30 Haziran 2008

DÜZEYİMİZ BU!/BEKİR AKKAYA

Bir yazarın bir yazısının derinliği o yazının okunmasında sizleri başka bir dünyaya götürmesi ve size farklı bir ufuk aşması ile orantılıdır. Benim görüş ve düşüncelerime tercüman olan ve beni geliştiren aynı zamanda bana bir derinlik sağlayan her türdeki yazı, kitap benim için kıymetlidir. Bilinen ve tekrarlanan her türlü eylem ve oluşum bu anlamda zaman kaybından başka bir şey değildir.


Ben şahsen gazetelerde bazı köşe yazarlarını özellikle takip ederim. Yazarın dünya ve ahret görüşü bu noktada beni pek ilgilendirmez. Mesela Oral Çalışlar’a bir hayranlığım olduğu gibi Mehmet Altan’ın yazılarını da hiç kaçırmam. Gülay Göktürk’e bayıldığım kadar Ahmet Altan’da okurum. Burada isimlerini zikretmediğim bir çok isimde var tabi.


Ahmet Altan’ın son okuduğum yazısının başlığı “Düzeyimiz bu mu?” idi. Giriş cümlelerine bayıldım doğrusu. Yazı şöyle başlıyor. “Sizi bilmem ama ben insanlar arasındaki farkları, görüş ayrılıklarının değil, entelektüel ve ahlaki düzeylerinin yarattığına inanırım.
Belki de çocukluğumda okuduğum kitapların etkisiyle hep aristokratların davranışlarını hatırlarım.
Bir şafak vakti birbirlerini öldürmek için bir
ormanın kıyısında buluşan iki “rakibin” düellodan önce birbirlerini selamlayışları, hayatları pahasına da olsa kurallara uymaları, silahlarını doğrulttuklarında bile kibarlıktan uzaklaşmamaları, asla hileye sapmamaları hoşuma gider benim.
Aristokratların çoktan kaybolup gitmelerine rağmen “soylu” sözcüğünün her dilde bir övgü olması sanırım onların bu özellikleri yüzündendir.
Düzeylerinden, zarafetlerinden asla taviz vermemeleri, “gülünç” duruma düşmektense ölümü tercih etmeleri, hayatlarının en zor anında bile soğukkanlılıklarını bozmamaları bu “sınıfı” tarihin en özenilen sınıfı yapmıştır.
Artık aristokratlar yok.
Ama “soyluluk” hayatımızın içinde önemli bir değer olarak varlığını sürdürüyor. ………….”

İşin doğrusu ben de Ahmet Altan gibi düşünüyorum. İnsanların görüş ve düşünceleri pek önemli değil. Önemli olan entelektüel ve ahlaki düzeyleri. İnsanı farklı kılan da ben de inanıyorum ki ahlaki düzeyleri kibar davranışlarıdır.

Düzeyli insanların “ahlaksız” olarak değerlendirdiği fiiller içersinde bulunduktan sonra bir insanın şu görüşçü bu görüşçü olması pek anlam ifade etmez. Şu okulu bu okulu bitirmenin ya da şurada burada yaşamanın da bir anlamı olmaz. Önemli olan bir ilke bir ahlak ve o ahlak içersinde bulunabilmek ve herkesin yaptığı sıradan davranışları yapmamaktır.

Kendini farklı gören ya da farklı görülmesini arzu eden herkes görüş ve düşüncesinden önce tavır ve davranışlarını ortaya koymalıdır.

Kimse kimsenin kafasının içersindeki düşüncesini ya da görüşünü ölçüp biçemez. Bana göre hiçte önemli değildir. Şucu bucu olmak ya da şu partili bu partili olmak hiç mi hiç önemli değildir.

Basit bir konuşmada ya da ufak bir ilişkide kişinin farkı da ortaya çıkar. Adamın görüşünden çok davranışları ahlaki bir durumu kişinin derinliğini de gösterir.

Biri birini uygunsuz bir biçimde bir yerlere ihbar ediyorsa ya da biri birini örtülü ya da açık tehdit ediyorsa derin adamlıktan ve birikimlilikten söz edemez. Farklı olduğunu düşünen farklı davranmak ya da farklı bir davranış içersinde olmak zorundadır. Derinliği olanlar çukur işlerden ve davranışlardan da uzak durur. Başka bir söze de hiç gerek yoktur… Bekir AKKAYA/KUMRU TV

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...