Uzun
zamandır bu yazıyı yazıp yazmama konusunda kararsız kaldım. Etkilendiğim ve şok
yaşadığım olaya şahit olmama rağmen henüz
alenileşmiş bir durum yok. Yani muhatabım
birinci ağızdan bana bir şey söylemiş değil. Bana ulaşılan bilgi her ne kadar ben
kastedilsem de üçüncü şahsa benim terbiye edilmem ve kulağım çekilmem için
ulaştırılmış. Sözünü ettiğim şahıs o kadar yüksekte ki benden tarafa dönmeyi ya
da kulağımı çekmeyi bile kendine yakıştıramamış. Büyük ihtimal kirlenirim diye
benle kendi arasına aracı koyuyor.
İlgili
aracı da görevini yapmanın keyfi ile ilgili kişi ile beni terbiye etmenin sevap
olduğunu, dolayısıyla bana da büyük bir iyilik yaptığını düşünüyor. Üstelik
benimle ilgili kendine yazılan mesajdan önce, kendine mesajı kimin gönderdiğine
vurgu yapıyor. Daha doğrusu ilgili yüce adamın ismine vurgu yapıyor. Hızını da
alamayarak ta Ordu’ya
doğru giderek hiç tanımadığı ve görmediği ve hatta hiç
sevmediği kişileri de katarak bana ayar çekmeye soyunuyor….DAM ÜSTÜNDE
SAKSAĞAN, VUR BELİNE KAZMAYI…TEDES NERE TOM EN
Sİ - NERE? İYİ Kİ FE-Lİ DEĞİL…
Eğer
sonrasında benim mesajlarım sorgulanmamış olsa ve ben aranmamış olsam benimle
ilgili fişleme yapan şahsın o mesajı o şekilde yazmasına bile pek inanmamıştım.
Ancak hiç yoktan aranmam ve söz arasında tehdit ve terbiye üslubu kendinin tam
o olduğunu ortaya koydu. Hatta telefonla konuşma esnasında “neden söz ettiğini,
kesinlikle benim mesajlarımda kendisi ile bir durum olmadığını” söylesem dahi
“kendisinin çok akıllı olduğunu ve ahmak olmadığını” söyleyerek “benim yazdığım
mesajların kendine yönelik olduğunu ifade etti. Hatta daha da ileriye giderek
aracıyı bile çok kötü sözlerle bizzat suçladı. Bu sayede de fişlemeyi
doğruladı…Mürebbiye olduğunu kendi söyledi.
Benim
dışımda asıl ve aracı kişi kendi isimlerini zikretmedikçe onların isimlerini
zikretmeyeceğim. Onların durum ve söylemleri umurumda değil. Kendi özel sayfamda yazdıklarım ise çarpık ve
yıllarca eleştirdiğim zihniyeti sorgulayarak Rahmetli Azmi Gürgezoğlu’nun “ GÖRGÜ, TAHSİLİ BOZAR”
sözünün doğruluğunu ispat etme çabasıdır.
“Tereciye
tere satma” deyimine karşılık gelen bizde yüzlerce söz ve deyim vardır. “Argo
Sözlüğü”nü karıştırsanız karşınıza muhteşem küfürler çıkar. Kırk yıllık öğretmene
“öğretmenlik öğretmek” ya da bir şey olunulduğunda, her şey de olduğunu
düşünmek kesinlikle bir kişilik bozukluğudur. Bayatlamış “sen memursun, sen
öğretmensin, sen şusun, sen busun” söylemlerinin karşılığı argoya kaçmadan “ya
sen nesin” dir? Kendine çok çok anlamlar yükleyen kişi ve kişiler yükledikleri
anlamalara uygun söz ve davranışta olmak zorundadır. Köprü altı muhabbetler ve
sokak diliyle hitaplar bugünkü anlamı ile “namussuz darbe girişimidir.” Bugün de görülmüştür ki, Darbeye kimse müsamaha
göstermez. Üstelik darbeci bu usulle rakiplerini ezer…
Ne kötü bir
algı…Ya da algılama…Kendi özel işlerini dahi aracılarla yerine getirme çabası
iletişim bozukluğunun dibe vurma hali. Darbeseverlerin dizinin dibinde
eğitilmenin uzantısı bir alışkanlık. En yüksekte bulunanlar telefonumuz yirmi
dört saat açık derken, en alttaki zavallılar aracı oluşturma derdinde…Anlamsız
sözlerini de söylerlerken başkaları ile karşıyı terbiye etme çabası.
Kendilerinden hiçbir şey ortaya koyamama durumu… Acizlik. Çocukca, çocuksu,
çocuk….
Bütün bu
sözlerden sonra hikâyemi özetle anlatmaya çalışayım.
Kendimin ve
yakınlarımın hastalığı nedeniyle arabamla sık sık Ordu, Fatsa ve Ünye arasında dolaşırım.
Herkes gibi ben de “TEDES”ten rahatsızdım.
Son zamanlarda TEDES’le ilgili tepkiler sıklaşmıştı. Ben de bu konuda üç ya da
dört paylaşılmış yazılar paylaştım. Bu yazılardan biri Sabah Gazetesi’nde
yayınlandı. Biri Ordu’da bir yerel gazetede, bir diğeri ise TEDES’le ilgili bir
türkü yani müzik…TACİZ EDİLMEMDEN İKİ GÜN SONRA TEDES, İÇİŞLERİ BAKANLIĞIMIZCA YASAKLANDI…BU YÜCE KİŞİ BAKANIMIZI DA
BİRİLERİNE ŞİKAYET EDER HER HALDE…YA DA GİDER SOYLU BAKANIMIZIN KULAĞINDAN
ÇEKER DE ÇEKER….
İşte bu
paylaşımlarım nedeniyle kendini insan üstü gören bir adam, bir adama benim
adımın olduğu bir yazıyı göndererek ve ismimin altını çizerek altına şu notu
düşüyor. “SLM Alk MğğmmMkkk….. bu
adamların paylaşımları sonra bize soruluyor…”
“Bu
adamlar” dediği ben. Karşı tarafa benim ismimi yazarak özel mesaj çekiyor. Güya
beni işaret/şikayet/fişliyor. Ve ilgili kişi de bir başkalarının yanında
yüceler yücesinin ismini anarak onun adıyla beni terbiye etme derdine düşüyor.
TEDES’le
ilgili paylaştığım yazı nedeniyle ilgili yüce insan fırça yiyormuş. Bu nedenle de kendi başkasına
fırça atarak bana fırça atılmasını talep ediyor. Benim gibi adamları ve
özellikle de beni bu adamdan soruyorlarmış. O sebepten de kendi önce muhatabına
fırça atıyor…Kendinin yaptığı gibi benim de aynı duruma tabi tutulmamı istiyor.
Adam beni takip için görevlendirilmiş. Ne ulvi ve ne yüce bir görev…
Beni ona
soruyorlarmış ama o da başkalarına sipariş veriyor…Ne güzel…Bu adamın paylaşımları sonra bize
soruluyor. Kimin sorduğu belli değil. Uyanıkken mi soruluyor, uyku
halinde mi …Ayakta mı oturduğu halde mi, yattığı halde mi…Belli değil… Kaç kişi
soruyor…Yalan mı doğru mu hiç belli değil…Adama Bekir AKKAYA’yı soruyorlar…
Aracının
söylediğine göre büyük yerlerden aranıyormuş…Aracı aklınca bana goca goca
adamları tek tek sayıyor. Aracı ilgili yüce kişinin beni koruduğunu o yüzden
kendinin görevlendirildiğini söylemeye çalışıyor…Yine aracının bu mesajı
dördüncü ve beşinci kişilerin yanında bana iletmesinin nedeni o kişilere de ne
kadar büyük adam olduğunu gösterme gayreti. Yoksa özel bir mesajı neden özel
bir şekilde paylaşma ve söyleme durumu olmuyor da ulu orta bu yol izleniyor…
Aracı
tarafından her ne kadar durumun beni korumak ve kollamak olduğu söylense de bu doğru
değil…Kocaman şehirde benim takip edilmem hele de benim yazmadığım bir yazı
nedeniyle böyle taciz edilmemi isteyecek
kişi kesinlikle doğru değil. …Körler sağırlar birbirlerini ağırlar misali kendi
kendilerini tatmin çabası… Yüce olduğunu düşünen ve benim terbiye edilmem için
görevlendirilen bu yüceler yücesi kişi bilsin ki, Vatan denilen toprak
sahiplenildikçe anlam kazanır…Akıl vereceğine ….. Geçilecek yer için de
birilerini savunacağına, birilerini terbiye edeceğine …………değerini ortaya
koyacak… Ona buna laf yetiştirmekle, onu bunu fişlemek ve şikayetle aba
altından soba göstermekle bir sonuç çıkmaz…Ne yani, memur olmam tarlayı tabanı
ona buna bağışlamamı mı gerektiriyor…Kanuni olan her şey yine baştan sona
kanuni olmak zorundadır. Kuş diliyle “tarlayı sürmek kanuni bir durum sa
çalıştırılan işçiye ücret vermek te aynı kanuna tabidir.” İlkel kavimler gibi
serhoş ve berduşu bana sataştırmanın mutlaka bir sonucu olur…Yalan ve iftira
ile FATÖ – METÖ ayakları ile zorla karakola götürülmem kime ne kazandırır
ki…Edep ve terbiye herşeyin başı ve sonu…Kim olursa olsun şimdilik borçlu değilim
ama o yücelerin benim gibilere borcu olduğu kesin… Merak etmesin kimse de beni
ona sormaz…Sorulursa da benim hesabımı kendisi vermez/veremez…Benim memur
olduğumu söylemeden önce kendinin ne olduğunu sorgulama daha çok anlam
kazanır…Kanunlardan sadece ben değil kendi dahil herkes sorumludur. İlgili yüce
insan benim yerime Trafik cezası mı ödedi de bu konuda hesap soruyor. TEDES
NERE, E…. YE ÇAKMA NE….
Sözünü
ettiklerim sıradan insanlar değil. Onların “adamlar” diye söyledikleri ben ise
30 yıldır Kumru’da öğretmen…
Bu cümleye
tepki gösterdi diye beni telefonda arayan kişi yine el altından beni tehdit
etmeye ve beni terbiye etmeye gayretine düşüyor. Üstelik üzerine vazife olmayan
şu anda kaldırılan “TEDES” konusunu eleştiriyor diye “SEN MEMURSUN” diye güya
aklınca bana aba altından soba göstermeye devam ediyor. Yedi yıl Ordu’da kalmış
beni ve dostlarımızı kendinin savunduğunu söyleyerek kendi ifadelerine
yandaş arıyor….
Güya
akıllı. Güya ben ondan sorumlu. Adam
öyle sanıyor. Diğeri de onun mesajını emir telakki ederek güya vazifesini “tak” diye
yerine getiriyor. Üstelik bunu dördüncü ve beşinci şahısların yanında
yapıyor…Onlar “bey” ben adamcık ve tam ibnelerin deyimi ile “göbeğini kaşıyan
adam”…
Buradan
şunu açıkça söylüyorum. Bu söylemi
hiçbir zaman unutmayacağım ve hep hatırlayacak ve hatırlatacağım…Söz ve ifade
çok basit, çok köprü altı olsa da söyleyen ve sunanların ve ifadeyi
kullananların durumu ve konumu tam bir ibretlik…
Bir atasözü
GÖRMEMİŞİN
BİR OĞLU OLMUŞ TA ÇEKMİŞ ŞEYİNİ KOPARMIŞ”
ON OĞUL
SAHİBİ, ÇOCUKLARIN ADINI BİLE BİLMEZ…
-BİR HATIRA: KENDİME
AİT BİR ARABAYA 1993 YILINDA SAHİP OLDUM…ARABA ÇALINIR DİYE İLK İŞ BİR KİLİT
ALDIM…HER GECE BÜYÜK BİR İTİNA İLE ARABAYI KİLİTLEDİM…ALTI – YEDİ AY SONRA
KİLİT TAKMAKTAN VAZGEÇTİM…ŞİMDİ İSE ARABAYI KOYDUĞUM YERİ BİLE BULAMIYORUM….
İLK ANLARDA HEP ÖYLE OLUR…DOĞRU METOD
UYGULANIRSA TEDAVİ MÜMKÜNDÜR…AKSİ DURUM GECİKMİŞ BİR VAKIA…
KENDİ KANAATİM : TEDAVİ ZOR AMA
ALLAH’TAN UMUT KESİLMEZ…
Kumru’dan
Sevgi Ve Selamlar….
Bekir
AKKAYA/ 22 Eylül 2016 /KUMRU
**********Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dokümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer doküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.Bekir AKKAYA **********
selam ve saygılar
YanıtlaSilgfdgdg
YanıtlaSiljkhjkh
YanıtlaSil