Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

26 Eylül 2021

Ordu Yöresi Halk Oyunları /A. Güner Gürgezoğlu

Değerli Dostum A. Güner Gürgezoğlu’nun “Ordu Yöresi Halk Oyunları” konulu araştırmasını tekrar yayınlamanın faydalı olduğunu düşünüyorum.  Bu çalışma 2000’li yıllarda yapılmış olup yine aynı yılda A.Güner Gürgezoğlu adı ile sayfalarımızda yayımlanmıştır. Bekir AKKAYA /26.09.2021 /KUMRU

ORDU YÖRESİ HALK OYUNLARI

        5-6 Mayıs 1983 Tarihleri arasında Kültür ve Turizm bakanlığı milli folklör araştırma dairesi başkanlığı görevlileri ile ilimizin muhtelif yörelerinde araştırma çalışmalarını

değerlendirip yeni araştırma çalışmaları halen A.S.O ve H.E.M müdürlüğünce ve diğer gönüllülerce devam etmektedir.

         ORDU Folklörünü oluşturan halkımızın kimlerden oluştuğuna baktığımızda,

1- Yerli halk

2- 1877 - 1878 öncesi Gürcistan’dan göçerek gelen Gürcü Türkleri(93 Harbi).

3- 1910 ve daha sonra Selanik’ten gelen ve buradaki Rum’larla mübadele edilen Selanik Türkleri.

4- 1917 öncesi birinci dünya savaşında Rus istilası sırasında göç edip gelen daha sonrada geriye dönmeyen Artvin , Rize ve Trabzonlular.

5- İş için yumuşak ve ılıman iklim nedeniyle Sivas ve yöresinin Ordu iline yakın ilçe ve köylerinden gelenlerden oluşmaktadır.

          Bu kadar renkli bir geçmişe sahip olan Ordu halkının halk oyunları’da oldukça anlamlı , keyifli ve renkli bir tarihe sahiptir. Ordu yöresi halk oyunlarında kimi zaman savaşta geçen bir mücadele’yi, kimi zaman tarlasında fındık toplayan halkın değişik portresini görmek ve kara denizin o insanın  hareketliliği ve neşesinin simgesi olan horonun hareketli oynanışını görmek mümkündür.Ordu ilinin bu ortak noktada oluşu insanlarının ve folklörünün ne kadar geniş olduğunu anlamaya yeterlidir.

 İlimizin değişik ilçe ve köylerinde 1983 yılında yapılan araştırmalarda Ordu ilimizde oynanan bu oyunlar oynandığı  yörenin yada ilçe veya köyün ismini alması için en az dört tane figürünü içinde barındırıyor olması gerekmektedir.Buradaki oyunlar ordunun değişik yörelerinde ilçelerinde ve köylerinde oynanmaktadır.İsimleri geçmese bile Ordunun birçok yerleşim yerlerinden derlenmiştir bunlara birkaç örnek verirsek Akkuş ,Aybastı,Gölköy ve Kumru’ dan oyun ve ezgiler alınmıştır.

ORDU YÖRESİNİN BAŞLICA OYUNLARI

1-PERŞEMBE HORONU

A)Bolaman horonu

B)Mısırlı horonu

2-KIZ HORONU

3-MESUDİYE HORONU

4-ORDU SALLAMASI

5-ÜÇ AYAK (Prasa)

6-LAZUTLAR (Mısır)

7-ORDU KARŞILAMASI

8-KINA

9-KOL OYUNU (Sarhoş karşılaması)

         Bu oyunlarda kullanılan müzikler ve kullanılan ensturumanlar yapılan araştırmalarda belirlenmiştir.Ordu yöresinde halk oyunları çalgıları şunlardır. DAVUL,ZURNA,KAVAL,KLARNET tir.Ayrıca BAĞLAMA da son dönemlerde Ordu yöresi halk oyunları çalgısı olarak kullanılmaktadır.Yine ordu yöresinde halk oyunlarında sözlü ve sözsüz olan müzikleri vardır bunlar TRT tarafından tescillenmiştir

         Bunlardan birkaç örnek verecek olursak OY LAZUTLARIN ALÇAĞI,FINDIK TOPLAYIN KIZLAR ve BAHÇELERDE PIRASA bunların en başta gelenleridir.

          Geleneksel ordu yöresi halk oyunları kıyafetlerine bakıldığında,

KADIN KIYAFETİ; Başta beyaz renkte kenarları oyalı veya pul ile süslü Mermer şahidenilen bir kumaştan çember ile siyah renkte kenarları işlemeli yazma,kırmızı,yeşil ve sarı renklerin hakim olduğu büyük dalları ve gülleri bulunan basmadan dikilen bisiklet yakalı arkadan düğmeli kollu belden kesik etekleri fırfırlı bir elbise(ENTARİ).Elbisenin üstünde japone kollu bele kadar uzanan baklava dilimi desenli içli dışlı bir yelek koyun yününden bir hırka hatta üçetek giyilmektedir.Belde ise yine koyun yününden iki parmak genişliğinde canlı renklerde  bel bağı (KOLAN=bulunmaktadır.

Elbisenin altında diz altına kadar uzanan normal bollukta genellikle yeşil ve siyah renklerin hakim olduğu küçük motifleri olan Pazenden bir Şalvar motif altına girecek kadar uzanan yine koyun yününden canlı renklerde yöresel motiflerle süslü çorap,ayağa manda derisinde yapılan bir Çarık veya sığır derisinde bir yemeni giyilmektedir.

         Kadın takıları ise başta altın veya gümüşten tepelikler, kulaklarda küpeler,boyunda kırmızı kurdela’ya dikilmiş beşi bir yerde,gerdanlıklar,kollarda bilezikler,parmaklarda yüzükler ve eller kınalıdır.

ERKEK KIYAFETİ;Şal kumaş denilen yörede dokunan ve dikilen bir kumaştan yapılmaktadır.Başta kabalak denilen bir başlık,hakim yaka bir gömlek,onun üzerinde avcı yeleği ve aba pantolon yerine ise ayak bileğine kadar uzanan ve gittikçe daralan bel kısmı çok geniş olup yörede dokunan bir uçkur bağı bulunan arkası pileli (ZIVGA ya da Zıpka) belde iki el genişliğinde ve bir buçuk veya iki metre uzunluğunda beyaz koyun yününden kuşak.Ayakta  beyaz koyun yününden örülmüş diz altına kadar uzanan bir çorap onun üstüne giyilen koyu renk koyun yününden örülmüş ayak bileğine kadar uzanan tozluk.Ayakkabı yerine manda derisinden yapılmış bir çarık veya sığır derisinden altı gizli dikiş tekniğiyle (OLTAN)dikilmiş,burnu  hafif kalkık topukta çekecekliği olan bir Çapula veya çizme giyilirdi.

Erkek takıları; Muska, Hamaylı, kılıf içinde kama, Yağdanlık, köstekli saat, GAV ve çakmaklık ,mermilik,kılıflı kırma kaşık,bir buçuk parmak genişliğinde basit tokalı bir kemerden oluşur.      

          A.Güner GÜRGEZOĞL/2000

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Ordu Yöresi Halk Oyunları /A. Güner Gürgezoğlu

Değerli Dostum A. Güner Gürgezoğlu’nun “Ordu Yöresi Halk Oyunları” konulu araştırmasını tekrar yayınlamanın faydalı olduğunu düşünüyorum.  Bu çalışma 2000’li yıllarda yapılmış olup yine aynı yılda A.Güner Gürgezoğlu adı ile sayfalarımızda yayımlanmıştır. Bekir AKKAYA /26.09.2021 /KUMRU

ORDU YÖRESİ HALK OYUNLARI

        5-6 Mayıs 1983 Tarihleri arasında Kültür ve Turizm bakanlığı milli folklör araştırma dairesi başkanlığı görevlileri ile ilimizin muhtelif yörelerinde araştırma çalışmalarını

24 Eylül 2021

Klaus Gunter’den Türkiye Analizi (Müthiş)

Türk halkının yaşadığı toplumun doğasına göre karar verme, yaşadığı devletin mekanizma larını belirleme hakkı var. Bunu yaparken Atatürkçü, laik, demokrat, hatta cumhuriyetçi olmak zorunda değil. Halkın bu ideolojilere ve siyasi-dünyevi görüşlere zorlanması hukuki değil. Temel insan hak ve hürriyetlerine, fikir ve vicdan özgürlüğüne uygun değil. Bir yasanın meclisten bir şekilde geçmiş olması ve cumhurbaşkanı tarafından onaylanmış olması da o yasanın hukukun temellerine uygun olduğu anlamına gelmez.  Gerçek hukukçuların onayından geçmek zorundadır.  Kemal Paşa, meclisten pek çok yasayı hukuksuz olarak geçirdi. Cumhuriyet rejiminde, Kemal Paşa'dan sonraki süreçte de hukukun temel normları ile çatışan çok sayıda yasa çıkarıldı.

değiştirilmedikçe Türkler asla huzur bulamazlar.  Kendi ülkelerinde esir gibi yaşamaya, sürekli bir baskı, huzursuzluk ve endişe içinde yaşamaya devam ederler.

Türkiye'de, Anayasa'dan Türk Ceza Kanunu'na kadar her şey bir an evvel Türklerin bünyesine uyacak şekilde

Biliyorsunuz, katledilen gazeteci *Uğur Mumcu*'nun çok yerinde bir tespiti vardı. "Türkiye vatandaşı kime denir?"  diye sormuş, cevabını da şu şekilde vermişti:

            "Türkiye vatandaşı;

İsviçre Medeni Kanunu’na göre evlenen,

İtalyan Ceza Yasası’na göre cezalandırılan,

Fransız İdare Hukuku’na göre idare edilen

ve İslam Hukuku’na göre gömülen kişidir."

Türkler kendilerine, kendilerinden gözüken gizli Ermeniler ve Yahudilerin kurduğu korkunç tuzakların artık farkına varmalı. Türkler Müslümanlığını yaşarken bile içine Atatürkçülüğü, demokrasiyi ve laiklik ile cumhuriyeti bulaştırmak, dinini bu ideolojilerle sentezlemek zorunda değil.

Ben Türkiye uzmanıyım. Türkler ve Türkiye üzerinde uzmanlaşmak için harcadığım onca sene boyunca Türklerin tarihini, kültürünü ve dini olan İslam'ı da teferruatı ile inceledim.

Bir Türkün; hem Müslüman hem Atatürkçü, hem Müslüman hem de laik, hem Müslüman hem de demokrat olabilmesi mümkün değil. İslam dininin esasları belli. İslam dini, Müslümanların devlet yönetiminden, miras, harp ve alış veriş hukukuna,  sağlıklı yaşama kaidelerinden, nasıl yemek yiyeceğine ve af edersiniz tuvalette nasıl taharetleneceğine kadar her şey hakkında hüküm vermiş ve hiçbir boşluk da bırakmamıştır.  Gerçekten İslam'ı bir din olarak seçmiş bir Türkün başka hiçbir siyasi ve fikri ideolojiye ve akıma ihtiyacı da yoktur.  Zaten İslam, yarım kabullenişleri ret eder.

 Yani İslam dini her şeyi ile emir, yasak ve uygulamaları bir bütün olarak kabullenip iman etmeyi emir eder. Hem Müslüman olayım, ama hem de devlet hukukunu ya da miras hukukunu değiştireyim derseniz, sizi mürted sayar, Müslüman saymaz. Ya hep ya hiçtir.

Türk toplumu da dahil, son dönemde laikliğe, demokrasiye ve cumhuriyetçiliğe zorlanmış bütün toplumlar, dünya üzerinde bu görüşlerin ve ideolojilerin henüz iki asırlık bir geçmişi bile bulunmadığını, dünya tarihi boyunca bu ideolojileri ve görüşleri hiç hayal bile etmemiş, aklına bile getirmemiş çok sayıda toplumun ideal bir toplum olarak yaşadığı gerçeğini, bu akımların İngiliz gizli servislerinin tezgahlarında üretilip aydın kimliğine büründürülmüş casuslar sayesinde halklara empoze edildiğini bilmelidir.

Türkler kendilerine aydın, alim ve mütefekkir olarak sunulan İngiliz casuslarını artık bilmelidir. Mason ve İngiliz casusu Cemaleddin Afgani'nin Arap Müslümanlara kurduğu tuzakların aynısını  Türkiye'de Müslüman Türklere kurmaya çalışan ve Türk aydını gibi görünen gizli Yahudi ve Ermenileri, çok gecikmeli de olsa deşifre etmelidir.

Bakın Almanya'da, İngiltere'de ve Fransa'da *Ali Suavi, Cemaleddin Afgani* ve diğerleri hakkında çok özgün çalışmalar yapıldı.  Türklere son zamanlarda kurulan gizli Yahudi ve gizli Ermeni tuzakları hakkında, Avusturya'dan *Ewald Stadler*'in, İngiltere'den *Arnold Toynbe*'nin çok özgün ve sarsıcı değerlendirmeleri var.  Stadler Avrupa Parlamento'su üyesi de olan çok ciddi bir araştırmacı ve politikacıdır.  Toynbe gibi tarihçiyi ve bu tarihçinin Türkiye yakın tarihine dair değerlendirmelerini bilmemek Türkler için çok büyük bir kayıptır. Günümüz Türkiye'sinde yaşayan Türkler bu araştırmalarda ve eserlerde kanıtlanan sarsıcı gerçekleri duyunca inanmak istemeyecekler ve  *"Bu kadar mı organize, bu kadar mı gizli, bu kadar mı taktik oynamışlar"* diyeceklerdir.

Daha feci olanı da, halkların, bu İngiliz ve Yahudi casusların topluma dikte ettiği siyasi ve fikri ideolojileri kabullenmek ve başka hiçbir şeyi tercih etmemek gerektiğine ikna edilmiş olmasıdır. Çağdaş ve medeni bir insan olarak, mutlaka Atatürkçü, laik, demokrat ve cumhuriyetçi olmak zorundalarmış gibi bir algının Türkiye'de, iki asırlık casusluk faaliyeti, baskı ve devlet terörünün ardından genele yayıldığını görmek mümkündür.

Sadece şuraya kadar birkaç cümle ile özetlediğim gerçekleri, inanın bana, genişçe izah etmek isterim ve bundan çok büyük keyif alırım.  Lakin bunları anlatmak aylarca sürer, cilt cilt eserler tutar.

Ben Katolik Hristiyan bir Alman olarak üzülerek söylüyorum ki Türklerin hali aldatılmış Almanlardan da beter.  Almanya'da da aynı güç odakları fikri, siyasi, hukuki, ticari ve ahlaki sahada çok tuzaklar kurdular, ama Alman halkı arasında bu İngiliz+Siyonist+gizli Yahudi hileleri o derece başarılı olmadı.

Günümüz Türkiye'sinde bu gerçeklerin farkında olan insan sayısını geçin, bu gerçeklerin farkında olup bunu milletine anlatabilecek aydın insan sayısına bakıyorum da hiç kimseyi göremiyorum.

Hala Türk basını denilen basın, *CIA* ve *MOSSAD* ile işbirliği içindeki gizli Yahudi ve Ermenilerin tekelinde.

Yazan: *Klaus Gunter*

Çeviren: *Birgül Yayman Erdener*

............. © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............