Geçen hafta sizlerle Paulo Coelho’nun “Simyacı”adındaki kitabın önemli cümlelerini paylaşmaya çalışmıştım. Şimdilerde ise “Bilinmeyen Bir Bilgi” adında Mehmet Ali Şadoğlu’nun bir kitabını okumaya çalışıyorum. “Bilinmeyen Bir Bilgi” adındaki 536 sayfalık kitap, bir Hıristiyan olan Paulo Coelho’nun “Simyacı”adındaki kitabın sayfa 86’daki şu cümlenin bir özeti gibi. “Kimse bilinmezden korkmamalı, çünkü herkes istediği ve ihtiyaç duyduğu şeyi ele geçirebilir. Hayat hikâyemizle (korku) dünya tarihinin aynı el tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman bu korku
Kumru İlçesi'nin İlk Kültür ve Haber Sitesi -İnternette İlk Yayın : 1999
Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.
7 Mayıs 2007
Abraham Lincon ve Mutlak İrade /Bekir AKKAYA
Etiketler:
Yazılarım
Belediye Kültür Bölümü Oluşturulsun! /Bekir AKKAYA
Kumru Belediyesinin Yayla şenlikleriyle ilgili karar hala tartışılıyor. Önceki haftalarda yazdığımız kararı destekleyen yazıya binaen olumlu ve olumsuz epey tepki aldım. Oysa ben ilgili yazıda şenliğin bu şekilde yapılmasının doğru olmadığını, sanatçı denilen CD'den okuyanlara verilen paranın yanlış olduğunu vurgulamıştım. Yayla veya diğer şenlikler için ilk yapılması gereken Kumru Belediyesi kendi bünyesinde bu tür etkinlikler için bir bölüm oluşturmalıdır. Belediye Kültür Bölümü ilçede yapılacak her türlü etkinlikte lokomotif görevi yapmalıdır. Bana göre yayla şenliklerimizin en büyük eksikliği programsız ve amaçsız yapılmasından kaynaklanan düzensizliklerdir. Yapılan etkinlikler sonunda insanlarda olumsuzluklar öne çıkıyorsa, akabinde yakınmalar oluyorsa demek ki olumlu bir durum olmamıştır. Böyle bir durumda yapmamak ve o kadar parayı boş yere harcamak bize göre en doğru yoldur. Daha önceden söz ettiğimiz gibi Kumru İlçesi'nin mutlaka kültürel ve folklorik bir haritası ortaya çıkarılmalıdır. Şenlikte
Etiketler:
Yazılarım
Kadavra'da Ölümü Aramak! /Bekir AKKAYA
Geçenlerde, Can Dündar'a ait olan slayt eşliğinde bir yazı okudum. Yazı ölmeden önce ölmeyi ve öldükten sonra olabilecekleri konu almış. Aynı yazının bir başka türünü ben "Zafer Dergisin'de çok önceleri "Kabus" başlığı altında okumuştum. O yazı ile bu yazı arasında pek bir fark yok. Her ikisi de öldüğünüzü düşünerek kabre girene dek ve kabirde olabilecek ihtimalleri, yaşamanızı bir an için düşünmeye sevk eden bir yazı. Tasavvufta da "rabıta" denilen eylemin bir bölümü "öldüğünü farz etme" eylemi üzerine kuruludur. Yani bizim dilde " ölmeden önce ölme" denilen eylem… Bu günlerde ben Mary Roach'ın "Kadavra" adlı kitabını okumaya çalışıyorum. Kitap kadavraların yaşantılarını anlatıyor. Bizim dildeki kadavranın karşılığı ölmüş insan bedenleri. Kadavralar doktorların okuduğu okullarda hayatlarını sürdürüyor. Neticede bir ameliyatı öğrenme canlı bedende olamayacağına göre, ölmüş bedenlerde bu kesip biçme işini yapmak tıpta da gelişmeyi sağlıyor. Ne Can Dündar'ın yeni yazısı ne de
Etiketler:
Yazılarım
Acilde, Beş Gün Beş Gece!/ Bekir Akkaya
Bir çok kitapta kıyamet sahneleri anlatılırken “Mahşer anında hiç bir kimse, hiç bir kimseye yardım edemeyecek ve her kes kendi başının çaresine bakacak” ifadeleri sık sık tekrarlanır. Bu cümleyi yüzlerce kez okuduğum halde gözlerimi yumar fakat bir türlü canlandıramaz ve yaşadıklarımla ilişkilendirir ne anlama geldiğini anladığımı zannederdim. Ve anlamadığı Samsun Tıp Fakültesi Acil bölümünde beş gün beş gece kaldığımda farkına vardım. Büyük ihtimal büyük hastanelerin bu bölümleri 24 saat aralıksız bu şekildedir. Allah kimseyi düşürmesin ama ölümlü insan için son çare olarak sevenleri tarafından ulaştırılan bir yer hastanelerin acil bölümleri.
Siz bulunduğunuz yerlerde sağlık ve sıhhatiniz olduğu sürece gerek olumlu veya olumsuz durumlardayken buralarda emin olun aralıksız bir can pazarı yaşanıyor. Hastalar sedyelerde taşınırken hasta yakınları bütün yıkılmışlıkları ve çaresizlikleri ile doktorlardan bir ümit haberi bekliyor. Ölenler ve taşınanlar yeni gelen ambulanslar kimseyi ilgilendirmiyor.
Siz bulunduğunuz yerlerde sağlık ve sıhhatiniz olduğu sürece gerek olumlu veya olumsuz durumlardayken buralarda emin olun aralıksız bir can pazarı yaşanıyor. Hastalar sedyelerde taşınırken hasta yakınları bütün yıkılmışlıkları ve çaresizlikleri ile doktorlardan bir ümit haberi bekliyor. Ölenler ve taşınanlar yeni gelen ambulanslar kimseyi ilgilendirmiyor.
Etiketler:
Yazılarım
HALKIN YOĞUN BASKISI VAR! /BEKİR AKKAYA
İnanarak yapmadıklarımıza mutlaka bir kılıf bulma noktasında son derece yetenekliyizdir. “Neden?” sorusuna önceden hazırlanmış cevaplarımız vardır. Ne var ki, aynı cevapları, çok sayıda insan kullanınca pekte inandırıcılığı kalmamaktadır.
Mesela bana “Neden yazıyorsun?” diye bir soru sorsalar benim cevabım hazırdır. Büyük bir ihtimal “- Yazılarımı okuyan insanların yazmam gerektiği konusunda çok büyük bir baskı var. Bu yüzden de okuyucularım için yazıyorum.” Diye cevap veririm.
Geçen bir başkan adayına televizyonda “ Neden aday oldunuz?” diye bir soru soruldu. Verdiği cevap yaklaşık benim verdiğim cevap gibi idi. Başkan adayı “ Halkın üzerimde çok yoğun baskısı vardı. Onları kıramazdım.” Diye cevap verdi.
Oysa ilgili kişi yaşadığı yerde aday olmamıştı. Emin olun seçileceği yerde halkı da pek tanımıyordu. Sözünü ettiği halk nasıl bir baskı yapmıştı ki, onları kıramamak gibi böyle bir sorumluluk altına girmişti. Bu söz doğru ise aynı yerleşim biriminde birden çok
Mesela bana “Neden yazıyorsun?” diye bir soru sorsalar benim cevabım hazırdır. Büyük bir ihtimal “- Yazılarımı okuyan insanların yazmam gerektiği konusunda çok büyük bir baskı var. Bu yüzden de okuyucularım için yazıyorum.” Diye cevap veririm.
Geçen bir başkan adayına televizyonda “ Neden aday oldunuz?” diye bir soru soruldu. Verdiği cevap yaklaşık benim verdiğim cevap gibi idi. Başkan adayı “ Halkın üzerimde çok yoğun baskısı vardı. Onları kıramazdım.” Diye cevap verdi.
Oysa ilgili kişi yaşadığı yerde aday olmamıştı. Emin olun seçileceği yerde halkı da pek tanımıyordu. Sözünü ettiği halk nasıl bir baskı yapmıştı ki, onları kıramamak gibi böyle bir sorumluluk altına girmişti. Bu söz doğru ise aynı yerleşim biriminde birden çok
Etiketler:
Yazılarım
Bu Kader Başka Kader /Bekir AKKAYA
Zaman zaman yazılmayan ya da söylenmeyen bir şey kaldı mı acaba diye düşünüyorum. Benim şahsi inancım kalmamıştır. Neden tekrar edilir sorusuna ise kişinin kendi söylemesinin önemindendir diye aklımdan geçer.
Sayısız öğüt ve nasihatleri her gün dinlediğimiz ya da başkalarına aktarmamıza rağmen hiç kimse kendine yönelik olarak bir atasözünü bile okumaz. Ne hikmetse farklı uygulama ve davranışları eleştirir ve doğrusunu dillendirsekte kendi yaptıklarımız karşı tarafta aynı olumsuz bir yaklaşıma neden olacağını aklımızdan bile geçirmeyiz.
Toplumda farklı görünme ve kendinin farklı olduğunu ima etmeye yönelik uğraş veren bir çok bilmişe kendi kategorisine göre bir üst sınıfa koyduğu biri tarafından aşağılamaya yönelik en ufak bir davranış çok büyük bir yanlış olarak tarif edilebilir. Oysa aynı yanlış kendi yaşam şekline dönüşmüş olmasına rağmen.
Kişinin durduğu yerin önemi kadar,
Sayısız öğüt ve nasihatleri her gün dinlediğimiz ya da başkalarına aktarmamıza rağmen hiç kimse kendine yönelik olarak bir atasözünü bile okumaz. Ne hikmetse farklı uygulama ve davranışları eleştirir ve doğrusunu dillendirsekte kendi yaptıklarımız karşı tarafta aynı olumsuz bir yaklaşıma neden olacağını aklımızdan bile geçirmeyiz.
Toplumda farklı görünme ve kendinin farklı olduğunu ima etmeye yönelik uğraş veren bir çok bilmişe kendi kategorisine göre bir üst sınıfa koyduğu biri tarafından aşağılamaya yönelik en ufak bir davranış çok büyük bir yanlış olarak tarif edilebilir. Oysa aynı yanlış kendi yaşam şekline dönüşmüş olmasına rağmen.
Kişinin durduğu yerin önemi kadar,
Etiketler:
Yazılarım
Doktor Bize Bir Çare! /Bekir AKKAYA
Bu hafta Mavi Türk Haber grubundan gelen tıp ilminin pek ilgilenmediği hastalıklarımız yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Biz “kırk bir kere maşallah” denilmesi için kırk birini yazdık. İsterseniz hastalıklarımızın sayısını siz daha da çoğaltabilirsiniz… 1-Kardan adama tekme atma veya bozmaya çalışma hastalığı, 2-Yeni atılmış bir betona basma ve isim yazma hastalığı, 3-Gazete ve dergilerdeki resimlere sakal, bıyık ve gözlük yapma hastalığı, 4-En iyi arabayı ben kullanıyorum zannetme hastalığı, 5-Kar topunun içine buz koyma hastalığı, 6-Cep telefonu kullanımının yasak olduğu ortamlarda ille de görüşme yapma hastalığı, 7-Belediyenin duraklara koyduğu saatlerin yelkovan ve akrebini sökme hastalığı, 8-Kumsalda deve güresi yapma hastalığı, 9-Şahin marka arabayı, Doğan görünümlü yapma hastalığı, 10-Ağaçlara ve parktaki banklara kalp ve isim bas harfi kazıma hastalığı, 11-Derslerini çalışıp sınıfını geçenleri inek sanma hastalığı, 12-Mesleğimizdeki unvanımızı İngilizce olarak söyleme hastalığı, 13-Tik olan insanların tikleri ile uğraşma hastalığı, 14-İskambil kağıtlarından kule yapan birinin kulesini bozmaya çalışma hastalığı, 15-Cep telefonu ile bağıra bağıra konuşma hastalığı, 16-Reklam için duvarlara veya panolara yapıştırılan afisleri yırtma hastalığı, 17-Tuvalet duvarlarını defter sanma hastalığı, 19-Trafikte bizi geçen bir araç mutlaka yakalayıp onu geçmeyi ilke sayma hastalığı, 20-Sinyal verir vermez şerit değiştirip, kazaya sebebiyet verdiğimizde “sinyal verdik görmüyon”mu?” deme hastalığı,
Etiketler:
Yazılarım
“Şah ve Mat “ /Bekir AKKAYA
Hayatlarında sürekli başarısız olanlara öğüt olması açısından satranç oyunu ile insan yaşantısı üzerine birkaç söz söylemek istiyorum.
Satranç genelde siyah beyaz olmak üzere 16 taş ve 64 kare bir alanda oynanan bir oyundur. İki oyuncudan biri siyah taşları diğeri ise beyaz taşları seçer. Genel kural oyuna başlarken beyaz kare sağ tarafta olması gerekir. Kura ile belirlenen beyaz taş sahibi oyuna ilk başlayan oyuncu olur.
Sekiz piyon taşların en önünde olup oynama esnasında dik çıkıp çapraz yer değiştirir. Dama oyunundan farkı yeme zorunluluğu yoktur. Genelde zeki insanların oynadığı oyun diye adlandırılan satrançta en güçsüz taşlar piyonlar olup sekiz tanedir. Böyle olmasına rağmen oyunun ilerleyen bölümlerinde en güçlü taş olan vezirlik makamına kadar yükselebilen tek taş yine piyondur.
Taşların biri siyahta diğeri de beyazda bulunan satrançta ikide fil vardır. Piyondan güçlü olan filler çapraz gider ve çapraz yer. Bütün taşlar rakibin yediği taşın olduğu yere oturur. 64 karenin en baş karelerinde iki oyuncunun iki kalesi vardır. Kaleler dik gider ve dik yerler. Vezirden sonra en önemli taşlardır. Onun hemen yanında iki at mevcuttur.
Satranç genelde siyah beyaz olmak üzere 16 taş ve 64 kare bir alanda oynanan bir oyundur. İki oyuncudan biri siyah taşları diğeri ise beyaz taşları seçer. Genel kural oyuna başlarken beyaz kare sağ tarafta olması gerekir. Kura ile belirlenen beyaz taş sahibi oyuna ilk başlayan oyuncu olur.
Sekiz piyon taşların en önünde olup oynama esnasında dik çıkıp çapraz yer değiştirir. Dama oyunundan farkı yeme zorunluluğu yoktur. Genelde zeki insanların oynadığı oyun diye adlandırılan satrançta en güçsüz taşlar piyonlar olup sekiz tanedir. Böyle olmasına rağmen oyunun ilerleyen bölümlerinde en güçlü taş olan vezirlik makamına kadar yükselebilen tek taş yine piyondur.
Taşların biri siyahta diğeri de beyazda bulunan satrançta ikide fil vardır. Piyondan güçlü olan filler çapraz gider ve çapraz yer. Bütün taşlar rakibin yediği taşın olduğu yere oturur. 64 karenin en baş karelerinde iki oyuncunun iki kalesi vardır. Kaleler dik gider ve dik yerler. Vezirden sonra en önemli taşlardır. Onun hemen yanında iki at mevcuttur.
Etiketler:
Yazılarım
Kumrulular, Soner Arıca Caddesi'nin ismini değiştirdi
Kumrulu esnaf ve vatandaşların talebi üzerine, pop müzik şarkıcısı Soner Arıca'nın adının verildiği caddenin ismi "Şehitler Caddesi" olarak değiştirildi.Belediye Başkanlığına dilekçe ile müracaat eden vatandaşlar,
ilçedeki caddelerden birine "Şehitler Caddesi" adının verilmesini talep etti. Bayrağa ve vatana sevgilerini ifade etmek isteyen vatandaşlar, "Soner Arıca Caddesi"nin adının değiştirilmesini önerdi.
Vatandaşlar dilekçelerinde
ilçedeki caddelerden birine "Şehitler Caddesi" adının verilmesini talep etti. Bayrağa ve vatana sevgilerini ifade etmek isteyen vatandaşlar, "Soner Arıca Caddesi"nin adının değiştirilmesini önerdi.
Vatandaşlar dilekçelerinde
Etiketler:
Haber-Yorum
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
KONULAR
Haber-Yorum
(1835)
Fotoğraf Galeri
(1414)
Fotoğraflarım
(1257)
Biyoğrafi
(1010)
Yazılarım
(1006)
Kitap-Dergi-Gazete
(963)
Kültür-Sanat
(867)
Yazarlarımız-Şairlerimiz
(858)
Hakkımda
(657)
Araştırma-İnceleme
(603)
Eğitim
(595)
Edebiyat
(590)
Spor-Sağlık
(484)
Kumpas-Polemik
(456)
Kurum -Kuruluş
(381)
İslam
(368)
Hatıra
(281)
Video Galeri
(265)
Belgesel
(217)
İmam Hatipliyim
(194)
Tarih
(174)
Şiir Arşivi
(116)
Türkülerimiz
(71)
Şiirlerim
(56)
Röportaj
(49)
