22 Eylül 2016

Adamcık Hem de Dibine Kadar! /Bekir AKKAYA

Uzun zamandır bu yazıyı yazıp yazmama konusunda kararsız kaldım. Etkilendiğim ve şok yaşadığım olaya şahit olmama rağmen  henüz alenileşmiş bir durum yok.  Yani muhatabım birinci ağızdan bana bir şey söylemiş değil.  Bana ulaşılan bilgi her ne kadar ben kastedilsem de üçüncü şahsa benim terbiye edilmem ve kulağım çekilmem için ulaştırılmış. Sözünü ettiğim şahıs o kadar yüksekte ki benden tarafa dönmeyi ya da kulağımı çekmeyi bile kendine yakıştıramamış. Büyük ihtimal kirlenirim diye benle kendi arasına aracı koyuyor.
İlgili aracı da görevini yapmanın keyfi ile ilgili kişi ile beni terbiye etmenin sevap olduğunu, dolayısıyla bana da büyük bir iyilik yaptığını düşünüyor. Üstelik benimle ilgili kendine yazılan mesajdan önce, kendine mesajı kimin gönderdiğine vurgu yapıyor. Daha doğrusu ilgili yüce adamın ismine vurgu yapıyor. Hızını da alamayarak ta Ordu’ya
doğru giderek hiç tanımadığı ve görmediği ve hatta hiç sevmediği kişileri de katarak bana ayar çekmeye soyunuyor….DAM ÜSTÜNDE SAKSAĞAN, VUR BELİNE KAZMAYI…TEDES NERE TOM EN  Sİ - NERE? İYİ Kİ FE-Lİ DEĞİL…
Eğer sonrasında benim mesajlarım sorgulanmamış olsa ve ben aranmamış olsam benimle ilgili fişleme yapan şahsın o mesajı o şekilde yazmasına bile pek inanmamıştım. Ancak hiç yoktan aranmam ve söz arasında tehdit ve terbiye üslubu kendinin tam o olduğunu ortaya koydu. Hatta telefonla konuşma esnasında “neden söz ettiğini, kesinlikle benim mesajlarımda kendisi ile bir durum olmadığını” söylesem dahi “kendisinin çok akıllı olduğunu ve ahmak olmadığını” söyleyerek “benim yazdığım mesajların kendine yönelik olduğunu ifade etti. Hatta daha da ileriye giderek aracıyı bile çok kötü sözlerle bizzat suçladı. Bu sayede de fişlemeyi doğruladı…Mürebbiye olduğunu kendi söyledi.
Benim dışımda asıl ve aracı kişi kendi isimlerini zikretmedikçe onların isimlerini zikretmeyeceğim. Onların durum ve söylemleri umurumda değil.  Kendi özel sayfamda yazdıklarım ise çarpık ve yıllarca eleştirdiğim zihniyeti sorgulayarak Rahmetli  Azmi Gürgezoğlu’nun “ GÖRGÜ, TAHSİLİ BOZAR” sözünün doğruluğunu ispat etme çabasıdır. 
“Tereciye tere satma” deyimine karşılık gelen bizde yüzlerce söz ve deyim vardır. “Argo Sözlüğü”nü karıştırsanız karşınıza muhteşem küfürler çıkar. Kırk yıllık öğretmene “öğretmenlik öğretmek” ya da bir şey olunulduğunda, her şey de olduğunu düşünmek kesinlikle bir kişilik bozukluğudur. Bayatlamış “sen memursun, sen öğretmensin, sen şusun, sen busun” söylemlerinin karşılığı argoya kaçmadan “ya sen nesin” dir? Kendine çok çok anlamlar yükleyen kişi ve kişiler yükledikleri anlamalara uygun söz ve davranışta olmak zorundadır. Köprü altı muhabbetler ve sokak diliyle hitaplar bugünkü anlamı ile  “namussuz darbe girişimidir.”  Bugün de görülmüştür ki, Darbeye kimse müsamaha göstermez. Üstelik darbeci bu usulle rakiplerini ezer…
Ne kötü bir algı…Ya da algılama…Kendi özel işlerini dahi aracılarla yerine getirme çabası iletişim bozukluğunun dibe vurma hali. Darbeseverlerin dizinin dibinde eğitilmenin uzantısı bir alışkanlık. En yüksekte bulunanlar telefonumuz yirmi dört saat açık derken, en alttaki zavallılar aracı oluşturma derdinde…Anlamsız sözlerini de söylerlerken başkaları ile karşıyı terbiye etme çabası. Kendilerinden hiçbir şey ortaya koyamama durumu… Acizlik. Çocukca, çocuksu, çocuk….
Bütün bu sözlerden sonra hikâyemi özetle anlatmaya çalışayım.
Kendimin ve yakınlarımın hastalığı nedeniyle arabamla sık sık Ordu, Fatsa ve Ünye arasında dolaşırım. Herkes gibi ben de  “TEDES”ten rahatsızdım. Son zamanlarda TEDES’le ilgili tepkiler sıklaşmıştı. Ben de bu konuda üç ya da dört paylaşılmış yazılar paylaştım. Bu yazılardan biri Sabah Gazetesi’nde yayınlandı. Biri Ordu’da bir yerel gazetede, bir diğeri ise TEDES’le ilgili bir türkü yani müzik…TACİZ EDİLMEMDEN İKİ GÜN SONRA TEDES, İÇİŞLERİ BAKANLIĞIMIZCA  YASAKLANDI…BU YÜCE KİŞİ BAKANIMIZI DA BİRİLERİNE ŞİKAYET EDER HER HALDE…YA DA GİDER SOYLU BAKANIMIZIN KULAĞINDAN ÇEKER DE ÇEKER….
İşte bu paylaşımlarım nedeniyle kendini insan üstü gören bir adam, bir adama benim adımın olduğu bir yazıyı göndererek ve ismimin altını çizerek altına şu notu düşüyor. “SLM Alk MğğmmMkkk….. bu adamların paylaşımları sonra bize soruluyor…”
“Bu adamlar” dediği ben. Karşı tarafa benim ismimi yazarak özel mesaj çekiyor. Güya beni işaret/şikayet/fişliyor. Ve ilgili kişi de bir başkalarının yanında yüceler yücesinin ismini anarak onun adıyla beni terbiye etme derdine düşüyor.
TEDES’le ilgili paylaştığım yazı nedeniyle ilgili yüce insan  fırça yiyormuş. Bu nedenle de kendi başkasına fırça atarak bana fırça atılmasını talep ediyor. Benim gibi adamları ve özellikle de beni bu adamdan soruyorlarmış. O sebepten de kendi önce muhatabına fırça atıyor…Kendinin yaptığı gibi benim de aynı duruma tabi tutulmamı istiyor. Adam beni takip için görevlendirilmiş. Ne ulvi ve ne yüce bir görev…
Beni ona soruyorlarmış ama o da başkalarına sipariş veriyor…Ne güzel…Bu adamın paylaşımları sonra bize soruluyor. Kimin sorduğu belli değil. Uyanıkken mi soruluyor, uyku halinde mi …Ayakta mı oturduğu halde mi, yattığı halde mi…Belli değil… Kaç kişi soruyor…Yalan mı doğru mu hiç belli değil…Adama Bekir AKKAYA’yı soruyorlar…
Aracının söylediğine göre büyük yerlerden aranıyormuş…Aracı aklınca bana goca goca adamları tek tek sayıyor. Aracı ilgili yüce kişinin beni koruduğunu o yüzden kendinin görevlendirildiğini söylemeye çalışıyor…Yine aracının bu mesajı dördüncü ve beşinci kişilerin yanında bana iletmesinin nedeni o kişilere de ne kadar büyük adam olduğunu gösterme gayreti. Yoksa özel bir mesajı neden özel bir şekilde paylaşma ve söyleme durumu olmuyor da ulu orta bu yol izleniyor…
Aracı tarafından her ne kadar durumun beni korumak ve kollamak olduğu söylense de bu doğru değil…Kocaman şehirde benim takip edilmem hele de benim yazmadığım bir yazı nedeniyle böyle taciz edilmemi  isteyecek kişi kesinlikle doğru değil. …Körler sağırlar birbirlerini ağırlar misali kendi kendilerini tatmin çabası… Yüce olduğunu düşünen ve benim terbiye edilmem için görevlendirilen bu yüceler yücesi kişi bilsin ki, Vatan denilen toprak sahiplenildikçe anlam kazanır…Akıl vereceğine ….. Geçilecek yer için de birilerini savunacağına, birilerini terbiye edeceğine …………değerini ortaya koyacak… Ona buna laf yetiştirmekle, onu bunu fişlemek ve şikayetle aba altından soba göstermekle bir sonuç çıkmaz…Ne yani, memur olmam tarlayı tabanı ona buna bağışlamamı mı gerektiriyor…Kanuni olan her şey yine baştan sona kanuni olmak zorundadır. Kuş diliyle “tarlayı sürmek kanuni bir durum sa çalıştırılan işçiye ücret vermek te aynı kanuna tabidir.” İlkel kavimler gibi serhoş ve berduşu bana sataştırmanın mutlaka bir sonucu olur…Yalan ve iftira ile FATÖ – METÖ ayakları ile zorla karakola götürülmem kime ne kazandırır ki…Edep ve terbiye herşeyin başı ve sonu…Kim olursa olsun şimdilik borçlu değilim ama o yücelerin benim gibilere borcu olduğu kesin… Merak etmesin kimse de beni ona sormaz…Sorulursa da benim hesabımı kendisi vermez/veremez…Benim memur olduğumu söylemeden önce kendinin ne olduğunu sorgulama daha çok anlam kazanır…Kanunlardan sadece ben değil kendi dahil herkes sorumludur. İlgili yüce insan benim yerime Trafik cezası mı ödedi de bu konuda hesap soruyor. TEDES NERE, E…. YE ÇAKMA NE…. 
Sözünü ettiklerim sıradan insanlar değil. Onların “adamlar” diye söyledikleri ben ise 30 yıldır Kumru’da öğretmen…
Bu cümleye tepki gösterdi diye beni telefonda arayan kişi yine el altından beni tehdit etmeye ve beni terbiye etmeye gayretine düşüyor. Üstelik üzerine vazife olmayan şu anda kaldırılan “TEDES” konusunu eleştiriyor diye “SEN MEMURSUN” diye güya aklınca bana aba altından soba göstermeye devam ediyor. Yedi yıl Ordu’da kalmış beni  ve dostlarımızı kendinin  savunduğunu söyleyerek kendi ifadelerine yandaş arıyor….
Güya akıllı.  Güya ben ondan sorumlu. Adam öyle sanıyor.  Diğeri de onun mesajını  emir telakki ederek güya vazifesini “tak” diye yerine getiriyor. Üstelik bunu dördüncü ve beşinci şahısların yanında yapıyor…Onlar “bey” ben adamcık ve tam ibnelerin deyimi ile “göbeğini kaşıyan adam”…
Buradan şunu açıkça söylüyorum.  Bu söylemi hiçbir zaman unutmayacağım ve hep hatırlayacak ve hatırlatacağım…Söz ve ifade çok basit, çok köprü altı olsa da söyleyen ve sunanların ve ifadeyi kullananların durumu ve konumu tam bir ibretlik…

Bir atasözü
GÖRMEMİŞİN BİR OĞLU OLMUŞ TA ÇEKMİŞ ŞEYİNİ KOPARMIŞ”
ON OĞUL SAHİBİ, ÇOCUKLARIN ADINI BİLE BİLMEZ…

-BİR HATIRA:  KENDİME AİT BİR ARABAYA 1993 YILINDA SAHİP OLDUM…ARABA ÇALINIR DİYE İLK İŞ BİR KİLİT ALDIM…HER GECE BÜYÜK BİR İTİNA İLE ARABAYI KİLİTLEDİM…ALTI – YEDİ AY SONRA KİLİT TAKMAKTAN VAZGEÇTİM…ŞİMDİ İSE ARABAYI KOYDUĞUM YERİ BİLE BULAMIYORUM….
İLK ANLARDA HEP ÖYLE OLUR…DOĞRU METOD UYGULANIRSA TEDAVİ MÜMKÜNDÜR…AKSİ DURUM GECİKMİŞ BİR VAKIA…
KENDİ KANAATİM : TEDAVİ ZOR AMA ALLAH’TAN UMUT KESİLMEZ…

Kumru’dan Sevgi Ve Selamlar….



Bekir AKKAYA/ 22 Eylül 2016 /KUMRU

**********Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dokümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer doküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.Bekir AKKAYA **********

3 yorum:

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...