Merhum Ahmet Şişman’a ithafen...
Okurken burs aldık. Okulları bitirdik, elimiz iş-ekmek tuttu burs vermeye başladık. Ezmedik, ezilmedik en önemlisi ezdirmedik.
Besmeleyle kerhâneye giren hacıyatmazlardan olmadık.
Hamasetin
kralını yapacak teçhizat ve donanımlara sahiptik. Lâkin çıkarlarımız
için kullanmadık. İçimizden gelmeyeni, özümüze sinmeyeni söylemedik.
Aklımıza
yatıp yüreğimizden beslenmeyene yol vermedik.
yatıp yüreğimizden beslenmeyene yol vermedik.
...
16
yaşındaydım. Cami stajında (mesleki uygulamada) verdiğim hutbeden,
kıldırdığım Cuma namazından sonra cüppem yeri süpürüyor ve imam sarığı
başıma bol geliyorken daha, gözü yaş dolmuş sakallı amcalar sarıldı
ellerime. Utandım, mahcup oldum. İşte o zaman kendimi seçilmiş
hissettim. Ancak hiç bir zaman seçkin ve elit görmedim.
...
Sabah saat sekizde girdiğimiz derslerden çıktığımızda yatsı ezanı okunurdu. Muhasebe de gördük Kooperatif dersi de. Müzik
dersimiz vardı mesela. Ardından Dini Musikî’ye girerdik. Birinde öğretmenimiz bize Resim öğretirken diğerinde hocamızdan Hüsn-ü Hat dersi alıyorduk...
...
Yer
Maraş. Orman Haftası kutlamaları yapılıyor. İl erkanı hazır. Dönemin
Valisi Adnan Darendeliler, resim yarışmasında ilk üç dereceye giren
öğrencilere ödüllerini verecek. Birinci gelen öğrenciye ödülünü
verdikten sonra soruyor;
-Tebrik ederim oğlum hangi okuldansın sen?
El cevap;
-İmam-Hatip Lisesi efendim.
Vali “Afferim” derken gülümseyerek yanağını okşuyor öğrencinin.
Sıra ikincide, ödül tepsiden alınıp veriliyor. Tokalaşma esnasında yine aynı soru;
-Seni de Tebrik ederim oğlum. Peki sen hangi okuldansın?
V’el cevap;
-İmam-Hatip Lisesi efendim.
Vali şaşkın biraz. Bu kez başını okşuyor öğrencinin.
Sıra
üçüncülük ödülü için bana geliyor. Kendimi tutamıyorum, bacaklarım tir
tir titriyor. Aşırı heyecanlıyım ve yüzümde hafif bir gülümseme
belirmiş.Vali Darendeliler ödülü verirken yüzümdeki tedirgin tebessümden
(belki de sırıtışımdan) durumu anlamış olacak ki;
-Tebrik ederim oğlum, yoksa sen de mi?..
Heyecandan konuşamıyor, onay için sadece başımı sallayabiliyorum.
(Resim
yarışmasında 1. Necmettin Çanak, 2. Hüseyin Küçükkürtül, 3. İhsan Toy
ve (hürmetlerimi sunarım) Resim Hocamız Ahmet İhsan ASLANTÜRK)
...
Milli
Güvenlik dersimiz vardı. Omuzu işaretlerle dolu harici üniformalı bir
subay gelir anlatırdı rütbeleri ve kaç kişiye komuta ettiklerini. Bize
davranışlarında bir soğukluk hisseder, anlam veremezdik. Öğrenemedik de
rütbeleri ya da sınavdan sonra unuttuk gitti.
...
Tek kanatlı kuşun uçamayacağını hocalarımız kadar öğretmenlerimiz de biliyordu. Meşhur film repliğindeki gibi “Hoca sadece camide” değildi.
İlk dersimiz zaten Kur’an’dı. Çokça Kur’an ezberi yaparken, üzerimizdeki çokça “ezberi” de bozuyorduk.
Tefsir, Hadis, Akaid, Fıkıh, Arapça, Hitabet, İslâm Tarihi, Siyer dersleri, aralarına
Tarih, Coğrafya, Mantık, Psikoloji, Sosyoloji, Matematik, Geometri,
Analitik Geometri, Fizik, Kimya, İngilizce ve Beden Eğitimi’ni alırlardı.
Beden Eğitimi dedimse laf olsun torba dolsun, spor olsun kabilinden
değil ha! Hakkını vererek il ve Türkiye dereceleri alacak kadar...
Şakaya gelmez yani.
...
Beden
eğitimi öğretmenimin elimden tutup “hadi spor akademisi seçmelerine
gidiyoruz” diyeceği denli ciddi. Ama ben eğitimi spor olsun diye
yapmıyordum ki. Ülkem ve kendim için büyük ideallerim vardı.Top peşinde
koşamazdım.
...
Yaptığımız her işi ciddiye aldık. Ciddiye almadığımız işi bıraktık yapmadık.
Köyden, kasabadan, şehrin kenarlarından da geldik kentin göbeğinden de.
Bizi
barlarda, pavyonlarda elinde içki kadehi ile hiç görmediniz. Eşkâlimiz
sabıka kayıtlarına girmedi. Kamu menfaatinin olmadığı, mazlumun yanında
yer almayan ve insanî-ahlâkî yardım gibi sosyal organizasyonlar dışında organize işlerde bulamazsınız bizi. GBT kayıtlarında bırakın adımızı, izimize bile rastlayamazsınız.
İstikamet üzre hep yollardaydık. Yolsuzluklar bize yol bulamadı.
...
Gençlik
var serde. Kanımız deli akıyor. Çıkmışız okuldan, adres kız meslek
lisesi. Bizi gören ve niyetimizi anlayıp kıyafetimizden bizi tanıyan
esnaf dedi ki; “Hoop!”, “Siz İmam-Hatiplisiniz utandırmayın bizi,
yakışmaz size...”. Onlardan çok biz utandık. Kıpkırmızı suratlarla,
başımız öne eğik dönerken, yol boyunca susarak konuşuyorduk
arkadaşlarla.
...
Geçmiş zamanlarda bize dediler ki: “Siz üniversiteye gidemezsiniz?”. “Niye?” dedik. “Sizin buna hakkınız yok, ancak imam olursunuz!” dediler. “Oldu” dedik. Ama oldurmadık. Dışardan bitirme sınavlarına girip fark derslerini vererek ikinci ama bu kez “düz lise” diplomalarımızı aldık. Üniversite sınırlarını o pasaportlarla aşmıştık.
...
Her
cemaate girdik ama hiç bir fraksiyonun adamı ol(a)madık. Kullandırmadık
kendimizi ve kullanmadık kimseyi. O yüzden ard niyet taşıyan ve oyun
kuranlar çekinip tedirgin oldular bizden. Çünkü tutmuyordu bize
çaldıkları sahte maya.
12 Eylül
öncesini de yaşadık, 28 Şubat’ı da. Elimize bırakın silahı, su’izanla
çakı dahi almadık. Tuzak kurmadığımız gibi oyun da kurmadık, tasarlanan
oyunların nesnesi hiç değildik. “Öz nedir?” sorusunun cevabını, tuttuğumuz işlerde hep özne olarak bulduk.
...
Yer
Tuzla Piyade okulu, mevsim yaz ve hava çok sıcak. Yedek Subay sınavları
öncesi iki kayıt masası kurulmuş, birinin önünde ağır aksak ilerleyen
upuzun bir kuyruk. Sıradaki herkes güneşin altında durduk yere ter
döküyor. Öbür masanın önü tenha ve bekleyen yok. Dayanamadım elimde
evraklarla sıranın en arkasından geldim, çıkışırcasına sordum masanın
arkasındaki, yazlık asker kıyafetiyle gölgede sinek avlayan subaya:
-Siz niye kayda yardımcı olmuyorsunuz?
Omuzundaki
rütbesinin altına, yeşil beresini katlayıp sokmuş o subay (sonradan
öğrenecektim rütbeleri, Üsteğmendi ) bana dedi ki:
-Burası gönüllü komando masası.
Evraklarımı masaya koyup dedim ki:
-Bu iş gönülsüz olur mu? Gönüllüyüm ben de. Yapın lütfen kaydımı.
...
Üniversitede
en sevdiğim hocam solcuydu. İmam-Hatipli olduğumu bilir, o da severdi
beni. Bir iki kitap kapağı yaptım ona. Hatta bir kitabı için
karikatürler çizmemi istedi. Çizdim de; kitap kapağında adımı, adının
yanına yazdırdı.
...
Yaz mevsimiydi, fakülte tatil. Çağırdı beni ve dedi ki o hocam;
-Staj var İhsan. Seçeneklerin; üniversite kütüphanesi, araştırma kütüphanesi, Nazım Hikmet Vakfı Kütüphanesi...
Sözünü kestim;
-Tamam hocam. Nazım Hikmet’e gideceğim saymayın diğerlerini.
Önce şaşırdı. Sonra gülümsedi, bir şey sormadı.
Ama ben;
-Nazım’ın bir iki kitabını ve şiirini öylesine okumuştum. Şimdi külliyatı (bütün eserlerini), ortamında okurum...
deme ihtiyacı hissettim.
...
Okulda Türktük, Kürttük, Zazaydık, göçmendik, Lazdık, Çeçendik, Çerkezdik ve bunları farketmezdik.
Tarafımız
hep “Bir”den ve birleştirenlerden yanaydı. Hiçbir zaman bölenlerden
olmadık. “Sürü psikolojisi” çobanlık yapamadı bize, ne sosyal ne
fizyolojik, ne iç ne de dış muharriklerle “güdü”lenip güdülenlerden
olduk.
İmam-Hatip ve İmam-Hatiplilik üzerinden yeni bir hizip kurmadık, teşebbüs edenlere pirim de vermedik. Zira talip olduğumuz habbe değil kubbeydi.
Birilerinin bizi arka bahçe olarak görmelerini/göstermelerini sevdik. Görene hürmet ettik gösterene kin tutmadık. Ama güdülecek koyun değildik, hiç kimsenin arka bahçesi ol(a)madık.
Memur, iş adamı, esnaf, imam, yazar, çizer, sanatçı, bürokrat, bakan, başbakan, başbakan oğlu, başbakan kızı olduk...
Ama Muhammed İkbal’in deyimiyle “sahile vurmuş çer çöp” hiç olmadık.
...
Vefat
eden Ensar Vakfı (E.) Başkanı Ahmet Şişman’a ve menfur terör
saldırıları neticesi Şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet
diliyorum. Mekânları Cennet olsun.
KISA MESAJ HATTI:
Yanlış anlamak da bir erdemdir. En azından söyleyeni anlama çabası içerir.
Haşiye:
Okuduğunuz
yazıyı Ensar Vakfı (E.) Başkanı Merhum Ahmet Şişman’ın vefatı (16
Temmuz 2011) üzerine, O’na ve İmam-Hatiplere emeği geçen kişilere minnet
ve şükranlarımızı ifade etmek için kaleme almış (20 Temmuz 2011) ve
haber7.com’daki köşemde yayınlamıştım.
Sayın Mümtaz’er Türköne’nin Zaman Gazetesi’ndeki yazısıyla başlayan “İHL’ler niye kapatılmalıdır/kapatılmamalıdır?”
temalı (sanal) çalıştay tüm hızıyla ve canlılığıyla devam ediyor. Konu
sosyal paylaşım sitelerinden tutun da Yeni Şafak’tan Değerli Gazeteci
Recep Yeter’in Sayın Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’le yaptığı
röportaja kadar ulaşıp yeni alt başlıklar oluşturarak sağlıklı bir mecraya doğru ilerliyor.
Akademik, analitik, ateşîn, vasat veya sloganik, “Dile getirilen ‘her samimi görüş’
değerlidir” ilkesinden yola çıkarak bu konudaki yazı, haber,
röportajlar ve açıklamaların, söz sırasına göre (kronolojik)
bağlantılarını paylaşacağım.
(Sanal) Çalıştay’ın sonuç bildirisini/deklarasyonunu yazmak sizlere düşüyor.
Buyrun: “İHL’ler niye kapatılmalıdır/kapatılmamalıdır?” - 2012-...
- 1. İmam-Hatip okulları misyonunu tamamladı mı?, Mümtaz’er Türköne, Zaman Gazetesi (26 Haziran).
- 2. İmam Hatibin misyonu bitmez, Cemal Nar, Habervaktim.com, (27 Haziran).
- 3. İmam-Hatipleri kim açar kim kapatır?, İhsan Toy, Haber7.com (28 Haziran).
- 4. İmam-Hatip mi, din eğitimi mi? , Mümtaz’er Türköne, Zaman Gazetesi (28 Haziran).
- 5. İmam hatiplerin misyonu, Hayrettin Karaman, Yeni Şafak Gazetesi (29 Haziran).
- 6. İmam Hatipler Hâlâ Üvey Evlat Mümtaz Bey, Cemal Nar, Habervaktim.com, (29 Haziran).
- 7. İmam-Hatipler için bir gelecek inşa etmek , Mümtaz’er Türköne, Zaman Gazetesi (1 Temmuz).
- 8. İmam hatiplerin misyonu (2), Hayrettin Karaman, Yeni Şafak Gazetesi (1 Temmuz).
- 9. Din eğitimi, devlet ve sivil toplum, Hayrettin Karaman, Yeni Şafak Gazetesi (5 Temmuz).
- 10. İmam-Hatipleri Savunmak, İhsan Toy, Haber7.com (5 Temmuz).
- 11. İmam Hatipler miadını doldurdu mu?, Ali Bulaç - Zaman Gazetesi (5 Temmuz 2012).
- 12. İmam-Hatip okulları tartışmasına destursuz girmek , Eser Karakaş, Zaman Gazetesi (5 Temmuz)
- 13. Sivil din eğitimi ve öğretimi, Hayrettin Karaman, Yeni Şafak Gazetesi (6 Temmuz).
- 14. İmam hatiplere ihtiyaç var mı?, Mümtaz’er Türköne, Zaman Gazetesi (6 Temmuz).
- 15. Sivil medrese, Ali Bulaç, Zaman Gazetesi (7 Temmuz).
- 16. İhale İHL’liye kalmasın , Yonca Kaya Şahin, Haberx.com (7 Temmuz)
- 17. Cumhuriyet Türkiyesinde İslamcılık, Hayrettin Karaman, Yeni Şafak Gazetesi (8 Temmuz).
- 18. Dinçer: Din eğitimi için en uygun model İmam Hatip Liseleri , Röportaj: Recep Yeter, Yeni Şafak Pazar, (8 Temmuz).
- 19. Türk modernleşmesi ve din olayı, Vedat Bilgin, Bugün Gazetesi, (8 Temmuz).
- 20. Sistem içinde din eğitiminin yeri, Ali Bulaç, Zaman Gazetesi (9 Temmuz).
- 21. Mümtaz’er Türköne; Beni seven kimse yok, sevgisiz kaldım., Röportaj: Hazal Özvarış, T24, Bağımsız İnternet Gazetesi (9 Temmuz).
- 22. 'Din eğitimi' neresi, İHL'ler nereye düşer? Ve 3T Formülü nedir?, Yusuf Kaplan, Yeni Şafak, (9 Temmuz)
- 23. İmam-Hatipler mi misyonunu tamamladı, İslâmcılar mı?, Levent Gültekin, Gazeteciler.com (9 Temmuz)
- 24. İmam-Hatipler misyonunu tamamladı mı? , İsmail Küçükkılınç, Star Gazetesi-Açık Görüş (9 Temmuz)
- 25. Din eğitimini tartışabilmek , Mümtaz’er Türköne, Zaman Gazetesi (10 Temmuz)
- 26. Din eğitimini tartışmak , Vedat Bilgin, Bugün Gazetesi (11 Temmuz)
...
STK Açıklamaları:
- 1. İmam-Hatipler miadını doldurdu mu?, Sabri Otağ, ÖNDER (26 Haziran).
- 2. İmam-Hatiplileri kızdırdı, Haber; Öznur Karslı, Gazetevatan.com (26 Haziran).
- 3. Ömürleri tamamlanan İmam-Hatip Liseleri değildir... , İbrahim Solmaz, ÖNDER (27 Haziran).
- 4. Mümtaz’er Türköne Hoca’ya sorular, Şener Meral, Kocaeli İHL Mez. Derneği (27 Haziran).
- 5. İHL’lerin kuruluşundan beri bu cümleleri duymaya alışığız., Ekrem Torun, ÖNDER,(27 Haziran).
- 6. KAMİMDER basın açıklaması, Yunus Doğru, KAMİMDER (10 Temmuz).
...
KISA MESAJ HATTI:
Müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar
Kısır polemikler ise bizzat hakikati boğar.
İhsan Toy / Haber 7
İhsantoy@tasam.org
https://twitter.com/caricare1773
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...