaman

 

Bahçelerin al çiçek açıyor

Dallarına kuşlar konuyor

Meyvelerinden yiyenler fatiha okuyor

Yürek erir evlerine baktığın zaman

 

Gelin tarikatımızdan ayrılmayalım

Başka dallara sarılmayalım

Şeyhimiz gitti diye dağılmayalım

Niçin ağlamasın ihvanlar niçin

 

Vekil bırakmıştır ona ol felek

Vekildir ol hacı halil dilek

Taş olsun ona yanmayan yürek

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Tarikatların doğru olur sözü

Uyumaz tarikatlı ihvanın gözü

Zikirdir onların hep sözü

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Çok zordur tarikatın cesbi

Uyumaz tarikatın kalbi

Her derde ederler onlar sabrı

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Havacem gitti yüreğine ateş bıraktı

Durdukça ol ateş yüreğimi yaktı

Havacemin ismi lisanı kalktı

Niçin ağlamasın bu halk niçin

 

Kıymetin bildirdi ol zat gidince

Bütün dünya ağladı sen vefat edince

Fetvayı sen verirdin kılı kıldan ince

Niçin ağlamasın bu halk niçin


Gel şair hüseyin  yakma yüreğin

Nedir havacemden dileğin

Yoktur ahiret için bir hazır emeğin

Ağlan efendiler her yerde oldu ilan

          Fizmeli Halk Şairi Hüseyin Akan (Alçaco) (7)





Abdi Hoca ile ilgili Destanı'n orijinali bizlere bundan bir kaç yıl önce vefat eden Korganlı
Gazeteci Atik Soner Alanlı'nın arşivi'inden alınarak https://www.facebook.com/Fizmecom-287118448162331 (8) sayfasının sahibi Fizme Aşığı Mehmet Arşın tarafından bizlere ulaştırılmıştır
Soner Atık Alanlı'ya Allah'tan rahmet diliyor. Dostum Mehmet Arşın'a teşekkürlerimi Sunuyorum.
Bekir AKKAYA 


Bu Yazıda Yararlandığım Kaynaklar Şunlardır:

1 .Hayat Büyük Türkçe Sözlük. Hayat yayın­ları -İSTANBUL

2.Risale Masa Ansiklopedisi. Risale Yayın­ları. Komisyon. İstanbul

3.Ordu Evliyaları. Sıtkı Cebi. Ordu Ensar Vakfı Yayını. Ordu

4. Ordu Haber Gazetesi. Sıtkı Çebi İle Söyleşi -Yıl:1. Sayı:4  Kasım 1997. İstanbul

5. Dünü ve Bugünü ile Korgan, Selim Uzan. Gelişim Matbaacılık. Ankara

6. Babam Kitapcı Mehmet Hoca (Mehmet Akkaya) bana şu bilgileri vermiştir. Bölgemizde üç büyük âlim birer hafta arayla Salı günleri vefat etmişlerdir. 1957 yılının Eylül’ünde bir Salı günü müderris Abdi Hoca [24 Eylül 1957], öbür Salı günü Pencik/Esence’li müderris Hacı Ali Efendi, öbür Salı günü ise Yusuf Işık Efendi (Ordu Müftüsü) ardı ardına vefat etmişlerdir.

7. Halk Şairi Hüseyin Akan. Vicdan Sesi Matbaası, 1958, Samsun.

          8.Abdi Hoca ile ilgili Destanı'n orijinali bizlere bundan bir kaç yıl önce vefat eden Korganlı Gazeteci Atik Soner Alanlı'nın arşivi'inden alınarak https://www.facebook.com/Fizmecom-287118448162331 (8) sayfasının sahibi Fizme Aşığı Mehmet Arşın tarafından bizlere ulaştırılmıştır
Soner Atık Alanlı'ya Allah'tan rahmet diliyor. Dostum Mehmet Arşın'a teşekkürlerimi Sunuyorum. Bekir AKKAYA 


           9. Fotoğraflar Bekir Akkaya’nın aşağıdaki blog ve facebook sayfalarından alınmıştır.

          https://bekirakkaya.blogspot.com/

          https://kumrubelgesel.blogspot.com/

          https://bekirakkaya.wordpress.com/

          https://bekirakkaya1.wordpress.com/

          https://www.facebook.com/kumruhaber

          https://www.facebook.com/kumrulubekir/

                                         Bekir AKKAYA /23.04.2021 /vAv Bilgi

Kumru İlçesi
Fotoğraf : Bekir AKKAYA


----------------------------------------------------------------------------------------

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............